Come on let's play football! The greatest British manager ever, Sir Alex Furt! Emotional football! Arhan hoş geldin. Abi hoş bulduk.
Katana'ya çoğunluğu 2. bölümünde yine birlikteyiz. Büyük bir heyecan, özellikle ilk bölümden sonra. İlk bölüme gelen dönüşler için herkese çok teşekkür ediyoruz. İkinci bölümde 3-2-5'i konuşacağız.
Geçtiğimiz hafta biliyorsunuz Sahte Ves ve Sahte Sopeler özelinde programı yapmıştık. Ve Guardiola'nın bu rolleri oluştururken asıl amacının aslında 3-2-5'i ortaya çıkarmak olduğunu açıklamaya çalışmıştık. Ve 3-2-5'i daha geniş konuşacağımızı söylemişiz zaten ilk bölüm biterken. Bugün işte neden Guardiola ve...
Ve bugün örneğini vereceğimiz birçok hoca bu 3-2-5'i oynamaya çalışıyor. Bu yapının sahaya getirdiği avantajlar ne toplu oyunda ve topsuz oyunda? Özellikle yine 3-2-5 özelinde... Benim bir fikrim var.
Artık bu diziliş, bu yapı üzerinde ya da bu yapı üzerinden futbolun biraz daha dizilişler, sistemler mücadelesinden aslında oyuncu pozisyonları ve rollerin mücadelesi haline döndüğüne dair bir fikrim var. Bunu da açıklamaya, detaylandırmaya çalışacağım. Evet ben de ilk bölümde belirtmiştim zaten 3-2-5 bölümünü merakla bekliyorum diye.
Dilersen yavaş yavaş 3-2-5'e nasıl? geçildiğine girip sonrasında da 3-2-5'in farklı kurulumlarını Arteta'dan, Klopp'a, Guardiola'ya birçok farklı kuruluma geçeriz diye tahmin ediyorum. Formasyonlar üzerinde konuşacaksak da herhalde söyleyebileceğimiz temel unsurlardan birisi sayısal üstünlük yakalamak sağın herhangi bir yerinde.
Buradan aslında yavaş yavaş sahada nasıl avantajlar sağlıyor ona geçiş yapabiliriz. Son 6-7 yılda tekrar moda haline gelen 3-2-5 aslında topa sahip olma takımının seti oynama şekli olarak ön plana çıktı ama son yıllarda... artık build up yani oyun kurma fazında da farklı avantajlar getirdiğini görüyoruz. Ve takımlar, teknik adamlar 3-2-5'i direkt bir şekilde birinci bölgede oyun kurarken şablon olarak ortaya çıkarmaya başlamış durumda.
Çünkü orada senin bahsettiğin işte sayısal üstünlüklerden ilki oyun kurma fazında ortaya çıkıyor. Genellikle takımlar 4-4-2 şeklinde savunma yapıyorlar. Gerek orta blokta gerek derinde 4-4-2 karşılamak gerek baskıda 4-4-2 ile.
baskı yapma. 4-4-2 baskı yapan takımlara karşı oyunu üçlü kurmak zaten bir avantaj. Üçlü savunma, iki center forward ya da iki forward'le baskı yapan takımlara karşı bir oyuncu hep fazla.
Bir center forward, bir stoper'e ya da bir savunmacıya, diğerine gitse hep bir oyuncu boşta kalıyor. Hal böyle olunca diyelim ki rakip 1-4-4-2 takımı 3-2-5 ile oyun kurduğunuz zaman ya da üçlü savunmayla oyun kurduğunuz zaman rakibin savunma şeklini de aslında bozmuş oluyorsunuz. Çünkü o 1-1 baskı yapmak için bir noktada... bir oyuncu çıkarmak durumunda kalıyor.
Ve bu da bazı şaka kaymaları sürekli beraberinde getirdiği için düzenli bir şekilde geçiş, savunma geçişi, hücum geçişi, savunma geçişi, hücum geçişi, rotasyonlar rakipte biraz kafa karışıklığına neden olabiliyor. Ve rakibin aslında hem pres mekanizmasına hem de savunma mekanizmasına zarar verebiliyor. Aslında geçen bölümde de buna biraz...
Atıfta bulunmuştuk yani sahte backwin ve sahte stopper'in bir karışıklık yaratmasının temel sebeplerinden birisi. Zinchenko analizini de aslında o yüzden vermiştim. Rakip kanat oyuncusu merkeze indiği için soldaki kendi kanat oyuncunuz birebir kalabiliyor.
Buna benzer birçok örnek işte. Sen cross'tan bahsettin Bayern Münih. Guardiola, geriye inmesinde vs. Burada saha içerisindeki belirli hareketlenmeler Birebir baskılarda özellikle çok fazla kafa karışıklığına sebebiyet verebiliyor Bunu rakibin karşılama yapısındaki anlık bozulmalarda Ya da anlık zarar vermelerden bahsettik aslında Bu genel olarak rakiplerin sabunma planlarını da değiştiriyor Mesela yine son 6-7 yılda aslında 3-2-5 ile biraz ortaya çıkan Dar 4-3-3 presi çok moda Mikel Arteta bunun en iyi örneklerini verdi 2 yıldır Arteta'de Direkt bir şekilde bu 3-2-5 ile ortaya çıktı Çünkü arka taraf dar bir şekilde 3 artı 2 oyun kurarken rakipler de o bire bir baskı yapmak için çok dar bir 4-3-3 ile o baskıyı yaparak aslında antidot oluşturmaya çalışıyorlar. Yani sadece rakibin 10 maç üzerindeki savunma yapısını bozmuyor.
Aynı zamanda rakiplerin bu yapıya karşı farklı çözümler. farklı ana planlar farklı savunma ve karşılama planları oluşturmasını da sağlıyor. Hatta mesela bence en güzel örneklerden birisi Barcelona Bielsa'nın adam adama savunmasında neden 3-2-5 kuran takımlara karşı çok fazla gol yediğinin güzel örneklerinden birisidir. Mesela bir stil maçı vardı tamamen dağılmışlardı. United'a karşı tamamen dağılmışlardı.
Bunu uygulayan takımlar adam adama bekleyen takımlara karşı çok fazla üstünlük sağlayabiliyor belli periyotlarda. Aynen öyle. Şimdi istersen bir de sette.
yine 4-4-2'ye dönüş yapalım. 4-4-2 karşılayan takımlara karşı ya da daha doğrusu dörtlü savunma oynayan takımlara karşı. Nicelik üstünlüğü getirdiği diğer bölgede 3. bölge. Yani iyice seti oynadığını düşünelim takımların. Biraz daha yaklaştıralım.
Kendi yarısasında dörtlü savunma derinde karşılıyor rakibi. Ve 3-2-5 tamamen rakip yarısaya yerleşmiş durumda. Bu 5'li hücum attı. Rakip dörtlü savunmalara karşı bir üstünlük yine bir sayısal üstünlük ortaya çıkartıyor. Çünkü çizgiye çakılı olan bu iki oyuncu...
Back'leri manipüle ettiği zaman 2 stopere karşı center 4 ve yarım alanlara, half space'e giren 2 10 numara ya da 2 8 numarayla beraber burada bir 3 artı 2. Olmadığı zamanlarda bu oyuncular kenara yaklaştığı zaman back'lere karşı 2'ye 1. Genel olarak her bölgede, merkezde de, kenarlarda da sayısal üstünlük artı 1 getirme durumu set oyununda mevcut. Ki zaten baktığın zaman toplamda genel konjonktürde 4'lü savunmaya karşı 5 oyuncu, o artı 1'i zaten... direkt bir şekilde ortaya koyuyor ki 3-2-5'in son dönemde yine mod olmasında son 20 yıl son 25 yılın hakim yapısının dörtlü savunmaları olması en büyük faktör. Eğer şu anda daha fazla oynanan diziliş dörtlü savunmalar 4-3-3, 4-2-3-1 4-4-2 olmasaydı, üçlü savunmalar hakim yapı olsaydı muhtemelen 3-2-5 görmeyecektik.
Daha farklı yapılar, daha farklı şekilde rakamlara dökülmüş bir topa sahip olma oyunu ortaya çıkacaktı. 3-2-5'in ortaya çıkmasında da rakiplerin dediğim gibi 25 yıldır özellikle 2000'lerin başına itibaren 90'lı yılların sonuna itibaren dörtlü savunmaya dönmesi en önemli neden olduğu gibi gözüküyor. Herhalde en güzel örneği de bunun Conte'nin Chelsea'si diyebiliriz. Arteta maçıyla dörtlüden üçlüye dönmesi ve İngiltere'de çok hakim olan dörtlüyü aslında çok organik bir şekilde 3-2-5 ile yenmesi herhalde bunun en rahat verilebilecek örneklerinden birisi. Zaten Antonio Conte'nin...
üçlü savunması ve oradan kurduğu 325 de konularımız arasında yer alıyor. Yine o yüzden çok bağlantılı güzel bir referans verdin Arhan. Sadece tabii dörtlü savunmalara karşı sayısal üstünlük değil, aynı zamanda beşli hücum hattı sahayı kullanabilmek, sahanın genişliğini kullanabilmek için de çok kritik. Çünkü biliyorsun çok uzun zamandır, yine son 10 yılda, son 15 yılda artık saha 5 parçaya bölünmüş durumda. Kenarlar, kanatlar, merkez ve iç koridorlar.
saha genişlemesine 5'e bölündüğü anda o yatay genişliği çok iyi kullanabilmek için, doğru şekilde işgal edebilmek için 5 oyuncuya ihtiyacınız var. Ve bu 5'liği o yatayla o genişliğe yaydığınız zaman ortaya belirli alanların daha iyi işgal edildiği, dolayısıyla rakibin savunmasının da o yatay düzlemde daha çok hareket ettirildiği... temel prensipler sonucu itibariyle o yatay hareketlerde de daha iyi boşluklar bulabildiği sonuçlar ortaya çıkıyor takımlar için.
Ki aslında biraz bahsettin toplu oyundaki artılarından. 5 tane oyuncuyu o şekilde yerleştirdikten sonra topsuz oyunda kontra presle de işinizi kolaylaştıracak bir şey diye tahmin ediyorum. Yine geldiğin yer çok güzel Arhan.
Buradan aslında 3-2-5'in genel olarak sahada getirdiği farklı avantajlara istersen geçiş yapalım. Şu ana kadar şablonun 4'lü savunmalara karşı, 4-4-2'ye karşı ya da 4-3'e karşı genel avantajlarından bahsettik. Bir de tabii ki 3-2-5'i oynamanın oyunun genelinde daha genel bir perspektifte farklı avantajları mevcut. İstersen buna geçiş yapalım.
Birincisi tabii ki arkadaki 5'liye odaklanmak gerekiyor. Çünkü rest defense diye bir kavram var son dönemde çok fazla kullandığımız. Aslında rest defense biliyorsun topu kaybettiğin andaki kontra presin başlangıcı ve savunma geçişini kapsayan genel bir terim. Ve 11 oyuncu ile alakalı. Ama Reds Defensive'i arkadaki beşliğe indirgeyebiliriz bana kalırsa.
Çünkü işin savunma geçişinde ve kontra presin başlangıcında senin belirttiğin gibi bu beş oyuncu çok kritik bir role sahip. Bu beşliğinin nasıl dizildiği de kendi içinde farklı avantajlar ya da dezavantajlar getirebiliyor. 3-2-5 diyoruz ama 2-3-5 yerleşen takımlar var. 2-3-5 yerleşmenin şöyle bir avantajı var.
Birincisi topu kaybettiğin anda senin bahsettiğin o kontra presi bu üç oyuncuyla... çok daha iyi, çok daha yoğun bir şekilde yapma şansını veriyor. Yine aynı zamanda iç koridorlar, 2-3-5 yerleşen takımlarda bu merkez üçlünün kenarlarındaki oyuncular direkt bir şekilde iç koridorları kapattığı için hem baskıyı daha hızlı yapabiliyor hem de diyelim kontrapresi yaptınız, topu kazanamadınız, bir savunma şekli ortaya çıkardınız, rakibi karşılama moduna geçtiniz.
Buradaki 3 oyuncu topun arkaya... geçişini biraz daha zorlaştırıyor. Çünkü iki soper evet arkada biraz daha riskli görünüyor. Fakat bu kenarlardaki oyuncular hem iç koridorları kapattığı için hem merkezi bir yoğunluk ortaya çıkardığı için aslında iki soperin kenarlarındaki boşlukları da bence son derece iyi savunuyorlar.
Ve görüye markaj yaparak aslında yani bu oyuncu bu hattı, bu oyuncu da bu hattı savunarak burada da bir genişlik ortaya çıkartıyor ve topun arkaya geçmesini biraz daha engelliyorlar. Bu nedenle diyelim ki topu kaybettiniz. Savunma şekli de Burada hemen bir baskı, üçlü bir baskı, üçlü bir set. Arka tarafa bir koruyuculuk yapıyor bu üçlü. Rakip bir karar vermek durumunda.
Genellikle merkez dolu olduğu için kenara oynuyorlar. Kenara oynadıktan sonra kaleden uzaklaşıyorlar biraz. Kenardan başlayan kontra tekrar merkeze dönene kadar hem zaman geçmesine sebep oluyor hem de bu zaman geçişi işte bu savunmanın... Daha rahat bir şekilde toparlanmasını, derine gelmesini, öndeki oyuncuların hatta geri gelerek derin savunma hattına ya da derin bluğa geçiş için hem imkan hem de zaman bulmasını beraberine getiriyor. Bunun en iyi örneklerinden birisi Guardiola'nın bir basın toplantısı vardı hatırlayacaksınız diye tahmin ediyorum.
Dortmund'la işleştiklerinde özellikle Kyle Walker'ın bilerek az önce bahsettiğin biraz daha merkeze yaklaşarak, orta sahaya yaklaşarak geçişleri kenarlara yönlendirme üstünden bir basın toplantısı vardı Şampiyonlar Ligi'nde. Tam bahsettiğin örneğe çok... güzel açıkladığı bir basın toplantısıydı hocanın. Evet.
2-3-5 ki hocada bazen kullanıyordu gerçekten bunu. Belki neden ve faktördür burada konuştuğumuz şeylerde. Ama daha çok arkada bir üçlü görüyoruz.
Bu üçlüde de geçiş savunmasına daha fazla önem veriyor hocalar. Guardiola biraz böyle. Yani Guardiola içinde kontra presi çok önemli. Ama kontra presin, gegen presin daha önemli olduğu savunma yapıları 2-3-5 kullanıyor. Jürgen Kloppp.
Ama daha çok geçiş savunmasına odaklanan ve geçişi savunmaya çalışan teknik adamlar da üçlü savunmada kenarlarda işte Kyle Walker gibi, Erwan Bisakka gibi artık son dönemde Walker'ın yanında Nathan Abi gibi 1.84'lük yine çok çabuk, hızlı hem kısa mesafede hem uzun mesafede çabuk olan, hızlı olan bir oyuncu o geçişi daha iyi savunma şansını da elde ediyorlar. Biliyorsun futboldaki en temel prensiplerden biri. Top rakipteyken daralacaksın, top sendeyken genişleyeceksin. 325'in farklı bölümleri de... aslında bize biraz bunu simgeliyor diyebiliriz.
Yani arkadaki 3 artı 2 ki dar yerleşen konum biliyorsun. Topun kaybedildiği anda işte o savunma reaksiyonunu o resli defans mekanizmasını ortaya çıkarmak için çok kritik bir rol tutuyor. Ve arka tarafın o daralma işlemiyle ve savunma işiyle alakalı olduğunu söyleyebiliriz.
Öndeki 5'li de topu aldığın zaman genişlik. Kaybettiğinde daral, arka taraf 3 artı 2 topu kazandığın zaman genişli. Öndeki 5'li, öndeki 5'li de çizgiye basan oyuncular ve merkeze giren...
10 numaralarla beraber bu genişliği sağlıyor. Yani kendi içinde bu diziliş bize aslında futbolun en temel prensiplerinden birini arka beşli ve ön beşli özelinde de çok güzel görevlendirmeler yoluyla sunuyor demek galiba çok yanlış olmaz. Kesinlikle. Yani aslında bahsettiğin o tam prensip hususunu anlattığın noktalardan birisi. Öndeki beşlinin genişlemesi de aslında irdelemesi çok zevkli şeylerden birisi bence.
Çünkü rakip savunmanın nasıl aksiyon alacağını da orada görebiliyoruz. Arhan istersen 3-2-5'in farklı hocalar tarafından farklı takımlarda nasıl oluşturulduğuna kısaca bakalım. Ama bu bize şunu gösterecek.
Programın girişinde söylediğim şey oyunun gerçekten dizilişçilerin mücadelesinden pozisyon ve özellikle rollerin... mücadelesine gidişini de 3-2-5 ve onun üzerinde oluşan olaylar bize simgeliyor diye düşünüyorum. Çünkü evet hala dizilişlerin birbirine karşı mücadelesi önemli. Hala 4'lü savunma ile 3'lü savunma karşı karşıya geldiği zaman iki dizilişin birbirine karşı ortaya çıkardığı üstünlükler var ya da farklı iki sistem karşı karşıya gelince yine farklı avantajlar, farklı avantajlar görebiliyoruz. Ama rollerin ana belirleyici olduğunu birazdan aslında belki de görme şansını elde edeceğiz.
Yine City'ye başlayalım. İşte dörtlü savunma, 3 orta sağ ve 3'lü bir hücum attı. Guardiola'nın genel tercihi böyle oluyor.
Nasıl yapıyor dedik, bunu geçtiğimiz programda inceledik. Önce sahte bek yaptı. 2-8, 2-10, 5 hücum attı. Sahte bek içeri doğru girdi, 6 numaranın yanında.
Ve bu şekilde 3-2-5 ortaya çıktı. Sonrasında da, işte geçtiğimiz sezonla beraber, yine programda konuştuğumuz gibi, dörtlü savunma, stoperin çıkışıyla beraber, bu üçlü 2 bekin yerinde kaldı. ...Nathan Hake, Kyle Walker, Ruben Diaz, Stones'un Rodri'nin yanına geldiği......ve öndeki beşli hücum hattının kendi stilinde 2-8'in öne çıkmasıyla......klasik bir şekilde ortaya çıktığı bir City 3-2-5'i görüyoruz.
Guardiola'nın bunu yapmasında farklı nedenler var. Birincisi evet, beklerini içeride kullanmak istiyor. İşte bu Bundesliga'dan gelen bir şey diyor gerilnek ele söylediği gibi. İkincisi kesinlikle 2-8'ini yani orta sağ öncülerini... hücum hattında istiyor.
Çünkü elinde Davidd Silva'ya de veri oyunu vardı ama bu iki oyuncudan sonraki tercihleri de genellikle böyle oldu. Çünkü hoca gerçekten merkezde yetenekli, hatlar arasında oynayabilen, skorer, yaratıcılık katabilen ve dar alanda becerisi olan, la pausası olan oyuncular tercih ediyor. Sadece devir oyunu David Silva değil. David Silva'dan sonra İkay geldi.
Bernardo Silva düzenli bir şekilde bu hatta oynadı. Juliano Ves bile burada değerlendirebiliriz. Yani bir standır foru aldı. O standır foru da merkezleştirdi. Çünkü o hatlar arasında ve dar alanları oynama becerisiyle bunu yapabiliyor.
Yani 2-8'ini hücum hattında istiyor hoca. Biraz da bu yüzden 3-2-5'i böyle oluşturuyor. Bunun uzantısı 2-8'ini burada istediği gibi öndeki kenar oyuncularında sürekli oyunu genişleten oyuncu olarak...
görüyor. Burada sağ kenarda ya da sol kenarda kimi kullanırsa kullansın Benjamin Mendy dönemi hariç bu oyuncular hep çizgiye bastılar. Rakip bekleri manipüle ettiler. 10 numaraların Silva'ların, De Bruyne'nin İkay'ların o aralara girerek rakip ikisi opere üstünü kurmasını sağladılar. Aslında bu en temelde de bence şuraya gidiyor.
Topa sahip olmayı seven bir hoca olduğu için topa sahip olmayı orada hemen en yakın rakibinden bakmak gerekirse Fabinho'yla mı Wijnaldum'la mı Anderson'la mı daha rahat yapabilirsiniz? Bernardo Silva ile mi? Tabii ki onlarla da yapabiliyorsunuz ama çok daha fazla topa sahip olduğu maçları izledik stilini. %70'leri de zorladığı, 80'lere dayandığı maçları izledik. Haliyle burada da biraz daha İkay ile, Bernardo ile, Kevin De Bruyne ile, Davidd Silva ile bunu opera etmek daha kolaylaşıyor.
Aslında hoca şunu yapıyor. Ben hücumcularımı hücum hakkında istiyorum, ben savunmacılarımı savunma hakkında istiyorum diyor. Yani böyle ayırabiliriz çünkü bunu böyle yapmayan hocalar var. Buradan Liverpool'a geçiş yapalım.
Ama Liverpool'un 3-4 sene önceki kadrosundan konuşacağız. Çünkü bu 3-2-5 biraz o dönemin rotasyonuyla ortaya çıktı. Jürgen Kloppp 3-2-5'i nasıl oluşturdu?
Tamamen farklı bir şekilde. Öndeki kenar oyuncuları Guardiola'nın aksine çizgide değildi. Onları daralttı. Sadio Mane içeri girdi.
Roberts Firmino, Muhammed Salah içeride konumlandı. Savunma hattında Andy Roberts öne çıktı. Sabek de... Trent Alexander-Arnold öne çıktı ve 5'li hücum attı. 2 back ve 3 hücum oyuncusu ile ortaya çıktı.
2 stoper merkezde kaldı. 6 numara Van Dijk, Joe Gomez, Joe Matip, Jordan Anderson, sol işte Wijnaldum ve James Mikel. O takımı söyleyelim. Ve 3-2-5 değil 2-3-5'i ortaya çıkardı. Jürgen Kloppp.
Peki bunu niye yaptı? Neden bu şekilde oluşturdu? Neden 3-1 merkez bıraktı?
Aslında burada yine okuluna geliyoruz. Evet kontrapres bunda en büyük faktörlerden biri. Topu kaybettiği anda ön tarafta Trent ortaya yaptığı zaman top savunmadan dönünce ya da Andy ortaya yaptığı zaman top savunmadan dönünce topu kaybettiği anlarda kontra presi bu üç oyuncuyla daha iyi yapabilmek için, yoğunluğu yükseltmek için. Aslında burada iki tane faktör var.
Kontra pres ve onunla bağlantılı olarak yoğunluk. Pepline dersi hep söylüyor. Biz bir yoğunluk takımıyız ve ikinci toplar. 3-2-5 değil 2-3-5'e yerleştiğin zaman hem yoğunluğu, merkezdeki yoğunluğu arttırabiliyorsun az önce konuştuğumuz gibi.
Hem de özellikle kenar ortasına dayalı çok fazla oynadığı için Liverpool. Yani tren çok fazla orta yaptı, endi çok fazla orta yaptı. Bu üç oyuncu ceda sahasına girdiler.
Dolayısıyla bu oyunculardan seken ya da rakip savunmadan seken toplar hep ikinci bölgeye düştü. 3-2 değil de 2-3 oynayınca ikinci topları 3 oyuncu ile artı 1 oyuncu ile daha fazla alma şansını elde ediyorsun. Ki en yüksek yoğunluklu rakibi en çok bunaltan Liverpool'ların bu yönden gerçekten kusursuz işler yaptığını gördük. Oyunu rakip yarı sahayı kapattığı anda, rakibi bunalttığı anlarda o dönen topları bu üçlüyüyle, yani Anderson, Aynaldum ve James Mikel ile çok iyi bir şekilde ikinci topları kazanarak... o baskıyı devam ettirdiği çok fazla maçı hatırlıyoruz.
Ortada mesela Liverpool'da bahsettin. City'de de hep şunu konuştuk. Çok fazla orta açtığı maçlar sıkıntılı olduğu maçlar. Ortayı çok fazla tercih etmiyorlar. O yüzden geçiş savunmasına da artı bir geride bekletmeleri onlar için her zaman daha büyük avantaj.
Bence güzel bir kontrastı açıklıyor bu. Aynen öyle. Yani iki takımın oyunu oynama şeklindeki farklılıklar 3-2 ve 2-3'teki değişimi anlatıyor.
Neden birinin 3-2, neden diğerinin 2-3'ü kullandığını Bize çok güzel şekilde gösteriyor. Tabii ki 2 artı 3 kullanmanın avantajlarının dışında dezavantajları da var. Sonuç olarak 2 artı 3 olduğunuz zaman elbette yine arkada bir eksiksiniz.
Bekleriniz önde. İki kenar soperinizin arkası boş. Evet burada bir koruyucu var ama iyi atkaran takımlara karşı oraya geçmek çok kolay. Bu nedenle eğer bunu oynayacaksanız gerçekten çok hızlı iki soperiniz olmak durumunda. En azından birinin çok hızlı olması elzem ki Van Dijk hep böyle bir oyuncuydu.
Zaman zaman Van Dijk'ın yanında kullandığı. Joe Gomez bu yönden Van Dijk'ı kiledi ve 2 tane çok hızlı sopere oldu Liverpool'un. Ama bu da yeterli değil. Eğer bunu yapacaksanız 6 numaranızın gerçekten back kademesini çok iyi yapan bir oyuncu olması şart.
Liverpool şanslıydı demeyeceğim. Kesinlikle oyuncu tercihlerini bunun üzerinden yaptılar ya da oyuncu profillerini bunun göre oluşturdular. 2-3-5 oynamak için Jürgen Kloppp'un 6 numaraları back kademesi konusunda gerçekten dünya standartlarında elit oyuncular. Jordan Anderson da bunu çok iyi yaptı. Jordan Anderson'dan sonra...
Fabinho ile de Liverpool'un Obek kademesi konusunda çok iyi işler çıkardığını ve giden beklerin arkasında çok iyi spürdüğünü gördük. Arhan peki diğer örneklerimize geçmeden, diğer takımlara geçmeden bu iki takım üzerinde bir şey daha konuşalım. Şimdi iki takımda 4-3-3, iki takımda 4'lü savunma, iki takımda 3'lü orta saha ve 3 tane hücum oyuncusu tercih ediyor. Ve iki takımda rotasyonlar sonucunda 3-2-5'i, 2-3-5'i ortaya çıkartıyor.
Peki bu iki takım aynı zişi oynuyor diyebilir miyiz? diyemeyiz. Çünkü oyuncu profilleri bambaşka, oyuncu rolleri saha içerisinde bambaşka ve hocaların oyunculara verdikleri roller itibariyle o 3-2-5'lerin ortaya çıkma şekli de tamamen başka. Dolayısıyla şimdi 2-back'in öne çıktığı bir 2-3-5 ya da 3-2-5 ile back'lerin içeri girmesiyle ortaya çıkan 3-2-5'leri rakiplerin savunması da aynı şekilde olamaz. Aynı şekilde savunmaları mümkün değil.
Farklı takipleri yapmak, farklı oyunculara farklı oyuncular atamak durumdalar. Yani... Sadece bambaşka rollerle bambaşka şekilde oynamıyorlar bu oyunu.
Aynı zamanda rakiplerin de reaksiyonunu tamamen farklılaştırıyor bu tercihler. Bunu daha iyi açmak için ve aslında bu oyunun gerçekten dizilişler ve sistemlerden ziyade rollerin mücadelesi haline gelmesini, singelemesi yönünden şöyle düşünelim. Aynı Liverpool 3-2-5'i City gibi kurmaya çalışsın. Yani ne oluyor?
Salah kenarda, Mane kenarda, Firmino... James Mikel içeri girdi, Wijnaldum içeri girdi, Andy Roberts'ın kenardaki Trent'i içeri attı hoca. Ve Andy Roberts'ın arkada üçlü savunmanın kenarında.
Şimdi Andy bunu oynayabilir mi? Geçiş savunmasını buradan mükemmel yapar. Hiçbir problem yok.
Trent bunu yapabilir mi? Yapabilir. Zaten Liverpool 1-1,5 yıldır bunu yapmaya başladı ki oraya da geleceğiz. Fakat Mane'den oyun çok iyi genişler mi? Çok iyi genişler diyemeyiz.
İçeride daha verimlidir. Ki Bayernn'de Sandford oynamasının sebeplerinden birisi değil mi? Merkez bir oyuncu yani.
Mane burada. Merkezi çok değerli. Salah oyun genişler çünkü Salah mükemmel bir oyuncu her şeyi yapabilir. Firmino yüksekliği sağlar mı sağlar fakat James Mikel'dan yarım alanları kullanan bir 8-10 çıkartabilir miyiz?
Mümkün değil. Wijnaldum yapabilir mi? Çok zorlanır. Dolayısıyla arka tarafta çok problem yok ama kenarlarda ve merkezde çok ciddi sıkıntılar var. Aynı 3-2-5'i oynuyorlar ama rolleri değiştirdiğin anda iş bambaşka bir hale geliyor.
Renklerimiz kırmızı ama bu takımın City olduğunu düşünelim. Ve City'yi Liverpool gibi 3-2-5'i ya da 2-3-5'i ortaya çıkarırken düşünelim. Yani Riyad Mahrez içeri giriyor.
Leir Ossane ya da Rakip Sörling içeri giriyor. Zinchenko öne çıktı genişliği verdi. Kyle Walker öne çıktı, genişliği verdi. İki soper kaldı arkada.
6 numara Rodri ve Davidd Silva ile devir önünde de içeride kaldı. Şimdi oyun Zinchenko'dan geliştirir mi? Çok rahat geliştiremez.
Zinchenko bir kere gidip gelemez. Yapı olarak uygun değil. Walker'dan nitelikli bir geçirme beklemek mümkün mü?
Asla mümkün değil. İçeri giren Mahrez sıkıntı yaşar mı? Bence yaşar.
İçeri giren Söylünk yaşamaz ama Leroy sana yaşar mı? Sen söyledin yaşar. Ön taraf tamamen gitti.
Çöktü ön taraf. Hücum çöktü. Ki orta say hiç konuşmadım bile. Orta say hiç konuşmadım. Bakın David Silva ile De yine merkezde kalır.
İş yapar mı? Mükemmel oyuncular olduğu için buna da uyum sağlarlar. Ama bu oyuncular rakip kaleye yaklaştığı zaman değerli olan oyuncular.
Değerlerinden kaybederler. Burayı hallederler. Rodri halleder.
Sopeler halleder. Ama ön taraf çöktü. Dolayısıyla bak aynı takım City farklı rollerle aynı 3-2-5'i ya da 2-3-5'i ortaya çıkardı.
Ama oyun çöktü. Bu dominasyon gelir miydi bu rollerle? Mümkün değil. Diziliş aynı. 4-3-3.
Dönüşler aynı. 2-3-5, 3-2-5. Ama bunu yaparken farklı roller kullanıyorsun. Farklı roller veriyorsun. Ve çok iyi o takım.
Bu stilin bu domyansını kurması mümkün değildi. Yani buradan nereye geliyoruz? 2-2 takım 4-3 oynuyor kağıt üzerinde.
2 takım 3-2-5'i oluşturuyor. Ama farklı şekillerde oluşturduğun zaman, farklı rollerle oluşturduğun zaman hatta birbirlerinin rolüyle oluşturduğun zaman 2 takımda da çok minel ortaya çıkıyor. Yani aslında dizilişler oynamıyor oyunu.
Aslında roller oynuyor. Oyuncuların tiplerine göre O teknik adamların oyunculara atadığı roller bu yapıların bu kadar mükemmelleşmesini sağlayan durumu ortaya çıkartıyor. Çok kısa şöyle bir örnek vereyim.
Zaten bahsedeceğiz diye tahmin ediyorum. Antonio Conte ilk Chelsea'deki basın toplantısında çok fazla üçlü oynuyorsunuz ama burada üçlü oynanan yapılar çok fazla meşhur değil sorusuna şöyle bir cevap veriyor. Teknik direktörler terzi gibidir.
Bizim işimiz takım için en uygun elbiseyi dikmek diyor ki müthiş fazla üçlü oynayan bir hocadan bahsediyoruz. Ve dörtlü oynuyor aslında Premier League'de ilk maçlarında. O yüzden dediğin gibi 2-3-5'ler, 3-2-5'ler de aslında 4-3-3'te nasıl fark ediyorsa burada da doğru yapıyı doğru oyuncularla doğru takım elbiseyi bulma sanatı sanki.
Yine referansın sonrasında Antonio Conte'nin 3-2-5'ine de geçiş yapalım. Evet Chelsea'nin 3-4-3'ü. Pedro Cech, Gary Cahill, Davidd Luiz, Aspilicueta, Alonso, Vitor Moses.
Neman Yamatiç, N'Golo Conte, önde Hazar, Pedro ve en uçta da Diego Conte. 3-2-5'i çok rahat bir şekilde ortaya çıkartıyor. En düşük rotasyonu sahip oluşturma şekli.
Antonio Conte'nin Chelsea. Kanat bekleri, sadece kanat bekleri öne çıkıyor. Pedro içeri giriyor. Hazar içeri giriyor. Merkezleşiyor iyice.
Ve iki kanat bek öne gelerek hiçbir başka değişim olmadan 3-4-3'den 3-2-5'e geçiş çok kolay. En düşük rotasyon. 3-4-3 rotasyonu. Dolayısıyla en kolay rotasyon.
Buradaki tek problem bu iki oyuncunun yani iki kanat pekinin aslında kanat peklerinin problemidir bu. 70 metreyi düzenli bir şekilde oynaması ama burada da rollerin ne kadar iyi olduğunu görüyoruz. Yani iki soper bir bek ile oluşan bir üçlü savunma.
Mesafiye oynayabilen iki tane orta saha ne Manyamatiş ve Engolokante özellikle ikili merkezin krallarından biri. Kanat pekleri zaten genişliği veriyor. Vitor Mouz eski bir kanat oyuncusu. Marcos Alonso dörtlüden ziyade üçlü savunmada daha iyi performans göstermiş bir back oyuncusu. Diego Conte'nın arkasında Pedro'nun içeri girişi onun rolüne, pozisyonuna ya da oyuncu tipine çok uygun.
Çünkü David Ves'in geldiği yerde de sürekli zaten Pedro bunu oynuyordu 4-3-3'te Barcelona'da Guardiola ile. Hazar'da oyun genişletmekten ziyade kaleyi karşısına alırken iç koridorlarda ve özellikle dar alanlarda skorerliğiyle ön plana çıkan bir oyuncu. Dolayısıyla onun da içeride konumlanması aslında onun oyuncu profiline de... son derece uygun yani çok uygun oyuncu tiplerinden çok doğru rollerle birlikte çok küçük rotasyonla Antonio Conte bu hücum geçişini ortaya çıkardı ve o sezonu domine ederek çok kritik, çok tarihi bir şampiyonluğa imza attı.
Chelsea'de kolay rotasyonu gördük. Şimdi de zor bir rotasyonla aslında son vereceğiz programımıza. O zor rotasyonda Mikel Arteta ve göreve gelir gelmez ilk çıktığı Arteta maçı, hatta ilk maçlarında kullandığı rotasyon 4-2-3-1 ile takımını oluşturuyordu ilk haftalarda Mikel Arteta.
Bir Bournemouth maçına çıktı. O Bournemouth maçında işte kaleci Solbek Saka, Davidd Luiz, Sokratis, Maitland Niles. Merkezde sol iç Xhaka, sağ iç Torreira, en uçta Lacazette, solda Aubameyang, merkezde Mesut Özil ve sağda da Bence Nelson.
Şimdi buradan nasıl 3-2-5 ortaya çıkar? Gerçekten acayip bir rotasyon. Xhaka merkeze iniyor, Aubameyang içeri giriyor, Xhaka öne doğru çıkıyor, Torreira 6 numaralı oluyor ve Sabek'ten de içeri böyle bir oyuncu giriyor. Yani gerçekten benim gördüğüm en absürt...
En acayip ve hatta en avartı rotasyon bu. Çok değişimler var. Ve bu şekilde oyuncular ortaya çıkıyor.
Evet yani Saka genişliği verir. Oma merkeze rahattır. Aslında buralarda problem yok ama çok fazla rotasyon var. Yani merkezden bir oyuncunun, Saka'nın üçlü savunmanın soluna inmesi, sol bekin mesafe kat edip öne doğru çıkması, sağ bekin içeri kat etmesi, her hücumda bunu yaptığını ve her savunmada tekrar bu oyuncuların yerine dönerek bak kaydırıyorum, kaydırıyorum.
Kaydırıyorum buraya geldiğini düşün. Bu bir noktadan sonra gerçekten kafa karışıklığına ve yanmalara sebep olur. Ki öyle de oldu. Yani bunu 2-3 maçta kullandı Mikel Arteta ama sonra sürdürülebilir olmadığını ortaya koydu yaptığı değişimle birlikte. O 2-3 maçtan sonra asla 4-2-3-1'den böyle rotasyonlar ortaya çıkan bir 3-2-5 görmedik.
Burada aslında işte o rotasyonun Chelsea örneğindeki, Kovonti örneğindeki gibi basit olması daha önemli. Liverpool ve City de bence basit. Yani Liverpool sadece 2-2-2 örneğe çıkartıyor.
Başka bir şey yapmıyor. Guardiola'da da sadece beki içeri sokuyor, onun dışında 8'ler önde çıkıyor, çok büyük bir rotasyon yok ama bu çok büyük bir rotasyon. Bu gerçekten biraz üzerine fazla düşünerek ortaya çıkan şey.
Evet toplu oyunu daha iyi oynamak için bunu yaptı Mikel Arteta da ama sonra gördü ki sürekli hücumda savunmada bu dönüşümleri, bu rotasyonları sağlamak pek mümkün olmayacak. Ve bunun farkına vardığı anda vazgeçti ve sonrasında başka oyun planları, başka toplu oyunu ve başka oyun kurma şablonlarıyla Arteta hayatına devam etti diyebiliriz. Çok kısa benzer bir örnek vereceğim. Avrupa Şampiyonası'nın ilk maçında da, Dünya Kupası'nın ilk maçında da Lüzenike, yine benzer ekoller, farklı bir şey denir.
Sağ içte Koke'ye oynatıyordu, sağ bekte Marcos Llorente'ye oynatıyordu ki Llorente, Sabek görmeye çok alışık olduğumuz bir oyuncu değil. Sağ iç koridoru Llorente'ye bırakıyordu, sağ bekte de biraz Koke'ye yanaşıyordu. Aslında nedir bunun normali? Sağ bekin, merkeze yanaşması ve Koke'nin... iç koridoru kullanması.
O da tam tersi bir şekilde kullanıyordu. Hem Dünya Kupası'nda hem Avrupa Şampiyonası'nda bunun ikinci, üçüncü maçta vazgeçti. Çünkü Avrupa Şampiyonası'nda istediğini alamadı.
İlk iki maçta beraber kaldı Enrique. Sonrasında takım yavaş yavaş açılmaya başladı. Ve biraz daha geleneksel rollerde kullanmaya başladı oyuncularını. Bence toplu oyunda bunu yapmanız muhakkak zor bir şey ama yine bence topsuza göre daha kolay bir şey.
Çünkü topu kaybettikten sonra ne yapacağınız daha da zorlaşan bir şey gibi geliyor bana. Yani demek istediğimi anlatabildim mi tam bilmiyorum ama... Görente evet back'ten iç koridoyu kullandı ama top kaybından ne yapacağım?
Back'e mi döneceğim? Orada mı duracağım? Onu tahvil etmesi bence oyuncu için daha zor bir şey.
Çok kafa karışıklığı ve 3-4 oyuncunun pozisyonunun sürekli hücumda ve savunmada bu şekilde yer değiştirmesi ya da değişmesi gerçekten oyuncular için de ekstra zorluklar getiriyor. Oyuncular biraz da basitlik isteyen insanlar, topluluklar. Dolayısıyla onların da kafalarını çok fazla karıştırmamak gerekiyor. Arteta biraz o kafa karışıklığına sebep olmuştu diyelim ve bu haftalık programımızın sonuna gelelim.
3-2-5'i detaylandırmaya çalıştık. Önümüzdeki haftalarda bizim ligimizden de aslında bunu oynamaya çalışan ya da çalışması gereken bu örneklere de bakmaya çalışacağız zaman zaman. Çok teşekkürler Arhan.
Ben çok teşekkür ederim. Katanaçı'nın ikinci bölümünde 3-2-5'i konuştuk değerli izleyenler. Bir sonraki programda görüşmek dileğiyle şimdilik hoşçakalın.
Altyazı M.K.