Transcript for:
Kimya Dersi Notları ve Simya

Merhaba arkadaşlar, ben kimya öğretmeni Görkem Şahin. Bu senede derslerimizi birlikte işleyeceğiz. Sıfırdan alacağım sizi, olabildiğince dolduracağım.

Yani full çekmeyi amaçladım, bir sistemin içerisine sokacağım. O yüzden beni, hocam hiç bilmiyorum sıfırım diyen dinleyebilir mi? Herkes dinleyebilir.

Yani eşitarlıkçısı, sözlercisi, dizciler sizi unutmadım, dizciler, herkes aynı şekilde devam edebilir. Peki bu seneki farklılık ne? Bu sene fark ettiyseniz normal tahtaya geçiyorum. Geçen sene akıl tahtadan ilerlemiştim. İçerimiz aynı arkadaşlar.

Farklı olan tek şey şu. Kimi öğrenci diyor ki hocam ben akıl tahtada sınıf ortamını hissedemiyorum. Normal tahta daha iyidir diye mesajlar aldım.

Dedim ki ben de seçenek sunayım size. Eğer akıl tahta isteyen varsa 2022 videolarını devam ettirebilir bir sıkıntı yok. İçeriklerimiz aynı. Eğer ki normal tahta ve dönem içerisinde sizle devam etmek istiyorum diyenler de beni bu şekilde 2023 videolarına takip edebilir.

Bu videoları arkadaşlar özellikle haftada belli günlerde ve belli sayılarda yayınlamaya çalışacağız. Peki hocam sizi nasıl takip edebileceğiz derseniz tahtada yazılı olanlar biliyorsunuz. Birebir olarak video defterlerinin içerisinde var.

A'dan Z'ye noktasından virgülüne kadar aynı gidiyorum ki burada vakit kaybetmeyin. Zaten video defterinin de en büyük amacı ne olacak arkadaşlar? Yazmakta çok fazla vakit kaybetmeyin. Bunun yerine video defterinin altının üstünün çizinin daha fazla soru çözümünde yaptığımız bir sistem içerisine geçiyoruz. O zaman lafı daha fazla uzatmadan konumuza geçelim.

Şimdi ilk olarak ben size neyi anlatmaya çalışacağım? Birincinin temiz olan kimya bilimi. Yani simyadan kimyaya geçişi anlatmaya çalışacağım. Zaten insanlık tarihinin en gizemli öğretilerinden birisidir.

Simya. Peki simya bize neyi anlatır? Veya da biz, müfredat bizden burada neyi istiyor? Bir onlardan bahsedelim. Şimdi ilk olarak simya deyince adı kimyaya benziyor.

Yani anımsam olarak sanki simya, kimya çok benzer gibi. Hocam ikisi de aynı mıdır? Değildir arkadaşlar. Simya eskiden bir bilim olmadığı için fiziği, kimyayı, biyolojiyi, astronomi, astrolojiyi her şeyi içerisine alan bir öğretidir.

Peki biz bunu bizi en çok ilgilendiren kısmıyla yani kimya kısmıyla ilgilenmeye çalışacağız. Peki hocam nedir? Tanım olarak bahsetmek istersek neyden bahsedeceğiz? Bilimsel bir dayanağı olmayan ve en önemli bölgesi şudur.

Deneme yanılma yoluna dayalı. Ne diyormuşuz buraya? Deneme, yanılma, yanılma, yoluna dayalı, dertsiz madenleri altına çevirme ve ölümsüzlük iksirini bulma çalışmalarına bir simya diyeceğiz arkadaşlar.

Bakın, burada çok kritik bir bilgi veriyoruz size. Bilimsel dayanamız olmayacak ve bizim bütün çalışmalarımız deneme yanılma ya da buna sınama yanılma da diyebiliyorlar arkadaşlar. İkisini de kullanabiliriz.

Bu şekildeki dertsiz madenlerin tamamını biz altına dönüştürme ve ölümsüzlük iksirini arama çalışmalarına ne isim verecekmişiz? Bunlara simya. Buna yabancılar ne diyor? Alşimi diyorlar. Alşimi.

Ve bu işte uğraşanlara ise ne diyecekler? Simyacı. Simyacı. Ya da alşimist diyecekler.

Alşimist denir olarak karşımıza getirecekler. Peki hocam. Bu bahsettiğimiz simya, yani alşimideki bilim olmama sebebi nedir?

Yani biz bu adamlara neden bilim değil diyoruz? Sebeplerinden birincisi şudur arkadaşlar. Bu adamların arayışları çok dikkat edin.

Bilimsel değil, ruhani. Yani her şeyleri bunlar içgüdüsü olarak buluyorlar. Herhangi bir teorik temelleri yok.

İçlerinden ne geliyorsa veya da bunlar genellikle tapanaklarda bulunan sistemlerdir. Ve tapanakların altlarında, gizli madenlerde, mahzenlerinde çalışmalar yaparlar bu adamlar. Gizli çalışma yürütürler ve bu sayede ölümsüzlüğü ve aynı zamanda her şeyi altına çeviren felsefe taşı, birazdan bahsedeceğim, felsefe taşını keşfetmeye çalışıyorlar.

Peki, hocam başka neden, en büyük ikinci nedenlerinden birisi deneme yanılma. Yani her şeyi deneyerek yanılarak bulmak istiyorlar. Ne gibi?

Ateşi elinde bastırıyor, diyor anam yanlım diyor. Diyor ki ateş sıcaktır diyor. Yani denedi ve yanıldı.

İyi de bunu yazılı bir belgeyle sunmadığı için bundan sonraki nesillere aktaramıyor. Aktarmadığı için gizli kalıyor, kapanıyor. Gizli kalıyor, kapanıyor. Ama günümüzde mesela bir bilim temellerinde bir şeyden bahsediyorsan ya da bir çalışma yapıyorsan senden önceki çalışmaları inceliyorsun adamlar neler bulmuştur diye.

Ama bunlarda öyle bir şey yok. Tamamen gizli olarak bu hareketleri yapmaya çalışıyorlar. Bir diğeri teorik temelleri yoktur. Yani demiyor ki işte ben hidrojenle oksijen tepkime soktuğum zaman su çıkıyorsa o zaman işte oksijenle sodyumlu tepkime soktuğumda da buna bağlı bir şey çıkacak diye bir...

Bilgi birikimi veya teorik bir temel oluşturmuyorlar. Her şeyi deneyerek bulmaya çalışıyorlar. Başka sistematik bir bilgi birikimi yok. Çünkü her şeyi gizli saklı yapmaya çalışıyorlar. Bu adamların düşüncesi şu.

Ya diyor ki ben uğraşıyorum, çalışıyorum diyor. Eğer ki ben... Ölümsüzlük iksirini ya da her şeyi altına çeviren bir şeyi bulursam diyor. Kesin biri gelir beni öldürür diyor.

Öldürür diyor o yüzden ben bilgilerimi gizli tutmalıyım diyor. Bu yüzden bu adamlar eskilerde görmüşsündür. Hani bu kazan kaynatan cadılar falan vardır ya.

Bu adamlar onlar işte. Yani eskiden biz bu adamlara simyacı adını vermiş oluyorduk. Çünkü bu adamlar iksir bulmaya çalışıyorlardı.

Ne iksiri? Ölümsüzlük iksirini bulmaya çalışıyor. O halde biz simyacılardan bahsettiğimizde ya sizin amacınız nedir dediğimizde Ne diyecekler bize? Şöyle bir şey diyecekler.

O dönemde bu adamları kain, filozof hatta büyücü olarak bilecekler. Bak bu adamları mesela kain diyebilecekler, filozof diyebilecekler hatta büyücü olarak tanıyabilecekler. Uzak yerlerde kendi başında yaşarken yakalayacağız.

İki tane en büyük amacı vardır bu adamların. Birisi Harry Potter'da da görmüşsünüzdür ilk serisidir felsefe taşı dediğimiz bir mevzu. Yani dokunduğu her şeyi altına çeviren bir taş keşfetmeye başlıyorlar.

Ya da ağabey hayat suyunu bulmaya amaçlılar. Bakın felsefe taşı ya da ağabey hayat suyunu bulmaya amaçlılar. Peki hocam bu adamlar o durumu bulmuşlar mıdır?

Yani çalışmaların sonucunda bulan var mıdır dersek burada bir öğretiden bahsedeceğiz. Şimdi MEP kitabında yazmıyor. Ama gizemli bir öğretisi var.

Gizemli öğretisi nedir? Nicolas Flamel. Hatta Selim Berfetti.

Nicolas Flamel. Fransa'da yaşamış bir simyacı. Peki, bu adamın önemi neydi?

Hikayeye göre şöyle bir şeylerden bahsediyorlar. Flamel, o dönemlerde rüyasına bir melek giriyor. Bu melek, Flamel'in karşısına şöyle bir tane el yazması, bir kitap çıkartıyor. Diyor ki, bak diyor Flamel diyor.

Bu kitaba çok iyi bakmanı istiyorum senden çünkü bu kitabı başta kimseler anlayamayacak. Daha sonuna bir tek sen anlayabileceksin diyor. Ve bu senin aradığın, aramak istediğin ve bulmak istediğin her şeye ulaşabileceğin bir kitap olduğunu söylüyor.

Flamel daha sonra rüyasından uyanıyor. Flamel o dönemde Fransa'da el yazmaları alıp satan bir kitapçı işletiyor. Bu kitapçıya Yahudi asıllı bir tane adam geliyor. Avram isimli bir adam geliyor. Abraham bir kitap satmak istediğini söylüyor.

21 sayfalık bir el yazmasından bahsediyor. Filamel bir bakıyor. Rüyasında meleğin gösterdiği kitap var ya tamamen aynısı.

Bir dakika diyor. Hemen kitabı satın alıyor. Kitabı açıyor, inceliyor. Hiçbir şey anlamıyor çünkü kitap İbranice yazılmış.

İbranice hatta eski İbranice'de yazıldığı için kitaptaki şekillerden hiçbir çıkarım yapamıyor. Sonra bunu çözmek için çok uğraşıyor ve eşi Filemel'e şöyle bir şey söylüyor. Diyor ki burada bunu çözemezsin çünkü o dönemde Fransa'da Yahudilerin hepsi sürgün edilmiş ve İbranice'yi Yahudiler çözebiliyor.

Sürgün edildiği için yaşlı bir Yahudi bulması gerekiyor. Eşi diyor ki bak Filemel senin İspanya'ya gitmen gerekiyor. İspanya'ya git orada mutlaka bunu anlayabilecek ve senin çözmene yardımcı olabilecek birilerini keşfedersin diyor ve Filemel atlıyor İspanya'ya yola çıkıyor. İspanya'ya geldiğinde orada Sanchez isimli bir tane adamı buluyor.

Bir simyacı buluyor. Sanchez kitabı bir açıyor şaşkınlık içerisinde kalıyor. Çünkü hikayelerde ve rivayetlerde anlatılan şekillerin hepsi kitabın içerisinde barınıyor. Sanchez kitabı hemen çözmeye çalışıyor ve ikisinin birlikte kitabı çözdüğü söyleniyor.

Sonra Fransa'ya geri yola çıkıyorlar. Yola çıktıklarında Sanchez yolda hastalanıyor ve vefat ediyor. Fransa'ya bir tek Flamel dönüyor. Flamel dönükten sonra çok ilginç olaylar yaşanmaya başlıyor.

Hatta Flamel'in kendi günlüğünde şöyle bir şey yazıyor. Sene diyor 1382'nin Ocak ayı diyor. 17. günündeyiz diyor.

İlk element olan diyor ateşi, havayı, suyu ve toprağı keşfettim diyor. Ve bunları birleştirerek altın üretmek istiyorum diyor. Fakat çok yorucu bir iş diyor.

Böyle bir not defterine günlüğünde bir yazıya rastlıyorlar. Ve Fleming'in o dönemde felsefe taşını keşfettiğini buluyorlar. Peki nasıl keşfetti peki? Şöyle bir şey, Flamel o dönemde tam 14 tane hastane kuruyor, 7 tane kilise kuruyor ve oradaki bütün fakirlere yardım etmeye başlıyor. Yalnız Flamel böyle zengin bir adam değil.

Bu parayı nereden bulduğunu düşünüyorlar. Daha sonra yazmalarının içerisinde de aynı şekilde zenginlikle ifade edilen birçok tabire denk geliyor. Flamel'in felsefe taşını bulduğunu düşünüyorlar ama kanıtlayamıyorlar, bulamıyorlar, yakalayamıyorlar.

Flamel tam 78 yaşında hayata gözlerini yumuyor. Fakat enteresanlık burada başlıyor. Hayatın gözlerini yumuyor.

O dönemde söylentiler çıkmaya başlıyor. Filemeli gördük diyor. Filemeli karısını gördük diyor.

O dönem biliyorsunuz tiyatrolar var. Tiyatronun üst katlarında kapşonlu bir adam görüyor. Filemel diyorlar, Filemel bu diyorlar. Adam kaçmaya falan başlıyor. Yakalayamıyorlar adamı.

Ve Filemeli... Gerçekten gördüğünüz söylüyor. Herkes iddia ediyor.

Bu iddia o kadar büyüyor ki kulaktan kulağa, kulaktan kulağa yayılıyor. O dönemki Fransa'nın kralının kulağına gidiyor. Kral diyor ki, Filamin'in mezarını açın diyor. Askerlerle gidiyorlar, Filamin'in mezarını açıyorlar. Ne görsünler?

mezar boş gençler mezarda hiçbir şey göremiyorlar acaba söylenilenler doğru muydu gerçekten ya gerçekten Filamel ölmediyse ilginç bir olay değil mi o dönemde kulaktan kulağa yayılan bilgiler devam ediyor Sonra hatta birisinin en son olarak Filemeli nerede gördüğünü söylüyorlar biliyor musunuz? Osmanlı Devleti'nin Bursa topraklarında Filemeli gördüğünü söylüyorlar. Simyacılar adına büyük yazıtlar içerisinde bulunan şeylerden birisidir bu. Filemeli gerçekten yaşıyor mu yaşamıyor mu? Çok fazla söylenti geliyor.

Hatta günümüzde de devam ediyor. Eskiden arkadaşlar çok fazla simyayla alakalı örgütler de kuruluyor. Hatta bu örgütlerden en büyük Rose Kronik'sidir.

Rose Kronik. Kroniks diye bir örgüt var. Örgüt günümüzde de devam ediyor hala. Bu arada varlığını sürdürüyor. Hatta Sakranist, Dogmatist, Alçimist diye bir kitap, el yazması bir kitapları var.

Hatta bu el yazması kitabında insan derisine yazıldığından falan bahsediyorlar. Günümüzde devam eden bu örgütün iki tane de üyesi Türk. Türk üyesi de var burada.

Hala devam ediyor. Ve söylentiler hala günümüzde de geçerliliğine sürdürülmüş oluyor. Acaba filan öyle mi yoksa?

yaşıyor ama. İlginç değil mi? Simyacalar gerçekten eski öğretilerde arkadaşlar.

İlginç sistemlerden bir tanesidir. Günümüze kadar geliyor. Dediğim gibi map kitabında bu bilgiyi bulmazsınız ama Flamel'le ilgili çok fazla söylentili var. Hatta dediğim gibi Harry Potter'ın kitabında da bahsedilen bir şahsiyettir. Yani Flamel ilginç bir durumdur.

Araştırmanızı öneririm. İlginç bilgileri de ulaşabilirsiniz. Hatta ulaştığınız bilgileri videonun altına da yazın.

Yeni bilgiler de biz de keşfetmiş olalım. Peki. Oradan sonra ne ortaya çıktı? Dediğimiz gibi bu adamların iki tane amaçları varmıştı. Bunlardan biri felsefe taşını keşfetmek, bir diğeri ağabey hayat suyunu, ölümsüzlük iksirini bulmaktı.

Peki hocam, şimdi simyacıları bu adamlar bilimle uğraşmadı, bilimsel değil diyoruz ya. Günümüze hiçbir şey katamadı mı bu adamlar? Yani günümüzde hiçbir şey var mı?

Olmaz, olur mu? Bu adamlar günümüze neler kattı biliyor musunuz? Bakın, ilk olarak Barut'u bu adamlar keşfetti.

Yani Barut'un keşfi... simyacılar tarafından bulundu. Net Barut'un keşfedilini kim keşfetti diye sorarsanız bununla ilgili birkaç tane soru işaretleri var.

Hatta hikayeler de var. Bunlardan bir tanesi de güçlülerden biri. Barut ilk defa Çinliler tarafından bulunduğu söyleniyor. Hatta Çinli bir aşçının yemek yaparken yemeğe bir baharat katıyor. Baharatları karıştırıp ısıtırken güm diye bir patlama oluyor.

Patlama sonucu bulunduğu ortaya çıkıyor. Çünkü Barut arkadaşlar süfür. Bildiğiniz kömür ve güherçilenin karışımından elde ediliyor. O dönemde Çinlilerde biliyorsunuz havai fişekler ilk kez Çinliler tarafından yapılıyor.

Bunlar nedir? Barutla elde edilen bir şeydir. Günümüzde de hala kullanılıyor. Mesela bir barut yapmak istersen basit bir şekilde barut yapabilirsiniz.

Birini bir kükürte alın, onu bir kömür tozu ile birlikte harmanlayın, iyice ezin. Daha sonra hatta havai fişekli, bu parlamalı bir şey yapmak istiyorsanız çakmak taşını ufak ufak sürtün, içerisine çakmak taşını tozunu dökmeye çalışın, tekrar karıştırın. Bir etkinlik daha var, onu söyleyemeyeceğim. Tutar bir barut yaparsın, salsın, patlatırsınız. Bu da normalde patlar, yani parlayıcı bir şey değil ama bir etki yapılıyor oraya.

O etki yapıldığı zaman çok güçlü bir barut elde edebiliyorsunuz. Yani ciddi bir patlama yapabiliyorsunuz. Çinler bunu ilk yaptıklarında savaş dönemlerinde korkutma amaçlı yaptılar. Bunları yapıp bir borunun içerisine koyuyorlardı. Ateşliyorlardı, ateş çıkan bir boru.

Yani havada ateş çıkartan bir boru olduğunu düşünün. Daha sonra bunu oklara taktılar. ateşte ok atmaya başladılar.

Yanan oklar gitmeye başladı. İlginçti onlar. Sonra bu yanan okun barut sayesinde çok daha uzaklara gidebiliyor. Yani roket etkisi yarattığını söylediler.

Daha sonra bu bilgi Çin'den Hindistan'a oradan da Avrupa'ya dağılıyor. İlk kez Avrupa'da savaşlarda kullanılmaya başlanıyor. Hatta barutun içeriği yazısal olarak yayınlanıyor.

Barut ta o dönemlerden günümüze aktarılan malzemelerden biri. Peki bir başka şey ne olacak arkadaşlar? Sabun üretimi.

Bakın. Çok ilginçtir. Sabunla ilk kez o dönemde oldu.

Peki hocam sabun nedir? Hatta birçoğunuzda şu vardı. Mangala gidersin ya, elin yağ içinde kalır. Ne yapacaksın yağ içinde kalınca?

Hocam toprağa basarım. Toprağa basma olayı değil. Şöyle bir sisteminiz var.

Hani yanmış bir kömür külü var ya, külü elini bas. Bastıktan sonra elini ovuştur, git suda yıka. Direkt sabun elde edin. Hocam nasıl sabun elde edin?

Sabun... İleride üretim aşamasında söyleyeceğim zaten sabun da konumuzun içerisinde arkadaşlar. Bazik tuzların yağlı ortamlarında hidrolizlenmesi sonucunda oluşan maddeyi biz sabun diyoruz. Ve o dönemlerde de küllerle birlikte yağların buluştuktan sonra ovalanması sonucunda bir bakıyorlar.

Yağların çok daha iyi çıktığını keşfediyorlar. Ve ilk kez sabun hangi dönemde üretilmiş oluyor arkadaşlar? Simya döneminde üretilmiş oluyor. Peki başka? Mürekkebi keşfediyorlar arkadaşlar.

Bak diyorum ya el yazması kitaplar. Neyle yazıyorlar buraya? Mürekkebi keşfederek yazıyorlar arkadaşlar.

Bu yüzden mürekkepte ilk kez hangi dönemde? Simya döneminde keşfetti. Başka?

Alaşım oluşumu. O dönemlerde yanardağların patlaması sonucunda metaller falan arkadaşlar eriyor. Eridikten sonra bir bakıyor, parlak bir şeyler ortaya çıkıyor.

Diyorlar ki bunlar ne? Aslında keşfettiğimiz şey metallerin karışımı. Yani alaşım dediğimiz bir maddeyi keşfediyorlar. İlk kez seramik doğumlar döneminde üretiliyor. Hatta seramik işlemeler.

Günümüzde de mesela... Bir kalıntı buldukları zaman mutlaka tabak çanak bir şeyler bulunuyor. Seramikler de keşfediliyor arkadaşlar.

İlk kez simya döneminden bize aktaran maddelerden bir diğeri. Esans üretimi. Bakın bu adamlar hoş kokulu bitkilerden bitkilerin özlerini çektiler. Ve bunların güzel koktuğunu keşfettiler.

İlk esans üretimleri de o dönemde keşfediliyor. Hatta Fransa'da bu olay iyice artıyor. Çünkü eskilerde bazen filmleri falan da izlemişsinizdir.

Fransa'da Biliyorsunuz insanlarda tuvalet yani altyapı sistemleri yok. E tuvaletler ne oluyor? Evlerin altlarına köşeleri sağa solara geldiği için berbat bir koku olduğu söyleniyor.

Ve bu kokuyu önlemek için o dönemde parfüm keşfediliyor arkadaşlar. İlk parfüm Fransa'da keşfediliyor. O yüzden önemli keşiflerden birisidir. Başka boyar maddeyi keşfediyor bu adamlar.

Ne işe yarayacak ki? Bu adamlar bak amaçları neydi? Altına ulaşmak. E altına ulaşmak için bu adamlar ne yapıyor biliyor musun? Saçma sapan değersiz taşlara.

Saraya boyamayı keşfettiler. Ve o dönemlerde birçok kişiyi kandırdılar. Günümüzde de simyacılık hala devam ediyor.

Bu hani düğünlere gittiğiniz zaman bazen sahte altın takarlar. Oradaki mevzu yani günümüz simyacıları daha kaliteli altın üretebiliyorlar. O dönemlerde de birçok maddeyi boyayarak rengini değiştirdiler. Hatta şöyle bir şey vardır. Bir maddenin...

Cabir Bin Hanya'nın söylemesidir arkadaşlar. Bir maddenin görüntüsünün değişimi özünün değiştiği anlamına gelmez diyor. Yani bir maddeyi boyarsan o madde altın olmaz diyor. Özünü değiştirmemişsindir diye bir söylentiden bahsediyor.

Peki başka cam üretimi. Gençler bu da çok önemlidir. Cam üretimi içinde şöyle bir şeyden bahsediyorlar. Finikeli denizciler var.

O dönemlerde biliyorsunuz ticaret yollarında bir yerden bir yere gidiyorlar. Bir adaya sığınıyorlar. Fırtınanın çıktığı bir yerde.

Adaya sığındıkları zaman bilmiyorlar etmiyorlar adayı. Aynı zamanda da üşüyorlar. Donmamak için bir çukur kazıyorlar.

Çukur kazdıktan sonra içerisine odunları döşüyorlar. Üstünde taşıdıkları sodaları koyuyorlar ki alev parlamasın. Sağda solda avcılar ne bileyim saldırgan insanlar olabilir. Nereye geldiklerini bilmiyorlar.

En azından kendilerini açığa çıkartmasınlar diye böyle bir sistem yapıyorlar. Cam arkadaşlar sodanın yani silisyonla sodanın karışarak yüksek sıcaklıklarda bir araya gelmesiyle oluşan bir maddedir. Denizciler sabah bir kalkıyorlar orada ilginç bir madde görüyorlar. Gördükleri madde neydi?

Camdı. Bu sayede cam hayatımızın içerisine girmiş oluyor ve o dönemlerde cam işlemeciliğine kadar hala devam ettirdikleri kalıntılarda bulunmaktadır. Peki başka ne var? Kozmetik.

Hocam kozmetik ne demek? Hani bu kadınların gözlerinde sürdükleri sürme var ya ilk kez o dönemlerde keşfediliyor. Hatta Klobopatra'nın kullandığı söyleniyor.

Kol diye bir malzeme var arkadaşlar. Hatta eskideki erkeklerin de birçoğu gözlerine sürme çekiyordu. Öyle bir sistemleri vardı.

Kozmetik kısmının en çok bulunduğu bölge yine aynı şekilde simyada. İlk kez simyada bulunuyor. Daha sonradan günümüze aktarılan malzemeler arasında yer almış oluyor.

Peki hocam bunları bulurken bu adamlar neleri kullandı? Yani neler yaptı dersek şöyle bir şey diyeceğiz. Bu adamlar ilk kez fırınlama yapıyorlar.

Bakın. Yüksek sıcaklıkları çıkartıyorlar birçok kişi. Maddeyi birbirine karıştırmaya, yani özlerini karıştırmayı amaçlıyorlar. Yakma dediğimiz bir işlem yapıyorlar. Özütleme, hani hoş kokulu bitkilerden özünü çekme diyoruz ya, bunu özütleme ekstraksiyon diyeceğiz.

İleride yöntemlerde bahsedeceğim. Başka ne yapıyorlar? Bunlar kavurma dediğimiz bir işlem yapıyorlar. Bakın, kristallendirme çok önemli maddelerden birisi. Tamam mı?

İlk kez kristallendirmeyi o dönemde keşfedildiler. Bir maddeyi yüksek sıcaklığa çıkartıp geri düşündüğünde kristal olarak elde edebildiğini keşfediyorlar. Öğütmeyi keşfediyorlar ve... 98 tane yıldızı açacağımız bir başka bilgi, imbik diye bir şey keşfediyorlar.

İmbik, günümüzdeki damıtma düzeniydir. İmbik sayesinde birçok maddeyi keşfedebiliyorlar. Hani bu özünü çekme olayları falan var, hep bu imbik sayesinde elde edilen maddelerden birisidir.

Başka, hocam bunlar buharlaşma, ağırma, katılaşma gibi maddeler keşfediyor. Kısaca şöyle söyleyeyim aslında, buraya baktığımız zaman ileride karışımlar konusunda işleyeceğim. Fiziksel ayırma yöntemlerinin tamamını bu adamlar keşfediyor. Aklına şu gelsin, senin karşına eğer ki bir cihazla ayırma yöntemi gelirse, bu adamlar keşfedememiştir. Ne gibi?

Santrifüj diyeceğiz ileride. İleride göstereceğim. Elektroliz diyeceğim. Bunları yapamıyorlar.

Bu adamlar basit ayırma yöntemlerinin tamamını kullanabilirler. Bakın basit ayırma yöntemleri. Geriye kalan işin içine bir cihaz ya da elektrikli bir şey girerse bu adamlar keşfedemez. Aklımızda böyle kalsın. Peki hocam, simyacılar tarafından keşfedilmeyen ve sürekli bizim karşımıza çıkartan maddeler var mı?

var. Nedir onlar? Şöyle karşınıza gelebilecek bütün plastiklerin tamamı günümüzde keşfedildi. Yani bunu simyacılar keşfedemedi. Peki hocam bununla birlikte lastik, teflon, bakın bunların hepsi polimerdir.

Yeri geldiğini anlatacağız. Hani teflon tama var ya günümüzde yapılmış. Burası teflon ptfe diye geçer arkadaşlar. Poli tetrafloru etilendir.

Yani bunların tamamı günümüzde keşfedildi. Unutmayın. Plastik, lastik bunlarla alakalı ya da polimerle ilgili bir şey gelirse günümüzde keşfedilir.

Başka? Hocam pil. E zaten pil ne yapıyoruz?

Günümüzde birçok şeyi çalıştırmak için kullanan pil de günümüzde keşfetilir. Simyacılar tarafından değil. Bakın naylon yine aynı şekilde plastik, lastik, tefton ya da naylon.

Hatta bunu çoğu kişi lylon diye tanıyor. O lylonları işte ne yapıyorlar? Günümüzde en çok günümüzde keşfettikleri bir sistem haline geliyor. Deterjan.

Bakın. Bunlar arasında en çok çeldirici olanlardan birisi. Hocam, iyi de sabunlar simya döneminde değil mi?

Evet, sabun simya döneminde ama dikkat edin deterjan kimya döneminde keşfediliyor. Çünkü deterjan 1950'lerden sonra bulunuyor. Sebebi şu, petrol ve türevlerinden elde ediyoruz. Ve bu adam çevreye zararlı bir maddedir arkadaşlar.

Doğada kendinden parçalama zararsız hale gelmiyor. Çevreyi kirleten bir madde olmuş oluyor. Peki, başka PVC. Bakın.

Herhangi bir şeyin önünde bir kısaltma önünde P varsa bu bir poli demektir. Yani bir polimerdir. Bütün polimerleri günümüzde keşfettik. Aklınızda böyle kalsın.

Başka hocam petrol ve türevleri ne dedik 1945'lerden sonra bulundu diyoruz ya. İşte o yüzden petrol türevlerini oraya atmış olacağız. Peki hocam genel olarak bu tabloyu toplayacak olursak.

Bize simya ve kimya arasındaki farkları sorarlarsa en çok neleri getirecekler karşımıza? Birinci olarak şundan bahsediyorum. Bakın simya...

Deneme yanılma yoluna dayanırken kimya bilimsel ve sistematik çalışmalara dayanacak. Simya bir bilim dalı değildir. Bakın bilim dalı değildir ama kimya bir bilim dalıdır. Peki hocam simya teorik temelleri yoktur.

O anda ne gerçekleşiyorsa, içlerinden ne geliyorsa ona göre gider. Ama kimya teorik temellere dayanmak zorundadır. Simyada sistematik bir bilgi birikimi yoktur. Çünkü gizli çalışıyorlar.

Bu adamlar kendilerini öldüreceklerinden şüpheleniyor herkesin. Bu yüzden gizlilik ilkesini asla bozmuyorlar bunlar. Ama kimya sistematik bir bilgi birikimi vardır.

Bulduğun her şeyi makaleler halinde yayınlıyorsun. Yayınlıyorsun ki o çalışmayı başkası da görsün. Aynı şekilde devam ettirebilelim diye. Evet gençler simya ve kimya dediğimiz olay bu. Peki bizim için önemli simyacılar kimler?

Hadi gelin bir de onlardan bahsedelim. Sıra şimdi kime geldi? Kimya bilimine katkı sağlayanlara.

Şimdi simya döneminde çok fazla çalışma oldu. Özellikle Yunanlı filozoflar olsun, İslam zamanındaki özellikle İslam alimleri olsun arkadaşlar. Çok fazla katkı sağlayanlar var.

Peki bunlar kimler ve ne katkı sağladılar dersin? İlk karşımıza kim gelecek? M.P.Docles gelecek. Şimdi M.P.Docles'in şöyle bir özelliği var gençler.

Bu adam evrenin oluşmaya ilgili aşırı orijinal fikirler ortaya atmıştır ve bunlardan en önemlisi şu olacak. Bak. Dedi ki, bakın, bütün nesnelerde de su, hava, toprak ve ateş olmak üzere dört elemen ben oluşmuştur fikrini ilk ortaya atan kişidir gençler.

Dört element kavramını ilk kez kim ortaya attı derse Empedocles diyeceğiz. Tamam mı? Burayı unutmuyoruz. Peki hocam, başka ne gibi kavramlardan bahsetmiştir? Bu adam diyor ki gençler, sevgi ve nefret gibi kavramlar var ya bunu maddeyle ilişkilendiriyor.

Peki nasıl ilişkilendirecek? Dedi ki, bak... Çekme kuvvetleri aslında sevgi göstergesidir dedi. İnsanların birbirini sevmesi de çekme kuvvetleri.

Maddedeki tıpkı çekme kuvvetleri gibidir dedi. Nefret dedi de itme kuvvetlerinden kaynaklanır dedi. Bu yüzden madde ile sevgi ve nefreti birbirine bağlamıştır arkadaşlar.

Böyle değişik bir fikri de olan kişi. Diğerine altın çizelim. Ne dedi bir de? Nefreti de neye benzetti?

İtme kavramlarına bahsetmiş oldu. Benzetmiş oldu daha doğrusu. Peki su saati kullanarak bu adam Havanın da maddi varlığını ortaya koymuştur. Yani o zamana kadar havada herhangi bir şeyden bahsedemiyordu.

Bir varlık olduğundan, bir maddi olduğundan bahsedemiyorlardı. Bundan ilk kez bahseden kim olmuş oldu? Empedokles dediğimiz kişi olmuş oldu.

Peki, buradan sonra kim gelecek arkadaşlar? Aynı şekilde Demokritos geliyor devreye. Demokritos'un çok ilginç bir durumu vardır. Bu adam...

İlk kez atom kavramını ortaya atmıştır. Tartı ilk kez atom kavramını. Hatta nasıl ortaya atıyor biliyor musunuz? Diyor ki bir nesneyi bir maddeyi aldım diyor. Bu maddeyi de önce dedi ben yarıya böldüm dedi.

Sonra yarıya böldüm. Sonra bir daha yarıya. Sonra yarı yarı yarı yarı yarı.

Dedi ki bu sonsuza kadar gidecek mi ya? Bu bir paradoks mu dedi? Hayır dedi. Öyle bir an gelinecek ki dedi. Orada işte bölemeyeceksin dedi.

Bölemediğinde Yunanca'da bölünemez anlamına gelen atomos kelimesini kullandım ve günümüzdeki atom kavramını ilk ortaya atan kişi oldu. Demokritos oldu. Peki ne demiş bu adam başka?

Diyeceğiz ki Yunan filozof maddeni bakın atomlardan oluştuğunu öne süren ilk kişidir. Yani atom kavramını ilk kez bu adam ortaya atmıştır. Peki dediği olay da şuydu.

Atomlar ve boş uzaydan başka var olan hiçbir şey yoktur. Geriye kalan her şey bir görüştür dedi. Yani doğada her şey dedi. Atom ve boş uzaydan ibarettir dedi.

başka herhangi bir şeyin olmadığını söyledi. Her şeyin en küçük parçası olan yani bölünemeyen o parçanın her maddenin içerisinde bulunacağı düşüncesini o ön plana attı. Peki o halde şöyle dedi mi? Her şeyin atomlardan ve boş uzaydan meydana geldiğini öne sürdü bu adam.

Peki atom fikrini ilk ortaya atan simyacı olarak tanınır. Maddenin bölünemeyen en küçük parçasına Yunanca'da bölünemez anlamına gelen... Hangi kelimeyi kullandı bu adam?

Atomos kelimesini kullandı. Maddelerin birbirinden farklı olmasının sebeplerini de şekillerinin ve düzenlenmesinin farklı olmasına bağlamıştır. Peki burada diyeceksiniz ki hocam Empedokles, Demokritos ya da biraz sonra söyleyeceğim Aristo bunlardan soru gelir mi?

ÖSYM bu zamana kadar sormadı. Bir de bunlar Yunanlar ya. Peki Yunanla şu anda sıcak ilişkilerde bulunmuyoruz. Zannetmeyin. Mümkünse mi buradan soru sorar ama sağa sola da belli olmaz.

Yunanları şu anda çok sevmediğimiz için soru gelme olasılığını çok düşük olarak görüyorum. Ama var olduğu için de anlatmak zorundayız. Peki devam edelim. Aristoteles ne dedi? Aristoteles'in de şöyle bir durumu vardı.

Aristoteles'e göre evren, ateş, su, toprak ve hava olmak üzere dört tane temel elementten oluşur dedi. İyi de bunu hocam Empedokles zaten söyleyemediniz. Söyledi zaten Aristoteles Empedokles'in öğrencisidir.

Ve... Bununla kalmadı bir kavramı geliştirdi. Şöyle bir şey yaptı.

Dedi ki bu elementlerin farklı oranlarda birleşmesiyle sıcak, soğuk, ıslak ve kuru olmak üzere 4 farklı özelliğe sahip olduğunu söyledi. Aristotelik'in 4 element kuramı buradan ortaya çıkar. 4 temel elementi şöyle açıklıyor arkadaşlar.

Şöyle bir kutucuk çizin sonra yanına içine başka bir tane daha kare yerleştirin. Aristotelik dedi ki bak dedi. Her şey dedi topraktan gelip geri toprak olur.

Nasıl yani dedi? Bir tarafa toprak yaz. Nereye yazdığının bir önemi yok.

Toprağın tam zıttı nedir? Havadır. Karşıya hava yaz.

İstediğin bir tarafa ateş yaz. Mesela sola ateş yazdık. Karşısına da bunun zıttı ne? Su. Suyu yazdık.

Sonra şöyle bir şey karşımıza çıks��n. Hocam mesela ne gibi? Hava ve su nasıldır? Arkadaşlar ıslaktır değil mi?

Yağmur geliyor aklıma. Hocam burası ıslak olsun dedik. Peki ıslan tam zıttı ne?

Kuru. O zaman tam karşına geçeyim. Ateş ve hava. Ne olur arkadaşlar?

Sıcak hava deriz değil mi? O zaman buraya sıcak kavramı geldi. Sıcak. Sıcağın tam zıttı ne? Soğuk.

O zaman şuraya da soğuk kavramı karşımıza geldi. Ve Aristos şunu söyledi. Dedi ki bak kuru ve sıcak.

Ne demek yani? Kuru ve sıcak özelliğe sahip bir şey görürsen bu bir ateş elementidir dedi. Buraya ne getirdi arkadaşlar? Ateş elementi. Yani kuru ve sıcak olan her şey ateştir dedi.

Devam etti arkadaşlar. Kuru ve soğuk. olan her şey toprak elementidir dedi. Kuru ve soğuk olan her şey toprak elementidir dedi.

O zaman buraya ne diyecekmişim? Toprak element şeklinde göstermiş oldu. Başka ne dedi? Mesela ıslak ve soğuk özelliğe sahip olan bir şey görürsen bu bir su elementidir dedi. Su.

Mesela biz bazen tepkime görüyoruz da tepkiminin altında K görüyoruz katı demek. S diyoruz sıvı demek. Veya da G diyoruz gaz demek ya. Burada mesela diyelim ki S gördün ya da su da ibaresi gördün.

Bu bir su elementine ait. Ya da K ifadesini gördün. Bu bir toprak elementinin bir üyesi olduğunu söylemiş olacağız. Başka, hocam bak ıslak ve sıcak bir şey gördüm de de bu hava elementinin özelliğidir demiş oldu. Burası test kitaplarında bazen çıkabiliyor ya da denemelerde çıkabiliyor.

Aristotelian 4 element kavramı. Bunlardan bazılarını eksik bırakıyorlar. X, Y, Z diyorlar.

Yerlerine neler getirebilirdir diyor. Ya da bir tane bir tepkime veriyor. Diyor ki bu tepkimedeki maddelerin sınıflandırılması nasıldır? Unutmayın o dönemde 4 tane element vardı sadece.

Ateş, toprak, su ve hava başka bir şey yoktu. Olmayınca sadece bu 4'ün üzerinden işlemeye başladık. Peki.

Şimdi Yunanlardan bahsettik. Biraz da bizim Müslümanlardan bahsedelim. Bunlar kimler?

Şimdi buradaki yazımız Cabirbin Hayyan İnanılmaz önemli bir kişidir. İnanılmaz önemli. Nedeni şu arkadaşlar. Şimdi simya çok ilginç bir öğretiydi. Avrupalar tarafından simyacılar simyacılık daha doğrusu yasaklanmıştı.

Sebebi şuydu. Onların şeytan çağırmak istediğini ve bunların bir şekilde Ölümsüzleşmek istediğini bildikleri için kilise bunları yasakladı. Hatta çok büyük ve çok ağır cezalara çarptırdı. Çoğu zaten yer altına inmek zorunda kaldı. Bu öğretileri gizli bir şekilde yapmaya başladılar.

O dönemlerde de özellikle Müslümanlarda böyle bir yasak yoktu. Yasak olmayınca Müslümanlar aşırı bir şekilde bu öğretilerin üzerine gitmeye başladılar ve çok önemli kişiler yetiştirdiler. Bunlardan en babası Cabi bin Hayyat. Burası arkadaşlar çok önemli. Sebebi şu Avrupalılar tarafından Gabber lakabıyla tanınır.

Yani kimyacı derler. Bu adam kimyanın babası diye tanınır. Özellikle en çok sorduğunuz şey Hocam kimyanın mı simyanın mı hangisi?

Birincisi şunu söyleyeyim. Ölsemiye sana bu farkı sormaz. Cabir Bin Hayyan kimyanın mı babası da simyanın mı babası? Böyle bir şey sorma zaten Ölsemiye sana.

Bu adam kimyanın babası diye tanınır. Sebebi şudur. Tarihte ilk kez davur tarih kuran bir kişidir bu.

Okunması da şöyledir arkadaşlar. Cabir bin Hayyan, Arapça'da bin oğlu demektir arkadaşlar. Cabir bin Hayyan deyince, Cabir'in oğlu Hayyan şeklinde geçer.

Ve bunun babası da aynı şekilde, özellikle tıp ve izacılık alanında da çok uğraşmıştır. Aynı şekilde Cabir de. Ama Cabir'in kimyaya kattığı maddeler, inanılmaz maddeler oluyor arkadaşlar. Yani bu adama simyacı demeye utanıyoruz neredeyse. O kadar çok kimyevi malzemeler buluyor.

Peki nedir hocam bu? Kimdir? Bir tanıyalım. Cabir, bakın, ilk kimya laboratuvarını kurarak doğadaki maddeleri saf elemente çevirmeyi başarmıştır arkadaşlar. İlk laboratuvarı kuruyor.

Çok önemli bir şahsiyet. Bu adam, maddenin en küçük parçası olan atomdan çok yoğun bir enerji olduğunu inanmıştır. E neyi değiştirecek ki o? Hani dedik ya atom parçalanamaz diye.

Atomun parçalanabileceği ve içerisinde çok daha güçlü enerjiye sahip yeni parçacıklar olacağı Düşüncesini ilk kez ortaya atan adamdır. Tabi ki atom günümüzde parçalandı da o dönemde parçalamak imkansızdı. Ama bu düşünceyi ilk hakim olan kişilerden birisidir Cabir. Sonra arkadaşlar günümüzde kullanılan laboratuvar araç ve gelişlerinin bir çoğunu keşfetmiştir. Kimdir arkadaşlar neleri buldu?

Bakın en önemlisi şu. İmbik yöntemini keşfetti. İmbik günümüzdeki damıtma düzenidir. İlk damıtma düzenini bulan kişi Cabir'dir arkadaşlar. İmbik yöntemini buluyor.

Daha sonra günümüzde kullandığınız bakın. Kezap, tuz ruhu, zatçağı gibi en sık kullanılan asit türleridir gençler. Bunları keşfettim. Başka ne yaptı hocam dersek? Asetik asit, arsenik tuzu ya da kral suyu gibi bir karışımı keşfetti.

Kral suyu şöyle bir şey. Altın ileride öğreteceğim. Soy bir metaldir. Yani altın hiçbir şeyle tepkime vermez.

Zaten bu yüzden çok değerli. Hani oksitlenmesinin şunun bulunduğunu asla göremezsin altın. Altını hocam ben hidrokülerik asitin içine alsam. hiçbir şey olmaz. Süfriye atayım hiçbir şey olmaz.

Kezap dökeyim hiçbir şey olmaz. Altın soy metal olduğu için hiçbir şey tepkime vermiyor. Ancak bu adam öyle bir madde keşfetti ki 3 bir midrikolirik asitle birbirinin nitrik asiti bir araya getirerek bir karışım elde etti.

Elde ettiği karışımın adı kral suydu. Sebebi şuydu rivayete göre o dönemde hani biliyorsunuz krallıklar feodaliteler var. Savaşlar sırasında bir tane krallığı yıktıkları zaman o kralın özellikle halkının önünde krala ait olan biliyorsun tacıdır, mührüdür, yüzüdür.

Bunların hepsini kral suyunun içerisine atarak yok ediyorlardı. Çünkü bir krallığın sembolüdür arkadaşlar. Tacı ya da mührü olsun ya da yüzükleri olsun bunlar sembolleridir. O sembollerin hepsini bütün halkın önünde eritiyorlar.

Yani yok ediyorlar. Diyorlar ki bunu artık tarih sahnesinden kaldırdık. Artık yeni kralınız benim. Yani bana itaat edeceksiniz diyen kişiler de.

Bu yüzden de buna kral suyu adını verdiklerini söylüyorlar. Peki hocam. Bana mesela sorularda geldi. Cabir ne diye soracaklar derse sana birkaç tane özelliğini verirler. Bir der ki bak en sık karşına çıkacak imbik yöntemini buldu.

Kral suyunu keşfetti. Arsenik tozunu buldu. Derse laps diye işaretliyorsun.

Nedir? Sen bana Cabir Bin Hayyan'dan bahsediyorsun diyebilirsin. Ve bu adam kim diye tanımıyormuş?

Tekrar söyleyeyim. Hocam simyanın babası kimyanın babası. Bu ayrımı yapmayacaklar.

Direkt kimyanın babası diye biliyorsunuz. Bu yeterli olmuş oluyor bize. Peki başka.

Ebu Bekir Errazi. Şimdi bu arada birçok kişi adamın ismini Razi diye tanıyor. Razi değil arkadaşlar. İran'da, Tahran'da bir şehirdir Razi.

Rey daha doğrusu. Rey'den gelme. Reyla olarak isimlendirir. Er de erkek kişi oldu.

Hani cenazelere gittiğinizde duymuşsunuz. Er kişi adına diye. Er erkeklere verilen bir ünvandır orada. Reyli, Bekir şeklinde geçiriyor. Yani...

Burası Ebu Baba ünvanı şekline geçirir. Baba Bekir şekline gelir. Re'li Baba Bekir olarak isimlendirilir. Errazi için çok ilginç söylentiler var.

İlk önce bir bahsedeyim ondan sonra isminde bahsedeyim. Yani razı için bahsedilenlerden birazcık size aktarım yapmaya çalışacağım. Bu adam kimya bilgisinin genellikle tıp alanında kullanılıyor. Ki zaten öğrencilerinden birisinin adını çok sık duymuşsunuzdur. İbn-i Sina.

İbn-i Sina razı bir öğrencisidir arkadaşlar. Hatta... Razi'nin bulduğu her şeyi kullanmış sadece aralardaki boşlukları doldurduğunu söylüyorlar. İbn-i Sina'dan çok daha bilgili bir kişi olduğunu söylüyor.

Peki neden ön plana gelmedi biraz da ondan bahsedelim. Maddelerle ilgili sınıflandırma yapıyor bu adam. Gene aynı şekilde.

Kroze, fırın gibi deney araç gereçlerini kullanıyor. Bakın ilk kez yavaş yavaş deney araç gereçlerine geçildi. Bundan öncekilerde hiç böyle bir şey yoktu. Artık deneysel araç gereçler ön plana gelmeye başladı. Kostik sodayı, gliserini keşfeden kişidir bu adam.

Alkolü... İlk kez arkadaşlar bir ameliyat sırasında kullanıyor. Antiseptik yani mikrop öldürücü olarak kullanıyor.

Alkolü ilk kez mikrop öldürücü olarak kullandı. Daha sonra karıncalardan damıtma yoluyla formik asit elde ediyor. Şimdi küçükken bazılarınız yapmıştır. Karınca dövüştürenleriniz var mı bilmiyorum.

Küçükken bu karıncaların kafalarına böyle üst üste vurdurduğunuz zaman karıncalar birbirini ısırır. Bazen senin bu tırnağının arasında ısırır. Tırnağının arasında ısırırsa deli gibi kaşınır burası. Kaşınma sebebi karıncaların ağzında formik asit salgısı vardır. O salgıyı sana bırakırsa burası kaşınmaya başlar işte.

Bu karıncalarda çok ilginç bir şey yapıyor arkadaşlar. Karıncaların hepsini dolduruyor. Bir imbik yani damıtma düzeyinin içine atıyor.

Karıncaları damıtıyor bu adam. Karıncaları damıtarak karıncaların ağzından formik asit salgısını keşfediyor. Ve ilk kez karınca asitini ortaya çıkartan kişi olarak bilinir.

Başka nerede var karınca asiti? Şey bilirsiniz, ısırgan otlarınızla kolunuz bacağınız değdiği zaman böyle kabarır ya bir anda. Isırgan otlarının üzerinde çok ince kılcağı tüyler vardır.

O tüyler tenizle değdiği zaman denizin altına bir anda formikasit salgısı bırakır. O kaşındıran şey formikasit salgısıdır. Ve razı ile ilgili şöyle bir durum da söz konusu oluyor.

Razının değişti olduğunu söylüyorlar arkadaşlar. Ve bununla ilgili ciddi mesela birçok profesörün uzun uzun makaleleri var. Net olarak yazıtlarında buluyorlar.

Razli'nin deist olduğunu söylüyorlar ama İran'da dıştan olmamış ya da idam edilmemiş bir adamdır deist olmasına rağmen. Çünkü çok önde gelen bir tıp bilgisi vardı. Ciddi anlamda hastalıkları tedavi ettiğini söylüyorlar. Ve baya bir iyileştirmeye sebep olmuş. Ve adamın çalışmalarının her şeyini bu adamdan sonra İbn-i Sina alıyor.

Ama bu adam muhtemelen deist olduğu için İbn-i Sina'yı daha fazla ön plana getirmiş de olabilirler. Sahneyi bilmiyorum. Razi'yi araştırın isterseniz. Çok ilginç bilgiler bulabilirsiniz. Razi ile de ilgili.

Peki hoca, kimya bilimine katkı sağlayanları buldum. Simyadan kimyaya geçeceğiz ve iki tane çok önemli kişimiz var. Anthony Louisier ve Robert Boyle. Hadi gelin bir de şimdi bunları inceleyelim. Şimdi geldik iki tane önemli kişimize.

Yani Robert Boyle ve Anthony Louisier'a. Oraya gelmeden önce bir tane de bir ek bilgi vermek istiyorum. Normalde Fenlistit müfredatında bulunup Anadolu Lisesi'nde olmayan... Ama bazen test kitaplarında da karşınıza çıkan''Aa hocam biz bunu görmedik''dediğinizde iki tane bilgi vereceğim.

Hocam peki YKS'de sorulma ihtimali var mı? Buranın YKS'de yok. Şu ek bilgi yazan yerin yok. Ama karşınıza bazen denemelerde gelebiliyor diye ufak bir bahsetme yapacağım.

Bu bahsetmelerden bir tanesi şu. Becker dediğimiz bir adam var arkadaşlar. Bu ateş elementinin yanma olayında kaçıp giden bir şey olduğunu nöne sürmüş. Ve buna da filoji istihdam demiş.

Yani diyor ki... Yanabilen her şeyin bir ruhu vardır. Buna da ateş ruhu olarak filojistan diyor.

Eğer ki bir şeyin içerisinde filojistan varsa o madde yanar. Eğer ki yoksa yanmaz. Çünkü o dönemlerde yanmanın nasıl açıklanacağını bilmiyorlardı. Neden kaynaklı olduğunu da bilmiyorlardı. Bu yüzden diyordu ki herhangi bir maddenin içinde ruh var.

Yanarsa çıkan dumana ruh olduğunu ve bu ruha da filojistan ruhu olduğunu söylüyorlar. Eğer ki bir maddeyi yakamazsan mesela demiri ateşe tuttuğun zaman yakamıyordun o dönemde. oksitlenmeyi yanlı olarak tanımıyorlardı. Bu yüzden demiri ateşe tuttuğunda yanıyor mu? Yanmıyor.

O zaman bunda filojistan yok diyordu. Ama tahtayı ateşe tuttuğunda yanıyor o zaman içerisinde filojistan var diye bahsetmiş oluyorlardı. Daha sonralarında Van Helmond var.

Van Helmond. Bunu şöyle düşünebilirsiniz arkadaşlar. Bir terazi kefelerine koyuyor gibi düşünün. Bu deneylerinde ilk kez terazi kullanmıştır.

Bakın cümleme dikkat edin. Bu adam teraziyi bulmuştur demiyorum. İlk kez deneylerde teraziyi kullanmıştır diyorum.

Terazi'yi ilk kullanan kişi Van Helmond'dır. Aklınıza böyle getirilebilirsiniz. İki kefeli gibi düşünüp Van Helmond gibi anımsatılabilirsiniz.

Daha sonra Presti ve Schalemann yaptığı çalışmalar sonucunda ilk kez oksijen elementi... ...keşif etmiştir. Hocam niye önemli ki oksijen? Çünkü yanma olayının gerçekleştiren madde nedir? Oksijendir.

Herhangi bir maddenin oksijenle tepkime girmesine ben ne diyordum? Yanma tepkimesi diyordum. O yüzden önemli.

Şimdi gelelim iki tane önemli kişimize. Buradan önce bahsettiklerim simyadan kimyaya geçişlerden. Bu adam simyadan kimyaya geçişin öncüleri ama simyacı değiller bunlar. Bunlar artık kimyacılar. Çünkü bu adamlar bilimsel metotları kullanmışlar.

Ve... bize kanunlarla maddeler ortaya sunmuşlardır. O yüzden çok önemli.

Peki ilk kimden bahsedeceğiz? Robert Boyle'den bahsedeceğim. Bu adam havanın sıkıştırılabilir olduğunu ve yanlı olayındaki rolünden bahsetmiş.

Yani havanın sıkıştırılabilir bir madde olduğundan bahsediyor ve yanlı olayında da kullanılabildiğinden bahsediyor. Bu adamın en önemli olayı şu cümlesidir arkadaşlar. Cümlesinde der ki, bilinen hiçbir yöntemle kendisinden daha basit madde...

maddeleri ayrışamayan saf madde element denir. İnanılmaz büyük bir tanımlamadır gençler. Neden?

Çünkü bu tanımlamayla ilk kez kimyasal bileşikler ve karışımlar arasındaki farkı göstermiş. Bakın kelime çok önemli. Diyor ki bildiğin hiçbir yöntemle eğer ki bir maddeyi daha basit maddeleri ayrıştıramıyorsan bu saf maddeye element diyebilirsin diyor.

Artık element olduğunu keşfediyor ve bir tanımlama yapıyor. Bu yüzden Robert Boyle simyadan kimyaya geçişin... öncüsüdür. Tamam mı? Buraya dikkat edelim.

Devam ettik. Kimya ve fizik alanında birçok eser ortaya koyuyor ve bu eserlerin hepsine kuşkucu kimyagerde bir kitabı var arkadaşlar. Bu kitabın içerisinde topluyor. Yaptığı bütün çalışmalarını bu kitabın içerisinde toplamış oluyor. Böylelikle teorik veriler oluşturuyor ve gelecek nesneleri aktarmaya çalışıyor.

Boyle ve Hook diye bir adam var. Bu adam arkadaşlar vakım pompasını geliştiriyor bir de. İleride göreceğiz. Robert Boyle'un bir yasası var arkadaşlar. Bulduğumuz yasa Boyle-Moriohette yasası olarak geçecek.

Bu yüzden önemli kişilerden bir tanesidir. Yani bilmem gereken şey neymiş? İlk defa elementler ve karışımlar arasındaki farkı ortaya koyuyor ve Boyle-Moriohette yasasını ortaya çıkartmış oluyor.

Yani bir yasa buluyor. Peki, diğeri kim? Anthony Loeweser. Anthony Loeweser neler yaptı? Şimdi bu adam çok önemli bir adam.

Neden önemli? Bu adamın bir tanımı var. Yani bir cümlesi var. Modern kimyanın öncüsü diyoruz biz buna. Bu adam bir deney yapıyor gençler.

Yaptığı deney de şu. Kala elementini alıyor. Bir tane kapalı bir cam fanusu alıyor.

İçerisine koyuyor. Şimdi yaptığı deneyde ilk önce kalayı bir tartıyor. Sallıyorum 10 gram çıktı.

Fanusu tartıyor. O da 10 gram çıktı. İkisini bir araya koyuyor ve ağzını kapatıyor. Tartıyor. Tarttığında 20 gram görüyor.

Buraya kadar sıkıntı yok. Sonra cam fanusu ısıtmaya başlıyor. Isıtınca kala elementinin beyazı bir külü bıraktı.

ve kala elementinin orada azaldığını gözde görüyor. Cam fanusunun ağzı kapalı bir şekildeyken gidiyor tartıyor. Fanusu hala 20 gram. Bir sıkıntı yok yani şu anda. Bir şey değişmedi ama aşağıda kalayın kütlesinin azaldığını net gördü gözleriyle gördü anlamı ama tartımda aynı oldu.

Kapağı açtı tekrar tarttı. Ho ba! Kütle azaldı. Kütle kaç oldu? Sağlıyorum 12 gram, 11 grama düştü.

9 gram kayıp yaşadı. Bir dakika dedi ya nasıl yani dedi. Kapağı kapalı iken kayıp yok. kapı açınca bir kayıp oldu dedi. O zaman ben bir şey keşfettim dedi.

Dedi ki, kütle her zaman için korunur. Yoktan var, vardan yok edemezsin. Sadece form değiştirsin. Dediler ki, nasıl bir form değiştirdi?

Orada ilk önce katıydı ya dedi, ben bunu ısıttım dedi. Isıttıktan sonra gaza döndü. Yalnız gazında bir kütlesi var dedi.

Bu yüzden kap kapalı iken ben kütle kaybını gözlemleyemedim dedi. Ama kabın kapağını açtığın zaman gaz uçtuğu için kütle kaybını ancak öyle gördüm dedi. O zaman dedi, ben bununla ilgili bir yasa söylerim dedi. Bu yasaya da verdiği isim neydi? Kütlenin korunumu kanunu.

Bu adam bir kanun buluyor arkadaşlar. Bulduğu kanun neymiş? Kütlenin korunumu kanunuymuş. Ve bu adamın ikinci bir yaptığı olay da şu. Oksijen elementinin havada bulunduğundan bahsediyor.

Ve özellikle diyor ki yanmaya neden olan bir gazdır. Günümüzdeki yanma olayını kim açıkladı derlerse sen diyeceksin ki Anthony Loewizer açıkladı. Tamam mı?

Yanma olayının nasıl gerçekleştiğini ilk kez söyleyen adam kimmiş? Anthony Loews'irmiş. Bu nedenle bu adam yaptığı olayda şöyle bir şey söylüyor. Yanan maddeyle oksijen birleşerek oksitleri oluşturur diyor. O kalan kısım var ya diyor beyaz olan diyor.

Metalin oksitidir diyor. Bu yüzden günümüzdeki yanma olayını en çarpıcı şekilde açıklayan adam Anthony Loews'irdir. Ve çok önemli bir bilim insanıdır.

Fransız bir adamdır arkadaşlar. Fransız ihtilalinden önce vergi toplam... vergi toplayıcılığı görevindeydi. Bu adam o kadar önünde gelen bir kişi ki arkadaşlar. Hatta bu adam vergi toplayıcılığı görevine atandıktan sonra Fransa'ya ilk kez metrik sistemi bulan adam oluyor.

Arkadaşlar ölçü birimi getiriyor Fransa'ya. Muazzam deneyler yapmaya başlıyor. Dönemin önünde gelen zengin bir tane adamın da kızıyla evleniyor.

O zengin adam da tabii ki iktidar yanlısı bir adam oluyor. Bu adam... Bütçe olarak çok geniş bir bütçeye sahip olduğu için muazzam deneyler yapıyor, inanılmaz şeyler keşfediyor arkadaşlar. Fransa bilim akademilerini kurmaya başlıyor ve öğrenciler yetiştiriyor.

İnanılmaz önüne gelen bir bilim insanı. Ve bu adamın hazin bir de ölüm sonucu var arkadaşlar. Biliyorsunuz Fransa'da ihtilal yaşanıyor. İhtilal yaşandıktan sonra, Fransız ihtilali sonrasında vergi toplayıcılığı görevinde olan Loewizer'ı alıyorlar.

Loewizer'ı o zamanki yargıç yargılıyor, diyor ki idam cezası. Diyorlar ki Loizer'dan mı bahsediyorsunuz? Adamın bulduğu şeyi sayfalarca geç yetmiyor arkadaşlar.

Muazzam bir bilim insanı. Ve bu adamın vergi toplayıcılığı görevinde olduğu işini idam ettirmeye karar veriyor. Ülke şaşkına dönüyor. Herkes diyor ki Love User mu diyorlar.

Diyor ki yanlı olayını bulan Love User'dan mı bahsediyorsunuz? Kütlenin konumunu kanunu keşfeden Love User mı? Aynen diyorlar o Love User'dan bahsediliyor. Love User idama giderken ilginç bir olay yaşanıyor arkadaşlar. Love User'ı alıyorlar biliyorsunuz.

idamda sırası gelmesi için bekliyorlar. Öndekini götürüyorlar, kelliği uçuruyorlar. Fransa'da giyotinli idam var arkadaşlar o dönemde. Lavajur'un idama gitmeden önce bir kitap okuduğu söyleniyor.

Hatta kitap okurken, ilginçtir, Lavajur'un sırası geldiğinde kitabın arasına ayraç koyduğunu ve kitabını öyle bıraktığını söylüyorlar. Ölüme giderken bile adam bir bilim yapmak istiyor. Yaptığı olan şu, yanındaki çalışana diyor ki, bak diyor, insan beni diyor, Öldükten sonra yaşamsal faaliyetlerini devam ettiriyor mu? Ettirmiyor mu?

Bunu görelim en azından diyor. Diyor ki kafam gözlemden uçtuktan sonra yere düştüğünde gözlerime iyi bak diyor. Eğer ki gözlerimi iki kez kırparsam diyor. Kafa diyor vücuttan ayrıldıktan sonra bile hala diyor yaşamsal faaliyetleri devam ettirebiliyor. Hala düşünebiliyor diyor.

Adam ölürken bile arkadaşlar çok ilginçtir. Gerçekten bu şekilde bilimi düşünen bir adam. Bilimi düşünen bir adamı idam sehpasına götürüyorlar, giyotine koyuyorlar ve kafası gerçekten gidiyor.

Orada çeşitli söylentiler var. Hani öldükten sonra kırptı, kırpmadı, herkes kırptığından bahsediyor. Ama söylenti, tabii ki gerçek bir delil yok burayla ilgili. Sadece söylentilerden ibaret. İşte acı tarafını söyleyeyim ben size sadece.

Bir bilim insanı saçma bir taht kavgası yüzünden idam ediliyor ve... Oradaki herkesin söylediği, hatta Lavajuzer'dan sonra gelen bilim insanlarının da söylediği şey, hatta diyorlar ki Fransa yeniden kuruladabilir, yıkıladabilir diyor. Ama Lavajuzer gibi bir kişinin gelmesi belki 100 seneden bile fazla sürebilir diyorlar. Çünkü Fransa'nın her şeyini değiştiriyor arkadaşlar.

Fransa'yı savaşlarda öne geçiren buluşlar buluyor. Ciddi anlamda askeri mühimmatları da geliştirmiş oluyor. Barut teknolojisini ilerletmiş oluyor ve...

Saçma bir taht kavgası yüzünden kellesi uçuruluyor. Daha sonralarında tabii ki Lavizer'ı idam ettiren yargıçı Fransız ihtilalinden sonra hükümet sistemi değiştikten sonra tekrar yargılıyorlar. İade-i itibar diye o yargıçı da idam ediyorlar. Ama tabii ki Lavizer'ın kafası geri yerine gelmiyor. Maalesef böyle acıklı bir durumu da var.

Evet gençler şimdi ilk bölümümüzü yani birinci bölümümüzü bitirdik. Birinci bölümümüzü bitirdiğimizde ilk yapacağımız olay gene aynı şekilde bakın söylüyorum. Video defterinin içerisinde sorular var.

Her bölümü bitirdikten sonra, yani kazanım sonrasında yer alan. Bundan sonraki gelecek videomuzda o yer alıyor. Bazen soruyorsunuz hocam, soru bankası mı, video defter notundan mı çözüyoruz?

Video defter notundan çözüyoruz. Sizden istediğim olan şu olacak, bir sonraki videoyu izlemeden önce, öncelikle soruları senin kendi çözmen, daha sonradan da beni dinlemen. Soruları anlatırken de bilgi veriyorum, o yüzden soruları dinlemenin de çok büyük bir faydası olacak sana. O yüzden ne yapıyoruz arkadaşlar?

Tam gaz devam ediyoruz. Sorularda görüşmek üzere, hoşçakalın.