Transcript for:
Astral Seyahat ve Bilinç Yükselmesi

Hiç rüyanda uçtuğunu gördün mü? Evet. Yüksekten aşağı düştüğünü gördün mü? Evet. Sürekli kaçırılıyordu.

Kimler tabii. Görünmüyorlar. İftihar hayatında zannettiğimiz insanlardan bazıları dünyada olmayan kişiler de görüyor musun astral seyahatte? Çok fazla var. Biri sana aşık olabilir mi?

Bu üstel varlıkta sana aşık olabilir. Birinin bu Yusuf'un çocuğu değil karşımıza çıkma ihtimali var mı? Olabilir.

Olabilse de eyvallah. Astral dünyada. İkili ilişkilerinin biraz kurban var.

Tayyip Erdoğan ile ilişkiden çok iyi. Kaybolacağım ama. Hiç kimse bilmeyecek.

Benim yarın yaşayacağım herhangi bir şeyle ilgili bir şey söyleyebilir misin? Sana yoğunlaşırsam söyleyebilirim. Bize benzeyen insanlar var mı?

Var. Bize benzeyen varlıklar var mı? Var.

Dünyanın şekli nasıl? Dünya öyle anlatıldığı gibi yuvar yuvarla top gibi. Cennet cehennem var mı? Cennet cehennem anlatabilir miyiz?

Nasıl canlandıracaksın öbür dünyayı? Güzel. Amerika kalacak mı?

Parçalanacaklar. İstanbul'da deprem olacak mı? Ya bu zamana kadar yapılan kavuş şey zaten yapay.

Yaşayacağımız büyük bir felaket var mı? Çok. Fragmandır şu ana kadar yaşadıklarımız. Mesela İlluminati var mı?

Bu adamların pasaportları yok. Doğayla şaka verilmeyecek. İnsanlık yardımcılığı yapacak mı? Her şey burada yaratıldı. Her şey burada başladı.

Burada da bitecek. Herkese merhaba ben Taner Çağlı. Kanalıma hoş geldiniz. Ben Yusuf Güney. Kalanıma hoş geldiniz.

Yusuf sana ne oldu? Tövbe bismillah ne oldu? Gora'da vardı bir saniye. Senin yüzüne ne olmuş?

Normalde şöyle başlıyorum. Senin derdin ne? Bunu sana soracağım. Çünkü bunu da merak ediyorum.

Ne ayaksın da soralım diyebilirsin. Abi ne ayaksın sen? Ne yapıyorsun? Hani o kadar böyle... Ben o boyutta bakmıyorum sana.

Ben sana gerçekten senin bulunduğun konumu, boyutu merak eden, inanan yani çok merak eden bir boyuttan yaklaşıyorum ve şunu merak ediyorum ama önceki halini de bildiğim için yani sonuçta ben senin yine yakından takipçindim eskiden de. Eyvallah teşekkür ederim. Sana ne oldu?

Uykudan uyandım. Gözümdeki perdeler bir bir kalkmaya başladı. Bilincim yükseldi.

Ağustos böceğinden karıncaya dönmeye başladım. Farkındalıklarım oluşmaya başladı. Empatiyle yaklaşmaya başladım her şeye. Artık ben olmadığımı, biz olduğumuzu, hepimizin bir olduğunu... Bir anda olmadı.

Bir olay vasıtasıyla olmadı. Tabii ki de bir olay vasıtasıyla oldu. Ne oldu? İşte ilk bilinçsizce yaptığım astral yüzünden oldu. Yani bu boyutlar arası gezmekten geziyle alakalı başladı.

Seyahatlerle başladım. Hiç kimse yok. Bana hiç kimse el vermedi.

Hep soruyorlar abi el mi aldın? İşte bu tasavvufta da var ya el mi aldın diye. Yok el almadım.

Hiç kimse bana yol göstermedi. Tamamıyla kendi başıma, tek başıma bilinçledim, deneyimledim. Astral seyahat sonrasında ben öte alemlerin olduğunu...

farklı paralel evrenlerin boyutların olduğunu, her boyutta bizlerden bir tanesinin de yaşadığını ve bu bizlerden bir tanesinin yaşadığı hayatın bambaşka her hayat farklı olduğunu bunları görsel olarak da görebiliyorsunuz. Bunları gördüm ve tabii algılamam benim bunu anlamam ve algılamam 6 ayımı aldı. Astral seyahati çıkacağım ulan mı dedin? Ben bilerek yapmadım bunu. Adının astral seyahat olduğunu bilmeden.

Hiçbir şey bilmiyorum. Sonradan dedin ki ya ben astral seyahat yapmışım mı? Çok araştırdım işte bunu anlamak için de şöyle yaptım. Yaptıktan sonra mı araştırdın? Tabii tabii yaptıktan sonra.

Bir dakika yaptığın o gün belli bir gün mü belli bir an mı? O anı hatırlıyor musun? Tabii ki de çok. Astral boyutta deneyimlediğiniz hiçbir şey 50 senede geçse unutmazsınız.

Londra'da mıydım? Yok Ağrı'da. Diyelim de konserdeydim.

Bir dakika. Hayatın akışındaydı. Yani normal. Ayrıca ayda 20 tane konser yapıyordum.

Konser verdiğin meşhur oldu. Değil de 20 konser yapıyordum. Her yerdeydim. En aktif döneminde. En aktif döneminde.

Bir anda ağrıda uyudu. Yatağına yattın. Konser zaten herhalde gibi bitmişti.

Sonrasında o dönemki Sayın Kaymakamımız. Selam Osman da çok güzel insandır. Rica etti bende kalır mısın dedi.

Sohbet edelim. Bende tabiki de kalırım. Gittik oturduk sabah 3'e 4'e 3 buçuğa kadar oturduk sohbet ettik.

İçkili miydin? Hayır canım ben. Kullanmam alkol de kullanmam. Ben 10 senedir alkol kullanmıyorum.

Ve o an yaşandığında da Zaten bir şeyler bunu arkadaşlar izleyenlerimize şunu açıklamaya açıklık getirmek istiyorum. Herhangi bu tarz deneyimlerde bir şey kullanırsanız deneyimleyemezsiniz zaten. Bazen soruyorlar abin ne kullanıyorsun işte kafam güzel bilmem ne. İşte torbacın gibi bilmem ne diye de yok öyle bir şey. Hani bir şey kullandığın zaman olmuyor zaten.

Tamamen tertemiz olman lazım. Arınman lazım. Ben gayet tertemiz bir hayat yaşıyordum.

3-3,5 gece vedalaştın yatağına gittin. Yatağa gittim. Sonra o yorgunluk zaten düştü.

Konser sonrası yorgunluk bir. Yolculuk yapmışız iki. Bir de iki saatte sohbet etmişim onun üzerine.

Artık böyle hani gözler bayılırsın yani. Kafa durmaz yerinde böyle tartar. O hale geldiğim, o bilinçe geldikten sonra yattım. Sırt üstü uzandım. O ara ezan okunuyordu.

Hoca Hanyali Sela dedi ve gözler kapandı. Onda gözüm açıldı. Odayı görüyorum, kendimi görüyorum, yatakta görüyorum, yatıyorum ve korkmamam için tabii iç sesim, ruhum dışarıdan bakıyorsun kendine.

Dışarıdan kendimi izliyorum böyle ve o kadar net ki her şey. Rüya değil, rüya olamaz zaten. Ben rüya zannedeyim ilk başta.

Benim lucid rüyalarım meşhurdur böyle. Mesaj içerikli rüyalarım meşhurdur. Rüya içerisinde önceden olacak olayları genelde bazen görürüm. Çok acayip şeyler.

Çok büyük olaylar görürüm. Çok küçükler değil de çok büyükler. Büyük olacak olaylar. O gün ne oldu?

Kendini dışarıdan bakan. Sonra kendimi izledikten sonra tabii iç sesiniz sizi telkin verir. Sürekli size komut verir.

Korkma. Korkma. Asteral boyuttasın şu anda.

Ve şu anda deneyimleyeceğin olay senin aklının ucunu. Bırak yani hayatta görebileceğim bir şeyi tadını çıkar. Sadece korkma dedikten sonra zaten yükseliş başlar. İlk aşaması bedenden ayrışma.

Sonrasında ayağa kalkarsın. Kendi bedenini görmezsin bu arada. Özüne dönersin çünkü astral bedeninin sadece ışıktır. Işık süzmesi olarak kendini görürsün.

Bunu sen çok sık yaşadığın için mi bu kadar genelleştirerek konuşuyorsun? Hani yaparsın, ödersin. Artık sen bu işin piri mi oldun? Yok piri olmadım. Estağfurullah ama hani konu konuya hakim diyebilirim.

Konuya bayağı hakimim. O O gün peki, o gün gördüğün rüya diyelim adına değil mi? Astral seyahat... Değil değil değil. Tamam seyahat diyelim.

Ruhlar alemi dediğimiz boyut var. Öldükten sonra gidilen boyut var. Astral boyut var.

Astral boyut dediğimiz şudur. Bedenden ruhunu çıkartırsın. Bu bölüm, bu hayatta yani bu dünyada, bu maddeli dünyasında şu anki bulunduğumuz konumda görünmez olaraktan her yeri gider, zamanla ve mekanda kısıtlama olmadan her şeyi yapabilme gücüne sahipsindir.

Astral bedenin sınırlaması yoktur. Saatlerce konuşabileceğim bir konu. Bu arada ben çok şanslıyım.

Çünkü çok merak ettiğim bir... konuda deneyimler yaşamış belki de uzmanlaşmış birisini konuk aldım. Şunu merak ediyorum. Ya bu budur diyecek netlikte bizim gözümüzde canlandırmamızı sağlayacak bir adam konuşsun.

Ben sana çok acayip bir şey söyleyeyim mi? Herkes astral seyahat yapıyor. Burada şu anda izleyen herkes de astral seyahat yapıyor ama bilinçsizce. Bilmiyorsun, rüya sahne giriyorsun.

Hiç rüyanda uçtuğunu gördün mü? Evet. Yüksekten aşağı düştüğünü gördün mü? Evet.

Bir anda yükseldiğini gördün mü? En az her şeyle. Kapıyı açtıktan sonra evin, mesela kendi evindesin, bir kapıdan geçerken bir anda bambaşka bir şehire, ülkeye gittiğin oldu mu?

Bunların hepsi hasret-i seyahatin bir örneklerinden bir tanesi ama tamamıyla bilinçsiz, kontrolsüz. Biz faniler bazı şeyleri, olağanüstü şeyleri rüya zannediyor olabilir miyiz? Evet.

Tıpkı rüyaları gerçek zannediyor olmamız gibi. Belki de şu anda da gerçekte değiliz. Onun da garantisi yok şu anda. Ne zaman?

Uyanacağımıza bağlı. Ya ölüm diye bir şey yok bu arada. Arkadaşlar ölümden korkan insanlar çok var etrafımızda.

Ölümden korkuyorlar. Ölüm diye bir şey yoktur. Ruh ölmez.

Beden sadece bir kıyafettir. Şu an giydiğimiz beden kıyafetimiz bizim. Akşam şu giydiğin kıyafetin üstüne bununla yatağa girmeyeceksin. Çıkaracaksın. Yarın da bu kıyafetleri giymeyeceksin.

Değil mi? Yarın başka bir kıyafet giyeceğiz. Bizlerin döngüsü bitmiyor. Reenkarnasyon var ama anlatıldığı gibi değil. Reenkarnasyon oluyorsun ama bir puanlama derecesi var.

Yani olgunlaşma derecesi var. Bizler bu dünyaya öğrenci olaraktan... Bir okul için geldik, öğrenmeye geldik, hatırlamaya geldik.

Bunlar sana anlatıldı mı yoksa sen gördün mü? Hepsini gördüm. Hepsini kendini.

Ben çok özel bir şey söyleyeceğim. Söyle. Merak ederler. Hiçbir zaman bunlarla alakalı kitap okumam.

Hiçbir zaman birinden bir şey dinlemem. Bu bencillik ya da egoistik olarak algılanmasın. Çünkü neden? Herkesin kendi yorumu, herkesin kendi tekamülü. Mesela ben senin elinden tutaraktan sana hasret seyahat yaptıramam.

Ama sana nasıl yapılacağını yolun yordamına gösterebilirim. Herkesin bilincine göre yükseliş sağlayabilirim. Sen ağrıda bu yaşadıktan sonra bunun aslında farklı bir boyut olduğunu anladın.

Fakat buna hazırlıklı mıydı? Çiğerle anlatmadığım şeyi anlatayım mı sana şimdi? Anlat.

O ağrıda asrelde ne yaşadığımı. Evet. Peki. Hemen iki hafta öncesinde Çengelköy'deyim.

Çengelköy'de babama ufak bir işletme açmıştım. O orada tıkılırken ben de karşı sokağında hemen o ana cadde üzerinde yolun karşısından böyle izliyorum. Bakıyorum böyle sarıklı cübbeli. Temiz yüzlü bir kardeşimiz geldi yanıma geçerken yanımda selam verdi aleyküm selam.

Döndü yanıma geldi ve Abi ben Nazen seni ya ben çok severim dedi. Çok tebrik ediyorum. Bizler dedi Hazreti Hamza camisi vardır bilenler bilir beyler bilir. Oranın dediği müritlerinden oranın hafızalarından bir tanesiyim dedi. Pazarı pazartesiye bağlayan bir gece dedi.

Geceleri dedi biz zikir yaparız. Sessiz zikir. Tayyi mekandır.

Bu arada tasavvufta astral seyahatinin adı tayyi mekandır. Aynı şeydir. Tamamilayadır. Astral seyahatin bir tek astral seyahat var. O bir tane.

Bunun binlerce yolu var. Tasavvufta tayyi mekandır. Budizmde işte meditasyondur. Öbüründe başka bir şeydir.

Yani çıkış yolları çok fazla. Ama Sana kalmış. Nasıl çıkmak istiyorsan.

Hiçbir yerde anlatmadığın şey ne? Şimdi oraya geleceğim. Bir gün katılmak istersen çok mutlu oluruz dedi.

Konserden iki hafta önce gerçek bir olay var. Bayağı sana astral seyahat teklif etti. Değil. Tayyi mekan yapmaya çalışılıyor o zaman. Ben o tayyi mekan dediğinde.

Astral seyahatı daha bilmiyorum o döneme zamana kadar. Astral'in ağasından haberim yok. O beni orada sessiz tayyi mekan zikir yapmaya davet etti.

Ben de teşekkür ederim kardeşim dedim. Bir gün kısmet olursa dedim. Mutlaka gelmek isterim dedim. Çünkü meraklıyımdır bu konuda.

Eğer sessizse bir zikir. Eğer gerçekten gerçek Allah dostları, Allah dostluğu yolunda yapılıyorsa Ben her zaman açığımdır böyle şeyler ama böyle kafasını gözünü sallıyor. Ha ular ba u. Ben bunlara karşıyım abi.

Böyle zikir, ben tercih etmiyorum böyle bir şeyi ama sessizse, tayyi mekanlar, tayyi mekan dedi kardeşim. Bizler dedi bedenden ayrılırız, alemleri gezer geliriz dedi. Ama dedi bunu yapmak için çok üst düze bir bilinç gerekli. Ben dedi o enerjiyi aldım senden abi. Ne olur bir gün gel dedi.

Allah Allah. Dedi ve gitti arkadaşımız. Aradan iki hafta geçti ve ben hiçbir zaman gidip orada öyle bir cami var mı, böyle bir şey var mı deyip bakmadım. Yani işlerim yoğundu hiç merak etmedim gittim.

Ağrıdaki olaya dönüyorum şimdi. Olaydan iki hafta sonrası. Pazar gecesi konserim bitti. Yattım. Gözlerim kapanırken açıldı bir anda.

Astral boyuta geçiş yaptım. ve astral boyutta yükselmeye başladım. Bulutların üzerinde inanılmaz bir hazla yani dünyevi hiçbir hazla kıyaslayamayacağınız bir hazla nasıl bir örnek vereyim? Mesela bir annenin yeni doğmuş bebeğini ilk kucağına aldığındaki duyduğu hazı düşünebiliyor musun?

edebilir misin? Onu binle çar. Binle çar.

Öyle bir has. Ve bir anda o caminin kapısında buldum kendimi. Ve o caminin kapısında o kadar net ki her şey bu arada. Rüya değil, her şey bilinçli. Yani şöyle düşün.

Bir görünmezlik gücün var. Görünmezlik gücüyle her yeri gezebiliyorsun. Kimsenin görmüyor. Onu astral yapıyorsun işte. Her şey bilinçli.

Her şeyin farkındasın. Gördüğünü, zaten merak ettiğini, sorduğunu iç sesini sana rehberlik yapıyor. Söylüyor sana.

Diyorum ben neredeyim? Astral boyutlasın. Ne yapacağım burada? burada. Zamanda ve mekanda kısıtlama olmadan her şeyi yapabilirsin.

Amaç, Akaşık kayıtlara ulaşmak. Akaşık kayıtlar, evrensel kütüphane. Evrensel kütüphane, ilk yaratılıştan, şu ana kadar olan bütün her şey kayıt altındadır, rahmani olarak. Bunların hepsine erişebilirsin.

Yani zamanda yolculuk yapabilirsin. Geçmişe gidebilirsin. Geçmişte yaşanılan olayları derleyip frekansal olarak tekrardan oluşturup onları naklen izleyebilirsin. İçinde bulunamazsın. Ama izleyebilirsin.

Yani 1453'teki İstanbul'un fethini gidip can gibi cam gibi izleyebilirsin. İzledin mi? O taraflarına kadar çıkmadım. Oraya kadar gitmedim ben.

Gitmek istemedin mi? Yani o başka bir bilinç. O başka bir level.

Astral'in de levelleri katmanları var. Bunu senin kendini geliştirmesiyle ilerletmen. Bu da geliştirilebilen bir şey.

Kesinlikle. Bunun üst düzeyine de geçik alabilirsin. Sen şu an birden ona kaçıncı seviyedesin? Birden yediye kadar var.

Birden yediye. Orada da yedi kat. Kaçıncı seviyedesin?

Ben üçe kadar çıktım. Üçleri objelere dokunabilir. Bunun üç olduğunu sana biri mi söyledi? Biri söylemiyor iç sesin her şey sensin bu arada. Ya deneyimlediğin her şey de sensin.

Anlattığın bir üstad değil. Değil değil sensin. Sen kendi rehberinsin. O rüyada peki gittiğin camide ne yaşıyordun?

Camiden içeriye girdim kapısından içeriye girdim sol tarafa döndüm sol tarafında ahşaptan eski bir çok eski bir camidir. Ahşaptan cam camların olduğu kısımdan alt katmanları ahşap bir şekilde kaplanmış bir cami içeriye girdim sola oturdum sol tarafta oturdum iki elimi de sol elimde sağ elimi şu şekilde kalbime koyduktan sonra o kardeşimizi ben işte imam hocaların namaz kıldığı yerde oturup yüzünün bana doğru dönük ve ortada zikir çekildiğini gördükten sonra beni gördü çok mutlu oldu gözleri açıldı bir anda böyle ve buyurmaz mısın dedi teşekkür ederim dedim ben burada iyiyim dedim ve kısmen onlara Katılırken bir anda tekrar oradan havaladım. Tekrar kayboldum. Ve ondan sonra zaten farklı farklı yerlere gittim. Baya acayip yerlere gittim.

Ne zaman uyandın? Bunlar daha yaşanıyor. Bitmedi şu an.

Astral'deyiz hala. Evet. Şu an hala da Astral'deyiz.

Sonra acayip böyle bir eski yapıların olduğu bir ülkenin içerisinde sokakta yürüyorum. Kimse beni görmüyor. Herkes yanımdan geçiyor. Kimse beni görmüyor.

Ve bunun şaşkınlığı ve anlamaya çalışmayla alakalı yine sesini söylüyorum. Görünmezsin. Hiçbir şekilde kimse seni göremez. Burada seninle beraber senin gibi asral yapan... birileri varsa onlar görebilirler.

Bir de gri pardüsellere dikkat et dedi bana. Gri pardüselleler kimdir dedi. Ruh bekçileridir dedi.

Ruh bekçilerine işe yarar burada. Öyle kafana göre gezemezsin bu alemde. Bu aleminde de bir bekçileri vardır, kontrolcüleri vardır.

Neden? Çünkü kimsenin hanesine, özeline girilmemesi için girmemen gereken kapılar. Bu arada her boyutun bir kapısı vardır. Başka bir boyuta da geçebilirsiniz. Başka bir boyut derken kayboldursunuz zaten.

Bunu yaşadıktan sonra baya bir dolanıp gezdikten sonra geri geldiğimde hanyali felaketler falan filan. 15 saniye geçmişti aradan. Bütün bunlar her şey 15 saniye içerisinde oldu. Ve kendime geldikten sonra...

Ama belki de sonunda Esselatu Hayrün Minen Nev diyordu ve şunu demek istiyordu. Ulan eşek sıpası gezip durma. Namaz uykudan hayırlıdır. Kalk da namaz kıl.

Belki de bunu da mı diyecekti sana? Namaz bir meditasyondur. Namaz Yaradan'la diyalog kurmaktır. Namaz hakkıyla hakikiyle yapılıyorsa arınmaktır, temizlenmektir. Ne yazık ki %1'lik ve %2'lik bir kesim bunu anlamış durumda.

%98'inin telefonu çalar, işte ayakları kokar, musluk çalınır, halılar çalınır. Ondan sonra işte yandakiyle konuşur, gözler fıldır fıldır dolanır. Namazda gözler fıldır fıldır dolanmaz. Namazda gerçekten medite edilir ve kendini kapatırsın yanında.

Düşün mesela Zet-i Hali'nin döneminden baktığın zaman namazdan... Nasıl kıldığını Hz. Ali'ye bakmış. Bunu bir şey sorgulamak için değil ama. Meraktan soruyorum.

Namaz, bizim bildiğimiz namazdan kılıyor musun? Gerçek yani sabah namazlarını kılarım. Sabah namazı çok önemli.

Bizim kıldığımız şekilde mi kılıyorsun? Tabii ki ama... Kurallara uygun şekilde mi? Çok uzun tutuyorum ben.

O zaman birazcık daha kendi diyaloğunu kendi yaratıyorsun. Ben konuşuyorum. Namazda konuşuyorum. Yaradanla konuşuyorum. Öyle üç kulu vallahi bir elham tarzı diyeceğim şimdi.

Gibi dualar okuyor musun? Hiç dua okumadım namazlarım da oluyor. Şimdi diyecekler ki namaza dua okunmaz mı? Benim o namazım, kimsenin haddini edemem nasıl namaz kıldığımı.

Tabii tabii zaten doğası da bu var da yani her şeyin bir çerçevesi olsun diye insanlara söylenmiş. Yoksa üç kere ağzına değil de beş kere ağzına versen. Sonra iki hafta, aradan iki hafta geçiyor. Ve ben bu olayı iki hafta boyunca şokuyla yaşarken o camiyi bulacağım dedim.

Böyle bir cami varsa, böyle bir çocuğu tekrardan bulabilirsem. Sen çocukların yanına gidip görmedin mi onları zaten o anı? Hayır ben Astralya'da gittim onların yanına. Ama onlar o anda gerçekte de zikir yapmıyorlar mıydı? Gerçekte zikir yapıyorlardı.

Ama sadece çocuk gördü beni. Evet sen onların gerçek zamanlarına gittin zaten. Gerçek zamanlarına gittim. Ve gerçekten onlar o cami değildi. Gerçekten o cami değildi.

O anda niye dışarıdan bakmadın? Oraya geleceğim. Orayı anlatacağım şimdi.

Şimdi oraya geliyorum. Aradan tam iki hafta geçti ve ben merak içerisinde gittim o camiyi bulacağım dedim. Gittim buldum.

İnanılmaz. İnanılmaz. İlk daha gider gitmez şokların içindeyim çünkü girdiğim kapı aynı kapı.

İçeri girdikten sonra direkt sola geçmişim. Çünkü sola baktığımda aynı duvar, aynı kaplama, aynı ortam, aynı cami. Sonrasında akşam ezanıydı. Dedim akşam namazını da eda edelim bakalım.

Sonrasında tabii çocuğu arıyorum. Yok böyle bir ödüyorlar. Allah Allah diyorum.

Nasıl olmaz? Yani beni o davet etti buraya. Demeye kalmadı. Tam yarım saat sonra çocuk çıktı geldi bir yerden. ve şans eseri.

Normalde oranın müezzini aslında şey değilmiş. Onlar oraya zikir yapmak için geliyorlarmış. Başka bir yerin talebeleri. Neyse çocuk geldi.

Ya dedim otur dedim. Bak sen bir şey konuşacağım dedim. Çok acayip bir şeyler oldu dedim. Bana dedim bunu anlatman lazım.

Ya dedi abi anlatmadan önce sana teşekkür etmek istiyorum dedi. Galiba iki hafta önceydi dedi. Zikrimize geldin ama çok kısa kaldın dedi.

Gittin dedi. Neden dedi bu kadar kısa kaldın deyince. Dedim baba ne diyorsun sen?

Ben gelmedim buraya. Ben bak dedim açtım konser afişini gösterdim. Dedim bak ben afişteydim. Hay mübarek dedi ver elini öpeyim dedim.

Lan ne mübarek. Bizden mübarek mi olur dedim. Ama sen hatırlamıyor musun gittin zaten?

Babacım ben oraya gittim ama onlar benim gerçekten beni görüp görmediklerini bilmiyorum. E söyleseydin geldim astral geldim. Onu anlatıyorum.

Çocuk bana söyledi ki ben gördüm seni zaten. Ben daha ona oraya geldiğimi söylemeden söyledi bana. Ama çocuk senin fiziken mi geldiğini zannetmiş? Fiziken zannetmiş.

İyi de koskoca astral seyahat yapan çocuklardan bir tanesi senin oraya fiziken gelmediğini anlamayacak kapasitede mi o anda? Astralın boyutları böyle dedim ya level'ları vardı, katmanları vardı. Onu idrak edemeyecek bir boyutta mıymış?

Bilmiyorum. Bilemem. Ama edememiş.

Bilemem ama o benim gerçekten geldiğim sanatçı. O senin gerçekten geldiğin. Yusuf bir gün televizyona çıkıp ulan kerizler hepinizi kandırdım lan demezsin değil mi?

Yok demem niye demeyeceğim? Ben bir deney yaptım demezsin değil mi? Başka bir şey de demeyeceğim.

Ben bazen çok pişman oluyorum anlattıklarımdan. Yok ben bunu sanatçı... Gerçekten pişman olurum. Niye diyeceksin? Çünkü...

hazır değiliz. İnsanlık bazı şeylere hazır değil. Çünkü ben çok ciddi ilinçler yedim. Ciddi tehditler aldım. Ciddi olaylar yaşadım.

Ben şunu merak ediyorum. Tehditle ne işe yarar? Hem görünen hem görünmeyenlerden çok ciddi sıkıntılar yaşadım.

Tamam. Şunu merak ediyorum. Astral seyahat yapan Türkiye'deki de ilk kişi sen değilsin.

İlk kişi sen değilsin. Ya ben buna kızıyorum zaten biliyor musun? Peki. Ya ben bir şey yaratmadım.

Ben bir şey bulmadım. Zaten olan bir şeyi deneyimledim. Deneyimimi anlattım. Peki neden bunu yapmış, daha önce yapmış insanlar senin gibi çıkıp anlatmıyorlar? Anlatmazlar çünkü deli haftası yerler.

Ben deliye çıkıp çıkmadım. Deli oldum. Zaten ama insanlara şunu anlatamıyoruz hani delirmeden veli olamazsın zaten bu alemde.

Önce delirmen lazım. Ben veli olmanın derdinde değilim zaten. Hiçbir şeyin derdinde değilim ya.

Yaşadığım bir şeyi anlattım. Sen bunu deneyimlediğin gün diyelim o an, o ana kadar hiç aklının ucundan bile geçmez miydi böyle bir şey yaşayacağın? Asla çünkü tamamen madde değilim.

Ve kendinde öyle bir işaret var mıydı çocukluğundan beri? Çocukluğumda, inersek çocukluğumda çok acayip şeyler yaşadım. Şunu merak ediyorum ben. Ama bilmeden, her şeyi bilmeden yaşadım.

Tamam. Bilmiyorum. Tamam.

Yusuf şunu merak ediyorum ben. Sen nerede doğdun? Trabzon'da.

Kaç yaşına kadar orada kaldın? 13 yaşına kadar. Sonra Londra'ya mı gittiniz?

İngiltere'ye gittik. Niye gittiniz? Baba gitti gurbete. O orada çalışırken orada kalabilmesi için, iltica edebilmesi için ailesinin de orada olması lazımdı.

Biz de kaçak yollarla oraya bir şekilde gittik. Ve sonrasında orada yaşama devam ettik. Zor olmadı mı 13 yaşında?

13 yaşında çok zor oldu. Çünkü ilk geçiş yapacağımız zaman Fransa'dan İngiltere'ye geçerken yakalandık. Sonra polisler bizi aldı. Parkın ortasında bir yer bıraktılar.

Karşı gittiler. Ve biz 3 gün boyunda aç susuz bayağı bir yıl aç susuz o parkta yattık. Ve çok zor yaşadık.

Çok süre yaşadık. İngiltere'ye alıştın. Kaç sene içinde alıştın? Bir sene de alıştım.

Hemen dili de çözdün sonra. Dili 3 sene sonra çözdüm ama şöyle çözebildim. İlk okuyamadım. Ben hala ilkokul mezunuyum. Okul okul okuyor mu?

Okuyor. Benim öğrendim. Sıkıntı yok. Ama ilk gittiğimde adaptasyonla alakalı çok büyük sıkıntılar yaşadım. Çünkü ne ortaokul alıyorlar, okula gitmek istedim.

Ortaokul almıyorlar. Yaşın geçmiş diyorlar. Liseye gideyim diyorum. Yok küçüksün diyorlar.

Ne yapabildin o zaman? Ne yaptın? Bir sene boyunca sadece underground ve otobüslerin yani trenlerin ve otobüslerin nerelere gittiğini.

Yerleri coğrafyayı öğrendim. Onların içerisinde ne, neredeydi onu öğrendim. Okulunda mı orada?

Hiç okula okulandım. İngiltere'ye demedin mi bu çocuğu getirdiniz okula yazdırın diye? Yazdırdılar. 3 ay gittim.

3 ay sonra da bildiğimi unuttum. O zaman sonra ne iş yapmaya başladın? Öğretmenim Hintliydi.

İşte, Yan tarafımdaki Diyarbakırlı kardeşim, öbür tarafımda Afrikalı var, öbür taraf da Vanlı, öbür taraf da Çinli. Kimse İngilizce bilmiyor, kimse anlaşamıyor. Herkeste aksam var.

E hoca zaten, öğretmen zaten Hintli. Dünce andetand dedim ne? Andetand diye ne o ne?

Arkadaşım Diyarbakırlı'yı ya radyo kalk diye gidek diye buradan kurban diye böyle de İngilizce mi öğrenir? İlk hangi iş yaptın? Kebapçı. Sürdü mü bir süre? İki sene sürdü.

Sanki sen meşhur olduğunda da belki restoranda çalışıyordun ya. Öncesinde İtalyan şefi. En son işim İtalyan şefi.

Çok iş yaptım. Binç operatörlüğü yaptım. Döner fabrikasında döner taktım.

İşte tır şoförlüğü yaptım. Kamyon şoförlüğü yaptım. Pazarlama müdürlüğü yaptım.

Ama Yani yaptım da yaptım. Çünkü gurbettesin her şeyi yapmak zorundasın. Çok iyi anlıyor.

Trabzon'da çocukken 0-13 yaş arasında garip bir çocuk muydun? Çok. En büyük garipliğin neydi?

Biz... Seni komşularına sorsak o dönemki komşularına, akrabalarına... Bunları anlatacağım yine adım deliğe çıkacağım. Artık saldım ben. Sıkıntı yok anlatabilirim.

Hiç problem yok anlatabilirim. Kim ne düşünüyorsa düşünsün zaten. O dönemki akrabalarına, komşularına sorsak seni nasıl tarif ederler? Hayatımın ve yaşantımın başrolü benim. Herkes benim...

Aynamın yansımasıdır. Hepimiz öyleyiz. Ben de senin yansımanın, sen de benim yansımansın. O yüzden kimse biri şöyle düşünür, biri böyle der.

Şu şöyle düşünürleri artık geçtiğin anda zaten yükselmeye başlıyor. Nasıl bir çocuktun? 5 yaşındayken sürekli kaçırılıyordum. Kimler tarafından?

Görünmeyen varlıklar tabii. Kaçırıldığın gözle görülüyor muydu? Evet alıyorlardı beni dağlardan otoparktan.

Fiziksel olarak yoktun ve bir anda bambaşka bir yerden çıkıyorsun. 5 yaşında 3 tane kilitle kapatılan kapıları açıp açıp gidiyordum ben. Bu Türkiye'de olay olmadı mı? Haberlere çıkmadın mı? Yok ilk defa seninle anlatıyorum şu an.

Eğlen demedi mi? Bir yerlere götürmediler mi bu konuyu? Çok hocalara filan götürdüler de hocalar da hani klasik cevaplar.

Hep işte cin, bilmem ne yani böyle saçma sapan şeyler. Ama bu bir yetenek değildi. Değil çünkü boyutusal varlıklardır bu anladın mı? Tamam. Bu arada cin...

Arapça da bir varlığa verilen bir ad değil aslında. Cin, bu alemden bu boyuttan olmayana denir. Bravo evet evet biliyorum. Kendi kendine yaptığın bir şey değil ki çocukken.

Hayır canım hayır. Birileri bunu yapıyordu. Bu nasıl tekrar etti? Bir tanesinde dayım aldı beni.

Sabaha kadar oynarlarmış, top oynarlarmış dışarıda köyün meydanında. Sabahın 3'ü 4'ü gibi böyle. Genelde bu saatlerde olmuş böyle sabah ezanından önce.

Her çıktığımda bir yere birileri alıp getiriyordu beni. Artık kilitliyorlardı kapıları. O kapıları açıp gidiyordu mesela. Nerelere götürüyorlardı seni?

Ya annemin suretini anneanne diye bağırarak gidiyordum. Daha öte kaya böyle yürüyordum. Gecenin dördünde beş yaşında çocuk. Bağıra bağır.

Ve götürüp getirmiyorlardı geri. Hayır. Her götürmeye çalışmalarında birileri kurtardı beni.

Yani onlar beni götürmeye çalışırken... Sen görünüyordun fiziksel olarak çünkü giderken. Evet.

Mesela bir taraf kaçırmaya çalışıyor, kötülük istiyor. Bir tarafta iyi taraftan da beni koruma altında almışlar. Ve bir şekilde birilerini vesile kılıp kurtarıyorlar.

Mesela birinde dayım yakaladı. Birinde çoban yakaladı bizim köyümüzün. Çobanı aldı dedi. Ne yapıyorsun sen burada? Anne anne diye bağırıyor.

Ne annesi bu? Sana uyur gezer mi dediler? Uyur gezer dedi.

Uyumuyorum çünkü. Kendimde bilincimde ağlayı ağlayı çıkıyorum haykıra haykıra. Ha tamam sen bir anne görüyorsun ama onlar görmüyor.

Annemi görüyorum onlar görmüyor. Ben görüyorum. O yüzden sana deli demiş olma ihtimalleri çok yüksek. Ne derlerse desene.

Çocukken yani. Ya çok çocukken deli değil de hissiyatları mesela çok inanılmaz bir hissiyatım vardı. Olacak olayları söylüyordum mesela. Mutsuz muydun?

Yo o zamanlar ben çok mutluydum. Bu seni tedirgin... Umurumda değil ki.

Anlamıyordum çünkü. Anlamadığın bir şeyden korkmazsın. Bilmediğin şeyden korkmazsın. Garip olduğunu mu anlamıyordum?

Herkes garip bir çocuk diyorlar. Bu çocukta bir şey var diyorlardı. Ben tabii top oynuyordum.

Peki ilkokulu Türkiye'de okumadın. Neden Türkiye'de bıraktın ilkokulu? Gittim ben orta 1'e orta 2'ye gittim ama diplomaya...

12'ye denk gelirken sen ilkokuldan sonra aslında çıkmış oldun. Türkiye'de o zaman okumayla ve öğrenmeyle ilgili bir sorunun var mıydı? Vardı evet.

Ben olduğu bitti. Çocukluktan beri hep karşıydım. Neden karşıydım?

Şundan karşıydım. Bu hayatta iki tarz bir eğitim var. Sonuçta bir alaylı bir dolaylı.

Bir okul okullu bir de dolaylı olaraktan hayatı yaşayaraktan dibine kadar göre göre yaşaya yaşaya ezile ezile. Ben şahsen onu seçtim. Bu benim tercihimdir. Hani okumak kötüdür, okumak şöyledir.

Ters saçmalık demedim hiçbir zaman. Ben bunu seçtim. Ben bu zor yolu seçtim. Okuyasın yoktu hiçbir zaman. Hiçbir zaman.

Çok güzel. Ama çok zekiydim. O derslerim iyiydi.

Senin zeki olduğunu düşünürler mi eskilere sorsak? Öğretmenlerim yani bu çocuk bu kadar zeki olmasa zaten yaramazlıklarına katlanamayız diyorlardı. Senin o dönemki zekanı anlayabilmemizi sağlayacak bir örneğin var mı? Taner ben şunu yapardım mesela bazıları der.

Ben 4 yaşında gazete okurmuşum. Hayatımda hiç ders çalışmadım. Hiç ev ödevi yapmadım.

Sadece dersteyken böyle bir ara ara dinlerdim. Hoca ne diyor diye. O dinlediğim yerlerden hep...

Yapar çıkardım. Şarkı söylüyor muydun o zaman? Sıfır.

Şarkı söyleme yeteneğin hangi yaşta ortaya çıktı? 19, 18-19. Bir şey mi sebep oldu buna? Evet.

Şarkı söylemek zorunda mı kaldın? Aşk acısı çekiyordum o ara. Hangi şarkıyı söylediğini hatırlıyorsun?

Yani o dönemler dinlediğim kimler vardı? İşte Rafit abiyi çok dinlerdim. Kim dedi ama sana sesin güzelmiş ya? Hayır ilk düğünde oldu ya.

Klasik düğündür ya. Gurbette düğünlerde. Niye şarkı söyledin sesin güzeldiğinizi o zaman? Kuzenimin düğünüydü.

Ya senin sesin güzel biliyoruz biliyoruz. Şimdi bize kalk bir şarkı söyle. Ayy dedim. Sonra bir attılar şeye saniye. Hangi şarkıyı söylediğini hatırlıyor musun?

Söylüyorum. Körbüç'e okumuştum Yaşar'da. Körbüç'e kimseleri kesemem. Ama müzikle hiçbir şey yok.

Benim hala da alaylıyım. Yani müzik, nota bilmem mesela. Nota bilmiyorum.

Ses bilmiyorum. Öyle konuları anlatıyorsun ki müzik inan umurumuzda değil. Neden?

Yani müzik olur. Bizi müzikle ilgili birileri bilgilendirir ve neşelendirir. Ama şu an ben şeyi merak ediyorum.

Yusuf Güney'in, şimdi kalanını konuşuyoruz senin. Ben bu çocuğun yani şu anki Yusuf Güney'in, kırk yaşına geldin mi? Kırk olacağım.

Kırk olacaksın. Kırk olacaksın bak ne kadar görünmüyorsun da maşallah. Kırk yaşında bir adamın şu an bunları konuştuğumuz adamın bunların yaşamasına bir şey mi sebep oldu? Bunlar eskiden var mıydı?

Eski hayatın nasıldı? Senin neler yaşadığını çok merak ediyorum. İnsanların hayatlarında döngüleri vardır.

Yaşamsal döngüleri vardır. Bir yaşından beş yaşına kadar çok farklı şeyler yaşadım. Beş yaşından on üç yaşına kadar çok daha farklı şeyler yaşadım. On üç yaşında İngiltere'ye gittim ki o İngiltere'deki sürecim... Şimdi...

İlk işte ünlü ünlenip, şanşörete sahip olup ondan sonraki hayatıma kadar olan dönem bambaşka bir dönemdi. Şu andaki 16 yıllık müzik kariyerimde yaşadığım dönem bambaşka bir dönem. Şu anda o dönemin hepsini aldım böyle, şöyle avuçladım, aldım, buraya koydum. Sonrasında sıfırdan şu anda sıfırdan bambaşka bir hayata bambaşka bir Yusuf'a başladım.

5-13 arasında da rüya görür müydün? Rüyalarım hep benim şeydi. Rüya içinde rüyalar çok görürdüm.

Lusit rüya derken. Anlatırdın annenlere falan. Lusit rüya denir.

Onu kendi kendime şekillendirdim. Kendime böyle yollar çizerdim. Acayip şeyler yapardım. Kocaman bir saray, şatı yapardım.

Kendim içinde yaşardım. İşte yönlendirebilmen demek rüyayı. O zamanlardan kendini hatırlıyorsunuz zaten.

Sonra İngiltere'ye gittin. İngiltere'de manevi bir değişiklik oldu mu yoksa senin aynı mı? Manevi hiçbir şey yoktu. Sadece çok ağır bir yoğun bir aşk... Sevgi duyduğum bir insan vardı ve o insanın başına gelecek olan her şeyi söylüyordu bana.

Türkiye'de mi kaldı o? Yok İngiltere'deydi. Orada aşık oldun. Doğru ya zaten 13 yaşında gittin.

Başına gelecek her şeyi söylüyordum. Yabancı mıydı? Bir gün sonrasında. Türk diyor.

Bir gün sonrasında ne yaşayacağız kelimesi kelimesine biz de söylüyordum harfi harfi. Hislerine dayanarak mı? Gördüklerine dayanarak mı? Hisler. O zaman sadece hissiyat vardı.

Ne tutturdun mesela? Ya önünüze bir araba kıracak yolda. İşte şuradan şuraya giderken kırmızı bir araba kıracak önünüze.

O arabaya dikkat edin. şoförde şoförünüzü yapacak ablan çok yorgun olacak. Söyle ona dinlensin uykuya kalacak.

Ve sen bunları görecekken bir anda sis kaplayacak ortalığı. Ve o sisin içerisinde bir anda sen uyurken kayıp uyuyana uyarıp ne oluyor diye bağıracaksın. Ve bunları söylediğim her şey çıkıyor.

Şu an benim yarın yaşayacağım herhangi bir şeyle ilgili bir şey söyleyebilir misin? Sana yoğunlaşırsam söyleyebilirim. Yoğunlaşman kaç dakika sürer?

Şu an yoğunlaşmam. O bilinçli değil. Ama genel olarak yoğunlaşsan süresi yok mu bunun?

Belli bir zaman 5 dakika 5 saat. 3-5 saniye içinde söyleyebilirim. yoğunlaşıp söyleyebiliyorsun aslında. Okey belki özel olarak...

Ama bunu söylememem lazım. Senin alanına girmemem lazım. O senin alanın, senin tek alanın.

Senin yaşayacağın şeyi yaşayacaksın çünkü sen kendi seçtin o yolu. Kendi seçimlerin sonucuna ben müdahale edemem. Bu çok yanlış bir şey.

Bu sana kendine özel bir insan... Mesela bakıyorlar yani böyle kahve falan, tarot bilmem ne bunlar. Gerçek evet bunlar var. Tamamen hissiyat üzerine gidilir burada.

Ama fal bakanlar da seninle... Fal bakan adam orada hiçbir şey görmüyor aslında. Bravo, bravo, bravo.

Hiçbir şey bilmiyor. Aynı yeteneklere sahip olamaz mı o kişilerde? Aslında onlar değil mi?

Tabii ki de görmüyor. Ama bunu kullanıyorlar işte. Ben kullanma tercihi değilim.

İstesen sen de şuna dümenden bakıp bir şeyler söyleyebilirsin. Tabii tabii neler anlatırım ya. Peki bunu... Yapmıyor mu? Yapmam mı?

Bunun hep mi bilinciydi? Hiç mi bunun makarasını yapmadın? Ya illa ki yaptım.

O cötüyü kullanmamı olmadı mı? Ama bir iki defa yaptım. Psikolojisi bozuldu insanın, karşımdaki insanın.

Çünkü ne görüyorsam, ne hissediyorsam söylüyordum. O da bazen söylememem gereken şeyler oluyordu. Seni 13-19 yaşları arasında, 20'li yaşına kadar şöyle bilir miydi arkadaş çevren işte oradaki Türkler vesaire.

Bu çocuk özel, bunun özü, abi bizim Yusuf'um var ya. Yok o kadar, öyle bir şey yok. Bir fal baksın size Yusuf'um. Hayır hayır bu bilinç bana son 5 senede ciddi bir şekilde uçtu.

İşte tam olarak şu kırılma anındayım. Evet sen kız arkadaşına söylüyordun o dönem. Olayı diyedin. Bir de ki konserden sonra oldu. Öyle düşün.

Benim miladım oydu. Ama varmış bir şeyler. Sen zaten görebiliyor musun?

Odaklanıyor musun? Sadece bunu ciddiye almamışsın. Ciddiye almadım. Bilincinde değildim. Ne olduğunu anlamamıştım.

Bizim gibi dünyevi bir adamdın. Çok dünyevi zevklerin vardı. Hırsların vardı. En büyük hırsın neydi?

Başarmaktı. Yaptığım işte başarılı olmaktı. Başarmaktı.

Bir yerlere gelmekti. Ve onu başardım. Çok şükür.

Ama müzikal bir hedefin yoktu. O sonradan ortaya çıktı değil mi? Sonradan ortaya çıktı.

Arkadaşlarım, böyle yalıda oturan arkadaşlarım vardı. Evet. Deniz yalısını ve boğazını. Ben de oturmak istiyorum.

Oturacağım bir gün diyordum. Oturacak parayı kazandın mı? Tabii oturdum.

Sonra Ferrari'ye bineceğim dedim. Bindim. Hepsini yaşadım.

O kadar para kazandın mı? Her şeyi yaşadım. Tabii tabii bir dönem çok ciddi paralar kazandım. En meşhur olduğun dönem hangi dönemdi? Çok açık bir elime.

Dağıtır bir saniye. Yusuf ben eminim insanlar... O yüzden şu an hiçbir şeyim yok mesela.

Tertemiz. Öyle mi gerçekten? Gerçekten öyle.

Yani madde de değilim artık. Ama tabii ruhlar alemde de yaşamıyoruz. Maddesel ihtiyaçlarımız var tabii ki de.

İnsan gördüğünden geri kalmasın. Tabii ki de nefisle olan savaş hiçbir zaman ölene kadar bitmiyor. Ama nefisle diyalog kurduğun sürece, nefisi anlamaya çalıştığın sürece, ona bir bireymiş gibi davranmaya başladığın sürece senin yakını bırakıyor. Dengedir her şey.

Dengeyi sağlamaya çalışıyorum. Sen astral seyahatte gezerken seninle beraber aynı şekilde gezen insanlar görebiliyor mu? Gördüm. Peki bu gördüğün kişilerle tanıştığın bunlar da aslında dünyadan olan kişiler değil mi? Evet evet benim gibi, senin gibi insanlar.

Geziyorlardı böyle hatta buluşmuşlar geziyorlardı. Bu da var, buluşup gezebilirsin. Üst düzeye biraz daha üst düzeye çıktığın zaman sen evinden çık, ben burada benim evimden çıkayım. Astral'de buluşup gezebilirsin. Bir virtual reality gözlüğü takmış olabilir misin?

Deneyimlemeden ne demek istediğimi kimse anlamayacak. Diyorum ki. Peki dünyada olmayan kişileri de görüyor musun? Kızmıyorum kimseye. Benimle alakalı çok şey söylüyorlar kızmıyorum artık.

Neden? Çünkü anlattığım şeyler gerçekten çok üst üste. Bir şey gerçekse kızmazsın zaten. Anladın mı? Yani bunun gerçekliğini ispatlayamıyorum kimseye.

Ama deneyimlemiş olan herkes bana hak veriyor zaten. Bu şuna benziyor. Bana diyorlar ki bazen İngilizce bilmiyor, Türkçe hiç bilmiyor. Hani diyorlar kızmıyorum.

Niye kızayım? Dolayısıyla bir şey gerçekse zaten kızmıyorsun. Senin de kızmadığına eminim ama.

Dünyadan olmayan kişiler de görüyor musun asral seyahatte? Çok fazla var. Ama onların alanına girip girmemek senin elindeki.

Tamam girsen temas edebilirsin. Onlarla iletişim kurabilirsin. Onlardan çok acayip bilimler öğrenebilirsin mesela.

Çok enteresan ilimler öğrenebilirsin. İnsan üstü, doğa üstü güçlerin olabilir onlar sayesinde ama O zaman. Bu sefer de onlarla anlaşma yapmış oluyorsun ve hayata geldik. Bu maddesel döngüye geldikten sonra da seni rahat bırakmıyorlar artık. Dönmeme ihtimalin var mı?

Kaybolmak diye bir şey var astralde. Bir de geri dönmek istememe olayı var. İstemezsen ölür müsün?

Ölmezsin. Bitkisel hayata zannettiğimiz insanlardan bazıları astralde olabilir mi? Bazıları değil hepsi astralde. Gerçekten?

Gerçekten. Ara haftalar. Asralar boyutta geziyorlar. Kimisi kayboluyor, kimisi dönmek istemiyor.

O kadar muazzam. Bak anlatamam sana. O kadar muazzam.

Şu an tüylerim diken diken oldu. O kadar muhteşem bir ortam. Ya sınırsızsın, sonsuz gücün var. Düşünsene tanrısal güçlerin var. Çünkü biz de zaten Yaradan'dan geldik.

Yaradan'ın yönelisiyle yaratıldık. Bizim ruhlarımızı Yaradan yarattı. Bedenimizi melekler yarattı.

Anladın mı? Beden, baya şu anda bir 50 yıl sonra şu bedeni yapabiliriz anladın mı? Yapabilecekler. Öte tarafta peki o esnada birini görüp aşık olma ihtimalin var mı?

O duygular var mı insanda? Bu konuyla alakalı bir dizi senaryosu yazıyorum şu anda. Asral boyutta bir aşk hikayesi.

Ama izin verecekler mi? Niye mi vermeyecekler? Havada zor taklatacaklar bizi hikayeyi dinlediklerinde.

Çok acayip bir şey yazıyorum. Muazzam ve baskıcı bir... Neyse çok fazla şey vermeyeyim.

Bir dakika. Dizi senaryosu yazıyorsun ama nasıl canlandıracaksın öbür dünyayı? CGI.

Yapacaksın bunu. After effect tabii ki. Her şeyi göstereceğim. Orada anlatacağım işte.

Şu anda anlattıklarım bu arada %5, %10. Kesinlikle öyle. Çoğu şeyi anlatmıyorum çünkü artık hani...

Hadi canım sen de... Soruma cevap verecek misin? Birine aşık olabilir misin?

Olabilsin. 1400'lü yıllar... Ama bilemezsin nerede olduğunu. Nerede o insan? Nereden bileceksin?

Nasıl? Çünkü o anda muhabbetine girmiyorsun. Bak şunu çok açık nöpte net söyleyeyim. O anda orada maddi çıkar menfaat ya da o insanla takılayım flörtleşim. Ne haber nasılsın iyi misin sen ne yapıyorsun ne var ne yok.

Böyle oturup normal sohbet etmiyorsun orada zaten. Orada iki taraf da zaten kafa gitmiş durumda. Şey gitmiş durumda hani heyecandan ölüyorsun artık yani düşünsene. Acayip bir ortamdasın. Kimse seni görmüyor.

Bir de ışık hızıyla seyahat etmiyorsun orada. Düşünce gücüyle seyahat ediyorsun. Tamam birini gördün.

Beyni duygusu var mı? Bir haz var. Haz duygusu var. O duygu var.

Dünyayı bütün zevkleri, hazları orada yaşabiliyorsun. Birine aşık olabilirsin. Ama binle çarpıyorsun.

Biri sana aşık olabilir mi? Sen istemeden. Belki de boyutsal varlıklara da aşık olabilirsin.

Boyutsal varlıkta sana aşık olabilir. İnsanların birbirine zarar verme ihtimali var mı orada? Yok orada hiç kimse sana zarar vermez.

Seni biri öldüremez. Bizim ruhumuz... Kesinlikle ve kesinlikle şunu iyi algılasın herkes.

Ne öte varlıklar ne diğer varlıklar ne başka bir şey hiçbir şey zarar veremez. Ama yaratıcı var başa dönecek olursa. Hem de anlatılanın bin katı üstünde. O kadar basit değil yaratıcı. Öyle anlatıldığı gibi değil.

Hele dinlerin... kısmen yani çok ufak yerinden yakalamışlar yaratıcıyı. O kadar açık konuşmuşlar. İslamiyet'in yaratıcıyı yakaladığı nokta hangi nokta sence? Kader-i mutlak evrim yani sonsuz bir enerjidir.

Sıfattan noksandır, sıfatı yoktur. Yaratıcıyı yakalayamadığı nokta İslamiyet'in? Her şeydir aynı zamanda da hiçbir şey, hiçtir. Anladın mı?

Her şeydir aynı zamanda da hiçtir. Algılama kapasitesi... ...istedirse orada error verir yani. O kadar yaratıcıyı algılaymaya çalışırsan kendini delirtirsin.

İslamiyetin yaratıcıyı algılayamadığı ve yanlış anlattığın bir yönü var mı sence? İslamiyeti şu an biz yorumlarla yaşıyoruz. Hakik İslamiyet'i yaşamıyoruz. Şu anda yaşanılan hakik İslamiyet'li yorumlar... Hadisler, yorumlar, Kur'an-ı Kerim'in Türkçe meali var ama senin benim gibi birinin sonuçta bir yaptığı bir meal.

Esas hakiki Kur'an'ı, orijinal Kur'an'ı ki çoğu gizlidir, saklanır. Kur'an'da verilenler biraz şey ama hakiki Kur'an'ı incelediğinde tamamıyla şifreli ve matematiksel bir acayip bir kitaptır. Ve bunu Peygamberimiz yazdı. Allah tarafından bak çok özel bir şey söyleyeceğim. Bunu belki yanlış anlarla yanlış anlarla umurumda değil artık bu saatten sonra.

Hz. Muhammed 7. Arş-ı Eş'e, Mirac'a çıktığında, 7 kat semaya çıktığında işte Akaşik Yayınlar'a ulaştı. Akaşik Yayınlar'da da kütüphanede şöyle düşün, sen 2 tane kitaba ulaşabilirsin. Bazı bilinç 100 tane kitaba ulaşabilir, bazısı da sınırsız ilim verilir. Hz.

Muhammed'e sınırsız ilim verildi ve oradan aldığı ilime bilgiyi getirip burada kitap haline geçivirdi. Evet. Anlatıldığı gibi okuma yazması yoktu, çobandı, bilmem neydi alakası yok. Üst düzey bilinçliydi, üst düzey okuma yazması vardı çünkü en büyük ticareti o yapıyordu orada.

Ticaret yapabilen bir insan okuma yazması yoksa zaten nasıl ticaret yapacaksın ya? Sayı bilmiyorsun, rakam bilmiyorsun, hiçbir şey bilmiyorsun. Bir de Muhammed'in emindir adı. Yani en emin olunan ve en güvenilir insan sıfatına bürünmüş bir varlığa...

Nasıl sen okuma yazma bilmiyorsun, cahil bu. Resmen işte peygamberi aşağılıyorlar aslında baktığın zaman. Ama o eliyle yazmak değil aslında bahsettiğimiz şey sonuçta yani. Çünkü o dönem zaten fazla yazmamaz ama şey yok ki.

Defter kitap yok. Ceylan derilerine yazılır. Tabletlere yazılır. Bayağı bildiğin ahşapların üzerine yazılır.

Ama en önemli kaynak şey de hafızlardır. O dönemki hafızlardır. Ezberdir yani.

Senin peki yedinci kata çıkma ihtimalin var mı? Herkesin var. O zaman peygamberliğini mi ilan edeceksin?

Ama hadi çık bakayım nasıl çıkacaksın? Çıkamazsın. Bu dünyada çıkamazsın.

Bu boyutta çıkamazsın. Şu an 2024'te yaşıyoruz. Çıkamazsın mümkün değil. Çünkü Peygamberimizin şöyle bir artısı vardı, güzelliği vardı. Bir, teknoloji yoktu.

7-10 ürünler yoktu. 3 efifiz bezini yani kalp gözünü kapatacak flörürtü, kurnordu bilmem neydi onlar yoktu. Instagram yoktu. Sosyal medyada yoktu.

Hiçbir şey yani algılarını kapatacak hiçbir şey yoktu o alemde. 3 tane hurmayla günlerce her gün 3 hurmayla 7 hurmayla sürekli meditasyon halindeydi anladın mı? Ya namaz yoktu ki o zamanlar.

Namaz çok sonrasıyla yapılan şey. Ha vardı ta mesnevi yani Yahudilikten kalan, Yahudilerden bile kalan. Hatta Budistlerin bile kıldığı namaz şekli vardır.

Geçen bir videoya yayınladım mesela. İnançlar ve mesnevi dinler. Yahudili, Hristiyanlık, Müslümanlık. Bakıyorsun hepsi namaz kılıyor aslında.

Ve çok farklı şeyler farklı yollarla kılıyor. Şu an sevgilin var mı? Yok. Bu yüzden mi yok? Seni anlayacağını düşünmediğin için mi insanların?

Karşı tarafı üzülmemek için, karşı tarafı yormamak için sevgilim. Aradan beri hiç sevgilin oldu mu? Oldu ama yürümüyor. Gitmiyor.

Ne oldu mesela yürümüyor? Nerede tıkandı? Ya diyorum ya karşı tarafa saygım var. Çünkü kadın uyanıyor bir bakıyor sen yoksun.

Seyahate çıkmışsın. Ben yok ondan dolayı değil. Ben fiziki olaraktan da kafama estiği zaman kayboluyorum ortada.

Kimse bilmiyor nerede olduğumu. Hep böyle miydin? Yok son 5 senedir böyleyim.

Aradan sonra bir daha konser verdin mi? Tabii ki de verdim. Zaten veriyorsun. Ama son 2-3 senedir çok azaldı. Bu arada size astral seyahatle alakalı yüzlerce binlerce mesaj alıyorum.

Abi yapamıyoruz abi yapmak istiyorum abi şunu yapma. Abi yapmayın. Ya hepsi eşinden kaçmak için istiyor abi ya.

Yapmayın abi boşverin. Bak çok açık söylüyorum. Ben size astral seyahat yapın demedim zaten. Astral seyahatı anlattım sadece size.

Anladın mı? Ya şunu yanlış anladım. Benim yapı gereği biraz kitabı hep sonundan başlıyorum.

Hep son sayfalarından başlarım anlatmaya. Biraz orada karışıklık oluyor. Benim hatam da bu. Çünkü anlatmamam gereken şeyleri anlattım. Bahsederken daha ılımlı daha yavaş daha anlaşılır bir şekilde anlatmam gerekiyordu.

Ben bir anda Ay'ın karanlık yüzündeki spiral yapıların, işte Ay'ın yapısal dönemini, Mars'ın yüzünde yaşam var. Mars altında, Mars'ın yer altında yaşayan varlıklar var. Kocaman yemyeşil bir göl var.

İşte kutupların arkasında inanılmaz bir yaşam döngüsü var. Ya dünya dedin, bu arada astralde dünyayı gördüm ben. Dünya öyle anlatıldı gibi, oval yuvarlak top gibi bir dünya değil.

Dünyanın şekli nasıl? Dünyanın şekli şöyleydi. Şöyle bir kut...

Gökkuppe gerçek bu arada. Gökkuppe olarak düşün bir kara parçası gibi düşün böyle. Yuvarlak da evet ama gökkuppe şeklinde.

Ve etrafı koca, çok uçsuz bucaksız bembeyaz İşte şu anki Antarktika'daki buzullar değil, başka bir şey değil. Kaplı ve ondan sonrası görünmüyor zaten. Çünkü orası başka bir boyut artık. İkinci boyut var.

Yani kutupların arkasında ikinci dünya, üçüncü dünya, dördüncü, beş, altı, yedi diye gidiyor. Yedi katta yerin altında var, yedi katta yukarıda var. Bize benzeyen insanlar var mı?

Var bize benzeyen insanlar var. Varlıklar var mı? Var var.

Bunlar adı var mı sence? Şu anda anlatılan verilen isimler işte yani Sirius'lular, Anunnakiler, işte onlar Hiç dünya üzerinde Bunun bir netliği yok, garantisi yok anladın mı? Ne söylesem yalan olur.

O yüzden vebaya girmek istiyorum. Peki dünyada? Bizim aramızda Hiç daha önce birini gördün mü?

Buradan olmayan birini Gördüm. Ya bak şu adam buradan değil orada oturuyor öyle ama Gördüm ama asralda gördüm. Asralda ben dünya dışı olmayan 6-7 tane varlık gördüm. Bunların toplam seneye girmiştim anlayın.

Seneler önce. Ve Covid patladı ondan sonra. Duygusal olarak bu son 5 yılda körelme geldi mi sana? Yani artık duyguların köreldi mi?

Çünkü bu kadar şey yaşayan ve bu kadar gerçeği bilen, bu bilince ulaşmış birisi hiçbir şey için ağlamaz bence. Tam tersi. Empati duygu mu o kadar yükseldi, farkındalığım o kadar yükseldi ki bu başıma bela olmaya başladı. Önünden korkmayan birisi ağlamaz ki.

Hayır hayır. Yaşanılan insanların durumuna, insanlığın durumuna, dünyanın geldiği durumuna... Geçici olduğunu görüyorsun zaten niye ağlıyorsun?

Bu dengenin bozulduğuna... Ama hepsi... Olaya bir daha baştan başlayacak. Sen şunu görebiliyorsun çünkü bir dilenciye bakıp lan bu öbür dünyada kral olacak ne üzüleceğim lan. Öbür dünyada kralsın oğlum.

Yani göreceğim yılmaz. Çok farklı bir şey söyleyeyim mi? O boyuta ulaşınca ben zannediyorum ki o boyutta artık hiçbir şeye üzülmez senin gibi birisi. Tam tersi orada ciddi bir hesap var.

Çünkü arınman lazım. Bir sonraki döngüye girebilmen için arınma hesabı var. Yani sırat, sastavta, islamiyete sırat-ı müstakim derler ya.

Cennet cehennem var mı? Cennet cehennem anlatıldığı gibi değil. Herkesin kendi cenneti cehennemin var babacım.

Herkes cenneti de cebinde taşır. Sen bu hayattaki amelinle öbür dünyadaki yani öldükten sonra gideceğin yerdeki cenneti cehennemin şekillendiriyorsun. Ben senin cennetine cehennemin de girmeyeceğim.

Cennetini, cehennemini yaratacaksın. İyi insan olursan iyi bir karşılama bekliyor seni. Kötülük yaparsan kötü bir cehennemin içine gideceksin ama ateşler yanıyor, öyle böyle... Bu bahsedilen şey, bize bahsedilen şeyler bugüne kadar. Çok basite almaktır bu iş anladın mı?

Bu kadar bu kaderi mutlak yaratıcı, sonsuz yaratıcı, Allah'ı basitleştirmektir anladın mı? Ben buna kızıyorum abi. Evet bir kazan olacak da ateş kazanın içine...

Cenneti anlatırken ben böyle anlatılan cennet yani almayın beni o cennete. Açıkçası cennet... Girmeyeyim ben öyle bir cennete.

Karikatürler dedik gibi... Böyle bir şey yok yani. Irmaklarından şarap akan yok işte saraylar...

Akıyor yani Beşiktaş'ta. Algıcı sonralarından rakı akıyor Beşiktaş maçında gelin. Ya babacım bak benim bir lafım vardır bunu çok böyle bir söylerim abi. Daha iyisini yaratabileceğim, daha iyisini düşünebileceğim bir olay döngü Tanrı'nın yarattığı bir döngü olamaz.

Ben daha iyisini düşünebiliyorsam o Tanrı'nın düşüncesi olamaz. Evet. Ben daha iyi bir şey, cennet, cennet, cennet yaratabilirim.

Hayal gücüm müthiş benim. Muazzam bir hayal gücüm vardır. Bunu konuşmak yersiz. Çok saçma.

Bunu düşünmek bile anlamsız çünkü şunu düşünmesi gerekir. Şuradan insanlar şuradan girmesi lazım. Mantıklı bir şey söyleyeceğim şimdi.

Biz ateş nedir? Ateş bir maddesi şu anda yalnız bir madde değil mi? Element.

Tamam element. Bir elementtir. Tamam.

Irmaklar, saray, işte huriler nuriler işte ondan sonra yani anlatılan şeyler her şey bu boyuta üç boyutlu şu anda yaşadığımız üç boyutlu alemi özgü şeylerdir, maddelerdir tamam mı? O alemde beşinci boyut. Beşinci boyutta görebileceğin tek şey şeffaf kristalimsi acayip acayip şeyler. Yalan yok.

Hiçbir şey gizleyemezsin. Beden yok. Beden yok bir kere.

Bir kere şunu anlatmaya çalışıyorum. Ya arkadaşlar millet adamlar diyor ki zina yapmıyorum ben çok temizim. E abi cennete gidince kırk tane huri vereceklermiş. Ne yapacaksın hurilerle diyorum tamam mı?

Takılacağım işte oturacağız makara yapacağız. İşte bu sonsuz bir sıkıcılık değil mi? Bedenin yok.

Bedenin yok. Manyak. Bedenin yok.

Böyle bir cibadeliği olabilir mi? Bedensel organların da yok anladın mı? Işık süzmesisin. Sen zaten ruh yani rahmani bir ruhsal bir varlıksın anladın mı?

Işıksın sen enerjisin. Tanrının enerjisinden yaratılmış Allah'ın enerjisinden yaratılmış bir varlıksın. Ne manyaksın ki orada oturacaksın yok terlemiyor.

İşte yok terini şöyle oluyor. Bizim saçma sapan anlatıyorlar. Milleti kandırıyorlar. Niye çünkü... Birilerine bir şey vaat ediyorsan, bunlara bir lütufta da bulunman lazım.

Uygulaman gereken bir beslenme modeli var mı? Var tabii ki var. Bu modeli sana biri mi söyledi yoksa sen bunu doğal olarak mı hissettin? Evrensel bir model. Herkes de aynıdır bu.

Tasavvufta da aynıdır. Tükettiğin en zararlı şey ne? Hayvansal gıdalar.

Tüketiyor musun? Evet. Yiyor musun?

Çok yanlış. Yiyor musun? Şuan detoks edeyim diyete girdim. Kaç gündür?

40 gündür. Bir 40 günüm daha var. Amacın ne?

Unutmak mı bunu? Bu beslenmeyi tamamen sonlandırmak mı? İnzivaya çekilmek.

Yok olacağım bir süre. Bir hedefin mi var? Evet.

Hedefin ne? Kay... Dördüncü boyut mu? Yok. Kaybolacağım ben ortada.

Bir süre sonra. Hiç kimse bilmeyecek nerede olduğumu. Adımı unutturacağım insanlara. O kadar. Ama unutturmadan önce de bir şey gösterip öyle gideceğim.

Bir şey söyleyeceğim ve kaybolacağım oradan. Peki tekrar geri gelecek mi? Yani diyeceğim yok. Bilmeyecekler nerede olduğum kimsenin. Sonsuz bir kayboluş mu?

Kapatacağım kendimi. Fatıp artık tamamen Allah yolunda döneceğim. Ama dünyadan mı gideceksin?

Dünyadan gitmeyeceğim, dünyada olacağım. Fiziksel bedenini görecek miyiz? Fiziksel bedenimi görmeyeceksin işte. Nerede olduğunu bilmeyeceksiniz.

Kimse bilmeyecek. Ama bir bedenin olacak bir yerde. Tabii ki de ya.

Ben yani iznimi sanımı kaybedeceğim ortadan. Unutturacağım yani. Şanlı şöhret mi? Ve gelmeme ihtimalin de var.

Gelmeyeceğim zaten. Ama az önce şarkı yapacağım dedin. Bir süre sonra yapacağım bunu dedim.

Hemen yapacağım demedim. Ama öncesinde bunu yapacak bir kişinin şarkı yapmaya nasıl konsantre olacak? Çünkü olamıyorum zaten. Nasıl çıkıp insanlara hadi el arabaya diyeceksin? Olamıyorum zaten.

Tamamen robota bağladım şu anda. Şu an bir kadınla yazışabiliyor musun? Yazışıyorum. Flört edebiliyor musun? Enerjisini, enerjisinin frekansına bakıyorum.

Beğenmediysen konuşamıyorum. Sevişebiliyor musun? İstersen dünyanın en güzel insanı olsun, en güzel kadını olsun. Sevişebiliyor musun? O frekansını almadan yapamıyorum.

Çünkü bizler çok yanlış anlıyor. Sevişmek çok yanlış bir olay. Biz sanıyoruz bedensel sevişiyoruz.

Alakası yok. %10 bedensel %90 ruhsal sevişiriz. Eğer ki karşı tarafın bir travması varsa. Ben bedenimin %10'uyla sevişiyorum sadece. Karşı tarafın travmasını çok ciddi bir şekilde üzerine alabilirsin.

Yanlış bir insanla birlikte olduğun zaman. Sen o tensel temasın yani cinsel ilişkinin birbirlerinin enerjisine geçmesine sebep olduğunu düşünüyorsun. Onu şimdi düşünmüyorum.

Bildiğim için zaten artık birlikte olmuyorum. Erkeklere şunu tavsiye ediyor musun? Arkadaşlar erkeksiniz diye her önünüze gelenle yapmayın. Aynen öyle.

Çünkü erkek de olsan etkileniyorsun. Kadınlar da öyle. Kendilerinden ödün veriyorlar. Şu an bakıyorsun. Yani o kadar basitleşti ki.

Buluşuyorsun, takılıyorsun, göz yiyorsun, tasıyorsun. Ertesi gün aramıyorsun birbirlerini. Birbirini aramıyorlar bile. Çok yanlış bir şey. Böyle bir şey değil bu.

Seni bir sufi gibi değerlendirebilir miyiz? Beni insan olarak, insanı kamil yolunda ilerleyen bir bilinç olarak hisselendirin. İnsan olmaya çalışan.

Mesela ne tür müzikler dinliyorsun? Her şeyi dinlerim. Ama daha çok meditasyon müzikleri dinliyorum.

Kolyemde ne var? Kolyemde... Muska mı?

Yok bu titreşim elektronik bir şey bu. Bir frekans, özel bir frekansı var. Frekansını şuna bastığın zaman... Şu anda duyuyor herkes. Kalp çakrası ve boğaz çakrasını etkinleştiriyor.

Sana özel mi üretildi? Yok bana özel dedi. Dışarıda bir yerden aldım. Uzakta ondan aldım.

Hiç ızırtı geldi ama bana duydun bir şey. Çok acayip. Bir de gerginken dokunduğun an...

son anda böyle bir sakinleştireceğiz seni. Çok özel bir şey. Ne zaman daimi inzivaya çekileceğini bilmiyorsun?

Ama... Şöyle netleştirin. Açık... Tekrar söylüyorum. Kırk günüm kaldı.

Kırk gün sonra tekrar bir inzivaya gireceğim. Kısa bir inziva olacak bu. Kısa bir inzivaya girdikten sonra tekrar ben hayat döngüme devam edeceğim. Konserlerimi yapacağım.

Şarkılarımı söyleyeceğim. Yine eller havaya yapacağız. Yine eğleneceğiz.

Yine üzüleceğiz. Yine ağlayacağız. Yine sevineceğiz. Yine muhabbetler olacak. Yine ben geleceğim programlara katılacağım.

Bir süreç. Kendine belirlediğin bir süreç. Ya bu süre içerisinde bir kadına aşık olur ve bütün bunlardan vazgeçersen? Benim bir kadına aşık olabilmem için aynı frekansta olmam lazım.

Aynı frekansta değilsem o insana da kıyamam anladın mı? Astral seyahate çıkamayan. Astral değil abi.

Okey tamam. Astral'ı geç. Onu geçtim. Onu geçtim.

Tamam. Abi astral ile alakası var. Karşımdaki insan astral yapıyor diye yapamıyor diye birlikte olmayacağım öyle bir şey değil bu. Bilinç.

Okey. Ben bilinçten bahsettim. Bilinçte birini görürsen.

Farkındalıktan bahsediyorum. Frekanstan... Rahmani frekansından bahsedelim. Ya yanlışlıkla bir çocuğun olur ve çocuğuna aşık olur ve bunların hiçbirini yapmazsan bir daha?

Olmaması için çalışıyorum şu anda, uğraşıyorum. Ya çocuğun varsa belki eski... Ya varsa gelsin bakarım çocuğuma ben öyle triplere girmem ya. Birinin bu Yusuf'un çocuğu deyip karşımıza çıkma ihtimali var mı bir gün?

Olabilir, olabilirse de eyvallah. Ya ne diyeyim, olmazsa. Bakarım yani.

İnkar etmem. Şimdi o kadar dünyevi sorular var ki, buna hiçbiri sormadım. Sor.

Sorabilirsin. Ben dünyadan uzaklaşmadım bu arada. Dünyadayım ben.

Ben de yaşıyorum maddede. Aslında şu an ne yaptığım şeyi söyleyeyim mi sana? Ben maddede buradayken, tamam mı? Burada ya, zirvedeyken maddede her şeyle, şan, şörek, madde her şeyle buradayken bir anda bu yaşadığım bilinçten dolayı beni yavaş yavaş, yavaş yavaş, kendi tercihim bu arada bak kendi tercihim. Bana kimse, benim kimselerimden rızkımı ekmeğimi almadı.

Ben kendi tercihimle buranın zevkine varınca yarın maddesine dedim buraya takıldım. Sonra tabii ilk başta ben her şeyin denge... Ve dozajında olması gerektiğini bilmediğim için, buraya ağırlığımı verdiğim için de burası gitti benden. Tamam mı?

Burası çökmeye başladı. Şimdi ne oldu? Dedim ki buraya dedim denge getirmezsen burayı kaybedersin.

Buraya denge getirmezsen burayı da kaybedersin. Hayat der şey dengedir. Şu anda şöyleyim bak. Şöyle olmaya çalışıyorum. Sürekli şöyleyim.

Hiçbir stabil bir hayatım yok şu anda. Bir gün böyle çok iyiyim. Bir gün... Çok kötüyüm. Bir gün zirvedeyim, bir gün dipteyim.

Anladın mı? Böyle bir hayatım var şu anda. Şöyle yeteneklerin yok değil mi?

Buna bir yetenek diyecek olursak. Bizim tarafımızda öyle görünüyor çünkü. Dengeyi sağlamaya çalışıyorum şu anda.

Bir şey değiştirmek gibi bir yeteneğin yok. Mesela kalkın benim telefonumun içindeki herhangi bir şeyi silemezsin değil mi? Hayatta görmüş olduğumuz, denemlediğimiz her şey, yaşadığımız her şey frekanstan oluşuyor.

Atomlarını yapabilir misin? Bunları her şey yapabilirsin. Benim evimdeki herhangi bir şeyi yok edebilir misin?

Ya şunu buradan alıp... Buraya koyabilirsin. Bunu bir anda toz haline getirebilirsin.

Seni bir anda medite edip, hipnoz edip bir anda içinde bilmediklerini bir anda aklına getirip hayretler içerisine düşürebilirsin. Kendini zayıflatıp şişmanlatabilirsin. Kendine şifa yapabilirsin. Bir hastalığın varsa o hastalığını iyileştirebilirsin. Kanseri bile iyileştirebilirsin.

O kadar söyleyeyim sana. Bu kadar güçlü bir ilim. Bu zaten var bizde. Peki.

Ya bak bir şey söyleyeceğim. Bunlar zaten kadim bilinen ilimler, bilgiler. Biz sadece unuttuk. Benim şu an anlattığım her şey 200 yıl önce çok normal şeylerdi anladın mı?

O kadar normal şeylerdi ki. Astrasya, Tayyip mekan çok normal şeylerdi. Şu an hala git Tibet'e çok gittim mesela. Oralara çok gittim.

Tibet'i, Everest'i, Weiss kampları, Şamanlar, Nepaller, Perular, Şanlıurfa'da mağaraların içinde zikirler, Tayyip mekanlar. Anladın mı? Acayip şeyler yaşadım. Yaşıyorum hala devam ediyorum.

Ben bundan keyif alıyorum. Ben özüme dönmenin derdinde. Çünkü zaman bittiğinde ne ailen, ne annen, ne baban, ne malın, ne mülkün hiçbir şey senin için ifade etmeyecek.

Asalak bir sarmaşık gibi gitmek istemiyorum. Bugün ölen birisine üzülüyor musun? Kötü bir insan olaraktan öldüyse üzülüyorum. Sadece ona üzülüyorum.

Onun dışında ölüm seni korkutan ve üzen bir şey değil. Asla, asla. Annen baban hayatta mı? Hayatta.

Allah ömür versin inşallah. Güzel insanlar. İlişkilerin iyi mi?

Çok iyi. Ailemle mesela ailemle bağım çok şey değildi. Bu bilinçten sonra çok da onlara böyle farkındalıkla anlamaya çalıştım. Değer veriyorum.

Anne çok kıymetli. Anneye çok dikkat ettim. En son ne zaman küfür ettin?

Ara rap ederim. Kime? Neye?

Kendime. Başkalarına kendime. Mesela şu an trafikte birine sinirlenir misin hala? Artık eskisi kadar sinirlenemiyorum. İstesem de sinirlenemiyorum.

Sana yalan söyleyen birini anlar mısın? Çok iyi anlarım. Hemen.

Sence ben güvenilir biri miyim? Sen yerine yurduna göre, adamına göre davranan ve artık bazı şeyleri yaşanmışlığın verdiği deneyimlerden dolayı da üfleyerekten takılan birine benziyorsun. Üfleyerek takılan derken şimdi yanlış çalışılabilir. Yoğurdu üfleyerek.

Yoğurdu üfleyerek. Pardon, öyle değil. Yoğurdu üfleyerekten artık. İnsanları tanımayı seviyorsun ama bizden bir o kadar da uzaksın. İlişki, ikili ilişkilerde hem zorsun hem kolaysın.

Sadece doğru frekansın peşindesin. Karşındaki insanı anlarken de üzebiliyorsun. Üzdüğün zaman çabuk gönül alma derdindesin. Bir an önce arayı toparlayabilmeniz derdindesin. Ama bunu yaparken de...

Bazen bencilliğini de tutabiliyor. Şu ana kadar tutturdu hepsini. Çünkü egomuz bizi hiçbir zaman bırakmıyor. Herkesin egosu var.

Benim de egom var. Ama ben egomu işte bir kediyi köpeği beslediğimde daha işte onu iyileştiriyorum. Mutlu ediyorum.

Ya da biriyle yardım ettiğim zaman oluyor. Ya da yaptığım... Bir şey söyleyeyim sana. En büyük zenginlik ne biliyor musun? Ben neyi öğrendim?

Ya milyar dolarlık arkadaşlarım var. Bak milyar dolarlık. Parasının, sermayesinin, malının, mülkünün, tapusunun sayısını bilmeyen arkadaşlarım var.

En büyük zenginlik ne biliyor musun? İlim. İlim abi. Kralını getir. Bak kralım...

Şu an mesela milyar dolarlık adamlar var değil mi? İş adamları biliyoruz hani. Türkiye'de milyar. E abi getir. İlvar Ortaylı'nın yanına oturttur.

Cihaz Şengör'ün yanına oturttur. Darmaduman ediyor adamların. Ben İngilizce öğretmeniyim.

Çok insan var. Çok varlıklı insan var. Mal varlığımın yarısı olmasaydı da İngilizce bilseydim diyen insanlar bile.

Gerçek bir Allah dostunu tasavvufta harbiden nirvana yaşamış insanın kamil olma yolunda acayip bilince yükselmiş bir adamın yanında gel otur hadi konuş o adamla. Paranla satın alamazsın o adamı. Sosyalleşebiliyor musun? Ben seni arasam mesela ya kanka gel bir kahve içelim desem.

Atlar gelirmiş. Normal gelir muhabbet eder takılırsın. Atlar gelir mi hemen?

Gel. Gel tatile gidelim dolaşalım gezerim desen. Gezerim.

Ya ben güzellikleri... Ya hayat dengedir baba. Dengeyi sağlayın. Ruhlar aleminde yaşamıyoruz. Ama ruhsal varlıklarız.

Biz sıkıştırıldık bu bedenlere bir amaç uğruna. O amacı yerine getirdikten sonra zaten özümüze döneceğiz bir şekilde. Buraya gelmeden önce burayla ilgili bir şey hissettin mi? Çok keyifle geldim ve sana özel bir şey söyleyeyim ben.

Ben bu arada Instagram'dan sana yazdım mı? Astral Dünya'dan mı? Ben görmedim çünkü. Şeye yazdım, şeyin sayfasına yazmıştım. Kalanıma hoş geldin.

Yok yok. For example. For example şovu da yazmıştım.

Gerçekten mi? Seve seve konuk olmak isterim çünkü tam benlik bir program dedim. Konuk olacaksın inşallah. Ben kafamda... Kızım cevap vermedin al.

Ben yönetmiyorum o sayfayı belki o yüzden yönetim. Ama ben de... Ben hiçbir zaman kendimi böyle şey yapmam anladın mı? Arkadaşlarım çok söyler mesela. En çok söyledikleri şey ne?

Ya baba Üstürk'ü neysin ya biraz öyle davransana oğlum ya. Ya çok mütevazisin bu abartı biraz ya. Ama sen bir dakika meşhur olduğunda da öyleydin ve çok seviliyordun. Ama şu anda daha da öyleyim.

Yani Türkiye'deki o gencecik kızlarımız hep sana sarılırdı, herkes sana güvenirdi. Gençler seni çok severdi, yaşlılar seni çok severdi. Yani ben o dönemi daha çok hatırlıyorum.

Çünkü ben 5 yıldır senin müzikal kariyerini çok takip etmedim. Ama benim bildiğim... Yok ki takip edesin.

Son 5 yıldır zor düzgün müzik alıyor. Benim bildiğim Yusuf Güney herkesçe seviliyordu. Sen bir ara siyasete girdin mi? Siyasete girmedim.

Siyasete soktular beni. Tayyipçi misin? Değilim.

AK Partili misin? Ben Cumhurbaşkanımı seviyordum. Cumhurbaşkanıydı benim için. En son kullandığın oy AK Partili.

Tayyip Erdoğan değildi. Cumhurbaşkanıydı. Ama oyunu AK Partili.

Devletçiydim ben. Evet. Ben oyumu hiçbir zaman kullandığımı söylemedim. Ne hankimi oyunu kullandığımı hiçbir zaman hiçbir yerde paylaşmadım.

Yok ki ben öyle bir tahminim. Ben ikili ilişkilerimin biraz kurbanı oldum. Bu yüzden bir ara linç edildin mi?

İkili ilişkilerimin biraz kurbanı oldum. Tayyip Erdoğan'la ilişkinden mi söz ediyoruz? Onların tarafından biraz. O cenah seni sevdi mi? O cenah sevdi bana.

Bu sefer öbür cenah içimden geçti. Şimdi de iki taraf da içimden geçiyor. Öyle bir yerdeyim şu anda. Ama umurumda değil.

Bak umurumda değiller. Çünkü unutulacak hepsi. Hepsi unutulacak. Anladın mı?

Suratlarına bakmayacak kimse onların. Ama sanatçıya, sanatkara her zaman saygı duyulacak. Peki, kıyamet diye bir şey var mı? Kıyamet... Dünya değilmiş.

Mini kıyamet geliyor zaten. 2030'a doğru mini kıyameti yaşayacağız. Ne tür bir şey yaşayacağız?

3 ay içerisinde bir salgın geliyor şimdi. Kuş gribine benzer. Etle alakalı.

Et tamamen yapay. Her şeyi yapar zaten. Her şey insan elinden gelir. Karantina gibi bir şey yaşayacak mıyız?

Bilemem orasının o kadarını. Ama 3-4 ay içerisinde yine bir... Peki 2030'a doğru yaşayacağımız büyük bir felaket var mı?

Çok. Fragmandı şu ana kadar yaşadıklarımız hep. Örnek verebilir misin?

Neler yaşayacağız? Kıtlık. Çok ciddi bir kıtlık yaşanacak.

Su sıkıntısı yaşanacak. Bölgelerin şu andaki zaten yaşanılan olayların da başlangıcının sebebi şu, sınırları değiştirmeye çalışıyorlar. Tek dünya düzeni, tek bayrak, tek devlet, tek millet. Tek dünya düzeni.

Bilinçli olarak insanlar öldürülüyor olabilir mi? Yani nüfus azaltılıyor olabilir mi? Bakın şimdi şöyle bir durum var. İnsanlık, doğa her zaman stabildir tamam mı?

Dengededir. Hayvanlar her zaman dengede ve stabildir. Bütün hıyarlık bizde, insanlıkta. Bizim başta algılarımızı öyle bir şekilde kapatıldık ki, öyle bir hale getirildik ki, hiçbir şey anlamıyor.

Mesela dinleyenler de çoğu söylüyor. Ne anlatıyorsun sen? Çoğu öyle diyor. Ne anlatıyor? Ne konuşuyorsun sen?

Öyle. Kapattılar. insanlar insanların algılarını hiç kimse bir şey algılayamıyor artık anlayamıyorlar ilim öğreten ilim anlatan insanlara bile dalga geçiyorlar şu anda artık ve bu insanlar mesela hiç iyi şeyler beklemiyor insanları Çünkü inançlarını kaybettiler Çünkü bilinçlerini kaybettiler Çünkü robotlaştı lar hayatta kalacak olan insanlar bilinçli ve inançlı olan insanlar inançlı bilinçli kalın kadar söylüyorum başka bir şey söylemiyorum ve bu zamana kadar yaşanan her şey fragmandı esas oyun ne başlıyor bu oyunla ilgili artık son sorularımı sorayım Çok detay sorma bana.

Çünkü acayip başım var. Peki insanlara bu oyunlarla ilgili 2030 için, gelecek için hazırlıklı olmamızı isteyeceğin, söyleyeceğin bir şey var mı? Hangi konuda hazırlıklı olalım?

Ata tohumlarına sahip çıksınlar. Ata tohumlarına. Topraklarına sahip çıksınlar.

Evlerine değil. Evlere hatta evlere satıp hemen anında toprağa dönsünler. Topraklarına sahip çıksınlar. Özlerine, benliklerine sahip çıksınlar.

Allah'a olan inançlarını... Kaybetmesinler, inançlarını kaybettikleri anda ortada arafta kalacaklar ve arafta kalan bir ruh en tehlikeli ruhtur. Her yere yönlendirilebilir.

Hele şu anda ekonomik kriz, insanların alım güçlerinin düşmesi, şu anda insanların nereye giden insanların... Ne ahlak, ne saygı, ne nezaket, ne ne ne ne. Anladın mı?

Hiçbir şey kalmadı. Bu yüzden iyi şeyler beklemiyor bizi. Ama bu bir süreç.

Karamsar'da olmasınlar. Bu bir süreç. Bu süreç yaşanacak bu arada. İsterse ne yaparsak yapalım. Bak ne yaparsak yapalım.

Trilyonlarca, katrilyonlarca dolarlık sermayeler. Küreselleşmiş güçler. Yapacaklar ne yapacaklar bu adamın anladın mı? Önüne geçemeyecek kimse.

Bu belki senin cevap veremeyeceğin bir sorudur. Amerika kalacak mı? Parçalanacak.

İstanbul'da deprem olacak mı? Şimdi değil. Sence ne zaman olacak? Belli başlı bir planlar projeler var onların yerine geldikten sonra. Bu projeler insanların projeleri değil değil mi?

Babacım her şey insanların projesi. Rahmani bir bu... kolay müdahale yok.

Allah'ın müdahalesi yok bize. Allah bize hiçbir şey yapmıyor. Depremi yaratan kim?

Ya hiç kimse Allah'ın hiçbir şeyi yok. Doğa dengededir zaten. Doğa arar deprem yapar kendini yapar yeniler. Alttan tabakalar sıkıştırır, coğrafya değişir, dağlar çıkar yeni yeni dağlar oluşur. Bazı dağlar depremi oluşur.

Birileri mi yapacak, yaratacak? Ya bu zamana kadar yapacak. Yapılan her şey, çoğu şey zaten yapay. Babacım yani kusura bakmasın hepsini.

Yapay abi. Türkiye önümüzdeki yüzyıl içerisinde güçlü bir devlet olacak mı? Temenni mi?

Bilemem. Bilemem. Ama çok bıçak sırtındayız. Ya coğrafi olarak öyle bir yerdeyiz ki abi.

Ben yani var ya. Yani üzülüyorum anladın mı? Harbiden üzülüyorum yani.

Bakma şimdi hani bu ülkeyi gerçekten yönetmek kolay değil. Neden kolay değil diyeceğim sana bak. Bu şey değil. Hani insanlık, topluluk bilmem ne.

zoruz, şu yuduz çok kalabalık. Değil abi. Öyle bir coğrafi konumdayız ki her şey burada yaratıldı.

Her şey burada başladı. Burada da bitecek. O yüzden şu anda Orta Doğu'nun burnu affedersin boktan kurtulmuyor. O yüzden sürekli savaşlar burada. Ben ne diyeceğim?

Yeni Zelanda'da savaş yok. Anladın mı? Yani niye Norveç'te, Finlandiya'da savaş olmuyor?

Niye Alaska'da savaş olmuyor? Niye aşağıda Antarktika'da olmuyor? Anladın mı?

Yok abi. Bir coğrafi olarak bu leyhatların özellikle ağır leyhatların dünyanın döngüsünü değiştiren leyhatların bulunduğu konum Mezopotamya. Kusura bakmasın. Burada hiçbir zaman öyle Norveç'teki belimiz kolumuzu sallayarak mutlu huzurlu bir hayat yaşamayacağız.

Çünkü müdahale çok fazla. Çok fazla müdahale var. O yüzden zor yani.

Bu müdahalede bulunanların bir adı var mı? Mesela İlluminati var mı? Öyle bir şey var mı? Onlar öyle bir loja, tarikat kendi kafalarına takılan şey.

Onların daha üst düzeyinde de var. Senin kastettiğin bu depremleri yapay olarak yaratan, üreten bir grup mu var? Ya bu grupları hiçbir zaman bilemeyeceğiz.

Adı yok. Adı yok. Bu adamların pasaportları yok.

Bu adamların ülkeye bir bağlılıkları yok. Bu adamların hiçbir kimliği yok. Sivetleri var mı ama? İnsanlar ya.

Bizim, normal insanlar. Bizim gibi insanlar ama. Kötü insanlar mı bunlar? Ya karanlığa hizmet eden insanlar ya. İyiliğe hizmet edilirse dünyanın şu an durumu böyle mi olurdu Allah'ını seversen ya.

Baksana şu halimize ya. Tamam. Ya 8 milyarlık insan yaşıyor.

8 milyarı topladığın zaman Konya kadar yere sığıyor. Anladın mı? 8 milyar Konya kadar yere sığıyor.

Koca dünyaya sığmıyoruz. Ama... Sonra olaraktan şunu söylüyorum. Doğayla şaka olunmayacak ve görüyorsun Dubai'de yaşanılanları.

İnsanlık kendini sonuna getirecek zaten. Kurtulanlar kurtulacak bir şekilde. Hem astral bedeniyle kurtulanlar, bilinçsel olarak, rahmani olaraktan kurtulanlar kurtulacak. Bedensel olaraktan da artık teknolojik olaraktan birileri bir yerleri kapatacak kendilerini.

Kurtulabilse, onlar da bir süre kurtulduklarını zannedecekler ama geriye tekrardan çıkıp da yaşayabilecekleri bir atmosfer ya da bir dünya kalmayacak. Kuppeler gerçek olacak. İnsanlara, gençlere boşuna özenmeyin. diyeceğin bir şey söyler misin bana? Bizi çok gözlerinde büyütmesinler.

Ünlüleri mi? Ünlüleri çok gözlerinde büyütmesinler. Çoğu çok saçma salak yaşıyor.

Son sorum. En büyük vakit kaybın neydi peki? Vakit kaybı diye bir şey yoktur. Öğrenmek vardır.

Öğreniyoruz. Öğrene kadar öğreneceğiz. Vakit kaybı yok. Yaşadığın her şeyden memnunsun. Çünkü en boş geçirdiğim zamanın bile bir amacı vardır.

Çok teşekkürler. Bir şiir kitabım çıkacak benim. Eylül-Ekim gibi şiir yazıyorum. Ben işte hayatta en sevdiğim şeylerden birisi bu.

İngilizce öğretmeniyim. Bu programı yapıyorum. İnsanlara faydalı olmaya çalışıyoruz.

Ben açıkçası Yusuf hep okudum. Senin her zaman tüm paylaşımlarını ve seninle ilgili paylaşımlarını da okuyorum. Teşekkür ederim. Genelde her bölümün sonunda senin gibi konukları aldığım zaman hani tabii ki yani naçizane ben şey diyorum. Kendi takipçilerim, beni seven, bana güvenen insanlar için ikna oldum.

Şu manada ikna oldum. Samimiyete ikna oldum. Ben Yusuf'un bir gün çıkıp ya ulan hepinizi nasıl kekledim ama şakaydı ulan demeyeceğine ikna oldum. Kendi adıma.

Benim hayatta en korktuğum şey hakka girmektir. Tabii ki izleyenlerin tahtları. İnsanların hakkına girmektir. Bak, tek bir günah vardır. Hırsızlık.

Birine doğru yalan söylersin doğruyu elinden alırsın hırsızlık. Birinin canını alırsın hayatını alırsın hırsızlık. Birinin namusuna göz dikersin namusunu elinden alırsın hırsızlık.

O yüzden de birinin hakkına girersin hırsızlık. İşte kul hakkı diyoruz. Kul hakkından korkarım abi.

Yusuf ben bu şiiri sana özel seçtim. 122 tane şiir var şiir kitabımda. Süper. Şarkı yapabilir miyiz onları?

Valla şarkı olacak şeyler var. Sana canım feda. İstediğini yapabilirsin.

Ama bu şiiri sana özel seçtim. Çok da seni seviyende bir şiirim yoktu. Olabilecek en makul şiirlerden biriydi. Senden bana hatıra.

Sen okuyacaksın. Ben mi okuyayım? Bir hatıra bırakırsan teşekkürler. İstersem ben baştan bir bak. İşaretmeye çalışayım.

Ben bir yığındım eskiden biliyor musun? Alel acele taşınan ayıplı bir aileden kalan. Eşyalar gibi kapının önüne bırakıldım. Bir nevi sana sığındım. Sen eli belinde başının belasını seyreden marifetli kadındın.

Öyle güzel topladın ki tüm parçalarımı tuz buz olmuş bir bardaktan şaheser yarattın. Bir balıkçının mesinasını çözer gibi sabırla... çözdün düğmelerimi. Bir anne hüznüyle diktin dümüş düğmelerimi.

Ben mahallenin serserilerinden dayak yemiş bir çocuk gibiydim kollarında. Yıkadın, kuruladın, öptün, karşına aldın, konuştun. Ben bedevi, ben sersem, ben toydum.

Sen tedavi, sen merhem, sen oydun. Çok güzel, çok beğendim. Teşekkür ederim.

Müthiş. Evet burası ben de sana çok yakıştırdım. Ben bedevi, ben sersem, ben toydum.

Sen tedavi, sen merhem. Alsana şarkı sözü işte abi. Sen oydun. Bunu bana atabilir misin? Tabii ki.

At bunu ben bir uğraşayım. Çok teşekkür ederim. Ben teşekkür ederim. Bir anı defterimiz var. Buraya.

insanlığa bize bir not bırakırsan yani sen hani göçüp gideceksin ya astral boyutta falan bir daha bulamazsın beni dedin. En azından bakıp seni hatırlayacağımız. Her şeyin zamanı var.

Derdim söğüt olmak değil ama asılak sarmaşık da olmak istemiyorum. Olay bu. Herkese kandım.

Beni sandı hayat geri zekalı. Şimdi büyüdüm bak o kara günler geride kaldı. Durdum düne baktım. Bir çocuk gördüm derine daldım Düştüm kalktım kader beni ben yaptım Yerine sar Okuyabilir miyim? Bilmem.

Dene bakayım. Beni ağırladınız, beni dinlediniz. Kısmen anladınız. Kısmen anladınız.

Evet teşekkür ederim. Sevgiyle kalın demiş. Benim için önemli olan bunlar çünkü.

Tam bunlara değer veriyor. Anlaşılmak, dinlenmek. Ben müthiş saygı duydum ve çok sevdim.

Yani sevmek anlamında gerçekten sevdim. İyi hissettim. Konuşmak devam etse bir de ben çok ilgiliyim bu konularda.

Merak tabii eden birisiyim. O yüzden çok büyük bir merakla dinledim. Bugün Yusuf Güney'in alanında Yusuf Güney'in kalanını konuştuk.

Kendisine çok teşekkür ederim. Eyvallah ben teşekkür ederim. Bu hayatın var çemberi insanların hançeri.

Kalk ayağa çocuk. Diklen. sil yüzündeki kan teri. Ayağa kalkanların, diklenenlerin her şeye rağmen yüzündeki kanı teri silip yürüyenlerin kanalındaydınız.

Ben Taner Çağlı. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Herkese kandım, beni sandı hayat geri zekalı Şimdi büyüdüm bak o kara günler geride kaldı Durdum düne baktım, bir çocuk gördüm derine daldı Düştüm kalktım kader beni ben yaptım eline sağlık