Transcript for:
Muhasebeye Giriş ve Temel Kavramlar

Merhaba arkadaşlar, genel muhasebe derslerimizle ilgili videolarımıza devam ediyoruz. Şimdi genel muhasebe 1 derslerimizin ilk dersini yapacağız bu video ile. Bu dersimizin konusu muhasebeye giriş. İlk dersimiz. Sizleri muhasebe ile tanıştıracağız. Temel kavramlarını göreceğiz. Arkadaşlar, giriş yapmadan önce... Muhasebenin de içinde yer aldığı bir fonksiyonu olduğu o bütünü tanımamızda fayda var. O bütünün adı da işletme. O yüzden işletmeyi tanırsak muhasebenin de ne olduğunu, nasıl bir görev üstlendiğini, nasıl bir fonksiyon yerine getirdiğini anlamış oluruz. O yüzden kısaca şöyle işletme nedir tanımına bakarak başlayalım. Daha sonra muhasebeye giriş yapalım. Arkadaşlar işletmeyi tanımlamak için çevrenize bakmanız aslında yeterli. Ne yapıyor işletmeler onu görebilirsiniz. Ama tanım yapmamız gerekirse burada da görüldüğü gibi insanların veya kurumların ihtiyaçlarını karşılamak üzere üretim faktörlerini bir araya getirerek mal veya hizmet üreten, daha sonra bunları pazarlayan, amacı da kar etmek olan iktisadi birimler aktarılıyor. Aklımıza gelecek. Dolayısıyla bu tanımdan anlıyoruz ki işletmelerin üretim yapmaları, üretim yapmak için üretim faktörlerini bir araya getirmeleri gerekiyor. Sonuçta bir mal veya hizmet üretiyorlar. Böylece hem insanların hem toplumun, kurumların ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Ama bunu yaparken işletmenin tabii ki en önemli ve... Öncelikle amacı kar etmektir arkadaşlar. Dolayısıyla bizim bu amacı göz önünde alarak muhasebeyi de anlamamız gerekiyor. Çünkü muhasebe esas itibariyle işletmenin bu amacına hizmet ediyor. Arkadaşlar işletmeler tabii ki mal veya hizmet dediğimizde unutmayın. Yani sadece mal da üretmiyor sadece hizmet de üretmiyor. Bunların dışında bu üretilenlerin bir de pazarlaması yapılıyor. Bunların hepsine biz işletme diyoruz. Bakın burada da dediği gibi mal veya hizmetlerin üretildiği veya pazarlandığı ya da her iki faaliyetin birlikte yapıldığı birimlere biz işletme diyoruz. Buradan hareketle anlıyoruz ki arkadaşlar işletmeler ya somut olarak bir mal üretirler. Burada da örnekleri var görüyorsunuz. Telefon, bilgisayar, çanta, ekmek gibi hani fiziki olarak var olan somut varlığını elle tutup gözle gördüğümüz bir takım mal üretiyor veya mamul üretiyorlar. Ama bunun dışında da işletmeler aslında böyle elle tutulan, gözle görülmeyen ama ihtiyacımızı karşılayan işte soyut dediğimiz bazı hizmetleri de üretiyorlar. Örneğimiz ne var burada bakın. Sağlık var, eğitim var, sigorta gibi, bankacılık gibi aslında gerçek hayatta çokça ihtiyaç duyduğumuz o hizmetleri de işletmeler üretiyorlar arkadaşlar. Şimdi bu ürettiği çeşitlere göre, yaptığı faaliyetlere göre bakarsak arkadaşlar işletmeleri kendi içinde çok basitçe üçe ayırabiliriz. Birincisi mal üretenler yani ham madde... Bunları üretim sürecinden geçirerek mal mamul hale getiren işletmeler. Biz bunlara sanayi işletmeleri veya endüstri işletmeleri diyoruz. Bu sanayi işletmelerinin ürettiği malları pazarlayan, bunun satışını yapan, aracılık yapan yani üretici ile tüketici arasındaki bağı tamamlayan işletmelere de ticaret işletmeleri diyoruz. Bunlar da ticaretle uğraşıyorlar adı üzerinde mal alıp satan işletmeler. Çevremize bakarsak çok sayıda bundan görürüz. Üçüncüsü de yine üretim yapıyor ama az önce söylediğimiz gibi hizmet üretiyorlar. Böyle somut değil de soyut olarak göremeyeceğimiz hizmet üreten işletmeler, hizmet işletmeler. Dolayısıyla biz genel olarak arkadaşlar işletmeleri... Bir. Sanayi işletmeleri, iki ticaret işletmeleri, üç hizmet işletmeleri diye ayırırız. Bunun dışında bir de tabii zirai işletmeler, ziraat işletmeleri ya da tarım işletmeleri var ama bizim genel muhasebe açısından ilişkili olan işletme dallarını bu şekilde bilirseniz daha iyi olur. Şimdi bunların ortak özelliklerine bakalım arkadaşlar. Birincisi sanayi işletmesi demiştik, iki hizmet işletmesi, üç ticaret işletmesi demiştik. Arkadaşlar ilk ikisinin ortak bir özelliği var. Bu ikisi de az önce tanımdan da anlaşılacağı gibi üretim yapan işletmeler. Yani eğer mamul üretiyorsa sanayi işletmesi, hizmet üretiyorsa hizmet işletmesi dedik. Bir de bunun dışında... Ticaret işletmeleri var dedik. Bunlar üretimle uğraşmazlar. Üretilen mamulleri tüketiciye ulaşması için ticaret yapan, aracılık yapan işletmelerdir. Bunların da yaptığı faaliyet ticarettir. Bu işletmelere kısaca ticari işletmeler de deriz. Arkadaşlar bu işletmeleri daha iyi anlayabilmek için etrafımıza baktığımızda şöyle örnekler. verebiliriz. Mesela sanayi işletmesi olarak, mesela yataş değil mi? Bizim mobilya ihtiyacımızı karşılamak üzere üretim yapıyor. Ülker gıda ihtiyacımızı karşılıyor. Yine o da bir sanayi işletmesi. Üretim yapıyor. Arçelik, beyaz eşya ihtiyacımızı karşılamak üzere üretim yapıyor. Bunlar sanayi işletmeleri. Peki hizmet işletmesi için, mesela otel Ve otelcilikle ilgili işletmeler de bir hizmet işletmesidir. Bunun örneği işte görüyorsunuz Hilton gibi işletmeler. Peki başka sağlık hizmetleri demiştik. Acı badem mesela değil mi? Bildiğimiz en yaygın işte hastaneler olarak. O da bize bir hizmet veriyor. Ne hizmeti veriyor? Sağlık hizmeti veriyor. Halkbank dedik. Bu da bankacılık hizmeti veriyor. Dolayısıyla aslında bunların hizmetleri düşünürseniz, ürettiği hizmetleri, öyle stoklanan bir durum yok. Sanayi işletmelerinden işte en önemli farkı, sanayi işletmelerinin ürettiği mamulleri stoklayabilirler ve istediği zamanda satışa sunabilirler. Ya da talep olduğunda o stoktan satış yapabilirler. Ama hizmet işletmelerinin özelliği... Bundan farklı. Hizmet stoklanamaz diyoruz. Mesela bir sağlık hizmetini stoklayamayız. Ne zaman talep olursa üretim o zaman yapılır. O yüzden hizmet işletmelerinin üretimi talebe bağlı olarak anında üretilir. Bu da tabii boş geçen zamanı arttırabilir. O yüzden hizmetin maliyeti de yüksek olduğu için hizmet... aldığınızda onun fiyatı da nispeten daha yüksektir. Etrafınıza bir de bu gözle bakarsanız aslında hizmet işletmeleriyle sanayi işletmeleri ve ticaret işletmelerinin farkını rahatlıkla görürsünüz. Peki arkadaşlar ticaret işletmesine örnek olarak da işte süpermarket, market, bakkal... Migros bunun bir örneği. Ticaret yapıyor değil mi? Hazır olarak çok sayıdaki üreticiden alıyor ve tüketiciye hazır halde sunuyor. Üzerinde herhangi bir değişiklik yapmadıkları için bunlar sadece ticaretle alım satımla uğraştıkları için ticaret işletmeleri diyoruz. Koçtaş bize evle ilgili her türlü ihtiyaç duyulan mal veya malzemeyi sağlıyor. Oradan satın alabiliyoruz. Dolayısıyla bizi üreticiyle bizim tüketiciler arasında bir köprü vazifesi yapıyor ticaret işletmeleri. Diyelim fakültemizin kantinindeki faaliyeti de düşünürseniz orada aslında onlar da bir ticaret yapıyorlar. Arkadaşlar işletmeyi tanımlarken değil mi üretim faktörlerini bir araya getirerek mal ve hizmet üreten iktisadi birimler demiştik. Hatırlayın o halde bizim işletmeyi tanıyabilmemiz için şöyle genel kültür bakımından da üretim faktörlerini bilmemizde fayda var. Aslında üretim faktörü deyince neyi kastediyoruz? Mal veya hizmet üretmek için gerekli tüm unsurların toplamına biz üretim faktörleri diyoruz. Yani bu faktörler olmadan üretim yapamayız demek. Bunları ancak bir araya getirilen yerde üretim yapılabilir. İşte orası da işletmelerdir. İşletmeler bu faktörleri bir araya getiriyor. Bu hizmet için de geçerli, mamul üretmek için de geçerli. Dolayısıyla şöyle bir düşünürseniz acaba... üretim yapmak için gerekli olan faktörler nelerdir diye karşımıza şu unsurlar çıkacak arkadaşlar. Şöyle kısaca bir bakalım. Ben sizlere biraz da ipucu olsun diye resimler ekledim. Bakalım. Arkadaşlar şurası merkezde üretim faktörleri. Bunun etrafını tamamlayacağız. Birincisi şöyle düşünelim. Yani ne olmadan ben üretim yapamam? Bir. Bakın resimden de anlaşıldığı gibi emek olmadan, iş gücü olmadan üretim yapamayız. En temel, klasik üretim faktörümüz emektir. Her ne kadar teknoloji gelişse de, makinalaşsak da, robotlar üretim yapıyor olsa da aslında sonuçta her zaman insana ihtiyaç duyuyoruz. İkincisi arkadaşlar ne olabilir bakalım. Evet, sembolden de anlaşıldığı gibi para lazım. Bir takım varlıklar lazım. Aslında tamamına arkadaşlar sadece para değil, daha geniş kapsamda biz bunların tamamına sermaye ekliyoruz. Yani lazım olan işte makinayı da kapsayacak, parayı da kapsayacak gibi üretim yapmak için sermaye mutlaka gerekiyor. Üçüncüsü arkadaşlar, Şöyle sembole de bakarsak gayet kolay anlaşılıyor sanırım. Arkadaşlar her şeyin temel kaynağı neresi de doğadır. O halde üretimin de en önemli kaynaklarından birisi doğal kaynaklardır. O halde biz üretim yapmak için ham maddeye ihtiyaç duyuyoruz. Ham maddelerin de aslında kaynağı doğadır. O yüzden en önemli faktörlerimizden birisi de doğal kaynaklar. Dördüncüsü ise arkadaşlar şöyle bakalım. Şimdi bunlar emek var, sermaye var, doğal kaynak var ama bunları bir araya getirip aynı amaç doğrultusunda organize edecek bir birime bir faktöre ihtiyaç var. Buna da eski deyimle müteşebbis diyoruz. Yeni deyimle de girişimci diyoruz arkadaşlar. Girişimci olmazsa tüm bunları bir araya... gelemeyeceği için üretim yapamıyoruz. Beşinci bakın boşluk kaldı orada arkadaşlar. Şurada bir boşluğumuz var. Demek ki bir eksiğimiz daha var. Ama onu sona sakladım. Çünkü bu ilk dört üretim faktörü en yaygın ve en klasik olarak bilinen faktörler. Arkadaşlar günümüzde ama buna bir tane daha ekledik. Sembolünü de şöyle açayım bakalım. Ben açmadan tahmin edebilirsiniz sanırım. Bu neyi sembolize ediyor arkadaşlar? Teknoloji sembolize. Teknolojinin de kaynağı nedir? Bilgidir. O halde beşinci ve günümüzde de hatta arttığı için en önemli üretim faktörü de, değerinden birisi de bilgi olarak söylüyoruz. Bakın bilgi olmadan aslında üretim yapsak... dahi satamayabiliriz. Hatta üretim dahi yapamayabiliriz. Bilgi çok önemli hale gelmiştir. Bilgi sahibi olan aslında gücü de elinde bulunduruyor. Devletler da böyle. O yüzden işletmeler da bilgi sahibi oldukça piyasaya hakim oluyor. Rekabette güçlü oluyor. Bu tabii teknoloji olarak hayatımıza yansıyor. Arkadaşlar bilgi uygulamada. Dolayısıyla nasıl üretileceği konusunda da teknoloji bize hizmet ediyor üretim faktörü olarak. Evet, kısaca bu genel bilgiyi de tamamlamış olduk. Şimdi gelelim arkadaşlar, işletme bu üretim faktörlerini bir araya getirerek mal ve hizmet üretiyor dedik. O halde işletme dediğimiz bir ayrı birimden bahsediyoruz değil mi? İktisadi birim. Amacı da kar etmek. Tabii en önemli amacı kar etmek. Ama o kar etme kısmının ötesine geçerek şimdi bir işletme. Bu üretimi yapabilmek, pazarlayabilmek, satış yapabilmek, piyasayla irtibatta bulunmak hepsini şöyle geniş çaplı düşündüğümüzde işletmenin içerisinde birbirinden birbirini tamamlayan ama birbirinden farklı fonksiyonlar söz konusu. Ve bunları da şöyle genel kültür olarak bilmemizde fayda var. Buradan da muhasebeye giriş yapacağız. Arkadaşlar bir kere bir işletmenin üretim yapabilmesi için ister mamul üretsin ister hizmet üretsin en başta üretim yapabilmek için gerekli olan her şeyi bir tedarik etmesi lazım. Yani mesela ham maddeyi veya ham maddeleri kaynakları kullanacağı malzemeleri temin etmesi gerekir. O yüzden biz birinci fonksiyon olarak genellikle tedarik... fonksiyonunu söyleriz. Ya da satın alma diyoruz. Yani özellikle büyük işletmelerde bu apayrı bir departmandır. Bu fonksiyonları aslında biraz da işletmelerin böyle gerçek hayatta departmanları, bölümleri gibi de düşünebilirsiniz. Çoğu büyük işletmede satın alma ayrı bir departmandır, bölümdür. O sadece en uygun ham maddeyi veya gerekli olan malzemeleri. Nereden alırız onu araştırır ve en sonunda sözleşme yaparak alır. İşletmeye sürekli ham madde temini eden bölüm. İkincisi aldığımız ham maddeleri tabii kullanarak ne yapacağız? Üretim yapacağız en önemlisi. İkinci fonksiyonu işletmelerin üretim fonksiyonudur. Üretmek tek başına işletmeye kar sağlamaz değil mi? Amacımıza hizmet etmek için bunun devamında ürettiğimiz... malları veya mamulleri ne yapmamız lazım? Satmamız lazım. O halde bununla ilgili bir fonksiyona ihtiyacımız var. Üçüncü fonksiyonu da işletmelerin pazarlama fonksiyonudur. Bu pazarlama fonksiyonu içinde tabii ki işte bunların reklamının yapılması, dağıtımının yapılması, tutundurma faaliyetleri gibi tüm faaliyetleri kapsıyor. Dördüncü fonksiyon arkadaşlar. Bunların hepsinin bir parasal kaynak var. Parasal kaynakların tedarik edilmesi, yönetilmesi vs. gibi. Kredi bulunması, ödenmesi bunlarla ilgili de finansman ve aslında ondan önce de yönetim var. Şurada da finansmanı açalım. Bunların hepsini yönetecek bir birim yönetim fonksiyonu. Beşincisi de parayla ilgili işlerin yönetileceği finansman. 6. İnsan kaynakları, çalışacak iş gücünüz işe alacak, eğitecek, onların sosyal haklarını takip edecek ya da işten çıkarmaları, kanuni hakları vs. gibi tüm bunlarla ilgilenecek işletme fonksiyonu da insan kaynakları. Eskiden buna biz personel fonksiyonu diyorduk, şimdi insan kaynakları olarak adlandırıyoruz. Yedinci ise arkadaşlar işletmeler yeni buluşlar yapıyorlar, araştırmalar yapıyor, geliştiriyorlar. İşte bunların tamamını da bir fonksiyon olarak ayrıca ARGE olarak söylüyoruz ayrı bir departman. Tabii tüm işletmelerde ARGE özellikle ülkemizde çok fazla yok ama bu yeniliklerin bulunmasında da işletmelerin kullandığı işte ARGE departmanı. Bu departmanı son derece önemli. Yeni bilgiler, yeni yöntemler, yeni teknikleri bu departman vasıtasıyla geliştiriyorlar ya da kendi üretimlerini, kendi mamullerini geliştirerek RG olarak faaliyette bulunuyorlar. 8.si ise arkadaşlar özellikle günümüzde iyice önemli hale gelen dış dünyayla işletmelerini değil mi? İrtibatını sağlayan, o ilişkiyi geliştiren. Halkta ilişkiler fonksiyonu var. Dikkat ederseniz aslında şöyle bir sıralama yaptık ama bizi ilgilendiren, dersimizi ilgilendiren kısım henüz yok. Bunların içinde acaba nerede yer alır muhasebe gibi düşünürken finansman genellikle aklımıza geliyor. Aslında çoğu şeyde kaynakta da finansman muhasebe birlikte adlandırılır, sınıflandırılır ama Arkadaşlar dersimizin özelliği nedeniyle ben diyorum ki muhasebede İşletmenin ayrı bir temel fonksiyonudur. 9. fonksiyon ve son olarak buraya onu özellikle yazdım. Muhasebe aslında tüm diğer fonksiyonların temel bilgi kaynağı olacağını biraz sonra yapacağımız tanımdan göreceğiz. Muhasebeyi de bir işletme fonksiyonu olarak böylece öğrenmiş oluyoruz. O halde artık muhasebeye geçebiliriz. Bakın işletme insanların... kurumların ihtiyaçlarını karşılamak üzere o beş tane üretim faktörünü bir araya getiriyor. Mal veya hizmet üretiyor. Daha sonra bunları ticari işletmeler aracılığıyla ya da kendileri pazarlayarak tüketicilere ulaştırıyor ve satıyorlar. Sonuçta ne amaçlıyorlar? Kar etmeyi amaçlıyorlar. İşletmelerin arkadaşlar en önemli ve öncelikli amacı kar etmektir dedik. O halde buradan muhasebe devreye giriyor. İşletmelerin kar edip etmediğini ne yapması lazım? Bir takip edilmesi, hesaplanması gerekiyor. İşte arkadaşlar bu kar edip etmediğini bilebilmemiz için işletmenin bu mal ve hizmeti alıyor, üretiyor, satıyor o faaliyetlerin takip edilmesi gerekiyor. Dolayısıyla Muhasebe burada şu tür faaliyetleri takip ediyor. Bakın mal alıp pardon ham madde alıp bunu üretip satarken çok sayıda parasal işlem yapıyor. Kar da buradan ortaya çıkıyor ya da zarar diyelim. İşte bu parasal işlemler sonucunda biz kar ya da zarar ediyoruz. Şimdi bakalım neler var? Şurada herhalde örneklerimiz var. Mesela parasal dediğimiz zaman peşin. Yani nakit para vererek ya da borçlanarak mal alıyor. Borcunu ödüyor. Yine parasal bir faaliyet. Tam tersi de olabilir. Ne yapıyor? Mal aldı. Daha sonra bunu satacak. Peşinde satabilir. Kredili de satabilir. Yani alacaklanabilir. Alacağını tahsil eder. Bankaya para yatırır. Çeker. Çalışanların ücretlerini öder. İş yerinin kirasını öder. Elektrik, doğalgaz giderlerini öder. Ve buna benzer çok sayıda arkadaşlar işletmelerde günlerce yani her gün çok sayıda parasal işlem meydana gelir. İşte arkadaşlar işletmelerde bu faaliyetler sırasında üretim, pazarlama yani ticaret ne olursa olsun yani kar etmek amacıyla faaliyette bulunurken Bu arada çok sayıda işte parasal işlem olacağını söyledik. Bunu takip eden bir sisteme ihtiyaç var. İşte muhasebeye duyulan ihtiyaç burada ortaya çıkıyor. Bakın ne diyor muhasebe? Bu muhasebe işletme faaliyetleri sırasında gerçekleşen ve işletme ile ilgili olan tüm parasal işlemleri izleyen bir sistem. Ve her işletmede işte bu parasal işlemlerin çok sayıda... olduğu için ayrıca takip edilmesi gerekiyor. Arkadaşlar biz bu parasal işlemlere genellikle mali işlemler diyoruz. Bu mali işlemler o halde bir sistem içerisinde takip edilmesi ve sonuçlandırılması gerekiyor. İşte arkadaşlar işletmelerin kar veya zararlarını tespit edebilmek için bu bahsettiğimiz mali işlemlerin Toplanmasına ihtiyaç var. Sonra kaydedilmesine ve bunların kullanılabilir anlamlı hale getirilmesine ihtiyaç var. Tüm bu görevleri işte bir işletmede muhasebe fonksiyonu yerine getiriyor arkadaşlar. Böylece aslında muhasebeyi iyice tanımaya başladık. İşletmenin diğer fonksiyonları çalışıyorlar ama onlar böyle parasal işlemleri... Takip etme görevleri yok. Onların her biri birisi üretim yapıyor, birisi pazarlıyor. O çok satmaya çalışıyor. Birisi üretmeye çokça üretmeye çalışıyor. Diğer işte halkla ilişkiler sağlıyor ama dikkat edin bunların hani parasal işlemleri takip edip kar zarar bulacak fonksiyonlar değil. Tüm diğer fonksiyonların yerine getirdiği faaliyetler sonucu ortaya çıkan parasal işlemlerin tek takip edildiği. yer muhasebe fonksiyonudur. O halde muhasebeyi arkadaşlar şöyle tanımlayabiliriz. İşletmelerde meydana gelen Mali nitelikteki işlemleri kaydeden, sınıflandıran, özetleyen, analiz eden ve yorumlayan bir bilimdalı bir işletme fonksiyonu diyoruz. Yani buradan aslında muhasebenin görevlerini de açıklayarak muhasebeyi tanımlamış olduk. Gayet basit. Yani muhasebe ne ile ilgileniyor? İşletmelerdeki parasal işlemlerle ilgileniyor. Biz onların hepsine toplamda mali işlemler diyoruz. Bu işlemleri muhasebe kaydediyor, sınıflandırıyor, özetliyor, raporluyor, analiz edip yorumluyor. İşte böyle bir işletme fonksiyonu. Tabii aynı zamanda bir bilim dalı. Ama biz muhasebeye işte tüm bu bilgiler orada kaydedildiği, sınıflandığı, özetlendiği için arkadaşlar, biz muhasebeye aynı zamanda işletme... Özetmelerin bilgi merkezi ya da bilgi sistemi olarak da tanımlıyoruz. Düşünün tüm parasal işlemlerin kayıt merkezi, özetlendiği, raporlandığı, kaydedildiği, anlamlı şekilde sınıflandırdığı hatta arkasından analiz edildiği bir merkezi düşünün. Buna biz kısaca bilgi merkezi ya da bilgi sistemi diyoruz. Arkadaşlar başka bir bakış açısıyla muhasebe işletmenin dili olarak da tanımlanır. Çok kısaca. O yüzden biz muhasebe dersinde aslında işletmenin dilini öğreneceğiz. Nasıl ki bir yabancı dil öğreniyorsunuz aslında muhasebede de biz işletmenin dilini öğreneceğiz. Muhasebe dili öğreneceğiz. Bir müddet sonra muhasebenin kavramlarını tanıyıp da O kavramlarla işlemler yapmaya başladığımızda aramızda anlaşma açısından o kavramları kullanırken aslında biz fark etmeden bir muhasebe dilini öğrenmiş, onu kullanmaya başlamış oluyoruz. O yüzden buna biz işletmenin dili diyoruz. Normalde biz muhasebe bilenler kendi aramızda muhasebe ile ilgili konuları konuşurken kullandığımız kavramları dışarıdan bir... Bu konuda yabancı olan birisi anlaması mümkün değil. İleride karşımıza çıkacak işte borçlandırma, alacaklandırma, mahsup etme vs. gibi borç kaydetme, alacak kaydetme gibi kavramlar muhasebenin kendine özgü geliştirdiği bir dil. O yüzden biz buna işletmenin dili diyoruz. Bir taraftan da şöyle de bakılır. İşletmenin dili. Nasıl ki hepimizin gerçek kişiler olarak konuştuğumuz, kullandığımız bir dilimiz var. Ve bu dil sayesinde biz anlaşıyoruz, iletişim kuruyoruz. Birini tanımak isterseniz bu dil vasıtasıyla tanımaya çalışıyoruz, soru soruyoruz, cevap alıyoruz. Böyle bakarsak arkadaşlar muhasebe de işte işletmenin aslında dili derken şöyle de anlaşılabilir. Bir işletmeyi tanımak istiyorsanız. Muhasebe bilgilerine başvuracaksınız. Yani muhasebeyle konuşacaksınız. Muhasebenin hazırladığı tablolar, bilgilerle ancak o işletmeyi tanıyabilirsiniz. Dolayısıyla işletmenin konuşan tarafı, bilgi olarak bize verilen taraf muhasebedir. İşte o yüzden muhasebe bir işletmeyi tanımamız için başvuracağımız yer olduğu için. Böyle de düşünülebilir işletmenin dilidir diyoruz. Arkadaşlar nasıl ki az önce bir işletmeyi tanımladık bir bütün olarak muhasebe de onun bir fonksiyonu dedik. O fonksiyonların bir benzeri de yani işletmenin nasıl fonksiyonları varsa muhasebenin de kendi içinde fonksiyonları var. Aslında az önceki tanımda da bunu nispeten saydık. Yani muhasebenin görevleri, kapsamı nedir? Hangi fonksiyonları yerine getirir? Sorusunun cevabı. Zaten bunu tanımda bahsetmiştik. Arkadaşlar, o tanımdan hareketle diyoruz ki muhasebenin fonksiyonları bir kaydetme. Bakın üstüne basarak söylüyoruz. Muhasebenin birinci görevi kaydetmektir. Neleri kaydedecek biliyoruz. işletmelerde meydana gelen parasal işlemleri kaydedecek. İkinci görevi sınıflandırmak. Kaydettiği bilgileri arkadaşlar muhasebe daha sonra sınıflandırma fonksiyonuyla daha anlamlı hale getiriyor, gruplandırıyor. Üçüncü görevi özetleme. Yani sınıflandırılan bilgileri kendi içinde artık özetliyor, rapor haline getiriyor. Bu raporlama bizde... Tablo hazırlama şeklinde yapılıyor arkadaşlar. Dolayısıyla 3 tane temel görevi bu. Bir de ne demiştik tanımda? Analiz etme ve yorumlama. Arkadaşlar böylece muhasebenin aslında hangi işlemleri, hangi görevleri yerine getirdiğini de anlamış oluyoruz. Bir, unutmayın muhasebe kaydeder, sonra sınıflandırır, sonra da... Özetler yani raporlar tablo hazırlayarak rapor haline getirir. Sonra da bu özetlediği, raporladığı bilgileri arkadaşlar analiz ederek yorumlar. Şimdi sıralama bu şekilde olduğu için bunlar rastgele olmadığını göstermek için şöyle diyelim. Önce kaydedecek, sonra sınıflandıracak. Çünkü kaydettiği bilgilerin... Çok da bir anlamı yok. Oradan sonuç çıkaramayız karışık olarak. Meydana geliş sırasına göre kaydediyor. O halde bir sonraki aşamada bunları gruplara, sınıflara ayırıyor. Ve daha sonra da bu sınıflandırılan bilgileri, tabii çok sayıda sınıflandırılmış bilgi yine bir sonuç çıkarılmaz bir muhasebe bilmeyen birisi için düşünün. O halde muhasebe bunu da görev olarak... Üstleniyor ve bu bilgilerden özet çıkarıyor. Yani rapor hazırlıyor. Bu rapor deyince de aklımıza bizim iki tane tablo gelecek. Muhasebe iki tablo hazırlar. Arkadaşlar sonra da analiz ediyor ve yorumlama yapıyor. Dikkat ederseniz alttaki analiz etme ve yorumlamayı farklı bir renkle yazdım. Şöyle bir ayırım yapalım diye. Arkadaşlar muhasebe dediğimiz... fonksiyon ve bu derste öğreneceğimiz muhasebe bilgisi işte yeşille gösterilen üç temel fonksiyonu kapsıyor. O yüzden klasik muhasebe olarak tanımladığımız muhasebenin üç tane temel görevi var. Bunlar kaydetme, sınıflandırma ve özetleme. İşte bunların üçüne biz klasik fonksiyonlar diyoruz. Yani temel fonksiyon, muhasebe deyince aklımıza gelecek 3 temel görev. Biz de bu dersimizde, genel muhasebe dersinde, muhasebenin kaydetme fonksiyonunu öğreneceğiz. Sınıflandırmayı nasıl yapacağını öğreneceğiz. Ardından da nasıl mali tablo hazırlayarak özetlediğini öğreneceğiz. Bu 3 görev bizim dersimizin kapsamı. Arkadaşlar analiz ettik. Kaydetme ve yorumlama ise ikinci fonksiyon olarak modern fonksiyon olarak muhasebenin üstlendiği fonksiyonlar. Şimdi bunlara kısaca bakalım. Kaydetmek, sınıflandırma, özetleme ne demek? Arkadaşlar kaydetme fonksiyonu aslında muhasebenin en önemli ve ilk fonksiyonu ve neden en önemli? Bu fonksiyon doğru yapılır. Yapılmadığı zaman ya da yapılamadığı zaman sonraki fonksiyonlar yerine gelemez. Ayrıca muhasebe görevini de yapamaz. En önemli görevi kaydetme. Biz de aslında nasıl kaydedeceğimizi öğrendiğimizde diğer fonksiyonları çok rahat yapmayı öğreneceğiz. Arkadaşlar kaydetme adı üzerinde işletmelerde meydana gelen mali nitelikteki parasal işlemleri Tarih sırasına göre kendine ait, kendine has bir defteri var muhasebenin, o deftere kaydetmesine biz kaydetme fonksiyonu diyoruz. Ama şuna dikkat edin. Muhasebe bakın belgesi olan, belgelere dayalı olan ve parayla ifade edilen işlemleri tarih sırasına göre kaydeder. Bu birinci görevi. Bu kaydetmeyi nasıl yapacağını tarih sırasına göre... öğreneceğiz. Zaten ilk öğreneceğimiz şey bu olacak. Arkadaşlar burada kaydetme görevinde belgenin önemini vurguluyoruz. Bakın ikinci paragrafta ne diyor? Muhasebe kaydetme görevini yerine getirmesi için öncelikle o mali işlemin, o parasal işlemin mutlaka bir yasal belgesinin olması gerekiyor. Dolayısıyla yasal belgesi düzenlenmiş bir mali işlemi daha sonra muhasebe kendine has kurdu. kurallar çerçevesinde muhasebe defterlerine kaydediyor. Kaydetme deyince zaten bir deftere kaydı anlıyoruz. Peki bu defter ne acaba diye aklımıza gelebilir. Onun cevabı da yevmiye defteri arkadaşlar. Muhasebenin en önemli ve ilk rakamların kaydedildiği yerin defterin adı yevmiye defteri. Yevmiye defteri yerine günlük günlük defter diye de adlandırıyoruz arkadaşlar bu defterin adı üzerinde günlük defter olduğundan şunu anlıyoruz ki bu deftere işlemler günlük olarak tarih sırasına göre kaydedildiği defter o halde buradan şunu da anlıyoruz arkadaşlar muhasebedeki kaydetme fonksiyonunu hangi defter üzerine getiriyor yevmiye defteri yerine getiriyor. Bakın fonksiyonlarla defterlerimiz arasındaki ilişkiyi de anlarsak rahat ederiz. Yani şöyle gösterelim. Kaydetme fonksiyonunun yerine getiren deftere biz yevmiye defteri diyoruz. Demek ki yevmiye defterinin bir görevi var. Sadece kaydetme işini yapıyor. Bunu anladık. Zaten ilk kaydımızı biz de yevmiye defterine nasıl yapılacağını öğreneceğiz arkadaşlar. İkinci fonksiyonu muhasebenin neydi? Kaydettiği bilgileri arkadaşlar ne yapacak? Düşünün çok sayıda kayıt var. Yani her gün yüzlerce işlem oluyor. Hele hele büyük işletmeleri düşünürseniz sürekli kaydediyor. Ama bu kaydetmek tek başına bir sonuç vermez. Biz kar veya zararımızı hesaplamayız. O halde muhasebe ikinci adım olarak bu kaydettiği bilgileri kendi içinde anlamlı olacak şekilde sınıflandırıyor arkadaşlar. Gruplara ayırıyor. Yani aynı nitelikteki işlemleri aynı grup altında topluyor. Ne diyor bakın muhasebe kaydedilen bilgileri yararlı hale getirmek için anlamlı bir şekilde sınıflandırır. Dolayısıyla işletmede kayıtlı olan çok sayıdaki bilgi, bu kayıttaki bilgiyi sınıflandırma fonksiyonu sayesinde ne oluyor? Yararlı hale geliyor, anlamlı hale geliyor. Mesela şöyle bakalım. Arkadaşlar mesela kasaya nakit girişleriyle çıkışlarını ayrı gruplandırıyor. Hepsini de kasa olarak, bakın renklerini de farklı yazdım. Kasayla bankayı da karıştırmıyor. Böylece sınıflandırıyor. Bankaya para yatırıp çekiyoruz, onu da kasaya para giriş çıkışıyla karıştırmıyor. Senet veriyoruz, borçlanıyoruz, senet alıyoruz, alacaklanıyoruz. Onları da ayrı olarak sınıflandırıyor. Aslında şu yeşille yazdığım isimler bir sınıfı bir... gruplandırmada kullandığımız başlıkları temsil ediyor. Böylece birbirine karışmamış oluyor. Mesela mal aldığımızda da o kasaya girmiyor. Sonuçta o da bir stok olduğu için. İşte stokların içinde bir grup, bir sınıflama yapıyoruz. Arkadaşlar, kaydetme fonksiyonunu az önce yevmiye defteriyle yerine getiriyor. Demiştik. Burada da aynen şimdi şuradaki gibi gösterelim. Sınıflandırma fonksiyonunu da muhasebe büyük defter kullanarak yerine getiriyor. Ya da bu defterin adı arkadaşlar defteri kebir olarak da eski ismiyle defteri kebir diyoruz. Kebir büyük demek. Defteri kebir. ya da büyük defter diyoruz. O halde yevmiye defteriyle muhasebe kaydediyor. büyük defter ile o kaydedilen bilgileri sınıflandırıyor. O yüzden şurada hatta yazabilirsek, şuraya yazayım. Yani şöyle yazıyoruz. Defteri Kebir olarak. Diğer adı da Defteri Kebir. Bu... Büyük defterde arkadaşlar ne olmuş oluyor? Sınıflandırılmış bilgiler yer alıyor. İkinci görevini de muhasebenin bu defter yerine getiriyor. Üçüncüye geçelim arkadaşlar. Şimdi kaydettik, sınıflandırdık. O halde bunların çok sayıda yine sınıflandırma sonucunda sınıflanmış bilgi olabilir değil mi? diyelim onlarca bilgi var. Bunların karar vericilere ya da yöneticilere muhasebe bilgisine ihtiyaç duyanlara için bir özetlenmesi lazım arkadaşlar. Peki nasıl özetlenecek ona bakalım. Üçüncü fonksiyonu da özetleme ya da raporlama, tablolaştırma diyebiliriz. Muhasebe arkadaşlar kaydedilen ve sınıflandırılan bilgileri anlamlı şekilde özetleyen mali tablolar ve raporlar haline getirir ve ilgili kişilere sunar diyoruz. Ne demek bu? Sınıflandırılan bilgilerden biz artık sonuç çıkarmak üzere bir özet tablo hazırlıyoruz. Bu özet tabloya mali tablolar diyoruz arkadaşlar. Unutmayın muhasebe sonuçta iki tane temel mali tablo hazırlar. Özetleme demek, raporlama demek, iki temel tabloyu hazırlamak demektir. Bu iki tablonun da arkadaşlar anlamı farklıdır. Hem birbirlerini tamamlarlar hem de farklı işletme açısından farklı bilgiler sunarlar. Özetleme deyince arkadaşlar... Şöyle diyelim, ne zaman biz özetleme yapacağız? Mesela hafta sonu mu, her hafta, her ayın sonu mu vesaire gibi. Dolayısıyla muhasebe dönemin, belli dönemlerin sonunda raporlama yapar. Yoksa her gün, her dakika özet yapmayacak tabii ki. İhtiyaç duyulunca. Ama muhasebenin genel olarak en fazla bir yılın sonunda bir... özetleme yapması yani rapor hazırlaması, mali tablo hazırlaması gerekiyor. Yoksa işletme sahibi veya işletme yönetimi ayda bir de bana özet sun diyebilir. Ama yasal olarak her yılın sonunda bir mali tablo hazırlaması, özetleme yapması bekleniyor. Peki arkadaşlar kaydetme fonksiyonu yevmiye defteri dedik. Sınıflandırma fonksiyonu büyük defter dedik. Burada da iki tane tablo hazırlayarak özetler diyoruz muhasebe. O tabloların adı neymiş ona bakalım. Birincisi bilanço arkadaşlar. Bunları adınız gibi hiçbir zaman unutmayacağınız iki tablo ismi. Birincisi bilanço, ikincisi de gelir tablosu arkadaşlar. Muhasebe demek ki aslında neyi hedefliyor? Bu kaydetme ve sınıflandırma sonucunda aslında iki tane temel tabloyu hazırlamayı hedefliyor. O halde bizim dersimizin de amacı, sonuçta ulaşmak istediğimiz hedef, öğrenmemiz gereken nokta. Sonuçta biz de bilanço dediğimiz, gelir tablosu dediğimiz iki tabloyu Tabloyu hazırlamayı öğrenmemiz gerekiyor arkadaşlar. Peki şurada şeyi biraz artırayım şöyle. 30 yapalım. Şurası gelir tablosuna biz arkadaşlar aynı zamanda kar veya zarar tablosu da diyoruz. Karışmasın. İşte kar zarar tablosu dediğimiz. Tam da olmadı ama anlaşılıyor herhalde. Gelir tablosunun aslında diğer adı kar veya zarar tablosu. Yani anlıyoruz ki gelir tablosunun sonucunda kar mı ettik, zarar mı ettik o gözüküyor. Başlangıçta da ne demiştik? İşletmelerin en önemli ve öncelikli amacı kar etmektir. İşte muhasebe işletmelerin amacına ulaşıp ulaşmadığını göstermek üzere. Dönem sonlarında kar zarar tablosu hazırlayarak görevini yerine getiriyor. Bilançoda işletmenin mali tarafını özetliyor, mali durumunu gösteriyor. Evet, üçüncü görevi de anladık. Burada şunu söyleyelim, tekrar edelim. Biz işte muhasebe dersinde kaydetmeyi, sınıflandırmayı ve... özetlemeyi öğreneceğiz. O halde neyi öğreneceğiz? Defter olarak da, kaydetme olarak yevmiye defterine nasıl kaydedileceğini. İkinci, sınıflandırma. Sınıflandırmada da büyük defter o görevi yerine getiriyor. O halde büyük deftere nasıl kaydedeceğimizi öğreneceğiz. Üçüncü aşama, raporlama, özetleme. O halde neyi Öğreneceğiz bilanço ve gelir tablosu dediğimiz iki tabloyu hazırlamayı öğreneceğiz. Yevmiye defteri, büyük defter ve bilanço gelir tablosu. Öğrendiğimiz zaman muhasebeyi, temel muhasebeyi, genel muhasebeyi öğrenmiş olacağız arkadaşlar. Dördüncü görevinin bizim dersimizle ilgisi yok arkadaşlar ama muhasebenin bu da bir fonksiyonu. Muhasebeye son yıllarda yüklenen ve gittikçe de önemi artan bir fonksiyon. Analiz etme ve yorumlama fonksiyonu. Diğer üç fonksiyon az önce söylemiştik muhasebenin klasik fonksiyonlarıydı. Bu fonksiyon ise modern fonksiyon diye ya da ikinci fonksiyon diye bahsediyoruz. Bu arkadaşlar bu Fonksiyon tabi muhasebeye yüklenen görevlerin son yıllarda artan önemi olan bir fonksiyon. Çünkü kaydetme, sınıflandırma ve özetleme fonksiyonunu bilgisayarlar aracılığıyla çok hızlı yapabiliyoruz ama analiz etme ve yorumlamayı bilgisayarlar değil muhasebeciler artık onu hazırlayanlar olarak. Daha iyi yapar diye bu görevde muhasebecilere düşüyor. Gerçekten bu önemli. Ama bilgisayarlar muhasebeyi yapıyorlar diye biz muhasebeyi öğrenmekten vazgeçmiyoruz. Vazgeçemeyiz çünkü bilgisayarlar muhasebe bilmiyor aslında. Onların bildiği sadece biliyorsunuz 0 ve 1'ler. Komutları yerine getiriyorlar. Ona muhasebeyi yapmıyor. yaptıran da biziz muhasebe bilmezsek bilgisayara muhasebe yaptırmayı da yapamayız onu kullanamayız bilgisayarla sadece muhasebe görevimizi yapmada hız ve zaman açısından güvenilirlik açısından doğruluk açısından bize oldukça fayda sağlıyor arkadaşlar ama muhasebe bizim bilmemize bir mani olduğunu biz bilmezsek Bilgisayara da onu yaptıramayız. Arkadaşlar bu fonksiyon esas itibariyle klasik muhasebe fonksiyonu değil. Bu sonradan o hazırlanan tabloları analiz etme ve yorumlama kısmı ne demek? Buralardan sonuç çıkartıyoruz. Bazı analizler yapıyoruz. Bazı teknikler kullanarak işletmenin daha iyi yönetilmesi için yöneticilerin daha Rahat karar vermesi, daha doğru karar vermesi için onlara bu konuda yardımcı oluyoruz. Bu da muhasebenin dördüncü görevi olarak karşımıza çıkıyor. Yöneticilere işte aklınızda kalsın diye yöneticilere yardımcı olmayı amaçlayan fonksiyonu bu fonksiyon. Peki, muhasebenin fonksiyonlarını da böylece öğrenmiş olduk arkadaşlar. Gelelim muhasebenin türlerine. Arkadaşlar, Muhasebe deyince aslında hani genel muhasebe zaten dersimizin adı belli ama gerçek hayatta çok değişik sonuna muhasebe eklenerek muhasebe çeşitleri duyarsınız ama esas itibariyle muhasebe 3'e ayrılır arkadaş tür olarak. Şöyle göstereyim birincisi genel muhasebe tanımı da şu az önce yaptık. Muhasebenin klasik fonksiyonları olan kaydetme, sınıflandırma ve özetleme görevlerini yerine getiren muhasebe dalı. Yani az önceki geleneksel klasik fonksiyonları yerine getiren muhasebe dalına genel muhasebe diyoruz. İkincisi maliyet muhasebesi. Kısa tanımı neymiş bakalım. Üretim yapan işletme... üretilen mamul ve hizmetin maliyetini hesaplayan ve raporlayan muhasebe. Bu da maliyet muhasebesi adından da anlaşılıyor. Üretilen mamul ve hizmetlerin maliyetini hesaplayan muhasebe. Peki üçüncüsü de yönetim muhasebesi adından anlıyorsunuz. Yönetime yardımcı olmak amacıyla genel muhasebe ve maliyet... Muhasebesi bilgilerini kullanan ve bunları analiz edip işte yönetimin yardımcı olması, karar almasına yardımcı olan muhasebe dalıdır. Şöyle kısaca hemen onları da tanımlayarak bakalım. Genel muhasebe, kaydetme, sınıflandırma, özetleme gibi işte klasik fonksiyonlarını yerine getiren muhasebe dalına genel muhasebe diyoruz. Temel muhasebe olduğunu unutmayın arkadaşlar. Her türlü işletme için gerekli olan muhasebedir. Aslında muhasebeyi öğrendikçe göreceğiz. Şu tanım onu gösteriyor. İşletmelerin varlıklarını, sermayesini ve borçlarını belirleyerek bunlarda meydana gelen değişmeleri izleyen, o parasal işlemleri izleyen ve sonuçta kar mı etti, zarar mı etti diye faaliyet sonuçlarını mali tablolar... hazırlayarak gösteren muhasebe dalı. İşte bizim dersimizde de biz bunları yapacağız. Arkadaşlar bu genel muhasebe olarak her zaman söylüyoruz ama bazı yerlerde, bazı kitaplarda, bazı üniversitelerin ders programlarında bu dersin adının karşısında finansal muhasebe diye de görebilirsiniz. O yüzden finansal muhasebe olarak da Bu adlandırma biraz da işte İngilizce kaynaklardaki Financial Accounting olarak Türkçe'ye tercüme edilerek bu isimde kullanılıyor. İkinci ne demiştik arkadaşlar? Maliyet muhasebesi demiştik. Maliyet muhasebesi az önce de söyledik. Üretim yapan sanayi ve hizmet işletmelerinde Genel muhasebe ile birlikte kullanılıyor ama orada ne amaçla kullanılıyor? Üretilen mamul ve hizmetlerin üretim maliyetini hesaplamak ve raporlamak için kullanılıyor. Arkadaşlar genel muhasebenin kaydedebilmesi için parasal bir değere ihtiyaç var demiştik ya. İşte üretim yapan bir işletmede bir mamulu ürettik ama bunun... parasal değeri nedir? Bunun hesaplanması lazım. Yani ben bunu kaç liraya mal ettim? Bana maliyeti kaç lira? Hani kar zarar da hesaplayacağım. O halde genel muhasebenin kayıt yapabilmesi için önce üretim yapan işletmelerde maliyet muhasebesi çalışır. Maliyeti hesaplar. Daha sonra bunu genel muhasebeye göndererek o da kaydeder. İşte sanayi ve hizmet işletmelerinde Yapılan üretimlerin önce maliyetinin hesaplanması için orada maliyet muhasebesine ihtiyaç duyulur. Artı genel muhasebe ile birlikte. Tabi muhasebe, maliyet muhasebesinin sadece maliyetleri hesaplama değil işte stokların değerlerinin bulunması, satış fiyatının tespit edilmesi, gider kontrolünün sağlanması, hani daha maliyetleri düşürücü. Nasıl düşürülebilir vesaire gibi planlama ve karar almaya yardımcı olunması gibi görevlerde üstleniyor maliyet muhasebesi. Bu arkadaşlar bazı bölümlerde işletme iktisat gibi üst sınıflarda ayrı bir ders olarak maliyet muhasebesi dersi var. Üç yönetim muhasebesi. Arkadaşlar bu da genel muhasebe ve maliyet muhasebesi bilgi üretiyorlar ya bunlar bilgi kaynağımız. O bilgileri kullanarak işletme yönetiminin karar almasına yardımcı olan bir... Muhasebe dalı. Hani muhasebenin üstlendiği görevlerden birisi analiz edecek, yorumlayacak. O görevi daha ileri aşamada işte yapan muhasebe dalı yönetim muhasebesi. Yönetim muhasebesi diğer muhasebeler gibi, genel muhasebe gibi kayıtlarla vesaire uğraşmaz arkadaşlar. Dikkat ediyorsanız. Ne yapar? Bakın bir takım karar verme tekniklerinden yararlanarak ve... Muhasebe bilgilerini de kullanarak yönetimin doğru kararlar alması, isabetli kararlar alması, böylece işletmeyi daha sağlıklı, daha iyi yönetebilmesi için işletme yönetimine yardımcı olan muhasebe dalıdır. Tabii ki artık günümüzde bu muhasebe dalının önemi daha da artıyor. Yurt dışında bu çok daha yaygın olarak biliniyor. Hatta maliyet muhasebesi. Ve yönetim muhasebesi artık iç içe geçmiş durumda. Eskiden orada işte cost accounting, management accounting diye ayrı ayrıydı. Artık managerial accounting olarak tüm ikisini topluca tek çatı altında işletmelerde kullanıldığını görüyoruz. Ülkemizde yönetim muhasebesi çok yaygın olarak kullanılıyor dersek herhalde doğru olmaz. Tamam. önemi gittikçe artıyor arkadaşlar. Peki yönetim muhasebesini de tamamladık. O halde bu muhasebe dallarıyla arkadaşlar şu bir sonrakinin alakasını da kuralım. Şöyle ya diyelim. Muhasebe türleri 3 tane ama bir de başlangıçta söylediğim gibi değişik muhasebe isimleri duyabilirsiniz. Onlar muhasebenin farklı türleri değil. Onu anlatmak için bunu hazırladım. Biz arkadaşlar uzmanlık muhasebeleri diye bir başlıkta şunları topluyoruz. Bakın belli sektörlere genel muhasebenin uygulanmış haline biz ihtisas muhasebesi ya da uzmanlık muhasebesi diyoruz. Mesela banka muhasebesi gibi duyabilirsiniz. Bu bankacılık sektörüne muhasebenin... uygulanmış halidir. Ona banka muhasebesidir. Yoksa bizim genel muhasebede öğrendiğimizden farklı bir muhasebe değil. Ama bankaya özel işlemlerin muhasebesi. Bankanın kendine has değil mi? Diğer sektörlerden farklı işlemleri var. Aynı şekilde inşaat. Mesela inşaat muhasebesi deriz. Bu ayrı bir muhasebe dalı değil. Muhasebeyi bileceğiz ki inşaat sektörüne uygulayabilelim. İnşaatın da kendine has özellikleri var. İnşaatta ne oluyor? Mesela kısa sürede bitmiyor. Birden fazla yıl sürüyor. Uzun süre süren inşaatlar var. Tahit işleri var. Oradaki muhasebe inşaat muhasebesi olarak adlandırılıyor. Ama temel prensipler kurallar bu derste öğreneceğimizden farklı değil. Her şeyin temeli bakın Temel muhasebe dediğimiz işte genel muhasebe. Sigorta muhasebesi işte sigortacılık sektörü, hizmet sektörü oranın muhasebesi. Otel muhasebesi ya da konaklama dediğimiz. Otel de bir hizmet sunuyor. Orada farklı işlemler var, ayrı bir sektör. İşte bizim öğrendiğimiz, öğreneceğimiz muhasebenin otel konaklama hizmetlerine yönelik uygulamasına da otel muhasebesi diyoruz. Bunu niye anlattık? Genellikle arkadaşlar bunlar sanki farklı bir muhasebe dalı gibi algılanıyor. Onu açıklığa kavuşturmak için. İşte burada da söylüyor bakın. Bunlar ayrı muhasebe türleri olmayıp yukarıda tanımlanan 3 temel muhasebe dalının neydi 3 temel muhasebe dalı? Genel muhasebe, maliyet, yönetim muhasebesi. 3 temel muhasebe dalının çeşitli iş kollarının özelliklerine uygun olarak düzenlenmiş hali, düzenlenmiş uygulamaları. O halde sektörlere Muhasebenin değişik sektörlere uygulanmış haline biz uzmanlık muhasebeleri diyoruz. Genel olarak işte banka muhasebesi, inşaat, sigorta, konaklama muhasebesi diye duyabilirsiniz. Şimdi arkadaşlar bu muhasebe türlerinin işletme türleriyle alakasını kısaca bir görelim. Hem de dersimizin kapsamını da görmüş olalım. Neydi işletme? işletmenin türleri bir ticaret işletmesi iki sanayi işletmesi 3 hizmet işletmesi arkadaşlar üç tane işletme türümüz var üç tane de muhasebe türümüz vardı değil mi genel muhasebe maliyet ve yönetim muhasebesi şimdi ticaret işletmelerinde genel muhasebe kullanılır mı Evet sanayi işletmelerinde kullanılır mı Evet Hizmet işletmelerinde kullandırma? Evet. Çünkü bu muhasebe tüm işletmeler için temel muhasebedir demiştik. O halde hangi tür işletme olursa olsun genel muhasebeye ihtiyaç var. Ama ilave olarak sanayi işletmelerinde üretilen mamulün maliyetini bulmamız gerekiyor. Onun için neye ihtiyaç var? Maliyet muhasebesine. Hizmet işletmelerinde de... üretilen hizmetin maliyetinin hesaplanması lazım. O da genel muhasebeye verecek. O da orada da bu maliyet muhasebesine ihtiyaç var. Ama ticaret işletmeleri ne yapıyordu? Başta söylemiştik arkadaşlar. Sadece alım satım yapıyor. Hazır olarak mal alıyor, hazır olarak satıyor. Yani aldığı malında maliyet zaten belli. Onun için ilave ayrı bir maliyet. maliyet muhasebesini hesaplamaya gerek ihtiyaç yok. Tabii orada da maliyet hesaplaması yapılıyor, biz de yapacağız. Ama ayrı bir üretim olmadığı için orada üretim maliyetinin hesaplanmasıyla ilgili muhasebe dalı olan maliyet muhasebesine ihtiyaç yok. O halde yönetim muhasebesine de orada çok fazla ihtiyaç yok. Çünkü yönetim muhasebesine ne demiştik? Genel muhasebe ve maliyet muhasebesi. muhasebesi bilgilerini kullanarak yönetime yardımcı olur demiştik. O halde sanayi işletmesinde ve hizmet işletmesinde yönetim muhasebesine ihtiyaç duyuyoruz. Bu tabloyu niçin yaptık arkadaşlar? Şöyle düşündüğümüzde işletme ile muhasebe arasındaki ilişkiyi de görelim diye. Aynı zamanda genel muhasebe dersimizin kapsamını... Ve konularını da anlamış olalım diye. O halde genel muhasebe öğrenirken biz sanayi işletmelerini ya da hizmet işletmelerini değil arkadaşlar, ticaret işletmesini esas alacağız. Çünkü genel muhasebe ticaret işletmelerinde tek başına yeterlidir. O halde bizim ilgileneceğimiz işletme türünün de ticaret işletmesi olduğunu anlamış oluyoruz. Bizim konumuz demek ki ticaret işletmeleri. Öğreneceğimiz muhasebe dalı da genel muhasebe arkadaşlar. O halde şu sağdakilere bizim ihtiyacımız yok. Onlarla bu derste ilgilenmiyoruz arkadaşlar. Onlar başka derslerimizin konusu. Bizim konumuzu anlamış ve netleştirmiş olduk. Ticaret işletmeleri, hazır olarak mal alıp satanlar ve Genel muhasebe olarak bu işletmelerde kaydetme, sınıflandırma ve özetleme görevlerinin nasıl yapıldığını öğreneceğiz. Peki, burayı da anladık arkadaşlar. Şimdi devam ediyoruz. Muhasebe bilgilerini kullananlar. Arkadaşlar, başlangıçta tanımlarken muhasebe işletmelerin bilgi kaynağıdır, bilgi sistemidir. Demiştik. Çünkü değil mi tüm parasal işlemler bu merkez tarafından, muhasebe tarafından kaydediliyor, sınıflandırılıyor. O halde burası bir bilgi üretim merkezi gibi çalışıyor. Ve sonunda ne yapıyor? Mali tablolar hazırlıyor, özetliyor, raporluyor ve sonuçta anlamlı hale getiriyor. Şimdi bu bilgileri acaba muhasebenin yani üretim merkezi... bu bilgileri kimler kullanır diye düşündüğümüzde karşımıza şunlar çıkıyor. Başta Arkadaşlar bu bilgiler şurada duruyor, üretiyoruz. Acaba kimler ihtiyaç duyuyor diye bakıyoruz. Birincisi işletmenin sahibi ya da ortakları. Yani işletme sahibi niye muhasebe bilgilerine ihtiyaç duyar? Ben bu işletmeyi kurarken amacım kar etmekti. Kar ettim mi etmedim mi? Yatırdığım paraya değdi mi değmedi mi? Bu işletmeyi büyüteyim mi, küçülteyim mi, kapatayım mı, devam edeyim mi? Bakın çok sayıda karar vermek için işletme sahibi muhasebe bilgilerine ihtiyaç duyar. İşte muhasebe sonuçta ne yapıyor? Bir mali tablo ortaya çıkartıyor. Bilanço, gelir tablosu ve işletme sahibi de bu bilgiyi kullanarak işletme ile ilgili karar veriyor. İkincisi işletmeyi arkadaşlar işletme sahipleri yönetmiyor her zaman değil mi? Yöneticiler var, profesyonel yöneticiler tarafından yönetiliyor. Onlar da muhasebe bilgilerini kullanarak işte karar alırken daha sağlıklı, isabetli kararlar almak için bu muhasebedeki, muhasebenin ürettiği bilgilere ihtiyaç duyuyorlar. Zaten yönetim muhasebesi ayrı bir çalışıyor ama yönetim muhasebesi olmasa dahi genel muhasebenin, maliyet muhasebesinin ürettiği bilgilerden birisi. bilgilere bakarak yöneticiler işletmeyi daha karlı hale getirmek için kararlar alıyorlar. Yönetici demek zaten arkadaşlar karar alan kişidir. Nereyi yönetiyorsa orayla ilgili karar alan kişidir. Dolayısıyla kararların isabetli olması oranın daha iyi yönetilmesi sonucunu doğurur. Yöneticiler de işletmeyi işte daha karlı hale getirmek, daha iyi yönetmek için Muhasebe bilgilerine ihtiyaç duyarlar. Üçüncüsü ise arkadaşlar borç verenler. Kimler borç verir? İşte finans kurumları, bankalar. Bunlar da işletmeye borç verecekleri zaman muhasebe bilgilerini görmek, analiz etmek, yorumlamak isterler. Mesela bir bankaya gidip de kredi isterse işletme, banka hemen... Kredi vermez. Önce geçmiş 5 yılınızın bilançosu, gelir tablosunu getirin, bir analiz edelim derler. Dolayısıyla borç verenler de aslında borç verip vermeme kararlarını verirken, verdiği borcun geri dönüşü olup olmayacağını anlayabilmek için başlangıçta muhasebenin ürettiği bilgilere ihtiyaç duyarlar. Başka kimlere ihtiyaç duyar? Arkadaşlar, en önemli ihtiyaç duyan taraflardan birisi de devlettir. Niye muhasebe bilgilerini kullanır devlet? Devletin en önemli gelir kaynağı nedir? Vergilerdir. Devlet vergi toplamak için muhasebe bilgilerini kullanır. Yani işletmelerin karı üzerinden vergi aldığı için ya da yaptığı işlemlerden vergi aldığı için arkadaşlar devletin en önemli gelirinin kaynağı da muhasebe bilgileridir. Bakın neredeyse muhasebe bilgi üretmese, muhasebe olmasa devlet işletmelerden vergi alacak bir ölçü bulamaz. Mesela kurumlar vergisini kar üzerinden alıyor. O halde karı bilmesi lazım devletin. İşte muhasebenin ürettiği bilanço gelir tablosu, oradaki bilgiler, Devletin alacağı vergiyi de belirlediği için devlet bu açıdan muhasebe bilgilerine ihtiyaç duyan en önemli taraflardan birisi. Hatta devlet tabii ki vergi mevzuatlarıyla muhasebedeki bilgilerin doğru olması, gerçeği yansıtması için de vergi kaçırılması için de gerekli tedbirleri genellikle alır. Vergi mevzuatı da sürekli bu yönde değişir. Peki, beşincisi arkadaşlar, yatırımcılar. Yani ne demek? Tasarruf sahibi olan, elinde parası olan ve bunu bir yere yatırmak isteyen, değerlendirmek isteyen yatırımcılar, işletmelere ortak olmak isteyebilirler değil mi o fazla paralarıyla? Yatırım yapacakları zaman hangi işletmeye ortak olmak? konusunda karar verirken, o ortak olmak istediği ya da hissesini satın almak istediği işletmelerin Mali durumlarını görmek, incelemek, analiz etmek, ona göre karar vermek isterler. O yüzden yatırımcılar da muhasebe bilgilerine ihtiyaç duyar. Ülkemizde tabii ki işletmelerin, halka açık şirketlerin hisse senetleri borsada alınıp satılıyor. Ama onun dışında borsada olması gerekmiyor. Bir işletmeye gidip de ortak olunacak olursa o zaman da... İşletmenin durumu ile ilgili bilgi almak için muhasebe bilgilerine ihtiyaç duyuyoruz. Altıncısı çalışanlar arkadaşlar yani personelimiz işletmedeki çalışanların ücretleri, ücret pazarlıkları ya çalışanlarla, sendikalarla yapıldığında tabii ki bu pazarlıkların sağlıklı olması için çalışanlar da işletmenin mali durumunu bilmek ister, ona göre pazarlık etmek ister. daha sağlıklı karar vermek için. Çünkü çok aşırı istekler işletmenin batmasına da neden olabilir. Ama bir taraftan da çalışanlar haklarını almak için o bilgileri öğrenmek, bilmek isterler. Son olarak diğer diyebiliriz ya da diğer işletmeler ya da kamuoyu da diyebiliriz. Özellikle de rakip işletmeler muhasebe bilgilerini Kullanmak, görmek, bilmek ve ona göre tedbir almak isterler. Rakibinizin mali durumunu bilmek her zaman faydalı olur arkadaşlar. Aslında kamuoyu da bu bilgileri kullanmak ister. Çünkü işletmeler ülkemizin kaynaklarını kullanarak üretim yapıyorlar. Çevreye de duyarlı olmaları lazım. Çevre bilinci geliştikçe kamuoyunun baskısı da işletmeler üzerinde artıyor. Mali bilgileri de. Kamuoyunun bilmesi, kullanması söz konusu. Arkadaşlar bu tabloya şöyle bakarsanız aslında muhasebeyi bir işletme fonksiyonu olarak tanımladık ama bakın çok sayıda tarafa, çok sayıda birbiriyle alakasız kişi ya da kurumlara bilgi sağladığını gördük aslında. Mesela arkadaşlar şöyle diyelim. Bu 7 tane muhasebe bilgilerine ihtiyaç duyanlardan, mesela işletme sahibi, yöneticiler ve çalışanların ortak bir özelliği var. Nedir? Bunlar muhasebe bilgilerini işletmenin içinden talep edip kullananlar. Öyle değil mi? Yani bunlar işletme içinde sadece... kullanılmadığını görün diye söylüyorum. Yani muhasebe bilgileri hem işletme dışından hem de işletme içinden talep edilen, kullanılan bilgiler. O halde işletme bilgileri, pardon, muhasebe bilgileri, bakın çok önemli ve çok da tarafa fayda sağlıyor. Onların karar almasına yardımcı oluyor. O yüzden muhasebe bilgilerinin objektif doğru ve gerçeği yansıtan şekilde olması ve bir taraftan da bu bilgileri üretirken muhasebenin kendi ilke ve prensipleri olması gerekir. Rastgele üretmemesi lazım. Bu kadar önemli tarafa, bu kadar önemli bilgi üreten bir fonksiyon, bir sistemin rastgele olmasını düşünemeyiz. Kendine has bir takım evrensel kurallarının prensipleri. prensiplerinin olması gerekiyor değil mi O halde bu bilgileri üretirken yani öğreneceğimiz genel muhasebe uygulamaları yaparken kaydederken sınıflandırırken raporlarken muhasebenin kendisine ilke edindiği temel bir takım prensip ve kavramlara bakabiliriz Peki arkadaşlar şuradan şunu yanlış Şuradan hemen geçelim. Böylece muhasebenin temel kavram ve ilkelerine geldik arkadaşlar. Az önce söylediğim gibi muhasebe kendi ürettiği bilgiler açısından bir takım sağlam bilgileri üretmesi, sağlıklı bilgiler üretmesi açısından arkadaşlar... Kendine temel bir takım ilke ve prensipleri benimsemiş, kendine bir takım... kurallar koymuştur. Biz bunların tamamına ilke prensip kavramların geneline muhasebenin temel kavramları başlığında topluyoruz. 12 tane kavram öğreneceğiz. Genelden başlayıp çok özele doğru giden ve birbirini tamamlayan, birbirinin bütünü olan bir ilke ve prensipler topluluğu. Bunu şöyle sırayla en genelden başlayarak görelim arkadaşlar. Birincisi sosyal sorumluluk kavramı. Muhasebe arkadaşlar, bu az önce bahsettiğimiz görevlerini yerine getirirken, yani muhasebe uygulamalarını yürütürken, hani kaydetme, sınıflandırma ve mali tabloları hazırlarken, şöyle söylüyor, ben işletmenin gerçek durumunu yansıtacağım. Bunu yansıtırken de, Belli kişi ya da grupların çıkarlarını değil, tüm toplumun çıkarlarını ön planda tutacağım diye kendisine ilke ediniyor. Sosyal sorumluluk kavramıyla muhasebe kendisine böyle bir toplumsal sorumluluk yüklüyor. Topluma karşı kendisini sorumlu addediyor. Dolayısıyla kişilerin, grupların, işletme sahibinin, çalışanlarının çıkarları değil. Toplumun çıkarlarını göz önünde bulundurarak ne diyor? Bilgi üretimini gerçeğe uygun, tarafsız ve dürüst olarak yapacağını kendine ilke ediniyor. Şöyle bir örnek verebiliriz mesela arkadaşlar. Bakın işletmenin bir kredi kurumuna, bankaya kredi isteyeceği zaman muhasebe kayıtlarını gerçeğe aykırı olarak gösterip, de karı yüksek çıkartması bu kavramla örtüşmüyor tabi. Bu kavrama ters düşüyor. Böyle olmaması lazım. Ya da diyor tam tersi karı düşük göstererek vergi kaçırmak isterse bu da muhasebenin bu kavramına aykırı diyor. Bakın vergi beyannamesi verirken karı düşük göstermekte sosyal sorumluluk kavramı ile çelişir diyoruz arkadaşlar. Peki, bu çok genel bir kavram, sosyal sorumluluk kavramı. Buna uyulmuyor olması muhasebenin sorunu değil, uygulamanın sorunu olduğunu da belirtelim arkadaşlar. İki, kişilik kavramı. Arkadaşlar, muhasebe işletmeyi ayrı bir kişi olarak görüyor. Onun... sahibinden, ortaklarından, yöneticilerinden, çalışan personelinden ayrı bir kişi olduğunu kabul ediyor ve muhasebe işlemlerini de bu kişilik adına yürütüyor. Dolayısıyla muhasebe kimin kayıtlarını yapıyor, kimin kayıtlarını sınıflandırıyor dediğimizde işletme dediğimiz bir kişilik adına yapıyor. İşletmenin sahibinin çalışanlarının özel hayatları, özel harcamaları, özel parasal değerle alakalı işlemleri muhasebeyi ilgilendirmiyor. Muhasebe işletme dediğimiz hatta tüzel kişilik olarak da duyarsınız ayrı bir kişi olduğunu kabul ediyor ve o kişi adına muhasebenin görevlerini yerine getiriyor. Burada bir örnek de var. Mesela işletme sahibi çocuğunun özel okul taksitini işletmenin kasasından ödetebilir mi? Ödetir. Talimat verir. Ama muhasebe bu ödenen tutarı arkadaşlar işletmenin gideri olarak kaydedemez. Neden? Çünkü bu gider işletme ile ilgili bir gider değil. İşletmenin bir harcaması değil. O halde ama işletmeden de para çıktı. Patron emir verdi. İşte muhasebe işletmenin harcamalarıyla patronun harcamalarını birbirine karıştırmamak üzere bu kişilik kavramı gereğince arkadaşlar her ne kadar ödeme yapsa da bunu işletme sahibinden alacak olarak kaydeder. Böylece bakın iki kişinin giderlerini birbirine karıştırmamış oldu. Ama parada çıktığı için işletme sahibi... İşletmeyle de bir ilgili parasal işlem olduğu için onu işletme sahibinden alacak olarak onun cari hesabına. Kaydederek takip eder. Daha sonra bunu tahsil etmek ister. O yüzden kişilik kavramı önemli arkadaşlar. Muhasebe sadece işletmeyle ilgili işlemlerin kayıtlarını tutar. Raporları hazırlar. İşletme bizim için ne diyelim merkezdir. Diğer gerçek kişiler, çalışanlar, işletme sahibi. Personel yöneticiler ayrı bir kişidir, işletme ayrı bir kişidir. Üçüncü kavramımız arkadaşlar süreklilik kavramı. Muhasebe kayıtlarını yaparken arkadaşlar, görevlerinin yerine getirirken şöyle bir varsayım yapar. Bu işletmenin ömrü çalışanların, sahibinin, yöneticilerinin ömrüyle yaşam süreleriyle sınırlı değildir varsayımını yapar. Dolayısıyla bu kavram gereğince bakın söylüyor, işletmenin ömrünün sınırsız olduğu varsayılır. Yani işletmenin hiç kapanmayacağını varsayarak, kabul ederek muhasebe kayıtlarını yapmaya devam eder. Böylece her gün bir önceki günle aynı ortamda kayıt yapmış oluruz. Ve işletmenin hiç kapanmayacağını varsaydığımız için de bir tutarlılık olur. Ama yarın kapanacağını bilirsek kapanacak işletmenin kayıtları farklı olur. O yüzden muhasebe kendisine şunu prensip ediniyor. İşletme dediğimiz kişilik gerçek kişilerin ömürleriyle, yönetici sahiplerin ömrüyle sınırlı değildir. Ömrünün sınırsız olduğunu kabul ederiz, ona göre kaydederiz diye kendisine bir ilke ediniyor. Mesela bir bina satın aldığımızda arkadaşlar işletmeye, yasal olarak bir binanın ömrü işte en fazla giderlerini kaydetme açısından, yıpranma giderlerini 50 yıl diyelim. 50 yıl boyunca muhasebe her yıl o binayla ilgili... Yıpranma giderlerini gider yazar. Ve bunu 50'ye bölerek her yıl 50'de birini yazar. O yıla ait olan kısımlarını. Ama bunu yaparken bakın aslında ne yapıyor? 50 yıl işletmenin faaliyette bulunacağını baştan kabul etmiş oluyor. En az 50'yi. Neden? 50 yıl boyunca çünkü 50'de birini gider yazarak onun 50 yıl boyunca çalışacağını kabul ediyor ama daha sonra işletme hiç kapanmaz mı? Kapanabilir, yarın da kapanabilir. Ama muhasebe işte bu süreklilik kavramı gereğince sanki hiç kapanmayacakmış gibi kayıtları yapmaya devam ediyor. Arkadaşlar madem ki işletmenin ömrü sınırsızsa burada karşımıza bir problem çıkıyor. Nasıl bir problem? Muhasebe ne yapıyordu? Kaydediyor, sınıflandırıyor. Daha sonra da özetleyecek. Hani kaydetmeyi yapıyor, sınıflandırıyor. Ama rapor hazırlayacak, hani tablo hazırlayacak ya. İki tane tablomuz vardı. Bilanço, gelir tablosu. Ne zaman hazırlayacak bunu? İşletme hiç durmuyor. Faaliyetleri de sınırsız devam ediyor. O halde bir sürenin sonunda hazırlaması. İşte bu kavram da muhasebeye bu konuda açıklık getiriyor. Diyor ki işletmenin sınırsız olan ömrünü belli dönemlere bölerek raporlama yapmam gerekiyor. Dönemleri ayırıyor ömrünü ve böylece her dönemin sonuçlarını diğer dönemlerden bağımsız olarak tespit ediyor. O yüzden şuradaki ifade önemli arkadaşlar. Belli dönemlere bölüyor işletmenin sınırsız olan ömrünü ve her dönemin sonucunu diğerlerinden bağımsız olarak tespit ediyor. Bu şu demek arkadaşlar, diğer dönemlerden bağımsız tespit etmesi, her dönemin geliriyle yine o dönemin giderini karşılaştırmayla. kar zararı buluyoruz. Bakın şurada söylüyor. Bu kavram gereğince muhasebe her dönemin geliriyle o dönemin giderlerini karşılaştırarak kar zararı bulur. Hocam bunun alternatifi var mı? Zaten içinde bulunduğumuz dönemin gelirleriyle giderlerini karşılaştırınca kar veya da zararı buluruz. Ama öyle değil işte alttaki örnekte görüyoruz. Arkadaşlar mesela 1 Ekim'de işletme 1 yıllık kirasını Ödemiş olsun peşin olarak. Bunu da 12.000 lira farz edelim kolaylık açısından aylık 1.000 lira. Şimdi 12.000 lirayı 1 Ekim'de ödediğimizde 12.000 lirayı gider olarak yazılacak gibi değil mi? Kasamızdan para çıkıyor gider gibi gözüküyor ama işte muhasebe burada dönemsellik kavramı gereğince her dönemin giderini kendi dönemine gider olarak yazmak üzere. Mesela bu yılın gideri kaçtır? Ekim, Kasım, Aralık ayının giderini yazacaktır. Yani 3 aylık kısmı bu yıla yazacak. Sonraki yıla ait olan 9 aylık kısım ise bu yıla ait bir gelir değil. Çünkü Ocak, Şubat gelecek döneme ait bir zaman dilimi. O zaman dilimine o döneme ait gider, o dönemin gideri olarak yazılacak. O yüzden 12.000 lira değil bu yıla. 3 aylık olan 3000 lira yazılacaktır. Dolayısıyla şunu anlıyoruz. Muhasebenin karşılaştığı mali işlemlerde tüm gelir ve giderler o yıla ait olmayabilir. Bazı gelir ve giderler geçmiş yıla ait olabilir. Bazı gelirlerimiz giderlerimiz gelecek yıla ya da yıllara ait olabilir. İşte bu kavram diyor ki sadece Şimdi O döneme ait olan gelirlerle giderleri karşılaştırarak kar zarar bulacaksın diyor. Biz de ileride kayıtlarımızı yaparken özellikle genel muhasebe 2 dersimizde kayıtları yaparken bu dönemsellik ilkesi gereğince işte gelecek yıla ait olan bir gelir ya da gider olduğunda nasıl kayıt yapacağımızı orada göreceğiz. Arkadaşlar şunu da hatırlatarak geçelim. Muhasebe de daha önce söylemiştim bir dönem deyince aklımıza bir takvim yılı gelecek arkadaşlar. Takvim yılı olduğu için de dolayısıyla dönem muhasebe açısından 1 Ocak'ta başlıyor, 31 Aralık'ta bitiyor. Genellikle diyoruz dikkat edin, bunun istisnaları olabilir mi? Olabilir. Büyük çoğunlukla... İşletmelerin dönemi yasal dönemi muhasebe dönemi de diyoruz 1 Ocak'ta başlar 31 Aralık'ta biter. O halde muhasebe bakın 1 Ocak'tan 31 Aralık'a kadar kaydediyor sınıflandırıyor ama mutlaka 31 Aralık'ta da ne yapacak o dönemin sonunda mali tablo hazırlayacak. Yani özetleme fonksiyonu dönem sonlarında yapılıyor. Böylece işletmenin sürekli olan ömrünün sonunu beklemiyoruz. Dönemlere ayırarak her dönemin kar zararını diğer dönemlerden bağımsız olarak tespit ediyoruz. Hatta şöyle diyelim işletmenin ömrü sınırsız deyince şöyle başladı sürekli çalışıyor. Ama bu arada işte biz işletme... Ömrünü arkadaşlar şöyle dönemlere ayırıyoruz. Birinci dönem, ikinci dönem, üçüncü dönem gibi. Şurası şu ara bir dönem bir yıl yani. Şurası ikinci dönem, üçüncü dönem gibi. Bakın böylece gidiyor. İşte her dönemin arkadaşlar geliri ile gideri şu iki çizgi arasındaki gelir ve gider birbiriyle karşılaştırılarak Kar zarar hesaplanacak. Sonraki dönemin gelir gideri ayrı hesaplanacak. Sonraki ayrı. Böylece her dönem bağımsız olarak kar zarar hesaplanacak. Onun için bir işletme bir dönem kar ederken öbür dönem zarar edebilir arkadaşlar. İşte bu dönemsellik kavramı gereğince bu işlemler böyle gerçekleşiyor. Peki bunu da anladık sanırım. Dönemsellik kavramı önemli ama her döneme ait olan gelir. O döneme gelir ya da gider yazılacak. Peki geçelim. Kaçıncı kavramdayız? 5'teyiz. Bu da bir öncekine tabii ki bir çözüm arkadaşlar. Hani o dönemin kar zararını bulacağız ama kar zararı neyle bulacağız? Bir ölçü lazım. Muhasebenin ortak ölçüsü paradır arkadaşlar. Dolayısıyla muhasebe sadece parayla ölçülebilen işlemlerle ilgilenir. Muhasebenin sınırı budur. Parada dolayısıyla muhasebenin ortak... Ölçü birimi yani litre, adet, kilo değil, paradır. Ortak ölçü birimi. O yüzden de muhasebenin sınırı şöyle çiziyoruz. Parasal değeri olan tüm işlemler muhasebede yer bulur, kaydedilir. Parasal değeri olmayanlar ise muhasebe kayıtlarında yer alamaz. Bu son derece önemli. Mesela bir işletmenin parasal olmayan ama... İşletme için önemli olan bazı bilgileri muhasebe kayıtlarında göremeyiz. Mesela bir işletmenin çalışanlarının yaş ortalaması, genç olması, yaşlı olması önemli değil mi? Sonuca, verimliliğe etki eder. Ama çalışanların yaşlarının bir parasal değeri olmadığı için onu muhasebe kayıtlarında göremeyiz. Ya da çalışanların sağlık durumunun... parasal bir değeri yoktur. Ama işletme için önemlidir. İşte muhasebeyi parasal işlemlerle, parasal değerle ifade edilenlerle sınırlamış oluyoruz. Peki hangi parasal değer? Tabii ki ulusal paramızla ifade edilen parasal değer. Arkadaşlar her ülke kendi para birimiyle muhasebe kayıtlarını tutar. Milli para cinsinden muhasebe kayıtları tutar. O yüzden ülkemizde de Türk lirası ile muhasebe kayıtları tutulmak zorundadır. Hocam peki yabancı parayla ilgili işlem yaptığımızda ne yapacağız gibi aklınıza soru gelebilir. Yani yabancı parayla ilgili dövizle ilgili işlem yaptığımızda da onun Türk parası cinsinden değerini esas alarak muhasebe kayıtlarına yansıtırız. Tabi aslında yabancı paraya da bir mal gibi bakılabilir. Malın da alış fiyatı farklı, satış fiyatı farklı. Oradan da kar ediyoruz. Döviz alıp satarken de aslında kar zarar ediyoruz. İşte muhasebe hepsinin Türk lirası karşılığını kaydederek orada da ayrı bir kar ya da zarar hesaplar. Genel muhasebe 2 dersimizde o dövizle ilgili işlemleri göreceğiz. Arkadaşlar parayla ölçmekte... tek başına yeterli olmayabilir. Şöyle düşünelim, herhangi bir malın parasal değeri deyince muhasebe tek bir rakam aklına gelmez. Bir malın değişik parasal değerleri, çok farklı parasal değerleri olabilir. Mesela peşin değeri farklıdır, taksitli fiyatı farklıdır, Kayseri'de farklıdır, Ankara'da farklıdır. Toptan fiyatı farklıdır, perakende fiyatı farklıdır. Piyasadaki rayiş değer diye bir değer var, emsal bedeli diye bir değer var. Bunların hepsi parasal değer. Bak bu durumda parasal değerle kaydeder, parasal değeri olan işlemleri kaydeder demek tek başına yetmiyor. İşte bir sonraki kavram muhasebeye yardımcı oluyor. Hangi parasal değeri ile ben kayıt yapayım? Sorusunun cevabını veriyor. Arkadaşlar 6. kavramımızda muhasebeye hangi parasal değerle kayıt yapacağımızı tespit ediyor. Neymiş o da? Maliyet esası kavramı. Bu kavram gereğince arkadaşlar ne diyor? Bakın işletmeler aldıkları edindikleri mal ve hizmetleri muhasebe kayıtlarına Kaydederken esas alacakları parasal değerin maliyet bedeli olduğunu söylüyor. Yani elde edilme maliyetinin esas alınması gerektiğini ifade ediyor. Yani toptan fiyatı, perakende fiyatı, vadeli fiyatı, peşin fiyatı, işte komşudaki fiyatı ya da bayideki fiyatı, şu şehirdeki, bu şehirdeki fiyatı. İşte piyasadaki rağiş bedel filan gibi değişik parasal değerler bizi ilgilendirmiyor. Biz bu malı kaça aldık? Bize kaç liraya mal olduysa biz o bedelle kaydediyoruz. Dolayısıyla işletme açısından önemli olan değer işletmeye kaça mal olduğudur. Muhasebe de bunu esas alıyor. İşte o yüzden bakın ne diyor muhasebe bu kavram gereğince diğer parasal değerleri değil maliyet bedelini esas alarak kayıt yapar. Böylece netleştirmiş oldu. Herhangi bir mal veya hizmet edindiğinde bu mal veya hizmetin maliyeti kaç liraysa sen onu kaydet diyoruz muhasebeye. Böylece çok net bir ifadeyle nasıl kaydedeceğini, hangi parasal değeri kaydedeceğini netleştirmiş oluyoruz. Aynı malı ben 5 liraya almış olurum. Ben 5 liraya kaydeterim. Komşudaki esnaf. 6 liraya almışsa o da 6 liraya kaydeder. Çünkü her işletmenin karlılığı birbirinden farklıdır. O da ona göre hesaplanacak. Arkadaşlar maliyet bedeliyle kaydedecek muhasebe ama burada da şöyle bir sorun çıkıyor. Yani bir sonraki kavram bunu çözmek için çözen bir kavram onu söylemek istiyorum. Nasıl bir... Sorun çıkabilir hocam. Maliyet arkadaşlar ben herhangi bir malın maliyetiyle kaydedeceğim ama bunun maliyetinin kaç lira olduğunu ben nereden bileceğim muhasebe olarak. İşte patron telefon açıp da dedi ki ben bu malı 50 tane aldım ve bu da 5000 liraya bana mal oldu. 5000 lira maliyet bedeli var kaydet dedi. Muhasebe kaydedemez öyle. Arkadaşlar, muhasebe objektif belge ister. Belgelendirme kavramı da bu açıdan son derece önemli. Bu kavram aslında şunu söylüyor. Muhasebe belgesi olmayan işlemleri kaydedemez arkadaşlar. Belge nedir? Belge o... mal ya da hizmetin kaça mal olduğunu ispat eden belgedir. Biz bu belgelere yasal belgeler diyoruz. Yasal belgeler herkes tarafından bilinen, tanınan, o işlemi tutara mal olduğunu gösteren belgeler olduğu için herkesce de kabul edildiği için biz bunlara objektif belgeler diyoruz. O yüzden muhasebe yaptığı kayıtların mutlulukları, mutlaka bir objektif belgesinin olmasını ister. Objektif belgeye, yasal belgeye dayanmayan işlemleri muhasebe kaydedemez. O yüzden arkadaşlar bu kavram son derece önemli. Devletin vergi toplaması açısından da önemli. Eğer siz vergi kaçırmak istiyorsanız, muhasebe kayıtlarına yansımasını istemiyorsunuz demek. O zaman belge düzenlemezseniz bu kayıtlara girmeyeceği için kayıt dışı işlem olur. Kayıt dışı ekonomi diye bir ekonomi var. İşte muhasebe kayıtlarına yansımayan ekonomi. Bu işlemler, bu ekonomi çalışıyor, dönüyor, işlemler yapılıyor, kar ediliyor ama belgesi düzenlenmediği için, bu kavram gereğince muhasebe de kaydedemediği için bunlar kayıt dışı kaldık. için vergiden de kaçınmış, kaçırmış oluyorlar. Kayıt dışına böylece kayıt dışı ekonomiyi oluşturuyorlar. Muhasebenin işte bu kavramı gereğince kayıt dışı ekonomi oluşuyor. Devlet de kayıt dışı ekonominin küçülmesi için, azalması için tüm işlemlerin belgeli yapılması için tüm mevzuatla, kanunlarla değil mi bu şekilde. kayıt dışı ekonomiyi önlemeye çalışıyor. İşte kayıt dışı ekonominin kaynağı muhasebenin belgesiz kayıt yapamama ilkesinden kaynaklanıyor arkadaşlar. Eğer kaydın demek ki bizim bir belgesi, fatura, makbus, fiş gibi yasal belgeye dayalı olmasını söylüyor bu kavram. Tabii yasal belge olduğu zaman o işlemin gerçekte... Yapılmış, onun belgesi var. Muhasebeye de yansılttığı için ne demek arkadaşlar? Muhasebenin kayıtlarının belgesi varsa kayıtlar da doğru demektir. Böylece gerçeğe yansıtacağımız için. topluma gerçek bilgileri sunacağımız için de aslında sosyal sorumluluğumuzu yerine getirmiş oluyoruz. Bu kavram önemli arkadaşlar, unutmayın. Muhasebeye bir işlemin kaydedilebilmesi için ilk şart bir belgesinin olması. Belgesi olan her işlem muhasebe kayıtlarında yer alır ve muhasebedeki ne diyelim, seyahatine Başlayabilir. Çünkü belge ile muhasebeye giriş yapıyoruz. Belgesi olmayan trilyonluk işlem de olsa, herhangi bir yasal belgesi yoksa o işlemi öyle sözle muhasebe kaydedemez. Muhasebe kayıtlarında yer alamaz. Evet, devam edelim. Tutarlılık kavramı. Evet, şu son kavramları hızlıca biraz geçelim. Arkadaşlar adı üzerinde muhasebe özellikle genel muhasebe 2 dersinde göreceğimiz gibi bazı uygulamalarda birden fazla yöntem söz konusudur. O yöntemlerden birini seçince izleyen dönemlerde de bakın birbirini izleyen dönemlerde de o yöntem ve politikaların değiştirilmeden uygulanmasını istiyor. Neden? Tutarlı olmak açısından. Yani tutarlı... olması için yıllar itibariyle, dönemler itibariyle hazırladığımız tabloların birbirleriyle karşılaştırılabilir ve tutarlı olması açısından tabii ki o tabloyu hazırlarken kullandığımız yöntemlerin de aynı olması lazım ki oradaki bilgiler karşılaştırılabilir olsunlar. O açıdan tutarlılık gereği arkadaşlar benzer olaylara İlerleyen yıllarda da gelecek yıllarda da hep aynı yöntemlerin kullanılması gerektiğini söylüyor bu kavram. Dokuzuncu kavramımız tam açıklama kavramı arkadaşlar. Bu da mali tablolarda yer alacak tüm bilgilerin bu bilgileri kullanarak karar alacak. Az önce saymıştık ya muhasebe bilgilerini kullananlar. O kullanacak. kişi ya da kurumların doğru karar vermelerine yardımcı olacak ölçüde yeterli, açık ve anlaşılır olmasını söylüyor. Dolayısıyla bazı bilgiler mali tablolarda yer almayacak olması, eğer yer almıyorsa o karar verenleri yanıltacaksa, mutlaka işletme ile ilgili her türlü bilginin bu tablolarda yer alması gerekir diyor. Gerekirse de işte dipnotlar vardır tablolarımızın. Oralarda bunların açıklanması gerekiyor. 10. kavramımız önemli. İhtiyatlılık kavramı arkadaşlar. İhtiyatlılık aslında gerçek hayatta da hani ihtiyatlı deriz. Temkinli demektir. Muhasebe de temkinli davranır. Temkinli kişiler biraz da olayların... Kötümser açıdan bakarlar olaylara değil mi? Kötümser olarak yaklaşırlar. Muhasebe de biraz olaylara kötümser yaklaşarak, temkinli davranarak tabloları hazırlıyor. Yani işletmenin karşılaşabileceği riskleri göz önüne alarak en kötü duruma göre muhasebenin tablolarını, mali tabloları hazırlıyor. Bu kavram gereğince. Peki ne yapıyor hocam ihtiyatlı davranarak? Arkadaşlar yaptığı şey şu. Eğer muhtemel bir gider varsa işletmede bu şu demektir. Muhtemel demek ihtimal dahilinde olan ama henüz gerçekleşmemiş. Eğer bir işletmenin ihtimal dahilinde olan gerçekleşmesi mümkün de olabilir olmayabilir. Ama bir gerçekleşme ihtimali ulamıyor. bir gideri varsa bunu hemen kaydediyor arkadaşlar. Ama şuraya bakın muhtemel bir geliri varsa yani gerçekleşmesi muhtemel ama henüz gerçekleşmemiş bir geliri varsa bunu kaydetmiyor. Gerçekleşinceye kadar bekliyor muhasebe. Böylece dikkat ederseniz ne oluyor? Kötümser bir bakış açısıyla yani riskleri de göze alarak olumsuz tabi riskleri de göze alarak tabloları hazırlamış oluyor. İşte ihtiyatlı davranması muhasebenin bu. Muhtemel giderleri hemen kaydediyor. Muhtemel gelirleri ise kaydetmeyip gerçekleşinceye kadar bekliyor. Arkadaşlar işte muhtemel giderleri kaydetme işlemine tabii ki henüz gerçekleşmediği için karşılık ayırarak takip ediyor muhasebe. Bu karşılık ayırma işlemi genel muhasebe 2 dersimizde tek düzen muhasebe sistemini uygulamalarını görürken çokça yapacağız, orada öğreneceğiz. Bu dönem çok genel muhasebeyi basit ve sade olarak anlatacağım için bu tür karışık ve sizi zorlayacak başlangıçtaki işlemlere bu dönem girmeyeceğiz arkadaşlar. İhtiyatlılığı da anladık. O zaman son iki kavramımıza da hemen hızlıca bakalım. 11.si önemlilik kavramı arkadaşlar. Herhangi bir hesap kalemi yani bir işlem hani sınıflandırdığımız bir bilginin nispi ağırlığı ve değeri onun hani bu bilgiyi kullanıp da yararlanacak kişiler için onların kararını etkileyecek düzeyde ise bunları mutlaka tablolarda ya da dipnotlarda önemli olarak, önemli ise gösterilmesi gerektiğini söylüyor. Şöyle bir bakarsak zaten bu tanım arkadaşlar resmi tanım. Benim yazdığım cümleler değil onun için italik olarak görüyorsunuz. Önemli hesap kalemlerinin finansal olayları ve diğer hususları mali tablolarda. Az önce dediğim gibi yer alması zorunludur diyor. Yani rakamı düşük olabilir bir bilginin ama karar vericiler açısından hani o muhasebe bilgilerini kullananlar açısından bu bilgi önemli ise mutlaka mali tablolarda bunun ayrıca gösterilmesi gerekir diyor bu kavram. Son kavramımız özün önceliği kavramı arkadaşlar. Buradan da adından anlaşıldığı gibi özü esas alıyor muhasebe. Peki neye karşı özü alıyor? Şöyle söyleyelim arkadaşlar muhasebe ile ilgili işlemlerin aslında bir şekil tarafı, görünür tarafı, biçimi var. Bir de o işin aslı var yani özü var. Genellikle şurada ifade edildiği gibi bu işlemlerin Özüyle biçimi birbiriyle aynıdır. Dolayısıyla orada bir sorun yok. Zaten muhasebe onları normal kaydediyor. Ama bazı istisnaları olabilir. Bakın şurada diyor ki bazı durumlarda farklılıklar ortaya çıkabilir. Yani biçimiyle o işlemin biçimiyle yani olması gereken yasal olarak tarif edilen ile uygulamadaki farklı olabilir. Biçimle öz uyuşmadığı zaman, çeliştiği zaman, farklı olduğu zaman muhasebe şaşırıyor hangisini esas alayım diye. Bu kavram da onu netleştiriyor. Muhasebe olarak sen böyle bir durumla karşılaştığında özünü esas al, buna göre kaydet diyor. Dolayısıyla özün önceliği biçime değil, özün önceliğini esas alıyoruz. Peki buna bir örnek var mı? Şurada bakalım. Arkadaşlar yasal olarak, yasal tanımında, kanunda, mesela çek bunun çok güzel bir örneğidir. Yasal tanımı şöyledir, çekin. Görüldüğü anda ödenmesi gereken bir kıymetli evraktır der, çek için. Yani bu ne demek? Görüldüğü anda ödenmesi. Yani çeki götürdüğümüz anda bu nakit para gibidir. Hemen. karşılığını alabilmemiz lazım. Kanun böyle söylüyor. Ya bu ne demek? Kanunda çekte vade yoktur diye tanımlanıyor. Çeki kullanıyorsan çek nakit para gibidir. Şöyle düşünün adı üstünde bakın çek. Siz bir çek yazıyorsunuz, karşıdaki kişiye veriyorsunuz. Üzerinde hangi bankadan kaç lira çekeceği yazıyor. Sonra diyorsunuz ki benim hesabım olan o bankaya git bu çeki götür. Hesabımdan bu tutarı çek. Bu kadar. Yani verdiğiniz anda o da gidip bankadan. O paranın çekmesi gerekiyor. Dolayısıyla çekte herhangi bir vade olmaz. Ancak ülkemizde durum nedir? Ülkemizde arkadaşlar çek vadeli olarak kullanıldığı için bu özüyle pardon biçimiyle olması gereken haliyle yasaldaki tanımlanmış haliyle çelişiyor. Bu durumda çek vadeli olmaz diyoruz ama ülkemizde ülkemizde Tüm çeklerin büyük çoğunluğu vadeli. Neredeyse vadesiz çek yok. Bakın özüyle biçim çelişti. O halde özün önceliği kavramı gereğince muhasebe bakıyor. Burada nedir? Uygulama nedir? Çek vadeli kullanılıyor. Aynı senet gibi kullanılıyor. O halde ben buna senet muamelesi yapayım diyerek vadeli çekleri senet gibi kaydediyor. O yüzden arkadaşlar tabii vadesiz çekler de var nakit para gibi. Aslına uygun olan çekler o şekilde kullanılıyor, kaydediliyor. Ama senet gibi vadeli çek varsa muhasebe ona vadeli çek muamelesi yerine senet muamelesi yaparak senetlere kaydediyor. Biz genellikle yine çek hesabına kaydedip muhasebede dönem sonunda senet hesaplarına aktarıyoruz. aktarırız. Arkadaşlar böylece muhasebenin 12 temel kavramını açıklamış ve tanımış olduk. Umarım anlaşılmıştır. Son bir iki konuya değinip ilk haftaki dersimizi tamamlayalım. Şöyle diyeceğiz arkadaşlar. Bu kadar önemli bilgileri üreten muhasebe fonksiyonu Acaba kimler tarafından icra edilecek? Yani bu mesleği, muhasebecilik mesleğini kimler icra edecek? Arkadaşlar, muhasebenin aslında iki cephesi var. Bir, muhasebeyi kimler uygulayacaklar? Yani bu mesleği kimler yapacaklar? Ve nasıl yapacak? Kimler nasıl yapacak? Ülkemizde... Bu konuda işte bu iki yönüyle ilgili düzenlemeler geç de olsa yapılmıştır. Eskiden muhasebeciliği başka işlerde dikiş tutturamayanlar bari gidip muhasebecilik yapayım diye bürü açarlardı ve her isteyen muhasebecilik yapabilirdi. Ama az önce gördük ki muhasebe çok önemli bir bilgi üretim merkezi. Devlet açısından da son derece önemli. Devletin en önemli vergi kaynağının bilgilerini üretiyor ama toplumun belki de en vasıfsız kişileri bu muhasebeciliği yapıyordu. Maalesef ülkemizde böyle bir durum vardı. 80'lerin sonuna kadar. Arkadaşlar 1989 yılında tabi devlet bir düzenleme yaparak herkesin muhasebecilik yapamayacağını ve eee Şu ünvanlarla yapacaktır, şu vasıflarla yapacaktır diye bir kanun çıkardı. Buna biz meslek yasası diyoruz. sayılı yasayla Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik başlığıyla bir kanun çıktı. Böylece muhasebeciliği de ülkemizde bu kanunla iki gruba ayrılmış oldu. Adı üstünde bir. 1-Serbest muhasebeci mali müşavirler 2-Yeminli mali müşavirlik Dolayısıyla arkadaşlar ülkemizde muhasebecilik mesleğini belli şartları yerine getirenler serbest muhasebeci mali müşavir olarak icra ediyorlar. Bir ileri aşamasında da bir üst seviyede de o şartları yerine getirenler de yeminli mali müşavir olarak. Görev yapıyor artık her isteyen öyle muhasebecilik yapamıyor ne zamandan beri 89 yılındaki kanundan itibaren peki serbest muhasebeci dediğimiz ve bizim genel muhasebe olarak anlattığımız maliyet muhasebesi olarak anladım ya muhasebeyi uygulayacak bu ünvana sahip kişiler ne görev üstleniyorlar bakalım kanunda şöyle tanımlanmış Arkadaşlar bir kere serbest muhasebeci adı bakın serbest muhasebeci muhasebe prensiplerini az önce gördük. İlgili mevzuat hükümleri gereğince kaydeder, defter tutar. Sınıflandırır o defterlerde sonra da bilanço ve kar zarar tablosunu hazırlar ve beyanname vererek işte vergi SGK gibi beyannameleri vererek işletmeyle ilgili bu tür benzer işleri yapar diyoruz. Yani muhasebecinin görevi temel muhasebenin yapacağı işler. İkincisi müşavirlik yapabilir. Adı üzerinde serbest muhasebeci. Ama aynı zamanda mali müşavir. Bu mali konularda işletmelere danışmanlık da yapabilir. Üçüncüsü de işte yine kendi uzmanlık alanıyla ilgili denetim yapar. İşte yazılı görüş belirtir. Bilir kişilik yapar özellikle. Rapor hazırlayabilir. Bu tür görevleri yerine getirir. İşte arkadaşlar bu görevleri yerine getiren... Kişilere biz serbest muhasebeci mali müşavet diyoruz. Ama şuraya dikkat edin. Bir iş yerine bağlı olmaksızın yapanlara serbest muhasebeci, adı üstünde serbest yani bağımsız olarak yapıyor. Bürü açıyor ve işletmelerin muhasebe kayıtlarını orada tutuyor, raporlarını orada hazırlıyor, beyanamelerini veriyor. Böylece bir serbest muhasebeci mali müşavet bürü açtığında çok sayıda işletmenin Muhasebe işlemlerini o büroda yapabilir. Bağlı olamaz mı hocam derseniz, bu ünvanı alan bir kişi eğer bir işletmede diyelim muhasebe bölümünde çalışıyor ya da muhasebe müdürlüğü yapıyorsa, bu ünvanı da varsa ona da bağlı diyoruz. Serbest muhasebeci mali müşavir diyoruz ama o bağlı oluyor. Bu ise bağımsız olması önemli. Arkadaşlar peki kimler serbest muhasebeci mali müşavir olabilir? Tabii eskiden herkes yapıyor dedik. Şimdi ne diyor devlet? Bakın 4 yıllık fakülte bitirecek. Hangi fakülteler? Hukuk, işletme, iktisat, maliye, muhasebe, bankacılık, kamu yönetimi ve siyaset bilimlerinden lisans mezunu diyor. Onun için dedim 4 yıllık dedim en az 4 yıllık. Lisans mezunu olacak. Sonra arkadaşlar 3 yıl staj yapacak. Staj içinde tabii giriş sınavı var. Staj sonunda da serbest muhasebeci mali müşavirlik sınavına girecek. O sınavda başarılı olursa kendisi bu ünvanı kazanmış olacak. Kendisine sertifikası verilip ve bağımsız bir bürü açma yetkisi verilecek. Peki bunun bir sonraki aşaması meslek olarak bunun bir üstü, üstad dediklerimiz. Yeminli mali müşavirlik arkadaşlar, onların ünvanı da. Yeminli mali müşavirler serbest muhasebeci, mali müşavir gibi defter tutmazlar arkadaşlar. Muhasebe bürosu açamazlar. Onlar adı üzerinde bakın. Yeminli mali müşavir. Muhasebecilik değil. Muhasebe... tuttuğu, hazırladığı defter kayıt ve belgeleri, raporları, tabloları denetlerler ve tasdik ederler arkadaşlar. Denetim ve tasdik yaparlar. Dolayısıyla bunlar aslında bir üst seviyedeki muhasebecilik unvanı. Devlet adına denetleyerek tasdik ederler. Bu görevleri nedeniyle de tabii yüksek. ücret alırlar. Neden? Çünkü bu yeminli mali müşavirler zaten serbest muhasebeci mali müşavir olarak en az 10 yıl çalışmış olmaları lazım. O meslekten geliyorlar. 10 yıl sonunda da yeminli mali müşavirlik sınavına girerek başarılı oldukları takdirde bu ünvanı alıyorlar. Devlet kendilerine bir mühür veriyor. Böylece devlet adına denetim yaparak tasdik ediyorlar serbest muhasebecilerin hazırladığı tabloları. Arkadaşlar Türkiye'de muhasebecilik mesleği bu iki ünvanla çalışıyor. Bu şartları taşıyanlar yapıyor. Dolayısıyla dikkat ederseniz sınavla ve devletin verdiği bir ünvan bu. Muhasebecilik mesleğini yapanları böyle devlet ne diyelim düzenledi ama bir taraftan da ne dedik bunlar nasıl uygulama yapacaklar Türkiye'deki muhasebe uygulamalarını tek düze olması için, standardı olması için, denetlenebilir, karşılaştırılabilir olması için devlet açısından son derece önemli. Bir de işin o cephesi vardı. Onu da daha sonraki yıllarda arkadaşlar, kaç yıl sonra, 3 yıl sonra, 1992 yılında bir yasal düzenleme yapıldı. Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği yayınlanarak 1992 yılında. Bu sefer de muhasebe uygulamaları ülkemizde düzenlenmiş oldu arkadaşlar ve bu 1992'deki tebliğden sonra 93 yılında ihtiyari olarak uygulandı. Ama 1994 yılından itibaren ülkemizde artık bu sistem uygulanıyor arkadaşlar. Bu sistemin adı tek düzen muhasebe sistemi. Böylece bileceğiniz şey şu, ülkemizde iki tür muhasebe mesleğini yapanların ünvanı var ve bunların muhasebe uygulamalarının adı da, Türkiye'de uygulanan muhasebe sisteminin adı da tek düzen muhasebe sistemidir diyoruz. Bunu da böylece tamamlamış olduk arkadaşlar. Biz muhasebe 2 dersinde... tek düzen muhasebe sistemi uygulamalarını adım adım öğreneceğiz. Ama bu dönemki genel muhasebe dersimizde daha basit, sade muhasebeye giriş düzeyinde az sayıda hesapla muhasebe mantığını öğrenmeye çalışacağız. Ama kaydetme, sınıflandırma ve özetlemeyi bu dönem güzelce öğreneceğiz. Ertesi dönem uygulamalar yapacağız. Arkadaşlar bu... ilk dersimizi burada tamamlıyorum. Hepinize teşekkür ediyorum. İkinci dersimizde görüşmek üzere. Hoşçakalın.