Diabet kandaki glukozu yani kan şekerini düzenleyen insülün hormonunun düzensiz çalışmaya başlaması sonucu görülen bir hastalıktır. Sonucunda ise hiperglisemi yani yüksek kan şekeri görülür. Fakat diabet denen şey Bir şey bir grup hastalığı içerdiğinden hastalığa sebep olan farklı patofizyolojik mekanizmalar vardır.
Bir kişi de hangi mekanizmanın görüldüğüne bağlı olarak hastalığın kendini göstermesi çok farklı şekillerde olabilir. Konuya başlamadan önce kısaca pankreastan söz etmek istiyorum. Bakın burada aşağı doğru inen ve karaciğerin arkasından uzanan yemek borusunu görüyorsunuz. Daha sonra mideye uzanıyor.
Midenin bir kısmı karaciğerin arkasına denk gelir. Aşağıda ise ince barsak bulunur. İnce barsağın yanına sokulmuş olan sarıyla çizdiğim organ ise midenin arkasında bulunan pankreas.
Pankreasın genellikle virgül şeklinde olduğu söylenir. Bir bakıma pankreası yan çevirirseniz virgül gibi görünebilir, evet. Ama benim pankreasın şeklini hatırlama yöntemim başka. Pankreas bence Viking şapkalarındaki boynuzlara benziyor. Sizin için hangi örnek makulse pankreasın şeklini ona dayanarak hatırlayabilirsiniz.
Tüm bunlardan bağımsız olarak pankreasın iki temel işlevi vardır. İlk işlevi egzokrin yani salgılama. Yani pankreas sindirim yoluna bazı enzimler salgılıyor.
enzimler besinleri sindiriyor ve besin maddelerinin vücut tarafından emilmesini sağlıyor. Pankreasın aynı zamanda endokrin işlevi de vardır. Bu da pankreasın bazı hormonlar ürettiği anlamına gelir. Pankreasın ürettiği bu hormonlar vücudun metabolizmasına yardımcı oluyor.
Peki tüm bunların diabetle ne ilgisi var? Daha önce de bahsettiğim gibi diabetin görülme sebebi insülinin düzgün çalışamamasıdır. İnsülin ise hatırlarsanız pankreasın ürettiği hormonlardan biri. Tip 1 diabette pankreasın endokrin kısmının bazı bölgeleri zarar görür.
Böylelikle pankreas insülin üretemez. Diabet aslında çok yaygın görülen bir hastalık değildir. Yani tüm diabet türleri içinde az bir orana sahiptir.
Şimdi nelerin olup bittiğini daha iyi anlamak için pankreasa daha yakından bir bakalım. Pankreasın endokrin işlevi için sorumlu olan hücreler pankreasın Langerhans adacıkları adı verilen bölgesinde bulunur. Bu Langerhans adacıklarında hormon üretiminden sorumlu olan iki temel hücre çeşidi vardır. Mavi ile gösterdiğim alfa hücreleri.
Bunlar glukagon salgılamakla görevlidirler. Yeşille çizdiğim yerde ise beta hücreleri var. Bunlar da insülin salgılamakla görevli.
Daha önce de bahsettiğim gibi bu iki hormon, vücudun metabolizmasının çoğunu düzenlemekle görevli. Bunlardan, özellikle kandaki glukozdan, yani kan şekerinden bahsedebiliriz. Diyelim ki yemek yediniz ve vücudunuz yemekteki şekerin eminimini yapmaya başladı. Bu durumda kan şekeri yani kandaki glikoz seviyesi artmaya başlar. Kan şekerindeki bu artışı pankreastaki beta hücreleri fark eder ve kana insülin salgılamaya başlar.
Bu durumda insülin vücuttaki hücrelerin glikoz eminimi yapmasını sağlayarak kandaki glikoz seviyesini düşürür. Emilimi yapılan glukoz daha sonra enerji amacıyla kullanılır veya karaciğerde depo edilir. Her iki şekilde de glukoz kandan alındığı için kan şekeri seviyesi düşer. Eğer insülin tek başına hareket etseydi kan şekeri veya glukoz seviyesi çok aşağı inerdi. Yani normal seviyenin altına inerdi.
Neyse ki pankreas alfa hücreleri sayesinde bunu da fark eder ve glukagon salgılamaya başlar. Daha sonra glukagon kandaki glukoz seviyesini yükseltir ve normale çıkarır. Bunu da karaciğerin şimdiye kadar depolamış olduğu glukozu salgılamasını sağlayarak yapar.
Peki tüm bunların diabetle özellikle de tip 1 diabetle ilişkisi nedir? Tip 1 diabet de pankreastaki beta hücreleri zarar görür. Bu sebeple vücut insülin üretemez. Vücut insülin üretemediği zaman Kandaki gülük glukoz seviyesini düşüremez ve bunun sonucunda glukagon bu duruma dengesiz bir şekilde cevap verir. Sonuç olarak hiperglisemi olarak bilinen yüksek kan şekeri görülür.
Buradaki hiper yüksek, glisemi ise kandaki glukoz yani kan şekeri anlamına gelmektedir. Peki beta hücrelerinin zarar görmesinin altında yatan sebep nedir? Şimdi ekranı biraz kaydırıp yer açıyorum. Evet, tip 1 diabet bir otoimmün hastalığıdır ve bağışıklık sistemiyle ilgilidir.
Tip 1 diabeti olan kişi bu hastalığa genetik bir yatkınlıkla doğmuştur. Bu kişinin doğum esnasında diabeti olduğu anlamına gelmez. Yalnızca genlerindeki bir şeyin tip 1 diabet oluşumuna daha çok olanak sağladığı anlamına geliyor.
Daha sonra zamanla çevreden kaynaklanan tetikleyici bir etkene maruz kalınıyor. Hastalığın işte tam da bu aşaması tam olarak anlaşılmış değil. Bu bir tür virüs veya toksin ya da başka bir şey olabilir. Bu tetikleyici etken ne olursa olsun sonuçta genetik olarak hastalığa yatkın olan bir kişi de otoimmün etki görülmesine veya antikor ve T hücresi üretimine sebep oluyor. Bunlar da daha sonra beta hücrelerine saldırıyor.
İşte beta hücrelerinin zarar görmesine ve insülin üretiminin bitişine yol açan şey bu. Tip 1 diabetin altında yatan sebebin işte bu olduğunu söyleyebiliriz. Beta hücrelerine yapılan bu otoimmün saldırısı pankreasın insülin üretimi yapamamasına sebep olur. Pankreas insülin üretemediğinde ise kişi de tip 1 diabetini saldırıyor. tip 1 diyabet görülür.
Şimdi ekranı tekrar kaydırıp biraz daha yer açıyorum. Evet şimdi tip 1 diyabette görülen semptomların sebeplerini anlamaya çalışalım. Şurada bir kan damarı olduğunu hayal edin.
Bu damar glukoza aktarımı yapıyor olsun. Diyabeti olmayan bir kişide bu glukoz vücuttaki birçok farklı organa doğru hareket eder. Örneğin beyin ve kaslar. Kaslara temel reis dövmesi yapsak fena olmaz değil mi? Örneklerimize glukozun depolandığı kara ciğeri de ekleyebiliriz.
Fakat tip 1 diyabette ne yazık ki kandan glukozu alıp bu organlara ulaştıracak yeterli insülin yoktur. Bu kadar miktarda glukoz barındırmasına rağmen vücut sanki tıkanmıştır ve açlıktan ölüyordur. Bu durumda karaciğer çok açmış gibi hareket eder ve depoladığı glukozu kana tekrar salgılar.
Glukoz nasıl ki kandan bu organların bazılarına erişemiyorsa çıkıp şu yağ dokusunda veya yağda depolanamaz. Yağın bu durumda yaptığı şey, vücudun daha fazla enerji üretmesini sağlamak için serbest yağ asitlerine parçalanmaktır. S-Y-A olarak kısalttığım bu asitler, enerji amacıyla kullanılır. İşte burada gösterdiğim süreç, tip 1 diabetin semptomlarının görülmesine yol açar. Bu semptomlardan ilkine, çokluk içinde açlık diyeceğim.
Yani burada, kandaki tüm bu gülgoza rağmen, vücudun açlık çekiyormuş gibi davranmasını kastediyorum. Bunun sonucunda uyuşukluk ve halsizlik gibi semptomlar görülür. Çünkü bu durumda vücut, sahip olduğunu sandığı, Az miktarda glukozu beyin ve glukoza ihtiyaç duyan diğer önemli organlar için kullanmaya çalışıyor. Evet, diabeti olan kişi de uyuşukluk ve halsizlik görülür dedik. Şimdi böbreklere gelelim.
Normalde böbrekler kanda bulunan tüm glukozun geri eminimini yapar ve kanı filtreden geçirirken glukozu kana geri verir. Ama glukoz seviyesi diabet sebebiyle çok yüksek olduğunda böbrekler aşırı yorulur. Böylelikle glikoz idrara taşar.
Buna glikozöri veya idrarda görülen glikoz denir. Glikoz ozmotik olarak aktif bir çözünendir. Bu ne demek?
Suyu kendi ile birlikte sürüklemesi demek. Yani idrarla birlikte tüm bu glikoz vücuttan dışarı çıkarken yanında çok miktarda su da geliyor. Bu duruma poliüri veya sık idrara çıkıyor. Poli çok, ürü ise idrar anlamına geliyor.
Poli ürü sonucunda su kaybı olduğu için susuzluk görülüyor. Bu sebeple tip 1 diabeti olan kişilerde yorgunluk, halsizlik, sık idrara çıkma ve susama durumları görülür. Ve ne yazık ki bazı kişiler tip 1 diabeti barındırırken aynı zamanda hasta olurlarsa vücut stresle başa çıkamaz ve diabetik ketoasidoz denen hayatı tehdit edici bir hastalık görülebilir.
Diabetik ketoasidoz veya kısaca DKA, susuzluk ve aşırı asit oranının Hayatı tehdit eden düzeylerde olmasıdır. Hastalığın teşhisine gelirsek, tip 1 diabet görülen bireylerin yaklaşık %70'inde hastalık çok kötü hale gelmeden önce belirleniyor. Ama ne yazık ki tip 1 diabet teşhisi konan insanların %30'unda semptom olarak diabetik ketoasidoz bulunuyor.
Evet, otoimmün bir hastalık olan tip 1 diabet özetle böyle. Otoimmün olduğu için pankreasın beta hücrelerine zarar veren antikorlar ve T hücreleri harekete geçiyor. Bu sebeple pankreas insülin üretimi yapamıyor. Bunun sonucunda hiperglisemi veya yüksek kan şekeri görülüyor. Ve tip 1 diabetin tüm bu semptomlarının görülmesine sebep olan şey işte bu yüksek kan şekeri.