Herkese merhabalar. Bugün sizlere çok keyifli, çok lezzetli ve çok da güzel bir konuyu anlatacağız arkadaşlar. Hikaye konusunu öğreneceğiz.
Geçmişte, çok çok eskilerde yani Orta Asya'da yaşarken biz sözlü dönemde destanlar vardı. Sonra destanlardan halk hikayelerine geçiş döneminde şu anda resmini gördüğünüz Dede Korkut hikayeleri var. Dede Korkut hikayelerinde konuşmalar şiir şeklinde olacak.
Yani nazım ama olaylar düz yazı şeklinde olacak. Ardından da halk edebiyatı döneminde... ...halk hikayelerini, divan edebiyat döneminde de şiir şeklinde yazılmış mesnevileri göreceğiz. İşte Leyla ve Mecnun, Yusuf ve Züleyha, Hüsnü Aşk......birçok güzel mesneviyi hep beraber öğreneceğiz. Hatta Milliyetin Bakanlığı kitabında Mantık-ı Tahir mesnevisi var Gürşehri'nin.
Onu birlikte inceleyeceğiz. Peki, bu dersimizde başka neler göreceğiz? Divan edebiyattan sonra biliyorsunuz biz yüzümüzü batıya çeviriyoruz.
Yani şöyle bir harita alacak olursak......burası Orta Asya, Destan Dönemi dediğimiz yer burada oluyor. Yani bu... Hunlar, Köktürkler, Uygurlar dönemi. Sonrasında yavaş yavaş bu tarafa geliyoruz.
Horasan'a geliyoruz. Karahanlar ve Gazenler dönemi. Sonra Anadolu'ya giriş yapıyoruz. Selçuklar döneminde Malazgirt'te.
İşte Anadolu'ya geldiğimizde Anadolu'daki halk edebiyatında halk hikayeleri olacak. Divan edebiyatında ise tabii ki mesleğiler olacak. Sonra dedik ya yüzümüzü batıya çeviriyoruz.
Batıya şöyle haç işareti koyalım. Batı'da da Fransa çok güçlü. Fransız edebiyatı çok güçlü olduğu için biz Fransızlardan isimlenerek böyle hikayeler yazmaya başlayacağız. Hatta Emin Nihat'ın Müsameret Namesi, Ahmet Bütü Efendi'nin Letaifi Rivayatı ilk hikaye örnekleri olacak. Ve Sami Paşizade Sizayi'nin Küçük Şeyler adlı eserine baktığımızda da gerçekçi hikayeleri göreceğiz.
Dolayısıyla Orta Asya'dan başlayıp Anadolu'ya ve Balkanlara doğru o zaman yolculuğumuzda da bizler edebiyatımıza neler kullanıldığını göreceğiz. Yani destanlar... Halk hikayeleri, Dede Korkut hikayeleri, mesneviler, normal hikaye ve bir de Dede Korkut hikayelerinden sonra halk hikayeleri döneminde cenknameler var.
Cenkname nedir hocam? Hazreti Ali'nin destanlarını anlatan hikayeler. İşte bu dersimizde bunları çok keyifli, çok lezzetli bir şekilde öğreneceğiz. Arkanıza yaslanın, emniyet kemerlerinizi bağlayın arkadaşlar. Hep birlikte bu konuları güzelce pekiştireceğiz.
Milletin Bakanlığı kazanımlarında bunlarla alakalı sosyal, siyasi, tarihi ve mitolojik ögeleri verirler demiş. Bunları nasıl bulacağımızı bir mesnevinin içerisinde... ...bir destanın içerisinde, bir halk hikayesinin içerisinde bize ait değerler nelerdir? Bunları beraber göreceğiz arkadaşlar. Anahtar kelimelerimize baktığımızda, anahtar kelime nedir hocam?
Yani sınavda karşımıza çıkabilecek olan kelimeler. Sözlü dönem nedir? Halk edebiyatı, divan edebiyatı, mesnevi, tanzimat, sertifünün, maposan, milli edebiyat nazım gibi bazı kelimeler var.
Bunların her birini sizler bu dersin sonunda çok güzel bir şekilde öğreneceksiniz. Esasında olayın şeması bu. Sözlü dönemde destanlar var.
Geçiş döneminde... Destandan halk hikayesine geçerken dede korku hikayeleri var. Halk edebiyatında halk hikayeleri sade bir dilli. Divan edebiyatında mesleğe iler var.
Arzu ölçüsüyle yazılan. Bir de sonrasında yüzümüzü batıya çevirdiğimizde tanzimat döneminde de hikayeleri görüyoruz. Burada arkadaşlar şu dönemli. Milletin Bakanlığı'nın verdiği bazı temel kabuller var. Yani destanı, hikaye, masalı geçmişten de öğrencilerimiz biliyordu diyor.
Ben de bildiğinizi kabul ediyorum ama hiç bilmiyormuşsunuz gibi bu dersini sonra sizlere güzelce anlatacağız. Ekim programımızda gümbür gümbür ilerliyoruz. hikaye konusundayız. Sizler mutlaka Dinamo Sözel Set'teki edebiyat kitabınızdan ödevlerini sağlayın. Biliyorsunuz burada hem edebiyat, hem tarih, hem de coğrafya kitapları var.
Her biri hem üniversite sınavı standardında yani YKS standardında hem de sizler için okul yazılarınızda süper destek olacak kitaplar arkadaşlar. Hadi bakalım Ozan. İntromuz girsin. Videomuza başlayalım.
Evet. Dede Korkut hikayeleriyle başlıyoruz arkadaşlar. Dede Korkut hikayeleri deyince hemen zihninizde bu resim canlanabilir.
Bir dede var, bilge bir zat ve hikayeler anlatıyor. İnsanlar da bunu dinliyor. Oğuz Türklerinin kendi aralarında yaşadıkları olaylar anlatılıyor.
Ve gerçekten çok güzel hikayeler. Dede Korkut hikayeleri anlatırken olayları düz yazı şeklinde böyle hikaye edecek. Ama konuşmalarda bir şiir kullanacak. Yani şurada göstermek istiyorum mesela. Şurada bir tanesinde örneğimiz var.
Bak burada olay anlatıyor, anlatıyor, anlatıyor, anlatıyor. Sonlara doğru. ''Karşı yatan kara dağını aşmaya gelmişim, akıntılı suyunu geçmeye gelmişim''diye konuşuyor. Ve zaten''Dedi ki''diyerek esasında şiirin başlamasından önce konuşmanın başladığını bizlere gösteriyor.
Şimdi, Dede Korkut hikayeleriyle alakalı bazı bilgileri isterseniz sizlerle paylaşalım. Birincisi, asıl adı''Kitab-ı Dedem Korkut Alâli-i San-ı Taifiye Oğuzhan'dır.''Yani Oğuzların diliyle Dedem Korkut kabı. Bir söz ve 12 hikayeden oluşuyor. Yeni bulunan nüshalar da var. 9 ve 11. yüzyıl arasında oluşuyor.
Ve... ...Kuzey Doğu Anadolu bölgesi de değerleniyor. 14-15. yüzyıl başlarında yazıya geçiriliyor. Birincisi anonim hikayelerdir.
Bakın bunu üniversite sınavlarına çok söylüyorlar. Yani Dede Korkut hikayelerini yazar iken......aa Dede Korkut. Yok öyle bir şey yok.
Dede Korkut hikayeleri anlatan zat. Dede Korkut anonim hikayeler. Yani söyleyeni belli değil.
Destandan halk hikayeciliğine geçiş özelliklerini gösteriyor. Hatırlarsanız az önce dünya haritasını sizlere göstermiştik. Ne demiştik?
Demiştik ki biz Orta Asya'dan... Horasan'dan Anadolu'ya geldik ve Balkanlara yöneldik. İşte destandan halk hikayesinin geçiş sırasında tam buralarda yaşanan olaylar olduğunu bilmemiz lazım. Bu da zaten üniversiteden çıkmış.
Demiş ki mesela, destandan halk hikayeciliğine geçişin ürünü nedir? A, işte Kutatku Birlik, B, Divanül Götür, C, Dede Korkut hikayeleri olmuş. Doğru cevap, Dede Korkut hikayeleri olmuş.
İslamiyet öncesi ve sonrası yaşam tarzının özellikleri bir arada görülüyor. Yani burada hem İslamiyet öncesine ait böyle yiğit nereden geliyorsun gibi veyahut da oklar, savaşlar veya canavarlar yani birazcık olağanüstü türkler var. Ama aynı zamanda Peygamber, Allah, Ramazan...
oruç, zekat, namaz gibi kavramları göreceğiz. Çünkü artık İslamiyet'le tanıştık. Biliyorsunuz 751 Talas Savaşı'nda Türkler Abbasilere Talas Savaşı'na yardım ediyordu. Çinlilerin istilasından Abbasileri kurtarıyordu. Ve sonrasında kitleler halinde biz İslamiyet'e geçiyorduk.
İşte İslamiyet'e ilk geçen Türk boyu Karluklardı. Türk devleti de Orta Asya'da Karahanlılard ı. Karahanlılar İslamiyet'i kabul ettiği dönemlerde de anonim bir şekilde anlatılan hikayelerden biri de Dede Korkut'un hikayeleri. Nazım ve Nesir karışık şekilde.
Bu ne demek hocam? Yani hem şiir var hem de düz yazı var. Bakın, şurada göstereyim pardon.
Burası Nesir yani düz yazı. Burası Nazım yani şiir. Devam ediyoruz. Yazıya geçirildiği dönemin dil ve anlatım özelliklerini gösteriyor. Hikayelerin geçtiği coğrafya olan Hazar Denizi'nin doğusu ve batısıdır.
Yani bakın Hazar Denizi'nin nerede olduğunu biliyorsunuzdur belki ama yine de göstereyim. Burası güzel Anadolu'muz. Anadolu'dan böyle doğuya doğru gittiğiniz zaman Doğu Anadolu'yu geçiyorsunuz ve Hazar Denizi var. Hazar Denizi'nin doğusu ve batısı yani buralarda... ...bu olaylar gerçekleşecek.
Çoğuk kahramanı ortak olan......bağımsız hikayelerden oluşuyor. Oğuzların hayatını ve komşularıyla olan mücadelelerinin konu denir. Oğuzlar kim hocam?
Oğuzlar bizim atalarımız. Yani Osmanlı Devleti'ni kuran......Türkiye Selçuk Devleti'ni kuran......işte Büyük Selçuk Devleti'ni kuran......hanı diyoruz ya Melikşah, Alparslan, Alaaddin Keykubad......Osman Bey, Ertuğrul......onların hepsi Oğuz. Oğuzların hayat hikayeleri anlatılıyor. Oğuz'dan hayatını yazdık.
Olağanüstü varlıklarla yapılan mücadeleler ve sevda konuları içeri. Mesela normalde tam gerçekçi hikayeler değil. Hani demiştim ya Orta Asya'dan biz Anadolu'ya geleceğiz, Anadolu'dan Balkanlar'a öneleceğiz, Tanzimat döneminde Batı'dan hikayeler alacağız dedik. Battaki hikayeler gerçekçi olacak.
Yani bu ne ya bu abartı destan gibi masal bu ya imkansız denilmeyecek. Gerçekçi, yaşanmış ya da yaşanabilir olaylar Tanzimat döneminde yazılmaya başlanacak. Hatta ilk gerçekçi hikayeler sertifuna gelecek.
Fakat Orta Asya'da... yazdığımız destanlar olağanüstü. Bu Dede Korkut hikayelerinde de yine olağanüstülük var.
Mesela diyelim ki Dede Korkut hikayelerinde Deli Dumrul'un hikayesi var. Deli Dumrul böyle beni kimse öldüremez, kimse bana dokunamaz diye şekil yapıyor. Sonrasında Azrail geliyor, onu yakalıyor. Azrail diyor ki senin canını almaya geldim. Deli Dumrul diyor ki bir dakika ya sen kimsin?
Beni Allah gönderdi. Ben Allah'ın bir meleğim, can alırım diyor. Bu sefer Deli Dumrul'u anlıyor, patladığını anlıyor. Diyor ki eyvah diyor ben ne yapacağım?
Hemen yalvarıyor Allah'a. Allah'ım beni affet diyor. Ben diyor dangozluk yaptım. Ben yanlış yaptım.
Beni kurtar. Ben canım veremem diyor. O zaman Azrail diyor ki Allah dedi ki eğer senin yerine can verecek birini bulursan seni affedeceğim ve senin canını almayacağım. Bu sefer Deli Dumrul hemen hop annesine gidiyor. Anneciğim canım annem diyor.
Bana canını verir misin? Annesi hayır diyor. Seni çok seviyorum oğlum ama canımı veremem. Can tatlı diyor.
Babasına gidiyor. Babası da canım çok tatlı oğlum. Seni çok seviyorum ama senin için canımı veremem diyor. Bu sefer Deli Dumrul üzüntülü bir şekilde evine dönüyor. Ve eşine soruyor.
Sevgili karıcığım diyor. Böyle böyle durumlar böyle böyle ben gideceğim diyor. Karıca diyor ki sen olmazsan ben nasıl yaşarım? Allah benim canımı alsın sana versin deyince Allah Deli Dumrul'u affediyor.
Yani burada ne anlatmak istiyorum? Bakın az önce dedik ya sevda konuları işlenir. Olağanüstü varlıkla yapılan mücadeleler işlenir.
Şimdi siz Azrail'le diyaloğa girebilir misiniz? Yani imkansız. Azrail'le inşallah diyaloğa en geçinden girersiniz. Yani diyaloğa giremezsin, konuşamazsın.
Dolayısıyla burada olağanüstü olaylar var. Töreler ve gelenekler doğal çevre içinde hikaye ediliyor. Şimdi burada hikayeden bölüm aldık. Diyor ki, Trabuzan tekfurunun bir fevkalade güzel dilber kızı var idi.
Sağına soluna iki çift yağ çekerdi. Attı ok yere düşmezdi. O kızın üç canavar kalınlığı, kaftanlığı var idi.
Bak abartmam. Kim o üç canavarı bastırsa, yense, öldürse kızım ona veririm diye vaat etmişti. Kanturalı geldi, Karaşaykalı tekfura selam verdi. Bak, üç canavar.
Ne? Olağanüstülük yani. Size diyecekler ki böyle bir hikaye verecek mesela hoca sınavda. Böyle bir bölümünü verecek.
Bu dedekorku hikayesini inceleyecek. Sen diyeceksin ki birincisi dedekorku hikayeleri anonimdir. İkincisi destandan halka yerleşecek özellikleri taşır. Hem İslamiyet öncesi var, hem de Allah peygamber, İslami ögeler var.
Olağanüstülükler de var, gerçekçilik de var diyeceksiniz. Ve... Konuşmalar şiir şeklinde bak dedi ki diyor konuştuğun böyle şiir oluyor ama olaylar düz yazı şeklinde diyeceksiniz.
Dolayısıyla buna benzer kavramları söylediğiniz zaman hoca konuyu bildiğinizi anladığınızı ve yorumladığınızı yakalayacak. Olaylar düz yazı konuşmalar şiir şeklinde. Hem İslami ögeler var peygamber kelimesi biliyorsunuz orta asla dekan yok yani Hunlar, Kök Türkler, Uygurlar döneminde konar göçer yaşadığımız dönemlerde.
Biz daha İslamiyet gelmediği için İslamiyet'le tanışmamışız. Uygurlar biraz Mani diniyle, Budizm'le tanışmışlar ama Orta Asya'da gök tanrı inancı var. Dolayısıyla eğer bu adam peygamber diyorsa, Allah diyorsa, tanrı diyorsa bu net bir şekilde İslamiyet'le tanışanın göstergesi. Şimdi geldik halk hikayelerine.
Yani ne yaptık? Biraz daha Anadolu'ya giriyoruz artık. Halk hikayelerinde ise elinde sazla bir ozan düşüneceksiniz. Kahvelerde veya insanların toplandığı yerlerde hikayeler anlatıyor.
Şimdi. Gerçek ya da gerçeğe yakın olaylar anlatılmaya başlıyor. Artık biraz gerçeklik artmaya başlayacak. Halkın ortak malı anonim.
Destana göre kişilerde ve olaylarda olağanüstülük azalıyor gittikçe. Yani dolayısıyla doğuda destanlar varken Orta Asya'da olağanüstülük var. Burada olağanüstülük de var, gerçekçilik de var. Burada olağanüstülükler azalıyor, gerçekçilik artıyor. Batı tarzı hikayeler yazdığımızda direkt gerçekçi.
Yani okuduğunda bu olabilecek bir şey diyorsun. Olaylar gerçek veya gerçeğe yakındır. Genellikle aşk ve kahramanlık var. Yine şiir, düz yazı karışık. Saz eşliğinde dile getiriliyor.
Masal, efsane, menkıbe, fıkra, dua, beddua, deyim, atasözü bilmece içerebiliyor. Masalın ne olduğunu biliyorsunuz. Hani böyle olağanüstü olaylar anlatılır şeyler.
Efsaneler de inanışı anlatıyor. Menkıbe de dini hikayeler. Yani işte bir evliyanın, bir sahabenin hayatından bir kisli anlatıyor. Fıkranın ne olduğunu biliyorsunuz. Komedi, dua, beddua biliyorsunuz.
Bunları içerebiliyor. Mesela yine bak gördünüz mü? Kıza konuşurken yine şiir şeklinde konuşuyor.
Olaylar yine düz yazı şeklinde. Halk hikayeleri meddahlar veya aşklar tarafından anlatılıyor. Ya meddah çıkıyor böyle bir yerde anlatıyor ya da halk şairi elinde ozan dınrınrınrın diyerek çalaraktan diyerek saz ile çalıp insanlara anlatıyor.
Şimdi burada ise arzu ile kamberi anlatmış. Arzu ile kamber direkt aşk hikayesi. Halk hikayelerinin bölümlerine baktığımızda bir fasıl bölüm var. Dinleyiciyi olaylara hazırlamak için bir takım şiirler, türküler okunuyor, tekerlemeler söyleniyor.
Demek ki olaylara hazırlıyoruz dinleyici. Döşemede... Kişiler ve mekanlar tanıtılıyor. Yani döşüyor böyle artık.
Böyle seriyor sanki anlaştık mı? Olayın zamanı belirtiliyor. Asıl konu tabii ki hikayenin özünü oluşturan olayların anlatıldığı bölüm.
Asıl kahramanların olay öncesi yaşamıyla hikaye başlıyor. Sonuç bölümünde işte dualar ediliyor. Kerem ile Aslı, Arzu ile Kamber, Tahir ile Zühre hikayeleri genellikle mutsuz sonla bitiyor.
Yani bunlar kavuşamadan ölüyorlar. Vuslat sevenlerin kavuşması ahirete öbür dünyaya kalıyor. Efsane sevgililerin mezarlarına iki gül bitiyor. Bu Kerem ile Aslı'nın, Arzu ile Kamber'in, Tahir ile Zühre'nin.
Bu güller kutsal günlerde birbirine sarılır ve mezar çevresinde iki kavak ağacı büyüyor. Bu ağaçlar iki kuş konuyor ve bunlar ötüşüyor. İşte bu da inanış, efsane oluyor. Cengnameler ise Hazreti Ali'nin kahramanlıkları etrafında gelişen hikayelere, Hazreti Ali'nin cengnameleri diyoruz. Bir de normal din adına yapılan savaşlarda gösterilen kahramanlıkları anlatan hikayelere de cengnameliyoruz.
Demek ki din adına yapılan savaşlarda gösterilen kahramanlıklar cengnameler. Sözlü kültürde doğmuş. ve sonra yazıya geçirilmiştir.
Burada Hazreti Ali'nin kahramanlığından altanlar çok önemli. Kaynağını Kur'an-ı Kerim, hadisler, İslam tarihi ve Arap Fars edebiyatları oluşturuyor. Anadolu'da tercüme, telif ve adapte yoluyla işlenmiş birçok Hazreti Ali cenknamesi var. Halk hikayelerinin konularına baktığımızda aşk konular hep böyle bir erkek bir kız isim. Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Arzu ile Kamber, Erciş ile Emrah ile Selvihan gibi.
Kahramanlık konularına baktığımızda Köroğlu, Hazreti Ali cenknameleri. Hem aşk hem de kahramanlık konulu olanlar var. Mesela Kirman Şah Yaralı Mahmut. Kaynaklarına göre Türk edebiyat kaynaklılar var.
Arap-İslam edebiyat kaynaklılar var. Ya da Hint-İran edebiyatı kaynaklılar var. Siz böyle iki tane isim gördüğünüz zaman bu aşk konulu diyebilirsiniz. Köroğlu, bariz belli kahramanlık konusu. Hazreti Ali, bariz kahramanlık.
Geldik Mesnevi'ye. Şimdi Mesnevi esasla bildiğiniz şiir gibi bakın. Şöyle Mesnevi, bu şekilde gidiyor. Bizler Mesnevi'yi yabancılardan alıyoruz.
İran edebiyatında ortaya çıkacak ve bize İran'dan gelecek. Ve... biz de bunu çok seveceğiz, çok kullanacağız. Şimdi her beytin dizeleri kendi arasında kafiyeli. O ne demek hocam?
Yani şöyle. Ola ola, gerek gerek. Ola ola. Yani kendi arasında kafiyeli. Aruz ve esninin kısa kalıplarıyla o ne demek hocam?
Yani böyle uzun cümlelerde kısa kısa. Anlaştık mı? Mesela ileride göreceksiniz.
Gazeller şöyle oluyor bak. A A B A C A D A diye gidiyor. Meseleneler ise A A B B C C D D diye gidiyor. Yani kendi içinde uyaklı olacak mesneviler ve aruzun kısa kalıplarıyla yazılıyor. Bu ise A diye başlıyor sonra B, A bak burayla aynı.
C, A burayla aynı. D, A burayla aynı oluyor ve daha aruzun uzun kalıplarıyla yazılıyor. Gazel ve kasideler böyleyken mesneviler böyle olacak. Devam ediyoruz. Divan şiirinin en uzun nazım biçimine mesneviler dönüyor.
Gerçekten çok uzun mesneviler var. Mesela şurada bir tanesini göstermek istiyorum. Diyelim ki Mevlana'nın mesnevisi. Ahmedi'nin İskender Namesi, Yunus Emre'nin Risalet-i Nüsriyesi.
Birçok değerli mesleğim var edebiyatımızda ve bunlar gerçekten binlerce beyitten oluşuyor. Dolayısıyla ikiyle çarpın o kadar da mısra'dan oluşuyor diyebiliriz. Bakalım nerede çıkmış? İran edebiyatından ortaya çıkmış.
Bize İran edebiyattan geçmiş. İlk mesleğimi Türkiye Devleti'nden Yusuf Asacip'in yazdığı Kutadgu Bilik. Hani burada Orta Asya'da İslamiyet'i ilk kabul eden Karahanlar'da ya, Karahanlar döneminde......Hakaniye lehçesiyle Yusuf Asacip mutluluk bilgisi anlamına gelen Kutadgu Bilik'i yazacak.
Hatta Araplara Türkçe öğretmek için Kaşgarlı Mahmut, Ansiklopedik ilk sözümüz olan Divane Lügatü Türkü yazmıştı. Buna benzer eserler burada. İşte ilk mesleğimiz, ilk aruza yazılan eserimiz, ilk...
Türk İslam edebiyatı örneğimiz zaten mutluluk bilgisi anlamına gelen Kutatku Bilik. Onu Yusuf diye bir şair yazıyor. Sonradan ona Has Hacip ünvanı veriyoruz.
Günüm üz roman ve hikayesini yenilten uzun soluklu hikayelerdir. Yani olay şu. Orta Asya'da destan, sonra dede korktu hikayeleri, sonra halk hikayeleri, mesnevi ve hikaye romanı oluyor.
Bu kadar basit. Hatta şuraya bir de yazıyorum bakın. Şurada siyah kalem yazayım ki daha iyi aklınızda kalsın.
Siyah kalemimiz nerede? Buradan. Bakın.
Orta Asya'da İslamiyet öncesinde destanlarımız var. Sonra şurada bir Dede Korkut hikayeleri görüyoruz. Oğuz Türkleri tarafından Dede Korkut. Sonrasında burada Anadolu'da halk hikayelerimiz var.
Ve yine doğudan İran'dan gelen mesnevilerimiz var Divan Edebiyatı'nda. Burada ise batıya geçtiğimizde artık batıyla tanıştığımızda hikayeler, romanlar var diyebiliriz. Şimdi devam ediyorum. Demiş ki mesnevinin genel özellikleri nelerdir?
Birincisi Nazım birimi beyittir. Bu ne demek hocam? Bu işte 2-2 yazılınca beyt oluyor. 4-4 yazılınca dörtlük oluyor. Beyt sayısının belli bir sınırı yoktur.
Yani mesela gazellerde 5-15 beyt, kasetelerde 33-99 beyt olur. Ama mesleğilerde beyt sayısı sınırsız. Her beyt kendi içine uyaklı.
A-A, B-B, C-C, D-D diye. Bakın ola ola, gerek gerek, olay ola. Aruz'un kısa kalıpları ile yazılır.
Bunu anlatmıştım. Kısa cümleler demiştik. Aşk, savaş, kahramanlık, tasavvuf gibi konular içerisinde.
Tasavvuf en önemlisi zaten. Hep Allah aşkına ulaşmaya çalışıyorlar. Yani buradaki aşk normal... ...dünyevi aşk değil.
Beytler arasında konu birliği vardır. Hamse ise Arapçada beş demek. Vahid, İsnani, Selasi, Erba, Hamse. Hamse beş demek.
Hamse aynı zamanda......beş mesleminin bir araya toplanmasından oluşan eserlere deniyor. Edebiyatımızdaki ilk Hamse sahibi sanatçı......yani ilk defa beş tane meslemi yazmış kişi......Alişir Nevai'dir. Bu da üniversite sınavlarına çıkıyor. Belki hocanızla yazıldığınızda sorabilir. Gelelim Mantık-ı Tayr.
Gülşenname isimli bir eser. 14. yılda Gülşehir'i yazıyor. Esasında... İranlı Feriduddin Attar'ın aynı isimli eserinin özgün yani daha orijinal bir tercümesi şeklinde.
Kuşların dili anlamına geliyor. Çok değerli bir eser. Burada fabıl örnekleri var. Bakın bu Milliyetin Bakanlığı tarafında bu incelenmiş. Yazılımınıza çıkabileceği için buraya dikkat edin arkadaşlar.
Tasavvufi ve temsili bir eser. Allegorik. Esas oradaki kuşlar insanları temsil edecek.
İnsanlar Allah'a ulaşmayı, doğruya ulaşmayı çalışıyorlar. Burada da aynı şekilde kuşlar simurgu arıyorlar. Yani esas Allah'ı arayacaklar.
Şimdi... Yazıldığı dönemin dil özelliklerini göstermesi bakından önemlidir. Kuşların bilge kuş hütütün rehberliğinde yola çıkıp padişahları simurgu aramaları hikaye ediliyor.
İşte burada kaftanın ardına koşacaklar, uçmaya çalışacaklar, yetişemeyecekler, bulmaya çalışacaklar. En son diyecekler ki ha Allah bizim içimizdeymiş diyeceğiz bize bunu okuduğumuzda. Yüz kuşa irer isen bir murk ola, kamusuna padişah simurk ola. Kuşlara yüzdürlü dirişmek gerek, padişahlarla irişmek gerek değil gidiyor.
A, B, C, C'di gördüğünüz gibi. kafilenecek. Yusuf ve Züleyha meslemesi ise Şeyhat Hamza tarafından yazılıyor. Yine bakın A, A, B, B, C, C, D, D diye gidiyor. Yine burada da Yusuf Züleyha aşık olacak ve esasında sonunda gerçek aşka, ilahi aşka kavuşacak.
Şimdi edebiyatımızdaki belli başlı meslemlere baktığımızda Şeyhat Hamza'nın Yusuf ve Züleyha'sı önemli. Yunus Emre'nin Risalet-i Nüsiyesi önemli. Gülşehir'in Mantıkut Tayrı önemli. Hatta Yıldız Koyorum Milleti Makkanlık Temalı bu incelenmiş. Aşkpaşa Garipname, Ahmet İskender Name, Süleyman Çelebi'nin Vesületi Necatı önemli.
Bunu... camilerimizde mevlid okutuluyor. Yani kurtuluş vesilesi anlamına geliyor.
Peygamberimizin hayatını anlatan bir mesnevi. Hani camilerde mevlid okutuluyor ya o bu işte. Şeyhinin harnamesi, öküz olmaya yeltenen bir eşeğin hikayesini anlatıyor bu mesnevi de şeyhi.
Bu da çok meşhur, önemli bir mesnevi. Fuzuli'nin Leyla ve Mecnun'u bunu mutlaka bilin arkadaşlar. Yine Mecnun Leyla'ya aşık oluyor ama sonrasında gerçek aşkın Allah aşkı olduğunu anlıyor. Nabi'nin hayriyesi ve Şeyh Galip'in hüsnü aşkı önemli.
Geliyoruz Tanzimat Edebiyatı'nın hikayeye. Artık neredeyiz? Artık batıya yöneliyoruz arkadaşlar.
Bundan sonrası daha kolay, daha akılda kalıcı şeyler. Niye? Birincisi artık yaşanmış ya da yaşanabilir olaylar anlatıyorlar. Bu bir.
Ve sözlü gelenek bitti. Burada sözlüydü, yazıya sonradan geçirilmişti. Yani bu olaylar 11-12. yüzyılda anlatılıyordu ama 15. yüzyılda yazıya geçirilmişti.
Bu sayede ise yazılıyor ve okunuyor. Şimdi, Türk Edebiyatı'da Tanzimat dönemine kadar hikayenin yerini destanlar, efsaneler, mesleniler, halk hikayeleri ve masallar tutmuştu. Artık...
Batılı anlamdaki hikaye Tanzimat döneminde tanışacağız ve Ahmet Mithat Efendi'nin Letalfi Rivayat yani Hoş Rivayetler adlı serisindeki hikayeler Türk Edebiyatı'ndaki ilk yerli hikayeler kabul ediliyor. Buraya bir yıldız koyalım. Yine Sami Paşa'da Sezai'nin yazdığı.
Bakın bu da Tanzimat 2. dönemde Sami Paşa'da Sezani yazdığı Küçük Şeyler adlı kitaptaki hikayeler Batı tekniğine uygun başarılı hikayelerin ilk örnekleri kabul ediliyor. Şimdi Tanzimat dönemi hikayesinin genel özelliklerine baktığımızda 1. dönemde romantikler yani toplum için hikaye yazıyorlar. Konular günlük hayatta tarihten alınıp böyle acıklı konular üzerine kurulacak ve halkı birazcık bilinçlendirmeye çalışıyorlar.
Burada Ahmet Mithet Efendi'nin letaifi rivayatı ve Sami Paşizade Sezai'nin küçük şeylerini mutlaka bilin arkadaşlar. Sertifir'in hikayesi Milliyetin Bakanlığı kitaplarında işlenmemiş, öğretilmemiş ama geçmiş yıllarda vurgulandığı için buraya da hızlıca geçelim. Burada Mopasan tarzı.
Olay öyküleri yani daha sonu belli olan hikayeler yazılacak. Ve buradaki hikayeler yine bireysel duyarlılıkla yazılacak. Anadolu'ya açılma da var. Burada hepinizin defalarca okuduğu ya da dizisini izlediği Aşk-ı Memnun'un yazarı Halis Yavuşaklıgil'in güzel hikayeleri olduğunu söyleyelim. Burada yine mesela Halis Yavuşaklıgil'in Bir Muhtıranın Son Yaprakları hikayesini bilmeniz gerekebilir.
Yine aynı şekilde Hüseyin Rahmi Gürpınar da sokağın anahtarına sahip. Yani sokağı hikayelerini anlatan değerli bir sanatçı. onun da hikayeleri önemli. Geldik milli edebiyat dönemi hikayesine.
Burada artık bayraklar asıyoruz. Neden bayraklar asıyoruz hocam? Çünkü artık ya kardeşim şimdi burada İslamiyet öncesinde desen yazıyorduk. Sonra burada İslamiyet'le tanıştık. Araplardan etkilendik, İran'dan etkilendik, Batı'dan etkilendik, Fransızlardan etkilendik.
Yeter artık biz kendi özümüze dönüyoruz ve bayrakları asıyoruz diyoruz. Dolayısıyla milli edebiyat deyince zihninizde Türk bayrağı dalgalanması lazım. Çünkü neden? Milli edebiyatta arkadaşlar net bir şekilde Türkçülük var.
Yerli ve milli kaynaklara yönelme var, memleket gerçekleri var, kurtuluş savaşı var, olaylar Anadolu'da geçiyor ve sade bir dil anlayışı var. Yani Arapça kelimeleri atmaya çalışıyorlar, yabancı kelimeleri atmaya çalışıyorlar. Zaten Milli Edebiyat 1911 yılında Selanik'te Genç Kalemler Dergisi etrafında toplanan Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem ve Ziya Gökalp ile oluşturuluyor.
Şimdi burada Ömer Seyfettin çok önemli bir hikayeci. Hikayeciliği meslek edinen ilk sanatçı. Mapa Sant tarzı olay hikayeleri yazıyor.
Yani giriş gelişme sonucu olan... Heyecanlı bir sonu olan hikayeler. Hikayelerinde konularını tarihten, anılarından ve günlük hayattan alıyor.
Refik Halit Karay da yine Mopassant tarzı olay hikayeleri yazıyor. Ve bu sanatçımız da hikayelerine gözlem ve mizan unsurları önemli yaratıyor. Balkan Savaşları'nda yaşanan zulmü hikayelerinde mükemmel bir şekilde anlatan benim en sevdiğim hikaye yazarıdır Refik Halit Karay. Efsanevi bir kalemim vardır.
Yine Ömer Seyfettin'de iki numarada diyebiliriz benim için. Memduh Şevket Esenlal'a baktığımızda ise Türkiye Devleti'nde Çehov tarzı durum hikayeleri yazıyor. O ne hocam?
Mopassant hikayelerinde... Giriş gelişme sonuç var ve beklenmedik bir sonla hikaye bitiyor. Ama burada Çehov tarzında adam geliyor bir banka oturuyor etrafa bakıyor ve hikaye bitiyor.
Nasıl yani? Olay nerede? Giriş gelişme sonuç nerede?
Yok böyle. 1920 sonrasında durum hikayeleri yazıyor. Milli Edebiyat Dönemi hikayecilere baktığımızda Ömer Seyfettin'in Bahar ve Kelebekleri, Bombası, Refik Haldikaray'ın Memleket Hikayeleri, yine Halide Edip Adıvar'ın Harap Mabetleri, Reşat Nuri Güntekin'in Tanrı Misafiri Leyla ile Mecnun'u, Memduh Şevket Esen'den Otlakçı gibi hikayelerini bilmenizi tavsiye ediyorum arkadaşlar. Evet konumuzu bitirdik.
Gördüğünüz gibi bazı önemli yazar vesaire hocanız zaten sınavdan önce vurgulayacaktır size. Burada esas bilmeniz gereken şey size bir dedekor hikâyesi metni verdiğinde bunu zihninizde canlandırabilmek. Ve mutlaka burada Dinamo Sözler setinin içerisindeki edebiyat kitabını da göstermek istiyorum.
Burada arkadaşlar bizler sizlere hem yazılı provaları koyduk. Bakın normal sorular da var. Hikayeyle alakalı test soruları ve çoktan seçmeli sorular.
Ve aynı zamanda... Burada sizler için yazılı provaları da hazırladık. Bu yazılı provalarını ÖSM tarzı sorular haricinde yazılı provalarını mutlaka çözmenizi tavsiye ediyoruz. Ki sınavda buna benzer soru geldiğinde tıkır tıkır yapın ve en güzel puanlar alın arkadaşlar. Hadi bakalım.
Ödülü soru yorumlarınızı bekliyoruz. Diğer dersimizde görüşmek üzere. Pardon. Ödülü soruyu gösteremedik. Sıkıntı yok.
Hemen gösterelim. Burada arkadaşlar ödülü sorumuz. Hadi bakalım görüşmek üzere.