Transcript for:
Victor Osimene'nin Futbol Yolculuğu

Hastalık bu futboldan hepinize merhabalar. Bildiğiniz gibi ülkemizde transfer dönemi 13 Eylül'de sona erecek ve daha önce belirttiğimiz üzere transfer kapandığında bir genel değerlendirme içeriği yayınlayacağız. Ancak geçtiğimiz günlerde öyle bir transfer hamlesi gerçekleşti ki sadece ülkemizde değil tüm dünyada belki de Mbappe'den sonra bu yazın en sansasyonel hamlesiydi. Biz de bu milli arayı boş geçmemek adına Galatasaray'ın yeni transferi Victor Osimene'e özel bir içerik yapmaya karar verdik. Nijeryalı golcünün çocukluğunu Erken kariyerini çoğunuz biliyorsunuz ama yine de bilmeyenler ya da bilse dahi bir de bizden dinlemek isteyenler için nasıl bir oyuncu olduğunu anlatacağız.

Son olarak Galatasaray'a transferinin nasıl gerçekleştiğini ve sarı kırmızıların o simenle birlikte neler hayal ettirdiğini masaya yatıracağız. Abone olmak ve beğenmek isterseniz şu an tam zamanı çünkü başlıyoruz. Victor James Ossiman, Nijerya'nın Lagos kentinde dünyaya geldi.

Ülkenin güneyinde yer alan liman kenti Lagos, aynı zamanda Nijerya'nın ekonomik anlamda en büyük şehri olsa da 6 çocuklu Ossiman ailesinin hayatı yoksullukla geçiyordu. Annesini çok küçük yaşlarda kaybeden Victor'un ilk işi, trafiğin yoğun olduğu caddelerde dolaşıp kavurucu sıcak altında su satmaktı. Evin en küçüğü oydu ama her gün usanmadan trafik lambalarında su satmaya devam ederek ailesine destek olmaya çalıştı. Victor France Futbol Dergisi'ne verdiği bir röportajda o günlerden şöyle bahsediyor.

Annemi kaybettiğimde küçüktüm. Kaç yaşındaydım hatırlamıyorum bile. 3 ay sonra babam da işini kaybetti.

Ailemiz için çok zor günlerdi. Kardeşim spor gazeteleri satardı. Kız kardeşim ise sokakta portakal sattı.

Ve ben Lagos'ta trafiğin ortasında insanlara şişelenmiş su satardım. Hayatta kalmak zorundaydık. Bu yüzden bir aile olarak bir arada durmalıydık. Akşamları hepimiz kazandığımız parayı masanın üstünde toplardık. Hepsini en büyük ablamıza verirdik ve o da bizim için yemek yapar ve ihtiyaçlarımızı alırdı.

Victor'un futbolla tanışması ise ilkokul yıllarına rastladı. Okuldaki tüm erkek çocukların en sevdiği aktivite futboldu. Nijerya futbolunun 94'ten itibaren yükselişe geçtiğini söylemek yanlış olmaz. Ülke bu tarihte ilk Afrika Uluslar Şampiyonluğunu kazanmış ve takibinde 94, 98 ve 2002'de üst üste 3 Dünya Kupası'na katılmayı başarmıştı. Haliyle Nijerya'daki genç nesillerin ortak aile artık yeni birer JJ Okocha ya da Nvanko Kano olabilmekti.

Bilirsiniz her okulun bir yıldız futbolcusu olur. Ve Viktor'un okuduğu Olusos'un ilkokulunun yıldızı da ağabeyi Andrew'du. Viktor'un tüm çocukluğu onu taklit etmeye çalışarak geçti. Kim bilir belki de oynamaya devam etseydi en az Viktor kadar başarılı bir futbolcu olabilirdi. Fakat ağabeyi Andrew ailesinin ihtiyaçlarını futbol sevdasının önünde tutmaya mecburdu.

Coğrafya kaderde sözünün başka bir ispatı daha sanırım. Ama Nijerya'da yoksul bir aileden iki ayrı futbolcu çıkması imkansızdı. Lagos'un Ojote bölgesine bağlı Olusosun isimli bir komünde büyümüş Osimen.

Buranın pek de vaatkar bir yer olmadığını söylüyor. Sebebini anlamak için Google görsellere Olusosun yazıp aratmak yeterli aslında. Bu yerin şöhreti Afrika'nın en büyük çöp alanına sahip olması. Ya da en azından insanlar Victor Osimen ismini öğreninceye kadar böyleydi.

Neredeyse 100 dönümlük bir arazide her gün en az 10 bin ton ağırlığında çöpün eklendiği insan atıklarından oluşan bir piramit. İşte Victor hafta sonları arkadaşları ile birlikte mide bulandırıcı kokuya aldırmadan çöp dağlarının arasında dolaşıp futbol ayakkabısı arıyordu. Çünkü çocuktu.

Tıpkı onun gibi çocukluğunda yoksullukla mücadele etmiş Cristiano Ronaldo şöyle der. Eğer çocuksan paraya pula önem vermezsin. Senin için önemli olan tek şey duygudur ve bunun için oynarsın.

Kylian Mbappe ise kısıtlı imkanlara rağmen nasıl başardığını şöyle anlatır. Büyüdüğüm yer Bondi'de çok fazla imkanımız yoktu. Ama bizler Bondi'li hayalperest çocuklardık. Çünkü hayal kurmak tamamen ücretsizdi.

O seven ve arkadaşları da giydikleri ayakkabıları bir başkasının çöpe atmış olduğu gerçeğini hiç umursamıyordu. Hatta ayakkabının diğer tekini bulmayı da. Sağ ayağımda başka, sol ayağımda başka ayakkabı olurdu diyor Victor.

Başka marka ve başka renk ayakkabılar. Kız kardeşim dikişten biraz anlardı ve benim için ayakkabıların yırtık yerlerini yamalardı. Victor yaşı büyüdükçe bazı gerçeklerin farkına varmaya başladı.

Ailesini yoksulluktan kurtarmanın tek yolunun futbol olduğunu biliyordu artık. Başlarda eğlenmek ve vakit öldürmek için oynadığı bu oyuna artık daha ciddi yaklaşmalı ve kendisini bu işe adamalıydı. 12 yaşına geldiğinde Ultimate Strikers FC isimli yerel bir kulübe kaydoldu ve burada kendisini geliştirmeye odaklandı.

Hayatını değiştirecek olan adamın ismi ise Emmanuel Amunike idi. Bizim yakından tanıdığımız Emenike ile karıştırılmasın. Emmanuel Amunike şu az önce bahsettiğim Nijerya'nın 94 Afkon şampiyonluğunda başrolü oynayan ve aynı yıl Afrika'da yılın futbolcusu ödülünü kazanmış bir futbolcuydu.

Sporting Lisbon ve Barcelona gibi önemli kulüplerde forma giyen Amunike, futbolu bıraktıktan sonra Nijerya U17 milli takımının başına geçmişti ve Victor'la 2014 yılında tanıştı. O ve ekibi bir sonraki yıl Şili'de düzenlenecek olan 17 yaş altı Dünya Kupası için ülkenin dört bir yanında yetenekli çocuklar arıyordu. Victor seçmelerde şansını denemek için Lagos'tan yaklaşık 800 kilometre uzaklıktaki başkent Abuja'nın yolunu tuttu. Ve onları etkilemek için elinden geleni yaptı. Uzun kollu yeşil bir forma giyiyordu diye anlatıyor Amunike.

Onda dikkatimi çeken şeyler açlığı, kararlılığı ve saldırganlığıydı. Ekibime hemen ismini yazmalarını söyledim. Genç Victor artık ülkenin en önemli futbol adamlarına emanetti ve onların rehberliğinde kendini geliştirmeye başladı.

2015'in Ekim ayında start alan U17 Dünya Kupası, Osime'nin adını dünyaya duyurması için ilk fırsattı. Aslında bu son söylediğim şey pek çok genç futbolcu için geçerliydi. Örneğin Eder Militao, Ezekel Palacios ya da Dayot Upamecano gibi isimler de ülkelerinin U17 takımlarıyla ilk kez bir uluslararası turnuvada boy gösteriyordu. Fakat o gün itibariyle 16-17 yaşlarında olan bu oyunculardan hangisinin ileride bir yıldıza dönüşeceğini bilemezdiniz. O simen hariç hiçbirinin.

Viktor turnuvayı resmen yakıp kül etmişti. Grup aşamasından finale dek oynadığı 7 maçın hiçbirini boş geçmemiş ve toplamda 10 golle turnuvanın gol kralı olmuştu. Hem altın ayakkabı ödülünü aldı hem de takımını şampiyonluğa taşıdı. Turnuva bittikten yaklaşık 2 ay sonra Bundesliga ekiplerinden Wolfsburg, Osimene'in kulübü Ultimate Strikers'la 3,5 milyon euro karşılığında anlaşmaya vardı. Ve Viktor'la bir ön sözleşme imzaladı.

FIFA kuralları gereği Alman kulübüyle resmi imzaya atmak için 18 yaşını doldurmayı bekleyen Ossiman artık Avrupa yolculuğuna başlamıştı. Ocak 2017'de Wolfsburg'la resmi sözleşmeye imza atan Ossime'nin Almanya macerası pek de umduğu gibi başlamamıştı. Zira menisküs sakatlığı sebebiyle 4 ay kadar sahalardan uzak kaldı ve ilk maçına sezonun 30. haftasından Mönchengladbach karşısında çıkabildi. Wolfsburg o sezon play-out maçlarını kazanarak küme düşmekten son anda kurtulmuştu.

ve teknik direktörü Andres Jönker'le yollarını ayırarak Martin Schmidt'le anlaştı. Takımın forvet rotasyonunda Beşiktaş'la ikinci bağrını yaşadıktan sonra Almanya'ya dönen Mario Gomez vardı. O yaz ilaveten Liverpool'dan Divock Origi kiralandı ve bugünlerde Samsun spor forması giyen Landry Dimata'ya 11,5 milyon euroluk önemli bir yatırım yapıldı. Yeni hoca Martin Schmidt tek santraforlu bir sistemle oynuyordu ve önceki sezonu sakat geçiren Ossiman bir anda dördüncü tercih konumuna düştü.

Sezonun sadece 2 tanesi ilk 11'de olmak üzere 12 maçta 270 dakika civarı süre alarak bitiren Victor gol ile de tanışamamıştı. Haziran ayında Togo ile oynanan özel maçta ilk kez amili formayı giyen Ossiman, hem forma şansı bulamayışı hem de sezon sonuna doğru yaşadığı omuz sakatlığı sebebiyle Nijerya'nın 2018 Dünya Kupası kadrosunda da yer alamadı. İşin aslı Victor ailesini bir an önce sefaletten kurtarmak için gelen ilk teklifi kabul etmişti. Ama bu şartlar altında Wolfsburg'da çok uzun süre kalamayacağı belliydi. Viktor o dönemi insanlar benimle alakalı sadece olumsuz şeyler söylüyordu diye anlatıyor.

Oysa ben kendime inanıyordum. Yalnızca tek bir şansa ihtiyacım vardı. Sadece bir sezonun hayatımı sonsuza dek değiştireceğini biliyordum.

Beklediği fırsatı ona Belçika Ligi ekiplerinden Charles Leroux'a sunacaktı. 2018 yazında opsiyonla kiralık gittiği bu kulüpte ayağa kalkmayı başardı Ossimen. O sezon toplam 36 maça çıkıp 20 gol kaydederek takımını Avrupa Ligi playoff finaline taşıdı.

Bu performansı sayesinde bir Fransız kulübünü iştahlandırmıştı. O dönem sportif direktörlüğünü Luis Campos'un yaptığı Lille, Portekizli futbol alımının sahip olduğu scouting ağ sayesinde dünyanın dört bir yanındaki henüz parlayamamış mücevherleri keşfediyor ve makul fiyatlara kadrosuna katıyordu. Öyle ki bu strateji birkaç yıl içerisinde Paris Saint Germain gibi bir hakim güce rağmen onlara lig bir şampiyonluğunu da getirecekti. Campos o semen için şunları söylemiş.

17 yaş altı dünya şampiyonasında onu ilk kez izlemiştim. Sadece bir maçını seyrettikten sonra onun için kulüp CEO'suna yalvarıyordum. 2 yıl içinde Avrupa'nın en iyilerinden biri olacağını ve onu mutlaka almamız gerektiğini söyledim.

Ama o yaşta bir oyuncu için fiyatı çok yüksekti. Daha sonra Wolfsburg'a imza attı ve birkaç kez onu izlemek için Almanya'ya gittim. Bazen 2 dakika bazen 5 dakika oynuyordu.

Ama hala onu almak için deliriyordum. Sonra Charleroi'ya kiralık gitti ve sadece 2 ay sonra onu almayı başardım. Campos o simeni transfer etmek için Wolfsburg'dansa Charleroi ile masaya oturmayı tercih etmişti. Henüz sezon devam ederken Belçika kulübüyle anlaştı ve Charles Rouha Ossimen için sahip olduğu 3,5 milyon euroluk satın alma opsiyonunu devreye soktu. Sezon sonu geldiğinde Lille 14 milyon euro ödeyerek 21 yaşındaki Viktor'un bonservisini almıştı.

Campos eğer sezon sonunu bekleseydim Viktor için başka rakiplerimiz olacağını biliyordum demiş. Kedi gibi bir adam. Kedi besliyorsanız bilirsiniz.

Ona bir top verin ve sadece izleyin. Ossimen son 20 metrede her topa saldırıyor. Her topun peşinden gidiyor. E sanırım Campos'un oyuncu gözünün ne kadar gelişmiş olduğuna dair sayısız örnekten biriydi bu.

Ossimene öylesine inanıyordu ki, Lig 1'de önceki sezonu ikinci sırada bitirmelerine karşın Ojaz, Nikola Pepe ve Rafael Liao gibi iki büyük yıldızını satmaktan çekinmemişti. Haklıydı da, nitekim Viktor'un Lille'de bir yıldan fazla kalmasına müsaade edilmeyecekti. Burada geçirdiği tek sezonda kariyerinde ilk kez Şampiyonlar Ligi tecrübesi yaşayan Ossimene, Covid-19 sebebiyle 28. haftasında mevcut haliyle tescillenen Fransa Ligi'nde 13 gol attı.

Ve sezonu toplam 38 maçta 18 gol 5 asiste bitirdi. Aynı dönemlerde Nijerya milli takımlığında birinci santraforu haline gelen Ossiman artık dünya futbolunda çok daha fazla rağbet görmeye başlayan bir santrafor tiplemesinin poster çocuğuydu. Olağanüstü bir atletizme sahipti ve aynı zamanda çok da yırtıcıydı.

Bu özellikler o güne dek çok yüksek gol rakamlarına ulaşamamış olsa da Viktor'u çok değerli bir oyuncu yapıyordu. Öyle ki pandemi sebebiyle kulüplerin para harcamaya pek de hevesli olmadığı 2020 yazında Napoli gibi o güne dek bir oyuncuya en fazla 45 milyon euro ödemiş orta üst segment bir kulüp o simen için Lille tam 70 milyon euro saydı. Acaba Campos, Nicola Pepe transferinde Arsenal'la yaptığı gibi Napoli'ye de büyük bir kazık mı atmıştı? Yoksa İtalyan kulübü son kuruşuna kadar değecek bir oyuncu mu transfer etmişti?

E hikayenin gerisini biliyorsunuz. Tarihin ta kendisi. Ama yine de kısa bir özet geçelim.

Ossiman, Napoli'de geçirdiği 4 tam sezonda tüm kulvarlarda 133 resmi maç oynadı ve 76 gole imza attı. İlk sezonunda Gennaro Gattuso'nun çalıştırdığı Napoli seriyada 5. sırayı alırken, ertesi yıl Luciano Spalletti göreve geldi. ve Güney ekibinin yükseliş dönemi başladı. Spalletti ile ilk sezonunda 3. sırayı alarak Şampiyonlar Ligi biletini kapan Napoli, ertesi yıl 33 senelik şampiyonluk hasretine nokta koydu ve kulüp tarihine 3. Serie A zaferini ekledi.

Osemen, 32 lig maçında attığı 26 golle kariyerinde ilk kez gol krallığı yaşayarak, Bu tarihi sezonda başrol oynadı ve 2023 yılında Afrika'da yılın futbolcusu ödülüne layık görüldü. Kulüpteki son yılındaysa gerek Spallettin'in ayrılışı gerekse kulüp yönetiminin bazı tavırları sebebiyle ki birazdan onlara da değineceğiz, Ossimen-Napoli ilişkisi zarar görmeye başladı. Ve bütün bunların doğal bir sonucu olarak takım sert bir düşüşe geçti. Yine de kişisel açıdan iyi bir sezon geçiren Victor, 2024 Afrika Uluslar Kupası'nda ülkesiyle final oynama başarısı gösterdi. Peki nasıl bir oyuncudur Victor Ossiman?

Sanırım anlatmaya Amunike ve Kampos'tan alıntı yaparak başlayabiliriz. Hırslı, kararlı, saldırgan ve kedi gibi. Victor Ossiman oyununun gördüğü en yırtıcı forvetlerden biri.

Ossiman elbette fiziksel açıdan çok daha üstün yeteneklerle donatılmış bir oyuncu. Ama onu bu bakımdan, yani oyun tarzı olarak biraz Jamie Vardy'e benzetiyorum. Vardy'nin de tıpkı Ossimen gibi zorluklarla kazanılmış tırnaklarıyla kazıyarak elde edilmiş saygın bir kariyeri var.

Ve bence bu durum oyuncuların oyun karakterine de yansıyor. Onların kitabında yorulmak, pes etmek ya da geri adım atmak gibi şeylere yer yok. Aksine her topun peşinden koşmak ve sonuna kadar mücadele etmek var. Viktor süper kahraman seviyesinde bir atletizme sahip olduğu için elbette onun yaptığı şeyler Gözde çok daha estetik, çok daha etkileyici geliyor. boyundaki Nijeryalı boyuna göre ince sayılabilecek bir fiziksel yapıya sahip ama kesinlikle zayıf değil.

Tam aksine çok kuvvetli bir adam ve bu yüzden ikili mücadelelerde onu yere yıkmak hiç kolay değil. En iyi şansınız hızını almadan önce onu faal ile durdurmak. Tabi eğer yakalayabilirsiniz. Victor bu ince fiziksel yapısı sayesinde çok ama çok süratli bir futbolcu. Biz genellikle kısa boylu oyuncuların daha seri stili olmasına alışkınız.

Ancak son yıllarda başka spor dallarında büyük farklar yaratmış bazı sporculara baktığımızda hep istisnai birer fiziksel yapı görüyoruz. Örneğin 100 metrede tarih boyunca dünya rekortmenlerini incelediğimizde karşımıza sürekli aralığında atletler çıkar. Fakat 2000'lerin sonunda Usain Bolt adında 1.95'lik uzun bacaklı bir Jamaikalı koşmaya başladı. ve 3 kez dünya rekorunu kırdı.

Şimşek lakaplı Bolt'un 9.58'lik derecesi tam 15 yıldır geçilemiyor. Bir başka örnek basketbolda oyuncular uzunluklarına göre iç ve dış oyuncu olmak üzere birbirinden net şekilde ayrılır ve topla oynama işi kısalara bırakılırdı. Malumunuz yere daha yakın olan oyuncuların koordinasyon becerisi daha yüksektir ve top üzerindeki hakimiyetleri daha fazladır.

Uzunlara ise yalnızca potaya yakın yerlerde top verilir ve bitirmeleri beklenirdi. Derken 2003 yılında sanki laboratuvar ortamında yaratılmışçasına bu iki prototipin de en güçlü özellikleriyle donatılmış hibrit bir oyuncu çıka geldi. Ve basketbol tarihini sonsuza kadar değiştirdi.

boyundaki Lebron James isimli bu adam bir oyun kurucu kadar hızlı, bir pivot kadar güçlü ve kaslıydı. Birden 5'e kadar tüm pozisyonları oynayabiliyor, bir kısa gibi top sürebiliyor ve bir uzun gibi alçak postta herkesin üzerinden sayı yapabiliyordu. Futbola dönecek olursak artık hızlı olmak sadece kısa ya da ortalama boydaki oyuncuların tek elinde değil.

Ve hem uzun boylu hem de süratli oyuncular doğal olarak oyunda çok daha büyük bir fark yaratıyor. İşte o simende onların şahikası. Az önce de söylediğim gibi uzun ince fiziksel yapısı ve boltu andıran uzun bacaklara sahip olması kısa mesafeleri çok çabuk kat edebilmesine olanak sağlıyor.

Eğer futbolcu olmasaymış muazzam bir sprinter olabilirmiş. Bu çılgın hıza dengesi ve kuvveti de eşlik edince... o simeni durdurmak daha da zor hale geliyor. Viktor'un son 4 yılda seriyanın en çok offside'a düşen oyuncusu olması bir sürpriz değil. Savunma arkası koşullarına o kadar çok deniyor ki maç başına yaklaşık kez offside'a yakalanıyor.

Ama zamanlamayı bir kez olsun doğru ayarladığında artık savunmacıların eforu sadece topu fileden çıkarmaya yetiyor. Onunla vücut vücuda kalmak için en az onun kadar istisnai bir fiziksel yapıya sahip olmanız gerek. Ve açıkçası ben Erling Haaland ayrıca böyle bir oyuncu bilmiyorum.

Hız, kuvvet ve denge dedik ama elbette oyun zekası olmadan bunlarla en fazla adama traore olursunuz. O simen topsuz oyunda nereye hareketlenmesi gerektiğini o kadar iyi biliyor ki, gol sezgileri o kadar kuvvetli ki gerek sızma koşullarıyla, gerekse ceza sahası içinde pozisyon alışıyla golü koklayan bir oyuncu. Ona asiste etmek başka herhangi bir oyuncuya asist yapmaktan çok daha basit gözüküyor.

Gollerini izlediğinizde bunu görüyorsunuz. Örneğin Kıvara çoğu kez ceza sahasına hiç bakmadan topu ikinci direğe doğru kaldırdığında biliyor ki Osemen doğru zamanda doğru yerde olacak. Ve aynı zamanda şunu da biliyor.

Viktor topun geldiği yönün aksi istikamette koşarken bile çok dengeli bitirebilir. Ve kimse onun kadar yükseğe çıkamaz. boyundaki Osemen kafaya çıkarken sanki havada görünmez bir basamaktan güç alıyormuşçasına.

Stratosfere kadar falan yükselebiliyor. Şaka bir yana gerçekten inanılmaz bir sıçrama kabiliyeti var. Ve bu da yetmezmiş gibi çok şiddetli darbeli kafa vuruşları yaparak topu kaleye isabetli bir şekilde gönderebiliyor. Gerçekten kafa vuruşu alanında dünyanın en iyilerinden biri.

Örneğin Icardi de kafasını çok iyi kullanabiliyor ama Mauro ortalama düzeyde bir atlet. O bunu daha çok teknik kullanarak yapıyor. Oysa Ossimen de hem atletizm hem teknik mevcut.

Son 2 sezonda gollerinin yaklaşık %30'unu kafayla attı. İyi kafaya çıkmak için atletizm ve teknik kadar önemli bir diğer özellik de gözü kara olmaktır. Cesaret kelimesi bunu anlam olarak tam karşılamıyor.

O yüzden gözünü budaktan sakınmamak deyimiyle özetleyebiliriz. Kafaya çıkarken alabileceğiniz muhtemel hasarı göze almak ve bundan korkmamak gerekir. Ki Osemen 2021 yılında oynanan bir inter maçında yine böyle bir hava topu mücadelesinde Milan Şıkrınyar ile kafa kafaya çarpışmış ve göz çevresindeki kemiklerde kırıklar meydana gelmişti.

O günden beri şu meşhur maskeyi takıyor. Osemen bu olayda görme yetisini kaybedebilecek kadar ciddi bir sakatlık yaşamış ve bu sebeple 2022 Afkonu da kaçırmıştı. Ancak bu talihsiz olay bile onun kafa topuna çıkma konusundaki korkusuzluğunu etkilemedi. Oyunuyla ilgili bariz bir eksik yönden söz edemesek de Osemen'in solunu kullanmaya pek de hevesli olmadığını söyleyebiliriz.

Zayıf ayağını sadece yürümek için kullananlardan değil, mecbur kaldığında onunla da vuruyor. Ama yine de son 2 sezonda sol ayağıyla attığı gol sayısı sadece 5. Yine ön tarafta bağlantı oyunu konusunda çok iyi seviyede olmadığı söylenebilir. Ancak bunun en önemli sebebi Osimene'in kutuda çok etkili bir oyuncu olmasından sebep bu işlere soyunmasına pek de gerek kalmaması.

Sahi belki en sonunda bahsediyorum ama Osimene'in en güçlü yönlerinden birine geldik. Bu kadar hızlı, güçlü ve dengeli olup bitiremezseniz ve bu sefer de Mikael Antonio Kasabi futbolcu olursunuz ki kendisi de Jamaikalıdır. Fakat Osimene aynı zamanda baya çerçeveci bir oyuncu.

Kariyerinin zirvesine çıktığı 2022-23 sezonunda attığı 26 golle ürettiği gol beklentisinin puan üzerine çıkmış ve bu alanda ligin en iyi ikinci derecesine sahip olmuştu. Gol sayılarının hormonlu olmadığına dair en önemli veri ise son 2 sezonda sadece 5 penaltı golünün olması. Peki bu iş nasıl mümkün oldu?

Biliyorum hala inanamayanlar resmi açıklama gelinceye dek inanmak istemeyenler de vardı. Peki tahmini piyasa değeri 100 milyon euro civarındaki Ossimen nasıl olduğu da Galatasaray'a geldi? Tek sebebi bu mudur yoksa Ossimen'in aklında zaten ayrılmak vardı ve bunları bahane mi etti bilemiyorum.

Ama kısaca hatırlatmak gerekirse geçtiğimiz sezon Victor'un Bologna maçında penaltı kaçırmasının ardından Napoli kulübünün resmi sosyal medya hesaplarından biri oyuncu ile alay ediyormuş hissiyatı veren paylaşımlar yaptı. Kulüp bir süre sonra bu paylaşımları kaldırsa da Ossime'nin avukatı kulübün oyuncusunu itibarsızlaştırmaya çalıştığını öne sürerek bunun kabul edilemez olduğunu ve yasal işlem başlatma haklarını saklı tutacaklarını söyledi. Bu olayın ardından Haziran 2026'da bitecek olan sözleşmesini uzatmama kararı alan Ossime'nin bu yaz satılmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Belki de takımın başına geçen Antonio Conte bu kadar geçimsiz bir hoca olmasaydı bu ilişki bir noktasıydı. Ancak ikili yaz kampında ters düştü ve Napoli Ossimani süresiz olarak kadro dışı bıraktı.

Kulüp başkanı Aurelio De Laurentiis Ossimani için Chelsea ile el sıkışmıştı. Fakat belki de Chelsea herkesi transfer etmeye çalıştığı için Ossimani kendisini özel hissetmedi ve bu transferi maaş konusunda anlaşamadığını söyleyerek veto etti. Bu duruma sinirlenen başkan sen mi inatsın ben mi dercesine Viktor'un görüştüğü Suudi kulüplerinden gelen teklifleri reddetti ve Avrupa'da transferin kapanması ile birlikte Ossimani hiçbir yere gidememiş oldu. Kulüpten yapılan açıklamalar Ossime'nin bir yıl boyunca kadro dışı kalacağına yönelikti.

Fakat daha sonra her iki taraf da biraz yumuşadı ve bu noktada Galatasaray devreye girdi. Enteresan bir tesadüf daha. Conte 2019 yılında Inter'in başına geçtiğinde Lukaku'yu transfer ettirmiş ve Icardi'nin 9 numaralı formasını Romelio'ya vererek Maru'nun ayrılık sürecini hızlandırmıştı. Yani dolaylı yoldan Icardi'nin Galatasaray'a gelmesinde payı olduğu söylenebilir. 2024 yazındaysa bu kez Napoli'nin başına geçti.

ve yine Lukaku'yu aldırıp Ossimini kadro dışı bırakarak Galatasaray'a transferine vesile oldu. Bazı söylentilere göre kaderin bir başka cilvesi de geçtiğimiz yaz yaşanmıştı. İddia o ki artık Paris Saint Germain'in transfer operasyonlarını yöneten Campos, eski aşkı Ossimini Paris'e getirebilmek için Napoli'ye yüklü bir bonservis bedeli artı Icardi'yi teklif etti. Ancak bunu da Mauro kabul etmedi ve bu iki oyuncu sonuçta Galatasaray çatısı altında buluşmuş oldu. Bu işi mümkün kılan, bu vizyonu gösteren Galatasaray yönetimini elbette tebrik etmek gerekir.

Normal şartlarda böyle bir futbolcu için telefon etmeye bile yeltenmezsiniz. Hele de kadronuzda Icardi gibi bir oyuncu varken. Dolayısıyla bu bir cürettir. Ufacık da olsa bir ihtimalin peşinden gitmektir. Ancak bana kalırsa en az Galatasaray yönetimi kadar onları bu tip ses getirecek bir hamle yapmaya mecbur hissettiren Galatasaray taraftarının da bu işte payı olduğunu es geçmemek gerek.

Bazıları bunu eleştiri kültürü olarak adlandırıyor. Bazıları ise vasata tamah etmemek şeklinde. Adına ne derseniz deyin Galatasaray taraftarlarında bu tarz bir refleks olduğu kesin. Daha Mayıs ayında seçim kazanarak yeni bir döneme başlayan ve 2 yıldır üst üste şampiyonluk gören mevcut yönetim bile böyle bir aksiyon almaya mecbur hissediyorsa bu durum Galatasaray taraftarları enselerinde boza pişirdiği için olsa gerek.

Malumunuz Osemen hamlesi yapılıncaya kadar Galatasaray'a berbat bir transfer dönemi geçiriyordu. Yüksek fiyatlar karşılığında kısa vadede katkı vermekten uzak gözüken oyuncular alınmıştı. Üstüne bir de Mario Hermoso fiyaskosu yaşanınca bütün oklar Dursun Özbek yönetimine döndü.

Bana kalırsa tıpkı Burak Elmas döneminde olduğu gibi Galatasaray yönetimi bu tünelin sonunun iyi bir yere çıkmadığını anladı. Ve Osemen hamlesiyle biraz olsun kredi açmaya çalıştı. Hoş UEFA listelerinin son günü olan 4 Ağustos'a kadar başka bir hamle yapmadıkları için yine tefe koydular.

O da ayrı mesele. Gelelim işin en eğlenceli kısmına. Sahaya çıktığında neler olduğunu hep birlikte göreceğiz.

Ama gelin o simenli Galatasaray nasıl oynar, neler hayal ettirir biraz bu konuda atıp tutalım. Öncelikle şuradan başlamak lazım. 9 numara yani en uçta görev yapan skorer oyuncu.

Dünyada gitgide azalan, neredeyse nesli tükenen bir oyuncu profili. Santra 4'süz oyunların ya da Santra 4 kullanılsa dahi ondan gol harici işler yapmasını bekleyen ve skor katkısını kanat forvetlerinden devşiren sistemlerin bu kadar revaçta olmasının sebeplerinden biri de bu aslında. Dünya genelinde bir elit seviye skorer 9 numara kıtlığı yaşanıyor.

Olanlar da zaten en iyi takımlar tarafından kapılmış durumda. Mbappe Real'de, Haaland City'de, Kane Bayern Münih'de. Ve an itibariyle Galatasaray kadrosunda bu elit seviye skorer 9 numaralardan bir değil iki tane var. Dolayısıyla Okan Buruk bu iki oyuncuyu bir arada kullanmanın bir yolunu bulmak zorunda. Klasik 4-4-2, baklava 4-4-2 ya da 3-5-2'nin farklı versiyonlarından biri.

Sayılara ya da formasyonlara çok da takılmamak lazım. Çünkü önemli olan şu, bu iki oyuncu bir arada ve kaleye mümkün olan en yakın yerde oynamalı. Eh geriye kalan tek şey, topu ceza sahası içinde veya civarında bu iki elit seviye bitiriciden biriyle buluşturmak ve bunu mümkün olan en kısa yoldan en basit şekilde yapmak.

Bunun için gerekiyorsa çok geleneksel yöntemler de kullanabilirsiniz. Örneğin ceza sahasına sağlı sollu orta yağdırabilirsiniz. Çünkü sonuç aldığınız sürece bu işin ayıbı ya da günahı yok. En iyi oyun sonuç alan oyundur.

Futbolda amaç topa sahip olmak ya da her maç 600 tane pas yapmak değildir. Futbolda amaç güzel oynamak, göze hitap etmek hiç değildir. Çünkü bunlar oldukça göreceli kavramlar.

Amaç Türkçe karşılığı hedef anlamına gelen goldür. Ve sizin elinizde bu işin uzmanı 2 oyuncu varsa oyunu da ona göre kurgulamanız gerekir. Daha basit, belki daha ilkel ama sonuç alacak şekilde kurgulamak.

Dolayısıyla artık top Okan Buruk ve ekibinde ve işleri belli açılardan hem zor hem de kolay. Evet bu noktadan sonra UEFA Avrupa Ligi listelerine yazılamayacak olsa da Galatasaray ayın 13'üne kadar takviye yapabilir. Ve bu durumda gelecek cumartesi günü transferin geniş özeti Türkiye içeriğinde yeniden değerlendirme yaparız. Ama şimdilik Osmanlı Galatasaray projeksiyonumuz bu kadar.

Umarım izlerken keyif almışsınızdır. Abone olur ve beğenirseniz memnun oluruz. Kendinize çok iyi bakın. Hoşçakalın.