Hello Kenfer Crazy Girl Bebekodu ve 9. sınıflar 2. dönem 2. yazılı biyoloji genel tekrar dersimize hoş geldiniz. Yazılı sınavda yüksek not alabilmek için enzimlerden başlayıp dönemin sonuna kadar güzel bir genel tekrar videosu hazırladım. İnşallah sınavda yüksek notlar alırsın değerli hocam. Sadece ben değil Zedua öğretmenleri de kendi kanallarında yazılı genel tekrar ve yazılı sınav provalarını hazırladılar. kanallarında o videoları bulabilirsin. Bu genel tekrarın PDF'ini de zeduva.com adresine ücretsiz olarak edinebilirsin. Hazırsak ne yapalım? Dersimize başlayalım. O zaman ne diyoruz? Zedua ile eğitim her [Müzik] yerde. Full tekrarımıza enzimler konusuyla beraber başlayalım. Bizim hücrelerimizin içerisinde çalışan küçük işçiler var. Biz bunlara ne ad veriyoruz? Enzim ismini veriyoruz. Bu enzimler nedir? hücrelerde bulunan biyolojik katalizerdir. Biyolojik hızlandırıcı moleküllerdir. Peki kimyasal tepkimelerin başlayabilmesi için neye ihtiyaç duyuyoruz? Aktivasyon enerjisini gerçekleştiren bir enerjiye ihtiyaç duyuyoruz. Enzimler bu aktivasyon enerjisini düşürüyorlar ve tepkimelerin daha hızlı gerçekleşmesini sağlıyorlar. Bak bu grafik çok daha net bir grafik. Biz A maddesini B ve C maddelerine dönüştürmek istiyoruz. Bunun için iki tane yolumuz var. Ya buradaki A maddesini uzun yolu kullanıp enzim kullanmadan B'ye C'ye çevirebiliyoruz. Ama bu olayda çok fazla enerji harcaman gerekiyor. Ya da tepkimeye enzim koyduğun zaman enzim tepkimeyi hızlandırıyor. Aktivasyon enerjisini ne yapıyor? Düşürüyor. Ve tepkimenin ne oldu? Daha hızlı gerçekleşmesini sağlıyor. Sonuç olarak her iki durumda da enzim olmadan da enzim olduğu zaman da A'yı B ve C'ye çevirebiliyorsun. Ama enzimler tepkimeleri hızlandırıyorlar. Tekrar edelim. Tepkimeler enzim olmadan da gerçekleşebiliyor ama bu durumda tepkimeler daha uzun sürede gerçekleşiyor. Enzimler tepkimeleri başlatmıyorlar. Enzimler tepkimeleri hızlandıran biyolojik katalizörlerimiz. Tepkimelerden enzimler ne olmuyor? Değişmeden çıkıyorlar. Tepkime bittiği zaman enzimleri tekrar tekrar kullanabiliyorsun. Tükenmiyorlar. Mesela yemek yediğimiz zaman tencereyi, kaşığı, bardağı yıkayıp tekrardan kullanabiliyoruz. Enzimlerde bu şekilde moleküllerimiz. Enzimlerin etki ettikleri, çalıştıkları maddelere verdiğimiz isim substrat. Duyamadım. Substrat. Enzimin çalıştığı maddeye substrat ismini veriyoruz. Enzimler substratları kime çeviriyorlar hocam? Ürünlere dönüştürüyorlar. Daha iyi anlaman için şu örnek. Çok güzel bir örnek. Fırıncının substratı nedir? Fırıncı neyle çalışır? Cevap unla çalışır. Fırıncı unu alır. Kime dönüştürür? Ekmeğe dönüştürür. Bizim burada ekmeğimiz ürünümüz oluyor. Peki yan tarafa bakıyorsun. Yoğurtçunun subsatı nedir diye sorduğum zaman da diyorsun ki hocam süt. Yoğurtçu sütü alıyor kime dönüştürüyor? Ürün olan yoğurda dönüştürüyor. Enzimlerin çalıştığı maddelere etki ettikleri maddelere substrat diyoruz. Oluşturduğu moleküllere de dönüştürdüğü moleküllere de ürün adını veriyoruz. Hocam peki baktığımız zaman bazı enzimlerle substratları arasında bir uyum var. Biz buna anahtar kilit uyumu ismini veriyoruz. Yani her enzim neye özgü? Substratına özgü. Yani marangoz neden anlıyor? tahtadan anlıyorken Lionel Messi de toptan alınıyor. Onun uzmanlık alanı o demek hocam. Peki enzimlerin subsata bağlandığı bölgeye biz aktif bölge aktif merkez ismini veriyoruz. Yemek yerken aktif bölgen neresidir dersem ağzım diyorsun. Niye orayla besinleri parçalıyorsun? Müzik dinlerken kulağım diyorsun. Bir film izlediğin zaman gözlerim diyorsun. Enzimlerin subsata tutunduğu yerlere aktif merkez, aktif bölge ismini veriyoruz. Bak hocam buradaki şeklimiz bizim için kıymetli. Solda bir pakmana benzeyen bir enzim görüyorsun. Bu enzimin subsata tutunacağı şu bölgeye, şu yüzeye aktif merkez aktif bölge ismini veriyoruz. Bak burada da bir substratımız var. Ne olduğunu biliyorsun. Enzimin çalıştığı maddeye substrat ismini veriyoruz. Enzimin subsata temas ettiği bölgeye aktif merkez demiştik. Substratın enzime bağlanacağı kısma da substrat yüzeyi ismini veriyoruz. Hocam bir süre sonra ne olacak? Enzim substrata bağlanıyor. Bağlandığı zaman bir kompleks oluşuyor. Biz buna enzim substrat kompleksi ismini veriyoruz. Bu tepkime sonucunda ne olacak? Bakmanı rica ediyorum. Enzim tepkimeden değişmeden çıkacak ve substratımız kime dönüşmüş olacak? Söyler misin? Ürüne dönüşmüş olacak. Bunu daha güzel bir örnekle göstermek istiyorum. Laktaz enzimi tepkimeye girecek. Laktoz süt şekerini parçalayacak. Su yardımıyla bu molekülü parçalayıp ürün olan glikoz artı galaktoza dönüştürecek. Ve dikkat et laktaz enzimi tepkimeden ne oldu? Değişmeden çıktı. Tekrar tekrar enzimler ne olabiliyor? Kullanılabiliyorlar diye ifade etmiştik. Burada X Y diye sana versem X ile Y molekülü tepkimeye girmiş. Tepkime sonunda X Z diye ürünler ortaya çıkmış derlerse hangisi enzim, hangisi substrat, hangisi ürün gibi bir soruyla karşılaşırsan bizim burada X molekülümüz kimdir dersek söyleyelim. X molekülümüz bizim enzimimiz. Tepkimeden değişmeden çıkmış. Substratımız kimdir diye sorarsak, Y molekülü diyorum. Ürünlerimiz kimdir dersek hocam, Z ve T molekülleri bizim buradaki ürünlerimiz derim değerli hocam. Peki burada sana bir grafikte de bu olayları özetlemek istiyorum. Dikkat etmeni istiyorum. Enzimler substratları kullanıyorlar, tüketiyorlar. Onları ürüne çeviriyorlar. O zaman tepkimede substrat miktarının ne olmasını? Azalmasını beklerim. Kullandığı için mesela bir pilav yapacağın zaman pirinci ne yaparsın? Kullanırsın. Peki pirinç azaldığına göre ne artmasını bekliyorum? Artık yeni bir ürün olan e pilav ortaya çıkıyor. O zaman ürün miktarı artar diyorum. Tepkimedeki enzim miktarı ne olmuyor söyler misin? Değişmiyor. Başlangıçta 10 enzim varsa tepkime bittiği zaman da yine 10 tane enzim tepkime sonucunda açığa çıkıyor. Peki enzim substrat kompleksi miktarı ve serbest enzim miktarı nasıl değişir? Bunu sorularda göreceksin. Hocam enzim substrat kompleksi miktarı ne olacak? Önce artacak sonra ne olacak? Söyler misin? Azalıp sıfıra düşecek. Niçin? Çünkü enzim substratla karşılaşana kadar enzim substrat kompleksinden bahsedemiyorsun. Ne zaman bağlanıyorlar o zaman miktarları artıyor. Tepkime sonunda substratları ürüne dönüştürmeye başladıkları zaman bunların miktarı ne oluyor? Azalıyor diyoruz. Serbest enzim miktarı da bu grafiğin tam tersi şeklinde gerçekleşiyor. Serbest enzim miktarı önce azalacak. Sonra ne olacak? Tekrardan eski haline gelecek. Bu ne demek? Enzimler subsatlara bağlandıkça sanki ortamdan azalıyorlar gibi gözüküyor. Niye? Serbest değiller. Substrata bağlanıp enzim substrat kompleksi oluşturdukları için serbest enzim miktarı önce azaldı. Tepkime sorun da tekrardan eski haline geldi diyoruz. Değerli hocam gelelim hocam bir bilgi daha vereceğim. Bazı enzimler ne yapıyorlar? Subsatla karşılaştıkları zaman üç boyutlu yapılarını değiştiriyorlar. Ona daha kolay bağlanabilmesini sağ sağlayabilmek için şekilleri değiştirebiliyorlar. Bu olaya verdiğimiz isim indüklenmiş uyum ismini veriyoruz. Enzimler subsata tutunup onları tepkimede ürüne çevirebilmek için şekillerini ne yapabiliyorlarmış? Değiştirebiliyorlar diyoruz. Hocam şimdi gelelim enzimlerin genel özelliklerine bakalım. Ne iş yapıyorlar? Daha sonra da enzimleri etkileyen faktörlerden bahsedeceğiz. Enzimler genelde kaç yönlü çalışıyorlar? Çift yönlü çalışıyorlar. Genelde enzimler X ve Y'yi Z ve T'ye çevirip ardından tekrar Z ve T'yi X ve Y moleküllerine çevirebiliyor. Mesela burada örneğimiz B enzimiz. Ama bu bilgi önemli. Sindirim enzimleri molekülleri tek yönlü olarak ne yapıyorlar? Parçalıyorlar. Parçaladıkları molekülleri tekrardan birleştirmiyorlar. Tekrar edelim. Enzimler genelde ters siniri iki taraflı çalışıyorlar. Sindirim enzimleri tek yönlü hareket ediyorlar. Peki sindirim reaksiyonlarında hidroliz tepkimelerinde ne harcanmaz demiştik? Söyler misin? ATP harcanmıyor. Büyük bir molekülü suyla parçaladığında, hidroliz ettiğinde ATP tüketilmiyor demiştik. Peki enzimler subsatlarına nereden tutunuyorlar? Cevap olarak hocam dış hücreylerinden etki ediyorlar ve tepkimeleri gerçekleştiriyorlar. Burada bir bilgi daha vereceğim. Önemli bir bilgidir. Hücre içerisinde gerçekleşen solunum tepkimeleri oluyor. Ayerobik solunum, oksijenli ve oksijensiz solunum tepkimeleri var. Bir de hocam küçük molekülleri birleştiren enzimler var. Sentez enzimleri var. Bunlar nerede çalışıyorlar gibi bir soruyla karşılaşırsan cevabın hücre içerisinde çalışıyorlar. Hücre dışında bu enzimler çalışmıyorlar. Ama bir de sindirim enzimlerimiz var. Büyük molekülleri suyla parçalayan enzimler. Bu tepkimelerde ATP tüketilmiyor demiştin. Bu enzimler nerede çalışabilirler? Hem hücrenin içerisinde hem de hücrenin dışına çıkarak büyük yapılı bileşikleri ne yapabilirler? Sindirebilirler. Tekrar edelim. Sentez ve solunum enzimleri sadece hücre içerisinde çalışabilirken sindirim enzimleri, hidroliz enzimleri içeride ya da dışarıda çalışabilip büyük yapılı molekülleri parçalayabiliyorlar diyoruz. Peki enzimlere baktığımızda genellikle enzimlerimiz takım halinde çalışıyorlar. Bir enzimin oluşturmuş olduğu bir ürünü başka bir enzim subsat olarak kullanıyor. Burada güzel bir benzetme yapmak istiyorum. Fırıncı örneğini vermek istiyorum. Burada ü tane enzimiz var. Enzim 1, enzim 2 ve enzim 3. Buradaki enzimlerden enzim 1 ne yapıyor biliyor musunuz? Fırıncı örneğinden devam edeyim. Suyla onu karıştırıp hamuru yapıyor ve buradaki B maddesini oluşturuyor. Enzim 2 ne yapıyor dersek hamuru alıyor pişiriyor ekmek yapıyor. C maddesine çeviriyor gibi düşün. Enzim 3 de C maddesini D''ye dönüştürüyor. Yani satıyor gibi düşünmeni istiyorum. Enzimlerde gördüğünüz üzere bir takım halinde çalışma söz konusu. Sorularda sana şunu soracaklar. Diyecekler ki enzim 2 mutasyona uğrarsa enzim 2'nin yapısı bozulursa ortamda hangi madde birikir? Ne ilave edilmesi gerekir diye soracaklar. Cevabın eğer enzim iki mutasyona uğrarsa, yapısı bozulursa ortama ne ilave etmek lazım? Söyle bana. Ortama C ilave edelim ki tepkimeler devam etsin. Çünkü enzim 3 C maddesine ihtiyaç duyuyor. Peki enzim 2 mutasyona uğrarsa, yapısı bozulursa ortamda hangi molekül birikir gibi bir soruyla karşılaşırsan cevabın B maddesi birikir diyoruz. Çok fazla son ürün olursa eğer fırındaki ekmekler satılmıyorsa, müşteriler gelip oradan ekmek almıyorlarsa çok fazla son ürün biriktiği zaman buradaki son ürünümüz gidiyor. Kimi durduruyor söyler misin? Enzim durduruyor. Biz buna negatif geri bildirim, negatif feedback diyoruz. Bu sayede boşu boşuna enzimlerin enerji harcanmasının önüne geçilmiş oluyor. Bu geri besleme mekanizmasıyla enzimlerin boşluğuna çalışması engelleniyor. Bir bilgi daha ilave edelim. Dikkat etmeni istiyorum. Bir enzim bir enzimin ürünü diğerinin substratıdır. Ne demek? Enzim 1'in ürünü B maddesi enzim 2'nin subsatı fark ettiysen benzer şekilde enzim 2'nin ürünü olan C maddesini enzim 3 subsrat olarak kullanıyor ve bu şekilde tepkimeler gerçekleştiriliyor. Hocam şimdi bunu öğrendikten sonra sana bu öğretmiş olduğum bilgiyi güzel bir iki örnekle de pekiştirmeni istiyorum. Bak burada bir nişasta var. Nişasta bir polisakkarit. Hatırla çok şeker demiştik. Yapı taşının glikoz olduğunu biliyorsun. Biz nişastayı yapı taşı olan glikoza dönüştürebilmek için iki tane enzimimi kullanıyoruz. Bir tanesi amilas, bir tanesi maltas. Ne yapıyor amilas? Nişastayı önce daha küçük parçalara ayırmış. Maltoz molekülünde, maltoz disakkaritinde maltaz enzimi daha küçük yapı molekülü olan glikoza dönüştürmüş. Fark ettiysen ne yaptılar? Takım halinde çalıştılar. Kıymetli dostum şu soruyu da yorumlamanı istiyorum. Şu örneği yorumlarsan daha iyi anlayacaksın. Bak burada ne var dersek enzim 1 x maddesini y'ye çevirmiş. Enzim 2 y maddesini z'ye çevirmiş. Dikkat ettiysen tersinir çalışan kim var dersek buraya enzim 5 diyelim. İkisinin de enzim 5 olması gerekiyor. Tersinir çalışan bir enzim 5 molekülümüz var. Z'yi T'ye çevirebildiği gibi T'yi tekrardan Z'ye çevirebiliyormuş. Enzim 6'ya baktığında Z'yi kime K mod molekülüne çevirdiğini görebiliyorsun. Şuraya da kimi yazalım? Bu tarafa da enzim 4'ü söyleyelim. Bir yorum yapmak istiyorum. Enzim 1 ve enzim 3 farklı molekül enzim 1 ve enzim 4 farklı molekülleri aynı ürüne çevirebiliyor mu? gördüğün üzere çevirebiliyor. Bu tepkimede bu görmüş olduğun reaksiyon zincirinde çift yönlü çalışan enzimler var mı? Cevabım var. Enzim 5 çift yönlü çalışabiliyor. Peki bir şey daha söyleyeceğim. Enzim 5 ve enzim 6 aynı molekülü farklı ürünlere dönüştürebilir mi dersem yani unu bazı kişiler kek yapmak için kullanır, bazı kişiler ekmek yapmak için kullanır. Enzim 5 ve enzim 6 aynı substratı farklı ürünlere ne yapabilmişler? Dönüştürebilmişler. Bu da öğrendiğimiz bilginin pekiştirmesiydi hocam. Devam edelim. Gelelim enzimlerin yapısına bakalım. Enzimlerimiz ne yapıda? Bileşikler protein yapıda olan bileşiklerimiz. Yapılarında kimler var dediğimiz zaman cevabın hocam yapılarında amino asit bulunuyor. Bu amino asitler ne bağlarıyla birbirine bağlanıyor? Peptit bağları yardımıyla birleşerek büyük yapılı bileşikler oluşturuyor. Enzimlerin yapısını oluşturabiliyorlar. Enzimlerin yapısına baktığımız zaman bunlar büyük yapılı bileşikler oldukları için hücre zarındaki por dediğimiz küçük deliklerden ne yapamıyorlar? Geçemiyorlar. Şimdi iyi bak hocam. Biz enzimleri iki grupta inceliyoruz. Sadece proteinden meydana gelen enzimlerimiz var. Biz böyle enzimlere basit enzim ismini veriyoruz. Sırf proteinden meydana geliyor. Bir de hocam bileşik enzimlerimiz var. Biz bileşik enzimlere verdiğimiz isim nedir dersek holoenzim ismini veriyor. Duyamadım. Holoenzim. Holoenzim bileşik enzim anlamına geliyor. Şimdi bu bileşik enzimlerin yapısında ne var? Bir protein kısım var. Fark ettiysen ki biz bu protein kısma apoenzim ismini veriyoruz. Bu protein kısmının yanında ne var dersek yardımcı olan bir de hocam grup var. Yardımcı bir kısım var. Bu kısımlar kofaktör olarak adlandırılıyor. Gördüğünüz üzere eğer kofaktör inorganik yapıda bir bileşikse yine bu yardımcı kısma kofaktör diyorsun. Ama yardımcı olan kısım organik yapıda bir vitamin gibi bir bileşikse bu sefer de bu yardımcı olan kısma koenzim ismini veriyoruz. Tekrar edelim. Enzimler iki grupta inceleniyor. Basit ve bileşik. Bileşik enzimlere holoenzim diyorsun. Holoenzimlerin içerisindeki protein yapılı kısma biz apoenzim adını veriyoruz. Yargıcı kısımların genel bir isim var. Kofaktör ismini veriyoruz. Kofaktör dediğimiz kısım vitamin ya da mineral olabiliyorlar. Eğer vitaminse koenzim de diyebiliyorsun. Mineralse yine daha önce öğrendiğin gibi kofaktör ismini veriyoruz. Kıymetli dostum burada hocam bu enzimlere baktığımızda subsatı tanıyan kimdir diye sorarsak birleşik enzimlere bakmanı istiyorum hocam. Subsratı tanıyan apoenz işi yapan kimdir? Tepkimeyi gerçekleştiren kimdir dersek bu yardımcı kısım olan koenzim ve kofaktör dediğimiz kısımlar bunlar tepkimeyi gerçekleştiriyor. Eğer basit enzimden bahsediyorsak basit enzimde hem subsatı tanıyan hani molekülü tanıyan ve tepkimeyi gerçekleştiren yine protein yapılı olan bu kısım diye ifade ediyoruz. Hocam peki heroizm sadece bir çeşit yardımcı kısımla çalışır. Buna bir örnek vermek istiyorum. Mesela gözünün çalışmasında, retinahı hücrelerinin çalışmasında etkili olan hücrelerde bu enzimler hangi vitamini istiyorlar çalışabilmek için? A vitaminini istiyorlar. Bak dikkat et. Apoenzimler sadece bir çeşit yarımcı kısımla çalışmış oldular. Ama yarımcı olan kısımlar farklı işlerde görev alabiliyorlar. Mesela A vitaminine baktığın zaman hem görme olayında etkili olabiliyor hem de cilt sağlığının korunmasında A vitamini etkili olabiliyor. Fark ettiysen tekrar ediyorum yardımcı olan kısım farklı apozinlerle ne yapabiliyor? çalışabiliyor. Hocam apoenzim çeşidi bu protein yapılı bir bileşik olduğu için yardımcı kısım olan koenzim ve kofaktör çeşidinden daha fazladır da diyoruz. Kıymetli dostum şimdi seninle beraber enzimlerin yapısını da öğrenmiş olduk. Gelelim enzimlerin çalışmasını etkileyen bazı faktörlere. Enzimlerin organik yapıda olduğundan bahsettik. Bunların biyolojik katalozoller olduğundan bahsetmiştik. Şimdi neler etkiliyor enzimlerimizi? Neler değiştiği zaman? Nasıl tepkime gerçekleştiriyorlar? Nasıl tepki veriyorlar? Bunları beraber önelim. İlk olarak pH'tan bahsedelim. Her enzimin çalışabileceği uygun bir pH aralığı var. Bazı enzimler asidik, bazı enzimler bazik, bazı enzimler nötr pH'tta çalışmayı seviyorlar. Enzimlerin çalışma hızının en yüksek olduğu, en ideal olduğu biz pH aralığına optimum pH ismini veriyoruz. Aşağı bakmanı istiyorum. Midemizde çalışan pepsin enzimi A harfiyle gösteriyoruz. Daha çok asidik pH'ı seviyor fark ettiysen. Mesela bağırsaklarımızda görev yapan tripsin enzimi. Onu C harfiyle gösterdik. Daha böyle bazik pH'ı seviyorken hocam hücre içerisinde görev yapan katalaz enzimi var. Bu katalaz enzimi de dikkat ettiysen pH'ın 7 olduğu nötrü pH'tda daha iyi tepkime gösterebiliyor. Yani enzimlerin çalışabileceği farklı pH aralıkları vardır diyoruz. Gelelim hocam substrat yüzeyinden bahsedeyim. Temas yüzeyinden bahsedeyim. Bunu iki tane örnekle daha iyi pekiştirelim seninle birlikte. Mesela pudra şekeri, toz şeker ve küp şekeri kıyaslayalım. Hangisini çaya attığında şu ikisini kıyasladığımızda daha geç çözünür dersem küp şeker diyorsun. Daha bütün bir halde. Ama küp şekeri biraz ezdiğinde, yüzey alanını artırdığında toz şekerin daha iyi çözündüğünü görüyorsun. İyice ezersen kurabiyelerin üzerlerine böyle serpiyoruz. Onlara ne diyoruz? Pudra şekeri diyoruz. O da hocam ne yapıyor dersek daha kolay çözündüğünü görüyorsun. Yani ofaladığında daha kolay tepkime gerçekleşiyor. Trabzon ekmeği ve dilim ekmeği kıyasladığınız zaman dilim ekmek daha kolay sindirilirken kıtır ekmek, mercimek çorba üstüne koyduğumuz olsa da içsek hocam kıtır ekmek onlar daha kolay ne oluyor? Sindiriliyor. Daha kolay çiğneyebiliyorsun. Alt taraftaki şekle bakmanı istiyorum. Eşit miktarda sindirime enzimi koyduğumuz bir düzenek var. Üç tane tüpümüz var hocam. Birine kuşbaşı, öbür ikincisine bütün et, üçüncüsüne kıyma koymuşum. Bu kaplara enzim koyduğum zaman tepkime hızlarını kıyasla dedikleri zaman en hızlı tepkimenin üç dolu kapta kıymanın olduğu kapta olduğunu görüyorum. Ardından kuş başı et. Niye? Ufalandığı için enzimler daha hızlı tepkimeye girecek. Daha çok ürün oluşturacaklar. Bütün etle sindirilecek ama daha geç sürede olacak. Dolayısıyla tepkime hızını kıyaslarsak 3 1 2 şeklinde olduğunu söyleyebilirim. Kıymetli dostum gelelim sıcaklığa. Hocan sınavda sıcaklık bölümünü sorabilir diye düşünüyorum. Reaksiyonlara baktığımız zaman dikkat etmeni istiyorum. 0 derecenin alttaki sıcaklıklarda enzimler ne olmuyor? Çalışmıyor. Donuyorlar hocam. Kımıldayamıyorlar. Ama yapıları da ne olmuyor? Bozulmuyor. Hemen yorumlamanı istiyorum. 0'dan 35 S dereceye doğru gitmeye başladığın zaman ne görüyorsun? Enzimin çalışması giderek artıyor. Bir yere kadar maksimuma doğru çıkıyor. En yüksek olduğu sıcaklığa biz optimum sıcaklık, en uygun sıcaklık ismini veriyoruz. Buradaki grafiğimizde 35 S dere Dereceyi göstermişiz. Sıcaklık artmaya devam ettiği zaman dikkat et enzim çalışıyor ama reaksiyon hızı, çalışma hızı, tepkime hızı giderek azalıyor. 55 S D ve üzerindeki sıcaklıklarda enzimlerin yapısı da ne oluyor? Bozuluyor. Kıymetli hocam, biz buna denatürasyon ismini veriyoruz. Hocam, şimdi bu öğrendiğimiz bilgileri bir tekrar edelim. 0 derece ve alttaki sıcaklıklarda enzimlerimiz çalışmıyor ama yapılarında da bir bozukluk yok. Yani bir e enzimi soğutup ısıttığın zaman enzimi ne yapabilirsin? çalıştırabiliriz. Peki söyleyelim. 0-35 derece arasında enzimizin çalışma hızı artıyor dedik. 355 arasında hızı çalışması giderek yavaşlıyor dedik. Enzimiz çalışıyor ama dedik ama 55 ve üzerinde enzimiz yapısı bozulur. Biz buna denatürasyon, denatüre olmak diyoruz. Tekrar edelim. Kaynatılıp soğuttuğumuz enzimiz ne yapmaz? Çalışmaz diyoruz değerli dostum. Geldik su miktaran bahsedelim. Bazı enzimler çalışabilzimler çalışabilmesi için neye ihtiyaç duyuyorlar? Suya ihtiyaç duyuyorlar. En az ortamda bulunması gereken su oranı kaç dersek %15 suya ihtiyaç duyuyoruz. %15'in de alttaki su miktarında enzim çalışmıyorlar. Mesela besinleri kuruttuğumuz zaman daha uzun süre bozulmadan dayanabiliyorlar. Bir bala baktığında çok derişik olduğu için orada mikroplar üreyemiyor. Bal kolay kolay ne olmuyor? Bozulmuyor. Bir besini tuzladığın zaman ne yapmadığını kolay kolay çürümediğini fark etmişsindir. Hocam tohuma baktığımız zaman su olmadan ne olmuyor? Çimlenmiyor. Niye? Su oranı %15'in altında olduğu durumlarda enzimler ne yapmıyor? Çalışmıyor diyoruz. Enzimlerin çalışabilmesi için ortamda bulunması gereken su miktarı en az kaç? %15 olması gerekir diyoruz. Şimdi gel enzim ve subsat miktarlarına bakalım. Birlikte yorumlayalım. Bir kabup koyduğumuz enzim miktarı sınırsızsa, işçimiz çoksa ve onun çalışabileceği iş miktarı da varsa yani iş de geliyor ve çalışan kişimiz de sınır sınırsızsa tepkime hızının giderek ne olduğunu, arttığını görebiliriz. Burada bizi sınırlayan bir şey yok hocam. Ama ortamda enzim miktarımız sabitse yani çalışan kişi sayımı sallıyorum 20 kişiyse ama işler çoksa bir yere kadar enzimlerin çalışması artar. Bir yerden sonra artık enzimler substratlara doygunluğa ulaşır. Ne demek artık enzimler substratlara bağlanır. Daha fazla substrat gelse de onlarla tepkimeye giremezler. Bir restoranda 20 tane masa olsa, 20 tane müşteri gelse dışarıda da 100 kişi beklese 20 tane masa olduğu için ayakta beklemek zorunda kalırsın. O yüzden enzimiz sabitse reaksiyon ne oluyor sevgili hocam? Subsatın sınırsız olduğu durumda sabit hızla gidiyor diyoruz. Eğer ortama enzim ilave edersen Türkçesi masa koyarsak daha fazla para kazanabilir, daha hızlı tepkime gerçekleştirebilirim. Eğer ortamdaki enzimleri uzaklaştırırsam, ortamdan onları alırsam bu sefer ne olacaktır? Tepkimem giderek yavaşlayacaktır diyorum kıymetli dostum. Gelelim şunlara da bakalım. Ortamdaki subsatımı sınırlıysa yani gelecek olan müşteri sayısı belirliyse sabitse tepkime önce hızlanır. Bir yerden sonra yemek yiyip gittikleri için reaksiyonumuz ne olacaktır? Sıfıra düşmesini bekliyoruz. Peki tepkimelerin gerçekleşebilmesi için aktivasyon enerjisine ihtiyacımız olduğundan bahsetmiştim. Tepkimeler gerçekleşiyor. Gerçekleşiyor. Hücredeki enerji miktarı çok yüksek. oldu da aktivasyon enerjisi hücredeki enerji miktarından fazla olursa yani hücrede enerji yoksa yetmezse markete gittiğinde bir ürün aldığında bir ne diyeyim ben sana? Bir paket bir bisküvi aldığında diyelim ki bisküvi 20 lira. E sende de 10 lir varsa o paketi ne yapamazsın? Alamazsın. Bizim hücremizdeki tepkime böyle bir anda zank diye zk diye ne yapabilir? Durabilir sevgili dostum. Bunu da belirtmek istedim. Bu şekilde enzimlerin çalışma hızına bağlı olarak enzim ve subsat miktarına bağlı tepkimelerin hızlarını bu şekilde yorumlamak isterim seninle beraber. Şimdi gelelim hocam karaciğerde bulunan bir enzimiz var. Karaciğerdeki enzimizin ismi katalaz enzimi. Bu katalaz enzimimiz yapmış olduğu şey şu hocam. Ne yapıyor dersek hidrojen peroksit diye bir tane bileşiğimiz var. Onun da denklemini formülünü hemen yazayım sana. H2O2 diye ifade ediyoruz. Bu hidrojen peroksiti parçalıyor. Kim? Katalaz enzimimiz. Neye çeviriyor? Suya ve oksijene çeviriyor. Bak hocam öğrendik. Buradaki enzimiz kimdi? Katalaz enzimiz. Dikkat et hocam. Peki buradaki substratımız kim? Yani katalaz enzimi kimi parçalayabiliyor? Hidrojen peroksiti neye parçalayabiliyor? Suya ve oksijene dönüştürüyor. O zaman tekrar edelim. Enzimiz katalas, subsatımız hidrojen perioksit. Peki hocam ben bunu bildim. Ne işime yarayacak? Nerede kullanacağım diye soruyorsan hemen Semih hocam sana yukarıda şurada mister gibi göstereceğim sana. Hocam tüpler verecekler. Bir tane tüp verecekler. İkinci tüpü verecekler. 3üncü tüpü verecekler. Tüpleri gördükten sonra içerisine de karaciğer koyacaklar. Bu karaciğerli koyabilmek için tüpleri biraz daha geniş çizmem gerektiğini sevgili hocam göreverdim. Şimdi buradaki tüplere baktığımız zaman içlerine karaciğer koyacağız ama karaciğerin bazısı bütün karaciğer olacak. Bazısı böyle küp küp doğranmış karaciğerimiz olacak. Bazısı da böyle iyice ezilmiş, parçalanmış karaciğer göreceksin. Kıyma sorusuyla karıştırma. Burada farklı bir durum söz konusu. Biz karaciğerleri bu şekilde koyduk. İçerisinde bir enzim var. Söyler misin? Katalaz enzimleri var. Bak içerilerinde katalaz enzimleri duruyor. Hocam şimdi biz karaciğerlerin içerisinde kataloz enzimleri olduğunu biliyorum. Karaciğeri ne kadar ufalarsam, ne kadar parçalarsam o kadar kataloza enzimi kabın ne olacak? İçine yayılacak. Hocam şimdi kıyma haline getirmiş olduğun iyice ezdiğin karaciğerde çok fazla katalas serbest kalacakken kuşbaşı gibi koyduğumuz karaciğerde daha az katalas. Bütün halde koyduğumuz karaciğerde çok daha az katal enzimi tüpün içine yayılacak hocam. Ve biz bu tüplerin içerisine hidrojen peroksit ilave edeceğiz. H2O2 ilave edeceğiz. Ne koyacakmışız? H2O2. Dikkat et burada bizim H2O2 molekülümüz substratlarımız. Sana diyecekler ki bu tepkimelerin 1 nol tüp, 2 nol tüp, 3 nol tüp, bu tepkimelerin gerçekleşme hızlarını sıralayınız gibi bir soru soracak hocam. Sınavda yazılı sınavda bu bilgi gelebilir hocam. Geldiği zaman da hatırlarsın Semi hocanın dediklerini. Bu tepkimelere baktığımız zaman reaksiyon hızlarını sıralayınız dedikleri zaman cevabın en hızlı 3 sonra 2 sonra 1 şeklinde tepkimeler gerçekleşceksin. Sonra sana hocam şunu soracak. Bu reaksiyonların 3 2 1 şeklinde olmasının sebebi nedir? Cevap hocam serbest kalan katalaz enzimi miktarıdır. Serbest kalan katalaz enzimi nereden çıkıyor? Nasıl serbest kalıyorlar? Ben karaciğeri parçaladığım zaman katalaz enzimleri serbest kalıp tüpe çıkıyor. Dolayısıyla burada substrat yüzeyi değil serbest kalan kataloz enzimi miktarı ne yapıyor? Reaksiyon hızını belirliyor. Kıymetli dostum bu bilgi de Semoğan sana söylemek istedi. Şimdi bunu öğrendikten sonra gelelim nükleik asitler yani DNA RNA kısmına bakalım hocam. Burada sana ardından da vitaminler bölümünden bahsedeceğim. Vitaminlerden sonra ayraçları öğretip hücre bölümüne geçe geçe vereceğiz kıymetli dostlar. Şimdi nükleik asitlere baktığımız zaman iki tane yönetici molekülümüz var. Bir tanesi DNA yani DNA öbürü RNA molekülü. DNA molekülünün iki iplikte olduğunu biliyoruz hocam. İki zincirden meydana geliyor. RNA molekülü tek zincirden meydana gelen bir nükleik asitimiz. Peki DNA ve RNA'ya baktığımızda organik midir, inorganik midir dersek bu moleküller organik yapıda hangi atomlar var? Karbon, hidrojen, oksijen, azot ve fosfor atomlarını taşıyor. Hem DNA hem RNA molekülü. Peki DNA ve RNA'nın yapı taşına baktığımız zaman neden meydana geliyorlar? Cevabımız nükleotit dediğimiz yapı birimlerinden meydana geliyorlar. Bir nükleotitin yapısına baktığımız zaman içerisinde kimler bulunuyor? Bir tane azotlu organik baz, bir tane 5 karbonlu pentoz şekeri, bir tane de fosfat molekülü bulunuyor. Bunlar bir araya gelerek nükleotit molekülünü meydana getiriyorlar. İyi bakmanı istiyorum. Azotlu organik baz molekülüyle 5 karbonlu şekeri glikozit bağı yardımıyla birbirine bağlıyoruz. Bu bir dehidrasyon tepkimesi şıp diye su açağa çıkıyor. Oluşan moleküle verdiğimiz isim nükleozit. Glikozit bağından aklında tutabilirsin. Bu nükleozit molekülüne sen ester bağıyla fosfat molekülünü bağlarsan oluşan bileşiğe hepsine beraber verdiğimiz isim nedir dersek nükleotit ismini veriyoruz. Tekrar ediyorum, azotlu organik baz 5 karbonlu şeker ve fosfat beraber bir araya gelerek bir nükleotiti meydana getiriyor. DNA'nın ve RNA'nın yapı taşını meydana getiriyor. Peki azotlu organik baz 5 karbonlu şeker ve fosfata baktığımızda bunların çeşitleri var mı? Var tabii ki hocam. Pentozun 5 karbonlu şekerin iki çeşidi var. RNA'da bulunanların çeşidine riboz şekeri diyoruz. Karbohidratlarda öğrenmiştin. DNA'nın yapısında bulunan şekere de deoksiboz şekeri ismini veriyoruz. Bunlar 5 karbonlu pentoz şekerimiz. Fosfata baktığımız zaman bazen fosforik asit, bazen H3P4 şeklinde de gösterebilirler ama fosfat P diye gösteriliyor. Azotlu organik baza baktığımızda bunların hocam iki halkalı ve tek halkalı olanları var. Tek halkalı olanlara Pirimidin ismini veriyoruz. Burada I harfi de var. İngiltere Premier Lig'den de aklında tutabilirsin değerli hocam. Bir de kim var derse çift halkalılar var. Bunlara da Pin adını veriyoruz. Ben şöyle bir kodlama yapmıştım öğrenciyken. Piriamidin, pür hangisi uzun yazılıyor? Cevap piramidin. O zaman altına ne yazıyorsun? Süt yazıyorsun. Sitozin, urasil ve timin. Bunlar bizim tek halkalı azotlu organik bazlarımız. Bir de çift halkalılar var. Bunlar kim dersek adenin ve goanin bizim neyimiz dersek çift halkalı azotlu organik bazımız. Toplamda beş çeşit neyimiz var? Azotlu organik bazımız var. adenin, goanin, sitozin, orasil, timin şeklinde gösteriliyor. Sitozin bazen jitozin şeklinde de gösterildiği için C harfiyle de bunu ne yapabilirsin? Görebilirsin. Pentoz çeşitleri kaç çeşittir diye sormuştum. Diyorsun ki hocam pentozları iki çeşit. Bir hocam riboz, bir tanesi deoksiriboz diyoruz. Fosfata baktığında zaten fosfat olduğunu biliyorsun hocam. Şimdi DNA'da ve RNA'da bulunan moleküller kimlerdir? Hocam yazıldı böyle bir sınav sorusu sordu. Bunları isimleri yazınız dedi. Hangileri ortaktır derse hemen şunu hatırlayacaksın. Adenin, goanin veozin ve fosfat hem DNA'da hem RNA'da ortak olarak bulunabiliyor. Ama deoksirib şekeri ve timin azotlu organik bazı bunlar DNA'ya özgüler. RNA'ya özgü olanlar kimlerdir dersek riboz şekeri ve urasil azotlu organik bazı. Bu moleküller RNA molekülüne özgü olan moleküllerimiz diyoruz. Peki nükleotitin DNA'nın ve RNA'nın yapı taşı olduğunu öğrendin. DNA'da bulunan nükleotitlere verdiğimiz isim deoksiribonükleotit. Neden böyle diyorlar? İçerisinde bulunan şeker deoksiribo şekeri olduğu için deoksiribonükleotit diyorlar. Aynı mantıkta RNA'da bulunan nükleotitlere de şekerinden kaynaklı ribonükleotit ismini veriyorlar. Kıymetli dostum, deoksiri nükleotitler DNA'da, ribonükleotitler RNA'da bulunan nükleotitlerimiz. O zaman deoksilbonikleitleri beraber söyleyelim. Adenin, goanin, sitozin. Bunlar hem DNA'da hem de RNA'da ortak demiştik. DNA'da bir de kim var? Timin bulunuyor. RNA'da bulunanları tekrar söyleyelim seninle beraber. Adenin, goanin, sitozin. Devam et. Urasil olması gerekiyor. Gördüğünüz üzere toplamda 8 çeşit neyimiz var? Nükleotitimiz var. Kaç çeşit bazımız var? 5 çeşit bazımız var. Adenin, goanin, sitozin, timin, urasil. Kaç çeşit nükleotit var dersek 4 tane çeşit RNA'da 4 tane çeşit RNA'da toplam 8 çeşit nükleotitimiz var. Bu bilgi bizim için kıymetli dostum. Şimdi seninle beraber bu moleküllere baktığımız zaman adenin deoksiribonleotiti. Bu molekülün yapısına baktığımızda ne görüyorsun? Adenin var, deoksiboz şekeri ve fosfat var. Buraya isim verirken deoksiboz şekerine bakarak isimlendirme yapıyoruz. Devam et. Adenin ribonükleotiti ismini veriyoruz. Neden? Çünkü riboz şekeri bulunduğu için bak burada herhangi bir şeker görmüyorsun yanında. O zaman bu moleküle ne diyoruz? Adenin bazı ismini veriyoruz. Adenin azotlu organik bazı ismini veriyorsun. Eğer yanına bak gördüğün üzere bir riboz şekeri geldiği zaman da bu sefer adenin nükleoziti diyoruz. Buradaki nükleozit dediğimiz bileşiğinde riboz şekeri bulunduğu için bu molekülün RNA'da bulunabildiğini ne yapabilirsin? söyleyebilirsin kıymetli dostum. Altta gördüğün adenozin monofosfat ve adenozin trifosfat ATP molekülünün yapısında bulunan bileşikler. Buradaki molekülleri değerli hocam ATP molekülü kısmına geldiğimizde daha detaylı öğreneceksin diyorum. Gelelim hocam buradaki isimleri beraber okuyalım seninle birlikte. İsimlerin hangisi doğru hangisi yanlış? Bakalım cevap verebilecek misin? Sitozin riboz fosfat. Sitozin hem DNA hem RNA'da bulunabildiği için demek ki buradaki nükleotitimin dizilimi doğru diyorum. Timin deoksirib şekili var. Bu bir nükleotit. Timin deoksiribonükleotiti doğru yazılmış. Goanin, adenin, goanin, sitozin ikisinde ortaktı. Goanin ribonükleotiti doğru gösterilmiş. Goanin deoksiribonükleotit olabilir mi? Olabilir. Goanin hem DNA hem de RNA'da ortaktı. Adenin, riboz, fosfat. Evet, adenin, goanistozin ikisinde ortak olduğu için gördüğünüz üzere buna da doğru bir ifade dedim ama dikkat etmeni istiyorum. Urasil deoksiribonükleotiti diyor. Diyorsun ki hocam urasil RNA'ya özgü yanındaki şekerin riboz olması gerekirdi. O yüzden bu ifademiz yanlış verilmiş. Timin ribonükleotiti diyorsun ki hocam timin tamam da şekerinin deoksiriboz olması gerekiyordu. Bu ifademiz de bu nükleotitimiz de yanlış verilmiş. Sitozin dioksiribonükleotit olur mu? Olur. Bak sitozin hem ribozda hem deoksiribozda bağlanabilir. Adenin hem riboz şekeri hem de deoksiriboz şekeriyle bağlanabilir. Urasili sen nükleotit olarak üretmek istiyorsan, urasili nükleotiti istiyorsan şekerinin riboz olması gerekir. Bu şekilde de doğru bir şekilde ne yapılmış? Çizilmiş. Kıymetli dostum gelelim hocam toplamda kaç çeşit baz ve kaç çeşit nükleotit olduğunu bir kez daha tekrar edelim. Toplamda 5 çeşit bazımız var. Adenin, goan, timinasil. Toplamda 8iz çeşit neyimiz var? Nükleotitimiz var. Adenin, goanin, sitozin, timin. Bunlar DNA'da bulunan nükleotitler. Dört çeşit. Adenin, goanin, sitozin, urasin. Bunlar da RNA'da bulunan nükleotitler 4 çeşit. Toplamda 8iz çeşit nükleotitimiz olduğunu görüyorsun. Adenin, goaninzin iki tarafta bulunduğu için 6 çeşit oradan, timin bir çeşit, orasil bir çeşit. Toplamda 8 çeşit neyimiz var? Nükleotitimiz bulunuyor diyoruz. Çok güzel. Şimdi gelelim DNA'nın yapısından bahsedelim. Ardından RNA molekülünün yapısından bahsedelim. Sonra da değerli hocam ne yapalım? Yolumuza devam edelim. Veokribonükleotit olan DNA molekülü yapı taşının nükleotit olduğunu bildiğimiz bir molekül. DNA molekülüne baktığımızda nükleotitler alt alta gelerek diziliyorlar ve bir polimer meydana getiriyorlar. Bu moleküller çift zincirli bir yapı olan DNA zincirlerini oluşturuyorlar. Hocam şekerinin deoksiliboz olduğunu biliyorum. Adenin goanistoz bir de kim? Timin var. Urasilin olmadığına dikkat etmeni istiyorum. DNA molekülü kendini kopyalayabilen bir molekül. Kendini eşleyebiliyor. Hücre bölünmesinde DNA kendini eşler diyoruz. Adeninle kim? Timin. Goaninle kim? Sitozin nükleotitleri aralarında zayıf hidrojen bağları kurarak ne yapabiliyor? Karşılıklı olarak birbirlerine bağlanıyorlar. Ve şöyle de göstermek istiyorum. Burada bir tane nükleotit var dikkat ettiysen. Timin nükleotiti. Burada adenin nükleotiti var. Burada goanin. Burada sitozin bulunuyor. Adeninle timin arasında ikili zayıf hidrojen bağı. Goaninle söz arasında üçlü zayıf hidrojen bağının bulduğunu dikkatle incele hocam. Hocam zayıf hidrojen bağları kurulduğu zaman su oluşmuyor. Zayıf hidrojen bağları iki zincirlik nükleotitlerini karşılıklı olarak birbirlerine bağlıyor hocam. Mıknatıs gibi düşünebilirsin. Karşılıklı geldik zaman çıt ne yapıyorlar? Artı eksi birbirine yapışıyorlar. Aynı bunun gibi. Adeninle timin, goaninle stozin ne yapıyorlar? Birbirine bağlanıyorlar. Hiç de söylemiyorsun. Goanin stozin arasında üçlü bağ bulunuyor. Aferin. Gözümden kaçmıyor hocam. Bir önemli bilgi daha verelim. Hocan yazılı sınavda sorabilir. Şunu diyebilir. Bir DNA molekülünü ayırmak için gereken enerji zayıf hidrojen bağlarını koparmak için gereken enerji çok yüksekmiş. Bu neden kaynaklı olabilir derse cevabım şu goaninzin oranı çok yüksek olduğu için bu bağları zayıf hidrojen bağlarını kopartmak da o kadar ne olacak? Zahmetli olacak. O kadar enerji gerekecek. Bu yüzden değerli hocam söyleyelim. Bir DNA molekülünü içerisinde goan inszerz oranı çoksa bu DNA zincirini ayırmak için gereken enerji de o kadar fazla olur diye yorum yapmanı istiyorum. Prokaryot yapılı canlılarda bakteri ve arkelerde DNA molekülü halkasal yapıda hücrelerin sitoplazmasında bulunuyorken ökaryot yapılı olan canlılarda DNA molekülü hücrede nerede dersek söyleyelim doğrusal yapıda ve çekirdeğin içerisinde bulunuyor. Sadece çekirdekte değil mitokondri ve plastitlerde de ne var dersek DNA molekülü bulunuyor. Organ kısmına geldiğinde buradan bahsedeceğiz hocam. Hemen devam edelim. Genetik bilginin taşınması ve yavrulara aktarılması, protein sentezi gibi olayları kontrol eden molekülümüz DNA molekülümüz ve DNA molekülünün üretilmesini sağlayan enzimizin ismi de DNA polimeraz enzimi. DNA üreten enzim. Şimdi nükleotitin DNA ve RNA'nın yapı taşı olduğunu güzelce anladın. Biz nükleotitleri alt alta ne yapacağız? Fosfodiester bağı adını verdiğimiz bir bağla zincir şeklinde ne yapacağız? Uzatacağız. Hocam iyi bakmanı istiyorum. Burada bir adenin nükleotiti var. Burada da bir adenin nükleotiti var. Şekerle fosfat arasında bulunan bu bağa biz fosfodeestler bağı ismini veriyoruz. Bu bağı kurduğumuzda nükleotitleri alt alta birbirine bağlamış oluyorsun. Şıp diye de ne açığa çıkıyor? Su açığa çıkıyor. En tane nükleotit podehidrasyon tepkimesiyle birleşiyor. Bir polinükleotit zinciri oluşuyor. Bu polinükleotit zinciri oluştuğu zaman n -1 tane su yani kaç nükleotit varsa ondan bir eksik su ve o kadar da fosfodiester bağları kuruluyor diyoruz. Nükleotitler alt alta fosfodiester bağlarıyla bağlanıyorlar. Karşılıklı olarak da zayıf hidrojen bağlarıyla birbirlerine bağlanıyorlar. Bak bunun mantığını sana güzelce öğretmek istiyorum. Burada serbest nükleotitler görüyorsun. Kendi hallerine takılıyorlar. Biz bu serbest nükleotitleri birbirine bağlamak istiyoruz. Sen akıllı çocuksun. Bak burada 1 2 3 4 5 6 tane nükleotit var. Biz bunları ne yapacağız? Fosfodiestler bağlarıyla birbirine bağlayacağız. Nasıl hocam? Şekerle fosfat arasında şekerle fosfat. Şekerle fosfat, şekerle fosfat arasında fosfodiyester bağlarını çizdiğimiz zaman sen bir polinükleotit zinciri meydana getirmiş oluyorsun. Biz DNA molekülünün iki zincirli olduğunu biliyoruz. Şu an bir zinciri yapı yapı verdik. Hocam bu nükleotitler alt alta fosfode bağlıyla bağlanıyormuş. Bu bilgi bizim için kıymetli. Şöyle bir soruda karşılığa gelebilir. Bir nükleotitin yapısına baktığımızda azotlu organik baz var, şeker var. Bir tane de fosfat var. Şu moleküller birbiriyle ne yapıyor? Bir tanesi ester bağı, diğer azotlu organik bazda şekerde glikozit bağıyla bağlanıyorlar birbirlerine. Dikkat ettiysen bir nükleotit içerisinde diyelim ki kaç tane azotlu organik baz var dersem bir tane. Kaç fosfat dersem bir kaç şeker var? Bir tane. Bunların sayıları birbirlerine eşit. Sana derlerse ki bir DNA molekülü 200 tane nükleotitten oluşuyorsa yani bunun gibi 200 tane varsa ne yapacaksın? Hemen DNA molekülünü şöyle basitçe çizeceksin. DNA 200 nükleotten oluşuyorsa 100 tane bir zincirde 100 tane diğer zincirde nükleotit olması gerekiyor. Bu DNA molekülündeki fosfat sayısı, adenin goaninistozin timinin toplamı, azotlu organik baz sayısı, pentoz sayısı kaçtır derse diyorsun ki her nükleotitte, her nükleotitte değerli hocam fosfat, azotlu organik baz ve pento sayısı eşit olduğu için bu DNA molekülünde 200 tane fosfat olmalı, 200 tane azotlu organik baz, 200 tane de 5 karbonlu olan deoksiriboz şekerinin olmasını beklerim kıymetli dostlarım. Böyle bir şey karşımıza gelebilir. Şimdi şu görmüş olduğumuz DNA molekülünü sentezleyelim. Ardından ne yapalım? Yavaştan RNA'ya geçelim. Bak burada serbest nükleotitler var. Dikkat ettiysen senin için sadece nükleotitleri çizdim. Aralarındaki bağları çizmedim. Sen inşa edeceksin. Konu anlatım kısmında bunu bahsetmiştik hocam. Bu gördüğün nükleotitlere baktığımızda önce alt alta nükleotitleri ne bağıyla? Fosfodester bağları yardımıyla birlikte seninle bağlayalım. Biraz kalemin kalınlığını arttırdım hocam daha net göresin diye. Şeker fosfat arasında şeker fosfat, şeker fosfat, şeker fosfat. Nükleotitleri ne yapıyoruz? Birbirine alt alta fosfodiester bağlıyla bağlıyoruz. Karşı tarafa da aynı şını yapalım. Şekerlerle fosfatlar arasında nükleotitleri fosfodiestler bağlıyla bağladık. Sonra iki tane polinükleotit zinciri oluşturmuş olduk şu an için. Bir de ne yapmamız gerekiyor? Bu nükleotitleri birbirlerine karşılıklı zincirleri de bağlamamız gerekiyor. Hemencik mavi renkli kalemimi aldım. Adenintimin 2 bağ guaninitozin 3 goaninistozin 3 adenintimin 2 3 2 şeklinde ne yaptım? Nükleotitleri de karşılıklı zayıf hidrojen bağlarıyla birleştirdiğim zaman sen bir ne molekülü sentezlemiş oluyorsun? DNA molekülünü sentezlemiş üretmiş oluyorsun. Bu zinciri gördüğün gibi kafanda tutarsan rahatlıkla sınavda çıkacak olan nükleik nükleik asitlerle DNA ile RNA ile ilgili soruları rahatlıkla yapabilirsin. Hocam bütün bizim vücudumuzdaki bütün hücrelerimiz aynı DNA molekülünü taşıyorlar. Neden? Çünkü zigot dediğimiz yapıda ne var dersek bir DNA var. Bu zigotumuz mitozla gelişerek bizi meydana getiriyor. Dolayısıyla bu vücudumuzdaki hücrelerimizde aynı DNA olduğunu bilmelisin. Peki soracaklar aynı DNA varsa neden gözüm göz gibi? Neden kulağım kulak gibi? Neden burnum burun gibi? Neden dilim dil gibi davranıyor? Niye böbreklerim oluşmuş, bağırsaklarım oluşmuş? Cevap: DNA üzerinde aktif genler farklı farklı olduğu için gözümdeki DNA'nın sadece gözle ilgili genini kullandığım için aktif gen orası olduğu için kulağımdaki hücrelerimde sadece kulakla ilgili genler aktifleştiği için bu bizim hücrelerimiz farklı görevler için ne yapıyorlar? Özelleşiyorlar. Kıymetli dostum geldik RNA molekülüne. RNA'ya baktığımız zaman ribonükleik asit ismini veriyoruz. Yapı taşının nükleotit olduğunu biliyorsun RNA molekülünün. Bu da hocam nükleotitler birbirine birleşiyorlar. Fosfodesler bağlarıyla bir RNA molekülünü oluşturuyorlar. RNA molekülü nükleotit polimeri demiştik. Kaç zincirli? Tek zincirli. Hangi şeker? Deoksiriboz değil riboz şekeri. Deoksiriboz DNA değil hocam ama beni kandırma. Hangi bazları var? Adenin goanistozil. Başka ne diyorsun? Timin. Timin hocam timin DNA'ya özgü. RNA'da urasil var biliyorsun. Nükleotitler alt alta fosfodesitler bağlıyla bağlanarak bir polinükleotit zinciri meydana getiriyorlar. Bu RNA molekülü kendini eşleyemiyor, kendini kopyalayamıyor. Hocam sentezini sağlayan enzimizin ismi RNA üreten enzim anlamına gelen RNA polimeraz enzimi. Bütün canlı hücrelerde RNA molekülü üretiliyor ve RNA molekülü tüm canlı hücrelerde bulunuyor diyoruz. Peki hücrelerde nerelerde bulunuyor bu RNA diye sorarsak söyleyelim. Hocam hücrenin sitoplazmasında var. Ribozomda bulunuyor, mitokondride var. Çekirdekte bulunuyor. Yok yok hocam her yerde RNA molekülü rastlayabiliyorsun. Üç çeşiti var. DNA'daki şifreleri ribozoma getiren protein sentezde görev yapacak olan MRNA amino asitleri sitoplazmadan nakliye kamyonu gibi ribozoma götüren yine tena taşıyıcı RNA bir de ribozomun yapısını oluşturan bir RNA'mız ribozomal RNA. Kaç eşit RNA varmış söyleyelim. 3. MRNA, TRNA, RRNA. Motor diye kodlayabilirsin istersen hocam daha kolay kodlamak için. Hepsinin amacı hepsinin amacı hücrede protein sentezi olayında görev alabilmek. Ve hepsi nereden sentezleniyorlar? DNA'daki şifreye göre, DNA'daki bilgiye göre sentezlenen moleküllerimiz. Şimdi nükleik asitleri, DNA'yı ve RNA'yı öğrendik. Seninle beraber organik yapıda olan bileşiklerimiz olan, düzenleyici bileşiklerimiz olan vitaminlere geçelim. Vitaminlere baktığımızda bunlar da organik yapıda olan bileşikler hocam. Yapılarında karbon, hidrojen, oksijen atomları taşıyorlar ama organik olmalarına rağmen ne vermiyorlar? Enerji vermiyorlar. Solunum tepkimelerinde enerji eldesinde biz vitaminleri ATP sentezinde hammadde olarak ne yapamıyorsun? kullanamıyorsun. Vitaminler organik midir? Evet. Enerji verir mi? Aman hocam hayır. Vitaminler enerji vermez diyorsun. Küçük yapılı bileşik oldukları için sindirilmeden doğrudan kana geçebiliyorlar. Hidrolize etmene gerek yok. Zaten küçükler enzimlerin yapısına yardımcı kısım olarak ne yapabiliyorlar? Katılabiliyorlar. Biz yarımcı kısımlara kofaktör ismini vermiştik. Eğer yarımcı kısım vitaminse ona ne ad verebiliyorsun? Koenzim ismini verebiliyorsun. Vitaminlerle ilgili ilginç bilgi vitaminler düzenleyici olan bileşik. Ne demek düzenleyici? metabolik faaliyetlerin gerçekleşmesinde enzimlere yardım ediyorlar ve bir vitaminin eksikliğini başka vitamin ne yapmıyor? Gidermiyor. C vitamini eksik. Dur ben E vitamini alayım. Olmuyor hocam. Hangi vitamin eksikse onun vitaminini vücuduna alman gerekiyor. Eksik aldığın zaman vücudunda ne meydana geliyor dersek söyleyelim. Aksilikler, hastalıklar meydana geliyor. Bitkilere baktığımız zaman vitamin sentezi yapabiliyorlar mı? Tabii ki de sentez yapabiliyorlar. Biz yapabiliyor muyuz diye sorsak hayvanlara baktığımızda biz ve AB D vitaminini provitamin kullanarak ne yapabiliyoruz? Sentezleyebiliyoruz. Mesela karaciğere baktığımız zaman provitamin A'dan A vitamini yapabiliyorken provitamin D''yi de nerede? Karaciğer demişim buraya. Hemen düzeltmek istiyorum. Böbreklerimizde kıymetli dostum ne yapıyoruz? D vitaminin sentezini de kullanabiliyoruz. Yani hayvanlarda da vitamin sentezi gerçekleştirilebiliyor. Vitaminlerin yapısı sıcaklıkta bozulabiliyor. Bu ne demek dersek bir portakal suyunu açıkta bırakırsan vitamin değeri kaybolacaktır hocam. Sıcaklık vitaminlerin yapısını bozabiliyor. İki grupta inceliyoruz vitaminlerimizi. Suda çözünenler yağ da çözünenler. Suda çözünenleri kodlarken B ve C vitamini diyoruz. Yağda çözünenleri de adek vitaminleri olarak ne yapıyoruz? Kodluyoruz hocam. Şimdi suda çözünen vitaminler bunlar suda eredikleri için vücudumuz bunların fazlasını idrarla çişle şırıl şırıl şelale gibi ne yapıyor? Dışarıya atıyor. Sen bir kasa portakalı yersen böbreklerin bu C vitamini süzecek. Ne yapacaksın? Turuncu böyle köpüklü köpüklü Fanta gibi işaretin hocam dikkat et. Fazlası idrarla atılıyor. Bu vitaminler ne olmuyor? Depolanmıyor diyoruz. Günlük alınması gerekiyor ki bunları ne yapmalıyız? Eksiğimizi giderebilelim. Eksiklikleri çabuk ortaya çıkıyorlar. Ama yağda eriyen vitaminlere baktığımız zaman bunlar hocam karaciğerde depo ediliyorlar. Eksiklikleri hemen ortaya çıkmıyor. Geç ortaya çıkıyor. Vücut bunları depoladığı için bir süre idare edebiliyor. Eksikliği biraz daha geç ortaya çıkıyor. Nerede eriyen vitaminler? Yağda eriyen vitaminler diyoruz. Suda eriyen vitaminlere bakalım. B ve C grubu. B ve B ve C vitamininden bahsedeceğim. B vitaminlerinin grupları var hocam. B1, B2, B3, B12 diye vitamin gruplarımız bulunuyor. Bu vitaminleri eksik aldığımız zaman sinirsel bozukluk olan beri biri hastalığı ortaya çıkabiliyor. Pelegre rahatsızlığı da yine deride lekeler olarak adlandırılıyor. B vitamini eksikliğinde ortaya çıkan bir hastalık. Hocam anemi dediğimiz kansızlık rahatsızlığı da yine B vitamini eksikliğine bağlı ortaya çıkabilen bir hastalık. Hatta B12 vitamini yeterince almadığımız zaman unutkanlık da başımıza gelebiliyor. Çok iyi bildiğimiz bir rahatsızlık hocam. Peki C vitaminine baktığımız zaman diş etlerinin sağlıklı çalışabilmesi için C vitaminine ihtiyaç duyuyoruz. Yeterince almazsak gemici hastalığı olarak adlandırılan hocam skorbüt dediğimiz bir rahatsızlık ortaya çıkıyor. Skorbit de diyoruz hocam bu hastalığa. Bu kişiler C vitamini eksik aldığı zaman diş etlerinde kanama meydana gelebiliyor. Hocam askorbik asit neyin başka söylenişi? C vitamininin bir başka söylenişi askorbik asittir diyoruz. Yeterince C vitamini almazsan bağışıklığın zayıflayabilir. B vitamini eksikliğinde beri beri perigri anemi rahatsızlıkları, C vitamini eksikliğinde skorbit hastalığı ortaya çıkabiliyor diyoruz. Geldik hocam yağda eriyen vitaminlere. A vitamini, D vitamini, E vitamini, K vitamini, adek vitaminleri diye kodlamıştık. Hocam Box ne sever? Havuç sever. Havuç gözlerin iyi görmesini sağlar. Tavşanlar uzağı iyi görüyorlar. O zaman yeterince alınmazsa gece körlüğü rahatsızlığı ortaya çıkabilir. Gözümüzdeki hücrelerimizin iyi çalışabilmesi için, görme olayı için A vitaminine ihtiyaç duyuyoruz. D vitaminine baktığımız zaman hocam D vitamini bağırsaklarımızda kalsiyumun kanabilmesini sağlıyor. Eğer yeterince alınmazsa çocuklarda bacakların eğri olması hastalığı olan raşitizm, yetişkinlerde kemik yumuşaması hastalığı olan östomalezi ve ağrılı kasılması hastalığı olan tetani hastalıkları ortaya çıkabilir. Ne eksik olursa? D vitamini eksik olursa, E vitaminine baktığınız zaman hocam yeterince alınmazsa ne yapıyorsun? Üreme sisteminin çalışmasında aksilik ortaya çıkıyor. Aksaklık meydana geliyor. Biz bu hastalığa kısırlık ismini veriyoruz. Bol kuru yemiş yerseniz üreme sisteminiz canavar gibi ne yapar hocam? Çalışır diyoruz. K vitaminine baktığın zaman da bu da hocam kanın pıtılaşmasında gecikmeye sebep oluyor. Kanın pıtlaşmasına yardım eden bir vitamin. Yeterince almazsan yaraların geçileşiyor. Kıymetli dostlar tekrar edelim. Adek dediğimiz vitaminler bunlar. Yağda çözülen vitaminler. Bunların eksiklikleri geç ortaya çıkıyor. Suda çözünen vitaminlerin eksiklikleri daha kısa sürede ortaya çıkıyor diyoruz. Şimdi bak uzun süre bizim vücudumuzda bazen hasta olduğumuz zaman antibiyotik kullanımı görülüyor. Antibiyotik veriyor doktor. Diyor ki hasta olmuşsun bunu kullan. Çok fazla uzun süre eğer antibiyotik kullanırsan bizim kalın bağırsağımızda yaşayan mutalis bakteriler vardı. Faydalı bakteri, fayda üreten faydacı bakteriler. Bunlar kalın bağırsağımızda bize B ve C vitaminlerini sentezliyorlar. Yani uzun süre antibiyotik kullanımı bu bakterilerin ölümüne sebep olduğu için biz de B ve K vitamini eksikliğine bağlı hastalıklar ortaya çıkabilir diyoruz. Tekrar edelim. Kalın bağırsağımızda yaşayan mutalis bakteriler, faydacı bakteriler B ve K vitamini ne yapıyorlar? Sentezliyor diyor. Gel bu soruyu çözelim. Ardından ayraçlara beraber geçeceğiz. Hocam ne görüyorsun? Burada hangi vitaminler depo edilir? Hangileri idrarla atılır diye bir soru verilmiş hocam sana. Bak dikkat et. Günlük ihtiyacım ve günlük alınana bak. Hocam ihtiyacım gördüğünüz üzere A vitamini şu kadar. Ben fazla fazla almışım. Hemen diyorsun ki hocam A vitaminin şu fazlasını yağda eriyen bir vitamin olduğu için vücudumda ne yapabilirim? Depolayabilirim. O zaman A vitamini depolamam mümkündür diyorum. B vitamini suda çözülen bir vitamin. Vücudumun ihtiyacı olan gördüğünüz üzere kırmızı renkli olan kısım. Ben oldukça az almışım. Bu suda çözülen bir vitamin olduğu için fazla alsaydım da idrarla dışarıya atacaktım. Bu B vitamini idrarda rastlanmaz. Çünkü ihtiyacımdan azalmışım. çok yüksek olsaydı belki burada idrarda rastlamak mümkün olacaktı. Hocam C vitaminine baktığın zaman ne görüyorsun? Hocam suda çözünen bir vitamin. İhtiyacım şu kadar fazlasını almışım. Sen biliyorsun ki hocam bu vitamin suda çözen olduğu için fazlası idrarla ne olacak? Atılacak. Dolayısıyla idrarda C vitaminine rastlamam mümkün diyorum. K vitaminine baktığın zaman ne görüyorsun? Yağda çözünen bir vitamin. Vücut fazlasını ne yapmış? Almış. O zaman depolayabilirim. O zaman K vitamininde rast ne olduğunu, depolandığını görebilirim. Değerli hocam hangi depoları, hangi idrarda rastlanır diye sorulmuş. Bu şekilde ne yapmış olduk? Örnek sorumuzu çözüvermiş olduk. Geldik hocam ayraçlar kısmına. MEB'in paylaşmış olduğu örnek sınav sorusunun sonu soruda da örnek sınavda da bu ayraçlarla ilgili soru sorulmuş. Hocam mantığını anlarsan rahatlıkla yaparsın. Zor değil. Gayet güzel bir mantığı var. Beni dinlemeni senden rica ediyorum hocam. Bak kapta ne var? Tüpün içerisinde glikoz bulunuyor. Ben bu tüpe ne ayıracı ilave etmişim? Glikoz ayıracı. Ne demek bu? Glikoz ayıracı glikozu arayacak. bulursa onunla tepkimeye girip renk değişimine sebep olacak. İlk tüpe baktığında herhangi bir renk değişimi görülür mü diye sordukları zaman cevabın evet. Niye? Çünkü glikoz ayracı buradaki kaptaki glikozu bulup onunla tepkimeye girecek. İkinci tüpe bakmanı istiyorum. Amino asit varmış tüpümüzün içerisinde. Ne ayracı koymuşum? Glikoz mu hocam? Asit ayracı koymuşsun. Bunu koyduğum zaman amino asitler kapta bulunduğu zaman ne yapacak? Bir tepkime gerçekleşecek ve kapta renk değişimi görecek diyorsun. 3üncü tüpe bakmanı istiyorum. Tüpte nişasta var. Burada tüpe baktığında nişasta ayracı ya da soruda der ki iyot ayracı konulmuş. Bu tepkime sonucunda tüpte renk değişimi olacak mı diye soracaklar. Diyeceksin ki hocam nişasta ayracı var. E kapta da nişasta var. O zaman renk değişimi olur hocam diyorsun. Anladın mı hocam? Tüpte hangi molekül varsa onun ayracını koyarsan renk değişimi oluyor diyorsun. Bak bakalım buradakilere beraber bakalım. Tüpte nişasta var. Tübe bu sefer glikoz ayıracı olan tehlin çözeltisi koymuşuz. Bak dikkat et. Buradaki glikoz ayıracı nişastanın yapı taşı olan glikozu rengini etkileyebiliyor. Onunla tepkimeye girip renk değişimine sebep olabiliyor. Ama ben buradaki kapta nişasta bulunduğu için glikoz koyduğum zaman herhangi bir renk değişimi olmaz. Buradaki ifademiz tuzak yeme. Değerli hocam mikrofona vurdum. İnşallah kafan şişmemiştir. İkinciye bakıyorum. Bak kapta kim var? Protein var. Ne koymuşum? Aminoasit ayracı. Şimdi sen biliyorsun ki proteinin yapılaşı amino asit. Evet. Güzel sorun değil. Ama burada kapta protein bir bütün halinde bulunuyor. Parçalanmış halde. Amino asit halde değil. O yüzden buradaki kabımızda amino asit ayracını proteinin bulunduğu kaba koyarsan renk değişimi olmaz. Çünkü bu ayraç kapta aminoasit var mı yok mu buna bakıyor. Hocam iki tüpe bakıyorsun. Son iki kısımlara baktın. Birinde nişasta birinde de nişasta var ama sıcaklıklar birinde 35 derece öbürü 0 derece. Niye sıcaklıklar farklı? Sen biliyorsun ki bazı enzimler 0 derece ve altta ne yapmaz? Çalışmazlar. Şimdi ilk şu tüpe bakalım. yorumlayalım. Ardından bu tüpü kıyaslayalım seninle. Bu tüpe glikoz ayracı ile beraber sindirim enzimi koymuşum. Ben biliyorum ki bu hidroliz enzimi nişastayı parçalayacak. Yapı taşı olan kimlere? Glikozlara çevirecek. Şimdi yorum yapalım seninle birlikte. Bu tipe bu enzimi koyduğum zaman kapta artık glikozlar olduğu için çünkü sıcaklık uygun olduğu için enzim çalışacak. Buradaki kapta bulunan glikozlarla glikoz ayracı tepkimeye girecek ve şu görmüş olduğun tüpte ne olacak? Renk değişimi var diyorsun. Son tüpe sen yorum yap. Bak son tüpe sen yorum yap. Tüpte nişasta var. Güzel. Buraya nişasta bulunduğu ortama baktığında sıcaklığın 0 derece olduğunu görüyorsun. Sıcaklık 0 derece ise buradaki enzimiz ne yapmaz? Çalışmaz. Peki ben bu kaba glikoz ayracı koyduğum zaman kapta glikoz olmayacağı için çünkü enzimler parçalamadığı için buradaki tüpte glikozu göremeyen ayraçlar renk değişimine sebep olmayacak. O yüzden tüpte bu kapta renk değişimi olur mu olmaz mı derlerse renk değişimi olmaz diye yorumlaman gerekiyor değerli dostum. Peki buradaki sorumuza beraber bakalım. Bakalım anlamış mısın mantığını? Tüpte trigliserit var. Üç tane yağ asit, biri gliserol. Trigliseritli meydana getiriyorlardı. Yağ ayracı ilave ettiğim zaman denk değişimi olur mu dersem, "Evet hocam olur. Çünkü trigliserit biri yağdır. Nötral yağdı. Neydi diyorsun? Bu tipte de renk değişimi olur diyorsun kıymetli dostum. Şimdi seninle ayraçları da öğrenmiş olduk. Nereye geldik? Hücre bölümüne geldik. Şimdi seninle beraber önce prokaryot ve ökaryot hücre ayrımını yapalım. Ardından hücre içerisinde bulunan hücresel yapılar ve organellerle ardından da madde alışverişiyle dersimize devam edelim. İnşallah yorulmamışdır sevgili Crazy G Bebeksi Gudbet dostum. Genel bir tekrar yapıyorum. Full tekrar yapıyorum. Sınavdan yüz alman için Semu hocan elinden geleni yapıyor. Hala abone değilsen şu aşağıdaki abone ol tuşuna sana zahmet bası ver hocam. 10'da da beraberiz 11'de beraberiz. 12'de beraberiz. Seni üniversite yolcu edene kadar Semu hocam burada sana dersleri anlatmaya devam ediyor. Sizin abone olarak izlemeniz beni de daha şeklendiriyor. Desteğin için tekrardan teşekkür ederim. Şimdi ne yapalım? Hücre çeşitleri kısmına, prokaryot ve ökaryot hücre ayrımına beraber başlayalım. Tüm canlı hücrelerde ortak olarak bulunan yapılar neler diye ben sana söylediğimde diyordu ki hocam bir hücre zarı bütün canlı hücrelerde bulunuyor. Hücrenin neresi olduğunu gösteriyor. İçini dolduran bir sıvımız vardı. Biz bu sıvıya sitoplazma demiştik. Hücre içerisinde protein üretiminden sorumlu olan yapımız kim? Ribozom var. Peki hücre içerisinde kalıtım materyali olarak adlandırdığımız DNA ve kim var? RNA molekülü. DNA, RNA molekülleri tüm canlı hücrelerde prokaryot, ökaryot fark etmeksizin ortak olarak bulunuyor. Tüm canlılarda bulunan yapılarda ribozom, hücre zarı, sitoplazma, DNA ve RNA molekülleri diye ifade ediyorduk. Sonra hücreleri biz çekirdeği olup olmamasına göre iki grupta incelemiştik. Çekirdeği olmayan hücrelere verdiğimiz isim prokaryot diyorduk. Çekirdeği olan hücrelere verdiğimiz isim nedir dersek ökaryot hücre demiştik. Prokaryot deyince aklımıza bakteriler ve arkeler gelecekti. Ökaryot deyince aklımıza protista, bitki, mantar ve hayvanlar aleminde bulunan canlılar gelmesi gerektiğini biliyorduk. Hocam şimdi bütün canlı hücrelerde bulunan yapıları bir tekrar edelim. Ökar, prokaryot fark etmeksizin hücre zarı, sitoplazma, ribozom ve nükleik asit. Yani DNA ve RNA bu tüm canlı hücrelerde prokaryot, tökarot fark etmeksizin ortak olduğunu hatırlıyoruz. Hocam peki prokaryot deyince çekirdeksiz hücreler gelmesi aklımıza lazım bizim. Hangi alemde bulunuyorlar? Bakteriler ve arkeler aleminde bulunuyorlar. Bu canlılarda çekirdek bulunmuyor. DNA molekülü yok mu? Var. Peki nasıl? Halkasal yapılı bir DNA'ya sahipler. Sitoplazmalarında nükleoid adını verdiğimiz bir bölgede DNA molekülü burada bulunuyor. Hocam zarlı organel bulunmuyor. İçeride ribozom dediğimiz bir hücresel yapı var. Ribozom da zaten zarsız bir yapıya sahiptir diyoruz. Şimdi sana bu şekli çizmeni isteyeceğim. Sınavda da hocan bu bakterinin yapısını verip bunların kısımlarını senden isteyecektir. O yüzden güzelce çizmeni rica ediyorum. Sınavda da buradan bilgi gelebilir. Hocam bir bakterinin yapısına baktığımız zaman hangi yapılar bulunuyor? Hangileri bazı bakterilerde bulunuyor? Bunu iyi bilmen gerekiyor. Bir kere standart yapıları söyleyelim. Hücre zırhı, sitoplazma, DNA, RNA ve ribozom bütün canlı hücrelerde ortak demiştik. Bakteriler fazla glikozlarını ne olarak depoluyorlar? Glikojen olarak depoluyorlar. Bunlar bakterilerde ortak olarak bulunuyor. Ama baktığımızda zaman bazı bakteriler hastalık yapıcı özelliğe sahip. Onlarda kapsül bulunuyor. Bazı bakteriler fotosentez yapabiliyorlar. Onların klorofil pigmentleri bulunuyor. Bazı bakterilerin hücrelerinin zarlarında böyle kıvrımlar var. Bu zar kıvrımları sayesinde elektron taşıma sistemine sahipler ve aerobik solunum yani oksijen solunum yapabiliyorlar. Bazı bakterilerde gen aktarımında görevli küçük DNA parçası plazmis bulunabiliyor ve bazı bakteriler birbirleriyle haberleşebilmek için de Pilus adını verdiğimiz küçük uzantıklara sahipler. Bazı bakteriler neye? Hücre duvarına da sahiptir diyoruz. Hocam tekrar edelim. Bütün bakterilerde ribozom, sitoplazma, hücre zarı, DNA, RNA ve glikojen bulundurmak ortakken fotosentezi yapanlarda klorofil bulunuyor. Aktif olarak yer değiştirenler ne yapıyorlar? Kamçılarıyla yer değiştiriyorlar. Hücre zırı kıvrımına sahip olanlar aerobik solunum yapıyorken hastalık yapıcı olanlarda kapsül var. Bazılarında da ne var dersek tutunma ve gen aktarımında etkili olan pilus adını verdiğimiz uzantılar bulunabiliyor. Bu şekil bizim için kıymetli hocam. Peki ökar deyince aklımıza kim gelecek hocam? Protista aleminden amipöklana terliksi hayvan. Bitkiler aleminden çam gelebilir. Mantarlardan bira mayası hayvanlardan kedi ve deniz anası ne yapabilirsin? düşünebilirsin. Bu hücrelerin içerisine baktığımız zaman hücre içerisinde çekirdek olduğunu bilmen gerekiyor. DNA molekülü halkasal değil doğrusal yapıya sahip. İçlerinde zarlı organeller bulunuyor. Yan tarafta terliksi hayvanı görüyorsun. İki tane çekirdek var. Bir büyük, bir tane küçük çekirdeği bulunuyor. Terliksi hayvan protista aleminde bulunan bir canlıdır diyorum. Peki protista alemindeki canlılarla ilgili bir tuzak ifademizi söyleyelim. Bunlar prokaryot mudur? Cevap protista prokaryot değil. Onların içerisinde çekirdek vardır. Dolayısıyla protist alemindeki canlılar nasıl yapıya sahipler? Ökaryot hücre yapısına sahipler diyoruz. Bak hocam, bitki hücresinin yapısına bakıyorsun, içeride çekirdeği görüyorsun. Hayvan hücresinin yapısına bakıyorsun, içeride çekirdeği görebiliyorum. Şimdi biz hücreleri ökarit yapılı olan hücreleri üç grupta inceleyeceğiz. Hücre zarından, sitoplazma ve organellerden bahsedeceğiz. Çekirdekten bahsedeceğiz. Öncelikle bütün canlı hücrelerde ortak olarak bulunan sitoplazmayı öğrenelim. Hem prokaryot hem ökaryotlarda bulunan %90'ı sudan meydana gelen yarı akışkan sıvı özelliğinde bir sıvımız sitoplazmamız. İçerisi maşallah çarşamba pazarı gibi su, organeller, glikoz, amino asit yağ asiti, gazlar, mineraller, enzimler, vitaminler, her şey nerede? Sitoplazmada. Metabolik faaliyetler hücrenin neresinde olur dersek sıvı olan kısım sitoplazmada meydana geliyor. Peki hücre zarına baktığımız zaman diyorsun ki hocam bu da prokaryot ve ökaryot yapılı canlılarda ortak olarak bulunan bir yapı. Madde alışverişinin gerçekleşmiş olduğu yer neresidir? Hücre zarıdır. Ne demek madde alışverişi? Besinlerin alınması, atıkların atılması hücre zarından gerçekleştiriliyor. Hücreye ne yapar? Şekil veren estek bir yapıdır. Hücre zarının yapısına baktığımız zaman seçici geçirgen özelliğe sahip. Ne demek seçici geçirgen? Gelecek olan molekülleri seçip içeriye alıyor. Nasıl ki sizin kapının üzerinde birisi bastığı zaman ne yapıyorsun? Bakıyorsun kim o diye soruyorsun. Tanıdıksa içeri alıyorsun. Bunun gibi hücreye alınacak olan moleküllerin seçilip içeriye alınması olayı hücre zarının özelliği diyoruz. yapısında karbohidrat var, yağ var, protein var. Başka fosfat bulunuyor hücre zararın yapısında ve hayvan hücrelerinin zarlarında bulunan bir yapı ki kolesterol molekülü hayvan hücrelerinin zarlarında bulunuyor. Kıymetli dostum bu hücre zarın modelini bulan abilerimiz Singer ve Nichelson abilerimiz bunlar akıcı mozaik zar modelini ne yapmışlar? Geliştirmişler. Günümüzde de biz bu modeli kullanıyoruz. Zarda bulunan kimler? Kanal proteinleri madde alışverişlerinin gerçekleşmesine yardımcı da oluyor. Hocam bak göstereyim Hüczerin yapısını iyi bilmen gerekiyor. Hocam bu şekli verip kısımları isimlendirmeni isteyebilir. Yazılı sınavda bu bilgi karşına gelebilir. Hemen bakalım. Çift katlı fosfolipit tabakası var. Bu sarı top gibi gördüğün kuyrukları olan kısımlar bizim fosfolipitlerimiz. Bu fosfolipitlere gömülü olan kimler var? Büyük proteinler var. Bu proteinlerin bazıları kanal proteini olarak adlandırılıyor. Aralarındaki boşluklardan, porlardan küçük moleküller ne yapabiliyor? İki yöne, hücre içine ve dışına doğru gerçekleşebiliyor, taşınabiliyorlar. Bizi burada ilgilendiren moleküllerimiz, önemli olan moleküllerimiz. Hocam bunu sınavda sorabilir. Hücre zarına özgürlük kazandıran, hücre zarına kimlik kazandıran moleküllerimiz kimlerdir? Cevabımız glikolipit ve glikoprotein molekülleri. Bu glikolipit ve glikoprotein molekülleri zara kimlik, özgürlük sağlıyor. Yani güvenlik görevlisi gibi takılıyorlar. Gelen moleküller faydalıysa içeriye atık moleküllerinin dışarı çıkması dışarıya. Bunlar glikolipit ve glikoproteinlerin yardımıyla gerçekleştiriyoruz. Harikasın hocam. Şimdi bunu söyledikten sonra kanal proteinlerinden bahsettik. Hücre zanın yapısından, akıcı mozaik zar modelinden bahsettik. Buradaki gözeneklere verdiğimiz isim por diyoruz. Porlardan kimler geçebilir? Cevap olan cevabımız. Küçük olan yapılı moleküller geçebilirken büyük yapılı olan moleküller suyla hidroze edildikten sonra hücındaki porlardan ne yapabiliyorlar? Geçebiliyorlar. Ne demiştik? Bak sınavda çıkabilecek bir bilgi. Zarda bulunan glikolipit, glikoprotein gibi moleküller zara özgürlük, kimlik, antijenik özellik, reseptör özelliği, tanıma özelliği ne yapıyorlar? Kazandırıyorlar. Kıymetli dostum, peki glikolipit ve glikoproteinlerin görevlerini de söyleyelim. Bu moleküller hücrelerin birbirlerini tanımasını sağlıyor. Göz gibi, kulak gibi böyle bizim gibi etrafa nasıl algılıyorsak hücreler birbirini glikolipit ve glikoproteinleri yardımıyla tanıyorlar. hormonlar, ilaçlar, aşı gibi moleküllerin bunların hicreye alınması, hücreye alınacak olan moleküllerin seçilmesi yani seçi geçirgenlik özelliği zardaki bu glikolipit ve glikoproteinler sayesinde oluyor. Dok, organ nakinlerinde doku uyumunun görülmesi de yine glikolipit ve glikoproteinlerin sayesinde gerçekleşiyor diyoruz. Bu glikolipit ve glikoproteinleri kim sentezliyor? Hücrede golge aygıtı, golge cisimciği adını verdiğimiz organel ne yapıyor? Sentezliyor diyoruz. Aynı dokuların örnek karaciğer dokularına bakmanı istiyorum. Karaciğer dokusunda bulunan iki karaciğer hücresinin glikolipit ve glikoprotein yapıları aynı iken farklı bir hücrenin glikolipit ve glikopit yapı glikoprotein yapısı nedir dersek farklı olmasını bekliyoruz hocam. Güzel. Şimdi gelelim zardaki proteinlerin görevlerini söyleyelim. Bunlar ne yapıyorlar hocam? Bazıları yağ tabakası içerisinde, fosfolipit tabakası içerisinde boydan boya ne yapıyor? Kanal proteinlerini oluşturuyor. Bu kanal proteinleri arasında boşluklar vardı. Neydi bunlar? Söyler misin? Por demiştik. Bu porlar sayesinde moleküller karşılıklı olarak ne yapabiliyor? geçiş yapabiliyor. Zar yüzeyinde görev yapan enzim gibi görev yapan nelerde? Proteinlerde. Hücre zarın yapısında bulunuyor diyoruz. Peki zarda bulunan fosfolibit tabakası ne yapıyor? Bunun suyu seven ve suyu sevmeyen kısımları var. Suyu seven kısımlara hidrofilik, suyu sevmeyen kısımlara hidrofobik diyoruz. Suyu seven kısımlar dış kısımdayken sevmeyen kısımlar içeri doğru ne yapıyor? Bakıyor hocam. ve hayvan hücrelerinde zara esneklik veren, zara sağlamlık veren kolesterol molekülü bulunuyor. Bu bu kolesterolün miktarı aşırı arttığı zaman damar sertliğine ne yapabiliyor? Bu sebep olabiliyor diyoruz. Güzel. Şimdi hücre zarından bahsettik. Gelelim hücre duvarına bakalım. Hücre duvarı canlı mıdır, ölü müdür diyorum. Diyorsun ki hocam ölüdür. Ölü olduğu için seç geçirgen değil tam geçirgen yani gelen molekül bu molekülümüzün kim olduğuna bakmaksızın ne yapabiliyor? geçine izin verebiliyor. Bu hücre duvarında kimler var diye sorarsak geçitler bulunuyor. Zardan farklı olarak dediğim gibi değerli hocam tam geçirgen bir özelliğe sahip zar seçi geçirgen demiştik. Peki bakterilerde, arkelerde, mantarlarda, bitkilerde ve aylerde ki bunu kodlarken ne diye kodluyorsunuz? Babam diye kodluyorsunuz. Bu canlıların hücre duvarlarına sahip olduğunu bilmen gerekiyor. Bakterinin duvarında protein artı şekerden meydana gelmiş peptidoglikan. arkelerin duvarında onun çakması olan psöopeptidoglik psöo yalancı taklit gibi bir anlama geliyor. Mantarların duvarında kitin var. Bitkilerin ve su yosunları olan ayetlerin duvarlarında da selüloz bulunuyor. Selüloz çeperden aklına geldiğini biliyorum hocam. Yani bazı canlılar neye sahip? Hücre duvarına sahip. Bu duvarların yapısı farklılık gösterebiliyor. Bakteri ve arklarındaki peptoglikanların aynı olmasına aldanma. Bunların çeper yapıları birbirinden farklıdır diyoruz. Şimdi geldik hücresel yapılar ve organeller kısmına. Burada neden bahsedeceğim? Hücrede biyokimyasal bir sürü faaliyet oluyor. Bizim kalbimiz kanı pompalıyor. Beynimiz düşünmemizi algı düşünmemizi sağlıyor. Ondan sonra böbreklerimiz kanımızı süzerek idrarla dışarıya atmamıza yardım ediyor. Bağırsaklarımız besinlerin emilmesinden görevli. Hücre içerisinde de bir sürü biyokimyasal tepkime var. Bu tepkimeler bazı hücresel yapılar ve hücredeki organellerde gerçekleşiyor. Biz bunu da üç grupta inceleyeceğiz. Zarsı olan hücresel yapılarımız var. Ribozom ve sentrozom. Bunların üzerlerinde herhangi bir zar bulunmuyor. Çift zarlı olanlarımız var. Mitokondri ve kimler söyleyelim. Plastitler diyelim hemen. Buradaki kloroplastonlardan bir tanesi olduğu için buraya yazmışım. Plastitlerin üç çeşidi var. Bahsedeceğim. Bir de tek zarlar var ki endoplazmik etkü. Kısaca er diye bahsedeceğiz. Golg aygıtı, lizozom, koful, peroksizom diye. Ne yapalım şimdi? Seninle hücresel yapıları tane tane işleyelim. Ardından madde alışverişi kısmına geçeceğiz. Hücre içinde bulunan kimleri? Ribozom ve sentrozomu beraber önerelim. Hocam ribozuma baktığımız zaman niye kenarda ö ve p yazıyor? Hem ökaryotlarda hem de prokaryotlarda bulunan, ortak bulunan bir yapıdır. Hocam iki parçadan meydana geliyor. Büyük alt birim ve küçük alt birim var. Bu büyük ve küçük alt birim bir araya gelerek ribozomu meydana getiriyor. Tüm canlı hücrelerde bulunan bir yapıdır. Üzerinde zar bulunmuyor. Memelilerde olgun al yuvarlarında ribozom bulunmuyor. Hatırla kanımıza kırmızı rengini veren vişnin suyu değil hocam. Kim? Al yuvarlar. Bu alyuvarlarımızın içerisinde ilk başta ribozomla beraber çekirdek var. Ama olgunlaştıkları zaman ribozomlar ne oluyor dersek söyler misin onlar atılıyor. Dolayısıyla memelilerin olgun al yuvarlarında ne yok ribozom bulunmuyor. Görevini hocan %1 sınavda soracak. Diyecek ki ribozom ne iş yapar? Cevap protein sentezi yapar. Amino asitleri peptit bağları yardımıyla birleştirerek proteine dönüştürüyor. Peki ribozomun yapısında büyük ve küçük alt birimi olduğunu gördün. Bunların içerisinde kim var hocam? Yani et mi, kemik mi, ne bunlar dersek yapısında protein ve RNA molekülü, RR RRNA molekülü bulunuyor. Bunlar birleşerek nükleoprotein yapıda olan ribozomun alt birimlerini meydana getiriyor. Ribozomla ilgili bir tuzak ifade. Ribozom amino asit üretmiyor. Ribozom hücrede bulunan amino asitleri peptit bağları yardımıyla birleştirerek protein sentezi yapıyor. Tekrar et bakayım. Ribozom amino asit üretmez diyorsun. Peki bu ribozoma baktığımızda nükleik asit taşır mı derse cevabın evet. Ribozomda RRNA, ribozomal RNA bulunuyor ve bu büyük ve küçük alt birim protein sentezi olacağı zaman bir araya geliyor diyoruz. Peki ribozomun büyük ve küçük alt birimi çıkmış bir ÖSYM sınav sorusudur. Nerede üretilir ökar yapılı hücrelerde derlerse cevabın çekirdekçikte ribozomun küçük ve büyük alt birimi üretimi gerçekleştiriliyor. Bunu da sorar hocam. Ribozom çalıştığı zaman hücredeki amino asit miktarı, protein miktarı, ATP, peptit bağı su miktarı nasıl değişir? Hemen diyorsun ki ribozom çalıştığında amino asitler azalır, protein miktarı artar. Bağ sayısı ne olur? E molek aminoasitleri birbirine bağladığın için bunları peptit bağlarıyla birbirine bağlayıp daha büyük molekül oluşturduğun için ne diyorsun? Peptit bağ sayısı artar. Su miktarı şıp şıp şıp dehidrasyon sentezi olduğu için artar diyoruz. Bu tepkimede enerji harcandığı için ATP kullanılacak. ATP miktarı azalır diye yorumlaman gerekiyor. Hücrelerde bazen şöyle oluyor. Bir protein molekülünden aynısından çok fazla üretmek istediğimiz zaman hücrede bulunan ribozomlar bak böyle bir büyük bir küçük alt birim. Bir büyük bir küçük alt birimden meydana geliyor. Bunlar yan yana geliyorlar. Bir sürü ribozom yan yana geliyor. Çok ribozom poliribozom kısaltıyorlar. Polizom diyorlar. Bir sürü ribozom yan yana gelip ne yapıyorlar? Protein üretebiliyorlar. Aynı proteinden sentezleyebiliyorlar. Oluşturdukları bu yapıya verdiğimiz isim polizom. ismini veriyoruz değerli dostum. Geldik sentrozoma. Prokaryotların üstüne çarpı koyduk. Ne demek söyler misin? Bakterilerde ve arkelerde sentrozom bulunmuyor. Ökar yapılı canlılara baktığımızda mantar ve bitkilerde sentrozom yok. Kimlerde var? Hayvanlarda var. Hocam şunu sorabilir. Aşağı hangi organeller bitkileri ve hayvanları birbirinden ayırt etmek için kullanılabilir? Cevap sentrozom olur. Sentrozom kimlerde? Hayvanlarda var. Bitkilerde bulunmuyor. Birbirine 90 derece duran iki adet çubuktan meydana geliyor bunlara. Sentriol diyorlar. Böyle artı şekilde duruyorlar. Bu sentriollerimiz birleşerek neyi oluşturuyorlar? Sentrozomu oluşturuyorlar. Ribozomda olduğu gibi sentrozom da zarsız bir yapıya sahip. Hocam sadece bazı ökarlarda var. Kim o? Hayvanlarda bulunuyor. İki adet sentrioller ne oluyor? Sentrozomu meydana getiriyor. Kendini eşleyebilen bir yapıya sahip. Ve bu sentriol dediğimiz çubukların içerisinde ne var? İçerisinde şu dik gördüğün 9a 3 şeklinde dizilmiş olan çubuklar mikrotübün. Türkçesi küçük tüpçüklerden meydana geldiğini söyleyebilirim. Görevini soracaklar sana. Hocan diyecek ki görevi ne? Ne iş yapar sentrozom? Diyeceksin ki hücre bölünmesi sırasında kromozomların zıt kutuplara doğru çekilmesini sağlıyor. Mitozda ve mayozda kromozomların kutuplara çekildiğini hatırlarsın diye tahmin ediyorum. Hocam bunlar kutuplara sentrozom yardımıyla çekiliyor diyoruz. Kimlerde sentrozom yok? Olgun alvarda, yumurtada, sinir hücrelerinde ve gelişmiş bitki hücrelerinde ne yok söyler misin? Sentrozom bulunmuyor diyoruz. Ne demiştik? Bitkileri ve hayvanları birbirinden ayırt etmek için sentrozumu ne yapabiliriz? Kullanabiliriz. Kanser tedavisinde kullandığımız bazı ilaçlar ne içeriyor? İ ipliği oluşmasını engelliyor. Hücre bölünmesindeki bu bölünmeye yardımcı olan sentrozomun da çalışması da engelliyor. Yani kanser tedavisinde aslında sentrozomu bloke etmeye, onu durdurmaya çalışıyoruz ki hücreler bölünmesin. Kanserli dokular oluşmasın. Hocam şimdi senle ribozom ve sentrozomu öğrendik. Çekirdeğe geçmeden önce çabuk çabucak özetlemek istiyorum. Ribozom zarsız protein sentezi yapar. Aminoasitleri birleştirir. Ne bağıyla? Peptit bağıyla. Tüm canlı hücrelerde var mı? Var. Sentrozom ne iş yapar? Bu yapımız ne iş yapar? İ iplikleri yardımıyla kromozomların zıt tutuplara çekilmesini sağlar. Hücre bölünmesine de yardımcı olur. Peki sentrozom dediğimiz yapı sentriollerden meydana geliyor. Bunların yapısında da mikrotübül dediğimiz küçük tüpçükler bulunuyor. Derek kendini eşleyebiliyor diye ifade ettik. Geldik hücrelerde bulunan ökaryot ve prokaryot ayrımında kullandığımız çekirdeğe bakalım. Çekirdeğe baktığımızda çift zarlı bir yapıya sahip. Zarlarında porlar var, delikler var. Aynı hücre zarında olduğu gibi bunlara nükleer por, nükleer enerji çekirdek enerjisi. Nükleer por, çekirdek por anlamına geliyor. Bu porlarımız hücre zarındaki porlardan çok daha geniş, çok daha geniş yapıya sahip. Hoca çekirdek zarı üzerinde ribozom bulunuyor içinde bulunmuyor. Bu çekirdek dediğimiz yapının zarının üzerinde riboom bulunabiliyor. Bu çekirdek zarına bir başka ne olarak ne adlandırıyorlar? Çekirdek zarfı isminde kullanıyorlar. Bak görüyorsun nükleer porlar bulunuyor. Çekirdeğin içerisinde ne var diye sorsak bir çekirdek sıvısı bulunuyor. İçeride çekirdekçik dediğimiz bir bölüm bulunuyor. Çekirdek zarf dediğimiz en dış kısmında bir katman da olduğundan bahsettik. Hocam şimdi biz dört kısımda inceleyeceğiz. Çekirdek zarfı çift zarlı içini dolduran sıvı çekirdek sıvısı çekirdekçik içeride ribozomun küçük ve büyük alt priminin üretilmiş olduğu kısım ve kromatin iplik dediğimiz DNA'nın bulunmuş olduğu bölüm olmak üzere dört bölümde inceleyeceğiz. Önce çekirdek zarfını söyleyelim. ER'den meydana gelen çift zarlı bir yapı üzerinde ribozom taşıdığı için zarf üzerinde protein sentezi gerçekleşebiliyor. Hocam sitoplazmadan çekirdeğe çekirdekten sitoplazmaya geçen moleküller neler olabilir? Bunlara bakalım hocam. ATP DNA molekülü eşlenebildiği için ihtiyaç duyulan bir molekül çek sitoplazmadan çekirdeğe geçebiliyor. Nükleotitler adenin, goanin, sitozin, timin, orasil, DNA ve RNA sentezi çekirdekte gerçekleşebildiği için bu sitoplazmadan çekirdeğe geçtiğini söyleyebilirim. Bir sürü metabolik faaliyetlerde görevli işçilerimiz, enzimlerimiz var. Enzimler geçerler. Protein molekül de yine çekirdek içerisine girebilir. AD ATP molekülü harcanıp ADP olarak dışarıya çıkıyor. ADP dışarıya çıkabilir. Nükleotitler DNA RNA seresinde kullanılabiliyorlar. RNA molekülü sentezlenip çekirdekten dışarı çıkabilir. Ribozomun küçük ve büyük halk birimleri bunlar çekirdekten dışarıya çıkabiliyor. Ama DNA molekülü yönetici molekül olduğu için çekirdekten dışarı çıkmaz. DNA ne yapmaz? Çekirdekten sitoplazmaya geçemez. Bu bilgi bizim için önemlidir hocam. Çekirdek sıvısı sitoplazmaya benzeyen, daha yoğun bir yapıya sahip olan kısım. Burada serbest nükleotitler var. Çekirdekçik dediğimiz kısım ribozomun küçük ve büyük halk birimlerinin üretilmiş olduğu çekirdek içerisinde bulunan yoğun bir yapı ve zarsız bir yapıya sahip. Hücre bölünmesi sırasında kaybolup bölünme sırasında tekrardan oluşturabilen bir yapıdır. Tekrar edelim. ribozomun büyük ve küçük alt birimleri çekirdekçikte üretiliyor diye ifade etmiştir. Kromatin iplik DNA ve histon proteinlerinin birleşmesiyle oluşmuş olan bir yapıdır. Bu DNA molekülü histon proteinlerine sarılıyor, kromatin iplik dediğimiz yapıyı oluşturuyor. Kromatin ipliğimiz de kısalıp kalınlaşarak hücre bölünmesi sırasında kime dönüşüyor? Kromozom adını verdiğimiz yapıya dönüşmüş oluyor. Hocam şimdi çekirdeğin görevlerinden bahsedelim. Ne iş yapıyor? Çekirdek diye merak ediyorsan hücreyi yönetiyor. Hücre bölünmesini denetliyor. Protein sentez denceği zaman bu olay için şifre veriyor. Bir hücrenin çekirdeği çıkarıldığı zaman hücre bir yerden sonra ne yapıyor? Canlılığını kaybediyor. Neden? E çünkü genetik bilgi çekirdekte DNA molekülünde bulunuyor. Bak hocam çekirdeği çıkarttığın zaman hücremiz ne oluyor? Ölüyor. Sitoplazmaya bakıyorsun. Kendi haline bir süre devam edip bir süre sonra ne olacak? O da ölecek. Hocam ve genetik bilginin taşınması, yavrulara aktarılması ve bu sayede üreme olayların üreme olayının gerçekleşmesi, yeni canlıların meydana gelmesi yine kimin görevleri dersek çekirdeğin görevleridir diyoruz. Hocam ribozomu, sentrozumu öğrendin. Geldik tek zarlı organellere. Kimle bunlar hocam? Endoplazmikolum, golgay gıtı, lizozom, koful, peroksizom, mister gibi öğreneceğiz. Ardından çift zarlılar, mitrokondri ve plastitlere geçeceğiz. Buradan sınavda soru gelecektir. Hocam burayla ilgili soru hazırlar hocam. önemli kısımlardır burası. Eğer organelleri değiştirdiyseniz yazılda mutlaka hocam sınavda buradan soracak. Organelin kimde bulunduğunu, bitkide mi bulunduğunu, hayvanda mı bulduğunu iyi bilmen lazım. Prokaryotlarda mı, ökaryotlarda mı bulunduğunu iyi bilmen gerekiyor. Genel olarak bunlar organel oldukları için kimlerde var? Ökaryot yapılı canlılarda bulunuyor. Hocam görevlerinde dikkat etmeni senden istiyorum. Şimdi seninle beraber endoplazmikulum, lizozom, koful, golgtı, e, peroksiyomdan bahsedeceğiz. İlk organelimiz kim diye soracak. Hemen baktık hocam. Kim? Endoplazmik retikulum. Okul hayatı bittiği zaman bile bu endoplazmik retikulümü unutmayacağına garanti veriyorum hocam. Ben de bu şekilde hala aklımda tutmaya devam ediyorum. ER dediğimiz yapı prokarotlarda bulunmuyor hocam. Bakteri gibi, arke gibi canlılarda bulunmuyor. Kelime anlamı hücre içi kanalcık demek. Ökarot yapılı canlılarda, bitkilerde, mantarlarda, hayvanlarda bulunan bir yapı. Tek zarlı hücre zarından meydana geliyor ve hücre içinde bir yerden bir yere maddelerin iletilmesini ER sağlıyor. Hücre ile çekirdek arasını doldurduğu için bir yandan da hücre desteklik değ sağlama özelliğine sahip. Golg aygıtı, koful, lizozom ve hücre zırı oluşmasını kim sağlıyor diye sorarsak cevabımız bu işlerden endoplazmik etikülüm sorumlu. fark ettiysen hücre içi iletimi sağladığı gibi, desteklik sağladığı gibi golgom koful gibi diğer yapıların da diğer organellerin de oluşmasında eee endoplazm kulumun katkısı vardır. Hocam şimdi bak bakalım dikkat etmeni istiyorum. ER'ye baktığın zaman çekirdeğin yanında bulunan bir organelimiz üzerinde ribozom taşıyıp taşımamasına göre biz ER'yi iki grupta inceleyeceğiz. Üzerinde ribozom varsa şu görmüş olduğun kısma biz granüllü ER diyeceğiz. Üzerinde ribozum olmayan bölümüne de verdiğimiz isim granüsüz endoplazmik retikulum ismini vereceğiz. Bunların kısımlarına ve görevlerine beraber bakalım. Üzerinde ribozom taşıyan granüllü ER kısmı bu ne yapıyor diye sorarsak protein sentezleyebiliyor. Ribozom taşıdığı için enzim yapısıda bileşikler üretebiliyor. Yani hücre dışında salgılanacak olan enzim yapılı protein yapılı bileşikleri hormonları granüllü eğre üretiyor ve bunu hücrenin dışına ne yapacak? Göndermede yardımcı olacak. Başka lizozom dediğimiz bir organel var. İçerisinde sindirim enzimleri bulunuyor. Bu enzimlerin üretilmesi yine granüllü eğde sağlanıyor. Hücre zarının üretilmesi ve onarılması yine granüllü eğrenin işi ve organellerin yapısına katılacak olan proteinler granüllü ER tarafından üzerindeki ribozomlar tarafından üretiliyor ve ER'nin içine doğru ne oluyor? Sentezi gerçekleştiriliyor. Granüsü Zre'ye bakmanı istiyorum. ribozom olmadığı için protein yapılı bileşikler değil daha çok karbohidrat ve lipit yapılı bileşikleri sentezliyor. Granüsüz er kısmımız hocam glikozu glikojen şeklinde depo edebiliyor. Kas hücrelerinde kalsiyum depolanmasını sağlıyor. İlaç ve alkolün zehir etkisinin azaltılması yine kimin eşi? Granülsüz erin görevi. Yağ yapılı hormonının üretilmesi de yine granülsüz ernin görevi diyoruz. Görevini tekrar edelim. İki çeşit ermiz var. Granüllü granüz. Ribozom taşıyanlar protein yapılı bileşiklerin üretilmesinde görevli. ER'nin görevi hücreçi madde iletimi, çekirdekle hücre zarı arasındaki boşluğu doldurmak, oraya desteklik sağlamak. Golgi, lizozom, koful ve yapılarının golgi, lizozom, koful gibi hücre içerisindeki organellerin ve hücre zarının oluşmasında kim görev yapıyor? Endoplazmikulum görev yapıyor. Hocam geldik gol aygıtına. Kamilio golgi diye bir bilim insanımız keşfetmiş. Bundan dolayı golg ismini almış. Prokarotlarda yok, bakteri arkelerde yok. Ökar yapılı canlılardan kimlerde? Bitkilerde, mantarlarda, hayvanlarda bulunabilen amipöklerinde, terliksiz hayvan bulunabilen bir organelimiz. Kaç zarlı? Tek zarlıdır hocam. E'den köken alıyor ve ne iş yapar derlerse cevabın salgı. Neymiş? Salgı. Tükürük, gözyaşı, mokus, balgam. Camdan aşağı birisinin kafasına hapşırdın adamın suratına rapşu deyip böyle yapıştırdın. Ne o? Salya sümüğü. Hepsinin işi golge agtının işi. Hocam ER'de üretilen protein, lipit ve diğer maddelerin işlenmesi, depolanması ve dağıtılmasını sağlıyor. Paketlemeden de sorumlu. Neymiş söyle bakayım. Golg Golg'in görevi salgı yapmak, egzostoz yapmak ve paketlemeden sorumlu. İşlenmiş olan proteinleri ve lipitleri hücre içerisinde hedef bölgelere taşıyan özelleşmiş kesecikleri, vizikülleri me getiriyor. Üst üste dizilmiş yassı keseciklerden meydana geliyor. Bak hocam golgatının yapısına baktığın zaman üst üste dizilmiş pide gibi, kesecik gibi yapılar bir araya gelmişler. Golgiyi oluşturmuşlar. Dikkat et lizozom öncülü granüllü e de üretildikten sonra Golg'ye geliyor. Golgi lizozoma son halini veriyor hocam. Yani lizozom oluşmasında hem granü hem de gol yaygıtı beraber görev yapıyor. Golgtı bir yandan da hücre içerisinde kesecek olarak adlandırdığımız kofulı ne yapabiliyor? Üretebiliyor. Hocam goki bu kadardı. Gayet güzel. Tekrar edelim. Salgı ve paketlemeden sorumlu. Prokaratlarda böyle bir organel bulunmuyor hocam. E'de üretilen bileşiklerin işlenmesi, depolanması ve dağıtılması gol yaygıtının görevidir diyoruz. Hocam geldik kime? Lizozoma bakalım. Bak lis kelimesi kelime anlamı olarak sindirmek demek. Parçalamak. lizozom sindirim organeli gibi düşünebilirsin. Prokaryotlarda bulunmuyor. Ökarotlarda var. Evet. Ama kimlerde var, kimlerde yok? Diyorsun ki hayvan hücrelerinde bulunurken bitki hücrelerinde lizozom bulunmuyor diyoruz. Bitkilerle hayvanları ayırt etmek için bu organeli kullanabilirsin. Hocam görevini söyleyelim. Hücreçe sindirimden sorumlu. Hücre içerisinde alınan bir besin parçalanacaksa bunu kime paslıyorlar? Lizozoma paslıyorlar. İçinde sindirim enzimleri var. Bu enzimler sayesinde büyük olan polimer yapılı bileşikleri küçük yapılı monomerlere dönüştürebiliyor ve bu tepkimelerde ATP ne olmuyor? Tüketilmiyor. Tekrar ediyorum. Lizozom hidroliz tepkimesi gerçekleştirirken ATP harcamaz diyoruz. Peki lizozomla ilgili bir püf noktası daha. Lizozom içindeki enzimleri kendisi üretmez. Kim üretir hocam? Hemen söylüyorsun hocam. İçindeki enzimleri granüllü ER üretiyor. Golgi paketliyor ve lizozom organelini oluşturmuş oluyorlar. Tekrar ediyorum lizozom enzim üretmiyor. Sindirim enzimi üretmiyor hocam. Ve lizumda hücresel solunum tepkileri gerçekleşmez. Besinin parçalanıp karbondioksitliönü suya dönüşmesi, ATP üretimi gibi olaylar lizozomda görülmüyor. Hocam kim oluşturuyormuş? Er ve gol gibi organelin oluşumda görevli o görev oluyor hocam. Bir hücre endositoz yapıyorsa yani büyük molekülleri hücre içerisine alıyorsa bu hücrede kimin? Rizozomun sayısı fazla ve otoliz diye bir olayımız var. Rizozomun zarı yarıtılırsa içinde sinir menzinleri oldukları için hücre kendi kendine sindirebiliyor. Buna otoliz diyoruz. otoliz etkisiyle ne oluyor diye soracaklar. Cevabın hocam küçük kurbağanın kuyruğunun kaybolması. Başka yaşlanmış olan hücrelerin ve organellerin parçalanması lizozomun işi. Başka programlanmış hücre ölümü yani apoptoz dediğimiz olayın gerçekleşmesi yine kimin etkisiyle? Lizozomun etkisiyle gerçekleştiriliyor. Peki şunu da sorabilir hocam. der ki litozom çalıştığı zaman hücredeki su miktarı, ATP miktarı, bağ sayıları nasıl değişir gibi bir yorum sorarsa diyeceksin ki lizozom sindirim yapar. Sindirim yaparsa o zaman suyla molekülleri parçalayacak. O zaman su miktarının azalması gerekir. E bağları suyla kopardığına göre bağ sayısının da azalması lazım. ATP ne olmaz? Değişmez. Lizozom çalıştığı zaman ATP harcamazdı. Hatırla. Polimer miktarının azalmasını bekliyorum. Monomer miktarının ne olmasını? Artmasını bekliyorum değerli hocam. Peki lizozama baktığın zaman besin kofuluyile birleşerek ne yapıyor? Sindirim kofurunu oluşturuyor ve bu sayede küçük olan molekülleri hücrenin neresine? İçine doğru yayılıyor. Değerli dostlar, şimdi geldik lizomdan bahsettik. Peroksomdan bahsedelim. Ardından koful ve çft zarlı organlere gidiyoruz. Yorulmadın helal olsun hocam. Bu çocuk sınavdan 100 alacak. 100. İnşallah sınavda bu öğrettiklerimiz bilgiler çıkar karşına güzelce yaparsın hocam. Şimdi peloxsison diğer ismi de mikrocisimcik. Türkçesi küçük cisimcik. Prokaryot yapılılarda, bakterilerde, arkelerde yok ama ökarot yapılı olan bitkilerde, hayvanlarda, mantarlarda, protist halimdeki canlarda bu organel nedir dersek bulunuyor diyoruz. Tek zarlı içinde bir enzim var. Katalaz enzimi. Bu katalaz enzimi yardımıyla zehirli bir bileşik olan, hatırla karaciğer sorularında yapıyorduk. Zehirli bir bileşik olan hidrojen peroksitin suya ve oksijene dönüşmesine yardımcı oluyor. Bazı peroksiomlara baktığımız zaman onlar yağ asitlerini parçalayarak oksitleyerek mitokondrinin kullanabileceği hale dönüştürüyor. Bu olay sırasında oksijen tüketiyor. Yani oksijen tüketen bir organel kim? Peroksiz. Başka? Mitokondri de var hocam. Peroksisomlar aminoasitlerin solunda yıkılmasta da görev yapıyor. Bitki hücrelerinde bulunan peroksisomlar yağ asitlerinin karbonhidratlara, şekerleri dönüşmesini sağlayan enzimlere de sahipler. Peroksomosun inanılmaz bir organel. Bizim için çok değerli olan bilgiler katalaz enzimi yardımıyla zehirli bir bileşik olan hidrojen peroksitin suya ve oksijene dönüşmesini sağlıyor. Tek zarlı bir organel prokaryot yapılı canlılarda bulunmuyor. Hocam bunu söyledikten sonra demiştik ki ökaritlerde oksijen tüketen organeller mitokondri ve peroksiz ve fark ettiysen peroksiz hem eee hidrojen peroksidi parçaladığı için açığa oksijen çıkartıyor. Bir yandan da yağ asitlerini mitokondrinin kullanabileceği hale dönüştürürken oksijen kullanıyor. Yani hem oksijen üretebiliyor hem de oksijen tüketebilen bir organeldir. Belki hocam bunu sınavda sorabilir. Hocam geldik kime? Kofulula geldik hocam. Koful kesecik. Prokarot yapılı canlılarda koful bulunmuyor. Ökarlarda var mı? Var. Bitkilerde hayvanlarda bulunuyor. İyi bak. Hayvan hücrelerindeki kofulların sayısı çok ve küçük. Küçük. Bitkilere baktığımızda, genç ve yaşlı bitki hücrelerine baktığımızda genç bitki hücrelerinde kofullar küçük. Aynı hayvan hücresi gibi sayıa sayıca daha fazla. Ama yaşlı bitki hücresine baktığımız zaman bu kofulun ismi bizim için değerli. Büyük bir kofulumuz var. Biz bu kofulula merkezi koful ismini veriyoruz. Bu merkezi koful kimlerde? Yaşlı bitki hücrelerinde bulunan bir kofuldur diyoruz. Kofulula baktığımız zaman isimlerine göre isimlendiriliyor. Ne iş yapıyorsa, ne görev yapıyorsa buna göre isim veriyorlar. Besin depoluyorsa besin kofululu. Bir şey biriktiriyorsa depo kofulu. Sindirim yapıyorsa sindirim kofulu. Boşaltım maddesi varsa içinde boşaltım kofululu. Eğer içerisinde hücre içerisine giren fazla suyun dışarı açılması gibi bir olay gerçekleştiriliyorsa biz buna kontraktil koful diyoruz. Kontraktilikoful amip, öklena, terliksi hayvan gibi canlılarda bulunuyor. Protist haliminde bulunan canlılarda bulunuyor. Fazla suyun dışarı atılmasını sağlıyor. Ve önemli bir bilgi daha. Besin kofuluyla lizozon birleştiği zaman ne kofuluğu oluşuyordu? Sindirim kofulu meydana geliyordu. Hocam şimdi birlikte bakalım. Birlikte seninle beraber bakalım. Bak burada endositoz dediğimiz bir olayla madde alışverişi kısmında bahsedeceğim. Büyük yapılı bir molekülü hücre içerisine aldık. Besin etrafına etrafına sardık. Ne yaptık? Bir besinle besini içeri aldık ve bir koful oluşturduk. Buna biz besin kofolu diyor. Hocam lizozoma baktığımız zaman bununla besin kofolu birleştiği zaman ne kofulu oluyor? Sindirim kofuluğu oluyor. İçindeki atık maddeleri atacak olan biriktiren bulunduran kofulula boşaltım kofuolu diyoruz. Egzosz olayıyla içindeki atık maddeleri hücrenin dışına atıyoruz. Ve bu sayede gördüğünüz üzere hem besini hem boşaltım kofonunu hem sindirim kofonunu öğrenmiş olduk. Değerli hocam bundan bahsettikten sonra bazı bitkilerde kofulda bulunan bir madde var ismi antokyen. Bu antokan maddesi bitkilere ne yapıyor? Toprak pH'ın değişimine bağlı olarak çiçeklerin mavi, mor ya da kırmızı beyaz açmasını sağlıyor. Tatlı sularda yaşayan protistlerde, amopik terlik hayvanlarda fazla suyun dışarı atılmasını sağlayan bir koful var. Biz buna kontrakt koful diyoruz. Bu koful çalışırken hücreye giren fazla suyu dışarı attığı için ne yapıyor? ATP harcıyor diyoruz. Bak şurada yıldıza benzeyen bir şekli var hocam. Suyla doluyor. Ardından suyu boşalttıktan sonra böyle mini minnacık ne yapıyor? Kalıveriyor. Biz buna kontraktil koful, vurgan koful ismini veriyoruz. Şimdi bunu da söyleyelim. Bir hücrenin bulunduğu amipoklının bulunduğu ortamın yoğunluğu artarsa çünkü hücre çok değişik bir ortamda olduğu için içeri su girmeyecek artık. Kontraktik kofulun çalışma hızı ne olabilir? Azalabilir. Protist halimde bulunan bir hücreli canlarda bu kontrakt ney bulunur diyoruz kıymetli dostum. Şimdi senle çift zarlı organları öğreneceğiz. Mitokondri ve plastitlerden bahsedeceğiz. Bunların üzerlerinde iki zar var. Diğer organerden farklı önemli özelliklere sahipler. Şimdi senle önce mitokondriyi ardından plastikleri öğrenelim ve ne yapmış olalım? Madde alışverişleri kısmına yaklaşmış olalım. Geldik mitokondriye. Prokarotların üstüne çarpı koyduk. Niçin? Çünkü prokarotlarda yok hocam. Prokarotlarda var mı? Var. Bitkide var. Hayvanda var. Mantarda var. Amip terksiz hayvanda bulunan bir organel. Kaç zarlı? Çift zarlı. Kendine ait. Halkasal DNA'sı var, RNA'sı var ve protein sentezde görevli olan ribozom taşıyor. Kim? Mitokondri taşıyor. Bak hocam içerisine baktığın zaman çift zarlı dış zarının düz olduğunu görüyorsun. İtanın böyle parmak gibi kıvrımlı olduğunu görüyorsun. İç sağadaki bu kıvrımlara verdiğimiz isim krista. Neymiş? Krista. Kristal değil hocam. Krista. Bu kristallarda elektron taşıma sistemi var. Bu ETS'ler yardımıyla ne yapıyor? Aerobik solunum tepkimeleri gerçekleştirebiliyor. İçeride ATP sentez enzimi var. Bu enzim sayesinde de Atepe üretimini yapabiliyor. Kim? Mitokondri yapabiliyor. İçini dolduran bir sıvı var. Biz bu sıvıya verdiğimiz isim matrix sıvısı diyoruz. Matrix'in de filmi var bu arada. İzlemediysen izlemeni tavsiye ediyorum. Güzel bir film. Hocam bu sıvının içerisinde kim var dersek halkasal DNA'sı ve RNA molekülü nerede? Hücrenin hücre demişim. Buradaki mitokondrinin içerisinde bulunuyor. Zaten kendi başına başlı başına hücre gibi de davranıyor. Gördüğünüz üzere orijinal bir organelimiz. Hocam neymiş söyler misin? içini dolduran sıvıya matriks ismini veriyoruz. İçeride halkasal DNA, RNA, ribozom ve enzimler bulunuyor. Dışsal oldukça geçirgen yapıya sahip. Dış ortamla iç sayı arasındaki madde geçini ne yapıyor? Düzenliyor hocam. İç zarın geçirgenliği daha düşük. Bu zar kıvrımları ne yapıyor? Yüzey alanını artırıyor. Kristal dediğimiz yapılar daha fazla ATP üretilmesinde etkili. Daha fazla ATP sentez enzimi bulundurabilmek için zar olmuş böyle kıvrımlı bir yapıya sahip. Bir bozuk taşıdığı için bazı enzimleri ve proteinleri üretebiliyor. Kim? Mitokondri organimiz hocam çekirdek kontrolünde hücrede aerobik solum tepkimelerinde görev yaptığı için kendini eşleyebiliyor. Hocam hemen gel bakalım sana soracaklar. Mitokondri ne iş yapar hocam? Görevi oksijenin solunla ATP üretmektir. Organik olan bileşikleri inorganik yapıda bileşiklere çevirebiliyor. Hocam bakmanı istiyorum. Bu denklemi de iyi bilmeni istiyorum. Hocam belki diyebilir mitokondride gerçekleşen oksijene solum tepkimesi nedir? Yazınız diyebilir. Hemen diyorsun ki glikoz molekülüyle kim oksijen molekülü tepkimeye giriyor? Karbondioksit, su ve 32 tane ATP elde ediyorsun. Bu işi kimler yapıyor? Enzimler yapıyor. Soldakilere girenler sağdakilere ürünler ismini veriyorlar. Hocam mitokondri çalıştığı zaman karbondioksit, su, glikoz, ATP, pH nasıl değişir gibi bir soru karşılaştığın zaman diyorsun ki glikoz miktarı azalır, oksijen miktarı azalır. Çünkü mitokondri bunları kullanacak. Peki karbondioksit miktarı ne olacak? Artacak hocam. Su miktarı ne olacak? Artacak. Peki hücredeki ATP miktarı ne olacak diyorum. O da artacak diyorsun. Peki son bir soru daha sorayım. Karbondioksitle alakalı. Karbondioksit arttığı zaman pH ne olur diyecekler. Cevabım pH hocam azalır diyoruz. Çünkü karbondioksit asidik bir bileşik. Hücredeki pH'ı ne yapar? Düşürür. pH 0'a yaklaşır diyoruz. Peki mitokondriye baktığımız zaman bir hücre ökaryot ya da prokaryotsa ayerobik solum yapabilir gibi bir soruyla karşılaşırsan bir hücre oksijen solum yapıyorsa bu hücre prokaryottür ya da ökaryottür diyebilir misin? Bilemem hocam. Niye? Çünkü hücre aerobik solum yapıyorsa bakteri de olabilir, bir hayvan da, bir bitki de olabilir. Yani her aerobik solum yapan hücrede mitokondri olacak diye bir zorunluluk yok. Bak bunu 12. sınıftaki abileriniz, ablalarınız, üniversite sınavına hazırlayan abileriniz, ablalarınız düşüyorlar. Tekrar edelim, bir hücre ayrobik solunum yapıyorsa illa mitokondrisi olacak diye bir zorunluluk yoktur. Prokardyot yapılı canlılarda, prokaryot yapılı bakterilerde, hücre zarında zar kıvrımları bulunur. Bu zar kıvrımları sayesinde ne yapabiliyorlar? Onlar da aerobik solunum yapabiliyorlar. Tekrar ediyorum, bir hücre aerobik solunum yapıyorsa illa mitokondrisi olacak diye zorunluluk yok. Bu hücre prokaryot olup hücre zarına yakın olan zar kıvrımlarında da ne yapabilir? Ayerobik solunum yapabilir. Bakteriler, arkeler ayerobik solunum yapabilirler ama mitrokond değeri yok. Olsun. Adam zardaki kıvrımda bu işleri yapabilir diyoruz. Mitokondri zarı niye kıvrımlıdır gibi bir soruyla karşılaşırsan daha çok ETS taşıyıp daha çok ATP üretmektir. Bu mitokondri ve kloroplast bölünürken bakteri gibi i ipliği oluşturmadan ne yapabiliyor? Bölünebiliyor. Mitokondri ve kroplastın DNA'larının dizilimleri hücredeki çekirdeğin DNA'sının diziliminden farklı bir yapıya sahip. Çekirdekte farklı bilgiler var. Mitokondride kloroplasta farklı farklı bilgiler diyoruz. ve mitokondri üretmiş olduğu ATP'leri hücreye verir. Hücre bu ATP'leri metabolik faaliyetlerinde kullanır diyoruz. Peki mitokondri başka ne yapar söyleyelim. Programlanmış hücre ölümü olan apoptoz sürecinin başlamasında mitokondri görevi yapıyor. Hücre içerisindeki kalsiyum miktarının düzenlenmesinde mitokondri etkili ve hücreye gerekli olan ısının üretilmesinde de yine kim görev yapıyor? Mitokondri organeli görev yapıyor diyoruz. Gerlek plastitleri üç tane plastitimiz var. Kloroplast, kromoplast ve lokoplast diye. Bunları öğreneceğiz. Hocam bitki ve hayvan hücrelerini ayırt etmek için kullanacağımız bir organel. Hocam bunu sorabilir. Prokaryotlarda, bakterilerde, arkelerde olmadığını biliyorsun. Ökaryotlarda var. Kimde yok hocam? Hayvan hücrelerinde plastikler bulunmuyor diyoruz. Buraya çarpımızı koyuyoruz. Bitkilerde var diyorsun. Peki çift zar, çift katlı zara sahip bir organel hocam bitkilerde ve bazı aitlerde bulunabiliyor. Üç grubu var. Üç çeşidi var. Kloroplast yeşil plast oluşturan demek. Kloroplast yeşil oluşturan. Kromoplast plast oluşturan kromo demek. Lokoplasta beyaz oluşturan lokosit beyaz kan hücresi demektir. Beyaz renk veren gibi bir anlama geliyor. Hocam önce kloroplastla başlayalım. Ardından kromoplastoplast deyip devam edelim. Hocam hocam prokaryotlarda yani bakterilerde ve arkerlerde bu çift zarlı olan kimyo kloroplast bulunmuyor diyoruz. Peki kartlarda var mı? Var. Bitkilerde var. Başka yosunlar aitlerde var. Başka öklenada ne var dersek söyleyelim onda da değerli hocam e kloroplast bulunuyor. Hocam çift zarlı olduğunu biliyorum. Aynı mitokondride olduğu gibi halkasal DNA'sı RNA'sı ribozom var. İnanılmaz bir organel. Çekirdek kontrolünde bölünebilen bir organeldir ve ribozom taşıdığı için fotosentezle ilgili enzimleri ne yapabiliyor? Üretebiliyor. Sana diyecekler ki kloroplast ne iş yapıyor? Mitokondriya ayerobik solum yapar demiştin. Hocam kloroplast fotosentez yapar der. Işık yardımıyla besin sentezler der. Doğru. Havadaki karbondioksiti özümleyebilir mi? Evet doğru bir bilgi. Atmosfere fotosentezde oksijen verebilen bölgeler midir? Evet hocam kloroplast bunları yapıyor. Çok önemli bir bilgi daha. İnorganik olan bileşikleri organik besine çevirebiliyor. Kloroplastın görevi bu hocam. Besin sentez demek. Peki bakmanı istiyorum. Şekline bir şemaliye bir beraber bakalım. Kloroplastın çift zarlı olduğundan bahsetmiştik. Dış zarının düz iç zarının kıvrımı olduğundan bahsettiğimiz yer mitokondriydi. Kloroplasta bak hem dış sar iç sar onların hepsi düz. Hocam kloroplastın içerisinde bir sıvı var. Biz bu sıvıya verdiğimiz isim stromo diyoruz. Stroma kelime anlamı olarak yatak anlamına geliyor. Bu stroma dediğimiz yatağın içerisinde kimler var? Bozuk para benzeri yapılar var. Bu bozuk para benzeri yapılara tilakoit ismini veriyorlar. Bu tilakoitler bir araya geliyorlar. İçerilerinde kadrofil pigmenti ve elektron taşıma sistemi bulunduruyorlar. Bu kadarfil pigmentleri VTS yardımıyla ne yapıyorlar? Fotosentez olaylarını gerçekleştirebiliyorlar. Bu trakoitler bir araya gelerek oluşturmuş olduğu çoklu yapıya granum diyorlar. Alayına verdikleri isim grana ismini veriyorlar. Tekrar ediyorum, granum bunların tilakoidlerin çoğuna verdiğimiz isim. Grana hepsine verdiğimiz isim. Bu stroma dediğimiz yapıda kimler var diye sorarsak orada halkasal DNA RNA bulunuyor ve protein sentezde görevli olan ribozomlarda buradaki yapılarda stroma dediğimiz sıvıda bulunabiliyor diyoruz. Şimdi gelelim kloroplastın özelliklerini bir daha tekrar edelim. İçini dolduran sıvıya stroma dedik. İçerideki trakoid dediğimiz yapılar, zarlar var. Bunlar üst üste dizilerek ne yapıyorlar? Granumlar oluşturuyorlar. Hepsine beraber grana ismini veriyoruz. İngilizce green yeşil demek. Klorofil pigmenti de yeşil. Oradan da aklında bu isimleri tutabilirsin. Hocam geldi kloroplasta gerçekleşen fotosentez tepkimesini. Bu denklem bizim için çok değerli. İyi bilmen gerekiyor. Fotosentez tepkimelerinde karbondioksit tüketilir, su molekülü tüketilir. Glikoz ve oksijen üretimi olur. Biri sana derse ki kloroplast çalıştığı zaman hücredeki su miktarı, glikoz oksijen, ATP miktarı, karbondioksit miktarı nasıl değişir? Hemen diyorsun ki karbondioksit tüketidir. Bu olayda su tüketimi olur. Bitkileri sulamamız gerekir. Fotosentez yapsınlar diye. Glikoz üretilir, oksijen üretilir ve hücrenin pH'ı ne olur diye sordukları zaman karbondioksit tüketileceği için azalacak karbondioksit. PH artacak diyeceksin. PH ne olacak? Artar yukarı diye koyduk. Hocam ATP ne olur? Önemli. Kloplasta üretilen ATP'lerin hepsi besin yapısına katılır. Dolayısıyla dışarıya ATP bak tepkimede dışarıya ATP falan yazmıyorsun. Okuyalım. Kloplasta ATP'ler üretilir. Üretilen ATP'lerdeki enerji besin yapısına katılır. Bu kloroplastaki ATP'leri metabolik faaliyetlerde kullanılmaz diye ifade ediyoruz. Şimdi geldik hocam. Her sakallı nasıl deden değilse bir canlı fotosentez yapıyorsa bu canlı prokaryot ya da ökaryot olabilir mi ders evet hocam eğer klorofil bir de konuşabilsem eğer klorofil pigmentin varsa fotosentez yapabilirsin. Siyanobakteri gibi prokaryot yapılı olan canlılarda bir pigment var. Kim pigmenti? Klorofil pigmenti bu sayede fotosentez yapabiliyor. Ökar yapılı olan canlılarda da klorofil pigmenti var ama neyin içinde bulunuyor? Kloroplastın içinde bulunuyor. 100.000 puanlık soruyu söyleyelim. Bir canlı fotosentez yapıyorsa klorofil pigmentinin bulunması gerekli mi? Evet. Bir canlı fotosentez yapıyorsa ışığı sğabilen bir pigmente ihtiyacı var. Peki bir canlı fotosentez yapıyorsa kesin kloroplasta olmalı mıdır derse diyeceksin ki hayır. Klorrofilik pigmentinin olması fotosentez için yeterlidir diyorsun. Anlat değil mi hocam? Niye? Çünkü bakterilerde ne yok? Bakterilerde ne yok? Kloroplast bulunmuyor. Onlar prokaryot. Prokaryot yapılı canlılarda çift zarlı kloroplast bulunmaz diyoruz. Bunu söyledikten sonra geldik önemli bir bilgi daha verelim. Bir canlı foto bir bitki fotosentezi yapıyorsa bitkinin bütün hücrelerinde kloroplast olacak diye bir mecburiyet yok. Zorunluluk yok. Niye? Çünkü bitkiye bakıyorsun. Üst tarafta çiçeğimiz var. Güzel. Başka yapraklarımız var. Güzel. Bir de ışık görmeyen ne var? Kök var hocam. Kök. Kök de hidroplast bulunmaz. Yani bir bitkinin bütün hücrelerinde kloroplast bulunur ifadesi bizim için yanlış olur. Knoroplasta baktığımızda nişasta dapı ediyor. Bitkinin fotosentezi yapan hücrelerinde mitokondri ve karoplast birbirlerine yakın durumda bulunuyorlar. Çünkü üretmiş oldukları moleküller işlerine yarıyor. Hocam ondan bahsetmek istiyorum. Bak hocam çok güzel bir şekil bizim için de kıymetli bir şekil dikkat etmeni istiyorum buradaki şeklimize. Kalemim de coştu şu an için bir şeyler oluyor. Mıknatıslanıyor bir şeyler oluyor. Burada kafayı yiyoruz hocam. Hazır mısın? Hemen söyleyelim. Işık enerjisi yardımıyla karbondioksit ve suyu ne yapıyor höoplastımız? Birleştirerek besine dönüştürüyor. Besin ve oksijen üretiyor. Mitokondride arobik solum tepkimeleriyle, hücresel solum tepkimesiyle besin ve oksijeni karbondioksit ve suya dönüştürüyor ve açığa ATP üretimi gerçekleştiriyor. ATP üretiyor. Hocam şunu fark etmiş olmalısın. Hüreoplast ve mitokondri birbirlerinin ürünlerini av gülüm, vergülüm kullanabiliyorlar. Hepsini değil ama ürünlerini kullanabiliyorlar. Peki 100.000 000 puanlık bir soru. Bütün bitki hücrelerinde kloroplast ve mitokondri beraber bulunur mu dersek cevap ışık görmeyen kısımlar var. Aferin hocam. Bitkilerde mitokondri her hücrede bulunur ama her hücrede kadar bulunur diyemiyorsun hocam. Aferin sana. Geldik kromoplastlara. Renk olmasına sebep olan ve bizim şeylerimiz neylerimiz? Plastitlerimiz üç çeşidi var demiştik. Kloroplast, lokoplast, kromoplast. Bunlara karotenoid de diyorlar. Kromoplastımız renk plasti hocam. Ksandofil, betakoraten, lutein, likopen gibi keşleri var. Bunlar ne yapıyor? Bitkiye renk veriyorlar. Yeşil dıştaki renkler bu kromoplaster sayesinde sağlanıyor hocam. Mesela betakaroten havuçtan aklına gelsin. Ne yapıyor hocam? Karot İngilizce havuç demek zaten. Turuncu renk veriyor. Portakal ve havuç düşünmelisin. Nikopene bakıyorsun kırmızı renk veriyor. Domates tepegülde olduğu gibi. Santofile baktığın zaman o da ne yapıyor dersek sarı renk veriyor limonda ve muzda olduğu gibi. Fark ettiysen bu bizim karatinoidlerimiz, kromoplastarımız bitkiye yeşil dıştaki renkleri veriyor. Hocam kromoplaster içerisinde bulunan bu bazı pigmentler ne yapıyor? Bu pigmentler farklı dalga boylarındaki ışığın fotosentez sürecinde kullanmasına yardım ediyor. Korofil pigmentine zarar görmesini engelliyorlar. Renk pigmenti içeren bu yapılar bitkinin üremesi için, tozlaşması için de ne yapıyor? Olasılığı arttırıyorlar. Çünkü daha canlı yapraklara sahip oluyor. Taç yaprakları çok parlak olduğu için arılar, böcekler gidip tozlaşmaya yardım ediyorlar. Karatonoitler antioksidan özelliği sayesinde hücreyi de bir yandan koruyorlar. Hocam geldik lokoplasta. Bu çok daha kolay hocam. Depoplastitimiz besin depoluyor. Kökte, gövdede ve tohumda bulunabiliyor. Mesela patates ve buğday yediğin zaman onların lokoplastlarında nişan hedefandığını biliyorsun. Fasulye ve nohut yediğin zaman lökoplastının protein depol olduğunu biliyorsun. Zeytin ve açiçeği yediğin zaman da içlerinde yağ olduğunu, zeytin yağ olduğunu biliyorsun değerli hocam. Lokoplast bir şeylere depo ediyor. Bu plastitler birbirine dönüşebiliyorlar. Örnek vereyim. Yeşil domates kızardığı zaman dikkat et. Yeşil domates yani kloroplastan kime dönüşüyor? Kırmızı renk kromoplasta dönüşü var fark ettiysen. Aferin. İkinciye bak hocam. Patates ışık varlığında filizleniyor. Patatese baktığın zaman içerisi renksiz beyaz renk. Doğru mudur hocam? Yani kim var? Lukoplast var. Ama patatesi aydınlık ortamda bıraktığında yeşeriyor. Yani yeşilden ne diyeceksin? Kloroplasta dönüşüyor diyorsun. Hocam yazım harika gördüğünüz üzere. Peki yapraklar son barda sararıyor. Yeşil yapraklar sararıyor. Doğru mudur hocam? O zaman yeşil yaprak kim? Kloroplastımız. Kloplastımız sararıyormuş. O zaman renk plasti olan kim? Kromoplasta ne yapıyor değerli hocam? Dönüşüyor diye ifade ediyoruz. Plastitler birbirine dönüşebilir diyoruz. Hücre iskeletinden bahsedeyim kısaca. Ardından hocam madde alışverişine geçeceğiz. Genel tekrarımızı, full tekrarımızı sonunda yaklaşmış olduk. Tebrik ediyorum 5x'te izleyen kıymetli dostum. Seni de tebrik ediyorum. Hücre iskeleti hücreye desteklik sağlıyor. Hücrenin şeklini koruyor. Organin hücrelenin içerisinde belli yerlerde sabit kalmasını sağlıyor. Üç çeşidi var. Mikrofilament, arafilament ve mikrotübül. Mikrofilament en ince olan, en küçük olan. Biraz kalın olanlarına ara filament, en kalın olanlarını da verdiğimiz isim mikrotübül ismini veriyoruz. Kıymetli dostum, geldik şimdi seninle önemli bir kısım olan ücret zarından madde geçiri kısmına geleceğiz. Burada da hızlı bir şekilde seninle pasif taşıma olaylarından, aktif taşıma olaylarından, endostozdan ve egzostdan bahsedeceğiz. Ardından da ne kalı geriye izlersek hocam organizasyonu anlatıp bu genel tekrarımızı tamamlamış olacağız. Hocam hücre zarından madde geçişleri ya da madde alışverişi konusunda en iyi bilmen gereken şey molekülün küçük ya da büyük olduğu ayrımına varabilmen hocam. Yani küçük bir molekülse zardaki porlardan rahatlıkla geçebiliyorken büyük olan molekülleri farklı bir mekanizmayla endositoz ve egzostozyla taşıyacağız. Bak buradaki moleküllerden hangileri küçük hangileri büyük? Bunları beraber yazmanı istiyorum senden. Oksijen ne diyorsun? Küçük yapılı bir molekül. Vitaminler küçük zardan geçebilir. Glikoz küçük yapılı molekül. Monosakkarit. Mineraller küçük yapılı bileşikler. Buradaki gliserol molekülü 3y asit biiserol trigliserit oluşturuyordu. Küçük yapılı nişasta büyük yapılı bir molekül bir polisakkarit demiştik. Enzimler büyük yapılı moleküller. Proteinler amino asitlerin peptit bağlarıyla birleşmesiyle oluşmuş olan büyük yapılı bileşikler. DNA molekülü nükleotit polimeridir diyoruz. Büyük yapılı bir molekül. ATP molekülü büyük yapılı molekülü küçük yapılı bir moleküldür diyoruz. Şimdi molekülün küçüklüğünü büyüklüğünü bilirsen molekül nasıl taşınır? Bunu rahatlıkla yaparsın. Hocam eğer molekülümüz küçükse iki şekilde taşınıyor. Ya pasif taşımayla enerji harcanmadan, ATP tüketilmeden taşınıyor ya da aktif taşımayla molekülü ATP harcayarak ne yapabiliyoruz? Taşıyabiliyoruz. Pasif taşıma da iki grupta inceliyoruz. Difüzyon ve ozmoz. Ozmoz suyun difüzyonu olarak da adlandırılıyor. Difüzyonu da zarda bulunan fosfolibit tabakadan difüzyon ve zarda bulunan proteinler arasındaki difüzyon olmak üzere iki grupta inceleyeceğiz. Bilmen gereken 1000 puanlık olay şu. Pasif taşıma olaylarında ATP harcanmıyor. Aktif taşıma olaylarında ATP tüketiyorsun. Eğer taşıdığın molekül büyük yapılı bir molekülse bunu iki şekilde gerçekleştiriyorsun. Endosz ve egzostoz diye. Endostozda molekülleri hücrenin içerisine alıyorsun. Büyük yapılı bileşikleri. Egzoztoza molekülleri hücrenin dışına atıyorsun. Arabanın egzozu var. İngilizce exit dışarı demek zaten. Hocam katı isa aldığımız molekül içeriye fagostoz. Fago yemek demek hücrenin yemesi demek. Pinositozda hücrenin içmesi anlamına geliyor. Hocam önce pasif taşıma olayının mantığını söyleyelim. Moleküller çok oldukları yerlerden az olduğu tarafa doğru ATP'nin tüketilmediği, harcanmadığı, kullanılmadığı bir olayla taşınıyorlar. Çoktan aza doğru gerçekleşiyor ve yoğunluk farkına bağlı olarak moleküller çift yönlü hücre içine ve dışarı doğru ne yapabiliyor? Gerçekleşebiliyor. Enerji harcanmadığı için canlı ya da can hücrelerde bu olay ne yapabilir? Gerçekleşebilir diyoruz. Şimdi gelelim hocam difüzyon olayına bakalım. Diğer ismiyle yayılma, parfümün yayılması, üst komşudan kızarmış patates kokusunun gelmesi, çaya attığımız şekerin çözünmesi. Bunlar hep moleküllerin çok oldukları yerden az olduğu tarafa doğru geçmesi olayıdır. Buradan baktığın zaman moleküller çoktan aza doğru ne zamana kadar bu taşınma devam ediyor diye sorarsan derişimler eşitleninceye kadar geçiş devam ediyor. Hocam iyi bakmanı istiyorum. %90 %10 %60 burası %40 diye düzeltelim. %40. Biraz daha bekleyince fark ettiysen iki ortam arasındaki derişim ne oldu? %50 %50 oldu. 50 f50 olduğu zaman maddeler karşılıklı geçebilir ama derişimleri değiştirmiyorlar. Bu bilgi bizim için kıymetli. Derişimler eşitlendikten sonra çift yönlü madde geçişi A noktasından B noktası B'den A'ya geçiş olabilir ama iki ortam arasındaki derişim ne olmuyor? değişmiyor ve difzyon olabilmesi için iki ortam arasında bir derişim farkının olması gerekiyor. Bir yerde çok bir yerde az olması gerekiyor ki moleküller çoktan aza doğru geçebilsinler. Şimdi oksijen, karbondioksit ve amonyak bileşikleri var. Bu bileşiklerin taşınması hep difüzyonla oluyor. Örnek alvol kılcallarındaki karbondioksitin vücudun dışına atılması. Bak burada vücut dışına atılması deyince böyle sanki bir enerji harcıyormuş gibi geliyor ama değil hocam. Buradaki olay difüzyon. Devam et. Ögnün üretilmiş olan amonyağın hücre zarından dışarı verilmesi yine difüzyon olayı enerji harcanmıyor. Hücrede üretilmiş olan oksijenin, fotosentezde açığa çıkmış olan oksijenin atmosfere verilmesi olayı yine difüzyon olayı. Çoktan aza geçiştir değerli hocam. Hepsi difüzyon. ATP ne olmuyor? Tüketilmiyor. Şuraya bakmanı rica ediyorum. Hücreye baktığımız zaman ne görüyorsun? %50 glikoz, %10 glikoz. İçeride çok, dışarıda az. Çoktan aza moleküller dışarı çıkacak. Doğru mudur? Bir süre beklediğimiz zaman iki ortam arasındaki derişimlerin %30'a %30 şeklinde eşitlenmesi gerektiğini görebiliyorsun. Hocam devam edelim. Difüzyon hızını etkileyen faktörlerden bahsetmek istiyorum çabucak. Hocam eğer sıcaklık fazlaysa, yüksekse moleküller çoktan aza geçmek isterler. Bu olay difüzyon hızını ne yapar? Arttırır. Delişim farkı yüksekse bir yerde %95'e 5 ise bir yerde 51'e 49'sa 95'e 5 çok büyük bir derişim farkı var. fark ettiysen difüzyon hızı daha fazla diyorsun. Derişim farkı yüksek olduğu zaman basınç fazlaysa moleküllere bir yerden itiliyorsa difüzyon hızı ne olacaktır? Artacak diyoruz. Por sayısı delik sayısı fazlaysa yine difüzyon hızı fazla olur. Ama molekülün büyüklüğü fazlaysa bu sefer difüzyon hızı ne oluyor? Yavaş diyor. Hocam ellerinde misket var. Ellerinde pilates topları var. Bunları bir kapıdan geçirmeye çalışıyorsun. İkisi de kapıdan geçebilecek boyutta ama misketleri attığın zaman daha kolay geçme şansı var. Ama pilates toplarını attığında o duvardan kapıdan sekip geri de dönebilirler. Yani ilk seferde karşıya geçemeyebilirler. O yüzden molekülün büyüklüğü arttığı zaman difzyon hızı bu durumdan olumsuz etkileniyor diyoruz. Hücre zındaki fosforit tabakadan difzyondan bahsetmek istiyorum. Küçük yapılı ve yağda çözülen moleküllerin çoktan aza geçmesi olayı basit difüzyon olarak da ifade ediliyor. Zarda bulunan fosfolipit tabakadan moleküller ne oluyor? Geçebiliyor. Bu da bir difüzyon olduğu için ATP harcanmıyor. Dikkat et. Çoktan aza doğru enerji harcanmadan taşıma diyoruz. Bu olayda taşıyıcı proteinler kullanılmıyor. Oksijen, karbondioksit gibi, yağda çözünen adek vitaminleri gibi, yağı çözen alkol, eter gibi bileşikler bunlar hocam bu fosfolibit tabakadan geçebiliyorlar. Ama besin monomerleri, mineraller, B ve C vitaminleri bunlar fosforbibit tabakadan direkt geçemiyorlar. Onlar ne yapacaklar? Zardaki taşıyıcı proteinler, kanal proteinleri yardımıyla taşınacaklar. Hocam küçük moleküller büyüklerden daha hızlı geçiyor. Monosakaritler, aminoasitler, yağ asit, gliserol molekülleri küçük oldukları için zardan difüzyona geçebiliyorlar. Nötrür atomlar negatiflere göre, negatifler de pozitiflere göre zardan daha kolay ne yapabiliyor? Karşıya geçebiliyorlar. Yağı çözen maddeler eter, alkol gibi bileşiklerin nereden hocam? Hücre zarından geçiş hızı daha yüksek hocam. Kime göre dersek yağda çözünen bileşiklere göre eee hızı daha yüksektir diyoruz. Yani alkol, eter, benzen gibi bileşikler eee adek vitaminlerine kıyasta daha hızlı hücre zarından geçiyorlar diyoruz. Gelelim hocam protein tabakadan geçişten bahsetmek istiyorum. Biz yine burada küçük yapılı molekülleri neyle? Zardaki kanal proteinleri ya da taşı proteinler yardımıyla çoktan aza geçireceğiz. Buna biz kolaylaştırılmış difüzyon isminde veriyoruz. Taşıyıcı enzimler görev almıyorlar. İyi bakmanı istiyorum. Bak hocam moleküller çoktan aza doğru geçiyorlar. Sol tarafta moleküllerimiz var. zardaki fosfolipit tabakadan geçiyor. Buna biz basit difüzyon diyoruz. Bazı moleküller yine çoktan aza geçecekler ama taşınırken kanal proteinleri ve taşıyıcı özgür proteinler yardımıyla geçiş oluyorsa biz buna fosfolibit tabakadan değil zardaki taşıyıcı proteinler protein tabakadan geçiş ismini veriyoruz. Bir başka ismiyle kolaylaştırılmış difüzyon adı da veriliyor. Kıymetli dostum bu şekil sınavda yazılı sınav sorusu olarak karşıda gelebilir. Hocam buna 1 der, bunlara 2 der. Hangisi basit difüzyon, hangisi kolaylaştırılmış difüzyon, hangisi fosfolibit tabakadan, hangisi protein tabakadan geçiş diye hocan sana ne yapabilir? Bunu sınavda sorabilir. Değerli hocam, şimdi ozmoza gelelim. Ozmoz suyun difüzyonuna verdiğimiz isim. Suyun değişik ortama doğru yoğunluğun fazla olduğu tarafa doğru geçmesine biz ozmoz ismini veriyoruz. Ozmozla suyun geçişinde üç tane kuvvetimiz var. Bir tanesi ozmotik basınç, susuzluk diye adlandırıyoruz. Bir tanesi turgor basıncı suyun çok olması olarak düşünebilirsin. Bir de bunların farkına verdiğimiz isim emme kuvveti ek diye ifade edeceğiz. Hocam sıklıkla kısaltmaları bunların kullanılır. Ozmotik basınca EOB, türgor basıncına TB, emme kuvvetine de EK ismini vereceğiz. Değerli hocam, ozmoz dediğimiz olayda ne oluyor diye sorarsak, su yoğun olan tarafa doğru, maddelerin derişimin fazla olduğu tarafa doğru hareket etmek istiyor. Değerli hocam, şimdi gelelim önce ozmotik basıncı, sonra turgor basıncını, sonra emme kuvvetini bahsedeyim ve bunların hücrelerde ne gibi değişikliklere sebep olduğundan bahsetmek istiyorum. Ozmotik basınç susuzluk olarak adlandırılıyor. Mesela 1 kilo baklava yiyen bir kişinin susuzluğu, ozmotik basıncı ne olacaktır? Söyler misin? Fazla olacaktı. Şimdi bak bakalım. A ve B kaplarımız var. Bu kaplardan birinde %45 glikoz, diğerinde %20 glikoz var. Hangisinin ozmotik basıncı daha yüksektir derse B kabındaki hüc B kabındaki sıvırın ozmotik basıncı daha yüksek diyorsun. Niçin? Çünkü derişik madde çok. Glikoz miktar daha fazla. O zaman B'nin ozmotik basıncı A'dan fazladır diyorum. Devam et hocam. Birazdan triggor basıncından ve bunların farklarından da bahsedeceğim. Hocam triggor basıncı nedir? Turgor basıncı hücredeki suyun yapmış olduğu basınç. Bir damacana su içmiş olan bir kişinin turgor basıncı ne olur? artıyor hocam. Bu sefer bakmanı istiyorum. %20 glikoz %45 glikoz. Kimin daha çok suyu var? A kabının. Çünkü %20 glikoza %80 su olması gerekir. O yüzden A kabının turgor basıncı B kabının turgor basıncından yüksek demen gerekiyor. Hocam şimdi turgor basıncı neyi sağlıyor? Bitkilerin dik durmasını sağlıyor. Bitkilerde stomaların açılıp kapanmasını sağlıyor. Böcek kapan bitkisinin nasti ile böcekleri yakalamasını kim sağlıyor? Turgor basıncı sağlıyor. Değerli hocam emme kuvveti de bunların farkıdır. Dikkat etmeni istiyorum. Ozmotik basınç ve turgor basıncın arasındaki farka ozm ozmotikten turgoru çıkarttığın zamanki farka biz emme kuvveti ismini veriyoruz. Ramazan örneğini vereceğim hocam. İftara son bir dakika kalmış. Hoca ezanı okuyacak. Ezanı bekliyorsun kenardan. Hocam burada senin ozmotik basıncın çok yüksek. Susuzluğun çok yüksek. Turgor basıncın su miktarın çok düşük. Bunların farkı emme kuvveti olarak adlandırılıyor. Senin o bir bardak suyu içme isteğine verdiğimiz istek emme kuvveti. Suyu içtikçe türgor basıncın lıkır lıkır lıkır lıkır lıkır lıkır artıyor. Otomotik basıncın azalıyor. Emme kuvvetin de o ikinci bardak suyu içme isteğinde giderek azalıyor. Fark ettiysen emme kuvveti ne oluyor? İkisinin farkı turgoru basıncı arttığında emme kuvvet de giderek azalıyor. Değerli hocam şimdi osmotik basıncı anladım. Turgoru anladın. Mme kuvvetini anladın. Bunlarla ilgili hücrelerin konuldukları ortamları söyleyeceğim. Bu ortamlara hücrelerimizi koyduğumuz zaman ne gibi değişiklikler gösteriyor? Bunları öğreneceğiz. Hocam izotonik ortam, hipotonik ortam ve hipertonik ortamdan bahsedelim. İzotonik ortam bir hücreyi bir ortama koyduğunda hücrenin yoğunluğuyla ortamın yoğunluğu aynıysa izotonik ortam ismini veriyoruz. Hipotonik ortam sulu ortam demek. Bir hücreyi bir ortama koyduğunda bulunduğu ortam çok suluysa buna hipotonik ortam diyorlar. Hipertonik ortam derişik ortam demek. Bir hücreyi bir ortama koyduğunda hücremiz su kaybedip büzülüyorsa, derişimden mahvoluyorsa biz böyle ortamlara hipertonik ortam ismini veriyoruz. Bak örnekle göstereceğim. Bu bir izotonik ortam. Bulunduğu ortamın derişimi %0,6. Hücrenin derişimi %0, fark ettiysen hem hücrenin derişimi, dış ortamın derişimi eşitse biz böyle ortamlara izotonik ortam ismini veriyoruz. Ve bir hücrenin hayatını sürdürebilmesi için bulunduğu ortamın izotonik olması lazım. Yani çok derişik ya da çok sulu bir ortamda hücre yaşamakta zorluk çekebilir. Mesela gidiyorsun hasta oluyorsun. Doktor diyor ki serum yazıyor sana. Diyor ki bu serum alman lazım iyileşmen için. Sana verdikleri serum senin kanınla izotonik halde. Ne demek? Yani onunla aynı yoğunluk yoğunluğa sahip ki karında bir problem, vücudunda bir problem çıkmasın. Değerli hocam geldik hocam hipertonik ortam. Bal gibi, reçel gibi, deniz suyu gibi ortamlarımız bizim hipertonik ortamlarımız. Bak bakalım hücrenin derişimine bakıyorsun 06 maltos. Kaptaki sıvının derişimine bakıyorsun. %2,8 maltoz. Kim daha değişik? Cevap hocam. Kaptaki sıvı çok değişik, çok yoğun. Bu olduğu zaman hücremiz su kaybedip büzülüyor. Bizim hücremizin su kaybedip büzülmesine verdiğimiz isim plazmoliz diyoruz. Neyimi söyler misin? Plazmoliz. Hücrenin su kaybedilerek büzülmesine verdiğimiz isimdir. Hocam hipertonik ortam bal gibi, reçel gibi, deniz suyu gibi çok gelişik ortamlara verdiğimiz isim. Bir de hocam hipotonik ortamımız var. Az yönlü ortam olarak da adlandırıyoruz. Sulu ortam olarak da ifade ediyoruz. Mesela bu hücreye baktığımız zaman az önce büyülmüş olan bir hücremiz vardı. Bahsetmiştik. Şu plazmal olan bir hücremiz vardı. Çok delişik ortama koyduğumuz için. Sen bu hücreyi bu ortama koyduğun zaman bak 0,1 maltoz, 0,6 maltoz. Kim daha değişik? Hücre daha değişik. Hücre değişik olduğu zaman dışarıdaki suyu hücre kendine doğru çekiyor ve benim büzülmüş olan hücrem su alıp şişiyor. Biz bu olaya verdiğimiz isim deplazmolis. büzülen hücrenin tekrardan eski haline gelmesi anlamına geliyor. Kıymetli dostum, şimdi üç ortam öğrendik. Bir tanesi izotonik ortam, bir tanesi hipotonik ortam, bir tanesi hipertonik ortam. En yoğun hipertonik, en sulu hipotonik, eşit olan izotonik ortam. Çok güzel. Şimdi burada sana bir şekil göstereceğim. Buradaki bitki ve hayvan hücrelerinde meydana gelen değişimleri sana göstereceğim, öğreteceğim. E ardından değerli hocam endosz, egzostoz kısmına doğru, aktif taşımaya doğru yavaş yavaş gidiyoruz. Bak bir hayvan hücresini bir ortama koymuşum. Bulunduğu ortamda hücrenin yoğunlukları aynı. İzotonik ortamda hücreye su girebilir. Hücreden su çıkabilir ama hücrenin herhangi bir şeklinde değişiklik olmuyor. Aynı şeyi bitki hücresine verdiğimiz zaman da benzer şey görüyorsun. Dikkat etmeni istiyorum. Bitki hücresinin içeriye su girebilir, çıkabilir. Çünkü izotonik bir ortamda. Sen bir hayvan hücresini yoğun bir ortama koyarsan, hipertonik bir ortama koyarsam benim hayvan hücremden dışarıya su çıkacaktır. Benim hücrem su kaybedip büzülecektir. Biz bu olaya biraz moliz ismini vermiştik. Dikkat ettiğiniz üzere bitki hücresini de biz hipertonik ortama koyduğumuz zaman hücremiz böyle küçücük kalacak. Yine hücremiz ne oldu? Su kaybedip büzüldü. Biz buna plazmoliz ismini veriyoruz. Sonra biz şunu yaptık. Büzülmüş olan hücremizi suyun fazla olduğu ortama koyduğumuz zaman nasıl davranacak? Hücremiz önce deplazmoliz olacak. Su alıp tekrar eski haline gelecek. Hayvan hücresinde çeper olmadığı için hücreye su girmeye devam edecek geçe geçecek ve bir yerden sonra hücremiz su alıp patlayacak. Biz bu olaya verdiğimiz isim hemoliz. Hemoliz hücrenin su alıp patlaması demek. Bitkiye baktığın zaman bitkilerde hücre duvarı olduğu için içeriye su girse bile hücre ne yapacak? Şişecek. Şişecek. Şişecek. Şişecek. Şişecek. Ama duvar bu duruma engel olacak. Biz bu duruma turgor durumu ismini veriyoruz. Tekrar ediyorum bir bitki hücresine hipotonik sulu ortama koyduğunda fazla su alıp ne yapıyor? Şişiyor ama patlamıyor. Niye? Duvar engel oluyor. Bitk hücresinde duvar, hayvan hücresinde duvar olmadığı için su olup ne olabiliyor? Hayvan hücreleri patlayabiliyor diyoruz. Kıymetli dostum. Peki gel bakayım. Bitkide neden böyle bir şey olmuyormuş? Patlama olmuyormuş söyler misin? Bitkide duvar olduğu için bitk hücresi patlamıyor. Turgor durumuna geçiyor diyoruz. Şimdi bir şey daha öğrenelim. Kontraktil'dan bahsetmiştik. Amip, öklen terlik, sayvan gibi canlılar. Bunlar da hipotolik ortamda yaşıyorlar. Nasıl oluyorlar da patlamıyorlar diye merak ediyorsan hocam kontraktil kofula sahip oldukları için su alıp ne olmuyorlar? Patlamıyorlar. Bu canlılarımız fazla suyu neyle? Konçilik kofaları yardımıyla hücrenin dışına ATP harcayarak ne yapıyorlar? Suyu dışarıya atıyorlar ve bu sayede hayatlarını devam ettiriyorlar diyoruz. Çok güzel. Şimdi gelelim aktif taşımaya. Aktif taşımada olay şu. Molekülleri az oldukları yerden çok olduğu tarafa doğru enerji harcayarak taşımasına biz aktif taşıma diyoruz. Değerli hocam bu olayda ATP harcadığın için sadece kimlerde? Canlı hücrelerde gerçekleşiyor. Peki burada zarda bulunan enzimler ve taşı proteinler görev alıyor aktif taşıma olayında ve taşıma çift yönlü hem hücre içine hem de hücre dışına doğru gerçekleşebilen bir olaydır diyoruz. Peki bu aktif taşıma olayında polimer maddeler ne olmuyor? Taşınmıyor aktif taşımayla protein gibi, maltoz gibi, nişasta gibi, enzim gibi bileşikler neyle hocam? Aktif taşıma olayıyla taşınmıyor. Onlar endosz, egzostoz olayıyla taşınacaklar. Dikkat et. Taşıdığımız moleküller hücre zarından geçebilen küçük yapılı bileşikler. Peki 100 puanlık bir soru. İki ortamın derişimi eğer eşitse bu derişimi bozmak istiyorsan senin ne yapmalı lazım? Senin ATP harcaman aktif taşımayla molekülleri bir yerden bir yere ne yapman lazım? Taşıman gerekiyor. Bak bu örnek gayet güzel bir şekilde bu olayı anlatıyor bize. İyi bak hocam. Hücremin derişimi %4 glikoz. Kaptaki sıvrının derişimi %2 glikoz. Olmasını beklediğin şey şu. Bir süre beklersen %3'e %3 ne olacak? Topladım 6. yarı yarıya bölüşecekler. Bir süre beklediğin zaman dikkat et Y ortamında dışarıda hiç glikoz kalmamış. Hücre hepsini içeriye aldıysa eşit olmasına rağmen hücremiz hangi olayı yapmıştır? Cevap ver hocam. Hücremiz aktif taşıma olayıyla bütün glikozu hücrenin içine almıştır. Bu olayda moleküller eşit olduğu durumda da içeriye alabiliyorsan aktif taşıma olayını gerçekleştiriyorsun diyoruz. Güzel. Şimdi şuradaki bir sorumuza bakalım. Bak dör tane burada neyimiz var hocam? Geçişimiz var. Burada X Y Z molekülleri var. Bunlar küçük yapılı bileşikler. Bunlardan hangileri aktif, hangileri pasif taşıma gibi bir soruyla karşılaşırsan taşımanın yönüne bakman gerekiyor. Hocam dikkat et. 0,1 2,3 moleküller nereden? Azdan çok olduğu tarafa doğru taşımış. O zaman bu olay aktif taşımadır diyoruz. Azdan çoğa taşıyorsan aktif taşıma yapıyorsun. Y'ye bakmanı istiyorum. 2'ye bakmanı istiyorum. 20 %7 çoktan aza. Bu olay pasif taşıma. Y'yi pasif taşımaya yazdım. Üçüncüye baktım. İki ortamın derişimi eşit. eşit olmasına rağmen sen molekülleri taşımaya devam etmek istiyorsan ne diyorsun? Biz bu olaya aktif taşıma diyoruz. O zaman Z'yi aktif taşımanın olduğu kısma yazdım. Son kısım dikkat et. 15'ten 35'in olduğu tarafa doğru gitmeye çalışıyormuşsun. Bu olay kimdir dersek yine azdan çoğa aktif taşıma t'i de aktif taşımanın olduğu kısma yazı verdim. Kıymetli dostlar başka bir örnek verelim. Sonra da madde alışverişlerinde endosz egzostoz kısmına geçiverelim. Hocam bizim bir tane algimiz var. Nitella. Nutella değil hocam. Nitella. Bu alet yaşadığı ortamdan 1000 kat fazla potasyumu hücrenin içerisinde tutabiliyor. İnanılmaz bir olay. Soru şu diyor. 1. Dışarıdaki potasyumlar içeriye neyle taşınıyor? 2.000 kat fazla olan potasyumları hücre içeride hangi taşımayla tutabiliyor? 3. Olur da hücremiz ölürse içerideki potasyumlara neler oluyor? Hemen diyorsun ki hocam dışarıdaki potasyumlar içeriye neyle alınıyor? Hocam diyorsun ki bak azdan azdan nereye doğru? Çoğa doğru taşıma oluyor. Biz buna aktif taşıma diyoruz. Hücre içerideki potasyumları tutmaya devam edebiliyorsa bunu neyle sağlıyordur? Bunu aktif taşımayla yapıyordur. Niye? Çünkü bıraksa dışarı çıkacak. Delişim farkını koruyabilmek de yine aktif taşıma olarak adlandırılıyor. Eğer hücremiz ölürse potasyumlara ne olur? Diyorsun ki hocam içeride çok dışarıda az. Çoktan aza bir süre sonra hücremiz ATP üretemeyeceği için bu potasyumları tutamaz. Hücrenin dışına çıkacak. Dolayısıyla hücre içerisindeki potasyumlar bir süre sonra ne olabilir? ölürse eğer hücremiz cevabımız difüzyonla pasit taşımayla hücrenin dışına ne zamana kadar? %50 %50 oluncaya kadar bu geçiş devam eder diyoruz. Çok güzel. Az kaldı hocam. Büyük moleküllerin taşınmasına geldik. Büyük moleküller iki şekilde taşınıyor. İçeriye alıyorsak endostoz, dışarı atıyorsak egzostoz diyoruz. Bak hocam kofuldaki öğrenmiş olduğumuz bilgiyle bunu öğreneceğiz. Hazır mısın? Büyük bir molekül var. Ben bunu içeri almam gerekiyor. Bu olayı gerçekleştirirken zar içeri doğru biraz ne oluyor hocam? çöküyor ve bir cep oluşuyor. Buna verdiğimiz isim endostoz cepi ismini veriyoruz. Endostoz cebiyle hücre zarının bir yüzey bir miktar yüzeyi zar alanı ne oluyor? Azalıyor diyoruz ve bir besin kofulu oluşturuyoruz. Besin kofolu kiminle birleşecek? Rizzomla birleşecek. Sindirim kofulu olacak. Sindirim kofulunda kimyasal tepkimeler hidroliz tepkimeleri olacak. Küçük moleküller hücrenin sitoplazması dağılacak. Bazı atıkları atmamız gerekiyor. Hücre bunları sindiremiyor. Büyük yapılı molekülleri zaten dışarı atacağım. Bunu yaparken de bu koful yani boşaltım kofulunun zarı bu boşaltım kofulunun yapısındaki zar bir miktarı hücre zarının yapısına katılacak ve zar yüzeyi artmış olacak. Egzostozda boşaltım kofolunun etrafındaki o saran z da hücre zarın yapısına katılacağı için o zaman egzostoz olayında zar yüzeyi ne oluyor? Artıyor diyoruz. Hem endostozda hem egzostozda ne harcanıyor? ATP harcanıyor. Endoszda hücre zar yüzeyi, söyle bana hücre zar yüzeyi ne olur dersek azalıyorken, egzostozda hücre zarının yüzeyi bir miktar ne olur dersin diyorsun artar diyoruz. Kıymetli dostum şimdi bunları söyledik. Bunları söyledik. Endosz, egzostoz söyledik. Şu örneği de söyleyeyim. Ardından ne yapalım? Organizasyon kısmına gelelim. Hocam bak burada bir amipimiz var. Besini yalancı ayaklarıyla sardı ve içeriye aldı. Daha sonra besin kofulu oluşturdu ve zoom da bunu parçaladıktan sonra açıkları egzostozla dışarıya attı. Hem endosz yaptı hem egzost ne yaptı? Yapmış oldu. Hocam şimdi gelelim beraber şu örneklerimizi dolduralım. Amipin terliksi hayvanı yemesi. Ne diyorsun? Endositoz. Akyuvarın mikrop etrafını yalancı ayakla sarması. Bu olay nedir? Endostoz. İçeriye bir şey alıyorsun. Yağ dammacıklarının içeriye alınması. Eğer katıysa fago, sıvıysa pinostoz diyorduk. Eğer bunları yapıyorsan pinostoz diyorsun. Tükürük bezinden bir şey salgılanması, sindirim enzimlerinin dışarı salgılanması, salgı ifadesini görüyorsan bu olay ökarot yapalı canlılarda nedir dersek söyle bakayım bana. Egzositoz olayıdır. Salgı paketleme olaylarından kim sorumluydu? Golg sorumluydu. Biz bu olaya egzostoz ismini veriyoruz kıymetli dostum. Çok güzel. Geldik hocam son bölümümüze. Organizasyon kısmından bahsedelim. Canlılar basitten karmaş oluru belli bir düzene, belli bir organizasyona sahipler. Hücresel düzeyde organizasyonumuz var. Organizma düzeyinde organizasyonumuz var. Bir de kim var dersek biyosfer düzeyinde organizasyonumuz var. Yani basitten karmaşa doğru bu basamaklar ilerliyor. Hocam şu şekil üzerinde daha güzel göstermek istiyorum. Bak önce atomlar bir araya geliyor molekülleri oluşturuyorlar. Moleküller organelleri oluşturuyor. Organ hücreyi oluşturuyorlar. Ama sen eğer bir hücreli ami böklerine terliksiz hayvan gibi bir canlıysan bundan sonraki basamaklara ne yapamıyorsun? Geçemiyorsun. doku düzeyine geçemiyorsun. Hocam hücreler ne yapıyor? Bitkilerde, mantarlarda, hayvanlarda bunlar birleşerek dokuyu meydana getirebiliyorlar. Dokular daha sonra özellikle hayvanlarda neyi meydana getiriyor? Organları meydana getiriyor. Organlar sistemleri. Sistemler gidip kimi? Organizmayı meydana getiriyorlar. Hocam peki organizma oluştuktan sonra ne oluyor? Söyler misin? Bir popülasyonu meydana getiriyor. Mesela diyorsun ki geyik popülasyonu. Diyorsun ki işte bir mantar popülasyonu. Bir kim diyorsun hocam? Van kisi popülasyonu diyorsun. Bunlar bir araya geldikten sonra ne yapıyorlar? Daha büyük basamaktaki birimleri oluşturuyorlar. Yani biyosfer düzeyinde organizasyona doğru gidecekler. Hocam bak popülasyonlar bir araya geliyorlar. Kimleri? Komüniteleri oluşturuyorlar. Komüniteler bir araya gelerek kimleri? Ekosistemleri canlı ve cansız çevreyi bir araya katarak ekosistemi oluşturuyorlar. Ekosistemlerde birleşiyor. En büyük bütün yaşam alanlarını ifade eden biyosferi meydana geçiriyorlar. Ve buna da biz ne diyoruz dersek biz buna da biyosfer düzeyinde organizasyon ismini veriyoruz. Kıymetli dostlar bu şekilde canlılarda üç tip organizasyon var. Bir tanesi hücresel düzeyde. Bir hücreli canlılar hücresel düzeyde kalıyorlar. Bundan sonraki organizmaya geçemiyorlar. Hocam ardından bir sonraki basamağımız organizma düzeyinde organizasyonumuz. Son olan kim diye sorarsak biyosfer düzeyinde organizasyon olmak üzere üç tip organizasyonumuz var diyoruz. Kıymetli hocam diyorum ve seninle beraber 9. sınıf 2. dönem 2inci yazılı full tekrar videosunu tamamlamış oluyorum. Bu videodan sonra seninle beraber yazılı sınav programımız da olacak kanalımızda. Haberiniz olsun. Dediğim gibi başta da söylediğim gibi sadece benim değil Zedova öğretmenlerinin de kendi kanallarında yazılı hazırlık videoları, genel tekrar videoları olacak. Bu sınavın da bu hazırlamış olduğum yazılı tekrar PDF'inde ve e yazılı PDF'inde PDF'ini nerede bulabilirsin? Sınav PDF'lerini zeduva.com adresinde ücretsiz olarak bulabilirsin ve edinebilirsin diyeceklerim bu kadar kıymetli dostum. Şu an için geberdim. Yaklaşık olarak 4,5 saattir, 5 saattir çekim yapıyorum bu video için. Bu kadar emeğe karşılık da hala abone olmayan bir kenafirsen kalbimi kırarsın. 10'da beraberiz, 11'de beraberiz. Hep söylüyorum. Desteğiniz benim için çok kıymetli. Eee, beğenenleriniz, abone alanlarınız çok olsun diyorum. Kapatıyorum, çavş diyorum. Bu videoyu editleyeyim. Bu hafta yazılısı olanlar var. İnşallah 200 dönem, 2. yazılı sınavı da güzelce tamamlarsınız. 9 artık sizi bir tık daha çok seveceğim. Çünkü artık 10 oldunuz. Şu ergenlikten, şu gudubet, kenafilikten crazy gölükten kurtuldunuz. Ça diyorum, kapatıyorum. Yazılı tekrar videosunda değil, yazılı videosunda, yazılı sınav provosunda görüşmek dileğiyle. Güzel sınav soruları sizlerin için hazırladım. Çıyorum, kapatıyorum. Bay bay.