Lütfen lütfen. Hayır, hayır. Sen hem de misafirsin. Önce hoş geldin.
Hoş bulduk. Evet değerli izleyiciler, bugün Celal Şengör'ün meşhur kütüphanesine teşrip etmiş bulunmaktayız. Kapıdan girdik. Burası kütüphanenin girişi.
Şimdi bu kütüphane sırf kütüphane değil. Müsaade edersen. Burası aynı zamanda bir müze.
Ve bak şurada ne yazıyor? Müzeo. Müzeo yazıyor.
Bu İskenderiye'deki meşhur kütüphanenin içinde bulunduğu dünyanın ilk büyük araştırma kurumunun adı. Evet. Bunun altında...
Jürilerimin Denizler Altında Yirmi Müfersar kitabından Rio'nun yapmış olduğu bir gravür var. Burada benim arkadaşım Prof. Daniel Bernoulli, Kaptan Nemo'nun kafasını kesmiş, onu yere beni koydu. Karşısında da Profesör Aronax. Burası Notilis'in kütüphanesi. Denizaltı'nın kütüphanesi.
Ve Profesör Aronax diyor ki, kaptan diyor bu kütüphanenin en güzel tarafı diyor, sizi denizlerin altına kadar takip etmiş olmalıdır. Bu çok hoşuna gitmiş bir tanedir. Onun için koyduk.
Şimdi ben burayı niye yaptım? Burada ben ders yapıyorum bazen. İstiyorum ki öğrenciler bazı meşhur fosillerini görsünler. Mesela bu Atioptex.
Bunlar replik ama orjinal. Bunların orijinallerinin her biri 7-8 milyon mark ve çeşitli müzelerde. Amerikalılar geçenlerde bir tane istediler.
Alman parlamentosu oy vermek zorunda kaldı. Ve izi verdiler ama Amerikalılara 5 milyon dolarlarına patladı. Bu mesela Comsognathus longipes. Arkeopteryx'e en yakın olan dinozor. Şu boyutta işte göründüğü kadar zaten.
Dünyada iki tane biliniyor. Bir tanesi Güney Almanya öteki Fransa'da. Bunu Fransa Tabiat Tarihi Müzesi bana hediye etti. Bir moulagene yani bir replikasını. Cevdet.
Hayır şey, şevket. Şevket, şevket, şevket. O sağ olsun yaptırdı.
Burada da Arkeopterik'sin kendisini görüyorsun. Bunlar ne? Bunlar Cretaceous ve Permian yaşlıyı.
100 milyon yıl önce. 250 milyon yıl önceki, bak şu bir çift yaşamlı kurbağa gibi, yani amfibi. Asamendere benziyor. Evet, bu da öyle.
Bu gördüğün bir kertenkele. Çin'de yaşamış 100 milyon sene önceki bir kertenkele. 800'de mesela şurada gördüklerim uçan su şunlar. Bu Archaeopteryx.
Bu çok yakın zamana kadar bildiğimiz en eski kuştu. Fakat bundan da şimdi öncesi bulundu. Foxley diye bir kuş bulundu.
O baya yani sürüngen kuş geçişi. Şurada mesela, evet bunlar tabii tabii. Bu mesela bir, o viraptorun yumurtası, gerçek yumurta.
Hakiki yumurta. Hakiki yumurta. Burada o viraptoru şeyinde görüyorsun, yuvasında görüyorsun. Bunlar yumurtaları böyle daire şeklinde dizip üzerinde kuruçkaya yatıyorlar resmen. Bunlar uçan süregenler.
Bunlardan artık hiç kalmadı. Bunların son temsilcileri 65 milyon yıl önce yok oldu. Yani son dinozorlar arasında yok oldu.
Evet, evet. Bak bunlar Güney Almanya'da, bunlar da işte gerçek gerçek fosiller. Peki Türkiye'de yok mu fosiller çıkmıyor mu? Türkiye'de bulunmadı çünkü araya yok. Yani ben eminim mesela bizim Kerkik formasyonu içerisinde, Güneydoğu Türkiye'de, Trabzon ile Rize arasındaki o formasyon içerisinde Aransa dinozoru bulunur.
Çünkü Bataklık. Bataklık şeyleri. Peki sen şehirde bir fosil bulunma ihtimaliyle bahsediyorsun.
Ayvacık tarafında. Ayvacık tarafında orada memeliler var. Var ve orada 5-10 milyon yıl önceki bir öğrenci bu yaz çalışacak oraları. Gene Şevket'in. Evet.
Sen onu yazdın. Evet. Şimdi geçelim. Efendim. Buyursunlar.
Şöyle buyurun. Şimdi burası. Kütüphanenin sadece girişi değil, aynı zamanda skriptoriumu.
Skriptorium nedir? Skriptorium, eski manastırlarda kitapların elle çoğaltıldığı yazıhaneler. Tam karşılığı yazıhane.
Fakat müsaade edersen, buradaki skriptorium... Bir printer. Bir printer, fotokopi makinesi, scanner'dır.
Burada artık elle çoğaltma teknolojiyi gerek göstermediği için yüzlerce eski keşişin yaptığını bir küçük makine yapıyor. Buraya da kitapların çeşitli boyutları var. Gel gel.
Bak. Bir kere bir kitabın kısımları. Bir kitabın çeşitli ciltlenme şekilleri.
Kitapların boyutları. Mesela octavo değil mi? Folio, dev folio. Nedir?
Duodecimo. Bunların hepsinin belirli ana kağıt kaç kere katlanıyor ona göre tespit ediliyor. Kağıt boyları o günden beri değişmiş mi hiç?
Herhalde değişmiştir ama kitap boyları pek değişmiyor. Şu ilginç bir... Bu Yale Üniversitesi'nde Profesör Marsh'ın koleksiyonundan.
Stegozor'un kemikleri. Ön bacak kemiği. Evet, bu Marsh'ın şeyi. orijinal baskıları, kitaplarda kullanılmamış orijinal baskıları, ben geçenlerde yeğeni ziyaret ederken bana hediye ettiler.
Bunu belki hatırlayacaksın Fatih Doğa Tarihi Müzesi'ne gittiğimizde Paris'te. Bak bir orangutan bir dayak yerlisine saldırıyor. Ben bunu buraya koydum, tabiatın insana üstündeyim. Şimdi buradan içeri girdiğimiz zaman, Burası kütüphanenin giriş kısmı. Evet, giriş kısmı ve kütüphane aslında, şurada, kitaplar şurada başlıyor.
Kitaplar şurada başlıyor. Bunlar ayrı baskılar. Şimdi nedir ayrı baskı? Çekelim mesela. Şurada muhtelif yayınlar.
Şu şekilde. Fotokopiler vs. Değil mi? Bunlar konularına göre ayrılmıştır. İşte tektonik tarihi. Mesela şu belki de dünyanın en zengin biyografi koleksiyonlarından biridir jeologlar için.
Stratigrafi tarihi de bu. Evet. Bunlar tektonik, stratigrafi, genel jeoloji.
Bunların tarihçeleri mesela bak şurada jeolojide metot ve bilim felsefesi. Bunları öğrencilerimize öğretmek zorundayız. Bildiğimizi nasıl biliyoruz? Yani bilim sana öğretileni ezberlemek değildir.
Sana öğretileni bir filtreden geçirmektir. İnanıyor musun, inanmıyor musun? İnanmamak için sebebin var mı?
Onun için burası da felsefeyle başlıyor. Şimdi bir kere şurada bir palavra kısmı var. İşte burada İncil ve Jeoloji. Adnan Hoca'nın kitapları dahi var. Evet çünkü bunları halk biliyor.
Öğrencinin de bilmesi lazım. Nedir palavra, nedir bilim? Bunların hepsini onlara gösteriyorum.
Çünkü Amerika'da bunların neleri var daha? Çocukların bunları bilmeleri lazım. Bertrand Russell'ı? Bertrand Russell'ın Almancası.
Almanca da okuyasın. Hayır bak bu orijinali. Şimdi neden Almancası da var diye soracaksın.
Ben Almanca bir yayın yaptığım zaman Bertrand Russell'ı kim tercüme etmiş ona referans veriyor. Onun için ama bu. Ben kavramların Almancasını kullanıyorum.
Almancasını kullanıyorum tabii. Şimdi burada dikkat edersen biz felsefenin başlangıcıyla başlıyoruz. Ve antik felsefeyle başlıyoruz.
Çünkü ben... felsefeyle felsefe olarak değil ben bilimi nasıl yapıyorum açısından ilgileniyorum. Bildiğimi nasıl biliyorum.
Dolayısıyla beni esas ilgilendiren epistemoloji. Yani bilgi bilimi. Ama onun için bir genel felsefe olması şart. Bunun içerisinde bak mesela Ahmet Hoca'nın kitapları. Değil mi?
İlk çağ felsefesi. Hakikaten şahanedir. Değil mi?
Ahmet Hoca'nın Almanya temsilcisi. Eduard Seller meşhur. Bu muazzam bir kitap Fatih. Bu inanılmaz bir kitap. Ondan sonra burada devam ediyoruz.
İşte Çeller'den sonra aynı konuyu ele almış olan meşhur Theodor Gompertz. Değil mi? Birinci baskısı.
Üçüncü baskısı. Kendisi öldükten sonra oğlunun yaptığı dördüncü baskısı. Peki niye bütün baskıları var sende? Çünkü hayatım yetmiyor. Değişiyor.
Adam bir şeyler ilave ediyor. Ama oğlu bir şeyler ilave etmedi. Evet.
Babasının notlarından ilave etmiş. Babası bir dördüncü baskı. Baskıya hazırlanırken ölüyor.
Oğlu haydi bir şomper çıksın. Evet. Bu mesela İngilizce tercümesi. Çünkü benim öğrencilerimin pek çoğu Almanca bilmiyor. Okumak isterlerse diyorum buradan okuyun.
Peki mesela öğrencilerin İngilizce'si bunlar okumaya yetiyor mu? Hayır yetmiyor ama yetmesi için çalışıyoruz. Yani ben onlara şunu söylüyorum.
İngilizce bilmiyorsan bugünkü bilim dünyasında, Nusret Dalfes'in bizim söylediği gibi, okuman yazman yok demektir. Ama İngilizce yetmiyor. Almanca bileceksin, Fransızca bileceksin, Rusça bileceksin. Çünkü bütün bu dillerde bizim bilimimizin klasikleri yayınlanmış vaziyette. Bunları bilmek zorundasın kardeşim.
Ne kadar bilirsen o kadar iyi. Evet. Şimdi bu böyle buradan devam ediyor. Ortaçağ felsefesine geliyoruz, yeniçağ felsefesine geliyoruz.
Adam Smith gibi kişiler var. Diyeceksin Adam Smith ekonom. Ne alakası var?
Ama öyle değil. Adam Smith'in mesela astronomi tarihi var. Adam Smith, James Hutton'ın yani modern jeolojiyi kuran adamın yakın arkadaşı. Bunlar tartışmışlar.
Adam Smith'in bilgi felsefesini okuyorsun, James Hutton'inkine çok benziyor. Ben bu adamlar hakkında kitap yazdım. Bunlar meşhur İskoç... Hemen lafını keseyim. Kitaplarının bulunmamasına ötürü çok sayıda şikayet alıyor.
Evet o yayınlanıyor şimdi. Fakat benim Türkiye'deki kitaplarım, gazetelerde orada burada yazdıklarımın toparlanmasıdır. Benim esas bilimsel kitaplarımın hiçbiri Türkiye'de yayınlanmadı.
Hiçbiri tercüme edilmedi. Çok yazık. Bir yayına bir tercüme etmeye kalktı yapamadılar. Tercüman bulamadılar. Yani bir kisi tercüme etti.
Bir felaket dediğimin tam tercih edildi. Sercümesi başka bir şey. Bunu yapamıyorlar maalesef.
Buralarda bak. Bir sürü büst var. Evet şimdi bak. Mesela şu Darwin. Neden?
Şu bölümde Darwin hakkında. Dur dur dur. Pulların ne işi var burada?
Şimdi bak. Şu gördüğün pull. Şöyle çekil de bir. Ama buradaki pull bak.
Bu Avicenna. Yani şu adam İbn-i Sina. İbn-i Sina'ya Alman pull yapmış.
Değil mi? Bu Türk pull yapmış. Bir de ilk Yüzarf'ı yapmış. Öğrencim görüyor. Görsün istiyorum.
Isaac Newton. Değil mi? Isaac Newton. Bak ilk gün zarfı ve pulu. Öğrenci bunları görmek zorunda.
İleride başkalarını da görecek. Elma Newton'un başına düşen elma. Evet.
Evet. Evet. Değil mi? Şimdi burada felsefeyle ilgili olduğu için bak Aristo.
Aristo'nun büstü. Kant. Karl Popper. Bak bu resim çok nadir bir resimdir. Tanıyamayacaksın.
Tanıyamıyorum tabii ki. Tabii. Fuat Köprün. Saçlı zamanı. Saçlı zamanı.
Fuat Köprün'ün. Fuat Köprün'ün gençliği. Evet. O zaman da bu grama yasa varmış.
İşte. Evet. Evet. Bak.
Bu mesela meşhur Bonnet Genevli. Değil mi? Eduard Seller biraz önce kitabından ekran akurgalı. Akurgalı ne işi var burada diyeceksin. Adam arkeolog.
Sana ne? Akurgalın bir bilim felsefesi vardı. Bilime nasıl yaklaşılır? Ve onun yazdığı Doğu ve Batı isimli o kitap. Bilim nasıl ortaya çıktı Yunanlılarda?
Onu bence anlatan en iyi kitaptır bir kitap. Çok eleştirene de o kitabı ama. Sütçü olmadığı için.
Efendim niye birisi çevirmiyor? İngilizceye çevrildi. Niye Ekrem Bey Türkçe yazmadı diyorlar?