Transcript for:
Suriye'de Tarihi Dönüşüm ve Türkiye'nin Rolü

Tarihi bir kırılma noktasından geçiyoruz. Evet, Suriye'de 61 yıllık Bağıs rejiminin çöktüğü, yeni bir sayfanın açıldığı bir dönemdeyiz. Ve neredeyse 14 yıllık iç savaşın ardından Esad rejiminin 10 günde yıkıldığına tanıklık ettik. Evet, bugün çok önemli bir konuğumuz var. Çok önemli çünkü bu 14 yıl içerisindeki bütün sürecin en kritik aşamalarında, hayati kararlarda... Bizzat rolü olmuş bir isim kendisi. İstihbarat Başkanlığı döneminde Uluslararası Koalisyonun kuruluşundan, DAEŞ'le, PKK'yla, terörle mücadeleye, Aslanlı sürecinden bugünkü siyasi sürecin teşvikine kadar her aşamada rol üstlenmiş birisi. Dışişleri Bakanlığı döneminde de keza hem Milli İstihbarat Teşkilatı'yla, hem Milli Savunma Bakanlığı'yla müşterek çok yakın bir eş güdümle Suriye dosyasını çalıştı ve indip... Üstüpten başlayıp da Şam'da biten bu sürecin de birebir aktörlerinden biri. Tabii şimdi yeni dönemde neler olacağını herkes çok merak ediyor. Herkes bu konuyu çok merak ediyor ve önemsiyor. Elbette bugün Suriye'de yeni yönetim şekillenirken bu yönetimin nasıl şekilleneceği, Suriye topraklarındaki güçler, bu güçler arasındaki dengeler, olası senaryolar, İsrail'in saldırıları... Bütün bunların hepsini konuşacağız. Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan konuğumuz hoş geldiniz. Teşekkür ediyorum. Hoş bulduk. Bütün bunların hepsini ve bugünü konuşacağız ama dilerseniz önce bir bugünü daha iyi anlamak için bir zaman tüneline çıkalım ve önce 2011'e gidelim. Çünkü iç savaşın başladığı tarih bu. Türkiye o zaman bu sürece nasıl dahil oldu? O dönem hangi aktörler vardı ve saha nasıldı? Teşekkür ediyorum. Tabii yaklaşık 14 yıl oldu uzun bir süre. Sürecin başından beri de içinde oldum. Yani o kadar çok şey var ki neresinden başlayalım, neyi anlatalım, nasıl anlatalım. İç savaş 2011'de başladı dedik. İç savaş 2011'de başladı. Suriye o dönem... Bölgede olan Arap Baharı'ndan hareketle iç karışıklıkların artık tavan yaptığı bir andı. Gerçekten Suriye halkı yanlış yönetimden kaynaklanan ezikliğini, eksikliğini, baskıyı bir nevi protesto etti. Ve iç savaş başladı. Tabii bu iç savaş bizim hemen yanı başımızda olduğu için bizim ülke olarak hem terörizme karşı hem diğer karışıklıklara karşı göçe karşı bir refleks geliştirmemiz gerekiyordu. Devletimiz krizin başından beri bütün organlarıyla bu krizi çok yakından takip etti Seda Hanım. Öncelikle bunu söylememiz lazım. Bu türden karmaşık, jeostratejik, çok aktörlü konulara devletimizin bir şekilde ilişkisi var. Devlet bütün organlarıyla bakar, çok fazla ses çıkarmaz, çok yakından takip eder, çok yakından karar alma mekanizmalarını kurar. Sayın Başbakanımızın başbakanlığı döneminden itibaren başlamış olan bir konuydu. O zamanki MGK'larda daha sonra kabine toplantılarında 14 yıl boyunca bu konu her zaman için bizim MGK ve Bakanlar Kurulu'nda muhakkak vardı. Ben herhalde Sayın Cumhurbaşkanımızdan sonra MGK'ya en uzun süredir devam eden bir şahıs olarak görüyorum. bütün MGK'ları hatırlıyorum. Bu konu çok yakından bütün kurumlarla beraber takip edildi. Yani şahsen Suriye'yi düşünmediğim hiçbir mesai günüm başka normal günüm de olmadı. Yani bu konu bizim her zaman gündemimizdeydi. Gerçekten Cumhurbaşkanımızın önderliğinde çok nitelikli kamu görevleriyle siyasetçilerle bu konunun üstesinden geldik. Konu çok katmanlı bir konu biliyorsunuz. Terörle mücadele, PKK'yla mücadeleye bakan yönü vardı. Mücadeleye bakan yönü var. Jeostratejik mücadele var. Yani Amerika var. Avrupa ülkelerinin bir kısmı var. Rusya var. İran var. İsrail bir taraftan saldırıyor. 14 yıl boyunca bu kadar kapsamlı karmaşık bir konuyu devletimize ve milletimize en az hasarla nasıl atlatırız? Bu süreçleri nasıl planlarız? Oradaki aktörlerin tavırlarını, hareketlerini... Nasıl okuruz, nasıl karşı tedbir geliştiririz, diplomatik tedbirlerimiz ne olacak, istihbarat tedbirlerimiz ne olacak, yeri geldiği zaman askeri tedbirlerimiz nasıl olacak? Bütün bunların hepsi gerçekten çok yoğun bir mesai gerektirdi. takip ettik. Sayın Başbakanımız o dönem başbakandı Cumhurbaşkanımız. Hem başbakanken hem cumhurbaşkanı iken siyasi iradenin kaynağı iken her zaman için bu meselenin arkasında durdu. Suriye halkının arkasında durdu. Zaten oradan aldığımız güçle biz de profesyonel Bütün metotları geliştirerek bu krizi hem uluslararası ortaklarımızla hem yerel ortaklarımızla yürütmeye çalıştık. Biz bu sorunla karşılaştığımız zaman Seda Hanım, bizim niyetimiz ve politikamız belliydi. Biz sorundan önce de Suriye halkının iyiliğini istiyorduk. Onun için Esad yönetimiyle... İyi bir ilişki başlatılmıştı. Sorundan sonra da Suriye halkının çıkarına ne olur? Hep öyle yaklaştık. Bu yaklaşımımızdan dolayı aslında ilk başta zarar ediyor gibi gözüksek de ama uzun vadede çok şükür bugün olduğu gibi aslında daha iyi bir noktaya gelinmesi de mümkün olabiliyormuş. Bütün dünya bunu gördü. Yani bölgesel bazı aktörlerin, küresel bazı aktörlerin çıkar hesaplarıyla Suriye halkının bütünlüğünü, hayatını eee Hiçe sayarak jeostratejik ve mekanik kararlar alması aslında kısa vadede fayda getiriyor gibi gözükse de uzun vadede bir problem alanı olarak onlar için de bölge için de ortaya çıkıyor. Zaman zaman çok karamsar... noktalara geldiğimiz anlar oldu. Yani Halep'in düşmesi, bir takım kuşatmaların yaşanması, daha sonra yaptığımız aslanlı süreçleriyle başlayan dönem, İdlib'e çekilmemiz vs. Bütün bu süreçlerde çok kritik, stratejik kararlar alınması gerekli. Daha sonra terörle mücadelede... Başlatılan ciddi operasyonlar var. Birazdan belki konuşuruz. Fırat Kalkan Harekatı 2016'dan itibaren, daha sonra 2018'de Barış Pınarı, daha sonra 2019'da Zeytin Dalı. Bunların hepsi arka arkaya gerçekten hem muhalif dost unsurlarla hem de silahlı kuvvetlerimizle el ele vererek yaptığımız operasyonlar oldu. Türkiye bu süreç içerisinde hem terörle mücadelesini en iyi şekilde yaptı. Yani bölgede rakip ama küresel manada müttefik olmak zorunda olduğu Rusya, Amerika, İran gibi aktörlerle de kimsenin aslında herkesin anlamakta zorluk çektiği bir ilişki tarzı geliştirdi. Bunlar tabi hepsi İlgilenen aktörlerin yakından baktığı konular Ayrı ayrı tahlile muhtaç konular Ama zaman oldukça belki Tartışılır Peki bu süre içinde bugün önemli bir rol üstlenen Suriye Milli Bir ordusunun nasıl kurulduğuna da belki bakmak gerekir. Çünkü orada Türkiye'nin tavrı başından bu yana değişmedi. Bazı pek çok ülke desteğini çekti ama Türkiye'nin o konudaki tavrı netti. Ve bunun nasıl bir faydası oldu? Şöyle, Suriye halkı krizin ilk başladığı andan itibaren, İç Savaş başladığı 2011 Mart'ta başladığı yazdan itibaren kendisini örgütlemeye başladı. İlk önce Özgür Suriye ordusunu. kurdular kuzeydeki unsurlar. Daha sonra 2016'ya kadar Özgür Suriye Ordusu faaliyetini sürdürdü. Altında da çeşitli gruplar vardı. Astana süreci başladıktan sonra, Halep boşaltıldıktan sonra, 2017'de o zamana kadar Suriye'nin dostları platformu vardı. Bunlar Orta Doğu'dan Avrupa'dan Amerika'nın da dahil olduğu aktörlerin bulunduğu Suriye'nin dostları platformu Suriye muhalefetinin her zaman yanında olmuştu. Uluslararası arenada. Fakat bir müddet sonra bunlar özellikle 2016'dan sonra Amerika'nın bir fikir değiştirmesiyle hem bölgedeki bazı aktörler hem Avrupalı aktörler alandaki stratejilerini değiştirdiler. Muhalefetin aktif desteklenmesinden. Dağış'la mücadeleye stratejiyi kaydırdılar. Tabii bu daha sonra onlar için inanılmaz derece zeostratejik problemler çıkardı. Başka yerde de etkilerini gördüler. Ben burada detayına girmek istemiyorum ama onlarla baş başa olduğum zaman söylüyorum. Söyleyecek hiçbir şey değil. yok. O zaman da söylemiştik. Siz burada bu adımı atarsanız Ruslar bunu okurlar ve başka yerde başka adımı atarlar. Kurtulamazsınız bundan. Ama dar görüşlülük zaten çaresi olan bir hastalık değil maalesef. Yani dinlemediler ve başka bir yerde başka daha büyük bir problemle şu anda baş başalar. O dönem Özgür Suriye Ordusu Suriye Milli Ordusu'na dönüştürüldü. Türkiye Cumhurbaşkanımızın aldığı bir kritik kararla bu Suriye halkının yanındayız dedi. Bütün dünya terk etse de biz yanındayız. Dost unsurlar, Suriye Milli Ordusu neden önemli İsa Eda Hanım? Biraz da onu anlatmak lazım tabii kamuoyunu bilgilendirmek için. İki tane husus var bizim için önemli. Şimdi biz Suriye'deki iç savaştan dolayı milyonlarca... İnsanın evini terk etmesinden dolayı ev sahipliği yaptık. Bu sayı artabilirdi. Suriye Milli Ordusu'nu... Dost unsurların hakimiyeti altında kalan bölgelerde 5 milyon Suriyeli kardeşimiz yaşıyordu. Eğer Suriye Milli Ordusu desteklenmeseydi, onların haklarını biz alanda savunmasa da savunuruz. savunmasaydık alanda savunduğumuz kadar. Yani Aslana süreçlerinde veya Aslana dışındaki ikili, üçlü süreçler var, Ruslarla, İranlarla devam eden, oradaki muhalefetin haklarını korumak uğruna, bütün bunlar... yapılmasaydı Suriye muhalefeti yok edilmekle kalmazdı. Milyonlarca ilave mülteci Türkiye'ye gelirdi. Yani Türk insanı bütün bir asaletiyle vakarıyla ekmeğini paylaştı. Sabırla ev sahipliği yaptı. 10 yıldan fazla kardeşlerine ama bu yük daha da artabilirdi. Onun için bizim bir stratejimizi... Bizim parçası olarak ileri hatta sürekli yine Suriyelilerin gözetiminde devam eden bir yapılanmanın olması gerekiyordu. Ama dediğim gibi belli bir süre sonra bunların hepsini Batı ve Doğu herkes terk etti. Biz Türkiye olarak Suriye halkının, Suriye'nin muhalefetinin yanında durmaya devam ettik. Aslanayla da bir aslında süreç başlattık. Bu süreç fevkalade önemli bir süreçti. Masada Suriye'nin krizlerine çözüm bulmayı amaçlayan bir süreçti. Evet. Rejimiyle, muhalefetiyle bir masa kuralım. Suriye'nin bütün insanlarının işine yarayacak bir çözüm getirelim. Ve bundan sonra bölgede istikrarsız kalksın. Suriye'de de milyonlarca insan huzur ve sükunet içerisinde hayatlarına devam etsinler. Fakat rejim bunu istemedi. Maalesef rejim bunu istemedi. Uluslararası toplum da bu noktada çok fazla baskı yapmadı. Ama geldiğimiz noktada dediğim gibi Türkiye... Türkiye'nin stratejik sabrı aldığı insani ve tarihi kararlar bugüne getirdi. Bu arada Türkiye PKK ile mücadele ederken Suriye'de PKK ile mücadele ederken bu konuştuğumuz yıllarda içeride de terörle mücadelesini sürdürdü. 2013'te Daesh'in Reyhanlı saldırısı oldu. 2014'te FETÖ'nün MİT tırları kumpası oldu. Bu olaylar Türkiye'nin Suriye politikasını nasıl etkiledi? Tabii... Türkiye'de o dönem Suriye muhalefetiyle özellikli ilişkileri yürüten, gerekli mevzuat çerçevesinde gerekli talimatlar verilmiş olan Milli İstihbarat Teşkilatı'ydı. Bunu Türkiye'nin içindeki emperyal hizmetçiler biliyordu FETÖ kurumlardaki hareketle ve uluslararası çevreleri memnun etme adına bunu yaptılar. Biliyorsunuz MİT tırlarını muhalefete, Türkmenlere yardım götüren MİT tırlarını DAEŞ'e silah götürüyor propagandası adı altında. Batı'ya bunu servis etmeyi bu şekilde Batı'dan ve uluslararası kamuoyundan kendilerine destek alıp Türkiye'deki... iktidarı korsan bir şekilde ele geçirme operasyonuna bunu alet etmeye çalıştılar. Bunun için de maalesef jandarma komutanlığı içerisindeki FETÖ'cü teröristler rol aldılar. Onlar daha sonra hem teşkilat tarafından hem emniyet güçlerimiz tarafından tespit edildi. Hapse atıldı bir kısmı da zaten kaçıyorlar. Ama Suriye meselesi hatırlattığınız gibi, yani sadece Suriye sahası içerisinde değil, Türkiye'nin içinde de, Fiili mücadelesini, siyasi mücadelesini verdiğimiz bir konu oldu. Ama tekrar ediyorum, yani bütün bu yıldırmalardan hiç çekinmeden, bıkmadan, usanmadan, korkmadan, aynı istikamette ayağını sağlam basan, dimdik duran Cumhurbaşkanımız siyasi iradenin... kaynağı olarak, her zaman için bu meselenin haklı tarafında olduğumuzu düşündüğümüz için biz geri adım atmadık. Çünkü biz haklıyız. Sadece insan idealler, İslam idealler, Aynı zamanda strateji olarak da, alanı okuma olarak da hem tarihiyle hem bugünüyle hem geleceğiyle aktörlerin durduğu yeri, niyetleri yapmak istediklerine, gidecekleri, gitmeyecekleri yeri bilerek bunları da okuduğumuz için bu kararları aldık ve mücadelemize devam ettik. Aslında gerek Suriye gerek Türkiye'de olanlar Türkiye'nin yakın tarihinde Türkiye'nin... Bir bağımsızlık mücadelesinden nasıl geçtiğinin de bir seren camı. Şimdi aktörleri çok iyi okuduğumuz için bu kararlı. Çarları aldık dediniz. Şimdi hemen akla şu geliyor, Sayın Cumhurbaşkanı'nın da Esad'a yönelik çağrıları oldu son dönemde. Benim hatırladığım üç kez Esad'a çağrıda bulundu ve karşılık görmedi Esad tarafından bu. Cumhurbaşkanı o dönemde bu çağrıları yaparken bugünü az önce dediğiniz gibi okuyabiliyor muydu, öngörüyor muydu veya biliyor muydu? O dönemden bakınca, o çağrıların yapıldığı dönemden bakınca bugün Türkiye hangi riskleri görüyordu? Şöyle biz şunu görüyorduk, rejim artık bitmek ve tükenmek üzereydi. Bizim anlayamadığımız konu, daha doğrusu anlayıp da kondurmak istemediğimiz mesele, şimdi bu kadar veri varken rejimin ekonomisi çökmüş. Kurumları çalışmıyor, halkına temel hizmetleri götüremiyor, halk temel ihtiyaçlardan mahrum. Milyonlarca insan zaten, 10 milyondan fazla insan yerinden edilmiş, ekonomi vesaire hiçbir şey yok. Bununla ilgili başlatılan süreçlere rejim arkasını dönmüş durumdaydı. Yani bizim niyetimiz Beşar Esad gitsin vesaire değil, bizim niyetimiz Suriye'de Suriye halkının tamamını mutlu eden... birliğini, bütünlüğünü, güvenliğini sağlayan, başka ülkeler için tehdit üretmeyen terör başlangıcı olmak üzere bir Suriye'nin ortaya çıkması. Şimdi Ruslarla ve İranlarla yürütülen süreçte biz bunu defaatle dile getirdik. Ama bir taraftan baktık ki... Yani gerçekten durum çok kötü. O esnaf, biz bunları tabii Cumhurbaşkanımıza hep rapor ediyoruz. Cumhurbaşkanımız da en üst düzeyden elini uzattı. Dedi ki, gel bu sorunu çözelim. Bu kriz beklemeye gelecek bir kriz değil. Çünkü artık görüyoruz verileri. Bakın Seda Hanım, biz hep şunu gördük, başka yerlerde de görüyoruz. Şimdi rejim sıcak savaşın içindeyken muhaliflerle kendi eksikliklerini görecek durumda değildi. Çünkü yüksek bir adrenalinle savaşıyor, bir savaş psikolojisi içerisinde ne kadar yararlı, ne kadar eksikliği var bilmiyorum. Ben o zaman da arkadaşlara diyordum, zaman zaman bu ateşgez, Halep boşaltmaları vs. olurken çok üzülen muhalifler var. muhalif arkadaşlar vardı. Ben diyordum sabredin. Sabredin. Rejim kendi eksikleriyle baş başa kalacak. O zaman asıl şey ortaya çıkacak. Şimdi savaşın olmadığı, çatışmanın olmadığı bir ortamda, yani 2016'dan sonraki süreçten bahsediyorum. Uzun yıllar boyunca rejim Savaş dönemindeki, iç savaş dönemindeki o adrenalin olmayınca kendi eksiklerini gördü. Aslında bu bir fırsattı. Yani bunu gidermek için de çalışabilirdi. Veya bu yara giderek kangrene dönüp onu öldürebilirdi. Şimdi bir noktadan sonra... artık o fırsatta kaçtı. Yani kendilerine gerçekten büyük bir samimiyetle yaklaştık. Ama bir şekilde hiçbir şekilde bu konuyu konuşmak istemediler. Daha doğrusu bizim ne konuşacağımızı Biz kendimiz için bir şey istemeyecektik. Ben bunu ekranlardan da söylüyordum. Uluslararası toplantılarda da söylüyordum. Türkiye'nin şartı ne? Türkiye'nin bir şartı yoktu. Türkiye'nin şart diye ortaya koyduğu şey, kendi halkınla barış, milyonlarca insanı al, evine, yuvasına geri dönmesine izin ver. Başka bir şey yok. İnsani bir şey istiyoruz. Biz kendimiz için bize petrol kuyusu ver, doğalgaz yeri ver, şu kadar toprak ver, üst ver vesaire bir şey değil. Değil. Fakat rejim kendi halkını maalesef düşman olarak gördüğü için bu konuşmaya bile girmedi. Ben afi ilan ediyorum gelen gelsin, gelmenin hiç umurumda değil dedi. Çünkü rejim de karar alma noktasında, onu daha önce defaatle de söyledim Seda Hanım, yalnız değildi. Tek başına bu kararları alabilecek durumda değildi. Farklı stratejik hesapları ve öncelikleri olan iki tane büyük güç... gücün, Rusya'nın ve İran'ın etkisi altındaydı. Böyle bir paraliz olma durumu vardı ve bugünkü aşamaya geldik. O kadar etkisi altındaydı. Lakin son zamanlarında da o destek çekildi o iki ülke tarafından. Peki, rejim çıktığı gece aslında tarihi bir geceydi ve siz de Doha'da forumdaydınız. Doha forumundaydınız. Bu gelişme arifesinde Doha'da neler yaşandı? O masadakiler Esad'ın gideceğini biliyor muydu o akşam? Şimdi esas itibariyle ilk harekat başladığında Heyet-i Tahrişem tarafından bizim şöyle bir okumamız vardı. Biz bu süreci 2015'te de yaşamıştık, 2016'da yaşamıştık. Yani muhalifler Hamay'a kadar geldikleri bir an vardı. Ama İran'ın güçlerini kullanmasıyla, Rusların ağır silah kullanmasıyla... Muhalifler maalesef o dönem çok gerilemek zorunda kaldılar. Daha sonra biz araya girdik. Ateşkes anlaşmalarını yaptık. Uzun günler sürdü ateşkes anlaşmaları. Yani çok uykusuz gecemiz oldu. Daha sonra aslana süreci başladı. Şimdi o süreçleri bildiğimiz için... Aslında son 2-3 yıldır rejim çok zayıftı. Gerçekten yani şu anda muhalefet Halep'e neredeyse silah atılmadan girdi. Belli yerlerde nisbi direnişler oldu ama. Bunun sebebi şu, rejim çok zayıf. Biz Alman'ın bir problem olmayacağını zaten askeri istihbari değerlendirmelerimizde görüyorduk. Önceki dönemde de. Ama böyle bir durum karşısında Rusların ve İranların 2016'da yaptıkları tepkiyi tekrar etmesi durumunda bu sefer daha fazla bir kan dökümü ve yerinden edilme riskiyle karşı karşıya kalabilirdi. Suriye halkı. Dolayısıyla başarısız olsa da çok meyve üretmese de aslana süreciyle biz yolumuza devam edelim. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının 2254 sayılı karar etrafında bir şeyler yapmaya çalışalım konusunu hep Cumhurbaşkanımız bu hattı tuttu. Şimdi yalnız bu harekat başladığında işte tam da bu anlattığım sebeplerden dolayı yapılması gereken en kritik konu Rusların ve İranlılarla konuşup Askeri olarak denkleme girmemeleriydi. Bu hızlı ilerleyişi de buna mı bağlıyorsunuz? Yani Ruslar ve İranlılarla görüşmelerimiz işte o hafta, o bir hafta bunun özeti. Onlar artık anladılar yani bizlerle. İran Dışişleri Bakanı geldi sonra Doha'da hem Ruslarla hem İranlarla bir araya geldik ve bazı konuları konuştuk. Yani burada her şeyi konuşmak istemiyorum ama bir noktadan sonra onlar... Artık telefon ettiler. O akşam da Esad gitti. Yani o anlamda Halep'ten başlayıp Şam'da biten yürüyüşün muhaliflerin bu kadar kısa sürede olmasının sebebi de aslında arka planda yapılan konuşmalar ve az evvel dediğiniz İran ve Rus etkisinde çok kalan zamanında Esad rejiminin son anda bu iki güçten desteğini görememesi. Tabii. Yani destek görseydi muhaliflerin azmiyle belki tekrar... Bir zafere ulaşabilirlerdi, ulaşırlardı muhakkak ama çok uzun zaman olurdu ve kanlı olabilirdi. Ama Ruslar ve İranlar baktılar, bir anlamı yok bunun artık. Bunu çok net söyledik. Bir anlamı yok. Yani hem üstüne yatırım yaptıkları adam yatırım yapılacak bir adam değil. Hem de bölgedeki şartlar artık eski şartlar değil. Küresel şartlar eski şartlar değil. Artık bundan daha... fazla bu şekilde devam etmenin bir anlamı yok. Daha fazla zararın bir tarafından dönmeleri gerekiyordu. Daha fazla insan öldürmenin, sivil yerleşim yeri bombalamanın anlamı yoktu. Ruslara dedik, sivil yerleşim yerlerinin bombalanan insanların. Onları daha fazla katletmeyin, göç etmelerine sebep olmayın. Yani bu muhalefetin tabii üstün cesareti, şecaati ve kararlılığıyla ilerleyen bir harekat oldu. Ama biz buradan minimum can kaybı olması için buranın iki tane önemli kinetik güç kullanabilecek aktörüyle odaklı... Görüşmeler sürdürerek bunun kansız bir şekilde olmasını yoluna açtık. Şimdi muhaliflerin kararlılığının altını çizdiniz. Muhaliflerin Şam'ı ele geçirdikten sonra devlet kurumlarının işlerliğiyle ilgili de bir kararlılık aslında gösterdiğini söyleyebiliriz. O anlamda hızlı ve önemli bazı adımlar atıldı. İşte hemen başbakanın atanması gibi. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Şimdi şöyle ifade etmek lazım. Muhalkımız... Bilmeyebilirler. Yani muhalif gruplar az önce ifade ettiğim gibi 5 milyon Suriyeli'yi zaten yönetiyorlardı. Muhaliflerin kontrol ettiği topraklarda, sadece İdlib'de, Eyyet-i Tahir-i Şam'ın yönettiği İdlib'de 4 milyon Suriyeli kardeşimiz vardı. 4 milyon Suriyeli'ye geçtiğimiz 5-6 yıl içerisinde belediyecilik hizmetleri, eğitim hizmetleri, temel hizmetler, ulaştık. Birçok konuda hizmet verme konusunda bir tecrübeleri oldu. Yani 4 milyon nüfus birçok ülkenin nüfusuna eşit bir nüfus, Avrupa'da özellikle. Şimdi bu tecrübeyi... Aslında biz çok hızlı bir şekilde Şam'a yansıttıklarını görüyoruz. Yaptığımız konuşmalardan da biliyoruz. Muhalefet, temel problemin halkın ihtiyaçlarını karşılamak olduğunu, yani çöplerden bahsediyorlar, halkın gıda ihtiyacından bahsediyorlar, elektrik sorunundan bahsediyorlar. Temel yaşam......trabaylayacak. yaşamlarla ilgili sorunlar. Yani bunların karşılanmasının asli ve öncelikli yükümlülükleri olduğunun farkındalar. Bu gerçekten çok umut verici bir şey. Yani bu dışarıdan örgüt diye nitelendirip bir köşeye atacağınız şey değil. Yani bunlar İdlib'de yürüttükleri faaliyetlerin aynısını hızlıca Şam'a taşıdılar. Tabii ülke geneline yaygınlaştırmaları lazım. Yani İdlib örneğini ülke geneline yaygınlaştırmaları lazım. Tabii temel hizmetleri dağıtmada. Ama bu ilk aşamadaki refleks. Ben inanıyorum ki sonraki aşamalarda bunlar daha kapsamlı, daha kucaklayıcı hükümetler kurarak, şu anda iflas etmiş olan bürokrasiyi daha da ayağa kaldırarak. kamu hizmetlerinde bir nitelik artışına muhakkak gidilecektir. Ama öncelikli olarak tabii ki ülkede bütünlüğün sağlanması gerekiyor. Hassas bir dönem. Hassas bir dönem. Dolayısıyla şu anda bizim için çok yoğun bir mesai başlıyor tekrar. Hiç bitmedi mesai ama mesainin türü değişiyor. Hedefleri de farklı. Şu andaki yeni dönemdeki hedefimiz uluslararası toplumu ve bölgesel aktörleri. Suriye halkına, Şam'da yeni kurulan yönetime destek vermeye, sahip çıkmaya ikna edip onlarla beraber Suriye'de istikrarı tekrar getirmek. Peki bu süreçte eğer dikkatli olunmazsa Suriye sahasında bir yeni güç ve nüfus mücadelesi alanına dönüşür mü Suriye sahası? Öyle bir risk var mı? Şöyle, bu risk her zaman için var. Bu risk her zaman için var. Onun için yapıcı davranmak gerekiyor. Suriye halkı, Suriye muhalefeti Esad dönemindeki hataları tekrar etmek istemiyor. Ama belli enstrümanları dışarıdan kullanarak belli karıştırma mekanizmalarının hayata geçirilmesi tabii ki istenmeyen durumlara sebep olabilir. Biz bu konuda gerçekten çok duyarlıyız. Bu konuların önceden kim nasıl çıkartabilir onu düşünüp ondan sonra gereken diplomatik adımları atmak gerekiyor. Olmadığı zaman diğer istihbarat ve operasyonel adımları atmak gerekiyor. Burada şunun altını çizmek lazım. Gerçekten Suriye muhalefetinin hayat bulmasında ve kendi kendilerini zaten organize etmiş durumdalar da burada milli istihbarat yaşamak için bir şey yok. İçişleri İşgültü'nün oradaki ismini gerçekten veremeyeceğimiz çok nitelikli arkadaşlar, çok vatansever arkadaşlar var. Onların faaliyetleri, silahlı kuvvetlerdeki özellikle 3 harekatta görev almış, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınar Harekatı'ndaki görev almış, arazideki özel kuvvetlerden diğer piyade unsurlarına kadar şimdi bir kısmı emekli olmuş generallerin hakları ödenmez. Yani bu insanlar şimdi de canla başla. çalışıyorlar kademeli. Milli İsparat Teşkilatı daha ön alıcı arazide konuları görüyor. Silahlı kuvvetler daha kurumsal yayılmış durumda. Herhangi bir kinetik saldırıya karşı sürekli alarmda ve alanı tahkim ediyor. Cahidırıcılığı muhafaza ediyor. Bunlar ancak büyük devletlerin uygulayabileceği katmanlı stratejiler. Bunları uygulamadığınız zaman her türlü kriz gelir sizi içeride bulur. Bakın Cumhurbaşkanımızın son 10 yılda değiştirdiği en büyük stratejik parametre tehdit. Tehdidi Türkiye'de beklemek değil, tehdidi kim bize geçtiriyorsa oraya gitmek. Ve tehdit hiçbir zaman için siyah beyaz olmuyor. Her zaman için çok katmanlı ve gri, çok karmaşık, çok kompleks. Onları o şekilde anlayıp cevap vermek gerekiyor. Onun için bunu da ayrıca ifade etmek istedim. Şimdi sizin Doha'da rejim düştükten sonra yaptığınız basın toplantısında verdiğiniz mesajlar çok önemliydi. Çok da dikkatle takip edildi. Bazı çalışmalar... Çağrılarınız oldu. Kapsayıcılık dediniz, alınlıklara saygı dediniz, hoşgörü dediniz, intikam peşinde koşmama dediniz. Bütün bu mesajlar çok önemliydi. Farklı dini etnik grupların sulh içinde yaşadığı yeni bir Suriye'nin olmasından yanayız. Böyle olmasını bekliyoruz dediniz. Şimdi bu noktada HTS'nin bilhassa geçmişinden bahisle... Durumdan kaygılanan mıtlılı analistler var. Bu endişeler için ne diyorsunuz? Ben belli endişelerin olmasını son derece normal karşılıyorum. Ben maksatlı olarak endişe üretmiyorum. Bu her zaman olur ama maksatsız endişe sahibi olanları haklı buluyorum. Bu endişelerin giderilmesi lazım. Onun için biz ilk günden itibaren bütün bu kapsamlı diplomatik çabayı... geliştirirken ve arazdaki arkadaşlarla da sürekli koordine ederken konuyu iki tane riskli alan görmüştük. Bu riskli alanlardan birincisi Rusya'nın ve İran'ın Askeri güç kullanması, ikincisi bölge ülkelerinin bu yürüyüşü büyük bir tehdit olarak görüp farklı bir tavır geliştirmesi. Dünya kamuoyunun farklı şekilde tecelli ederek. hemen biz ilgi yani Doha'daki önemli toplantılardan biri de Arap Ligi ile yaptığımız toplantıydı. Arap Ligi ülkeleriyle Aslan'a platformunu bir araya getirdik. Ondan sonra bütün ülkelerdeki arkadaşlarla ayrı ayrı konuştuk. Arap Ligi'ne gitmeden önce harekat ilk başta Halep düştükten sonra bütün Arap ülkeleri dışişleri bakanlarıyla ayrı ayrı görüştüm. Arap Lig Genel Sekreteri ile görüştüm. Tekrar tekrar yani ne yapmamız gerektiğini anlayış birliği içerisinde olalım. Bu konuyu ortak anlarsak ortak tavır koyabiliriz. Çerçevesini sağ olsun dostlarımız aramızda güven ilişkisi var kabul ettiler. Ondan sonra biz esas itibariyle bir ciddi karşı duruş görmedik. Şu anda dünya... Ortak sizin söylediğiniz, bizim ilk gün söylediğimiz parametreleri kabul etmiş durumda. Biz ne söylüyoruz? Biz şunu söylüyoruz. Bu insanlardan her türlü endişemiz olabilir, belirsizlikler olabilir. Bizim tanıdığımız kadar kimse tanımıyor bunları. Çok fazla söylenti var haklarında. Fakat biz diyoruz ki biz uluslararası toplum olarak Suriye muhalefetinden, şu anda iktidara gelen muhalefetten ne beklediğimizi söyleyelim. Biz terörizmin olmadığı bir Suriye istiyoruz. PKK'nın ve DAEŞ'e destek bulmadı, yer bulmadı. Biz azınlıkların kötü muamele görmediği, Kürtlerin, Alevilerin, Türkmenlerin, Yezidilerin, Nusayrilerin... Kötü muamele görmediği, biz temel ihtiyaçların karşılandığı, kitle imkâh silahlarıyla kimsenin işinin olmadığı, bölge ülkelerine tehdit üretmeyen herhangi bir şekilde, başka ülkelerin iş işlerine karışarak, sıcak olaylara müdahale olarak, başkasına yardım ederek asla, bölge ülkelerine tehdit üretmeden, aynı zamanda, O zamanda ülkenin birliğinin bütünlüğünün beraberliğinin sağlandığı kuşatıcı bir hükümet olan bir yapı istiyoruz. Ve bunda herkes hemfikir. Ve insanları biz bunda aynı noktaya getirdik. Ve Şam'daki yönetime biz bunları iletiyoruz. Bakın hem bizim, siz yıllardır arkanıza duran Türkiye'nin, hem de bölgenin, hem de dünyanın sizden beklentisi bu. Bunu yaptığınız zaman Avrupa şunu görüyor, bütünlüğün oluşmuş, can güvenliğinin oluşmuş bir Suriye'de insanlar geri dönebilirler. Daha fazla kavga söyletmez. Bölge ülkeleri şunu görüyor, artık daha fazla terörist... Kaosa yer verilmeyen bir yer olması lazım. Ama bizim görevimiz ve onların da imtihanı bu endişeleri gidermek. Biz şöyle yapıyoruz. Bu dostlarımızdan, ortaklarımızdan aldığımız endişeleri Şam'daki yönetime yansıtıyoruz. Ve onlardan gerekli tavır adımları atmasını bekliyoruz. Dikkat ederseniz kitle imha silahlarıyla ilgili, azınlıklara dokunulmaması ile ilgili, rejimin kontrolü hakkındaki... bulunan bölgelerde düştükten sonra halkın can güvenliğiyle ilgili, rejimde görev yapan askerlere dokunulmaması ile ilgili defalarca duyuru yaptılar. Bu duyurular alandaki aktiviteleriyle de örtüştürülünce, ha baktık ki söyledikleriyle yaptıkları... Örtüşüyor, iyi yoldalar, uluslararası sistemin bölgenin de güveni arttı ve devam ediyor. Fakat bu konuda endişeler tabii ki bazı ülkelerde devam ediyor. Bazı ülkelerin alarm seviyesi çok yüksek, bazıları ki daha düşük. Dolayısıyla biz yapıcı bir diyalogla bölge ülkeleriyle bu sorunu çözme yönünde hareket etmemiz lazım. Bir de biz bölge ülkelerine şunu söylüyoruz Seda Hanım. Suriye meselesini diğer konulardan farklı olarak gelin, beraber sahiplenelim. Ve yapıcı bir şekilde, iyi bir şekilde mutlu bir sonla sonlandıralım. Ve bütün ülkelerin burada ortak bir çabası olsun. Bu gerçekten bölge için de yeni bir aşama olur, bir ilerleme olur. Bundan sonra da bölgenin ortaya çıkan buna benzer sorunlarını çözmede kendine bir güveni ve aralarında geliştirdikleri bir mekanizma olur. Bunu şu anda ilerletmeye çalışıyoruz inşallah. İnşallah önümüzdeki günlerde bu konuyla ilgili çalışmalarımız da devam edecek. Peki bir yeni gelişme idi. Şam Büyükelçiliğimizin yeniden aktive edileceğini duyurmuştunuz. Zaten aslında diplomatik ilişkiler de hiç kesilmemişti. Burhan Köroğlu'nu geçici masrahat güzer olarak görevlendirdiniz. Büyükelçiliğimiz ne zaman faaliyete geçiyor? Bugün yola çıktılar, yarın faaliyete geçer. Ekip olarak? Bütün büyükelçiliği Şamlılar olarak mı? Hepsi beraber. Büyükelçimiz de dahil mi? Büyükelçimiz de dahil. Hepsi. Büyükelçiler konferansı vardı biliyorsunuz Ankara'da. Burhan Bey de bizim Moritanya büyükelçimiz. Konferansa geldi Moritanya'dan. Moritanya büyükelçimiz olarak şimdi konferansın bittiği gün Şam'a gönderdik. Ve ekibiyle beraber gidiyor oraya. Evet, bitti. Peki, bu güzel bir gelişme gerçekten. Bu arada bölgede çok az evvel altını çizdiniz. Rusya önemli bir aktördü, İran önemli bir aktördü bugüne kadar. Peki bundan sonra Rusya çok konuşulan bir ülke. Çünkü özellikle de Batı dünyasında Esad'ın devrilmesi sonrasında Suriye'deki üslerinin akıbeti de merak ediliyor. İşte Tartus'taki deniz üssü, Hmeim'deki havalimanı, hava üssü gibi. Burada ne öngörüyorsunuz? Ruslarla bu konuyu konuştunuz mu? Görüşmeleriniz oldu mu? Ruslarla bu konuşmaları tabii şöyle genel manada özellikle harekatın ilerleyiş sürecinde ifade ettim. Bizim birinci önceliğimiz Suriye halkına müdahale edilmemesi ve kendi haline bırakılmasıydı. Bu konuda açıkçası mesafe alındı. Bundan sonrası ne olacağı meselesi Suriye yönetimiyle yönetime gelmiş olan yeni yönetimle Ruslar arasındaki... görüşmelere bağlı. Ruslar şu anda taktik olarak alana yayılmış bulunan bütün unsurlarını çektiler alandan ve üstlere götürüyorlar. Bundan sonra belli ekipmanları ve malzemeleri havayoluyla muhtemelen taşıyacaklar Rusya'ya. Ama daha sonra olayın nasıl gelişeceği yakın ve orta vadede onu... Aslında üzerinde çalışılan bir konu. Takip edeceğiz diyorsunuz. Tabii takip edeceğiz yani kaçarı yok. Peki muhtemelen takip ettiğinizi tahmin ettiğim dikkatli bir başka ülke ve adımları da İsrail. Çünkü orada Golan'dan içeri girdi İsrail ordusu. Hatta civardaki bazı tepeleri de ele geçirdi. Şam'a 25 kilometre yaklaştı. O sırada Netanyahu'nun bir açıklaması oldu ki Golan tepeleri sonsuza dek İsrail'in kalacak diye. Ve bir yandan da İsrail ordusu Esad'ın diye ama tabii ki Esad gittiği için artık Suriye halkının olan bütün askeri depoları, tesisleri ne varsa vurmaya başladı. Şimdi burada fırsat bilip toprak kazanmaya mı çalışıyor? Nedir İsrail'in amacı? İsrail burada askeri stratejideki temel prensiplerden kendince birini uygulamaya çalışıyor. Bu olabilecek en kötü senaryoyu baz alıp... Onu önleyici ve ondan kendisini en az şekilde etkileyici bir tedbir paketi geliştirmiş. Yani muhaliflerin Şam'daki yönetimi almasının akabinde uzun yıllardır davranış kalıplarını bildiği ve aralarında bir nevi örtülü davranış ve karşılıklı mukabele anlaşması oluşmuş. Açıklan olmasa da zımmen Esad rejimi yok. Dolayısıyla Esad rejiminin elindeki kabiliyetlerin ne olduğunu yıllardır İsrail biliyordu. Ve bu kabiliyetler hiçbir zaman için saldırı maksatlı kullanılmadı İsrail'e karşı. İsrail yeni yönetimin... Durduğu yerden emin olmadığı için ilk başta ne kadar bu karmaşıklık içerisinde elinde imkan ve kabiliyet varsa yok etmek için bir strateji geliştirdi. Bence bu strateji çok tehlikeli bir strateji. Bu strateji büyük bir... Provokasyona yol açabilir. Bunu göz ardı ediyorlar. Yani her şey bu kadar güllük gülistanlık gitmeyebilir. Onun için kendilerine haber yolladık. Artık provokasyondan vazgeçin. Yani Suriye yönetiminin kontrolü altında bulunan yerleri bombalamaktan vazgeçin. Yani esas sonrası kim olursa olsun Suriye'nin yönetiminde güçsüz olsun İsrail'e karşı istiyorlar herhalde. Kesinlikle yani İsrail'e karşı herhangi bir kabiliyetinin olmadığını... İsrail'in istediği zaman, gerekli gördüğü zaman içeride havadan veya karadan operasyon yapabileceği bir alan kendilerine açılmasını istiyorlar. Askeri olarak planlamaları bu. Şimdi gelelim biraz daha yakına diyelim ya da hem zaman olarak yakına hem belki sınır olarak yakına. Bu dönemde Amerika'nın Washington yönetiminin PYD'ye, YPG'ye ilişkisini nasıl şekilleneceğini. Blinken'la da konuştunuz tahmin ediyoruz bu konuları. Amerika'nın Suriye'deki son gelişmelere yaklaşımı Türkiye'nin YPG konusundaki stratejisiyle ne kadar örtüşüyor? Başından beri biliyorsunuz son derece taban taban azıt iki pozisyondaydık. Burası bizim milli güvenliğimizle ilgili yaşamsal, varolusal bir konu. Biz bu konuyu mümkün olan en yüksek ciddiyetle ele almış bir ülkeyiz. Ve bunun hem sahadaki operasyonel araçlarını hem masadaki diplomatik araçlarını da her türlü ciddiyetle kullandık. Şimdi bizim pozisyonumuz hala aynı, hiç değişmedi. Ama alanla ilgili şöyle bir YPG ve PKK ile ilgili değerlendirme yapmak gerekiyor. Amerika'dan ve bazı Avrupa ülkelerinden muazzam bir destek almıştır PKK. Ama kendisini oturttuğu zemin Suriye'de Rusların, İranlıların ve rejimin... Sahibi olduğu bir zemine kendisini oturtmuştu. Bu zeminle de zimmi anlaşmaları vardı karşılıklı. Çok fazla birbirlerine dokunmadıkları. Amerika'nın şeyle. Şimdi bu zemin çöktü. Rusların, rejimin ve İranlıların olmadığı bir zemin var. Ve yeni bir Suriye var ve yeni Suriye kendi toprak bütünlüğünü sağlamak konusunda da mutlaka kararlı olacak. Yani Suriyeli muhalifler yıllardır rejime karşı savaşıyorlar, inanılmaz zulümlere ve kayıp... ...karakterlere maruz kalmışlar ve şimdi vatanlarını tekrar alıyorlar. Bunlar tabii ki ülkenin bütünlüğünü sağlama yolunda adım açacaklar. Onun için Terüfat'tan ve Münbiş'ten hemen koridorlar açılarak çıkıp gittiler. Bundan sonra olacak olan şu, yani biz tekrar Şam'daki yönetimin kendi milli bütünlüğünü, toprak bütünlüğünü sağlamak için atacağı adımlar neticesinde YPG'nin artık çok bir zemin bulamayacağını düşünüyoruz. Amerika tarafından da eskisi kadar desteklenmeyeceğini mi düşünüyorsunuz? Yani o realiteye aykırı olur. Peki bir başka önemli başlık aslında o da... Türkiye'nin YPG alanındaki yani YPG konusundaki stratejisi? Yeni bir strateji? Az önce de söyledim. Bizim birkaç bir defa YPG'nin elimine edilmesi, ortadan kaldırılması bizim stratejik hedefimiz. Yani ya bunlar kendi kendilerini fesh ederler ya fesh edilirler. Yani yok olurlar. Şimdi burada tabii bir Belli parametreler var. O parametreleri belki ifade etmek faydalı olur diye düşünüyorum. Birincisi ifade ettiğim gibi yani biz her ne kadar imkan ve kabiliyetlerimiz buna müsait olsa da ilk etapta Suriye'deki kardeşlerimizin kendi toprak bütünlüğünü, milli bütünlüğünü sağlamayla ilgili atacağı adımlarla bu tehdidi bertaraf etmesine yönelik adımları tabii ki bekleyeceğiz. Diğer taraftan yani burada özellikle YPG elimine edilirken bölgenin hani kadim şehirlerinde yaşayan, kadim orada yüzyıllar duran Kürtlere bir zarar gelmemesi lazım. Çünkü YPG'nin Araplara yaptığı, Kürtlere yaptığı zulüm her zaman için ortada. Onları baskıyla el altında tutuyor ama sivil nüfusun yani Kürtlerin Araplara, Arapların Kürtlere bir tazikinin olmaması lazım. Yani yeni yönetimin tabii bu konuda dikkatli olması lazım. Yani Arapların... Türkmenlerin, Kürtlerin, biz Kuzey hattı boyunca söylüyoruz, bizim sınırımız boyunca bulunan bu kadim coğrafyalardaki insanların otantik yerlerinde durup herhangi bir kazaya, belaya düşer olmamaları gerekir. Bunun için YPG elimine edilirken bunun da bir taraftan sağlanması önemli. Ben heyetin bu noktada da bilinçli olduğunu görüyorum. Bizim de telkinlerimiz bir yönde. Birinci aşamada bir an önce YPG-PKK'nın içerisinde bulunan, Suriye'deki Suriyeli olmayan uluslararası terörist savaşçı statüsünde olan Unsurların ülkeyi terk etmesi bugünden itibaren. Türkiye'den, İran'dan, Irak'tan ve Avrupa'dan gelen PKK kadrolarının bugün itibariyle ülkeyi terk etmeleri gerekiyor. İkinci aşamada YPG'nin bütün komuta kademesinin Suriyeli olanların da ülkeyi terk etmesi gerekiyor. Daha sonraki PKK'lı olmayan kadroların yeni yönetimle bir anlayış birliği içerisinde silahlarını bırakarak normal hayatlarına dönerek, bütünleşerek artık milli, eşitlikçi bütün cül Suriye içerisinde hayatlarına devam etmeleri gerekiyor. Onlara anlatılan, satılan bu rüya, bu kanun, Yandırmacanın da kazasız belasız onlar açısından bitmesi gerekiyor halk açısından. Bir iki tane hassas mesele var Daesh'le mücadele açısından. Bunlardan birincisi Daesh kampları, ikincisi Daesh çapıları. Dağıçlı tutukların bulunduğu cezaevleri. Dağıçlı kamplarda biliyorsunuz kadın, çoluk, çocuk binlerce insan yaşıyor. Bunların çoğu Iraklı ve Suriyeli. Irak ve Suriye'nin bir araya gelip bu insanlara ne yapacaklar buna bir an önce karar vermeleri gerekiyor. Belki Şam'daki yönetim oturduktan sonra atılması gereken ilk adımlardan biri de Irak ve Suriyelilerin bulunduğu El Hol kampına ilişkin bir çözüm geliştirmesi. Burada sivil nüfus var. Diğer taraftan cezaevinde bulunan Dağıçlı unsurların cezaevinde tutulması. Yani büyük çıkarcılık mı diyelim, şimdi Batılılar kendi vatandaşlarını, Daeshli olanları kendi vatanlarına getirmemek için başka bir terörist örgütü kullanıyorlar, gardiyan olarak. Yani PKK'ya verilen rol gardiyan rolü. PKK şu ana kadar aldığı desteği gardiyanlıktan ötürü aldı. Bu gardiyan rolünü alıp buradakini tutuyorlar ve bunun bölgeye ve bize ürettiği maliyeti hiçbir zaman için... Umursamıyorlardı. Şimdi biz bunu çok açığa koyduk. Net söyledik. Şimdi bu strateji tabii iflas edince yapmaları gereken bir defa özellikle Avrupalı devletlerin kendi daha şıkları... alıp götürmeleri lazım. Sayısı 10'dur, 20'dir, 30'dur, 40'dur, 50'dir. Alıp götürsünler. Alıp götürsünler. Geri kalanları, Irak ve Suriye'ye ait olanlar kimse, onlar da alıp götürsünler. Ha, diğerlerini... Belki bir uluslararası mekanizma bulunur, bölgesel mekanizma bulunur, Suriye yönetimiyle de konuşulur, onlara bir formül getirilir. Ama DAEŞ tutukları üzerinden uluslararası toplumun, bölgesel aktörlerin sürekli şantaja tabi tutulması PKK tarafından ve Amerikalılar başta olmak üzere Avrupalıların bu şantajı sürekli yemesi. Yani akıl tutulmasının zirve yaptığı bir yer. Bunu aşağıdaki bütün teknokratlar hep görüyordu. inanılmaz bir yani döngü içerisine girmişlerdi. Şimdi biliyorsunuz Amerika'da şöyle bir şey olmuştu. El-Kaide ile mücadelede Kuantanamo'da bir kamp oluşturdular. Bu Amerikan toprağıydı. Amerikan toprağına ama Küba'da var olan bir Amerikan toprağı, ufacık. Oraya getirdiler bütün dağıtçılıklarını ve Amerikan mahkemeleri Yıllarca kamuoyu baskısıyla bu işin peşinden koştu. Bu insanların bir yargılama statüsü yok, tutuklanma statüsü yok, savaş esiri statüsü yok. Hiç statüsüz. Ne Cenevri'ye savaş hukukuna tabiler ne uluslararası başka bir şey. Sadece tutuklanma statüsü. Otuklanmışlar, bir yere koymuşlar. Hangi hukukla uygulanacağını bilmiyor. Yani yargılayabilirsiniz, en ağır cezayı verebilirsiniz, en uzun hapis cezasını verebilirsiniz. Ama bir sürecin bir bağlayıcı usulünün olması lazım. Bunun hiçbiri yok. Bu usulü Daesh tutukları için de yaptılar ama bu sefer Amerika'da iç siyasette inanılmaz bir tartışmaya yol açıldığı için bu sefer gittiler nerede yapalım bunu? Suriye'de yapalım, Suriye'de bu terör örgütü üzerinden bunu yapalım. Şimdi gardiyanlık yapan bu terör örgütü uluslararası sisteme bugün bile hala şantaj çekiyor. Bize dokunurlarsa DAEŞ'le mücadele aksar. DAEŞ'le mücadele aksar demesi şu. Bana dokunursanız ben bütün DAEŞ tutuklarını bırakırım. Şimdi şantajdan aslında... Yani şantajdan etkileneceğine bunu kendisine yapılan bir hakaret olarak görüp şantaja maruz kalan ülkelerin PKK'ya tepki göstermesi gerekirken Türkiye'ye dönüp ya buralara hareket yapmayın, onu yapmayın, bunu yapmayın işte DAEŞ'le mücadelemizi etkiliyor diyor. Bu DAEŞ'le mücadele dedikleri yıllardır aslında DAEŞ tutuklarına yapılan gardiyanlık işi. Yani bunlar kuantum anlığının Suriye'de oluşturulması. ...doşunmuş gardiyanlara. Bu kadar basit bir......gerçeklik içerisinde yaşıyoruz. Şimdi bu yalan......sürdürülebilir bir yalan değil. Amerika da bu işin içerisine girerken zaten......kendileri de biliyordu. Bir geçicilik de girdi. Ama o geçiciliği bayağı bir uzattılar. Biz stratejik bir sabırla......hem kendimiz için oluşan tehditleri... hem de Amerikalılarla da ilişkilerimizle yöneterek bir noktaya kadar getirdik çok şükür. Ama bundan sonra zaten arazide bizden bağımsız başka aktör var. Suriye'nin artık milli bir hakim hükümeti var. Bunlar gelecekler YPG tanıma. Başka güç de tanımazlar. Kendi toprağını, kendi egemenliğini geri alır. Yani gelsin dışarıdan, Türkiye'den, Irak'tan, İran'dan, Avrupa'dan PKK'lılar, otursunlar petrol kuyularının başına, ondan sonra bunu kaçakçılarla Kuzey Irak'a göndersinler, ondan sonra dünyanın her tarafına satıp bunu para alıp ceplerine atsınlar, buradan örgüt yönetsinler. Bunu hiç kimse kabul etmez. Hiç kimse kabul etmez. Türkiye açıdan sabır gösterdiği ve iyi niyet de gösterdiği bir başka konusu ve Türkiye açıdan da önemli olan bir başka başlık Suriyelilerin dönüşü konusu. Gönüllü geri dönüş diyorsunuz. Cumhurbaşkanı da öyle diyor. Siz de altını çiziyorsunuz. Peki Suriye'de güvenlik ve temel yaşam koşulları sağlanmadan ne kadar gönüllü dönüş bekliyorsunuz? Eee... Ben burada hem Suriyeli kardeşlerimizin hem de Suriye'deki yönetimin sağduyusuna güveniyorum açıkçası. İnsan doğasında çalışan mekanizmalar var. Herkes kendi yuvasına ait olduğu yere dönmek ister muhakkak. Oradaki şartlar iyileştikçe, burada bir devamlılık olduğu duygusu oluştukça ben geri dönüşlerin tabii ki artacağına inanıyorum. Yıllardır Türkiye'de bir düzen oluşturmuş olan Suriyeli kardeşlerimizin bu düzeni Aniden değil de aşamalı olarak tekrar değiştirip Suriye'de başka bir hayat kurma yönünde adım açacaklarını düşünüyorum. Ona yönelik veriler var. Arkadaşlarımızla da konuşuyoruz, ilgili kurumlarımızla da konuşuyoruz. Tabii dediğim gibi bizim politikamız, Cumhurbaşkanımız da defaatle altını çizdi, gönüllü geri dönüştür. Biz zaten en zor şartlarda bile hükümet olarak çok siyasi şantajlara, baskılara, yıpratmalara... Suçlamalara maruz kaldığımız dönemde bile, ya bakın bu muhalefeti çeteciler diye, bakın hala mecliste bu insanlara çeteciler diyorlar, Dağıçlı diyorlar, yani yapılmadık hakaret yok bu insanlara. Yani bu kadar biz baskıya maruz kaldık. Şimdi bu insanları öldüren, sürgüne gönderen, zulme uğratan, yerin yedi kat dibindeki cezaevlerine... mezarlara diri diri gömen adamı ve rejimi de kutsayan, olumlayan, onunla bizi karşı karşıya getirip her zaman için ona artı puan veren bir siyasi zihin tarafından da biz uzun yıllar yıpratıldık. Buna rağmen Ama buna rağmen biz durduğumuz insani yerden geri adım atmadık. Cumhurbaşkanımızın söylediği gönüllü geri dönüş, bu gönüllü geri dönüşün Suriye'deki şartlar iyileştikçe ben vuku bulacağına inanıyorum. Zaten aldığımız bütün veriler de o yönde. Sizin Suriye konusundaki gündeminiz bitmiyor. Yarın da Ürdün'e gidiyorsunuz. Orada da konu Suriye olacak. Nasıl bir toplantı bu? Kimler katılıyor? Ne konuşulacak? Orada şöyle... Yani Suriye meselesiyle birinci dereceden ilgilenen sınır ülkeler, Ürdün, Irak, Türkiye ve daha sonra bölge ülkelerinden... Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Avrupa Birliği ve Amerika'nın olduğu bir toplantı silsilesi olacak birkaç tane. Burada biz bölge ülkeleriyle, kardeş ülkelerle bir araya gelerek Suriye meselesini en iyi şekilde nasıl yönetebiliriz, yeni yönetime nasıl yardımcı olabiliriz, Suriye halkına nasıl yardımcı olabiliriz, oradan olması muhtemel bir takım... Riskler, tehditler varsa belli ülkelerin kafasında, yani onlar nasıl izah edilebilir, onların olmaması için ne türden tedbirler alınmalı, yeni yönetimle bu ülkeler arasındaki iletişim zemini nasıl olmalı, sağlıklı bir iletişim, sağlıklı bir koordinasyon. Çünkü eğer sağlıklı bir iletişim ve koordinasyon olmasa, yani niyetinizden karşı tarafı emin edemezseniz, o güven duygusunu oluşturamazsınız, stratejinin bir numaralı konusudur. Her zaman için en kötü senaryoyu... ve hazırlar karşı taraf kendisini ve ona göre reaksiyon gösterir. Ondan sonra işler giderek daha da karmaşıklaşır. Dolayısıyla yarınki toplantı aslında bu türden konuların ortaya açık yüreklilikle ve detaylı konulması ve detaylı bir şekilde tartışılması için iyi bir... fırsat diye düşünüyorum. İnşallah olumlu neticeler çıkacak diye umut ediyorum. Tabii şimdi son iki haftada Suriye çok öne çıkan bir konu oldu ama Orta Doğu'nun tek konusu da Suriye değil. İsrail pek çok cephede savaştığı için Gazze'deki katliamları ya da Lübnan'daki Lübnan'ı perişan eden bu Hizbullah savaşını da belki sormam lazım. Suriye'deki gelişmelerin belki bu iki başlığı nasıl etkileyeceği de. Önemli bir soru olabilir. Tabii özellikle İran-Hizbullah fiziki bağının Suriye nedeniyle kesildiği de düşündürse. Ben Gazze'deki şu an bugün Billinkin'la da aynı konuyu konuştuk. Yani Gazze'deki ateşkesin bir an önce hayata geçmesi gerekiyor. İsrail'in saldırılarını, katliamlarını durdurması gerekiyor. Bu zaten taşınamaz bir noktada. Bunu daha fazla sürdürmek bölge için mümkün değil. Farklı türden komplikasyonlara sebep olabilir. Şu anda yürüyen müzakereler var. Bu müzakerelerin nasıl bir şekil alacağını da yarın veya almış olduğun belki bugün itibariyle de bir şeyler görüşülebilir olabilir. Onları hep beraber göreceğiz. Trump'ın iktidara gelmesiyle bir değişiklik olur mu Gazze meselesinde? Gazze meselesinde ve Filistin meselesinin tamamında birkaç senaryo olabilir diye değerlendiriyoruz. Olumlu bir senaryo da olabilir. Yani olumlu derken ateşkesin olduğu. nispeten insani şartları iyileştirilmeye başladığı bir senaryo mümkün olabilir veya İsrail yayılmacılığının daha da yaygınlaştığı Allah korusun Batı şeriayı da içine alan bir operasyon İmkansızlık başlatılma imkanı da var. Eğer Netanyahu Trump yönetiminden almak istediği sinyali ve desteği alırsa yayılmacılığının maksimumunu yapmak istediğine dair emareler var. Bu tabi özellikle Ürdün için, Mısır için büyük bir tehdit kaynağı. Sadece Filistin'i tehdit etmek kalmayacak, bu kardeş ülkeleri de tehdit edecek. Dübnan'daki şu andaki ateşkesin neticelerini... Biliyorsunuz bekliyoruz. Her ne kadar 60 günlük bir ateşkes ilan edilmiş olsa da zaman zaman İsrail'in bu ateşkesi ihlal ettiğini de görüyoruz. Bu ateşkes 60 günden sonra da devam edecek mi bir ona bakacağız. Umut ediyorum ateşkes her yerde olur. Kan dökülmesi durur. Suçlular da cezasını bulur. Gazze'de ateşkes umudu her şeye rağmen var öyleyse diyebilir miyiz? Olmak zorunda, olmak zorunda Umut. Yoksa kimse müzakerelere devam etmez. Peki. Çok teşekkür ediyorum. Sağ olun. Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan konuğumuzdu. Hem de çok önemli bir süreçte, çok tarihi bir süreçte ağırladık Dışişleri Bakanı. Hakan Fidan'ı önemli bir kırılma noktasında Suriye'de 61 yıllık Bağız rejiminin devrilmesinden, 14 yıllık iç savaşın sona erip yeni bir yönetimin kurulma aşamasından geçtiğimiz bu günlerde bölgede bu süre boyunca bizzat her adımın, her kararın içinde olmuş bir isim olarak değerlendirmelerde bulundu ve bugünü de bize anlattı. Programımızı burada sona erdiriyoruz.