Merhaba sevgili arkadaşlar. Bugünkü şanslı sorumuz, efendim, navigasyon kullanmak beynimize zarar verir mi? Hani bu dijital cihazlardaki harita uygulamaları var ya.
Ben de çok kullanıyorum. İstanbul'da yaşadığım için özellikle bir yerden bir yere giderken çoğu zaman gayri ihtiyarı açıyorum. Çünkü yolu bilsen bile trafik durumunu öğrenmek için en iyi ve güncel kaynak olduğu için.
Onu kullanmadan duramıyoruz. Fakat biraz evrimsel perspektiften bakacak olursak bizim bu yol bulma sistemimiz benim özellikle yüksek lisans döneminde üzerinde çok çalıştığım, deneylerine falan katıldığım ilginç bir mekanizmayla yürüyor. Hatta sanıyorum 2004-2005 gibi falandı Nobel Tıp Ödülü. Bu beynimizdeki navigasyon hücrelerini bulan arkadaşlara verilmişti o zaman. Yani o 90'ların sonu için çok büyük keşiflerdi.
Ben de tam o zamanlar akademisyenliğe başladığım için o konunun biraz içine düştüm. Oradan çok enteresan şeyler öğrendik. Şimdi öncelikle bizim yol bulma sistemimiz aslında bütün hayvanlarda da var olan, özellikle üst sınıf hayvanlar diyebileceğimiz memelilerde ve primatlarda çok sıklıkla gördüğümüz bir sistemin aynısı. Hipokampus dediğimiz bir beyin bölgesi var. Şakakloplarımızın içinde sağlı solu iki tane bulunuyor.
Ne gibi? İşte deniz atına benziyor. İsmi de oradan geliyor zaten. Bu hipokampus bölgesi aslında bütün bu canlılarda navigasyon cihazı.
Üç boyutlu uzayda nerede bulunduğunuzu algılayan ve bir yolda giderken sağa mı sola mı döneceğinizi belirleyen özel hücre yapıları var orada. Hatta bunlara yer hücreleri adı veriliyor. Ve bu sistem sayesinde biz daha önce geçtiğimiz bir yere geldiğimizde adeta mental bir harita tekrar yükleniyor. Yani zihinsel bir harita yükleniyor. Ve biz o haritanın içerisinde yol bulabiliyoruz.
Hatta şu anda mesela yolunu iyi bildiğiniz bir yere gözünüzü kapatıp da şöyle hayal edecek olursanız ve orada tabii ki birisi sizin beyninizi izliyor olsa beyin görüntüleme cihazlarıyla hipokampusunuzun aktif olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Hani görsel hayal kurma işi içinde, mekansal hayal kurma işi içinde hipokampus çok iş görüyor. Peki bizim böyle bir sistemimiz var.
Bizde bu hipokampus sadece bu işe mi yarıyor? Hayvanlarda hemen hemen büyük çoğunlukla sadece... navigasyon, yol bulma, biraz da duyguların kontrolü gibi işlerde iş görürken bizde bu hipokampus yapısının ekstra bir işlevi daha var.
Sözel hafıza ya da verbal hafıza denen literatürdeki hafıza tipimizin oluşmasında çok önemli. Bunu özellikle popüler literatürde şeyden biliyor olabilirsiniz. Bu Alzheimer hastalığı beynin ilk hipokampus bölgesinden başlar.
Dolayısıyla orada ilk görülen işaretlerden bir tanesi nedir? yeni şeyler öğrenme yeteneği insanlarda hızla zayıflar. Ve işte başlangıç düzeyinde veya biraz ilerlemiş Alzheimer'lı birisini birisiyle tanıştırdığınızda 5 dakika sonra o tanışmayı bile hatırlamayacak kadar hafız oluşturma yeteneğini kaybedebilir.
Maalesef Alzheimer ilerleyici olduğu için daha sonra beynin başka bölgelerine de sirayet eder ama ilk başlangıç yeri genellikle hipokampus ve oradaki belli nöronal devreler olduğu için de biz bu sözel öğrenmenin sekteye uğradığını hemen o hastalıklar da görebiliyoruz. Şu aslında bakınca enteresan. İki farklı işlevin aynı beyin bölgesi tarafından yürütülmesi niye acaba böyle? Evrimsel biyolojide eksaptasyon diye tarif edilen bir mekanizma var.
Şimdi adaptasyonu hepimiz biliyoruz. Adaptasyon canlıların işte bu rastlantısal mutasyonlar ya da çevresel değişkenlikler veya epigenetik mekanizmalarla bünyelerinde taşıdıkları bir takım özelliklerin yaşadıkları ortamla uyum sağlamalarını kolaylaştırması halinde onların hayatta kalmasını destekleyecek özelliklere dönüşmesine biz adaptasyon adını veriyoruz. Eksaptasyon ise bunun biraz farklı bir versiyonu. Daha önce başka bir şey için gelişmiş bir organ ya da yapı ya da özellik yeni bir durumda başka koşullar söz konusu olduğunda farklı bir işe yaradığında korunuyor. Çünkü canlının yaşamasını destekliyor ve o özelliğe sahip olanlar bu özelliği daha fazla bireye aktararak yine bir evrimsel gelişmenin kapısını açabiliyorlar.
Teori bu şekilde. Bizim mesela vücudumuzdaki birçok şeyde böyle eksaptasyon örnekleri var ama özellikle hipokampus bölgesi hayvanlarda mekansal bellekten sorumluyken ya da yol bulmaktan sorumluyken bizde bunun üzerine bir işlev daha biniyor. Sözel bellekten sorumlu hale geliyor.
Demek ki bu ikisi arasında bir alaka var gibi. Zira bu işte zihin sarayı falan filan denen hafıza sarayı denen tekniklerde olduğu gibi Eğer öğrenmek istediğiniz şeyleri görsel olarak bir mekanın içerisine yerleştirir ve orada gezermiş gibi bunu öğrenmeye çalışırsanız öğrenmenin çok arttığını biliyoruz mesela. Ve çoğu zaman bir şeyler hatırlamaya çalıştığımızda, geçmişe dair bir olayı özellikle anlatmak üzere hatırlamaya çalıştığımızda hem beynimizin aktivite biçimine hem de gözlerimizin hareket biçimine bakarsanız aslında biz Daha çok mekana ve ortama bağlı olarak olayları hatırlıyoruz. Yani navigasyon cihazının bir yükseltilmiş versiyonu aslında bir bellek cihazına dönüşmüş oluyor. Şimdi bu kadar bilgiyi niye masaya koyduk?
Beynimizin temel bir kuralı vardı. Ben bunu çok sık tekrar ederim. Burada da belki düzenli takip ediyorsanız 50. duyuşunuz olabilir ama çok önemlidir. Kullan ya da kaybet.
kullanılan devreler güçlenir ve kalıcı hale gelir beyinde, kullanılmayan devreler ise zamanla yeteneklerini yitirirler. Şimdi bizim bu navigasyon konusundan açıldığı için mevzu, navigasyon yapan ya da üç boyutlu ortamda yol bulmamızı sağlayan bu yapılar aynı zamanda bizim belleğimizden de sorumlu olduğu için, biz günümüz teknolojileri yardımıyla bu özellikleri hiç kullanmazsak, mekansal yol bulma özellikleri hiç kullanmazsak, doğal olarak bu özelliklerin yavaş yavaş zayıflayacağını, hatta erken yaşlardan itibaren böyle teknolojilere bağımlı olan yeni nesillerin bu özelliği pek de geliştiremeyebileceklerini yavaş yavaş tahmin edebiliriz. Ki şu anda görünen durum o.
Önümüzdeki yani şu anda önümüzde bulunan veriler, elimizde bulunan veriler, daha teknolojinin kullanıma girmesi bir 10-20 sene olmuş olmasına rağmen çok ciddi... insanların işte mekanları hafızalarında tutmalarında, herhangi bir yeri gezdiklerinde o işte gezdikleri yerdeki olayları ya da nesneleri hatırlama konusunda zafiyet göstermeye başladıklarını bize söylüyor. Dolayısıyla yavaş yavaş böyle bir zayıflama öngörebiliriz ama henüz belki de etkilerini tam görmediğimiz ama benim tahminimce yakın bir gelecekte görmeye başlayacağımız bir durum daha var ki orada bu iki ilişkili işlemin birbirini etkilemesi. Yani biz mekansal...
belleğimizi, mekansal yol bulma yeteneğimizi, bir teknolojiye irca etmeye başladıktan sonra sözel hafıza yeteneğimizde de çeşitli sorunlar yaşama ihtimalimiz oldukça yüksek. Tabii ki bu teknolojinin deli gibi değiştiği bir zamandayız. Yani bir iki sene sonra teknolojide ne olacağını hiç kimse bilmiyor ama eğer böyle gidecek olursa yani biz bütün biyolojik olarak yapabildiğimiz şeyleri bizden çok daha üstün bir şekilde yapabilen cihazlara bu görevleri devrettiğimizde bu şekilde. insan beyni bu özellikleri kullanmaya kullanmaya geliştirmeyecek.
Hatta bu özellikler geri gidecek. Çünkü beyin ekonomi prensibine göre çalışır. Bir şey kullanılmadığı zaman boşuna orada muhafaza edilmez. Mesela bunamaların, özellikle erken yaşta bunamaların ya da günlük hayatta hafıza problemlerinin, buna bağlı olarak duygu yönetiminin, yani anılardan bir takım bilgiler çekerek şu andaki duyguları anlamlandırma ve yönetmenin çok ciddi sorunlara düçar olabileceğini söylemek mümkün. Bunlar tabii ki kayıt altına alması oldukça riskli konular.
Çünkü biliyorsunuz bilim ve teknoloji tarihi ya insanların başına bu icat çok kötü şey getirecek diyen insanların yanılmış tahminleriyle dolu. Mesela lokomotif ilk yapılırken birisi demiş ki Amerika'da insan vücudu asla 80 kilometrenin üstündeki hıza dayanamaz, parçalanır falan. Bugün yüzlerce kilometre hızla giden arabalar ve tabii ki yüzlerce yüzlerce kilometre hızla uçan uçaklarda aynen seyahat edebiliyoruz. Böyle bir tehlikesi var bu söylediğim işin ama eğer bugünkü evrimsel biyoloji bizim biyolojik donanımı doğru anlamamızı sağlıyorsa bunu test etmenin en güzel yolu.
Mesela bu videoyu 20 sene sonra izleyenlerin şöyle bir ortama bakması. Eğer gerçekten dediğim gibi bir durum varsa ki inşallah yanılıyorumdur. Teknoloji böyle devam eder.
Biz bütün işlevlerimizi teknolojiye devreder. Ve bir süre sonra da hakikaten. algısı ve idrakı çok daralmış canlara dönüşürsek, gerçi o zaman da ahvah edecek pek zihnimiz, aklımız kalmayacak muhtemelen ama yine de evrimsel biyolojinin bize gösterdiği taraftan böyle bir risk olduğunu unutmayalım. Peki bu ne demek?
Yani ben bu cihazları kullanmayayım atayım mı? En başta söylediğimde geri dönüyorum. Ben hemen hemen her gün normal işime ya da bir toplantıya giderken bu cihazları kullanıyorum.
Ama arada bir evrimsel biyoloji bilgimin de bana hatırlattığı bir şey daha yapıyorum. Telefonumu evde bırakıyorum, dijital cihazlarımdan uzaklaşıyorum. Mesela İstanbul'da ya da gittiğim başka bir yerde, geçenlerde Mersin'de mesela, tamamen rastlantısal keşiflere çıkıyorum.
Yarımda dijital cihaz olmadığı için de gittiğim yolu geri dönebilmek adına unutmamak üzere dikkatim son derece açık olmak zorunda. Yani hayatımızın teknolojik bölümlerinde evet ihtiyacımız olduğunda bunu kullanalım ama hayatın gerçek bölümlerinde, teknolojinin dışında bir hayatımız olması gerektiğini de arada bir hatırlayalım. Bunun için belli rutinleri hayata yerleştirmek.
ve gerçek hayatın içinde hayatı deneyimlemek her zaman önemli. Biliyorum benim de çok hoşuma gidiyor. Dijital cihazlar çok güzel oyuncaklar aynı zamanda. Hayatımızın her bir anını dolduruyor ama gelecekte pek geri dönemeyeceğimiz bazı sorunlar yaşamamak için bugün en azından bilimin bize söylediği kadarıyla evrimsel biyolojinin anlattığı kadarıyla önlem almakta fayda var diye düşünüyorum.
Siz gene kullanın. Hobi olarak gene kullanın. Ama gerçek bir hayatınız olsun.