Yüreğiniz kaldırabiliyor mu son zamanlarda yaşananları? Ne oldu bize diye sorguluyor musunuz yoksa ne olacak diye geçiştiriyor musunuz hala? Ne olacak anlatayım mı?
İçinizi karartmak değil niyetim ve üzülerek söylüyorum ama her gün daha beteri olacak. Her gün bizi yıkan haberlere bakıp ülkenin içinde bulunduğu duruma bir bataklık benzetmesi yapacağız ama bataklıkta bile çırpındıkça batarsınız. Bizde ise çırpınmak ne kelime?
Kimse kılını bile kıpırdatmıyor bile. Biz tepkisizliğimizle batıyoruz. Çırpınmayı bırakın çıldırmamız gereken yerde Doğru ya gerçi çıldırdık ama yanlış yerde Zaten bitkisel bir hayattaydık Şimdi de köküne kadar çürüdü o bitki Ve en sonunda da bir bir dökülüyor gencecik yapraklar Bir çocuk gitti hayatının daha en başında Bir polis gitti hayatının baharında Bir günde iki genç kız gitti hem de parça parça Peki soruyorum şimdi size neyin uğruna?
Açın gözlerinizi ve memlekete şöyle bir uzaktan bakın Bu ülkeyi bir mülk gibi düşünürsek Farkındaysanız o mülk tamamen yan yattı. Çünkü mülkün temeli adaletti ve o temel artık ağır hasarlı. Ve bu mülkte oturanların hiçbirinin de o temele inancı kalmadı. Ve o inancın kalmaması içerisiyle dışarının arasındaki farkın kalmaması ile başladı. Belki de içerinin bile dışarıdan daha tekin oluşuyla.
24 suç kaydıyla gezenlerin bir polisi şehit ettiği, sokakta köşe başında tacize uğrayan bir kıza saldıranların salıverildiği. Ama o kızın adalete olan güvensizliğinden şikayetçi bile olamadığı bir ülkede soruyorum size. Kime güvenecek bu insanlar? Sahi nereye yasayacaklar sırtlarını?
Nerede arayacaklar haklarını? Yoksa herkes yine kendi kaderine mi bırakılacak? Öyle ya biz bize yetmeye alıştık zaten.
On binlerce insanımızı bir gecede kaybettiğimiz ve hiç de akıllanmadığımız o depremlerden sonra. Hatırlayın. Biz bize yeteriz demiştik değil mi? İşte bakın ki kadınlar da...
kendilerini koruyamayan sistemin karşısında kendilerine yetebilmek, kendilerini koruyabilmek için biber gazına hücum etti. Çünkü eğer bir alışveriş sitesinde en çok ziyaret edilen ürün biber gazıysa, kadınlar yanlarında telefon görünümlü elektroşok cihazı taşımaya başladıysa, o ülkenin ölmek üzere olan yargı sistemini de şoklayarak hayata döndürmek gerekli aslında. Tabii şimdi hapishanelerde yer kalmadı ki diyenler çıkacaktır. Doğru, haklısınız.
Geçmişte cami olan mahalleye cami yapmak yerine eğitime eksik olan mahalleye okul yaptırsaydık, bugün yeni hapishanelere olan ihtiyacımızda kalmayacaktı cümlesini de kuramıyoruz. Çünkü hala bırakın okullardaki eğitim sistemini, o okulların tuvaletini kim temizlesin diye tartışıyoruz. Yani o yüzden yine biz bize yeteriz dedik, o okullardaki sabunu da veliler aldı, temizliği de veliler yaptı, biz bize yeteriz dedik, eğitim bile veliye kaldı. Hani derler ya, gelecekte çok büyük bir kıtlık yaşanacak diye.
Şu anda, bütün dünyada ve özellikle de Türkiye'de çok büyük bir kıtlık var aslında. Bilinç kıtlığı, görgü kıtlığı, eğitim kıtlığı, ahlak kıtlığı ve inanç kıtlığı. Hepsini sayabiliriz ama bunların içerisinde en ölümcül olanı sevgi kıtlığı. Farkındaysanız bunların en çok yetiştirildiği yer de aile. Ve sizin toprağınız bunları yetiştirmeye elverişli değilse siz dünyaya çocuk değil sorun çıkarıyorsunuz.
Yani sadece insanı daha bilgili ve daha güvenli yapan kurumlar değil. İnsanı insan yapan aile kurumu da çöktü memlekette. Tırnak içi keyif veren maddeler ve yasa dışı ya da yasa içi tüm o oyunların pençesindekiler ne aşırı sevgiden böyle oldu ne ilgiden ne de eğitimden. Bu sevgisizliğin bu eğitimsizliğin üzerine körükle giden altını çizen kadınları rahat bırakın dedikçe bırak.
rahat bırakmayı sanat adı altında kasaba olanları da affetmeyecek yürekler. Affedemeyecek. Hani o baştaki her geçen gün daha kötüsü olacak cümlem aslında abartı değildi.
Düşünsenize sadece instagramda düğün paylaşabilmek için evlenenlerin yarınki çocuklarını. Düşünsenize eve kadar dayanamayıp sokakta yapılanları. Bu sevgisizlikle sadece parası için bir erkekle evlenenlerin yaptığı çocukları. Bu kin dolu sosyal medya ve şiddetin yuva yaptığı televizyon kanallarıyla büyüyen çocukları. Yani şimdikilere gelecek güncellemeyi düşünün bir de.
Daha yakın zamanda sokakta tokatlanan eşleri konuşurken bakın şimdi dilimin bile varmadığı hangi haberi konuşur hale geldik. Polisin yakaladığı şu çocuğa gülerken şimdi bakın neyi hastanede hasta yakınlarından şiddetle şiddet gören doktorları konuşurken, bakın şimdi neyi konuşuyoruz. Gerçekten ben daha önce bir galeriden böyle araba çalındığını da görmedim.
Yolların böyle karıştığını, sokakların bu denli yatak odasına döndüğünü, hakem kararları gibi hakim kararlarını da eleştirdiğimiz bir ülkeye dönüşmüşken, felaket tellallığı yapmak değil amacım. Gözleri açmak, uyandırmak, hadi demek, ciddiyetin farkına vardırmak. Yani henüz bataklıkta değilsiniz. Çırpının ve artık kendinize gelin demek. Suçluları kravat taktı diye, mahkemede boynu bükük durdu diye...
salıverenleri de oraya gelene kadar suçu olan herkesi de işin içine katarak. Sonuç olarak ahlak, adalet, eğitim ve en acısı da güven. Bunların hepsi birden çöktü ve altında da biz kaldık. Ve farkındaysanız bunların hiçbirini başka bir ülke yapmadı.
Yine biz bize yettik Türkiye.