Hadi seni aydınlatayım. Of, thousand time. Bir, iki, üç, dört.
Geniş zaman dilimi, genel dilim, şu an anlatır dilim. Dört tane derinliği var. Tamam mı? Birincisi simple. İkincisi continuous.
Üçüncüsü perfect. Dördüncüsü perfect. Yok. Anlatacağım.
İkincisi pastime. Üçüncüsü, feature time. Kaç tane zaman var İngilizce'de? 12 tane. Tense var.
Kaç tane zaman dilimi var gerçekte? 3 tane. Asıl kaç tane?
2 tane. Present ile feature bitişik, birleşik cümle birleştirmede. Past hafızamda kaldığı kadarıyla present ile feature beraber demiştik ilk açılımını yaparken. zamanları anlatırken.
Bak, present simple'ı öğrendin. Bu geniş zamanda. Dedi ki özne o işi yapar dedi. Present 2, present continuous, hani present time hangi zaman dediğimi şu anı geneli anlatır.
Doğru mu? Present time. Şunlar şu anı geneli anlatır. Present, simple, tense. Simple, present, tense.
Üç tane time var, on iki tane tense var. Time, içinde bulunan zaman ilimidir. Büyük çapkadır.
Tense, altlarındaki detay çekimlerdir. Tamam şu an ama, alışkanlığımı mı anlatayım sana? Şu an ama, şu anda ne yaptığımı mı söyleyeyim sana?
Şu an ama, şu ana kadar, geçmişten beri ne yaptığımı mı söyleyeyim sana? Şu an ama... Şu anda yapıyor olduğum işi ne kadar süredir yaptığımı mı anlatayım sana? Şu an.
Present simple tense. Simple present tense. Özne o işi yapar der.
Present continuous tense. Özne o işi şu anda yapıyor der. Tam da şu anda yapıyor der.
Ya da şu sıralar der. Bugünlerde der. Tamam mı?
Yapar dediği şey genel. Alışkanlık, rutin. Doğru mu? Doğa kanunu, değişmeyen gerçekler, bilimsel gerçekler gibi düşün. Present simple'dan bahsediyorum.
Özne o işi yapar. Present simple, özne şu anda yapıyor. Perfect var dedim.
Perfect simple, perfect continuous. Bak, simple, continuous değil miydi? Bir de perfect, simple, perfect, continuous.
Yine aynı şey. Bende misin? Tamam. Tamam.
Perfect ne demek? Süreç demek. Zamana yaklaşırken. Perfect demek. süreç demek.
Evveliyatından beri şu kadar süredir mantığıdır demek. Yoksa şu perfectleri kaldırdım. Ne kaldı elimde? 1 ile 2 kaldı. 1 ile 2 zaten var.
Niye bir tane daha 3-4 diye 1 ile 2'yi çıkarayım? İşin içine neyi ekledim? Perfect. Sürece ekledim.
Ne yaptım? Süreci kaldırdım. 3 ile 4'e gerek kalmadı. Ne yaptım?
Sürece ekledim. Süreç, süreç, süreç. Birinci derinlik özne o işi yapar demişti ya. İkinci derinlik özne şu anda o işi yapıyor diyor. Dördüncü derinlik de özne şu anda o işi yapıyor diyor.
İkiyle dördüncü Türkçe karşılığı aynı. Şu anda o işi yapıyor diyor ama şu kadar süredir diyor. Sadece ve sadece bu detayı vermek için dördüncü derinlik var. Aslında dört...
İkinin detayı. Dört. İkinin detayı. Dört ikinin altında. Yani özne yapıyorsa zaten yapıyor dediğim bir tense var.
Ama perfect olarak anlatıyor. Bir süreç dahilinde yapıyor. Şu kadar süredir vurgusu var.
Doğrudan ya da dolaylı. Okey. Perfect simple ne diyor? Bambaşka bir şey söylüyor. Burayla hiç alakası yok.
Özne o işi yaptı. Özne o işi... yapmış diyor arkadaşım. Perfect simple. Özne o işi yaptı.
Özne o işi yapmış. Detay ne? Şu an itibariyle şu kadar kes, şu kadarını falan gibi konuşuyor. Bu da şu an itibariyle şu kadar süredir yapıyor diyor. Dört.
İkinin detayını. Bu yaptı yapmış diyor. Bu da yapıyor, yapmakta diyor.
Devam ettiğini söylüyor. Geçmişte başladı hala bitmedi diyor. 4. 3 ne diyor? İşin bitmiş kısmıyla. Şu an itibariyle devam eden o süreç var ya.
Biten yapılan işler bunlar diyor 3. Geniş zaman, şimdiki zaman, şimdiki geçmiş zaman. Şimdiki geçmiş zaman, şimdiki zamanın süreçsel açıdan yaklaşımı. Tek görevi var.
Present time'ın bir past'ını alırsan ne yaparsın biliyor musun? Senin gerçek cümlen present simple mu? Bir past'ını al, past simple.
Senin gerçek cümlen ben 10 yıldır Japonya'da yaşıyorum mu? Bir past'ını al, past perfect simple. Bir pastin almak böyle oluyor.
Ben daha sana yapısını yazmadım buraya. Mantığını vermeye çalışıyorum. Present simple'ın yapısı fiilin birinci hali ya da es hali değil miydi? Bir pastin al. O zaman past simple yani present birin bir geriden konuşmam.
Bir pastin almak past bir. Verb 2 yapmak. Present dört.
Present perfect continuous. Have, has been, verb ing değil miydi? Bir pastin al. Had been verb ing. İfe böyle yazacaksın bundan.
Hayali durumlarda wish clause'lar da var. Keşke, keşke. Gerçek değil ki. Keşke. Gerçek değil.
Gerçek ne? Bir pastan alacaksın. O yüzden wish clause'larla, hayali cümlelerle şu zamanı bilim kullan.
Bunları hiçbir yerinde kullanamazsın. Şunlara bak. Çünkü bir pastan alarak yazmak zorundasın.
Keşke diyorsun. Gerçek değil ki o cümle. Şunlardan biriyle yazarsın.
Başka hiçbir şeyle yazamazsın. If-close'ları da bunlarla yazarsın. Başka hiçbir şeyle yazamazsın. Hayali cümleleri. Hiçbir şey görmeseydim.
Tamam. Seni şu anda gördün mü? Gördüm. Şu anda gördün mü? Gördüm.
Seni görmeseydim. Nasıl diyeceğim? Didn't see.
Şu anda I see. I wish. I wish.
I didn't see you. If'le kullanılır mı? If-close'ı istediniz ya.
Tamam da. Eğer seni görmeseydim demiyorum ki. Keşke diyorum.
If I didn't see you. Eğer seni görmeseydim. I wish I didn't see you. Keşke seni görmeseydim.
Seni gördüm. Keşke görmeseydim. Pişmanım. Üzüldüm.
Olmadı. Yanlış gibi. Alright? Past simple ne diyor?
Past ish. Özne o işi. Şunu da söyleyelim. Present time şu anı genele anlatıyor ya. Past time geçmişi anlatır.
X noktası vurgular. Geçmişte bir X noktan yoksa sen past time'da değilsin. Sen şuradasın. Çok önemli bir cümle.
Geçmişte bir X noktan yoksa... Ne zaman sorusunun cevabı yoksa sen bunların hiçbirisini kullanamazsın o cümleye. Şuralardasındır muhtemelen. Yaptı dediğin iş x noktası tanımlı değilse sen bununla yazmalısın.
Çünkü burada da yaptılar. Anladık mı? Tell simple. Özne o işi yaptı. Detayı ne?
Geçmişte x noktasında üzerinde. Sen buna yesterday... Morning, yesterday at 2pm diyebilirsin. Last night, last year, last weekend diyebilirsin. Two hours ago diyebilirsin.
In 1999 diyebilirsin. M.Ö. M.Ö.
diyebilirsin. Ünlü yaşamış, olmuş kişilerden bahsedebilirsin. Dünyanın gidişatına yön vermiş olaylardan.
Sana ben pastime'ı nasıl anlattım? Hafızamda kaldığı kadarıyla, kayıtlara geçtiği kadarıyla dedim. Bir refere edebilecek bir nokta vurgulayabilirsin. Tam nokta atışı saatte verebilirsin.
İkinci Dünya Savaşı da verebilirsin. 10 yıl sürdü, olsun. Tarihte bir nokta değil mi? Rönesans bir dönemde olsa, Rönesans oldu, sanayi devrimi oldu, pandemi oldu, deprem oldu. Bunların hepsi ilk noktası.
İsterse 800 yıl sırasını. Bitti. Geçmişte başlamış, bitmiş dönemler de X noktasıdır.
Geçmişte başladı 1500 asırlı bitti X noktasıdır. Buz devri. Bitti.
Orta çağ, yeni çağ, yakın çağ. Bitti. Noktadır bunlar.
Noktanın saat iki buçuk olması gerekmiyor yani. O zaman Japonya'da yaşıyordur derdim. Ayvazlı'yla ilgili mi? Yaşıyordur ama refere et bunu.
Geçmişe bir refere et. Tek başına tam I was living doğru. 5 yıl önce.
Seninle tanıştığımda Japonya'da yaşıyordum. İşte bu destek alıyorsun yandan. Evet, evet, evet.
When I met you. Aynen öyle. Dedim ki bak ben 15 yıldır yaşıyorum. Yok, yok. Seninle tanıştığımda 15 yıldır yaşıyordum dersen.
When I met you, 15 yıldır yaşıyordum. Bak burada yaşıyorum dememiş miydin? Ekrana bak. Şu kadar süredir yaşıyorum demek için bunu kullanmadın mı?
Biz hangi zaman dilimindeyiz şu anda? O zaman şuradan konuşacaksın. Past perfect continuous konuşacaksın. Past'ın dördünden konuşacaksın. Bak cümleye ilk yaklaşım noktan neresi olmalı biliyor musun?
Ben hangi zaman diliminden bahsediyorum? Şu anda mı konuşuyoruz biz geçmişi mi konuşuyoruz? Bana bunu söyle.
Geçmişi konuşuyoruz. 15 yıldır Japonya'da yaşıyordur diyorsan... dördüncü derinlikten konuşacaksın.
Ben bunlara derinlik diyorum. Zaman dilimi önemsiz. İşe bakıyorum.
15 yıldır Japonya'da yaşıyor olmak. Ne kadar süredir? 15 yıldır dördüncü derinlik. Şu anda mı 15 yıldır Japonya'da yaşıyorsun? Present 4. Geçmişte mi 15 yıldır Japonya'da yaşamaktan?
Past 4. Gelecekte mi 15 yıldır Japonya'da yaşamaktan? Future 4. 2028 yılında 15 yıldır Japonya'da yaşıyor olacağım. Future 4. Ben 2024'teyim. 2028'den bahsediyorum.
Arkadaşım ben 15 yıldır Japonya'da yaşıyorum. Present 4 şu anda bak vurdum dikkatini çektim. Ünlem.
Dün dedim ya ünlemle giriş şu andır olay. Babamı kaybettiğimde 15 yıldır Japonya'da yaşıyordum. Ne zamandan bahsediyoruz? Past. O zaman past 4. I had been living in Japan when I lost my dad.
Babamı lost etmem geçmişte bir ilk noktası değil mi? Mezar taşında yazmıyor mu? Tarih vermen gerekmiyor.
Sonuçta bilinlik bir şey o. Ölüm, doğum değil mi? Baktığın zaman da hani detaylı bir ipucu var orada doğudan değil mesela.
Tarih falan vermen gerekmiyor. Babanı kaybetmesin neticede. Andır.
Kaybetmesin mi? Yoz olur tabii ki. Her simple ne diyor? Öznoşi yaptı. Geçmişteki x noktası üzerinde.
Şöyle referelere de ihtiyaç duyabiliyoruz. Ya da biyografi ya da olaylar diyorum. Tamam mı?
Past continuous ne diyor? Öznoşi yapıyordu diyor. Yine geçmişte x noktası üzerinde. Geçmişte x noktan yoksa sen past time'da değilsindir. Yine söylüyorum.
Şuradasındır. İstediği kadar yaptı de, istediği kadar yapıyordu de, geçmişte x noktası yoksa, ne zaman arkadaşımın cevabı yoksa sen yapamıyorsun. Olmuyor pastime'da değilsin.
Cümleye yaklaşırken hangi zaman dilimindeyim, şu andan mı bahsediyoruz, geçmişten mi bahsediyoruz, biz hangi zamanı konuşuyoruz'u düşüneceksin. İkinci adım olarak neyi düşüneceksin, hangi derinlikteyim, hangisindeyim ben, simple, basit bir şey mi anlatıyorum, arabamı çarptım. Evimizi sattık. İngilizce öğrendim. Kapıyı kapattım.
Yağmur yağdı. Sen ne konuşuyorsun ya? X noktası üzerinde...
Yağmur yağıyordu. Araba kullanıyordu. Geçmişte bir iç noktası olacak ama.
Desteksiz bunu yapamazsın işte. Destek almadan bağla çarptıyan cümleden ya da refere bir ifadeden yesterday at 2pm we were having lesson. We were having lesson. Ders yapıyorduk. Ne zaman?
Hocam ne diyorsun sen? Ne zamana gittin? Durduk yere diyorum sana. Camları siliyordu. Bak tek bir cümle düştüm camları siliyordum.
Ne oldu ki? Bir şey mi oldu aşağı mı düştüm? Yağmur mu yağdı elektrik mi gitti? Elini mi kestim?
Havada cümle yarım anlamsız. Anlıyor musun? Babam geldiğinde camları siliyordum. Dersem artık anlamlı. Saat vermene gerek yok, mekan vermene gerek yok, refer etmene gerek yok.
Destek buldu mu o cümle? Tek başına değil neticede. Tek başına hiçbir cümle...
Şunlardan, şunlardan, şunlardan yazılamaz. Ve derinlik arttıkça olayın muhteviyatı da artar. Genleşir cümleden, uzamaya başlar. Niye sondaj yaptın sen bu kadar o zaman? Basit konuşsana.
Bana şuralardan bahset o zaman. Günü konuşalım biz. Geneli şu anı konuşalım.
Niye zihnine indim? Sondaja girdim. Cümleleri uzatmak zorundayım. Bağlaşlardan yardım alman gerekecek artık. Hele şuralara indiysem.
Hele şuradaysan aman Allah'ım. Bir buçuk satır falan der cümle. Ne derdin var ki senin o kadar? Ta oralardasın diye düşün. Derinlik vermeye çalışıyorum sana şu anda.
İçini formüle dolduracağız bunu. Umarım anlıyorsundur. Bana böyle anlasınlar anlamazdım. Benim biraz kafam kalır. Hiç bilmiyorum.
Estağfurullah. Yok canım onun var işte. Nicki Minaj bile hamdü vallah diyor yani.
Evet ya. Ride with the mob, hamdü vallah, shake with me. O da maşallah, maşallah. Onlar hani Arapça ya.
Her dilde Arapça olmuş. Hani estağfurullah. Hani içinde Allah kelamı var ya.
Hani o Arapça ya. Başka bir şey yapılamaz diye düşünüyorum. Selamun aleyküm'ü bile karşı duyuyorlar.
Hatta amin de yani hep. Amen. Amen o falan gibi.
Şaka bir yana gerçekten sakince bunu izle. Belki bir daha izle. Biraz böyle yavaş anlatıyoruz belki ama olayın belki mi? Çünkü ne konuşacaksan, ne yazacaksan, ne okuyacaksan şu mantık üzerine İngilizce. Çünkü İngilizce bu.
Bunu çözdüğünün yarısını çözersin İngilizce'nin. Sen de izliyorsan iyi dinle. Sohbet havasında geçiyor ders.
Boş paylaşacağız ya bunları. Arkadaşımıza izin verdim. Tamam. Herkes tense soruyordu. Alın size tense diyeceğim yani.
Yine anlatacağız onlara da. Past time'dayız. Geçmişi anlatıyoruz. X noktası uyguluyoruz. X noktası üzerinde konuştu şu ikisi.
Özne X noktasında şu işi yaptı. Geçmişte Özne geçmişteki X noktasında şu işi yapıyordu. Yani saat 8'de uyudu, saat 8'de uyuyordu. Bir yerde aynı şeyi söylüyor gibi. Perfect simple ve perfect continuous biraz farklı şeylerden bahsediyor.
Perfect simple, perfect continuous. Perfect simple diyor ki özne o işi yaptı diyor. Özne o işi yaptı diyor. Ne zaman?
Geçmişteki x noktasında. Geçmişte x noktasında yaptı diyen vardı zaten. Burada şöyle bir fark var.
Geçmişte x noktasından önce yapmıştı diyor. Biz buna geçmişin geçmişi diyoruz. Dün anlatmıştım. Zihninde olayları kronoloji yap.
Sabah simit satın aldım. Geçmişte bir x noktası. Sabah bilim merkezine geldim.
Geçmişte bir x noktası. Şu anda buradasın. Dön bakalım geçmişe.
Simit satın almanla bilim merkezine ulaşmanı düşün. Hangisi sana daha yakın? Bilim merkezine gelmen. İki cümleyi tek cümlede birleştireceksen bilim merkezine gelmeni şurayla yazacaksın.
Simit satın almayı burayla yazacaksın. After ile birleştir. Then sonra. Neyden sonra? Simit satın aldıktan sonra bilim merkezine ulaştır.
Den önce evle birleştir. Bilim merkezine ulaşmadan önce simit satın almıştım mantığıyla. Simit satın aldım.
Yaptı diyor. Ne zaman olduğu belli değil. Yaptı diyor. Geçmişteki x noktası üzerinde gerçekten yaptı. Yaptı diyor.
Geçmişteki x'den önce yapmıştım mantığıyla yaptı diyor. Geçmişin geçmişi. kuruyoruz değil mi? Çünkü bir iş noktası var.
Ama sabah demesek diye yani var değil mi? Olmaz. Tek başına kullanamazsın. Tek başına bir cümle past perfect simple olmaz.
Ne oldu da geçmişte sen daha öncesinde şu olmuştu diyorsun derim ben sana. Ben ödemeyi yapmıştım. Tek bir cümle.
I had paid the payment. Eyvallah. Tamam. Ne oldu ki? Ödemedin mi dediler sana?
Bir daha mı fatura geldi? İcra mı geldi? Ne yaptılar? Arabanı mı götürdüler? Eksik.
Dedim ya sondaj yapıyoruz. Tek başına bu cümleler var olamaz. Ekstrem kullanımlar çünkü.
Bak past 3'ün görevi neymiş? Geçmişin geçmişi. Sen o geçmişi anlatmadan daha da geçmişine gidemezsin. Geçmişle alakalı tek bir olay var ise şudur.
Başka hiçbir şey olamaz. Geçmişi anlatmak için geçmişte bir ilk noktası tanımlaman gerekmiyor mu? Geçmişi anlatmak için tek bir cümle kurarsan tek bir şey olur dersin.
Tek bir ilk noktası tanımlarsın. Anlıyor musun? Past 3 yapman için, Past Perfect Simple yapman için ne yapman lazım? Geçmişin.
Geçmişine gitmem gerekmiyor mu? O zaman iki cümleye ihtiyacım var. İki iş lazım.
Tek iş varsa ve sen geçmişi anlatıyorsan Past Simple konuşacaksın. Cümleler yazacağız. Yoğun bir tarz çözeceğiz seninle.
Hazırlan. Bugün mantığını alacaksın. Ama unutup gelme.
Hepsi bir günde anlatılmaz ama yüklemeye çalışıyorum yani. Birazdan bir ara vereceğim tamam mı? Past perfect mantığı neymiş?
Geçmişin geçmişine inmiş. Simple olunca. Peki dördüncü derinlik ne anlatıyordu present'a?
Özne o işi yapıyor şu kadar süredir diyorduk. Burada da özne o işi yapıyordu şu kadar süredir. Geçmişteki o işten önce diyeceğiz. Şurası. geçmişin geçmişi.
Bak, bak, bak. Şuraya dönüyorum. Kaldırdım.
Ters 3 ve 4 ne? Geçmişin geçmişi. Geçmişteki x'den önceyi anlatır burası.
Geçmişteki x'den önceyi anlatır ters 3 ve 4. Geri getirdim yerine. Ne oldu? Burası geçmişteki x'den önce yapmıştı, yaptı.
Bu da diyor ki, geçmişteki x'den önce yapıyordu. Geçmişteki x'den önce yapıyordu. Detay ne? Şu kadar süredir.
Çünkü dördüncü derinlik sadece ve sadece şu kadar süredir der. Dördüncü derinlik sadece ve sadece şu kadar süredir der. Bak burada da yapıyordu var.
4, 2'nin detayıdır. 4, 2'nin altındadır. Demedim mi?
Şurada. Şu anda ders yapıyorum. İşte bu.
Bir saattir ders yapıyorum. Bu. Dün saat 12'de ders yapıyordum. Bu.
Dün saat 12'de 25 dakikadır ders yapıyordum. Bu. Hangi zamandayım? Ne zaman anlatıyorum? Şu anımı konuşuyoruz.
Geçmişimi konuşuyoruz. Aslında şu derinlikler aynı. Burası Word 1. Burası Emizar. Word by Engie. Have has verb 3. Have has been verb ing. Verb 2. Was were verb ing. Had verb 3. Had been verb ing. Hocam beynim yandı.
Çorba oldu Yasin Hocam. Güzel konuşuyorsun, anlatıyorsun da. Tek öğrenci benim.
Bu kadar da üstüme gelme. Araya da kaynayamıyoruz. Telefona da bakamıyoruz.
Dörtte yattık yerimizden de kalkamıyoruz. Present simple verb 1 ya da verb s. Present continuous. M is R verb ing. Present perfect simple.
Hev ya da Hez ile başlayacaksın. Work 3. Present perfect continuous. Hev ya da Hez ile başlayacaksın.
Be in verb ing. Özne göre çekimleyeceksin. Şimdi aynalarını alıyorum. Hez'de uyarlıyorum bak. Bilgisayar beni çok özledi.
Uzun zamandır kapı tutmuyor. Bunlar bizde meşhur. İzleyenler biliyor.
Senle de çok boyama işine girmedik daha. İzlerken göreceksin rengarenk bizim sayfalar. Past simple, şöyle oluyor.
Past continuous, şöyle oluyor. Perfect simple, şöyle oluyor. Perfect continuous, tabii ki de past'te.
Şöyle oluyor. Past'ini aldım şu anda. Present zaman diliminin past'ini aldım şu anda.
Bu ne demişti? Yapar. Özne o işi yapar. Bu ne demişti?
Özne o işi şu anda yapıyor. Dört ne demişti? Yine yapıyor dedi.
Şu kadar süredir, şu zamandan beridir dedi. Kinin detayıdır dört. Bu bambaşka bir şey söyledi.
Yaptı dedi. Yapmış dedi. zamanı belli değil. Tamam mı?
Şu an itibariyle yaptı. Bulaşıkları yıkadım. Ne zaman? Yıkadım ya.
Temiz şu anda. Merak etme. Sonucu çıkıyor. Bu ne dedi? Geçmişteki x noktası üzerinde özno işi yaptı dedi.
Bu ne dedi? Bu ne dedi? Yapmıştı. Yani yaptı.
Merak etme. X'den önce dedi. Geçmişin geçmişi bu.
Burası. X'den önce dedi. Bak daha da özetliyorum. Bunu da özetleyeceğim.
Daha da özetleyeceğim. Bu da diyor ki, yapıyordu. 4-2'nin detayıdır.
Ama şöyle diyor. Yani daha bitmemişti diyor. Şu da yapıyor şu kadar süredir. Daha bitmedi der belki.
Seni azat edeceğim şimdi hadi. Toplantının vakti de kalmadı zaten. Azat edeceğim derken biraz vakit vereceğim.
Bir yarım saat yukarıya çıkacağım. Sen de biraz toparlan. Biraz enerji topla. Bir oturum daha yapacağız tamam mı?
O açıdan. Feature'u vermedim. Feature çok basit.
Geldikten sonra ekleyeceğim. Bunların da altını cümlelerle dolduracağız. Ama genel mantığı sen sindirdikten sonra dolduracağız. Bugün değil. Tamam mı?
Hadi bakalım. Biraz ara verelim. Devam edeceğiz.
Pekala. Ne yaptık? Timelara şöyle bir yaklaştık. Üç tane time var dedik.
Present time dedik. İçinde bulunduğumuz zaman dilimiydi dedik. Past time.
Geçmişteki, olmuş, yaşanmış, bitmiş bir x noktası üzerinden anlatımdır dedik. Past time. hafızamda kalandır. Past time kayıtlara geçendir.
Geçmişteki x noktasıdır. Oldu dediğin bir eylemin zamanı belli değilse sen past time'da değilsindir. Geçmişteki x noktasının üzerinden de konuşabilirim. Ki bu past simple ya da past continuous tut.
Geçmişteki x'ten daha önce de olmuş olan işleri de vurgulayabilirim. Bu da past perfect simple ya da past perfect continuous tut. İşin mantığını anlattık.
Özetledik. Dedik ki present time, film birinci hali ya da es hali, present simple, geniş zamanda. Present continuous, o geneldeki şu an anlatıyordun, emizar artı verb ayıncıydı. Perfect ifadesini işin içine dahil edince olaya bir süreç dahil ettik. Perfect simple yaklaşınca özne o işi yaptı dedik.
Zamanı belli değildi. İçinde bulunduğum zaman dilimi itibariyle... Özne o işi yaptı dedim. Zamanı belli değildi. Şu kadar süredir yapıyordu dedim.
2'nin detayını verdim 4. derinlikle. Şu kadar süredir yapıyor dedim. Daha bitmediği vurgulamaya çalıştım.
İşin içine bir x noktasını dahil ederekten şunu dedik. Geçmişteki x de yaptı. Geçmişteki x de tam da o anda yapıyordu dedik.
Başka bir detay yoktu. 4'e indik. Geçmişteki. X'de şu kadar süredir yapıyordu.
Yani öncesinde başlamıştı ve hala devam ediyordu. Daha bitmediği vurguladık. Geçmişin geçmişiydi.
Öncesinde yapmıştı dedi. Test 3. X noktası vardı ve geçmişteydi. Şimdi nereye geldim?
Feature Time'a geldim. Yine X noktası lazım. Bu hangi zaman dilimi? Gelecek zaman dilimi.
Henüz yaşanmamış zaman dilimi. Henüz yaşanmamış. Henüz yaşanmamışsa tahmin edebiliyorsundur, tahmin edebiliyorsundur, mantık yürütebiliyorsundur, çıkarım yapıyorsundur.
Bulgulara, dayanaklara ihtiyacın vardır. Yine x noktası lazımdır. Doğrudan ya da dolaylı olması gerekir.
Anlatabiliyor muyum? Past time için de x lazım. Future time için de x lazım. Aslında past ya da future diye bir şey yoktur.
Ben insanım. Soluyorum. Yaşıyorum. Yaşadığım tek bir zaman dilimi var. Present.
Hafızam yitirene kadar pastim var burada. Hani nerede? Şu anda bak şimdiki zamanda içtiğini görüyorum.
Bana baktığını görüyorum. Yüzünü gözünü kaşıdığını görüyorum. Beni dinlediğini görüyorum.
Anlattığımı hissediyorum. Şu kadar süredir olduğunu idrak ediyorum. Dördüncü derinlik mesela.
Şu şu şu konuları bitirdiğimi düşünüyorum şu an itibariyle. Bu bir ders süreci çünkü. Üçten konuşuyorum sana. Hep present. Bugün bir tiktan sonra.
X noktam past mi? Geçmiş üzerinden aynı mantığı. X noktam geçmiş ya da şu an değil de bir tahmin, bir beklenti, bir çıkarım, bir bulgu. İfadesi ise feature time olacak.
Feature simple dediğim şey çok basit düşünüyorum. Özne o işi yapacak. Planladı mı?
Going to ile yazarım. Kesine yakın mı? Şimdiki zamanı kaydırırım oraya. Yarın akşam size geliyoruz.
Hazırlığınızı yapın yani diye. Sonuçta burada planlama olabilir vesaire olabilir. Daha yaşanmamış ama bu. Özne o işi yapacak. Özne o işi present continuous'da şu anda yapıyordu.
Özne o işi past continuous'da geçmişte yapıyordu x noktada. Özne o işi future continuous'da gelecekteki x noktası üzerinde yapıyor olacak. İkincilerindeki hep yapıyor der.
Geçmişte yapıyor idi. Gelecekte yapıyor olacak. X noktası üzerinde yapıyor olacak. Durduk yere böyle bir cümle kuramazsın. Zamanını belirtmeden böyle bir cümle kuramazsın.
Ne zaman? Yarın bu vakitlerde biz ders yapıyor olacağız. Seni aldım önce bir feature'a çektim ipucuyla.
Biz şey deriz ya bağlı. Bir gün kitap yazılıyor olacağım. Bir gün o yani. Tamam.
Belirsiz gelecek işte. Gelecek bir tahmin. Gelecek her türlü tahmin.
Hepsini bir kenara bırak. Kim biliyor geleceği bir tek? Bizi yaradan, inançlı insanlarsak.
Doğru mu? Neye inanıyorsak o güç biliyor. Doğru mu?
Allah biliyor. Allah bilir demiyor muyuz? God knows. Sen biliyor musun?
Ben biliyor muyum? Yani 3 saniye sonrası için bile bir garantin var mı? Durum böyleyken gelecekle alakalı sadece ve sadece tahminlerde bulunabilirsin. Güçlü olabilir bu tahminler, zayıf olabilir bu tahminler, beklenti olabilir, umut olabilir, söz olabilir, promise olabilir, her şey olabilir ama tahmin tamam mı?
Ben sözcüğümle olabilir. One day I will be writing. I will write olur.
I will be writing Türkçeden transfer olur. Kendi kitabımı yazıyor olacağım merak etme. Oraya İngilizce der ki bir x noktası tanımlarsan daha güzel olur der.
X noktan yok ya İngilizce'de. X noktan yok ya İngilizcede. One day I will write dersin.
Sen yine yazıyor olacağım diye Türkçeleştir. Türkçesini yanlış düşünüyorsun. Yapıyor olacağım dediğin şeyde nokta atışı bir zaman vardır. Nokta atışı zaman yoksa sen continuous konuşamazsın.
Present zaman diliminde nasıl sen şimdiki zaman kullandın? Şimdi yapıyorum dedim. Şimdi yüzüme dokunuyorum.
Şimdi dışarıdan ses duyuyorum. Bugünlerde İngilizce çalışıyorum. Bugünlerde sinemaya gitmiyorum.
Şu sıralar bunu yapmıyorum, yapıyorum dediğin şeyler nokta atışı ilk kez. İkinizlerin ilk her türlü ilkisi gerektirir. Şimdi de olabilir, geçmişte olabilir, gelecekte olabilir.
O yüzden İngilizcesini özellikle vura vura vurgulamaya çalışıyorum. Bir gün ben kitabımı yazıyor olacağım dediğin şeyde Türkçede bir sıkıntı yok. İngilizce buna I will write diye yazar.
İlla öyle de yazmak istiyorsan yazabilirsin. Çok bir sıkıntı olmaz. Bak şöyle bir örnek düşün.
Seni görüyorum. Ne zaman? Şimdi.
Şu an. Şimdi. Şimdi.
İngilizceye çevir. Evet. I am seeing you. I am seeing you.
Yanlış. I see you. Olmaz çünkü. O dediğin de olmuyor işte. I am seeing you.
See duyulara hitap eder. Fiiller ing almaz. Alırsa başka bağ fiil anlamlarına dönerler. Dördüncü günü konusu. İzleyeceksin bunları.
Keşke izlemiş olsam çok daha rahat ifade ederim bunları. Saatlerce sürer anlatmam. Altyapısını hazırla öyle gel tamam mı? Ankara dönüşü. I see you diye yazılır.
Şunu da çevir. Klasik bir cümledir. Böyle mi dedik? Demedik. Çünkü bunlar I.N.C. alamayan fiiller.
Sen görüyorsun dur ya da körsün dur. Seviyorsun dur ya da sevmiyorsun dur. Bu nedir?
Durum bildirir. Seni görüyorum. Seni görmüyorum.
I'm seeing, I'm loving. Olmaz. Bu da I love you'dur.
Klasik evrensel bir ifade. Aklına kazınsın diye söylüyor. Tamam mı?
Bunlar yanlış. Neden yanlış? See'ye sen. Görmek eylemine.
I am. Şuraya bağlamak için söylüyorum. Burada hangi zaman kullandık?
Present 1 kullandık. Farkında mısın? Ama neye atıfta bulunduk?
Present 2'ye. Birle yazdığın ifadenin anlamını ben ikiye yükledim. Şunu demeye çalışıyorum. Bazen şunu ifade etmeye çalışırken şunu kullanman gerekebilir ya da tam tersi. Tıpkı üçle dördün ilk başta, ilk cahsede beraber kullanılıp sonradan dördün ayrışıp ondan başka bir yere gittiği gibi.
Birle iki aynı şeydir. Şıklarda ikiyi arıyorsun değil mi? Sınavdasın. Şıklarda ikiyi bulman lazım. Yok, biri işaretleyeceksin.
Şıklarda biri arıyorsun değil mi? Yok iki işaretleyeceksin. If close'larda if artı word bir yazmadın mı?
Emizar artı word ing de olabilir demektir. Aslında iki yaklaşım var time'ın altında. Birincisi bu yaklaşım. İkincisi perfect yaklaşım. Anladın mı?
Şu iki örnek yeterince açık bence. Ha I'm seeing you ne demek biliyormuşsun? I'm yani seen'in.
INC alabilir anlam karşılığı meet'tir. Görüşüyoruz seninle. Toplantı yapıyoruz seninle anlamında.
What are you doing? I'm seeing the doctor. Or the doctor is seeing the patient.
The doctor is seeing the patient dersen ne oluyor? Muayene ediyor oluyor. See bambaşka bağ anlamlara.
Bağlı. Bağ fiil demek. Bağ fiil demek orada yazan senin ilk aklına gelen anlamı değil de bağlantılı bir anlamı değil, bafil diye bir konu var. 3-4 gün anlattım bunu.
Having, getting, making, seeing, duyuların. Feel. I feel bad things for today. İçimde hissettiğim şey nasıl INC alarak aksiyona dönebilir? Yok ki öyle bir şey.
Zihnimde bu benim. Deliyim ben belki. Dünyaları düşünüyorum. Feeling olmaz. I feel.
Ama the teacher is feeling the wall. Eliyle dokunuyor anlamında feel, ol. Bu ayıncı alır. Ne yaptığımı gördün?
Ne hissettiğimi oku bakayım. Anla, bakarak, yok. Smelling yapıyorum şu anda. Görüyorsun bir şeyi kokuyla anlamaya.
Bu ayıncı alır. Ama o da berbat kokuyor. The room smells awful.
Mesela o da kokmak için bir şey yapıyor ama. Ben zihnimde hissetmek için bir şey yapıyorum. Bakan anlayabiliyor mu? Hayır bunlar ayıncağımız.
Seni görüyorum. Tamam baktığımı görüp görmediğimi belki ben körüm ilk defa gördüm beni mesela. Körler de böyle görünmüyor mu? Ağmalar mesela diye düşün yani.
Çok detaylı. Derslerde bunları saatlerce anlatıyoruz. Oturuyor yani bir şekilde. Tamam mı?
See'nin meet anlamı var. Examen anlamı da var. Examen muayene etmek.
Doctor'lı cümleye seeing dersen doktor muayene ediyor dersin. Toplantı yapmak anlamı da var. Kafan karışıyor mu?
Future time, gelecek zaman tahmin, mantık, çıkarım vesaire gibi. X noktası doğrudan ya da dolaylı. Bir gün kitabımı yazacağım.
Bir gün dershanemi açacağım. One day I will write. Tamam mı? Feature simple. Çok fazla dokunmamanı öneririm.
Her yere dokunuyoruz. Oralara bakteri taşıyoruz. Sabah temizliğini yap.
Kremini sür. Ellerini yıka. Arada bir tazele. Tamam mı?
Feature continuous. Gelecekteki ilk noktası üzerinde yapıyor olacak. Tıpkı şimdiki zamanda.
Şu anda yapıyorum. Geçmişteki x'te yapıyordum, gelecekteki x'te yapıyor olacağım. Future perfect, geçmişin aynası yani aynısı, aynası yani aynısı. Geçmişteki x'te x'ten önce yapmıştı, gelecekteki x'ten önce yapmış olacak.
Gelecekte bitmişlik anlatır. Gelecekteki x'den önce bitmiş olacak diyor çünkü. Yapmış olacak. Gelecekteki bitmişlik. Yapmıştı geçmişte.
X'den önce bitirmişti o işi. Yapmışım şu anda. Bitirmişim ben o işi şu an itibariyle. Bitirmiştim ben o işi geçmişteki x'den önce. Bitirmiş olacağım ben o x'i gelecekteki x'den önce.
Yapıyorum şu kadar süredir şu an itibariyle. Yapıyordum şu kadar süredir geçmişteki x itibariyle. Yapıyor olacağım şu kadar süredir gelecekteki x itibariyle. Dördün tek bir görevi var.
İşin ne kadar süredir yapıldığını anlatıyor. Şu anda mı, geçmişte mi, gelecekte mi? Arabalar çıkıyor ya.
Deprem sesine benziyor ama alışırsın. Allah korusun. Anladık mı?
Evet. Perfect simple. Perfect continuous.
Onu yazmadık. Üçüncü derinlikler perfect simple derinliklerdir. Adı değişmez. O muysuz zaten perfect tanrıları değil mi?
Perfect tanrıları. Perfect varsa, hevli bir çekimleme varsa mışmış eki vardır. Mesela yapmışım demeyiz de yaptım deriz.
Yapmıştım demeyiz de yaptım deriz. Yapmış olacağım buraya uyuyor. Ama present ve past'e çok uymuyor. İdiyle karşılık buluyor.
Tamam mı? Present time, past time yapılarını yazmıştım. Future time'ı nasıl yapacağız? İki tane tablo çıkardık şimdi aslında. Örnekleri vermeye başlayınca dedim ya bir kağıt hazırla A4.
Bunları aynen böyle yaz. Önünde olsun sürekli gözücüyle bak. Burada şimdi mantığını verdim.
Formülizasyonunu verdim. Bunları cümle içinde kullanacağız. O zaman şart diye oturacak.
Ben sana bağlaç artı present time öbür taraf feature time dedim. Yani bağlaçla sen şunların hepsiyle yan cümle olarak girersin. Ana cümleyi şununla bitirirsin. Ya da bağlaçla sen pastime olarak şunların hepsiyle girersin.
Ana cümleyi yine bunların hepsiyle bitirirsin. Since hariç. Bağlaçla pastime şununla girdikten sonra since'i şunlarla bitirirsin. Bir tek since hariç. Bağlaçla present time, future time'a bağlanır.
Ya da pastime yine past'e bağlanır. Since hariç. Yani bir saattir bunu anlatmaya çalışıyoruz aslında.
Genel mantığı. Tamam mı? Tense genel mantığı. Şimdi feature time'ı da yazdık.
Formalizasyonu nedir? Ona bir bakalım hızlıca. Feature simple.
Bütün feature'lar will ile başlayacak sevgili arkadaşım. Çünkü ecek acak iki lazım bize. Hepsine copy paste ediyorum.
Will. Simple'da ne vardı? Word bir. He sheet falan çekimleme yok.
Will word bir. He sheet'te de will word bir. Bende de sende de bizde de will word bir.
Continuous'ta ne vardı? Bir verbal engine. Perfect'te ne vardı? Will have work which. Has falan yoktur.
Perfect kontinüste ne var? Have been work by engine. Burada ne demiştik? Özne o işi yapacak. İnşallah.
Ölmezse. Tahmin, beklenti, olasılık. Tamam mı?
Çıkarım. Will be work by engine. Özne o işi yapıyor olacak. X'de.
Sadece ve sadece X'te. Burada ne vardı? Perfect Simple 3'ünü derinlik bitmişlik bildirir.
Yapmış olacak. X'te. X'ten önce bitirmiş olacak der. Burada ne diyor?
Yapıyor olacak. X'te şu kadar süredir. Ya da bitmemişlik vurgusu üzerinden. İngilizce'nin yarısı bu aslında biliyor musun? Birinci derinlik basit anlatır.
Hangi time'ın altında olursan ol basit anlatır. İkinci derinlik hangi time'ın altında olursan ol o an yapılıyor olduğunu vurgular. Sadece ve sadece bunu anlatır.
O anda yapılıyordu. Present time şu anda yapılıyor. Past time, past continuous yani past 2. Geçmişte o anda yapılıyordu. Gelecekte ki o anda yapılıyor olacak. O anda yapıldığını vurgularsın sadece.
Basit anlatır. Birinci derinlik. Yapar, yaptı, yapacak.
Yaptı ve yapacak demen için x noktası lazım. X yoksa sen geçmişte ya da gelecekte değilsin. Tamam mı? Yapar dersin. Üçüncü derinlik bitmişlik anlatır.
Üçüncü derinlik bitmişlik anlatır. Ne dedik? Yaptı.
Şu an itibariyle yaptı. Yapmış. Geçmişte yapmıştı. Dan dolayı yaptı. Gelecekte yapmış olacak dersin.
Tamam mı? İkinci derinlik ne demişti? O an yapılıyor olduğunu vurgular.
Yani yapıyor. Geçmişte. Yapıyordu.
Gelecekte yapıyor olacak der. Derinlikler ne işe yarıyor? Onu anlıyorum şu anda. Birinci derinlik basit anlatım.
İkinci derinlik tam da o anda yapılıyor vurgusu. Üçüncü derinlik bitmişlik anlatır. Şu an itibariyle bitti. Geçmişteki x'den önce bitmişti.
Gelecekteki x'den önce bitmiş olacak tamamlanmışlık vurgusu. Dördüncü derinlik şu kadar süredir. vurgular.
Şu kadar süredir vurgular. Şu an itibariyle yapıyor, yapmakta şu kadar süredir. Geçmişteki x itibariyle, geçmişteki x'den önce x'e kadar şu kadar süredir yapıyordu.
2 ile aynıdır bunların çevirisi. Değişmez. Gelecekteki x itibariyle gelecekteki x'den önce gelecekteki x'de kadar şu kadar süredir yapıyor olacak der. 2 ile 4'ün Türkçe çevirisi aynıdır. Sadece ve sadece bu kadar süredir der.
Ya da bitmediğini vurgular henüz. Daha nasıl anlatayım? Özetin özeti.
Bunun da özeti var. Bir sonraki derse geldiğinde onu da göstereceğim. Tamam mı?
Birkaç tane soru bakalım şimdi. Bence tensleri çok güzel özetledik. Tens mantığını.
Sen de güzelce temiz bir kağıda bana gösterebilirsen bunu daha sonra tamam mı geldikten sonra yarısını olayın halletmiş olacaksın. Hocam bağlaç, hocam bağlaç, hocam bağlaç diyor herkes. Sürekli böyle bir talep var. Ama bu öğrenilmeden bağlaç soruları çözülmez.
Sanıyorlar ki şu bağlıcı görünce şuna git, bunu görünce buna git. Hayır. Dün seninle ders yaptığımızda ne yaptık? 10 tane bağlaç yazdım. Hepsiyle aynı yapıyı aynı sonuca bağladım.
Katılıyor musun? Mantık. Hangi mantıktı? Bağlaç artı present time. Nereye bağlanır?
Bağlaç artı present time. Future time'a bağlanır. Ya da bağlaç artı present time yine kendisine bağlanır. Onu yazmıyorum. Çok yaygın değil.
Genelleme falan yapar o cümleler. Bilimden falan bahseder. Bağlaç artı past time nereye bağlanır?
Past time'a bağlanır. Açtım parantez since hariç. Çünkü since olayı geçmişten alır. Then belider.
Şu ana bitirirsin olayı. Since'de ne oluyor? Since ile beraber past time kullanıp present perfect'e bağlıyorsun.
Perfect simple kontinüms fark etmiyor. Tamam mı? Sinsle beraber nasıl? Sins artı, bu şöyle açılır.
Bağılacım benim sins. Artı past simple kullanırsın, past bir kullanırsın. Ben artık buna 1-2-3-4 diyeyim.
Tamam mı? Simple'lar kontrolüyle karışmıyor. 1-2-3-4 derinlik anlatacağım ben sana artık.
Past bir kullanırsın. Bunu nereye bağlarsın? Present 3-4'e bağlarsın.
Tense'lerde 1-2-3-4'ü ezberlemiş ol bir sonraki derse kadar. İşte birinci derinlik. İşte 2, işte 3, işte 4. Yani şöyle kurallar vardır.
Birinci derinliği birinci derinliğe bağlayabilirsin. Birinci derinliği 3'e bağlayabilirsin. Ama dördüncü derinliği tutup 1'e bağlayamazsın. Bağlaşla 4 girip 1'e bağlayamazsın. Bağlaşla 4 girip sondajına inmişsin.
Yüzeyde soluğu alamazsın. Derine girdiysem derinde bitirirsin olayı. Anlatabiliyor muyum?
Ekstrem, YDS düzeyi bunlar artık. En üst düzeyi İngilizce'de, advanced seviyelerde çıkar böyle cümleler karşılığında. Basit düzeyde, basit girer.
Hani birden girer, ikiden, hadi bilemeden üçten falan çıkarsın. Ama ters girişler aşağıdan girip yukarıdan çok kolay çıkamazsın. Yani yukarıdan aşağıya doğru hareketlilik olur. Bağlacın giriş bölümü dediğim yani bağlaşlı bölümden bahsediyorum, yan cümleden bahsediyorum.
Girmek ve çıkmak yani bağlaşla present time gir, feature çık diye anlatırım derslerde. Bağlaş da past time gir, past time çık. Yani yan cümlem past ise ana cümlem pastir, since'a işliğe bağlarız. Konuyu değiştiriyorum. Bir tane kozatif sorusu var şurada.
Have somebody.