Transcript for:
Atatürk'ün Stratejik Dehası ve Liderliği

Herkese merhaba ben Sümeyra Çenet. Her yıl 10 Kasım'da saat 9'u 5 geçe bu ses yankılanıyor. Hiç düşündünüz mü tüm yurdumuzun kaybetmekle hüsrana boğulduğu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e düşmanları bile neden saygı duyuyordu?

İşte ben bu videoda sizlere Atatürk hakkında sürekli anlatılanları değil, dünyayı dize getiren dehasını anlatacağım. Gelin atamızı birlikte çok daha yakından tanıyalım. Yıl 1921, aylardan Ağustos.

Durum vahim. Yorgun ve yıpranmış Türk askerleri umutlarını kaybetmek üzere. Cephane ve erzak eksikliği dayanaklarını iyice tüketirken stratejik öneme sahip mevziler birer birer kaybedilmiş.

Yunan ordusunun ise arkasında sınırsız Avrupa desteği. Ellerinde gelişmiş silahları, yeterli cephaneleri ve düzenli bir erzak tedarikleri var. Öyle ki şehirler arası yollar boyunca uzanan ikmal hatları adeta bir makine gibi işlemekte. Eskişehir ve Kütahya muharebeleri ağır kayıplarla sonuçlanmış. İsmet İnönü gibi önde gelen komutanlarda bile bir karamsarlık hakim.

Birçok cephede komutanlar ve askerler arasında artık bitti mi sorusu yankılanmakta. İşte böyle bir durum Türklerin zaferiyle sonuçlandı. Peki nasıl oldu da işler tam tersine döndü?

5 Ağustos 1921'de apar topar meclis toplandı ve Mustafa Kemal'in geniş etkiye sahip olabilmesi için başkomutanlık unvanı verildi. Tam kontörle elini alan Atatürk'ün cepheye gittiğinde karşılaştığı görüntü İsmet Paşa'nın tamamen çöktüğü bir manzaraydı. Kaygı dolu bakışlarla Paşa'ya her şeyin bittiğini söylüyordu. Atatürk gülümseyerek ona ''Deja kazandın'' dedi.

''Deja'' Fransızca'da ''Şimdiden'' demekti. Yani demek istiyor ki sen bu savaşı çoktan kazandın. Atatürk savaşın sadece cephede değil aynı zamanda zihinlerde ve stratejik planlamalarda kazanıldığına inanırdı.

Mustafa Kemal haritayı aç İsmet dedi ve orduyu Sakarya'nın gerisine çekmesini emretti. Yani bulundukları yerden 100 km geriye. İsmet Paşa sen delirdin mi?

Arada kalan halkı ne yapacağız diye cevap verdi. Bak İsmet kafanı kullan ben 100 km nereye çekiliyorum? Kendi vatanımın içine. Papulas 100 km peşimden gelecek. Nereye gelecek?

Benim vatanımın içinden geçerek gelecek. Morali bozulacak, ikmal yolları uzayacak. Bizim memlekette yol mu var?

Yunanlı neyle nakledecek silahlarını? Bırak gelsinler İsmet, Sakarya'ya geliyorlar. Ben onları vatanın harimi İsmet'inde boğacağım der.

Atatürk'ün bu cümleyi kuruşunun altında bile bir strateji yatıyordu. Moral ve motivasyonu yıkılmış olan İsmet Paşa'nın adını kullanarak onu şevke getirmeye amaçladı. Strateji tamamen değişti.

O zamanın askeri tekniği şuydu. İki hat karşılıklı gelir, birbiriyle çarpışırlar. Hatlardan biri yarılırsa tüm ordu geri çekilir ve yeni bir hat kurar.

Atatürk o meşhur cümlelerini işte tam da bu noktada söyledi. Hatta müdafaa yoktur, satta müdafaa vardır. O satı bütün vatandır.

Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz. Yani hangi cephe yarıldıysa o birlikler yeni bir hat kurdu. Diğer birlikler bulundukları yerden mücadeleye devam etti.

Normal şartlarda sabit bir savunma hattını kaybetmek bir yenilgi anlamına geliyordu. Ama Atatürk bunu stratejik bir manevra olarak kullandı. Şu an Mustafa Kemal'in o satın bütün vatandır sözünü...

En iyi hissedebileceğimiz yerde Evliya Fakü Köyü'ndeyiz. Burası İsmet Paşa'nın Mustafa Kemal'e aradaki halkı ne yapacağız diye sorduğu köylerden biri. Bu köyde ve çevre köylerde evlerin avlularında bu şekilde şehitlikler bulunmakta. Tüm vatanı savunma alanı olarak kabul etmesi askerlerin yenilgi korkusunu bir kenara bırakıp her karış toprağı korumak için mücadele etmelerini ve düşmanı yıpratmaya odaklanmalarını sağladı. Yunanlar cepheleri yarılan Türk ordusunun geri çekileceği haberini bekledi.

Ama haber bir türlü gelmedi. Bunun üzerine Yunan Başkomutanı Popula... Papulas, Türkler çekinmiyor efendim dedi ve onlardan güçlü olduğumuzu düşünüp geri çekilmeye başladılar.

Bu sırada Binbaşı istihbarat raporlarını getirip Yunanlıların birlik getirdiğini ve savaşı kaybettiğiniz haberini getirdi. Ve işte tam bu noktada Atatürk, İsmet Paşa bak orada uyuyor. Onu uyandır ve zaferini tebrik et dedi. Papulas birlik getirmiyor, birlik kaydırıyordu. Yunanlılara göre biz batıdan doğuya doğru bir taarruz bekliyoruz.

Onlar ise güneyden kuzeye doğru bir taarruz planlıyorlar. Ama bilmedikleri bir şey var. Mustafa Kemal taarruzun 2 gün öncesi... Yunanlıların bu hareketinin aslında 1905 yılında Ruslarla Japonlar arasında gerçekleşen bir stratejinin kötü bir kopyası olduğunu fark etmişti. Ve çoktan savunma hakkının değişmesi emrini vermişti.

Bu hareket stratejinin son hamlesi oldu. Bizim keşif yapabilmek için sadece iki uçağımız vardı. Onlar da parça eksikliğinden dolayı dönüşümlü olarak uçuyordu. Hatta bazen hiç uçamıyorlardı.

Biz atlı posta vasıtasıyla bu duruma bir şekilde uyanırken onlar 18 uçağı olmasına rağmen bu durumu fark etmedi. Bunun üzerine Atatürk Taarruz emri verdi. İsmet Paşa şaşkınlıkla Atatürk'e subayların üçte ikisi şehit, ordunun neredeyse yarısı kaçtı. Neyle taarruza kalkıyoruz? Bizim böyle bir gücümüz yok diye cevap verdi.

Mustafa Kemal ise İsmet bunu sadece biz biliyoruz. Düşman bunu bilmiyor. Populas burada kaybetsin. Savaş burada kazanılır dedi.

Savaş hattı öyle bir konumlandırıldı ki... Ki bizim asker sevkiyatımız kolaylaşırken onların ikmal attığı iyice uzadı. Mustafa Kemal kucak kucağı muharebede önemli rol oynayan suvari birliklerin bir kısmını akıncı olarak kullandı.

Ve onlara Yunanlıların gıda, asker ve cephane lojistik yollarına beklenmedik anlarda saldırma emri verdi. Yani Yunan askerlerinin temel ihtiyaçları sabote edilerek kesildi. Bu nedenle bazı birliklerini geri çekerek savunma yapmak zorunda kaldılar. Sakarya Meydan Muharebesi'nde bizim en büyük müttefikimiz coğrafyaydı.

Ama sefaletimiz de büyük bir müttefikimizdi. Yunanlar daha önce araçların geçebildiği patika yolların bulunduğu bölgelerde bize karşı avantajlıydı. İngilizlerden aldıkları 840 kamyonu bu yollar sayesinde verimli olarak kullanabildiler. Haymana'ya Ankara'nın bozkırına geldiklerinde işler değişti.

Coğrafya burada haritada göründüğü gibi düz değildi. Yollar kötüydü. Toprak yol bile neredeyse yoktu.

Sevkiyat yolları uzadığı için kamyonlar mecburen daha çok cephane ve erzak taşımakta kullanıldı. Yan Yani bütün ordu yürüterek getirildi ve perişan oldu. Mustafa Kemal'in stratejisi ise tam olarak buydu.

Düşmanı bozkurun ortasında adeta bir çölde aç, susuz ve perişan bırakmak. Yunanlar Türk ordusunun hali hazırda alışık olduğu sefalete ortak edildi. Hiçliğin ortasına savaşmaya mahkum kaldılar.

Ortak oldukları sefalet onlara zaferin bu coğrafyada imkansız olduğunu hissettirdi. Objektif olarak değerlendirirsek aslında Yunan ve Türk kuvvetleri karşılaştırıldığında Yunanlıların kazanması muhtemel bir senaryoydu. Fakat...

Fakat Mustafa Kemal savaşı Sakarya bölgesine çekerek, bozgu coğrafyasına alışık olmayan Yunan birliklerini kesinlikle savaşı kaybedecekleri bir noktaya taşıdı. Mustafa Kemal'in liderlik kararlılık ve fedakarlık yönü her zaman ağır bastı. Öyle ki bu süreçte tam bu noktada attan düşük kaburlu kemiklerini kırdı ama tedavi görmeden savaşı yönetmeye devam etti.

Bu zaferin ardından hem Maraşer rütbesini hem de Gazi ummanını aldı ve Sakarya zaferi Türkiye'nin uluslararası itibarını yeniden kazandığı anlardan biri oldu. Gazi Mustafa Kemal'in... uyguladığı taktiklerse modern savaş tarihine ders olarak geçti.

Yıl 1922, aylardan Ağustos. Büyük taarruzun olmaması bugünkü Türkiye'nin olmaması demek. Atatürk bu muharebeyi kazandığında bütün Yunan ordusunu denize döktüğünde Avrupa durumu şaşkınlıkla izledi.

Ve bu darbe Kurtuluş Savaşı'nın dönüm noktası oldu. Türk ordusunu taarruza hazırlamak aslında zor bir meseleydi. Kullanmaları gereken silahlar, mühimmatlar bile farklıydı.

Çünkü ordu 300 yıldır daha çok... çok savunma odaklıydı. Bu nedenle Mustafa Kemal, Cumhuriyet'in bilime dayalı bir ordu kurma vizyonuyla harekete geçti. Ankara'da 6 aylık subay okulları açıldı ve taarruz eğitimi verildi. Konya'da ise süvariler için nalbant okulları açıldı.

İşgal altında olan İstanbul'da el konulan cephane depolarımızdan silah ve mühimmat kaçırıldı. İtalyanlar ve Fransızların Anadolu'dan çekilirken bırakmak zorunda kaldıkları mühimmatlar da orduya kazandırıldı. Aynı zamanda her haneye belirli oranlarda yardım yükümlülüğü getirildi ve halk ordunun ihtiyaçlarını büyük bir kısmını karşılamada hayati bir rol oynadı.

Kısacası Türk halkı sadece askerle sınırlı kalmadan kadınlar, çocuklar ve yaşlılar da dahil olmak üzere topyekun muharebeye hazırlandı. Büyük taarruz hazırlıklarında en büyük sorun top mermilerinin yetersizliğiydi. Mustafa Kemal, Sakarya Meydan Muharebesi'nde neden bu kadar fazla top mermisi kullandığımızın araştırılmasını istedi.

Çünkü bu kullanım gerekenden iki kat fazlaydı. Topların Balkan Harbi'nden kalan menzili kısalmış ve yıpranmış olduğu anlaşıldı. Nohut, Normalde 11 kilometreye ulaşması gereken mermiler ancak 7 kilometre gidebiliyordu. Yeni top mermileri üretecek veya mevcut topları onaracak gücümüz yoktu.

Atatürk güçlü mahkeme yeteneğiyle sorunlar karşısında çaresizliğe kapılmak yerine her zaman çözüm odaklı hareket etti. Tüm toplar Konya'daki Sille Ovası'na getirildi. Tek tek test edildi.

Yeni atış cetvelleri oluşturuldu. Topçu subaylarına bu verilere göre yeniden eğitim verildi. Bu plan ordunun en zor koşullarda bile savaşa hazırlanmasını sağladı. Atatürk Yunanlıları hazırlıksız...

ve bunun için taarruzun hemen öncesinde 25 Ağustos gecesi sahte bir balo organizasyon düzenledi ve gazeteler Mustafa Kemal'in o gece orada olacağını yazdı. Plan işe yaradı ve 26 Ağustos sabah gibi taarruza geçildi. Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir ileri emrini bu noktada verdi.

Mustafa Kemal İzmir'e geldiğinde karşısında İngiliz donanması vardı. Ateş atsalar İzmir yok olurdu. Paşa donanmaya limanı boşaltmaları yönünde bir nota çekti. Yani bir o.

bir uyarı mesajı iletti. Onun dışındakiler buraya kadar kazandıklarımızı kaybedeceğimizi düşünürken ertesi sabah limanda tek bir gemi bile kalmamıştı. Atatürk düşmanın psikolojisini çok iyi okuyan bir liderdi. Zaten bu sayede Sakarya Meydan Muharebesini kazandı. Aslında dünya üzerindeki tüm komutanlar aşağı yukarı aynı eğitim sisteminden geçiyordu.

Ama Atatürk kurallara uymuyordu. Kuralları baştan yazıyordu. Klasik taktiklere odaklanmak yerine savaşın genel dinamiklerini anlamaya dayanan derin bir analitik zekaya sahipti.

Dolayısıyla Dolayısıyla onun bir sonraki hamlesini... Yanındakiler bile tahmin edemiyordu. Mustafa Kemal İngilizler üzerinde psikolojik etkisini arttırmak için hamlelerini diplomatik yolla bir bir yapıyordu.

Büyük taarruzun arifesinde İngiliz General Charles Townsend milletvekili sıfatıyla Konya'ya geldi ve Mustafa Kemal ile akşam yemeğini... Mustafa Kemal kolundaki saati çıkarıp generale uzatarak biz Türkler de adettendir misafire hediye veririz. Benim hediyem bir emanettir. Bu saati Anafartalarda bir Türk askeri hayatını kaybeden bir İngiliz subayından almış.

Katin arkasında o subayın künyesi var. O zamanlarda şimdiki gibi savaştaydık. Ailesini arayıp bulma imkanım yoktu.

Sizden ricam İngiltere'ye döndüğünüzde o subayın ailesini bulun ve emanetini teslim edin. Minnettarlık duyarım dedi. General o geceden hatıratlarında pek çok hükümdarla devlet başkanıyla görüştüm. Defalarca resmi özel konuşmalar yaptım.

O geceki kadar ezildiğimi hatırlamıyorum diye bahseder. Büyük taarruza geri dönersek Türkler boğazlara ilerlediğinde ilginç bir olay daha gerçekleşti. Çünkü İngiliz işgal kuvvetleri başkomutanı Charles Harrington, Türkler boğazlara gelirse ateş açacaksın diye emir almıştı. Fakat o bu emri herkesten sakladı.

Mustafa Kemal işgal altındaki toprakları bir bir geri alırken Çanakkale boğazına ulaştı. İngilizler köprüleri tutarak geçişi engellemeye çalışıyordu. Atatürk'ün stratejik zekası bu noktada devreye girdi. Bölgenin coğrafi özelliklerine çok hakimdi.

Ve yazın derelerin çoğunun kuruduğunu biliyordu. Ordusuna köprüleri kullanmak yerine İngilizlerin gözleri önünde... derelerden yürüyerek geçme emri verdi. Geçiş sırasında tek bir ateş bile açılmadı.

Tabi bunun üzerine İngiliz Başbakan Lord George öfkeliydi ve Harrington'a emirlerine neden uymadığını sordu. Harrington ise ben centilmene ateş açmam diye cevap verdi. Harrington yaklaşık bir yıl sonra İstanbul'un kurtuluşu yaşandığında da Türk bayrağını selamlayarak gitti.

Atatürk bu davranışıyla sadece silahla değil aynı zamanda akılla ve centilmenlikle de zafer kazanılabileceğini kanıtladı. Mustafa Kemal hakkında biraz da olsa bilgi sahibiyseniz ne kadar kararlı bir komutan olduğunu fark etmişsinizdir. Olmalı dediği an olabilir ihtimali yoktu.

Olmalı dediği şey mutlaka oluyor, onu olduruyordu. Mesela tüm bu süreçleri yaşarken vücudu harap haldeydi. 1911'den 1923'e kadar 12 sene boyunca kesintisiz çektiği bir böbrek ağrısı vardı.

Hatıraplarda 1923 yılında ilaçlar sayesinde ağrıdan kurtulduğu anlatılır. Ama aslında bir böbreği tamamen çürümüştür. O yüzden ağrıdan kurtulamadığı için, ağrısı kesilmiştir. Onun vazgeçmeyen bu güçlü iradesi Türk milletine bağımsızlığı getirdi.

Yıl 1915. Aylardan Şubat. Çanakkale'de bazısı aldatmaca, bazısı gerçek düşman tarafından bir sürü çıkarma yapılıyordu. Atatürk ısrarla ana çıkartmanın arı burnundan gerçekleşeceğini üstlerine bildirse de pek dikkate alınmadı.

Mustafa Kemal tahminlerinde netti. Çünkü önceden 10 ay Bolayır'da görev yapmış ve tarihin akışını değiştireceği Çanakkale'yi inceleme fırsatı bulmuştu. Bu süreçte Truva Savaşı'nın geçtiği yerleri gezdi. karadan ve denizden saldırı noktalarını harita üzerinde karşılaştırdı. Büyük İskender'in Asya çıkartması için geçtiği güzergahı adım adım inceleyerek notlar tuttu.

Yani Çanakkale Yarımadası'nı avucunun içi gibi biliyordu. Alman General 5. Ordu Komutanı Liman von Sanders'in çıkartmanın nereden yapılacağı hakkında kesin bir öngörüsü yoktu. Ama Bolayır civarında olacağına inanıyordu. Zaman daralınca Mustafa Kemal'e Arıburnu'na gitmelerini, en ufak bir hareket görürlerse haber vermelerini ve bir birlik göndereceklerini söyledi. Ötürü...

Atatürk haklıydı. Oraya gittiğinde çıkartmanın çoktan başladığını gördü. İnisiyatif alarak emrindeki 15 askerle hızlı harekete geçti. Bir askeri haberdar etmesi için geri gönderirken kalanlara yat emri verdi.

Ve kendisi ayakta durmaya devam etti. Bu davranışı kendi askerlerini motive ederken Anzaklıları ise tedirginleştirdi. Karşılarına nasıl bir ordu olduklarını kestiremiyorlardı. Onlar da kendilerini korumak için yere yattı.

Mustafa Kemal kırbacını indirerek ateşe başlama emri verdi. İlk sırada bulunan vesipi Zaferi olmayan Anzak askerleri bozguna uğradı. Cephaneleri tükenen Türk askerleri geri çekilmeye yeltendi. Ve tam o sırada Atatürk'ün cephaneniz yoksa süngünüz var. Süngü tak yere yat emri yankılandı.

Bu duruş düşman birliklerini şaşırttı ve ilerlemelerini durdurdu. Bu noktada Mustafa Kemal tabii ki 14 askerle orada zaferi hedeflemiyordu. Bu stratejisi 57. Alayın bölgeye ulaşması için zaman kazandıran bir inisiyatifti.

Alay geldiğinde ise o meşhur emri duyuldu. Ben size taarruzu emrediyorum. emretmiyorum.

Ölmeyi emrediyorum. Savaş bu çıkarmayı da son bulmasa da bu olay savaşın seyrini tamamen değiştirdi. Bu arada şunu da belirtmeliyim ki Mustafa Kemal Çanakkale'ye kendi ısrarları üzerine dahil oldu. Çünkü Çanakkale'nin savunulması kritik bir öneme sahipti.

Mustafa Kemal bu esnada sadece bir komutan değil tamamı şehit olan 57. alayla birlikte yani askeri ve milletiyle omuz omuza savaşan bir askerdi. 10 Kasım'a özel sizlere böyle bir video hazırlamak istedim. Atatürk'ü çok daha farklı bir perspektiften alıyorum.

anlatmaya çalıştım. Tam 5 yıl önce Atatürk'ün hayatını, özel hayatını onun hakkında anlatılmayan ilginç özellikleri anlattığım bir video yayınlamıştım. Ona da buradan gidebilirsiniz. Hatta o videoyu da şu cümleyle bitirmiştim.

Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir. Mustafa Kemal Atatürk Saygı, sevgi ve özlemle.