Transcript for:
2. Dünya Savaşı'nın Tarihi Gelişimi

2. Dünya Savaşı 70 milyon insanın öldüğü bir mücadele Tüm dünyayı etkileyen koca bir kasırga Arzuların tarumar ettiği onlarca ülke Tank paletlerinin ardında bıraktığı bir enkaz Dünya tarihinden önemli diyebileceğimiz sayısız olay vardır. Ama hiçbirisi insanlığın üzerinde 2. Dünya Savaşı'nın bıraktığı kadar iz bırakmamıştır. Bu hafta sizlere herkesin aklında daha rahat yer edebilmesi adına 2. Dünya Savaşı'nı ana hatlarıyla anlatacağız. Büyük Savaş sonrası Avrupa'da totaliter ve faşist rejimler giderek popülerleşti. 1929 ekonomik krizinin oluşturduğu sosyolojik buhranda dünyayı karamsar bir atmosfere soktu. Böyle bir ortamda Almanya'nın başına geçen Hitler, ülkesinin 1. Dünya Savaşı'nda uğradığı ağır kayıpları telafi etmek için çok çabaladı. Bozulan düzeni yeniden tesis etti. Ve güçlendi. Ülke sınırları dışında yaşayan Alman azınlıkların Almanya'nın hakimiyetinde birleştirilmesi ve yeni toprakların kolonizasyonu ile beraber Alman popülasyonunun bu topraklara yerleştirilmesi politikasını kendisine hedef olarak belirledi. Yaşam alanı yani Lebensraum fikri onu saldırgan bir dış politikaya sürükledi. O, ülkesinin ve halkının yeniden kalkınması için bu politikayı vazgeçilmez olarak görmekteydi. Adolf Hitler ülkesini kalkındırırken bir dünya savaşı çıkarmak niyetinde değildi. Zaten 1. Dünya Savaşı'nda yaşananlar hem halkın hem de ordunun hafızasında daha çok tazeydi. Hiç kimse yeni bir savaş fikrini aklından bile gelmedi. Buna rağmen Adolf, uluslararası arenada tepki çekecek işler yapmaktan geri durmadı. 1936'da Rhineland'ın askerden arındırılmış bölgesini ele geçirdi. İspanya iç savaşına birlik yolladı. 1938'de Avusturya'yı ilhak etti ve Südetler bölgesi için Çekoslovakya'ya baskı yapıp istediğini aldı. Hitler'in bu kansız ve kolay başarıları onu giderek daha da talepkar bir hale büründürdü. Almanya önüne gelen her şeyi utan bir canavara dönüşürken İngilizler ve Fransızlar Hitler'i durdurmak yerine ya sorunlardan kaçtılar ya da sorunları öteleyerek rafa kaldırdılar. Uyguladıkları yatıştırma politikasıyla Almanlara karşı tavir edilmiştir. Kendisine verilen tavizlerden cesaret alan Almanlar daha da ileri gitmek için kolları sıvadılar. Mart 1939'da Çekoslovakya'yı ilhak ettiler. Güneyde İtalyanlar ise faşist ve yayılımcı Benito Mussolini önderliğinde Arnavutluğu istila ettiler. Bu iki istilacı devlet Mayıs ayında Çelik Paktı'nı imzalayıp müttefik oldular. İngiliz ve Fransızlar Hitler'in Çekoslovakya İlhalkı karşısında şoka uğrayıp onu durdurmaya çalışsalar da iş işten geçmişti. Hitler yeni hedefi olan Polonya işgali için tüm planları yapmıştı bile. 23 Ağustos'ta Almanya ve Sovyetler bir Litvanya, Polonya, Estonya, Letonya ve Besarabia aralarında pay ettikleri bir saldırmazlık antlaşması imzaladılar. 1 Eylül 1939'da Almanlar Polonya'yı işgale başladılar. Birkaç gün sonra Fransa ve İngiltere müttefik olarak Nazi Almanyası'na savaş açtı ve düşman ülkesini denizden ablukaya almaya çalıştı. O sırada Almanlar batıdan, Ruslar ise doğudan Polonya'yı işgal etmekteydiler. Ekim ayı geldiğinde Leh topraklarının işgali tamamlandı. Polonya'nın işgaliyle ilgili detaylı videoyu sağ üstte çıkan karta tıklayıp izleyebilirsiniz. Hiç kuşkusuz ki 2. Dünya Savaşı ile ilgili merak edilen pek çok nokta var. Özellikle savaşın taraflarının güçleriyle, kullandıkları silahların özellikleri ve muharebelerle ilgili sayısız merak uyandıran veri mevcut. Kanal olarak biz de karmaşık gibi görünen bu bilgileri görselleştirerek harita üzerinde sizlere aktarmaya çalışıyoruz. Ya da sizleri bu tarz içeriklere yönlendirmeye çalışıyoruz. Bu doğrultuda veri görselleştirmenin en harika hallerinden biri olan 2. Dünya Savaşı infografik kitabına da şiddetle öneriyoruz. Kronik kitaptan çıkan bu eser emin olabilirsiniz ki şimdiye kadar önerdiğimiz en değerli eser. Savaşta kullanılan tankların özelliklerinden tutun, ülkelerin petrol rezervlerine, muharebelerdeki kayıplardan esir kamplarındaki mahkum sayılarına, insan gücü maliyetlerinden… Muharebe kayıplarına kadar aklınıza gelebilecek pek çok istatistiği görselleştirilmiş bir şekilde burada bulabilirsiniz. Kanal adminleri olarak hayran kaldığımız, haftalarca elimizden düşürmeyip incelediğimiz bu eseri yayımı hazırlayan Kronik Kitap'a teşekkür ediyoruz. Ve sizlerin de ciltli ve renkli özel baskı olan bu eseri de kütüphanenize eklemenizi tavsiye ediyoruz. İkinci Dünya Savaşı meraklısı olan herkesin edinebilmesi için birinci baskıya özel fiyatıyla beğenilerinize sunulmuş bu eseri aşağıdaki linke tıklayıp edinebilirsiniz. Linke tıklayıp eseri inceleyebilmeniz için birkaç saniye ara verip videomuza devam edeceğiz. Almanya işgallerini kabul ettirebilmek ve İngilizleri barışa mecbur edebilmek adına Fransayı işgal etmeye karar verdi. Ama mevsim kışa dönmüştü ve biraz beklemek şarttı. Ruslar ise Almanlarla imzaladıkları anlaşma gereğince İskandinav ülkelerine baskı yaptı. Finlandiya bu baskıya boyun eğmeyince Kasım 1939'da Kış Savaşı başladı. Finler kendilerinden kat be kat güçlü Ruslara karşı beklenenden fazla dayandılar. Mart 1940'da savaş bittiğinde Sovyet orduları beklenenden çok daha az bir toprağı ele geçirebilmişlerdi. Kış savaşıyla ilgili videoyu yine aynı şekilde sağ üstte çıkan karta tıklayıp izleyebilirsiniz. Finlerle yapılan savaşı takiben Sovyetler Birliği, Letonya, Estonya, Litvanya ve Romanya'nın Besarabia ile Bukovina bölgelerini işgal etti. 1940 baharında müttefikler İsveç-Almanya arasındaki demir koridorunu tıkamaya çalıştılar. Hitler, demir akışını korumak için Danimarka ve Norveç istilasına girişti. Kısa sürede bu iki ülkeyi işgal edecekti. Fakat Hitler'in odaklandığı asıl... İçin başlayan bir şey, bu iş Fransa'nın istilasıydı. 10 Mayıs 1940'da gerekli emri verdi. Alman ordusu Wehrmacht, müttefiklerin tahminlerinin aksine Ardenler bölgesinden sürpriz bir şekilde tankları ilerletti. Blitzkrieg taktiğini kusursuzca uygulayıp, Manş Denizi'ne vardı ve çok sayıda düşman askerini Dunkirk cebinde sıkıştırdı. Alman komuta kademesindeki anlaşmazlıklar ya da Hitler'in İngilizlere olan müsamahası dolayısıyla kapana kıstırılan askerler deniz yoluyla buradan tahliye edildiler. Wehrmacht başarılı bir şekilde işgale devam ederken 10 Haziran'da İtalya'da Fransa'ya savaş ilan edip saldırıya geçti. Ayın ortasında Almanlar Fransa'nın çoğunu ele geçirmiş, ede geçirmedikleri bölgede de kendilerine bağlı Vici hükümetini kurmuş. Alman ve İngiliz donanmaları Atlantik okyanusunda çatışırken, Hitler İngilizleri barışa zorlamak için Britanya adasına saldırmayı düşündü. Luftwaffe, Temmuz'la beraber İngiliz şehirlerine bomba yağdırmaya başladı. Fakat İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri yenilgiye uğratılamadı. Hem bunun etkisiyle hem de savaşın yönünün değişmeye başlamasıyla Almanlar, adaya karadan çıkarma yapma girişimi olan Deniz Aslanı harekatını iptal ettiler. Eylül 1940'ta Japonya'nın Almanya ve İtalya'nın yanında yer almasıyla Mihver Devletleri İttifakı oluştu. Macaristan, Slovakya ve Romanya'nın katılımlarıyla da ittifak güçlendi. Hitler, Britanya adası üzerine kara bir bulut gibi çökmüşken… Mussolini için Akdeniz'de bir fırsat doğdu. İtalyan orduları 13 Eylül'de İngilizlerin elindeki Mısır'a, 28 Ekim'de İngilizlerle ittifak olmakla suçladıkları Yunanistan'a saldırdılar. Bu iki girişimde de başarısız oldular. Yunanlar, İngiltere'den sonra İngiltere'ye kadar beklenmedik bir inatçılıkla direnip İtalyan işgalini durdurdular. Kuzey Afrika'da durum daha kötüydü. İngilizler İtalyanlardan gelen saldırıyı göğüsleyip Şubat 1941'e kadar Sirenaika bölgesinin tamamını ele geçirdiler. İtalyanları kurtaran İngiliz hükümetinin strateji değiştirmesi oldu. Sirenaika'daki başarının ardından buradaki birliklerin çoğu Yunanistan'a kaydırıldı. Adolf Hitler, Mussolini'nin işleri eline yüzüne bulaştırması ve İngilizlerin Yunanistan üzerinden Romanya petrolüne tehdit oluşturmasıyla duruma müdahale etti. Libya'da Alman Kuzey Afrika Kolordusunu kurdu. Balkanlarda ise 1 Mart'ta Bulgaristan'ı ve 25 Mart'ta Yugoslavia'yı Mihver İttifakı'na dahil etti. İki gün geçmeden beklenmedik bir olay oldu. General Dushan Simovic, Yugoslavia'da bir darbe yapıp yönetime geldi ve mihver devletlerden ayrıldığını açıkladı. Bunun üzerine Hitler, Yugoslavia ve Yunanistan'ın işgalini içeren bir harekatın hazırlıklarını başlattı. Afrika'daki kuvvetlerin komutanı Erwin Rommel, 31 Mart'ta saldırı başlatıp kısa sürede İtalyanların kaybettiği tüm yerleri alıp Mısır sınırına kadar dayandı. Başarı bir anda bu talih cephenin önemini arttırdı. Almanlar başarılarını sürdürüp Mısır üzerinden Ortadoğu petrollerine ulaşabilirlerdi. Bunu önlemek isteyen İngilizler derhal cepheyi takviye etti. Bu da Libya ve Mısır'daki savaşın hararetini arttıracaktı. Savaşın Kuzey Afrika cephesiyle ilgili detaylı içeriği yine aynı şekilde sağ üstteki karta tıklayıp izleyebilirsiniz. 6 Nisan'da Balkan Seferi başladı. Alman 2. Ordusu Belgrad'a girip 17 Nisan'da Yugoslavia'yı devre dışı bırakırken 12. Ordu da Yunanistan'a girdi ve 22 Nisan'da ülkeyi teslime zorladı. İngiliz askerleri zar zor Girit Adası'na çıkmıştı. Almanlar savaşın en cesurca ve ilginç harekatlarından birini gerçekleştirip 20 Mayıs'ta Girit adasını havadan çıkartma yaptılar. Fazlaca kayıpla da olsa adayı ele geçirdiler. Balkan seferinin tamamlanmasından sonra Hitler gözünü ana hedeflerinden biri Rusya'ya dikti. Hitler pek çok sebepten dolayı güvenmediği, uzun süredir diş bilediği Sovyetler Birliği'ne İngilizlerin son umudunu kırıp barışla imzalatabilmek adına saldırmaya çok önceleri karar vermişti. Balkan Seferi bu planı biraz ertelese de Alman orduları 22 Haziran 1941'de Rusya'yı işgal etmeye başladılar. Diğer mihver kuvvetleri ve Finlandiya da bu harekata katıldılar. Operasyonun başlarında Almanlar hedeflerinin çoğuna ulaştılar. Durmaksızın yol kat edip yüzde 15'e ulaştılar. Düşmanlarının gücünü doğuya kaydırmasıyla biraz ferahlayan İngilizler Ruslarla ittifak yaptılar. Orta Doğu'da hakimiyeti sağlayıp Ağustos ayı içerisinde Ruslarla beraber İran petrollerini güvenceye aldılar. Bu tedbirlere rağmen panzerler hiç durmuyor, Rus düzlüklerinde önüne geleni ezercesine ilerliyorlardı. Eylül ayı geldiğinde kuzeyde Leningrad, güneyde Sivaspol hariç tüm hedeflere ulaşıldı. Hitler 30 Eylül'de Tayfun operasyonunu başlatıp Moskova'ya sınırlandı. saldırılmasını istedi. Wehrmacht geniş bir alanı işgal etse de 25 Kasım'da şehre 30 km kala durduruldu. Almanlar bitap düşmüşlerdi. Ayrıca hem insan kaynakları azalmış hem de ham madde gereksinimleri had safhaya çıkmıştı. Ruslar ise onca yenilgiye ve kayba rağmen düşmanı başkentin önünde durdurmuşlardı. İç kısımlarda topladıkları güç ve müttefiklerin verdiği destekle karşı saldırı yapmaya hazırlanıyorlardı. Müttefiklerin ilk saldırı hamlesi Kuzey Afrika'dan geldi. İngilizler 18 Kasım'da Cruisader harekatıyla mihver birliklerine saldırıp Aralık sonuna kadar onları başarılı bir şekilde geri attılar. 5 Aralık'ta ise Moskova önlerinden Rus karşı taarruzu başladı. Kızıl Ordu saldırının şokuyla ve kışın onlara verdiği avantajla Wehrmacht'ı 150 kilometre ile 300 kilometre arasında geriletti. Fakat Nisan 1942'ye kadar sürecek saldırılarda düşmanlarını Rus toprağından çıkaramadı. Sovyet liderleri Almanların inatla Rus topraklarında tutunacağını ağır kayıplar vererek anladılar. İki cephede de taarruzun başlamasından az bir zaman sonra çok uzaklarda savaşın sehrini değiştirecek büyük bir olay oldu. Uzak doğuda Japonya 1930'lardan beri yayılımcı bir politika güdüyordu. Bu amaçla Mançuroya Çin'e saldırmış, Avrupalı devletlerin bazı kolonilerine göz dikmişti. Yani hali hazırda Pasifik'te var olan bir savaş vardı. Çıkarları doğrultusunda mihver devletlerinin bir üyesi olan Japonya, saldırgan politikasına devam edince Avrupalı devletlerin petrol ambargosuyla karşılaştı. Bunu kendisine fiili bir savaş ilanı saydığı gibi Almanya'nın başarılarından da güç alıp başta ABD ve diğer devletlerin kendi önünü kesmesine engel olmak için işe koyuldu. Kendisine saldıracağını düşündüğü ABD'ye ait filoğu yok etmek için 7 Aralık 1941'de Pearl Harbor baskınını düzenledi. Böylece savaşa girmek için can atan ABD sahaya indi ve 2. Dünya Savaşı'nın Pasifik cephesi açıldı. Pearl Harbor baskını ile ilgili detaylı videoyu sağ üst taraftaki karttan izleyebilirsiniz. ABD Başkanı Franklin Roosevelt derhal mihver kuvvetlere savaş ilan ettiyse de ülkesi baskından sonra epey sarsılmıştı. Amerikalıların iç siyasette kamuoyu birliği oluşturup savaşa girebilmesi için biraz süreye ihtiyaçları vardı. Japonya'yı birleştirmeyi başlattı. ise düşmanını aradan çıkarmış olmanın verdiği rahatlıkla hızlıca harekete geçti. Müttefik kuvvet devletlerinin elindeki kolonilere Aralık ayı içerisinde saldırdı. Hong Kong, Filipinler, Malaya, Singapur ve Birmania'nın istilasına başladı. Mayıs 1942'ye dek adı geçen yerlerin çoğunu istila etti. Hatta Avustralya limanlarında demirli bazı düşman gemilerini dahi bombaladı. Japonların denizlerde elde ettiği kolay başarı kısa sürede kendilerine olan güvenlerini arttırmalarına yaradı. Rusya topraklarına sıkıca tutunan Almanlar Mayıs 1942'de bir saldırı daha yapmaya karar verdiler. Rus karşı atağını durdurmuşlardı ve güçleri hala yerindeydi. Hitler savaşa devam edebilmek için Kafkasya'daki buğdaya ve petrole ihtiyaç duyulduğu için konusunda ikna olmuş vaziyetteydi. Öte yandan Leningrad'ı da düşürmeye hevesliydi. O yüzden baharda yapılacak saldırı merkezden Moskova üzerine değil de kanatlardan Leningrad ve Stalingrad'a yapılacaktı. Mihver Kuvvetleri'nin Mavi Durum adını verdikleri harekat Haziran'da başladı. Wehrmacht Ağustos sonunda Volga nehrindeki Stalingrad'a yöneldi ve Kırım yarımadasını güvenceye aldıktan sonra Kafkasya'nın içlerine doğru girdi. Stalingrad Muharebesi sürerken Kuzey Afrika'da Erwin Rommel fırtınası esiyordu. Başladığı yere dönen general, 1942 başında yeni bir saldırı başlatmış, Gazala önünde İngilizleri yenmiş, Tobruğu almış ve Haziran ayında El Alamein önlerine kadar varmıştı. Bu ve Doğu cephesindeki ilerleyiş, mihver kuvvetlerin savaşta ulaştıkları en uç noktayı teşkil etti. İngilizleri Mısır'da yenip Ortadoğu petrollerine ulaşmaya çalışan Afrika Panzer Ordusu, 2. El Alamein Muharebesi'nde savaş gücünün tamamını yitirdi. Rommel, Kasım ayında Hitler'in emirlerini kulak ardı ederek geniş bir alandan çekildi. Çünkü ABD güçlerinin de içinde olduğu müttefik kuvvetler 8 Kasım'da Meşile Harekatı'yla Fas ve Cezayir'den çıkarma yapmışlardı. Çıkarma yapan birliklerin sayıları giderek artıyordu ve birlikler Tunus'a doğru ilerlemekteydiler. Afrika'daki mihver güçleri iki ateş arasında kalmamak maksadıyla görülmemiş bir hızla geri çekilmeye çalışıyorlardı. Çıkarmayı takip eden Almanlar, Vichy hükümetinin yönetimindeki Güney Fransa'yı işgal ederken bazı hükümet etkilileri Almanların eline geçmemesi için Fransız donanmasını yaktı. Almanlar adına durumlar her cephede kötü gider olmuştu. Kuzey Afrika'da mağlubiyet alındığı sıralarda Ruslar da yeni bir saldırıya hazırlanıyorlardı. Stalingrad'da büyük bir direnç gösterdikten sonra Ural dağlarında hazırladıkları kuvvetlerle 19 Kasım'da Uranüs harekatını başlattılar. Bir iki günde Alman 6. Ordusunu Stalingrad'da kuşattılar. 6. Ordunun kurtarılması için Aralık ayında Kış Fırtınası harekatı yapıldıysa da girişim başarıya ulaşamadı. Ruslar düşmanının Güney ordusunu sarmak için Küçük Satürn harekatına giriştiler. Bunun üzerine Alman orduları 1943'ün Ocak sonunda Don Nehri'nin basına çekilirken Stalingrad'da hayatta kalan askerler de teslim oldular. Pasifikteki savaş da yön değiştirmekteydi. Japonya 4 ayda Büyük Doğu Asya Ortak Refah Alanı hedefine ulaşmıştı. Ama daha hiçbir şey bitmemişti. ABD'nin yeniden Pasifiye dönmesini engellemeleri lazımdı. Bir yandan Çinli ilerleyen Japonlar, ABD ile Avustralya arasındaki bağlantıyı kesmek için harekete geçtiler. ABD ve Japonya arasında Mayıs 1942'de Mercan Denizi Muharebesi gerçekleşti. Muharebede taktiksel olarak Japonlar üstün gelse de stratejik olarak Amerikalılar zafer kazanmış ve düşmanını geri püskürtmüştü. Japonlar ikinci bir adım olarak Midway adısını alıp ABD donanmasını savaşa sokmayı ve düşmanın uçak gemilerini yok etmeyi planlıyordu. Bu düşünce neticesinde Haziran başında Midway Deniz Muharebesi gerçekleşti. Bu muharebe Pasifik cephesi için bir dönüm noktası oldu. Zafer ABD'de kalırken Japonlar hava ve deniz kuvvetlerinin mühim bir kısmını kaybettiler. Sonrasında Amerikalılar Japonya 3. Ana Savunma Hattı'nın bulunduğu Solomon Adalarına da saldırdılar. Ağustos'ta başlayan Guadalcanal Muharebesi Şubat 1943'te bitti ve bölge müttefiklerin eline geçti. Arakan ve Birmanya yönelik İngiliz taarruzları ise başarısız oldu. 1943 yılı Mihver'in düşünü de beraberinde getirdi. Kuşatılmaktan kurtulan Afrika'daki Alman ordusu hala düşmeyen Tunus'a kadar çekilip bu köprü başına direnmeye çalıştı. Müttefikler burayı Avrupa'ya geçmek için bir sıçrama noktası olarak gördüğünden mihver de Tunus'u olabildiğince güçlendirdi. Aylar süren amansız çarpışmaların neticesinde mihver kuvvetleri daha fazla dayanamayıp 100.000'den fazla esir vererek Mayıs ayında Afrika'dan zar zor çekildiler. Böylece müttefikler için Avrupa'ya geçiş fırsatı oluştu. Müttefikler belli ki Avrupa'ya çıkarma yapacaklardı. Ama bunun nereden olacağı kafa karıştırmaktaydı. Manş Denizi'nden Yunanistan sahillerine kadar her noktadan saldırı gelme ihtimali vardı. Ayrıca en iyi adamlarını Tunus'ta kaybeden İtalyanlarla Almanların arası da bozulmuştu. Mussolini'nin ülkesini koruması için Alman yardımına ihtiyacı vardı. Ama o, Hitler'in İtalya üzerinde hakimiyet kurmasından da korkuyordu. Afrika'daki işlerini tamamlayan müttefik birlikleri bu sırada Husky harekatıyla yarım milyon askeri Sicilya'ya çıkarmak için hazırlanıyorlardı. Temmuz ayında hazırlıklar tamamlanınca çıkarma başladı. Adada savaş devam ederken İtalya'daki muhalifler Mussolini'yi devirdiler. Yeni kurulan hükümet, müttefiklerle barış masasına oturmaya yeltenince Almanya lideri Mussolini'yi esaretten kurtarmak için kolları sıvadı. Amerikan ve İngiliz askerleri ise mihver kuvvetler Joe cephesinden adam çekip savunmayı kuvvetlendirse de başarılı oldular ve Ağustos'ta adayı tamamen ele geçirdiler. Özellikle İtalyanlar Sicilya'daki çatışmalarda 3 Eylül'de müttefikler İtalya çizmesinin ucundan çıkarma yaptılar. 5 gün sonra yeni İtalyan hükümeti savaştan çekildiğini ilan edince Naziler, Aksi harekatını başlatarak önemli İtalyan mevzilerini ele geçirdiler ve İtalyan ordusunu silahsızlandırdılar. Amerikan ve İngiliz askerleri hızla ilerlerken Hitler, komutanlarının tavsiyesiyle Alp dağlarına çekilip bir savunma yapmayı düşündü. Fakat General Albert Kesselring'in Ekim ayında müttefikleri Roma'nın güneyinde durdurması fikrini değiştirdi. Başka cephelerde de savaşmasına rağmen Hitler, burayı güçlendirip İtalya'yı savunmaya karar verdi. Müttefikler Kasım itibariyle İtalya'daki savunma hattına defalarca saldırmalarına rağmen başarılı olamadılar ve büyük hüsran yaşadılar. İtalya'daki Alman savunması 1944 Mayısına kadar hiçbir şekilde delinemeyecekti. İsterseniz Stalingrad sonrası bıraktığımız Doğu Cephesine dönelim. Stalingrad Yenilgesi ve Rusların 1943'teki baskıları sonucunda Alman Ağ Ordular Grubu, Kafkaslardan çıkıp Don Nehri'ne çekilmişti. Kızıl Ordu'nun ardı arkası kesilmeyen taarruzları karşısında Alman ordularının yaralarını sarabilmesi için geri çekilmesi gerekiyordu. Bu süreçte Harkov gibi önemli bir yer kaybedilse de çekilme gerçekleşti ve Alman savunma hattı Leningrad'dan Karadeniz'in kuzeyine kadar uzanan 1500 km bir çizgiye geriledi. Alman ordusunun en başarılı generallerinden Erich von Manstein, Güney Ordular grubuyla Şubat ayında modern tarihin en büyük kara muharebelerinden birinin sonucunda Harkov'u geri alıp cephede dengeyi sağladı. General Manstein'ın askeri kariyeriyle ilgili detaylı içeriği kanalımızda bulabilirsiniz. 1943 baharı gelirken iki taraf da kendi saldırı planlarını yapmaktaydı. Almanların tüm cephede genel bir taarruz gücü kalmamıştı ama ellerindeki gücü iyi kullanabilirlerse, inisiyatifi ellerinde tutmaya devam edebilirlerdi. Almanlar bu düşünceyle Sovyet asker gücünün beşte birinden fazlasının bulunduğu Kursk çıkıntısını vurmayı hedeflediler. Zitadelle harekatıyla burası ele geçirilirse, Kızıl Ordu'ya ağır bir darbe indirilecekti. Ruslar ve Almanlar, Kursk'ta olacağı çok belli olan büyük muharebe için hazırlandılar. Almanlar Sicilya ve İtalya'daki müttefik çıkarmasından dolayı odaklarını tam toparlayamasalar da Temmuz ayında saldırıya geçtiler. Tarihin en büyük tank muharebesinin gerçekleşmesi için Kursk'ta Kızıl Ordu, Wehrmacht'a unutamayacağı bir yenilgi tattırdı ve cephedeki tüm inisiyatif Ruslara geçti. Kızıl Ordu saldırı sahasını ve baskısını arttırarak hızla ilerledi. Almanlar Eylül sonunda Dnieper nehrinin batısında zar zor tutundular. Kasım ayında Kiev'i dahi kaybettiler. Ayrıca Kursk yenilgisi, Almanların Leningrad taarruzundan tamamen ve kesin olarak vazgeçmesine de yol açtı. 1943 yılı Pasifikteki Savaş'ın üçüncü aşamasını teşkil etti. Japonlar Guadalcanal Muharebesi'nde yenildikten sonra hemen hemen tüm noktalarda savunmaya geçtiler. Amerikalılar beklediklerinden hızlı toparlanmışlardı ve kendilerinin ekonomik gücü Washington yönetimiyle kıyaslandığında çok daha azdı. Bazı adaları kaybetmeyi göze alıp savunmalarını biraz daha geri çekip biraz daha zaman kazanmaya çalıştılar. Müttefik devletlerin liderleri 1943 sonunda Avrupa'daki savaş için üç ana harekat belirlemişlerdi. İlki Normandiya'ya çıkarma yapmak, ikincisi Güney Fransa'ya talih bir çıkarma yapmak, üçüncüsü ise Roma'yı alıp Alplere ilerlemekti. İtalya'daki harekat birkaç dakika önce söylediğimiz gibi bir hüsrana dönüştü ve Mayıs 1944'e kadar müttefikler istedikleri başarıları elde edemediler. Hazirandaki saldırıda Roma ele geçirilse de yine istenilen mesafe kat edilemedi. Cephedeki 600 bin adam sene sonuna kadar Almanların da yer yer çekilmesiyle Bologna-Ravenna hattına kadar anca varabildi. İtalya cephesindeki mücadele Almanların Fransa'ya asker kaydırmasını engellemek dışında müttefikler adına çok da faydalı olmadı. Müttefiklerin ana hedefi Normandiya'ya yapılacak çıkartmaydı. 2000 kilometreden uzun olan Atlantik duvarını delip geçmek için bar güçleriyle hazırlanıyorlardı. Öte yandan saldırı bekleyen Almanların durumu ise pek iç açıcı değildi. Özellikle Emir Komuta Zinciri Arap saçına döndüğünden uygulanacak taktikler başta olmak üzere her konuda belirsizlik vardı. Bu ortam içerisinde İngiliz ve Amerikan birlikleri 6 Haziran 1944'te Normandiya'ya çıkarma yaptılar. ve Almanların üst üste yaptıkları hataları da iyi değerlendirip sahile tutunmayı başardılar. İnfografik eserine göre müttefikler ilk gün askeri karaya çıkarmışlardı. Savunma tertibatlarının derinliği ve Normandiya çıkarılmasıyla ilgili pek çok istatistiği 2. Dünya Savaşı infografik eserinden öğrenebilirsiniz. Almanlar üst komuta zincirinde peşi sıra yapılan değişikliklerle ve özellikle 20 Haziran'da Hitler'e düzenlenen suikastle zihinsel olarak iyice dağılınca müttefikler tutundukları noktadan Fransa içlerine doğru saldırıya geçtiler. Eylül ayına kadar çok büyük kayıplar vererek, yer yerde büyük fırsatlar kaçırarak Fransa'ya özgürlüğünü kavuşturdular. Ama Eylül ayında toparlanan düşman karşısında bir anda çakılıp kaldılar. 1944 kışı geldiğinde durum haritadaki gibiydi. Kış geldiğinde Batı cephesi sakinlese de Doğu cephesi için aynı şey geçerli olmadı. Almanlar Doğu cephesinde Ruslar karşısında iyice dezavantajlı duruma düşmüştü. Wehrmacht sayı olarak az olduğu gibi teçhizat, tank, silah sayısı bakımından da düşmanından daha yetersizdi. Kaynaklar tükenmiş, hava üstünlüğü tamamen kaybedilmişti. Üstüne bir de cephe hattı tutulamayacak kadar genişti. Ruslar Amerikalılardan aldıkları takviyeyle de 1943 sonunda Kiev tarafındaki cephe çıkıntısından bir kış taarruzu başlattılar. Geri çekilmeyip savaşan Alman birliklerini sarıp yok ettiler. Leningrad kuşatmasını kırdılar. Ukrayna'nın batısını da ele geçirip Mayıs ayında Karpat Dağları'na kadar dayandılar. Bu ay içerisinde Almanya tarafı cepheyi az da olsa istikrarda kavuşturmuştu. Ama Finlandiya ve Romanya gibi uyduları Sovyetlerle barış yapma konusunda oldukça hevesliydiler. Müttefiklerin Normanya'yı çıkartmasını takip edilmişti. Takiben Ruslar, Haziran ayı sonlarında Pripet Battaklıklarından Belorus taarruzuna başladılar. En başarılı Sovyet saldırılarından biri gerçekleşti ve Mihver hattı yarıldı. Kızıl Ordu, Ağustos ortasında Varşova önlerine dek vardı. Romanya önce teslim oldu, ardından taraf değiştirdi. Takiben Bulgarlar da Rus işgaline boyun eğip taraf değiştirdiklerini ilan ettiler. Finler de hemen hemen aynı dönemlerde pes ettiler. Kızıl ordunun Rusları sonbaharda da durmayıp ilerlediler. Balt'ı temizleyip doğup Rusya'ya dayandılar. Karpatlar üzerinden Macadova'sına inip Budapeşte'ye dek ulaştılar ve Sılav partizanlarla beraber Belgrad'ı ele geçirdiler. Yunanistan ve Yugoslavia'daki Alman kuvvetleri hızla çekilince Güney Balkanlar müttefiklerin eline geçti. Ruslar daha da ilerlemeye niyetliydiler ama kış gelince Almanlar batı cephesinde olduğu gibi burada da toparlandılar ve katı bir savunma yapmak için son kez güç topladılar. Alman şehirleri müttefik uçaklarının bombardımanı altında bu sefer ana vatan savunması için çalışmaktaydılar. Pasifik Savaşı'nda 4. evreye girilmişti. Amerikan donanmaları 1944'ün baharına kadar Gilbert, Marshall ve Coraline adalarını aldılar. Güneybatı Pasifik'te kritik kazanımlar elde ettiler. Böylece Japonların hayati olarak gördükleri savunma çemberinin ilk halkası kırılmış oldu. Sene ortasında hızlanan Amerikalılar, Yeni Gine'de kritik havaalanlarını ve Mariana adalarını alıp Japon iç savunma hattını da kırdılar. Mariana Adaları çok önemliydi. Çünkü bu adalar, Filipinler, Çin, Formosa ve Japonya'ya doğrudan saldırmak için gerekli ilk yerlerdi. Sıradaki hedef Filipinler oldu. ABD, Japonların Batı Hindistan adalarındaki petrole ulaşmasını engellemek için Ekim 1944'te buraya saldırdı. Dünya tarihinin en kanlı hava ve deniz muharebelerinden bazılarının yaşandığı Filipinler Harekatı'nın sonucunda Amerikalılar kritik noktaları ele geçirdiler. Sonrasında da doğrudan Japonya adasına yöneldiler. İngilizler ise Çinlilerle birlik olup Japonları Birmanya'dan çıkarmaya çalışıyorlardı. 1944 yılı kışı geldiğinde Almanlar biraz olsun toparlanmış ve savunma için adam akıllı organize olmuşa benziyorlardı. Bundan cesaret alan Hitler, en iyi savunma saldırıdır prensibiyle Batı cephesindeki müttefik birliklerini yarıp geçmeye hedefleyen bir taarruz için düğmeye bastı. Müttefikler o sırada kendi saldırılarını organize etmekle uğraşıyorlardı. Zaferin geleceğinden çok emindiler. Hatta komutanlar kendi aralarında Noel'de Berlin'e girip giremeyecekleri konusunda iddialaşıp şakalaşıyorlardı. Hiç kimse Hitler'in 4 sene önceki Fransa'ya saldırdığı şekilde saldıracağını düşünememişti. Fakat 16 Aralık 1944'te Almanlar dağlık ve ormanlık Ardenler'den sel gibi aktılar. Düşmanın bir kısmını çember içine alma şansını ele geçiren Almanlar bu başarı karşısında kendinden geçen Adolf Hitler'in Paris'e yürüyüş emri üzerine taarruz güçlerini kaybettiler. Bu, Almanya'nın savunma için kullanabileceği gücün büyük bir kısmını yitirmelerine de yol açtı. 1945 yılında Hitler'in önüne konulan bütün raporlar çöküşü işaret etse de Hitler bunlara inanmak yerine saldırmayı tercih etti. Bir taraftan batıdaki emellerini muhafaza ederken öte yandan kuşatma altındaki Budapest'e takviye yolluyordu. Halbuki Stalin 225 tümenle Vistül Nehri hattından saldırmayı düşünüyordu. Stalin'in böyle bir şey yapabileceğine kendi müttefikleri bile inanmasa da taarruz 12 Ocak'ta başladı. Yarılan hattı aşan zırhlı kolordular Polonya düzlüğüne yayıldılar. Almanlar bu saldırıyı hiç beklemedikleri için afallamışlardı. Düşmanlarını cephe hattının kısalması sayesinde Şubat ortasında Oder nehrini de ancak durdurabildiler. 1945 baharında Almanya, Fransa, Polonya ve İtalya cihetlerinden saldırıya açıktı. Hitler, kuvvetlerinin çoğunu çok korktuğu Sovyet ordularını durdurabilmesi için Oder Nehri'ne dayadı. Bir mucizenin onları kurtarmasını bekliyordu. Savaşı kaybederse Alman halkının da yok edileceğine canı gönülden inandığından ne pahasına olursa olsun direnmeye niyetliydi. Onun bu tutumunda müttefiklerin kayıtsız şartsız teslim talep etmelerinin de etkisi vardı elbette. Batı'daki müttefik güçler Mart başında Rennes nehrine saldırdılar. Ay sonunda nehri geçtiklerinde ise artık karşılarında hiçbir engel kalmamıştı. Nisan ayı içerisinde Berlin'le doğru bir koşuya başladılar. Yenildiğini anlayan Alman halkı Berlin'e Ruslardan ise Amerikalıların ya da İngilizlerin girmesini yerlemekteydi. Müttefikler 11 Nisan'da Berlin'e 100 kilometre kadar sokuldular. Ruslar da Mart ayında taarruza geçtiler. Kanatlarda başarı sağlasalarda uzun süre Oder'daki savunmayı kıramadılar. 16 Nisan'da şiddeti arttırıp savunmayı çökerttiler. Berlin'e Amerikalılardan önce varma hırsıyla batıya yöneldiler. 25 Nisan'da şehri tamamen izole ettiler. 27 Nisan'da Elbe Nehri üzerinde müttefik kuvvetlerle buluştular. Bu noktadan sonra pek çok Alman birliği teslim oldu ama Hitler Berlin'in varoşlarından savaşa devam etti. Tüm ümitlerini kaybedince 30 Nisan'da intihar etti. Avrupa'daki savaş onun ölümünü takiben 8 Mayıs'ta resmen sona erdi. 1945 Pasifikteki savaşın da son yılı oldu. Filipinlerin önemli noktalarını alan Amerikalılar, ikmal yapamazsa ayakta kalamayacak Japonya İmparatorluğunu devre dışı bırakmak için doğrudan düşmanın kalbine bir hançer saplamayı kafaya koymuştu. Bunun için Iwo Jima ve Okinawa adaları sıçrama taşı olarak görüldü. Tokyo'ya yapılan hava saldırıları sürerken Şubat ortasında Iwo adasına saldırı başladı. Fakat ada beklenenden fazla direndi ve ancak Mart sonunda ele geçirilebildi. Sırada Okinawa vardı. 1 Nisan'da muharebe başladı. Cephenin kaderini belirleyecek muharebede Amerikalılar büyük kayıplar vererek adanın tamamına olmasa da işlerine yarayacak kısımlarını aldılar. Çin'in güneybatısında kısa bir zaman zarfından sonra Birmanya'da müttefiklerin eline geçecekti. Yılın ikinci yarısında Amerikalılar ele geçirdikleri adalar vasıtasıyla amansız bir hava taarruzu için düğmeye bastılar. Başta Tokyo olmak üzere Japon kentlerinin çoğu bombalar altında inledi. Japon halkı arasında her geçen gün barışa duyulan arzu daha da artıyordu. Ama buna rağmen ellerindeki katı savunmalarını da devam ettiriyorlardı. Barış taleplerinde bulunsalar da gururları ve umutları onları kayıtsız şarsız teslim olmaktan alıkoyuyordu. Amerikalılar Sovyetler odağını Pasifiye çevirmeden savaşı bitirme uğraşındaydılar. Japonya adasına çıkarma yapmak çok büyük kayıtlara yol açabilirdi ama savaşı da bitirmeleri gerektiğinin farkındaydılar. Bu yüzden Japonların teslimini hızlandırmak için 6 Ağustos'ta Hiroşuma'ya bir atom bombası attılar. 3 gün sonra da Nagasaki'ye atom bombası atıldı. Bombaların şehirlere düşmesiyle on binlerce insan hayatını kaybetti. Bombaların etkisi o an itibariyle çok anlaşılamadığından teslimi hızlandırmasa da Sovyetler savaş ilan edince Japonlar tamamen ümitsizliğe sürüklendiler. Japon İmparatoru 14 Ağustos'ta teslim olduğunu açıkladı. 2 Eylül'de de imzalanan belgelerle teslimiyet resmiyete döküldü. Bu şekilde 2. Dünya Savaşı başladıktan 6 yıl 1 gün sonra 2 Eylül 1945'te sona erdi.