ÇALI KUŞU REŞAT NURI GÜNTEKİN Süvari yüzbaşısı olan Nizamettin, İstanbul'u bir paşa kızı olan Güzide ile evlenip Diyarbakır'a gider. Ve oradan Halep, Musul, Trablusgarp gibi imparatorluğun güney eyaletlerinde tayinle dolaşırken Feride isminde bir kızları olur. Anne Güzide evliliğin daha başında hastalanır ve çocuğuna süt bile veremez.
Fatma adında Bebeğini yeni kaybetmiş bir Arap kadın Feride'nin bakıcısı olur ve onu bir çöl çocuğu gibi büyütür. Sonra o evlenince 4 yaşındaki Feride'ye babasının birliğinde attan düşerek sakat kalan ve geri hizmete alınan Hüseyin bakmaya başlar. Feride bu iki bakıcısı ile annesi ve babasından daha çok vakit geçirdiği için ileride kaleme alacağı hatıralarında onlara daha çok yer verir. Feride 7 yaşındayken sürekli hastalıklarla boğuşan annesi ölür ve babası artık ona kışlalarda bakamayacağı için onu İstanbul'a anneannesinin yanına gönderir.
Boğaz'da, Yalı'daki büyükannesinin evinde Türkçe konuşmayı öğrenir. Ancak o yaşına kadar düzenli bir aile içinde yaşamadığından, kırda bayırda yetiştiğinden oldukça farklı bir çocuktur. Köşkteki kuzenleri kendinden... Beş yaş büyük Kamran ve yaşıtı Necmiye ile pek anlaşamaz. Kuzenler içinde Ayşe, teyzesinin kızı Müjgan dışında kimseyle anlaşamaz.
Feride ağaçlarda dolaşan, kayıkla denize açılan, korkusuz ve o zamanın özellikle kız çocuklarına pek benzemeyen biraz vahşice bir çocuktur. Dokuz yaşındayken büyük annesini de kaybedince babası onu teyzelerine muhtaç yetiştirmesine... Gönlü razı olmayarak ve iyi bir eğitim almasını isteyen uzak görüşlülükle Müslüman kız çocuklarının pek gönderilmediği D'Amdation Fransız Okulu'na yazdırır. Feride bu okulda da sosyal uyum sorunları yaşayan ve hocalarına da oldukça zor saatler yaşatan Ela Hoca Sığmaz bir öğrencidir. Okulun bahçesinde daldan dala dolaşırken yakalayan bir hocası ona çalı kuşu, deyince Feride ismi unutulur.
Okul bitene kadar ona artık herkes bu isimle hitap eder. Çalı kuşu hafta sonu tatillerini Besime teyzesinin Erenköy'deki köşkünde geçirir. Köşkteki kuzenler ondan adeta korkarlar. Akraba çocukları arasında yalnız birine karşı anlaşılmaz bir çekingenlik ve cesaretsizliğim vardı diye duygularını erken yaşta tahlil ederken Kamran Feride için farklı birisidir. Her ne kadar ona da acımasızca şakalar yapsa da içten içe bir sevgi duymaktadır.
Feride 12 yaşındayken uzaklardaki babasını kaybeder. Yıllardır görüşmediği babası son olarak manastır civarındaki birliğinde görev yaparken ölmüştür. Feride üzüntülerini ve sevinçlerini belli eden birisi değildir.
Babasının ölümünü de hiçbir şey olmamış gibi metanetle yaşıyor. ve haberi aldığı günün akşamında arkadaşlarıyla şakalaşmalarına devam eder. Ancak teyzeleri bu öksüz kızın üzülmemesi ve teselli bulması için elinden geleni yaparlar. Hafta sonları köşkte geçirdiği zamanları kendi evindeymiş gibi yaşatırlar Feride'ye. 15 yaşlarındayken Erenköy'deki köşkün bahçesinde her zaman olduğu gibi ağaçların dallarında dolaşan Feride, Neriman adlı dul bir tanıdıkları ile Kamran'ın ağacın altında gizlice aşk fısıldaşmalarını duyunca çok bozulur.
Kamran bu durumu Neriman'ın onuru açısından kimseye söylememesi için Feride'den söz alır. Ve rüşvet olarak da ertesi gün Feride okuldayken ona çok güzel kutu kutu fondanlar götürür. Sonra da bu ziyaretleri sık sık yapmaya başlar. Okul arkadaşları bu yakışıklı kuzenin sık sık ziyarete gelmesinden Çalıkuş'un sevgilisi olduğu dedikodusunu yayarlar.
Arkadaşlarının gözünde yaban bir kız olduğu için kimseyle sevgili olamayacağını düşündüklerini bildiğinden Kamran'ı sevgili diye tanımaları için rol yapar. Sevmek denen şeyin rolü bu kadar insanı yakıp titretecek bir şey olursa kendisi Kim bilir neydi derken Feride Kamran'a olan tutkusunu kendi kendisine itiraf eder. Fakat okula bu kadar sık gelmesini yakınlarında oturan Neriman'ın ziyaretinden sonra kendisine sus payı olarak fondanlar getirdiği saçma düşüncesine de kendini inandırarak nefret eder Kamran'dan. O sene okul bitip yaz tatili başlayınca Tekirdağ'daki Ayşe teyzesine ... Misafirliğe giden Feride, kuzeni Müjgan ile günlerini geçirirken Kamran'dan o kadar çok bahseder ki Müjgan Feride'nin içten içe Kamran'a aşık olduğunu anlar ve bunu Feride'ye söyler.
Üstelik Neriman'ın İzmir'e gelin gidelik bir yıl olduğunu ve Kamran'ın okul ziyaretlerinin kendisini görmek için olduğunu da öğrenmiş olur. Kısa bir süre sonra da Kamran da Tekirdağ'a teyzesini ziyarete gelir ve O yaz Feride'ye aşkını dile getirir. Feride Kamran'dan hoşlandığını ancak beraber sallandıkları bir salıncak sefasında Kamran'ın hayır Feride benimle evlenmeye razı olduğunu ağzından işitmeden seni bırakmam beraber düşüp ölünceye kadar zorlamasıyla itiraf edince birlikte Erenköy'deki köşke döndüklerinde aralarında nişan yapılır.
Feride Okulda bir arkadaşından nişanlısının 5 yıllığına Madrid'e gideceğini öğrenince çok şaşırır ve hemen o akşam köşke gider ancak Kamran ona bu Madrid seyahatiyle ilgili bir şey söylemeyince Feride lafı buraya getirir. Kamran nihayet Madrid elçisi olan amcasının yanına memur olarak gitme durumunun teklif edildiğini ama henüz karar vermediğini itiraf eder. Bu kadar önemli bir kararın arifesinde kendisinin haberdar edilmemesine bozulmuştur Feride. Fakat bunu Kamran'a sezdirmez ve hazır konu açılmışken de bu göreve gitmesi gerektiğini nişanlısına söyler.
Böyle uzun ayrılık günlerine izin verdiği için Müjgan hariç tüm akrabalarının takdirini kazanır. Müjgan ise Feride'nin Kamran'ı ne kadar sevdiğini bilen tek kişi olduğu için en güzel günlerini sevgilisinden ayrı geçirme kararına anlam veremez. 5 yıl sonunda Feride'nin okulu bitmiş, Kamran Paris'ten dönmüştür ve o yaz evlilik hazırlıkları yapılmaktadır. Nikaha 3 gün kala köşke gelen sıkı sıkıya kapalı bir kadın, Kamran'ın Avrupa'dayken İsviçre'ye gezmeye gittiği bir gün orada tanıştığı, münevver adında bir kadınla ilişki kurduğunu, münevvere olan aşkını bildiren mektup yazdığını, Üstelik gönlünün boş olduğunu söyleyerek onu kandırdığını, bir müddet sonra da İstanbul'a dönerek evleneceğini duyunca aşkından ağır bir hasta olarak yattığını, Kamran eğer Feride ile evlenirse Münevver'in bu acıya dayanamayacağını Feride'ye bildirir.
Bu aşkın kanıtı olarak da Kamran'ın Münevver'e sarı çiçeğim hitabıyla başlayan mektubunu okutup karar vermesini ister. Feride kararını vermiş ve vakit akşama yaklaşmasına rağmen Kamran'a ''Sarı çiçek romanını okudum, seninle ölene kadar görüşmemek üzere gidiyorum.'' notunu yazmış ve evden ayrılmıştır. Feride, Kamran'a o kadar kızgındır ki tüm sülalesiyle ilişkisini keserek onunla bir daha karşılaşma ihtimalini sıfıra düşürmek ister.
Bunun için öğretmenlik yapmak üzere Anadolu'ya gitmeye karar verir. Annesinin yaşlı dadısı Gülmisel hanımı bulur ve onun teyzeleriyle küs olduğunu bildiğinden köşkte bir bağlantı kurup işleri bozmayacağına kanaat getirir ve bu eski halayığın evinde bir ay kalır. Tayin olup gidene kadar Feride'nin yakınlarına evinde kaldığı sırrını kimseye söylemeyeceğine yemin ettirir. Epeyce uğraşlardan sonra B.Rüşdiyesine Resim ve coğrafya öğretmeni olarak tayin olur ve gider.
Ancak B.NoktaNokta'da bir başka öğretmenin o derslere girdiğini öğrenir ve göreve başlatılmaz. Göreve başlama emri gelene kadar bir otele yerleşir. Otelde çalışan Hacı Kalfa adında bir yaşlı Ermeni ve ailesiyle tanışır. Onlardan gördüğü şefkat ve iyiliği unutamaz.
Bir de üç çocuğuyla yüzüstü bırakılan manastırlı bir kadını Ve onun hayat hikayesini öğrenir, arkadaş olur. Kadın, üç çocuğuyla kendisini terk eden kocasının izini aramaktadır. Çok geçmeden onu terk eden kocasının izini aramaktadır.
Zabit gelip döverek kadını memleketine geri gönderir. Zabit hareket ordusunda görevle gittiği İstanbul'da bir başkasını bulup evlenmiş ve bir daha geriye dönmemiştir. Yani bir aldatma hikayesidir o da. Romanın bu bölümünde ilk defa bir önemli olayın ismi geçerek Feride'nin buraya kadar kendi ağzından anlatılan hikayesinin ikinci meşrutiyetten sonra yaşanmış bir hikaye olduğunu anlarız. Bu arada Feride İstanbul'dan ataması yapılmış olmasına rağmen okul müdürü ve milli eğitim müdürü tarafından bir oyuna getirilerek ağlayıp sızlayan ve Feride'nin görevini yapmasına engel olan Huriye hanımı bu görevde tutup Feride'yi de B.Nokta'ya bağlı Zeyniler köyüne öğretmen olarak atarlar.
Zeyniler köyü at arabasıyla sabah yola çıkılıp akşam karardığında ulaşılacak bir mesafededir B'ye. Marif Müdürünün İsviçre'ye benzer dediği bu köy oldukça geri kalmış bir köydür. Okul ahırdan bozma ve öğretmenin kalacağı yerde okulun içerisinde kırık dökük eşyalardan oluşan bir odadır.
Okulun müstahdemle öğretmen karışımı elemanı Hatice Hanım, batıl inançları olan ve okulun yanındaki mezarlıkta yatan bir yatırın gönüllü bekçisidir. Eşikten girerken sağ adım atılmasını okulun En büyüğü 10 yaşında, daha büyükleri zaten köyün kızlarıyla aynı sınıfta okumamaları gerektiğinden komşu köydeki bir saatlik mesafedeki okula gidiyorlar. Erkek öğrenciler sınıfa girerken başını bağlaması için Feride'yi uyarabiliyor.
Çıplak ayaklı çocukların her birinin bağırarak ders yaptığı bu tek odalı okulda sıralar varken çocuklar yerlerde oturtulmaktadır. Tüm kız çocuklarına ya Zehra, ya Feride. ya da Ayşe ismi verilmiş bütün oyunları ölüm ve öte dünyadaki hesap verme hikayelerinden oluşan garip bir yerdir burası.
Feride bu okulu önce temizleyip sonra da eğitim sistemini değiştirerek bu köy çocuklarına daha yararlı olmanın yollarını gün be gün geliştirdikçe mutlu olur. Bir süre sonra annesi köylülerin deyimiyle kötü yola düşmüş, Munise adındaki küçük kızı evlat edilmiştir. Köye bir Eşkıya takibinde gelmiş yaşlı bir tabip Alba ile tanışır ve yaşlı adam Feride'nin köydeki yalnızlığına ve aşırı çabalamasına acıdığı için ona adresini vererek yardıma ihtiyacı olursa yazmasını isteyerek yoluna gider. Bir süre sonra da ilden gelen bir heyet Zeyniler köyündeki okulun kapatılmasına ve yakın köydeki bir okulla birleştirilmesine karar verir. Böylece Feride tekrar B.Nokta Şehrine görev almak üzere Marif Müdürlüğüne gider.
Marif Müdürünün odasında beklerken bir tesadüf eseri, Damdasyon'dan bir arkadaşıyla karşılaşır ve eşi, Fransız gazeteci, B.Nokta Şehrindeki okullarla ilgili yazı hatırlamakla görevlidir. Marif Müdürü, bu önem verdiği gazeteciyle mükemmel Fransızca konuşan Feride'yi, az önce, hiç kadromuz yok diye başından savmaya çalıştığını unutarak Darül Muallime Okulu'na Fransızca öğretmeni olarak atar. Çalı Kuşu, B.Nokta Şehrinde öğretmenliğe başlar başlamaz, güzelliği dilden dile dolaşıp İpek Böceği ismiyle anılmaya başlar.
Neredeyse kendi yaşıtı olacak öğretmen adayı bu kız öğrencileri arasında çok sevildiği gibi öğretmenleriyle de iyice kaynaşan Feride, Bir okul pikniğinde bu okulun musiki hocası Mevlevi Şeyhi Yusuf'un çaldığı Udu çok zevk alarak dinlemesinden çevrede dedikodu çıkarılır. Bir süre sonra ölümcül hasta olan bu bestekarın gerçekten de aşık olduğu Feride'yi bir kere görüp ölmek olan son isteğini yerine getirir. Bütün şehrin dilinde dolaşan dedikoduya göre zavallı bestekar İpek Böceği'nin aşkından ölmüştür.
Feride bu dedikodulara dayanamayıp tayinini isteyince Ç.Şehrine gönderilir. Ç.Şehri daha çok bir kışla gibidir ve Feride burada da gülbeşeker olarak nam salar. Şehrin ileri gelenlerinden Abdurrahman Paşa'nın yeğeni İhsan Yüzbaşı Feride'yi görür. Aşık olur ve onunla evlenmek ister. İhsan bu güzel öğretmenle Paşa'nın köşkünde bir tanışma faslında.
nasıl olsa nişanlanacağından emin olarak yüz yüze çok kısa bir görüşme yapar ve Feride biraz sonra kendisine paşanın hanımı aracılığı ile yapılan evlenme teklifini reddedince Kıyamet kopar. Namahrem bir zabitle peçetsiz görüşmek büyük bir ahlaksızlık olarak tüm şehre yayılır. Ç.şehri de Feride'ye dar getirilir. Dedikodu yüzünden oradan da ayrılma kararı vermek zorunda kalır Feride. Ancak öğretim yılının bitmesini beklemek zorundadır.
İşte bu günlerde bir öğretmen arkadaşının yoğun isteğiyle gittiği bir bağ evinde içkili bir saz meclisinin içine düşürülen Feride Ona bu düzeni kuran bölgenin zenginlerinden bir binbaşı olan Burhanettin Bey'in elinden ancak kaçarak kurtulur. Ertesi günde bir gün bile kalamayacağı bu şehirden vapurla İzmir'e yola çıkmak zorunda kalır. Vapurda iki zabit arasındaki konuşmadan Gülbeşeker yüzünden yüzbaşı İhsan'ın herkesin gözü önünde binbaşı Burhanettin'i tokatladığı ve divanı harbe verildiğini öğrenir. İzmir marifinde görev beklerken zengin Reşit Bey'in Karşıyaka'daki köşkünde kızlarına Fransız öğretmenliği yapma teklifi alır.
Üstelik ev tutma gereği de yoktur. Nitekim Reşit Bey'in Karşıyaka'daki köşkünde Munise ile kalabilecektir. Feride bu köşkte kalmaya başladığından kısa bir süre sonra Fransa'dan izinle gelen Reşit Bey'in oğlu Cemil ona sarkıntılık eder.
Feride'den karşılık görmeyince özürler dileyerek olay yatışmışken bu kez evin reisi Reşit Bey Feride ile evlenmek istediği haberini gönderir ve Feride epeydir beklediği tayin emrinin gelmesiyle Kuşadası'na giderek kurtulur bu köşkten. Kuşadası'ndayken savaş çıkınca okul hastaneye çevrilir ve hastanenin hekimi Zeyniler'de karşılaştığı Hayrullah Albay'dır. Birinci Dünya Savaşı'nı Kuşadası'nda hasta bakıcı olarak geçirir.
Burada görev yaparken yaralanarak vücudunun ve yüzünün neredeyse yarısını kaybetmiş yüzbaşı İhsan ile tekrar karşılaşır. Onun hayattan hiçbir beklentisi kalmadığı için ölmek istediğini öğrenince bu yaralı askerle evlenmek istediğini söyler. Fakat İhsan kendisine normal zamanda hayır diyebilmiş bir kadının Bu durumdayken hangi duygularla evlenmek istediğini anlar, evlenmeyi kabul etmez ve cepheye döner. Savaş bittiğinde okulunu açma hazırlıkları esnasında kuş palazından Munise'yi kaybeder. Munise'nin acısıyla 16 gün hiç gözünü açmadan yatağa düşer.
Doktor Hayrullah Feride'yi kendi evine taşıtır ve titizlikle ona bakar. Feride uyanıp iyileştikten sonra, evindeyken sonra okulunda müdür olarak görevine başlar fakat Doktor Hayrullah'ın evinde nikahsız bir aşk hayatı yaşadıkları dedikodusu yüzünden istifa etmek zorunda kalır. Feride'nin çaresizliğini gören ve geriye dönecek bir ailesi de olmadığını ve tüm yaşam hikayesini hasta yatağındayken hatıra defterinden okuyan Hayrullah Bey kağıt üzerinde evlenerek Feride'yi koruması altına Hayrullah Bey'in yönlendirmesiyle Kimsesiz çocuklar için bir yuva açıp tüm günlerini burada geçirmeye başlar Feride.
Bir süre sonra Hayrullah Bey yakalandığı hastalıktan öleceğini anlayınca Feride'nin hikayesini baştan beri bilen bir dost olarak bir düzen hazırlar. Feride ile Kamuran'ın karşılaşmalarını sağlar ve kendi ölümünden sonra evlenmelerine ön ayak olur.