Transcript for:
Ticaret ve Ekonomi Üzerine Notlar

Ben adama sordum niye böyle dedim. Bana lise mezunu adam anlatıyor. Biz çok riske giriyoruz yürü yapalım dedim. Yürü git ya döverim seni. Valla sinirlendim. İspanya'ya gideceğim dedim bir 200-300 euro alayım dedim. Bir baktım lan satış 65. Anlatıyorum orada bana lise mezunu. Senin kardeşim, senin cimetin kaç, ciğerin kaç sen kimsin ya? Hayvan etsin. Acayip sinirlendim yani beni yemeye çalışıyor. İnanılmaz listel alıyoruz. Biz verirken o para tekrar sistemden geçene kadar ekonomi çekerse. What? Lan 200 Euro, 200 Euro. Merhaba hocam. Merhaba Berat. Merhaba hocam. Merhaba El Haç Fatih Bağ Efendi. Molla Mevlana El Haç Fatih Bağ Efendi. Fatih Bağ, Umre'ye gitti. El Umre Fatih Bağ Efendi. Umre'ye gitti. Normalde birkaç güne dönmesi gereken 9 gün gelmedi. O arada ne yaptığını bilemiyoruz. Allah kabul etsin. Allah kabul etsin Bacım. Hacın tarihini, hacıların tarihini bir gün yaparız. Özellikle bu Hıristiyan kısmını çok iyi bilmediğim için. Müslüman kısmıyla ilgili çok güzel kitaplar var. Bir tanesi Hemen Hakkına Sürayya Faruk'un kitabı mesela. O çok güzel bir kitap. Yani en azından alanında çok henüz daha bir şey olmadığı için. Hristiyan hacıları ile ilgili biliyorum. Böyle tek tek işte çok fazla hacının şeyi falan var ama. Genel bir teorisi falan filan var mı bilmiyorum. Bakacağım bir hacı programı yapacağım. Enteresan şey olabilir çünkü başka toplumlarda falan nasıl mesela? Ne bileyim konfliktçiler ne yapıyor? Hocam bugün ne konuşuyoruz? Bugün ticaretten konuşalım. Çünkü bir dönem özellikle siyasi tarih yapmak istemeyenler iki tane tarih yapıyorlardı. Biri ticaret tarihiydi. Biri de tarım tarihiydi yani aslında köy tarihiydi. Bunu sosyoekonomik tarih diyorlardı. Ama aslında sosyoekonomik falan değil. Bildiğin ekonomik tarihti. Biraz bugün bunlardan bahsedeceğiz. Ticaret ne oldu? koyarım. Ama normalde biz ticaret ince ne geliyor aklına? İpek, karabiber falan gibi pahalı ürünler geliyor. Ama son yıllarda yapılan araştırmalar. Bu belki şey de olabilir. Aslında ufak ticaretin daha önemli olduğunu gösteriyor. Ve daha önce ne bileyim görmediğimiz. Mesela işte ne bileyim dağdan ovaya, ovadan dağa ya da ne bileyim işte iki tane köy arasındaki ticareti falan yüksek volümde olabileceğini, totalde bir araya geldiğini falan söylüyor. Ve o eski şey bitti. Yani büyük ticaret yollarını kovalayalım falan. Bu yeni belgelerin ortaya çıkması olabilir. Bir de bu böyle çok Nordo Drinks moment var ya. Ufak insana çok önem verme. Şimdi artık abartılar da abartılar. Ufak insan çok önemli. Ufak insanı tarih falan. E şimdi bazı yerde çıkıyor. Aynısını mesela bizde yapıyorlar 1920'lerde. Hiçbir şey çıkmıyor. Çünkü yazmamış ufak insan. Yani kaynak olma zaman çıkmıyor. Bazen kaynaktan oluyor bazen senin siyasi tercihin olabiliyor. Göreceğiz buradaki dengene. Ama Corrupting Sea gibi kitaplarda şey söyleniyor mesela Akdeniz tarihi üzerinde. Kabotaj daha önemlidir. Ya da en azından şehrin, urban life'ın, şehrin ve ona bağlı olan uzun mesafeli ticaretin eskisi kadar önemli olmadığı köyün. Bu bir sürü işte şey yapan tramping dediğimiz, kabotaj dediğimiz. O kabotajın daha önemli olduğunu söylüyor. Uluslararası ticarette tabi gümrüğe takılıyor. bir belge oluşuyor. Şimdi köy içi ticarette onun belgesi yok. O yüzden... Bir de köy içi ticaret özellikle Akdeniz örneğinde genelde buğday falan oluyor. Ya da böyle işte çabuk şey olacak maddeler oluyor. Çürüyecek. Onu yazmanın bir şeyi yok. Bir de elitler onunla ilgilenmez. Elit lüks tüketir. Yani dünya eskiden %98'i falan köylerde yaşıyordu. Ve bu %98 şehirlerde yaşayan çok kısıtlı bir grup için ve hatta o şeylerin saraylarında yaşayan daha da kısıtlı. bir grup için üretiyordu. Bu üretimler vergi şeklinde olunca kayda geçiyor. Kendi içinde yaptığı şeyler önemsemez yani. Adam Topkapı Sarayı'nda bakıp ne yapacak yani Kütahya'da oraya ne elmekmiş, buraya şeftali gitmiş. Onun için önemli değil. Ne zaman önemli, nereden görüyoruz? En çok belgelerde çıkar zahire. Niye? Akdeniz'de mesela en büyük problemlerden biri. Gene Çin'de falan da öyle. Mesela bak hep Tumu Crisis diyoruz EU4'ten bildiğimiz Çin Hanedanını getiren 1620-30'lardaki krizlere bak da 40'lara 50'lere doğru. Hep şeydir mesela beslenememe krizi. Çünkü bir ekolojik krizle beraber orada devlet devreye girmeli. Eğer sen besin veremezsen insanlara yani besleyemezsen bir şekilde seni alt ediş. Kapitalde ise başkentte payitahtta ise hemen o gün işin biter o sene. Eğer dışarıda ise yani taşradaysa zamanla o noktaya gelirsin. Hani o yazıyor ama onun dışındaki ticaret pek yazmaz. O yüzden ne yazar? En meşhur ürünler ne mesela? Ne mesela en pahalı ürün? Gittin 1100 yılla. İpek falan alabiliyor muyum? İpek evet. İpek neden pahalı? Serhat neden pahalı ipek? Çünkü hani bir yerden alıp getirecek yani. Daha tekniğini bulmamışsın. Evet. Niye tekniğini bulamıyorsun? İpeğin yapımı çok değişik bir şey var onun. Mekanizması var. O mekanizmayı yani YouTube'da falan videolar var. Oradan izleyebilirler. Atması çok zor. Bunu Çin'den uzun süre saklıyor. Bir de ikincisi tekstil çok önemli de. Sanayi deminde tekstilden çıkmıştır. Zaten iki tane şey var. Savaş sanayi. Ya top ya gemi. Bir de tekstil. Tekstil niye önemli? Biri ağır sanayi savaş sanayi. Çünkü devletten başka onu yapacak adam yok. İkincisi tekstil niye önemli? Abi zengin. rengin kendini banka gibi kullanıyor yani. Çünkü para dediğin fiziksel olarak bugünkü gibi sanal hale getiremiyorsun. Onun yerine yüksek altın koyacağına işte samurkürk bilmem ne de koyabiliyor. Bir sosyal farkını gösterebiliyorsun. Bir de fakir de olsan herkes giyinmek zorunda. Ödeme aracı olarak bile kullanılıyor. Mesela hediyeleşme hep böyle kürk işte kaftan üzerinden veriliyor. Ya orada sen bir ekonomi tartışısı olarak ben değilim ben sana sorayım. Mesela parayı daha doğrusu paranın icadı diye bir şey var ki bana garip geliyor. Paranın değil sikkenin icadı olması lazım. Sikki aslında iki ürün elde getirirken bir üçüncü ürünün araya girmesi değil mi? Bu aslında mesela dediğin gibi yani her şey olabilir. Zaten buna şey komoditi mani. Mal para diyorlarmış. Türkiye'sinde mal paraymış. Zaten o mesela ben 1600'lere çalıştım. 1600'lerdeki mektuplarda şöyle diyor mesela. İşte bu su bardağı ne kadar? 10 kuruş diyor. Kuruşla mı vereceksin? O zaman 9 kuruş. Yani bugün... Çünkü gibi böyle motomot bir karşılık yok. Yani hem bir değer biçme tarafı var hem de ama gerçekten mübadele olacaksa bu sefer değeri daha da artıyor. Bir çekiniz var ödetemiyorsanız mesela ileriye doğruysa diyelim %80'ine birine götürürsünüz. O size o parayı verir 40 gün bekler. Onun gibi oluyor herhalde senin dedin örnekte. Yani o yüzden mesela ipek bunlardan biri başka ne var? Baharatlar var. Baharatlar var. Ne işe yarıyor baharatlar mesela? Baharat ne işe yarayabilir? Valla o kadar çok işe yarıyor ki yemeğe koyuyorlar zaten düşündüğün gibi. Hem tat vermesi için. Tıpta kullanıyorlar. Her şeyin başka bir yararı var falan filan diye çok görüyorsun zaten yani. Saklamak için kullanılıyor. Tabii saklamak için kullanılıyor. Mühürlemek için kullanılıyor. Biz Baharat deyince daha geniş anlamıyla mı anlamalıyız bunu? Tabii. Baharat zaten Bihar diye bir bölge vardır. Oradan gelen şeyler de Biharat. EO4 oynayanlar Delhi Sultanı'nın içinde Bihar bölgesini bulacaklardır. Bengal'in biraz böyle northwestinde kalır. Aynı zamanda buralarda biliyorsunuz muson rüzgarlarının dağlara çarpıp yağdığı ve bugün Hindistan'ın nüfusunun %50 sanırım oradaki o ince bir belttedir. Hindistan çok nüfuslu ya. Çoğunu şaşırırsın kuzeyde yaşar. O gün de öyle en verimli yerlerden. biri ve baharat çok şey özellikle yemek kullanımında yemek korumasında, tıpta Ve bazı ritüellerde kullanılıyor. Şaraba katıyor romanlar. Garip garip bin tane şey yapıyorlar yani. Bir de taşıması çok kolay abi. Ne kadar işe yaramasa şu kadar şey yani anladın mı? Bir de böyle garip maddeler var mesela. Lapis lazuli var değil mi? Lacivert taşı. Eskiden mesela mavi yapamıyorsun. Şu üstünde mavi. Aynen benim gibi dolaşıyorsun. Mısırlar yapıyor ama tam olmuyor. Esas mavi, koyu böyle lacivert lacivert maviyi işte ilk şeyler buluyorlar. Zerdüştçilerle Budistler buluyor. Lapis lazuli eziyorlar. Sonra onu bir şeye çeviriyorlar. Avrupalılar bunu Orta Çağ'da keşfettiğinde o tarihten sonra Mother Mary'nin Meryem Ana'nın kırmızıdan, koyu kırmızıdan, crimson dediğimiz renkten maviye döndüğünü görüyor. Çünkü en pahalı renkle gösterilir hep Meryem. Ve böyle anormal ortada böyle masmavi, mesela şey maestadya duccion'un bir şeyi var. Orada tak diye görürsün yani. Böcek eziyorlar bazı renkler için. Crimson'un bazı tonları şey eflatun için böcek eziliyor. Crimson'un tonu demezdim. O eflatun için diyorsun ya o kadar değerli bir şey ki. Onun şimdi her bunu 2-3 programda tekrarladım. Her seferinde unutuyorum. Onun 450 gramı için... Bir ton böcek mi lazım? Öyle anormal bir şey. Yazarım alta. Ve hatta çok meşhur da bir tablo vardır. Rubens'in. Herkül'ün köpeğinin mor rengi bulması. Herkül bir gün böyle bir tane nifko oluyor. Ondan sonra köpeği de bir tane sineğiyle basıyor salyangoz'a. Ağzı tur moru dediğimiz trian purple oluyor. yani herhalde. Onların arasındaki farkı anlayamıyorum ben yani. Sonra Nilf de ben bundan isterim, elbise isterim diyor. İşte öyle doğuyor falan filan. Bu hikayeyi anlattı. Rubens'in meşhur bir tablosu vardır. O tablonun içinde de böyle köpeği şey tutarken görürsünüz ama yanlış salengolu tutuyor. Murex tutması gerekirken Nau... Nautilus tutuyor. Araştırdım. Boru değil. Evet. Karıştırmış. O çok değerli bir şey. Zaten imparatorlar kullanıyor işte. Nereden biliyor? Hep bunu da defa söylüyorum. Porphyrogenitos diye bir yedinci konsantre olması lazım. O da gayrimeşru. Anası da gayrimeşru. Çocuk doğuracağım meşru olsun diye imparatorun içinde bir tane şey var. Erguvanoda var. Orada doğurmuş. O yüzden Erguvanoda olmuş. Tabii ki gayrimeşru. Erguvanoda falan doğmamış. Zaten bir şeyin adı varsa kendi yoktur. İkincisi de son Bizans imparatoru da öyle ayakkabılardan anlıyorlar. Yani ona özdeşleştirmiş. Bazı renkler öyle. Şey var. Obsidiyen var. O da çok garip değil mi abi? Göbektepedeyken anlattık ya. Böyle lav cam gibi işte cam onunla kesiyor falan. Bunu bayağı orta çağ kadar başka işler içinde kullanıyorlar ama esas tabi bronz çağına, demir çağına kadar falan kullanıyorlar. Şöyle zannediyoruz ama galiba o yanlış bir algı. Daha pahalı, daha zor bulunan şeylerle daha büyük ticaret geliri elde ediliyor gibi düşünüyoruz ama bazen öyle. Bir dönem öyle, bir dönem lüks tüketimler taşınıyor. İşte o ipek yolu falan o işe yarıyor ama o gördüğün de öyle biraz daha. Mesela Akdeniz'de zanta malum, kuş üzümüyle çok meşhur. Deniyor ki İngiltere'de 100-150 tane aile tüketebiliyor onu. O kadar spesifik böyle bir... O kadar lüks. Lüks bir tüketim malı. Ya bir de bazen çok değişiyor. Mesela port var ya... Porto şarabı mı diyoruz şeyde. O mesela Osmanlı-Venedik savaşı. 1945'e çıkınca işte Malva'da ticari sektiğe uğrayınca bu da tatlı bir şarap. İşte Porto devreye giriyor İngiltere'ye falan filan oradan çıkıyor. Gereksiz bilgiyi de alın insanlara satın. Çünkü buraya bazen kalitesiz bilgiler içinde geliyorlar. Onu da verelim. Bizde her skaladan şey var. Hocam bugün biz tüccar deyince böyle daha böyle basit alsat yapan bir adam düşünürüz. Ama tarihteki oynadığı rol daha büyük olduğu zamanlar olmuş değil mi? Tabii tabii. Mesela kapitalizmin doğuşunu da çok önemli. Bir de şimdi şöyle bir şey var. Bu kapitalizmde de var. Bir üretim kapitalizmi var. Ondan sonra finans kapitalizmine geliyor ya. Bu şeyde de var. İlk başta tüccar olarak başlayıp sonra finanse yöneliyorlar. Şimdi parayı elinde tutan finanse spekülasyonu çünkü finanse spekülasyon kumar gibi bir şey. Bugün çok iyi bir şey gibi anlatıyorlar ama şimdi gene buralardan linçleyeceğiz de. Yani bir günde dolarda servetinizin yarısını kaybedince anlarsınız bunu gerçi. Yok onu da anlamazsınız siz abi. Hiçbir şekilde anlamazsınız. Böyle şey aç kalınca anlarsınız. Fakirlere zenginlerin triklerini anlatmaktan bıktım ya. Bana giren çıkan yok neyse. Ondan sonra zamanda da bu işte para ilk başta mallarla başlıyor. Sonra kolayı var abi mallı iş yapana kredi veriyor. Tamam mı? Finansı hatırlıyor. Finanstan batanlar var. Özellikle bu Medici'ler falan batmayan versiyonu işte. Çünkü onlar politik bir yere dönüştürebildi Medici ailesi falan. Bunu zamanında anlatmıştım. Ama bir de batanları var. Ondan önce işte ne bileyim Bardelar var işte şey birkaç tane aile var. Doğu Hint Kumpanyası hatta bir İngilizlerinki. O 17. yüzyıl. Yasaklıyor mesela. Giden tüccarların tefecilik yapmasını. Ama çok sık bir uygulama. Tüccar gittiği yerde banker gibi çalışıyor. Evet evet çünkü abi paranın da ticareti. Şunu anlamıyor. Bir de paranın şöyle bir ticareti var. Eskiden şunu anlamıyorlar. Şimdi kur farkı bugün de yapıyor. Bugün banka ne yapıyor? Para ticareti yapıyor. Nasıl yapıyor abi? Senin paranı alıyor. 79'dan alıyor dolarını. 82'ye satıyor. Para ticareti yapıyor aslında. Hatta bu döviz burası da azdır. Bankada daha yüksektir. Git Amerika'da bu makas anormal açılır. Amerika'da döviz almaya çalış. Satış mesela 65'tir. Alış 83'tir. Ben adama sordum niye böyle dedim. Bana lise mezunu adam anlatıyor. İşte biz çok riske giriyoruz. Yürü yapalım dedim. Yürü git ya. Döverim seni. Vallahi sinirlendim. İspanya'ya gideceğim dedim. Bir 200-300 euro alayım dedim. Bir baktım lan satış 65. Anlatıyorum orada bana lise mezunu. Senin kardeşim. Senin cimetin kaç, ciğerin kaç. Sen kimsin ya? Hayvan etsin. Acayip sinirlendim yani. Beni yemeye çalışıyor. Diyor ki ya işte inanılmaz listeler alıyoruz. Biz verirken o para tekrar sistemden geçene kadar ekonomi çekerse. What? Lan 200 Euro 200 Euro. 200 Euro. Hayır bir daha böyle bir risk skalası varsa ödüllendir onu. Ödüllendirmiyorsun ki sen cezalandırıyorsun. Böyle bir şey olamaz. Neyse hani orada da para ticareti gibi bir de ama şeyde daha fazla bu. Dükkada, Fiorino'da. Çünkü bazen paraların birbirine eş olmadığı durumlar var. Bir iki durum. Birincisi ufak paralar tedavülde daha az oldukları için şeye doğru değerleniyorlar bir yerden sonra. Ufak para şortucu oluyor. Ufak para kıtlı oluyor. Ufak para kıtlı oluyor. İkincisi bazen altınla gümüş arasındaki konvertibilite farkı. Bugünkü gibi mesela orta çağda oturuyorsun. Bir Bloomberg'e bakayım diyorsun. Oradan böyle Cenova'dan, Cenova Bloomberg'dan hoş geldiniz. Ben, Mikele Doria diye biri çıkmıyor karşına. O yüzden mesela çok fazla şey oluyor. Buraya getiriyorlar mesela. Şimdi Şevket Pamuk'un kitabında vardı. Nasıldı bilmiyorum ama sanırım buraya getirip burada gümüşü mü harcıyorlar, altını mı harcıyorlar? Osmanlı akçesine göre daha altın... Gümüş getiriyorlar, buraya gümüş getiriyorlar. Gümüş getiriyorlar diye hatırlıyorum. Osmanlılar da hafif taş edilmiş parayı kırımlara çakıyor. Kırımları kazıklıyor Yani böyle konvertibilite farklarından şey yapıyorlar Bugün bunu bankalar yapar Bankalara giderseniz normal işlemlerden her zaman bir tık daha aşağı Bu hocam şey İngilizcedeki venture ile adventure kelimesi aynı kökeninden geliyor Hatta London Adventurers İngilizlerin çok büyük bir firması o 7. yüzyılda O dönemdeki tüccarlar böyle aslında bugünkü böyle ki astronotlar gibi böyle Kaşifler gibi adamlar aslında diye hayal edebilir miyiz? Edebilirsin Dünyanın bir ucuna gidiyor Evet bazen o gitmiyor tabi Bazen birini yolluyor Evet öyleler büyük bir çoğunluğu casus bunların, Sultan'ın casuslarında da anlattım. Çünkü bilgi de. Aa bunlar her şeyin. Şimdi bak iki şey arasında, iki voltaj farkı arası hareket ediyorsan tamam orada bir akım var ya o akımın ne olacağı? O karabiber olabilir. O efendim köle olabilir. İnsan satıyorlar yani değil mi? O altın olabilir. Bitmiş ürün değil. Meta satıyor. O haber olabilir. Dedikodu olabilir. Değil mi? Yani fikir sat. O fikir de olabilir. O sanat eseri de olabilir. O her şeyi satar. Dolayısıyla casus olarak da görüyoruz. Her türlü her işi yapıyorlar. Fakat burada bugünkü tüccarlardan bir farkı daha bunlar toplum tarafından hoşgörülen insanlar değil. Çünkü biz şöyle bir dönemde yaşıyoruz. Biz artık alacaklığının kutsandığı, ondan sonra borcun kötü bir şey olmadığı, kişisel hırsın övüldüğü, insanların bireysel olarak kendini geliştirmesinin övüldüğü ve bunun güzel yanı olabilir. Böyle çok şey bir yere girmeyeceğim ama ters bir yanı olarak da güçlüğünün güçsüzü ezmesinde bir problem olmadığı rekabetçi bir toplumda yaşıyoruz. Yani sen bir bireysi olarak. Türkiye öyle değil. Aslında Türkiye öyle de kafa da öyle o noktaya gelemiyor. Herkes çok fırsatçı. Ama fırsatçı biri görmek istemiyor. Çünkü kafa babaannede kalmış. Eller bugün de yani. Eller Donald Trump. Ama söyleyemem. Kafa Mehmet Akif Ersoy. Yani arada bir fark. Öyle. Telaffuzda şey yani ben bugün siftah yapmadım. Komşuya git diyor. Yok o da değil. Mesela şey alta yazıyor ya işte ne bileyim. Mesela istemiyor ki paralı bir şey olsun. Hani komşuluk diyor. İşte ne bileyim kardeşlik diyor. Ama toplum yani bankalaşmış. Herkes kredi kartı artık herkes borca girmiş. Bütün gün ekonomi videosu izliyorsun yani. Ne kadar ne kardeşliği ne şeyi. Kardeşim senin artık kafan başka türlü çalışıyordur. Bu hepimizin girdiği bir şey. Bu tip toplumlar başka türlü bu bireyi ödüllendirir bireysel olarak yani sana diyor ki adam sen abi bitcoin bunu herkes övdü. Şimdi burada büyük bir etik problem vardı aslında. Mesela ben hakikaten kişi olarak karşıma, benim karşı olmam ne? Ben kendimde şey yapmadım ama orada bir kumar şeyi var çünkü. Nedir abi? Bir 10 alıyorsun falan filan. Şimdi bu eskiden problemli şeylerdi bunlar. Bugün problemli olsun diye demiyorum. Eskiden problemliydi diyorum. Bir saptama yapıyorum ahlaki hiçbir zaman. Yorum yapmadım ben bu tür durumlarda. Dolayısıyla... Bir insanın bütün cemiyetin kendisinin aleyhine sadece kendisini düşünmesi hoş görülür bir şey değildi. Bugün de bu ideolojik olarak, adet olarak, bizden zor geçmiş kültür olarak bizledir. Bezirgen ne demek? Bezirgen ne demek Berat? Duydum ama nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. Bir şey yok. Kötü bir sıfat olarak bahsediyorsun. Evet üçkağıtçı geliyor değil mi? Gerçek anlamı ne? Tüccar demek. Bak tüccar kelimesinin eski hali farse tüccar demek. Tüccar kelimesinin eski anlamı bugün üçkağıtçı anlamına gelmiş. Şimdi öyle bir şey var yani. Ama... İşte eski kafadan. Mesela Halil Azıcık da onu şeyde anlatıyor ya Captain Formation'da, Otoman Empire'da anlatıyor. Diyor ki bu zihniyet kapitalist sermaye oluşumunu engelledi. Şimdi o engelledi diye biz hep gelişme parayla bakıyoruz ama yani o da bir adalet sağlayan bir şey. Engelleyince ne oluyor? Ahenkli bir toplum oluyor. Biri çok zengin olup öteki evsiz kalmıyor. Hani batıya gidenler diyor ya Amerika'da çok evsiz var doğru. En iyi rekabetçi toplumda yenildin bir de fazla yenilebiliyorsun falan filan. O biraz sarsıldı yani son çalışmalar şunu da gösteriyor. O dayanışma kültürü... bilginin aktarılmasını da sağlıyor. O da işte bazı yeteneklerin, bazı becerilerin bir sonraki jenerasyona kalmasını sağlıyor. Hani şeyde tam bir mutabakat yok. Yani böyle çok komünel yaşanan yerlerde kapitalizm çıkmıyor. O tam daha... Hatta protestanlar da komünel yaşamıyorlar mı? Yani kiliseye gitme açısından... Herkes herhalde o dönem komünel yaşamıyor. Yani evet. Bence orada bireysel... Halil Halic'in dediği şuydu. Bireysel olarak çok zengin olanlardan parayı şeye vermesin. Ben orada Timur Kuran'ın şeyini daha gerçekçi buluyorum. Yani orada structural bir problem, yapısal bir problem var. Anonim şirket yok abi. Yani seni üstüne aşan şey çıkmıyor ortaya. Sen ölünce senin şirketin de seninle ölüyor. Böyle 100 yıllık, 200 yıllık şirketler kurmak biraz daha zor. Ancak vakıf yapabiliyorsun. Vakıfta da sermaye arttırımı yapamıyorsun. Sermaye arttırımı yapabilirsin herhalde de sermayenin biçimini, amacını değiştiremiyorsun. Mülk satamıyorsun falan. Yani gerekli hukuki şey yok ama bu ağır bir tartışma. Buraya girmek istemiyorum. Bir de hukuki bir mekanizma yokken ihtiyaç olsa o mekanizma kurulamaz mıydı? Neyse bu bizim konumuz değil. Ama tüccarlara eskiden kötü gözle bakılırdı. Peki hocam anonim şirketler dediniz. Mesela ilk anonim şirketler... işte hani erken modern dönemde herhalde değil mi? Roma hukukunda var abi. Roma hukukunda olan bir şey. Anonim şirket mi bilemem de tüzel kişilik mi diyoruz. Korporasyon dediğimiz. Yani kendi içinde bir legal fiktif. Şey hep var. Bu şirketlerin dünya tarihine çok ciddi bir yön vermesi durumu var değil mi? Var çünkü. Yani East India Company diyorsun. Öteki tarafta... Afyon almıyorsunuz diye savaş açabilen bir ülke. Afyon almıyorsunuz diye savaş açabilen bir ülke. Yok Hindistan'ı tek başına yönetebilen bir ülke. İşte ne bileyim bir yani şeye finansman sağlayan bir ülke. Şimdi savaşmak da hep öyledir. Kahraman Şakulu'nun tezine falan baksınlar. Orada yazıyor yani Osmanlılar borç alamıyor. 1900'ün sonunda geldim. Osmanlıların borçlanması çok fiyatlı. Yani böyle savaşı falan alakası yok. Savaş, lojistik bir de para bulma. Aynı şey, mesela şimdi onu Victoria falan çok güzel gösteriyor. Ya da o 14'te savaşacağın zaman o para bir anda para lazım oluyor. Nereden bulacağım finansman. Onun için de kompleks finansal aygıtlar lazım. O tüccarlar o kompleks finansal aygıtları sağlıyor. Onu sağlayabilmesi için de onun bir otonom alanı olması lazım. Otonom alanın içinde de bir yerde kendisini yöneten elitlerle bir ittifaka girmesi lazım. Osmanlı'da mesela böyle bir ittifak yok. Müsadere var abi. Milletin malına çöküyorlar yani. Devletle iş yapıyor ve tak mesela Rusya'da yok. Şimdi diyecek ki batıda da var. Batıda aynı şey değil kardeşim. Orada merkantilizm demiş ya artık 16. 17. 18. yüzyılda en çok İngiltere'de. Hollanda zaten öyle onlar yönetiyor ama hani krallık olarak İngiltere'de daha sonra Fransa'da bir yere kadar. Kral o çıkarları koruyor çünkü onlardan borç alıyor ve 19. yüzyılda İngiltere'de bunun mükemmel bir örneğini göreceğiz. Eski aristokrasi yönetimde parayı sağlayan Bourgeois ile bir ittifak yapıp İngiltere devleti işte o zaten 19. yüzyıldaki kapı. Kapitalizmi. Bugün diyorlar ya kapitalistler işte ya da liberaliler. İşte devlet karışmasın falan filan. Karışmasaydı kapitalizm olmazdı. Bu hale gelmezdi demiyorum. Bak iyi kötü bir şey söylemiyorum. Bugünkü sistem kapitalist sistemin en büyük şeylerinden biri onun uygulayıcısı devlettir. Çünkü insanları alıp köyden kente getireceksin. Tamam mı? Ondan sonra onları azıcık besleyeceksin. Çok fazla beslemene gerek yok. Yol yapacaksın, ev yapacaksın. Bunu kapitalistler başka türlü yaptı. Komünistler Mao ile Stalin ile gibi yaptı. Köylerdeki insanlar mahvolurken. şehirlerdekiler. Şimdi bu herkes kendi kısmını kızıp bana yüklenmesin ama öyle. İşte buğdayları şehirlere kanalize edip Demirçelik sanayi yapmaya çalışıyoruz. Orada sanayileşme, kapitalizm. Kapitalizm değil mi de sanayi devrimi sonrası üretim mesela şey örneğinde. Hepsi aynı şekilde yapılıyor. O devletsiz olmaz yani. Devletsiz ağır sanayi hamlesi falan yapmak çok zor. Mesela bugüne geldik ama. Mesela borçları nasıl? Hiç düşündün mü? Devlet olması alacakları nasıl tahsil edeceksin? Yani işte ya yerel bir güçle alacaksın. Sinkertonlar gibi değil mi? Mafya falan aslında Mahved... O da mafya da devlet olur. Mafya bunu da pek anlamıyor. Türkiye'de çok mafyadır. Korsan devlettir. Teröristtir. Çok bırakırsan meşruiyetini sağlarsa bir gün artık çıkamaz yani bu dönemde de. Eskiden böyle eşkıya dediğin adam çok bırakırsan 100 sene sonra devlet olur. Herhalde Osmanlılar da ilk geldiklerinde böyle meşru bir devlet gibi gözükmüyorlardı. O boşluğun içinde yavaş yavaş meşruiyet aletlerini topladılar. Yani bir güç koyucuya ihtiyacın var. En tehlikeli güç koyucu da hem ekonomik alanı hem siyasi alanı domine edendi. Çok tehlikeli bir şey. Çünkü o zaman kaçacak yerin olmuyor. O yüzden kapitalist devlet biraz daha tehlikeli. Çünkü hem siyasi alanı domine ediyor hem ekonomik alanı domine ediyor. Tarım İmparatorluğunda mesela o kadar güçleri yok. Ne yapacak yani? 3 tane köylü ayaklandığında üstüne en fazla birini yollar. Bir tane crossbow çıkınca feodalizm bitti abi. Olayımız bu yani. Anlatabildim mi? 2 tane köylüye yedin. Ama şimdi kapitalizm öyle değil. Çünkü 2 alanı da domine ediyor. Tüccarlar o bir sınıf olarak 16. yüzyıldan sonra uzaklık batıda çok bir şey çıktı. Ama eskiden de var. Biz şimdi uzaklıkta da şöyle anlıyoruz ya. Sistem yükseliyor yükseliyor. Tık diye düşüyor. Mesela bronz çağını düşün. Hep 1177. Tık. Sonra 400-500 dönemde bir ara Fenikeliler var. Fenikeliler, Atinalılar. Bir dönem yine ticaret yükseliyor. Sonra yine vup böyle böyle gidiyor. Tabii bunu şimdi çok basit anlattım. Ama yani onun için de biz son 400-500 yılda ticaretin, şehir hayatının, eşancın yani mübadelerinin çok önemli olduğu için. Aslında o iniş çıkışları biz bugün bile çok küçük aralıklarla görebiliyoruz. İşte gümrükler yükselir, düşer. Yükselir yani. Mesela 70'ler değil mi? Bir ara Amerika bile değil mi? Japon arabalarına gümrük koyuyor. Doğrudan bu liberal şeylerin hayal dünyasında şey pek olmuyor. En liberal şey bile hemen vup. diye gümrü şey yapıyor. Yani tam anlamıyla öyle serbest geçiyor zaman olmuyor. Peki hocam tüccarlar tamam dedik ki baharat taşıyor. İşte tekstil ürünleri taşıyor. Bunları yani uzak yerlerde. Başka ne taşıyor bunlar? Bilgi, inovasyon? Yani şöyle iki grup var ki bunlar olmasaydı biz çok şeyden mahrum kalırdık. Hastalıklardan mahrum kalırdık. Neyse ne. O da önemlidir. Çünkü hastalıkları bir yerden bir yere taşımazsan sonra bir anda vurduğu zaman 16. yüzyılda Aztekler olduğu gibi milyonlarca insan bir anda şey yapabilir. Alfred Crosby'nin o kitabın Crosby ya da Cosby olması lazım. İki tane kitap var. İkisini de altına yazacağım. O kitaplarına bakabilirler. İspanyollar mesela Afrika'ya gitti. Neden Afrika kıtasını tamamen beyazlaştıramadılar, Avrupalılaştıramadılar da? Güney Amerika'yı yarı yarıya neden Avrupalılaştılar? Ve oradaki imparatorlukları yıktılar sorsun cevabı şu. Oraya gittikleri zaman kendilerinden götürdükleri ve o işte Afrika, Avrupa ve Asya'nın ortak germ havuzundan, mikrop havuzuna alışık olmayan yerleri bir anda darmaduman ediyor. Moktezuman'ın Bir geliyor bunlar, zaten Moktezoma'yı esir alıyorlar. Onun yanındaki bakan ölüyor, o ölünce onun kardeşi ölüyor. O çok güzel anlatıyor kitabında. Lan zaten 3 ayda, 5 ayda bütün genel kurmay Eta Majörü dağılıyor şeyin. Ve sistem öyle çöküyor. Dolayısıyla böyle bir şey de olabilir. Şimdi tüccarlar ve göçebeler, iki grup. Bunlar çok sulak olan medeniyet merkezleri düşünelim. Deresi kesinlikle mesela Cezayir değil bu yani. Kuzeybatı Avrupa, Almanya'dan İspanya'ya kadar diyelim. Orası çok sulak. Çok sulak... Hindistan, çok sulak Çin. Başka yerler de var. Tabi arada Orta Asya var falan filan. Bunları birbirine bağlayan ve işte Nilfand. Yerler zaten İslam medeniyeti buralarda yükselmiştir. İslam o kadar güzel ki bütün ara bölgeleri almış zaten. Belki de o tutarlılık onları bir araya getiriyor işte. O zorunluluk onları bir araya getiriyor. Bunları bir araya getiren, ortada bunları hem ayıran büyük bir çöl serisi var. Hep anlatıyorum. Bu Fas'tan Pekin'e kadar uzanıyor. Pekin dahil. İki, fakat daha çok özellikle şey kısmı, Nil'le Amuderya arasındaki kısım. Yani Orta Asya ile Mısır arasındaki kısım. Burada çok bağlayıcı. Orası ticaret yollarının işte azaz merkez olduğu yer ya da Hint okyanusu üzerinde. Coğrafi keşifler yapılakları hep buralardan gidecek ve bu yollar üzerinden büyük bir ticaret dönecek ki... Burada fikirler de mesela religious of the Silk Road diye çok güzel bir kitap var. Dinlerin de arası geliyor. Bazen batıdan doğuya da gidiyor. Mesela Nesturilik değil mi? Nesturilik gibi 4. yüzyılda Nesturios İstanbul Patriği kendi içinde işte bir şey. Hazreti İsa'nın şeyinin iki farklı şey olduğunu söylemişti. Bunu zındıklık bölümünde anlattım. Oradan bakabilirler. Ve 431'de Efes Konsülü'nde bunu telin etmişlerdi. Monofizitlere sonra telin edecekler. Yani lanet yiyecekler. Bunlar batıya kaçacak mesela. Batıya kaçtıklarında o şeyde gidecek. Mesela soğuk. diye bir şey var. Bir kavim var. Soğut kavmi işte tam o ticaret yolları ötesinde. İşte Mani dini diye bir şey var mesela. Çok önemli. Bir dönem Hristiyanlığa falan rakip oralarda. Hatta İslam'a rakip. Sonra fık diye aşağı gidiyor. Bir de böyle kaybetmiş dinler var. Bunları hiç konuşmuyoruz. Yani böyle direkten dönmüş dinler var. Şey falan Manici işte Senagast. Manici ondan sonra Hristiyan oldu. Yanılmıyorsam. O da şey. Tövbe ettim falan diyor. Tövbe ettim. Önceki hali şey mi? Galiba Manici. Şimdi aklıma geldi. Bunlara gene bakacağız. Uzakdoğu'ya işte din götürüyorlar işte. Mesela Müslümanlık canlılar. Tabii. Müslümanlık özelinde ya hakikaten bak. Böyle bir şey olmaz. Paradox, E4 bunu da yaptı abi. Müslümanlarda ticaretle din yaymak çok yaygın. Adamlar Müslüman olduğun zaman Center of Trade'den Propagate Religion yaptı. Hakikaten tebrik ediyorum ya. Hakikaten öyle. Birçok yerde özellikle bu Doğu Afrika sahillerinde, Hint Okyanusu'nda diğer bölgelerde falan ticaretle yayılıyor. Şimdi biz kendi aldığımız eğitimden dolayı din sadece şeyle yayılır diye düşünüyoruz. Fetihle. Ama Hristiyan olsan fetihle yayılmadı hiç mesela. Din illa fetihle yayılmaz. Bu dizinin de fetihle yayılmadı. Konfliktçilikler herhalde fetihle yayılmamıştır. Nasıl yayıldığını bilmiyorum ama yani. Yani DDT'yle yayılmış oluyor ama fetihle değil. Dolayısıyla İslam'ın fetihle yayılmadığını her zaman anlamak lazım. Yoksa Endonezya'da ne Müslümanı ya? Hatta dünyanın en büyük Müslüman ülkesi Endonezya olmasa. Herhalde. Onda bakarız. O ticaretle de din... yayılabiliyor işin bitince. Orada 16 provinces have been converted to Islam diye şey çıkıyor. Sen maksimum profite geri dönüyorsun. Eğer Müslüman bir ülkeyle oynuyorsan. Hatta din ve ticarette iç içe girebiliyor bizdeki hac örneğinde olduğu gibi. Tabii. Hac tabii. Aynı zamanda hacın tabii başka bir fonksiyonu daha var. Bunu hac bölümünde de artırırız. Bir nevi birçok işi görüyor ya. Merkezsiz bir toplumda bir United Nations gibi ticari işleri. Bir de şimdi borçları sıfırlamak diye bir şey var. Ya bu nerede lan Broderlux'un? Broderlux'un ekli bir şampanya fuarları bir de Besançon fuarları. Besançon fuarları vardır. Tamam bu ne diye kimse de muhtemelen araştırmamıştır. Bu şu, ortaçağ şeyleri şimdi sürekli birbirlerine promiser not dediğimiz ya da X2'den döviz buralarında change, exchange ve vecihsel yazardı hatırlar mısın? Lan nasıl hatırlamıyorsun hepsinde aynı şeyi yazıyordu. İşte bill of exchange, letro de change, letter of exchange, cambio senedi. Cambio senedi kullanıyor yani adam bir yere böyle çuvalla para taşımıyor, küfeyle böyle atla gidiyorsun tepende küfeyle onun yerine işte bir yere gidiyorsun. Mesela ben sana diyorum ki bağa'ya 50 lira borcum var. Daha herhalde kompleks bir senedir. Ondan sonra sen onu başkasına veriyorsun. O başkası onlara el değiştiriyor. Para gibi. Ondan sonra... Biz masuplaşıyoruz. Masuplaşıyoruz. Bunu Araplar herhalde hacıda yapıyordu. Muhtemelen nomadlar işte kurultaylarında mı yapıyorlardı göçebeler? Hiçbir fikrim yok onun. Nerede yaptıklarını? Avrupalarda Besançon. Şampanya fuarları gibi fuarlarda yapıyorlardı. Oralarda para olmadığı için. Gerçi kağıt para var biliyor musun? Moğolistan'da falan var. Marco Polo yazıyor galiba. Yuanlar, Yuanlar buluyor. Ondan önce de şey Song Çin'inde var. Son Çin'i yani 9-10-11. yüzyıllar falan olması lazım. Kıt bir şey olması lazım ama çok da kıt olmaması lazım. İşte öyle bir problem. Şimdi bu demir parayla ilgili öyle bir problem var. Sikkeyle ilgili. Abi kıtlık değil mi? Sirkülasyonu mu bozuyor? Nedir onun şeyi? Yani az para olunca, az altın ya da gümüş olunca herhalde tedavi... Dış ticaret açığı da çok etkiliyor. Mesela işte gümüşün bir doğuya kaçması var. Bir de madenin hakikaten işlemesi de lazım. O değil mi? 16. yüzyıldaki büyük problemlerden biri o Avrupa'nın. Çinliler şeye geçiyor. Vergiyi nakdi olarak toplamaya başlıyor. Şey bırakıyorlar. Aynı olarak... Yani kağıtla mı topluyorlar? Yok diyor ki biz gümüşle toplayacağız diyorlar. Tam da cillop ekmek yani yağ sürüyor. Batıdan şeyden Amerika'dan gelen gümüş önce Avrupa sonra Osmanlı İran üzerinden. Price Revolution dediğimiz. Evet. Kimdi Alexander Hamilton mi? Kim yazmış onu ya? Meşhur makamda. Barkan'da cevap yazar falan. Neyse onu da yazarız altta. Orada anlatılır ve şeyi hatırlıyorum ben. Büyük bir enflasyon oluyor bu şimdi. Amerika'dan Amerika'yı buluyorlar. Amerika'nın müşterileri kadar çok. Çok önemli değil. İlk önemli şey Amerika. Şekerden, mekandan her şeyden önce gümüş madenleri ve gümüş madenleri çıkan civa kullanılması. Amerika'da muhteşem bir ürün. Bu da geliyor. Fakat bu ekonomiden anlamayanlar o zaman İspanya'da da var. Şimdi bir yere çok para gelmesi aynı Türkiye olduğu gibi. İspanya'ya gelen çil çil paraları İspanya'nın bir ekonomisi, üretim kapasitesi yüksek olmadığı için biz nasıl inşaata gömdüysek İspanyollar da alçak ülkelerde, Hollanda'da çıkan isyana karşı savaşmaya gömüyor. Bu para... İspanyolların ihtiyaçlarını karşılamak için harcanınca bütün dünyaya yayılıyor. 1570'ler, 80'lerde Osmanlı'da geliyor. Her yerde devalüasyonları yol açıyor. En son Çin'e kadar gidiyor. Çin'de artık 17. yüzyılda büyük gümüş tabakalar var. Onu kesiyorlar alışveriş için. Yani sar. Tabii tabii. Bizim bir akraban vardı ismini söylemeyeyim. O böyle altını böyle kıtır kıtır bir altın topları var kıtır kıtır keserler. Tabii tabii öyle. Kıyımcaya götürürlerdi. Var Türkiye'de yapan var böyle altın topları. Ama böyle gümüşle olmaz abi o. Dolayısıyla çok büyük enflasyona yol açtığını da biliyoruz. Zaten ona işte price revolution diyorlar. Zaten 17. yüzyıldaki bütün problemlerin. İşte Ming Hanedan'ın ortaya çıkması, Fransa'da La Fronde'un. olması yani 14. yüzyıla karşı böyle şey çıkması. Bize de bitmeyen celali isyanları ve bütün 17. yüzyıl kriz diyebileceğimiz kriz. Peki bizde hani hep şu çok söyleniyor ya yani Osmanlılar ticareti yabancılara bırakması. Ah bu soru evet ya bu soru nasıl olur? Abi böyle bir şey yok. La böyle bir şey olabilir mi ya? Ya İslam dinin sağa sola ticareti zaten. Böyle bir şey yok. Zaten bir millet şunu yapmaz diye bir şey yok. Türkler şunu yapmaz. Abi 50 sene yapmaz 20 sene yapmaz ya. Ya anladın mı? Güneydoğu'dan gelenler balık restoranı açıyor şimdi anlatabildim mi? Yani aslında iş olur, öğrenir, açabilir. Ne var? Ne bileyim Zeytinburnular mermerci oluyor. Niye bilmiyorum. Başka bir de Zeytinburnular mermerci. Niye bilmiyorum bunu. Tokatlılar da hamamcı olur. Evet. Hamam mı var oğlum? Siz işsiz kalmışsınız ya. Ankara'daki bütün fırınlar çan kırıldır falan. Neyse koruyu dağıtmayayım. Öyle bir şey yok. Müslümanlar batıda ticaret yapmıyorlar. Çünkü batılılar bu merkantilist politikalarla bunu engelliyor. Bu da... Sultanın korsanlarında anlattım şaşıracaksınız bunu. En iyi fark edenlerden biri İlber Ortaylı. Ve bunu böyle orada burada ufak ufak yerlerde yazar. Ben orada nesillendim çok enteresan bir şey. Kimse de fark etmemiş. O söyler abi kapitülasyonlar karşılıklı ne söyleniyordu kapitülasyonlardan? Bak onu çözmüş. İşte kafa öyle bir şey. Oğlum kapitülasyonlar karşılıklı değil mi? Karşılıklı. Eee ne bizi sömürdüler diye anlıyoruz. Biz de onları niye sömüremedik? Şimdi orada agresif bir şey var. Kapitalizm eksikliği var. Ama bir de bir şey daha yapıyor bunlar. Uygulatmıyorlar abi. Çok bari şekilde Müslümanlar oraya gitti mi Avrupalılar bizim gibi. açık open door polis olmadığı için ve çok orada seni engelleyecek ufak oyunlar yapıyorlar. Limanı almıyor, mal indirtmiyor mesela. Yani ortamı sağlamıyor. İşte Venedik'e gidiyorsun özel yerde şey yapıyor. Zaten sayın çok değil. Bir de ticaret ağları doğuya doğru. Uzun bir dönem batıya gidip bir şey yapmana gerek yok. Mal doğuda. Ama bu denge değiştiği zaman doğuya gitmesi gereken adamlar Hristiyan dünyada komünitesi olan insanlar. Bunlar kim? Yahudiler, Ermeliler, Rumlar. Bunlar sonra oradaki 19. yüzyıldaki şey, oradaki temasları kurduğu için bunlar ticaretten anlıyor diyor. Müslümanlar ticaretten anlamaz ya, Müslüman Bafra Körfezi'nde, İran'da o ticareti gene yapıyor da o ticaret önemini kaybediyor. Ya bu kervansarayların Anadolu'su ne oldu da Ankara'nın keçisine kaldı? Zengin... Anadolu toprakları ticaretle andığımız evvel Selçuklu dönemindeki. Yani orada bir ticari yolların değişmesi var. Yoksa Müslümanlar ticaret... Ya öyle bir şey olmaz. Hristiyanlar ticaret etmez, Müslümanlar yapmaz. Bilmem ne. Budistler adam kesiyor. Her zaman söylüyorum ya şeyde işte Arakanda. Yani Budist... Öyle bir şey yok yani. Ben o kadar şeye inanmıyorum. Zihinsel bir mindset'in dinen emir, ideolojik saplantı diyelim. Böyle toplumları 500 yıl falan insanlar çok dinamik. Toplum böyle dinamik bir şey... Ya bu Sözelcilik öldürdü ya. Hakikaten yemin ediyorum ya. Böyle birkaç tane mühendisliği zorla tarihçi falan yapıyorlar. Onlar da abi 2 artı 2 4'e çok çabuk ulaşıyorlar. Hemen böyle. Komplo teorisi. Bir de şöyle bir şey oluyor. 18. yüzyılda başlıyor bu. Tüccarlar, manufaktürleri de bu. Fabrikaları almaya başlıyorlar. Çünkü rekabet çok var. Fiyatları arttıramıyorlar. O zaman maliyetleri kısmamız lazım. Yani kapitalizmin başlangıcında tüccarların öyle önemli bir rolü de var. İşte mesela bir İngiliz tüccar Fransızla, Hollandalıla çok ciddi rekabete giriyor. Fiyatı arttıramıyor. Diyor ki ben fabrikayı satın alayım. Fabrika dediği, factory dediği şey 17-18 yüzyılda tam fabrikada değil. Onu anlatmak lazım. Yani atölye gibi. Atölye, evet. Tezgah gibi, atölye gibi. Yine şey yok hani böyle bir... Ama tam ifade İtalyanca'da Faktoria. Zaten line 19. sonuna kadar assembly line dediğimiz şeyle çıkıyor değil mi? İşte Fordizm ile işte. Fordizm ile falan filan çıkıyor. İlk fabrikalarda da ama büyük makineler vardı makinesiz üretilen tezgah. Yani en büyük farkı şu eski tipte çalışan hemen herkes bir oradaki ürünün nasıl yapılacağını çok iyi bilir. Yani ustalığı değişir ama modern fabrikalarda işçiler sadece bir vidayı sıkmayı bilir. Ya orada da şunu söyleyeyim şu anda olan bu buna herkes şey yaptı. Nitebiksiz işçiyseniz arkadaşlar önümüzdeki 15-21 yıl içinde yani bunu ekonomistler niye söylemiyor bana kaldı çok özür dileyerek. İşsiz kalacaksınız ve fakir yaşayacaksınız bu yani. Şimdi mesela çok üzülüyorum bazen çevirmenlerde falan görüyorum. Ne yapacağız? Hakikaten şey çünkü özellikle zihin işleri zaten Türkiye gibi bir toplumda çok zor. Ama el işlerinde de öyle. Artık yani her şeyi bulacaklar. Şimdi ben zamanında söyledim o zaman çok kızmıştı. Robot kullanımı eğer işçi masrafları artarsa ya da robot masrafları çok azalırsa adam şey koyar odaya. Çünkü bu nasıl değişir? İşte o her şeyi makro düzeyde görmezsen bir ekonominin sosyal ve ahlaki bir yanı olduğunu anlarsan bir şey ortaya çıkar. Yani birçok şey robotun yaparlar. Neden mesela kasiyer var Türkiye'de? Ucuz çünkü. Amerika'da ne yok? Pahalı abi. O da pahalı. Onlar çıkar. Dursun niteliksiz işçi. Ve bizim ne yapacağımız önümüzdeki yüzyılı belirleyecek. Çünkü bu niteliksiz işçi dediğimiz insanları işsiz aç bırakamazsın. Ya sosyal devlet de kalmayacağı için getirdikleri. Hala böyle bir ortamda sürekli para ya. Sürekli başarı ya. Abi aptallar gibiler yani. Böyle internette görüyorum. Bilmem ne hakkı ya. O olacak iş değil ya. Hakikaten çok garip. Böyle bir noktaya gelecek. İşte o da oradan çıkıyor işte. Ne zaman fabrikada işçi vida sıkmaya geldi. Uzmanlığını kaybetti. O zaman pazarlık gücünü de kaybetmiş oluyor. 17. yüzyılda 20 yıllık usta, ben ayrılıyorum dediği vakit bir pazarlık gücü var. Sen bugün 20 yıllık usta, ben ayrılıyorum dediğin zaman hiçbir gücün yok. Taylorizm, Fordizm hep bunları, özellikle Taylorizm herhalde. Bunlarla falan mücadele etmek için biraz, bunlara bir çözüm bulmak için. Çok yakınıyorlar. Bu kadar yetiştiriyor sonra hani. Ve onunla ilgili şimdi... Çok aklımın bir köşesinde kalmıştı. Bulabilir miyim bilmiyorum da. Mesela 19. yüzyılda bir fabrika işçisine kadar fabrikada kalıyor baktığında 5 senede bir haberi ayrılıyor. Tutamıyorlar. Daha iyi şart buluyor. Bazen sıkılıyor gidiyor. Şimdi ki insan 1980'lerden sonra niteliksizleştirdiler. Bugün hala çoğumuz niteliksiz işçiyiz. Yani vazgeçilmez değiliz. Bunu akademisyenler de dahil. Hocam ben size bir şey soracağım. Merak ediyorum. Şimdi burada bir solucan deliği açıldı. Buradan... 1650'ye yani 1500'lere gidebiliyoruz. Ve bu yol hiç kapanmıyor. Buradan bir şey alıp orada satacaksınız ve zengin olabilir misiniz? Mesela bugün çok ucuz olan bir şeyi orada pahalıya satmayı düşünün. Neyin böyle ticaretini yapabiliriz? Siz neyin ticaretini yapardınız? Ooo. Oğlum çok iyi soru. Burada olacak. Abi çok var ya cebime sakızları dolduru giderdim. Sakız ya da kavuşuk. Kavuşuk, tarçın. Ooo bir dakika lan sakızı falan görüyorum. Tarçın. Abi şuradan aktara gider cebime koyar. Ama onlar kokar bulaşır. Sakız ya. Sakız biliyorsunuz sakız ağacından. Mas. mastika dediğimiz. Hala o mastika nereden gelebilir bilmiyorum. O böyle gözyaşı gibi bir şey. O sakızı alıyorlar. Adası var ya. Adaya isim vermiş. Sonra balina yağından yapılan parafin mumu diye bir şey var. 1850'lerde Amerikalılar oradan chewing gum diye yapıyorlar. O işte bugün çiğnediğimiz sakız. Ben orijinal sakızı çiğnedim. Abi hiçbir şeye benzemiyor. Kusura bakma bizim... Big Bobol çok yaşa Big Bobol yani. Her türlü haribomu yerim Big Bobol'umu patlatırım arkadaşlar. Yani her zaman böyle şey var ya. Abi orijinali falan. Hayır arkadaşlar bazen de teknolojiyidir. Bazen de teknolojiyi kullanacaksın. Hastayım ya şu tarihçilere gelince şey geliyor hep böyle. Bir şeyle orijinali kullanma. Bu arada şu an düşündüm. Bu yani ticaret yapıyorsun ya orada. Zero sum game çünkü belki bugüne ulaşmış bir altını o günden gidip alıyorsun ya. Hiçbir şey aslında insanlık hiç zenginleşmiyor sadece sen. Birisinin bugünkü altını... Bu ne lan devir tayin teorisi gibi şey. Enerji yok mu? Muhteşem. Aydınlandı erken çıkıyor bu. Nasıl lan? Bir tek altında tutuyor bu. Nasıl bir teori oğlum bu? Hayır hayır. Senin bu şey wormhole ticareti şey. Zero sum game. Hiç kazanan yok. Var. Tam sözler gibi bir cümle kurmuş olmadık mı o zaman? Onun hızlı dönüşü değil mi zaten ekonomi? Ne kadar hızlı dönüşü o kadar şey değil mi? Dur ben şu an... tam bir merkantilist gibi konuşuyor. Şu anda hakikaten ama o herif tezine dönüştü. Oğlum o zaman kağıt para kullanmamamız lazım. Ne demek lan o? O para o daha hızlı dönüyor. Neyse arkadaşlar burada işler karıştı. Sözerciler sayısalcıları geçti. Kim torp beni buldu? Evet arkadaşlar. Arkadaşın tezini bir kontrol edin. Dediğim gibi Suudi Arabistan'a gittin 200 yıl geri geldin ben anlamadım. Nasıl oldu? Görüşmek üzere.