Arkadaşlar merhabalar, tekrardan hepiniz hoşgeldiniz. 2024'e özel TYT Kimya full tekrar videomuzla sizlerleyim. TYT Kimya için diğer derslerde olduğu gibi 10 numara 5 yıldız bir özet yaptım arkadaşlar.
Yani az zamanda yapılabilecek en iyi özetlerden bir tanesi oldu. Aynı zamanda arkadaşlar kimya üzerinde de sakın korkmayın. Kimyadan çok rahat net çıkarabilirsiniz. Ki burada benim anlattığım kısımları dinleyip, üstüne bir de notları alıp, üstüne bir de benim bundan birkaç hafta sonra yapacağım soru tahmin serisindeki kimyayı izlerseniz arkadaşlar, zaten artık olay bitmiş demektir.
Kimyada sıfır bile olsanız çok güzel bir net sizlere yap... Yine geri kalan derslerin full özetlerini de kanalımda bulabilirsiniz. Ben zaten playlistini hem açıklamalar kısmına hem de yorumlara sabitleyeceğim arkadaşlar. Orada playlist üzerinde bütün full özetleri görüntüleyebilirsiniz. Ve yine arkadaşlar videomuzu beğenirseniz beğenmeyi ve gelecek videolarımız için takip etmeyi unutmayın.
Biliyorsunuz beğenileriniz bizler için çok önemli, destekleriniz çok önemli diyelim. Ve artık zamanda kaybetmeden 2024'ü özel TYT Kimya full tekrarımıza birlikte başlayalım arkadaşlar. Toplamda 18 sayfada TYT Kimya ile alakalı en önemli konuları, en önemli maddeleri sizlere anlatacağım.
Efsane bir full... tekrar bugün birlikte yapacağız. İnşallah netlerimiz havada kapacağız. Bu arada buradaki notlarımızı da aktifsekan.com'daki derece notlarımızı özetleyerek aldım arkadaşlar. Normal şartlarda oradaki notlarımız toplamda 60 sayfa 65 sayfa civarlarında ve içerisindeki notlar tamamen Milli Eğitim Bakanlığı kitapları özetlenilerek hazırlandı.
Aynı zamanda arkadaşlar ÖSM tarih sorular da eklendi. Ve yine buradaki bütün anlatımları da arkadaşlar kendim yapıyorum. Yani TET kimyanın daha detaylı anlatımını bizim sitemizden ulaşabilirsiniz.
Yine sitemizde arkadaşlar yalnızca TET kimya bulunmuyor. TYT'nin tüm dersleri yine AYT'nin neredeyse bütün dersleri bu. Bunlardan da yine gönül rahatlığıyla faydalanabilirsiniz arkadaşlar.
Yine birazdan kullanacağım 18 sayfalık kimya özetini de buradaki ücretsiz ürünler kısmında diğer derslerimizde olduğu gibi kullanabilirsiniz arkadaşlar. Ücretsiz bir şekilde yani ben bunu buraya ekleyeceğim. Diyelim artık direkt ilk kısmımızdan anlatmaya başlayalım arkadaşlar.
İlk göreceğimiz konumuz kimya bilimi konusu. Buradaysa arkadaşlar ilk başta simya ne demek bunu başla ve öğrenelim. Simya arkadaşlar kimya bilimi öncesinde olan yani kimyanın biraz daha bilim aşamasına geçmemiş halindeki olan versiyonu gibi düşünebilirsiniz.
Yani simyada arkadaşlar bilimsel kuramlar onlar bunlar yok. Direkt olarak böyle. Böyle deneme yanılma usulü biraz daha böyle hani olsun bitsin tarzında bir usulle birikimsiz biraz daha ilerleyen bir yapıya sahip. Ve yine simyanın temel amaçları da değersiz madenleri altına çevirmek. İşte ölümsüzlük ikisini bulmak gibi amaçlar.
Aynı zamanda biz simyayla uğraşan insanlara da simyacı diyoruz arkadaşlar. Bu da önemli bir bilgi. Ve yine kimyanın alt disiplinleri var burada.
İlk olarak arkadaşlar organik kimya bizim karbonun oksijenle, hidrojenle, florla yaptığı birleşikleri inceleyen biraz daha ve yine biraz daha karbonla alakalı şeyleri inceleyen alt bilim dalı gibi düşünebilirsiniz. Düşünebilirsiniz. Özellikle yani böyle plastiklerdir, petrokimya ürünleridir, karbonhidratların yapısıdır falan. olanlarda filanlardır organik kimyanın inceleme alanına giriyor.
Fiziko kimyada arkadaşlar kimyasal tepkimelerdeki denge ve ısı alışverişlerini inceliyor biraz daha. Anorganik kimyaysa arkadaşlar biraz daha sudur, tuzdur, minerallerdir, anorganik olan yapıları inceleyen kimya disiplini olduğunu söyleyebiliriz. Biyokimya ise yine canlıların kimyasal özelliklerini, kimyasal yapılarını, kimyasal tepkimeleri inceleyen alt bilim dalımız.
Analitik kimyaysa arkadaşlar biraz daha kimyasal bileşiklerin çözümlenmesi, karışımların çözümlenmesi, hangi karışımda hangi maddem bulunuyor veya hangi karışım içerisinde bu madde ne kadar etken gibi olayları inceleyen... bir yapıya sahip. Özellikle arkadaşlar sorularda analitik kimyayla alakalı bir soru geleceği bir örnek geleceği zaman genellikle kanın analiz edilmesi verilir. İşte kanın içindeki bileşenler, trombositoranlar, onlar bunları sizlere biraz daha sorgulatır. Polimer kimyası arkadaşlar daha çok polimerlerle ilgileniyor.
Yine petrokimya ürünleri olsun, karbondüratlar, proteinler gibi birçok yapı aslında bizim polimer kimyasının inceleme alanlarına giriyor. Nükleer kimyada arkadaşlar, klasik nükleer kimya yani nükleer reaksiyonlarla alakalı kimyasal yorumlamalar yapıyor. Endüstriyel kimyada arkadaşlar işte boyalardır, ilaçlardır bu tarz endüstriyel ürünlerin üretilmesi kısmında görev alan olan alttanımız diyebiliriz. Şimdi geldik maddeye arkadaşlar.
Madde toplamda iki parçaya ayrılıyor. İlk olarak saf madde var. İkinci olarak karışımlar var.
Saf maddede arkadaşlar elementler ve bileşikler diye ikiye ayrılıyor. Elementlerimiz arkadaşlar tamamen aynı cins atomlardan oluşuyor. Mesela örneğin hidrojen. Örneğin mesela ne olsun?
Flor olsun. Örneğin karbon mesela. Bunların tamamı aynı cins atomlardan oluşuyor. Bileşiklerimiz arkadaşlar birbirinden farklı cins atomlardan oluşabiliyor.
Örneğin mesela NaCl bileşiğinde Na var Cl var. Bunların ikisi de farklı yapıya sahip atomlar. Ve yine bizim elementlerimiz sembollerle bileşiklerimizse formüllerle gösteriliyor. Aynı zamanda bileşiklerin içerisindeki elementler de arkadaşlar bileşiği oluşturduğu zaman kendi özelliklerini kaybediyorlar.
Mesela yani burada NA kendi özelliğini göstermiyor. Veya CL burada kendi özelliğini göstermiyor. Bu şekilde bileceğiz. Karışımlarsa arkadaşlar biraz daha birden çok elementin veya bileşiğin bir araya gelerek oluşturduğu karışım gibi düşünebilirsiniz. Dediğim gibi zaten bunları birazdan detaylı bir şekilde işleyeceğiz.
Şimdi bir de uyarı işaretlerine bakmamız lazım. Burası da önemli bir kısım. ÖSM 2019'da yanlış hatırlamıyorsam buradan bir soru sormuştu.
İlk olarak arkadaşlar oksitleyici maddemiz var. Yani yakıcı madde olarak geçer. Bakın bunu görselini şöyle hatırlayacaksınız.
Kocaman bir O var değil mi? Top yanıyor gibi düşünün. Kocaman bir O var. O yani oksitleyici.
Burada ilk harften hatırlayacağız. Aynı zamanda yanıcı maddemiz var arkadaşlar. Bir tane çubuk böyle ateş almış gibi görülür. Bu yanıcı madde olarak geçer. Bakın yakıcı ile yanıcıyı sakın karıştırmayın.
Bunlar önemli. Sorularda ayrımı gelebiliyor. Patlayıcı maddeler de adı üstünde arkadaşlar. Patlayıcı madde.
Şöyle patlayan bir top görseli verir size. Bu da daha çok TNT gibi bombalar gibi şeylerin üzerinde kullanılır. Toksik yani zehirli maddeler de arkadaşlar. Genellikle solunması falan tehlikeli olan maddelerdir.
Aşındırıcı madde olarak geçer. Özellikle... Metallerle temas etmemesi ve ciltle temas etmemesi önemlidir arkadaşlar.
Çevreye zararlı maddeler de işte böyle ölü balık ve bir tane kurumuş ağaç görseliyle verilir arkadaşlar. Daha çok fabrika dumanları veya suya atılmaması gereken sıvıların üzerinde bu kullanılır. Tarih şetci maddeler de arkadaşlar insanların elini veya cildini tarih şetebilen maddelerdir.
Özellikle burada korozif ve tarih şetci madde çok fazla karışır arkadaşlar. Size korozif maddeyi anlatıyorsa eğer ki bir soruda direkt olarak aşındırıcı kavramını genellikle kullanır veya metalleri aşındırır kavramını kullanır. Harici işte insanın cildini tarih şeder veya derisine böyle zarar verir derse tarih şetci maddeyi işaretleyecek. Yine radyoaktif madde arkadaşlar adresinde radyoaktif maddelerin olduğu yerlerde kullanılıyor. Bu şekilde bu kısmımızı da tamamlayalım.
Gelelim şimdi kimya laboratuvarında kullanılan malzemeler kısmına. Erlanma yerimiz var arkadaşlar. Bu titrasyon olayında kullanılıyor. Titrasyon ise asitle bazın birbirinde seyreltilmesi mevzusu arkadaşlar.
Ayırma hunisi de sıvıların ayrılmasında kullanılıyor. Özellikle sıvı sıvı karışımlarda mesela yağ ve suyun ayrılmasında ayırma hunisini biz kullanıyoruz. Aynı zamanda cam balonumuz var.
Bu da arkadaşlar ısıtılma ve kimyasal reaksiyonların gerçekleştirilmesi gibi meşhur böyle kimyacıların falan elinde tuttuğu ünlü bizim yapımız arkadaşlar. Bir de balon... Balon joje var arkadaşlar.
Balon joje de bunun böyle biraz daha boynunun uzadığı hali gibi düşünebilirsiniz. Yani jojenin biraz daha boynu uzun. Cam balonunsa arkadaşlar boynu kısa gibi düşünebilirsiniz. Bürek de yine damlatma kısmında kullanılıyor.
Özellikle mesela bir madde üzerine bir maddeyi azar azar eklemek istiyorsanız siz büret kullanıyorsunuz. Yine titrasyon görevlerinde büretin de kullanıldığını söyleyebiliriz. Dereceli silindir ise arkadaşlar hacim ölçme işlemlerinde kullanılıyor.
Gördüğünüz gibi böyle dereceler var üstünde ve mezur olarak da geçiyor yine. Aynı zamanda pipette hassas ölçümlerde kullanılıyor arkadaşlar. Sen mesela bir tane sıvıdan mesela şu sudan azar azar almak istiyorsun ya o da sen... Zaten pipet kullanıyorsun kardeşim.
Bu adamın özelliği bu. Şimdi bir de bizim önemli elementlerimiz var. Burası da bizler için çok önemli arkadaşlar. Özellikle birazdan göreceğimiz birçok konuda elementleri göreceğiz. Elementleri de buradan öğrenmemiz lazım.
Özellikle bunların birçoğu zaten hepsinin baş harfiyle başlıyor. İşte hidrojen mesela H ile başlıyor. Helyum mesela HE sembolü.
Litium ile LE. Burada çok karıştırılanlar bakın azot çok karıştırılır. Aynı zamanda fosfor, kükürt, klor ve arkadaşlar potasyum çok karıştırılır. Ve yine sodyum çok karıştırılır. Bakın bunları karıştırmazsanız zaten çok rahat bunları öğrenirsiniz.
Gidin zaten burada yazanları alın bir tane deftere. Ve sadece sembollerini yazın. yazın sonra isimlerini yazın ondan sonra isimlerini yazın sembollerini yazın bu şekilde arkadaşlar buradaki tabloyu çok rahat öğrenebilirsiniz ki tgt bakımından da bunları bilmeniz gayet yeterli olacak aynı zamanda önemli bileşikler var ÖSYM'nin arkadaşlar takık olduğu bir kısım neredeyse iki senede bir falan sürekli soruyor bu senede gelirse şaşırmayın aşırı değerli bir kısım şimdi burada su var arkadaşlar haşikyo zaten bunu yoldan geçen dayıya sorun o da haşikyo'nun ne olduğunu biliyor HCl var arkadaşlar yine tuz ruhu olarak geçer H2SO4 zat cağıdır HNO3 kezzaptır bakın bunların 3 tanesi asit özelliği gösterir aynı zamanda CH3COOH yani sirke asitimiz yani Asetik asitimiz vardır. Bakın aman bunu şu altta bulunan HCOOH ile karıştırmayın arkadaşlar. Özellikle sorularda bunları bilerek verirler karıştırmanız için.
Bunların hatlarını karıştırmayın. Bir tane fazla karbonlu olduğu sirke asittir. Bir tane az karbonlu olduğu formik asittir. CACO3 ile arkadaşlar kireç taşı olarak geçer.
NHCO3 ise yemek sodası olarak geçer. Ki bunu zaten birazdan detaylı olarak tuzlar kısmında işleyeceğiz. NH3 arkadaşlar yine amonyaktır.
CAOH2 sönmüş kireçtir. CAO ise sönmemiş kireçtir. Bakın ÖSM bunların ikisinin arasındaki farkı zamanında sordu. Bakın bunu şöyle aklımıza tutacağız.
CEL CaOH2. Diğeri de CaO ya. CaO'dan fazla olarak ne var CaOH2'nin içerisinde? H2O var değil mi arkadaşlar?
Yani bir tane H2O fazla. Sen bunun üstüne H2O eklemişsin, su atmışsın, bu şekilde söndürmüşsün gibi düşünebilirsiniz. NaOH arkadaşlar yine sudkostiktir, kohda potaskostiktir.
Bunlar bazik özellik gösterirler. NaCl'de arkadaşlar yine hepimizin bildiği klasik yemek tuzdur. Yani sofra tuzdur.
Sodium kudret olukta geçer. Bu şekilde arkadaşlar ilk konumuzu bitirdik. Geliyoruz şimdi atom ve yapısı konusuna. Önemli bir konudur.
Çünkü birazdan göreceğimiz birçok konu neredeyse atomla alakalı. O yüzden atomun yapısını öğrenmemiz lazım arkadaşlar. arkadaşlar. İlk olarak burada atom modellerini öğreneceğiz.
Şimdi atom modellerinde ilk olarak aslında atom modelini bize bilimsel bir tanım yapmadan dün düz ortaya atan kişi kim arkadaşlar? Demokritus. Demokritus adını bilmemiz lazım. Kendisi arkadaşlar antik Yunan zamanındaki felsefecilerden bir tanesi.
İlk bilimsel atom teorisini ise bizim Dalton oluşturuyor. Dalton arkadaşlar elementlerin atom denilen bölünemeyen çok küçük ve içi dolu kürelerden oluştuğunu savunuyor. Bakın şurada gördüğünüz gibi böyle kürelerden oluştuğunu savunuyor elementlerin.
Aynı zamanda kendisi bu kürelere içi dolu Berk küre diyor. Bakın Berk. Berk gördüğünüz zaman ne diyorsunuz yani?
Dalton diyorsunuz. Thomson's arkadaşlar İlk defa artı ve eksi yüklerden bahseden kişidir kendisi. Ve arkadaşlar kendisinin üzümlü kek modeli çok ünlüdür. Üzümlü kek modelinde ise kendisi atomu bir üzümlü keke benzetir.
Üzümlü kekin içerisindeki üzümler eksi yüklerdir der. Kekin kendisi artı yüklerdir der. Yani artı ve eksi ilk defa Thompson söylemiştir.
Aynı zamanda artı yüklerin daha çok atomun ağır kısmını oluşturduğunu, eksi yüklerin ise daha hafif olduğunu yine arkadaşlar Thompson ortaya koymuştur. Yine bizim Rutherford'da çekirdeği bulan kişi arkadaşlar. Kendisinin alfa ışınımı deneyi var. Alfa ışınımı deneyinde ne yapıyor? Bir tane arkadaşlar alfa makinesini alıyor.
Ondan sonrasında... Yani bir altın nevhayı arkadaşlar. Alfa ışınlarını gönderiyor. Sonrasında bu adam şunu gözlemliyor. Bazı ışınlar arkaya direkt geçebiliyorken bazıları dönüyor diyor.
Sapmalar yapıyor diyor. Bunlar niye dönüyor? Çünkü arkadaşlar çekirdeğe denk geliyor bazı ışınlar. Çekirdek de alfa ışınlarını ittiği için bazıları sapmaya uğruyor.
Yani bu adam bu sayede çekirdeğin varlığını buluyor. Yine bizim bu arada yörüngelerden bahsediyor. Diyor ki arkadaşlar kendisi dışarıdaki yörüngeler yüksek enerjili yörüngelerdir. İçerideki yörüngeler biraz daha düşük enerjili yörüngelerdir. Ve elektronlar bu yörüngeler üzerinde dolaşırlar.
baştan sona böyle bir atlandırma yapmıştır. Sorular da gelebilir buna da dikkat edin. Yine modern atom teorisi ise arkadaşlar biraz daha elektron bulup modeline dayanır.
Bir tane bizim çekirdeğimiz vardır. Bunun etrafındaysa elektronların bulunma ihtimalinin yüksek olduğu dalgasal böyle şekiller vardır der. Bunu da zaten 11. sınıfı ilk konusunda siz görüyorsunuz. İşte S1 S2 falan diye giden böyle katmanlar. katmanlarımız vardı biliyorsunuz direkt olarak arkadaşlar elektron bulut modeli de modern atom teorisine giriyor şimdi bizim atomun yapısındaysa arkadaşlar bizim bir çekirdeğimiz vardı daha yeni gördük bir de bizim katmanlarımız var şimdi çekirdeğin içerisinde nötron ve proton adını verdiğimiz iki tane taneciğimiz bulunuyor yörüngelerde ise arkadaşlar elektronlar elektronlarımız geziniyor elektronlarımız bizim eksi yüküdür protonlarımız artı yüküdür nötronlarımız arkadaşlar yüksüzdür yani ne arttır ne eksidir diyeceğiz ve yine bir tane element üzerinden görelim arkadaşlar bunların dağılımları nasıl yapılıyormuş şimdi element üzerinde arkadaşlar bir sağ alt köşeye yazdığımız şeyi elektron sayısı yani bir sağ alt köşeye elektron sayısını yazarız sol alt köşeyse proton sayısını yani atom numarasını yani çekirdek yükünü yazarız atom numarasını yani proton sayısının hemen üstüne de nötron sayısını yazarız arkadaşlar ve bunların da nötron artı proton sayısını yani kütle numarasını yazarız nükleon numarası olarak da geçer Ve arkadaşlar en sağ üstte de iyon yükünü yani proton eksi elektron sayısını yazarız.
Bu da işte bizim o taneciğimizin elektron mu almış elektron mu vermiş bunları bize gösteren yapımız oluyor. Yine burada 4 tane kavramımız var. Önemli kavramlar bunlara bakalım.
Şimdi ilk olarak izotop atom dediğimiz şey arkadaşlar. Bizim 2 tane elementimizin yan yana koyduğumuz 2 tane elementin proton sayılarının aynı olduğu nötron sayılarının farklı olduğu durumdur. İzoton atom dediğimiz şey ise proton sayılarının farklı olduğu nötron sayılarının aynı olduğu durumdur.
İzobor atom dediğimiz şey ise proton ve nötron sayılarının farklı olduğu kütle numaralı. Aralarının aynı olduğu atomlardır. İzo elektronik atomlarsa arkadaşlar proton sayıları farklı olan elektron sayıları aynı olan atomlardır. Aynı zamanda biz iki tane taneciğe bakacağımız zaman fiziksel ve kimyasal özelliklerini kıyaslıyoruz. Eğer ki arkadaşlar kimyasal özellikleri aynıysa proton ve elektron sayıları aynıdır.
Fiziksel özellikleri aynıysa da hem proton hem nötron hem de elektron sayıları aynıdır. Bunu da arkadaşlar kimpe ve fispen diye kodlayabilirsiniz. Yani kimyasal özellikleri aynı olan da proton ve elektron sayıları aynı.
Fiziksel özellikleri aynı olanlardaysa proton, elektron ve nötron sayıları aynı gibi bileceğiz. Burada yine önemli bir kısım arkadaşlar. Dört.
Evet şimdi geliyoruz periyodik tablo konumuza. Buradan da arkadaşlar yine soru gelme ihtimali yüksektir. ÖSM neredeyse her sene bir tane soru soruyor.
Güzelce öğrenelim. İlk olarak bizim burada periyodik tablomuzu görüyorsunuz. Arkadaşlar periyodik tablo biraz daha elementlerin yerleştirildiği tablo gibi düşünebilirsiniz.
Ve buradaki dikey üstünlere biz grup diyoruz arkadaşlar. Toplamda da bizim 18 tane grubumuz bulunuyor. Bunlardan 8 tanesi A grubu, geri kalan 10 tanesi ise B grubu olarak geçiyor. Aynı zamanda 8 tane de bizim periyodumuz var. Periyotlar da arkadaşlar yatay olan sıralar gibi düşünebilirsiniz.
Ve yine aynı grup içerisinde genellikle benzer... Benzer kimyasal özellikler görülüyor. Aynı periyot üzerindeyse arkadaşlar kimyasal özellikler düzenli bir şekilde farklaşıyor.
2A grubundayken sen aşağı indikçe bu genellikle elementler benzer yapısal özellikler gösteriyor. Fakat periyotlardaysa sen sağa veya sola doğru gittikçe sürekli burada kimyasal özellikler değişiyor. Aynı zamanda 6 ve 7. periyotların devamı olarak da lantanitler ve aktanitler dediğimiz 2 tane grup var arkadaşlar.
Bunlar da işte periyoda sığmamış diye adamları almışlar aşağı koymuşlar. Böyle bir yapıya sahipler. Bunların da sıralamasını iyi bilmeniz lazım.
Lantanitler yukarıdadır aktanitler aşağıdadır arkadaşlar. Burası önemli. Şimdi bir de katman elektron.
elektron dizilimine bakalım arkadaşlar burada bir elementin katmanlarına elektronları nasıl dağılıyor ve bu elektronlara göre biz nasıl yorumlar yapıyoruz bunu öğreneceğiz Mesela sodyum elementinde arkadaşlar toplamda 11 tane elektronumuz bulunuyor değil mi Biz bu 11 tane elektronun ilk başta ilk katmanımız arkadaşlar iki tane elektronu veriyoruz bakın her daim ilk katmanımız bizim maksimum iki tane elektron olabilir ikinci katmanımız da bizim maksimum 8 tane elektron alabiliyor yani ilk iki tane almıştı 9 tane kaldı buraya da arkadaşlar 8'inde ben ikinci katmana verdim bir tane kaldı son bir tanesine ben gidiyorum üçüncü katmanı yazıyorum şimdi katman elektron dağılımını yapıyorum. Zaten bu dağılımda genellikle 2, 8, 8 18 diye dolar arkadaşlar. Yani toplamda bu kadar elektron olabilir bizim katmanlarımız.
Ve yine bakın burada kaç tane katmanımız var? Bizim 3 tane katmanımız var. Bu katman sayısı arkadaşlar bize o elementin periyot numarasını veriyor.
Yani sen periyot numarasını bilmediğin bir element düşün. Örneğin mesela magnezyum düşün. Magnezyumu sen gidiyorsun kardeşim 2, 8 2 diye dağıtıyorsun. Toplam kaç katmanı var? 3 katmanı var.
O zaman 3. periyotta diyorsun. Aynı şekilde yine grubunu bulurken de son katmanında bulunan bakın son katmanında bulunan elektron sayısı o adamın grubudur diyorsun. Magnezyumun sonunda mesela kaç tane elektron var?
katmanında 2 tane elektron var. O zaman 2A grubundadır diyorsunuz arkadaşlar. Ve yine oktet ve dublet kurallarımız da önemli.
Dublet dediğimiz şey bir elementin en dış katmanında 2 tane elektron bulunması ve bu durum sonucunda kararır mı hale geçmesidir arkadaşlar. Ve yine bizim elementlerimiz de her daim son katmanında maksimum sayıda elektron bulundurmayı ister veya tam doldurmayı ister. Bu yüzden mesela hidrojen 1 elementi vardır arkadaşlar. Bu hidrojen 1 elementi nasıl dağılır? Bak H1 ya son katmanında 1 tane elektron bulunur.
Bu adam da yine kendisini 2'ye tamamlamak ister arkadaşlar. Bu yüzden dışarıdan da 1 tane elektronu alır veya başka bir hidrojenle flörle falan olur. ortaklaşa kullanır.
Bu sayede ne yapar arkadaşlar? Son katmanındaki elektron sayısını 2'ye tamamlamış olur ve dublet kuralına uyar. Oktet kuralı ise yine aynı mantıktan arkadaşlar.
Son katmanındaki elektron sayısını 8'e tamamlamak anlamına gelir. Mesela sodyum neydi arkadaşlar? Sodyum 11'di.
Gider mesela bu sodyum sondaki bir tane elektronunu verirse 2 8'e kendisini tamamlamış olur ve bu sayede arkadaşlar oktet kuralına uyar. Yine burası da önemli bir kısımdı. Özellikle öncüllü sorularda burası gelebilir. Evet şimdi bizim asıl ipin koptuğu dağının kuyruğunun koptuğu, zurdanın öttüğü yer arkadaşlar.
Neresi? Bizim biraz daha periyot üzerindeki özellikleri nasıl değişti? Burada arkadaşlar bir periyod... Sağa doğru gittiğiniz zaman ne oluyor ona bakacağız. İlk olarak arkadaşlar atom numarası artar.
Ardından atom çapı azalır. Yine metalik özelliğimiz azalır. Çünkü arkadaşlar metaller bakın bu tarafa doğru gidildiğiniz zaman daha da artıyor.
O yüzden sağa gittiğiniz zaman metalik özelliğimiz azalıyor. Aynı zamanda iyonlaşma enerjisi genellikle artar diyoruz. İonlaşma enerjisinde bizim 3 aşağıya 5 yukarı kuralımız vardı.
Burada 3 ile 2 yer değiştiriyor. 5 ile de 6 yer değiştiriyor. Yani 1A küçüktür diyoruz. Ondan sonra 3A diyoruz.
Ondan sonra 2A diyoruz. Yani ionlaşma enerjisinin daha çok sıralaması bu şekilde oluyor. Yine elektronegatiflik yani elektronları kendine doğru çekme... İonlaşma isteği arkadaşlar sağa doğru gidildikçe artıyor. Değerlik elektron sayısı arkadaşlar yine sağa doğru gidildikçe artıyor.
Değerlik elektron zaten arkadaşlar grup numarasıyla bulunuyordu. E sağa doğru gittiğin zaman da grup numarası arttığı için değerlik elektronun da artıyor. Yine elektron ilgisi arkadaşlar sağa doğru gidildikçe artar. Yani elektronu alma isteği anlamına gelir. Ve A metaller elektronu daha çok almak ister.
Sağ tarafta daha çok A metaller bulunuyor arkadaşlar. Yine aşağı doğru inildikçe de atom numarası artıyor. Atom çapı artıyor.
Metalik özellikler yine aşağı doğru inildikçe artıyor. İonlaşma enerjisi arkadaşlar aşağı doğru inildikçe azalıyor. Elektro negatiflik yine azalıyor.
azalıyor elektron ilgisi azalıyor ve değerli elektron sayısı değişmiyor Çünkü değerli elektron sayısını Sen grup numarasını değiştirmeden değiştiremezsin yine burada elektron ilgisi en yüksek olan elementin kular olduğunu ve elektronegatifliğin en yüksek olan elementinde flör olduğunu bilmemiz lazım burada arkadaşlar elektronegatiflikte f olduğu için flordan hatırlayabilirsiniz elektron ilgisine de bakın ilgisi diyoruz değil mi klor buradan hatırlayabilirsiniz buralarda yine önemli noktalarımızı diyoruz yine arkadaşlar tt kimyasor tahmin serinizde periyodik özelliklerle alakalı çok güzel sorular da çözeceğim size burada anlattığım mevzuar cidden çok önemli sorular da gelebilir Soru tahmin serimizde efsane soruları da çözeceğiz. Ve şimdi geliyorum türler arası etkileşimler konumuza. Yine burası da çok kıymetli konulardan bir tanesi. Garanti her sene bir tane soru geliyor. Ve burada birçoğunuzun takıldığını biliyorum.
Ben de arkadaşlar size burada olabildiğince işin mantığını anlatacağım. Çünkü zamanla ben de sizler gibi burada takıldım. Yani anlamadığım yerler oldu, sıkıntı yaşadığım yerler oldu.
Ve sizlerin de nerede sıkıntı yaşadığınızı biliyorum. O yüzden tam ona göre anlatacağım. Şimdi ilk olarak arkadaşlar burada Lewis nokta yapısı dediğimiz bir yapı var.
Bu Lewis nokta yapısında atomların veya moleküllerin değerli elektron sayılarını sen noktalarla gösteriyorsun. Mesela Lewis. Lityumun arkadaşlar değerlik elektronu kaç?
1. Değerlik elektronu 1 olduğu için sen lityuma bir tane nokta koyuyorsun. Berilyumun mesela numarasına 2. O yüzden kaç koydun? 2 tane nokta koydun.
Borun arkadaşlar değerlik elektronu 3. Sen gittin 3 tane nokta koydun. Karbonun 4. Karbonun 4 tane nokta koydun. Azotun 5. Azoto 5 tane koydun.
Bu şekilde arkadaşlar kaç tane o adamın değerlik elektronu varsa o kadar nokta ekliyorsunuz. Aynı zamanda kation ve anyonların gösterilmesinde ise şöyle yapıyoruz. Kationlarda arkadaşlar bir tane noktayı sen kopardığın zaman bu nokta artık gidiyor.
Dışarıya sen bunu artı e diye yazıyorsun. Ve bu na'nın üstüne bir tane artı ekliyorsun. Anyonlarda yine aynı mantık arkadaşlar. Oksijen mesela gitti. Dışarıdan 2 tane elektron aldı.
Bu durumda oksijen arkadaşlar kendisini 8'e yani oktide tamamladı. Burada arkadaşlar anyon olduğu zaman her daim tüm noktaları yazıyorsunuz. Bakın tüm noktaları yazmayı sakın unutmayın. Buradan hata yapma ihtimaliniz yüksek ki 2022'de bunun bir sorusu gelmişti bununla alakalı. Şimdi Lewis nokta yapısının genel yapısını öğrendik.
Artık gelelim şimdi kimyasal etkileşimler kısmına. Burası arkadaşlar asıl ipin koptuğu yer. Şimdi burada kimyasal etkileşimlerimiz bizim ikiye ayrılıyor arkadaşlar. İlk olarak ne var?
Güçlü etkileşimler var. İkinci olarak ne var? Zayıf etkileşimler var.
Güçlü etkileşimler arkadaşlar Daha çok elementler arasında olan etkileşimlerdir. Zayıf etkileşimler ise biraz daha bileşikler arasında oluşan etkileşimler gibi düşünebilirsiniz. Örneğin bizim elimizde HQ var arkadaşlar. Bakın HQ var. Bizim HQ içerisindeki bu oksijenle hidrojen arasındaki bağ güçlü bağdır.
Yani sağlam sert bir bağdır. İki tane HQ arasında oluşan bağ ise yani şuradaki bağ ise zayıf bir etkileşimdir arkadaşlar. Yani sen iki tane bileşik arasında bağ oluşturacağın zaman ne yapıyorsun?
Zayıf etkileşimleri kullanıyorsun. Fakat bileşik içerisindeki elementleri birbirine tutturacağın zamansa daha güçlü bir bağ olan güçlü bağları kullanıyorsunuz. Bu şekilde bileceğiz. Yine aynı zamanda...
zayıf etkileşimlerin enerjisi %99 ihtimalle 40 kilojil molun altındadır. Güçlü etkileşimler ise arkadaşlar 40 kilojil molun üstündedir. Genellikle bağ enerjileri.
Bunu da bilmemiz lazım. Sorularda, öncüllü sorularda özellikle bu bilgi gelebiliyor. Şimdi ilk bizim güçlü etkileşimimiz iyonik bağ. İyonik bağda arkadaşlar anyon ve katyon atomları arasında elektron alışveriş sonucunda bir bağ oluşuyor. Bakın burada görüyorsunuz.
Na ve Cl var değil mi arkadaşlar? Na'nın normalde 11 tane elektronu var. Cl'nin de arkadaşlar normalde 17 tane elektronu var. Na kendisini 2-8 konumuna getirmek istiyor.
Cl'orada arkadaşlar kendisini 2-8-8 konumuna getirmek istiyor. E bu adam gidiyor arkadaşlar kendi dışındaki bir tane elektronu CL'ye veriyor. CL'ye de gidiyor arkadaşlar bu elektronu alıyor. E bu adam mis gibi kendisini 2-8-8'e tamamladı.
Bu adam da kendisini 2-8 konumuna getirdi ve bu şekilde ikisi de kararlı oldu. Yani biz elektron alışveriş sonucunda oluşan yapılara ne diyoruz? İonik bağ diyoruz arkadaşlar. İonik bağlı bileşiklerin özellikleri ise kristal örgü yapısına sahiptir arkadaşlar.
İonik bağlı bileşikler. Aynı zamanda erime noktaları yüksektir ve sert ve kırılgan bir yapıya sahiptirler. Ve yalnızca suda çözündüklerinde veya sıvı hallerinde elektrik akımını iletebilirler.
Çünkü suda çözündükleri zaman arkadaşlar örneğin mesela Na artı Cl eksi diye suda çözünüyorlar. Artı eksi olduğu için de elektrik akımı iletilebiliyor. Aynı zamanda formüllerin yazılışı da arkadaşlar çok basit. Katyon ve anyonu yan yana yazıyoruz.
Katyonun yon yükünü anyona, anyonun yon yükünü katyona çaprazlıyoruz. Bu şekilde bunların formüllerini çıkarıyoruz. Örneğin mesela Na neydi?
Artıydı. Cl neydi? Eksiydi.
Sen gittin bunu adama verdin. Diğerini gittin Na'ya verdin. Ondan sonra ne oldu? Na1 Cl1 oldu. Sen bunlardan yazmadın.
NaCl oldu. Bu kadar basit. Iyonik birleşiklerin adlandırılmasındaysa arkadaşlar ilk önce biz katyonun sonra da anyonun adını yazıyoruz.
Mesela bakın Mg bizim buradaki katliyonumuz. İlk başta biz magnezyumun adını yazdık. Ondan sonra bakın burada neyimiz var?
Nitratımız var. Sonra da nitratın adını yazdık arkadaşlar. Bu kadar basit.
Başka hiçbir alt yapmıyorsun. Bir de bizim istisnai olarak birden fazla değerlik alan metallerimiz var arkadaşlar. Yani bu adamlar duruma göre artı bir de alabiliyor, artı iki de alabiliyor, artı üç de alabiliyor.
farklı farklı böyle değerlikler alabiliyorlar. Bunlarda ise biz ne yapıyoruz? Gidiyoruz bunların elektron değerliklerini parantez içerisinde yazıyoruz. Ve birden fazla değerlik alan metallerimiz de Fe, Hg, Sn, Pb, Cu, Cl'dir.
Bakın bunları ezberleyin mutlaka. Gerekirse 100 kere böyle kağıtla kalemle yazın arkadaşlar. Bunları çünkü ezberlemeniz lazım sorular da gelebiliyor. Bakın mesela CuCl'de ne olmuş?
Cl'nin arkadaşlar normalde eksi bir iyon yüküne sahip burada. Cu'da arkadaşlar artı yüküne sahip. Ne yapmışım ben burada? Bakır bir klorur diye yazmışım.
Çünkü değişken değerli kalanlardaysa her zaman ne yapıyoruz? Bu adamın iyon yükünü parantez içerisinde yazıyoruz arkadaşlar. Kovalent bağdaysa arkadaşlar daha çok elektronların ortak kullanılması sonucunda oluşan bağlardır. Hatırlarsanız iyonik bağda ne yapıyorduk biz?
Elektron transferi yapıyorduk. Yani bizim metalimiz A metal'e elektron veriyordu. Kovalent bağdaysa A metal A metal arasında oluşuyor arkadaşlar.
Ve A metal'ler birer tane... tane bakın boşlukta olan elektronlarını ortak kullanıyorlar. Yani C ile diyor ki kardeşim senin bir elektronun boşta, benim bir boşta. Gel ben sana vereyim, sen de bana ver. Bunları ne yapalım?
Ortak kullanalım. Yani ikimiz de kararlı hale gelelim. İkimiz de oktet olalım diyorlar. Aynı zamanda kovalent bağın apolar ve polar diye ikiye ayrılıyor. Apolar kovalent bağ aynı cins iki amatör atomunun birleşmesiyle oluşuyor.
Mesela iki tane hidrojen gitti. Birbirinin elektronlarını ortak kullandılar. Bakın ortak kullandılar. Aynı cins oldukları için apolar kovalent bağ oldu. Polar kovalent bağda ise arkadaşlar iki farklı cins atomun bir araya gelerek oluşturduğu yapı.
yapıdır bu da mesela hidrojen ve flor gittiler mesela şu sondaki elektronlarını ortak kullandılar bu durumda ne oldu polar kovalent bağ oluştu polar dediğimiz şey aslında kutuplanmak demektir kutup demektir ve polarlık durumu bir tarafın eksi bir tarafın artı olmasıyla sağlanır arkadaşlar bakın apolar kovalent bağda görüyorsunuz burada bir polarlanma yok çünkü ikisi de hidrojen ve bu adamların elektronegatiflikleri eşit elektronegatiflikleri eşit olduğu için de bunlar birbirlerine elektronları eşit miktarda çekebiliyorlar yani biri diğerinden daha fazla elektronu kendine çekemiyor bu yüzden de bir kutuplanma oluşamıyor yani burada bir nötr yapı gözlemleniyor fakat arkadaşlar arkadaşlar polar kovalent bağda ise florun elektronegatifliği hidrojene göre çok daha fazla bu yüzden ne oluyor flor bizim bileşiğimiz üzerinde bulunan elektronları kendisine doğru daha çok çekiyor elektronlar zaten eksi yüke sahipti O yüzden bu adam kısmi negatif yükleniyor hidrojen de kısmi pozitif yükleniyor e kardeşim bu durumda ne oluyor hidrojen pozitif oldu flor negatif oldu ve burada bir kutuplanma oluştu yani polar bir yapıya sahip oldu bunun mantığı buydu arkadaşlar birçoğunuz burada takılıyordu burada böyle detaylı bir açıklama getirmek istedim bir de bizim ülkemizin polarlığı var bu bakın arkadaşlar polar kovalent bağla karıştırmayın. Bu polar kovalent bağ apayrı bir şey. Molekül polarlığı apayrı bir şey. Molekül polarlığı bir molekülün yöneliminin olup olmadığına baktığımız yerlerde devreye giriyor arkadaşlar.
Yani bizim bir molekülümüz sağa sola aşağı yukarı yöneliyor mu yönelmiyor mu biz buna bakıyoruz. Eğer ki arkadaşlar bizim bir molekülümüz herhangi bir noktaya yönelmiyorsa yani BF3 gibi bir yapıya sahipse bakın BF3'ün yapsı gibi bir yapıya sahipse biz buna apolar diyoruz. Yani yönelimi yoktur diyoruz.
Görüyorsunuz bizim buradaki merkez atamımıza arkadaşlar florlar eşit miktarda çekmiş değil mi? Ve bunların kuvvet dengesini aldığınız zaman buradaki açılar 120 derece bu arada Kuvvet dengesini aldığınız zaman ne oluyor? Buradaki net kuvvetimiz bizim sıfır çıkıyor. Yani bizim merkez atomumuz üzerindeki net kuvvet sıfır olduğu zaman apolar bir yapıya sahip oluyor arkadaşlar. Polar yapıdaysa bakın görüyorsunuz bizim burada neyimiz var?
Azotumuz var. Ne oluyor arkadaşlar bakın buradaki vektörler? Tamamı yukarı doğru gösteriyor değil mi? Bunların bileşkesini aldığınız zaman şöyle yukarıya doğru bileşke çıkıyor. Yani bizim merkez atomumuzun bir yönelimi olmuş oluyor.
Yönelimi olduğu zaman da polar yani kutuplu bir yapıya sahip oluyor. Ve genellikle bir bileşikte merkez atom üzerinde ortaklanmamış elektron çifti varsa polar yoksa apolardır. Görüyorsunuz bakın.
Azotun normalde 5 tane elektronu vardı değil mi arkadaşlar? 5 tane değerlik elektronu vardı. CL'lerin de bir tanesi bağ yapmak istiyordu. Geri kalanları yazmıyorum uzamasın diye.
Şimdi ne oldu? CL'ler bu N'nin boşluklarını doldurdu arkadaşlar değil mi? Ve N'nin üstünde 2 tane değerlik elektronu kaldı. Yani boşta kalan değerlik elektronları kaldı.
Ve bu durumda ne polar yüklendi? Bu şekilde düşünebilirsiniz. Yani boşta değerlik elektron kalıyorsa polardır gibi de düşünebilirsiniz.
Ve yine kovalent bileşiklerin adlandırılması var bir de. Yine burası da önemli bir kısım. İlk olarak bizim birinci elementimizden kaç tane varsa onun latince adını yazıyoruz.
Diyoruz ki D yazıyoruz. Bak 2'nin latince adı D'dir. Ondan sonra...
sonra sonuna azotu ekliyoruz. Yani birinci elementin adını ekliyoruz. Ondan sonra yine aynı mantık. İkinci ametalin latince sayısını yazıyoruz.
Yani O5'in 5'ini pent olarak yazıyoruz. Latince sayısını yazıyoruz. Sonra bir de oksit ekliyoruz. CCl4 da yine arkadaşlar aynı.
Karbon tetraklorur. 4 demek latince de tetra demektir. Bu yüzden tetraklorur yazdık arkadaşlar.
Karbonda ise bakın mono yazmadık başına. Çünkü biz ilk elementlerde eğer ki tekse arkadaşlar sayısı biz mono yazmayız. Şimdi son kuvvetli etkileşimimizde bizim metalik bağ.
Burada arkadaşlar elektron deniz dediğimiz bir yapı var. Yani artılar eksiler birbiri içerisinde böyle havuz gibi bulunuyoruz. bulunuyor.
Bakın şurada görüyorsunuz. Havuz gibi bulunuyor. Artılar var, eksiler var.
Artılar var, eksiler var. Ve bu sayede arkadaşlar sağlam ve dayanıklı bir yapı oluşturuyorlar. Ve yine bu elektron deniz sayesinde de metaller elektriği çok iyi iletebiliyorlar. Evet şimdi geliyoruz zayıf etkileşimlere. Zayıf etkileşimler arkadaşlar fiziksel bağlar sonucunda oluşmuştur.
Daha önce anlattık zaten. Kuvvetli bağlar biraz daha bileşiklerin içerisindeki bağlar oluyor arkadaşlar. Zayıf bağlarsa iki tane bileşiğin arasında oluşan bağlar oluyor. Yani örneğin sen iki tane HQ arasındaki bağı kırdığın zaman şu bağı kırdığın zaman sen fiziksel bir olay gerçekleştirmiş oluyorsun.
Ama sen Sen direkt olarak şuradaki bağları kırdığın zaman O zaman yani oksijen ve hidrojen arasındaki bağı kırdığın zaman kimyasal bir olay gerçekleştirmiş oluyorsun ve yüksek bir enerji vermen gerekiyor. Ve yine zayıf etkileşimlerimizde Van der Waals etkileşimleri ve hidrojen bağlı olarak ikiye ayrılıyor. Van der Waals etkileşimleri hidrojene göre biraz daha zayıf arkadaşlar.
Yani hidrojen biraz daha kuvvetli. Yine Van der Waals ise dipol dipol, iyon dipol ve indiklenmiş dipol etkileşimleri diye ayrılıyor. İndiklenmiş dipol da arkadaşlar dallara ayrılıyor. Birazdan göreceğiz zaten.
Şimdi ilk olarak dipol dipol etkileşimlerinde iki tane polar yapıya sahip bileşiğin arasında oluşan zayıf etkileşim gibi düşünebilirsiniz. Yani bir tarafın kısmi negatifiyle diğer tarafın kısmı... Kısmi pozitifi etkileştiği zaman dipol dipolu oluşuyor arkadaşlar.
Ki zaten kısmiye negatiflenme, pozitiflenme nelerdir bunları gayet güzel bir şekilde anlattığımı düşünüyorum yukarı tarafta. Anlamadıysanız mutlaka bir daha bakın. Orayı anlamadan burayı anlamazsınız çünkü.
İon dipol etkileşimleri ise bir tane polar yapıya sahip molekül ile iyonlar arasında oluşuyor arkadaşlar. Mesela Nacel ile yani Nacel tuzunun suda olmuş haliyle yani çözülmüş haliyle bir suyun arasında etkileşim ne oluyor arkadaşlar? İon dipol etkileşimi oluyor. Yine iyon ve indüklenmiş dipol etkileşiminde ise bir tane iyon ile apolar yapıya sahip bir tanecik.
etkileşime giriyor. Bizim bu iyonumuz arkadaşlar apolar yapıya sahip olan taneciğimize ne yapıyor? Kısmiye negatif, kısmiye pozitiflenme olayı yapıyor. Yani bu adam artı ya mesela bu adamın gidiyor eksisini kendilerine doğru çekiyor. Yani elektronlarını kendilerine doğru çekiyor.
Bu arada böyle bir zayıf etkileşim oluşmuş oluyor. Yine dipol indiklenmiş dipolde ise bizim kısmı yüklenmiş olan polar molekülümüz ne yapıyor arkadaşlar? Şuradaki bakın apolar moleküldeki bir tane artıyı kendilerine doğru çekiyor. Eksileri de diğer tarafa doğru itiyor. Yani burada bir dipolde indiklenmiş topar arasında bir etkileşim oluşmuş oluyor.
Yine bizim London kuvvetlerimiz ise tüm maddeler arasında arasında görülüyor arkadaşlar. London kuvvetleri dediğimiz şey ise apolar ve apolar iki tane tanecik arasında görülen etkileşimimiz aslında. Örneğin mesela hem CCl4 hem de CCl4 molekül olarak apolar bir yapıya sahip değil mi?
Bu ikisinin arasında da indiklenmiş dipol indiklenmiş dipol yani apolarla apolar arasında oluşan etkileşim görülmüş oluyor ve yine bizim London kuvvetleri de en zayıf zayıf etkileşimimiz. Bakın arkadaşlar indiklenmiş dipol bir işin içine girdiği zaman orayı en zayıf hale getiriyor. Yani nerede indiklenmiş dipol varsa oradaki bağın kuvveti azalıyor gibi düşünebilirsiniz. Burada bizim hidrojen bağımız var.
Hidrojen bağ ise arkadaşlar hidrojen bağımız var. Hidrojen elementinin FON yani flor, oksijen ve azot elementleriyle yaptığı moleküller arası baskın etkileşimi olarak aslında adlandırılıyor. Yani mesela bakın iki tane bizim H2O'muz var değil mi arkadaşlar?
Bu H2O'nun bir tane şuradaki hidrojeniyle diğerinin oksijeni aralarında bir hidrojen bağı oluşuyor. Hidrojen bağında arkadaşlar garanti her iki molekülde de hidrojen bulunmak zorundadır. Ve hidrojen bulunurken bir yandan da yine her iki molekülde garanti FON'den bir tanesi bulunmak zorundadır.
Ve yine hidrojen bağında zayıf etkileşimler arasındaki en kuvvetli etkileşimdir diyebiliriz. Şimdi son olarak da bizim fiziksel ve kimyasal... Değişim kavramlarımız var. Fiziksel değişim arkadaşlar Daha çok moleküller arası etkileşimler Yani zayıf etkileşimlerin kırılması sonucunda oluşuyor Mesela suyun buharlaşması, suyun donması Gibi durumların tamamı fiziksel değişime giriyor Veya yağın erimesi, katıdan sıvıya geçmesi Oradaki zayıf etkileşimlerin kırılması Anlamına geliyor.
Bu da fiziksel değişim oluyor arkadaşlar Kimyasal değişimde ise direkt olarak Bizim maddemizin yapısı değişiyor. Mesela bir Ekmeğin küflenmesi veya etin küflenmesi Veya bir tavuğun arkadaşlar bozulması Bunlar kimyasal etkileşime giriyor. Veya mesela Bir yumurtanın pişirilmesi. Kimyasal değişimlere giriyor Diyelim ve bu konumuzda bu şekilde tamamlayarak temel kanunlar kısmınıza gelelim. Burada arkadaşlar kimyanın temel kanunlarını göreceğiz.
Kütle korunumları, sabit oranlar, katlı oranlar bunları birlikte öğreneceğiz. Normal şartlarda bundan bir sonraki konumuz kimyasal hesaplamalar yani molle alakalı hesaplamalar konusu. Ama arkadaşlar ben o konuyu burada anlatmayacağım.
Çünkü o konunun konuyla bağlantısı çok fazla yok. Tamamen soru çözme, soru pratiği ile alakalı bir kısım. Onu da zaten soru tahmin serisi TET Kimya üzerinde de yapacağız.
Soru tahmin serimizde oradan da gayet güzel, gayet öğretici sorular sizlere çözeceğim. Şimdi bizim ilk kanunumuz kütle korunum kanunu. Bunu kütle korunum kanununa göre arkadaşlar bizim bir...
Bir denklemimizde girenlerin kütlesi her daim çıkanların kütlesine eşit oluyor. Yani buradaki terazi örneğiyle zaten vermişiz. Buradaki atıyorum kütlemiz ne olsun bizim?
Atıyorum 50 gram olsun. Her türlü çıkanlarda arkadaşlar 50 gram olacak. Yani burada her daim kütle korunum kanununda girenler ve çıkanların eşit olduğunu söyleyebiliriz. Sabit oranlar kanunundaysa bizim bir bileşiğimizin kütlesel birleşme oranlarının her daim sabitliğini gösteriyor aslında. Mesela bakın burada H2O'dan arkadaşlar 2 gram girmiş.
Oksijenden 16 gram girmiş. Sonuçta 18 gram H2O oluşmuş. Buradaki oranımız yani ne? 1 gram hidrojen 8 gram oksijen 9 gram. Buradaki birleşme oranımız bu şekilde ve bu oran arkadaşlar hiçbir zaman hq üzerinde bozulmuyor.
Birleşme oranı yine 1, 8, 9 olarak devam edecek. Yani sabit oranların olayı tamamen bu arkadaşlar. Şimdi katlı oranlar kanunu ise aralarında en karışık olanlarından bir tanesi. Bu sebeple ana notlarımızdan direkt eksiltmeden aldım arkadaşlar.
Tamamen ana notlarımızda ne yazıyorsa onu çat diye buraya koydum. Katlı oranlarda arkadaşlar 2 element birden fazla birleşik oluşturuyorsa birinci elementin sabit miktarı ile ikinci elementin kütleleri arasında belirli bir oran vardır. Buna da biz katlı oranlar diyoruz.
Mesela bakın 2 tane elementimiz bizim A ve B elementlerimizin. ne yapmış? AB arkadaşlar bileşiğini oluşturmuş.
Yine aynı şekilde A ile 2 tane B bu sefer de A2B bileşiğini oluşturmuş ve bunların arasında bakın ne yapıyoruz? A'yı sabit tutuyoruz. A'ları sabit tuttun. B'ler arasında bir oran yakalıyorsun.
B'nin ilkinde oran ne? 1. İkincisinde oran ne? 2. 1 bölü 2 yapıyorsun. Yani 1'e 2 oranı vardır diyorsun. CO ve CO2'nin mesela oksijen atomları arasındaki oran ne?
1 bölü 2. Yani C'leri sen sabit tuttun kardeşim. Ne yaptın? Oksijenleri orantıladın. 1 bölü 2 çıktı.
Yine arkadaşlar şuna da dikkat edin. Bizim her daim bir tane elementimiz sabit olacak ve birbirine denk olacak. olacak.
Yani buradaki iki tane karbonun da Başındaki kat sayı 1 olacak. Yani C1. Diğeri de bakın mesela C1.
Atıyorum. Biri C2 olduğu zaman diğerinde sen C2 yapacaksın. Veya biri C2 diğeri C3 ise sen bunu 3 ile genişleteceksin. Bunu 2 ile genişleteceksin.
Bir tanesini garanti sabitleyeceksin. Yani bu katlı oranlarda garanti bir tanesi sabit olacak. Burası çok önemli.
Yine basit. Basit formülleri aynı olan birleşik çiftlerinde katlı oran aranmaz ve katlı oran arkadaşlar hiçbir zaman bir çıkamaz. Yani her daim küsuratlı bir şey çıkması gerekir.
Mesela bakın NO2 ve N2O4 basit formülleri sadeleştirmiş formülleri bunların aynı. Çünkü N2O4 normalde nedir arkadaşlar? NO2'dir değil mi?
Yani bu... 2'yi sen başa atmışsın gibi düşünebilirsin. E bu adamların zaten basit formülleri birbiriyle aynı olduğu için ve katlı oranla bir çıkamayacağı için sen böyle bir şey olmaz diyorsun. Aynı zamanda aynı tür atomlardan oluşmayan bileşik çiftleri arasında da yine katlı oran aranmaz.
Mesela sen gidiyorsun bir SO3'e bakıyorsun bir de CO2'ye bakıyorsun. E kardeşim S ile C birbirinin aynısı değil ki. Aynı olmadığı için sen ne yapıyorsun?
Katlı oran burada aramıyorsun. Yani bakın yine bir örnek daha vermişiz. CH4 ile CO2.
C'ler aynı ama H'lar aynı değil kardeşim. Birinde oksijen var, diğerinde hidrojen var. Sen burada katlı oran arayamazsın. Yine ikiden fazla türde element içeren bileşik çiftleri...
arasında da arkadaşlar katlı oran aramıyoruz. Yani mesela H2SO3 ile H2SO4 arasında arkadaşlar katlı oran aranmaz. Çünkü bu adamlar ikiden fazla elementi içeriyorlar.
Bu yüzden aranmaz diyoruz. Evet arkadaşlar bu konumuzu da bu şekilde hallettik. Yine soru tahmin serimizde buradan da bir soru çözeceğim.
Çünkü önemli bir konu. ÖSYM böyle 5 yılın 3'ünde soru sordu buradan. O yüzden önemli bir kısım diyelim.
Ve gelelim şimdi maddenin hallerini. Garanti soru gelen ve rahatla halledeceğimiz bir kısım. Lütfen dikkatli dinleyelim.
Şimdi maddenin hallerinde ilk halimiz katıları işleyeceğiz. Ben burada direkt olarak önemli bilgileri sizlere anlatacağım. Şimdi ilk olarak bizim katılarımız amorf ve kristal katılar diye ikiye ayrılıyor.
diyor. Amorf katlar arkadaşlar biraz daha böyle dokunduğun zaman hemen içine parmağının göçtüğü biraz daha yumuşak yapıya sahip katlar olarak düşünebilirsiniz. Mesela kavuşuk var lastik var arkadaşlar burada. Tereyağı mesela bunlar ne arkadaşlar? Amorf katlar.
Ve bunlar biraz daha tanecikleri istiflenmiş yani düzenli dizilmemiş olarak düşünebilirsiniz. Kristal katlılarsa adam gibi adamdır omurgallardır arkadaşlar. Katıyı oluşturan türlerin belirli bir düzenle 3 boyutlu bir şekilde dizilmiş haldir kristal katılarda. Yani amorf katlıları biraz daha böyle omurgası olmayan, biraz daha böyle karakteri olmayan, köşesiz insanlar gibi düşünün.
Düşünebilirsiniz. Dokunduğun gibi yumuşayan böyle bir oraya bir buraya kayan insanlar gibi düşünebilirsiniz. Kristal katıları ise arkadaşlar omurgalı, sağlam duruşu olan şekli, cismi, ne olduğu, neci olduğu belli olan insanlar gibi düşünebilirsiniz. Aralarındaki fark direkt olarak bu.
Bir de bizim kristal katılarımız 4 parçaya ayrılıyor arkadaşlar. İlk olarak iyonik kristallerimiz var. İyonik kristaller direkt olarak iyonik bağlar sonucunda oluşmuş katılarımızdır.
Mesela NaCl'yi görüyorsunuz burada. NaCl ne olmuş? Na ve Cl'nin birleşmesiyle oluşmuş.
Yani bir iyonik bağ sonucunda oluşmuş ve iyonik kristallerimizi oluşturmuş. Kovalent kristaller ise arkadaşlar kovalent bağlar sonucunda oluşmuş. sonucunda oluşuyor. Özellikle siz karbonu gördüğünüz zaman kovalent kristali yapıştıracaksınız.
Grafit arkadaşlar karbonun bir alotropudur ve elektriği ileten tek kovalent kristal gibi de bunu hatırlayabilirsiniz. Önemli bir bilgi. Map kitabında da yazıyor arkadaşlar.
Yine elmas da karbonun bir alotropu arkadaşlar. Bu da yine bizim kovalent kristaller sınıfına giriyor. Aynı zamanda moleküler kristallerimiz ise zayıf etkileşimler sonucunda oluşan biraz daha kristallerdir.
Burada da mesela buzu örnek verebiliriz. Suyun donmaz sonucunda buz oluşuyor. Moleküller arası etkileşimlerin sağlamlaşmaz sonucunda oluşan bir yapıda.
Aynı zamanda mesela karbondioksit normalde gaz halinde bulunuyor değil mi? Bu karbondioksit sen düşük Sıcaklıklarda donduruyorsun ne yapıyorsun? Kuru buz elde ediyorsun. Bu da yine moleküller arasındaki etkileşimleri sağlamlaştırmanın sonucunda oluşuyor. Metalik kristaller ise arkadaşlar metaller arasında oluşan sağlam etkileşim gibi düşünebilirsiniz.
Burada da yine FE'nin örneğini görüyorsunuz arkadaşlar. Yani metaller burada kendi arasında sağlam bir etkileşim oluşturduğunda metalik kristal olarak adlandırılıyor. Şimdi katları bitiriyoruz geliyoruz sıfılara.
Sıfılarda arkadaşlar önemli kavramlarımız var. Viskostedir, buharlaşmadır, kaynama noktasıdır. Şimdi viskoste arkadaşlar ilk olarak sıfıların akmaya karşı gösterdiği dirençtir.
Mesela bir suyu düşünün bir de balı düşünün. Su normalde böyle aşırı hızlı akar. Bakar değil bak böyle şıkır şıkır oynuyor. Böyle şıkır şıkır, şıkır şıkır oynuyor.
Ama sen bir de balı düşün kardeşim. Balı şöyle döktüğün zaman çok yavaş yavaş dökülür. Çünkü balın viskostesi yüksektir. Suyumuzun ise viskostesi azdır. Direkt olarak tanım bu arkadaşlar.
Buharlaşma, yoğuşma ve denge buhar basıncındaysa. Buharlaşma dediğimiz şey sıvının yeterli enerji alması durumunda sıvının yüzeyindeki taneciklerin sıvıdan kopmasıdır. Buharlaşma da arkadaşlar sıvının yüzeyindeki tanecikler gaz hale geçer gibi düşünebilirsiniz.
Ve bu olay yalnızca sıvının yüzeyinde gerçekleşir. Karlaşma ise sıvının yalnızca yüzeyinde gerçekleşir. Burası çok önemli. Aynı zamanda sıvı ile dengede bulunan buharın yaptığı basınca da biz denge buhar basıncı diyoruz. Yani bizim sıvısıyla dengede olan buharımız gidiyor dış ortama bir basınç yapıyor.
Bunun yaptığı basınca biz denge buhar basıncı diyoruz. Yine bizim denge buhar basıncını yani gazımızın yaptığı basıncı etkileyen faktörler ise sıvının cinsidir. Sıvının sıcaklığıdır ve sıvının saflığıdır.
Bu üç faktör haricinde işte sıvının hacmi, kütlesi, osu, busu etkilemez arkadaşlar. Bu üç faktör etkiler. Yine kaynama dediğimiz mevzuda arkadaşlar bir sıvının buhar basıncının dış basınca eşit olduğu noktada kaynama gerçekleşir.
O andaki sıcaklığa da biz kaynama noktası, sıcaklığı diyoruz yani kaynama noktası diyoruz. Kaynama noktasını etkileyen faktörler ise sıvının cinsi. Uçucu bir sıvı olduğu zaman, kolay ısınan, kolay böyle parlayan bir sıvı olduğu zaman arkadaşlar, onun kaynama noktası mesela düşüyor. Yine aynı şekilde sıvının saflığı. Mesela sen sıvı içerisine gidiyorsun, tuz atıyorsun, saflığını etkiliyorsun, saflığını değiştiriyorsun.
Ne yapıyorsun? Suyu daha zor kaynatmış oluyorsun. Sıvının buhar basıncıyla dış basınç birbirine eşit olduğu zaman kaynama başlıyordu. Eğer ki sen dış basıncı düşürürsen kaynama noktan da düşüyor gibi düşünebilirsiniz.
Şimdi bir de gazlara bakalım. Gazların özelliklerine arkadaşlar, bulunduğu kabın hacmi... bulunduğu kap ne kadar büyükse haş Hacmi de o kadar oluyor. Aynı zamanda tanecikleri dönme öteleme titreşim hareketlerini yapabiliyor gibi böyle özellikleri var. Yani birçoğumuzun bildiği özellikleri olduğu için direkt anlatmana girmiyorum.
Burada bir tek bizim ideal gaz yasasını iyi bir şekilde bilmemiz lazım. İdeal gaz yasasında arkadaşlar bir gazın basıncıyla o gazın hacmini çarptığın zaman sana gazın makde miktarı çarpı sıcaklığı çarpı R sabitini veriyor. Yani bir gazın basıncı çarpı hacmi eşittir makde miktarı çarpı R sabit çarpı T'dir arkadaşlar. Bu formülü unutmamamız lazım.
Örneğin sen bir gazın molünü sabit tuttun T'sini sabit tuttun ve gittin hacmini artırdın. Bu durumda ne oluyor? Bu gazın basıncı düşüyor.
Yani hacmi artan gazın bu sefer basıncı düşüyor. Veya sen gittin gazın basıncını arttırdın bu sefer hacmi düşüyor. Yani burada böyle bir orantı var. Veya sabit hacimli kapta yani hacmi değişmeyen bir kapta gittin sen madde miktarını veya sıcaklığı arttırdın. Bu durumda gazın basıncı artıyor.
Böyle bir ilişki var arkadaşlar burada. Son olarak da plazmanın özelliklerine bakalım birlikte. Plazmada pozitif ve negatif yüklerin serbestçe dolaştığı taneciklerden oluşuyor. Diğer hallere göre taneciklerin enerjisi en yüksek yapıya sahiptir.
Çünkü buradaki arkadaşlar taneciklerimiz artık iyonlaşmış bir yapıya sahiptir. Yani iyonlaşmış taneciklerimiz bulunur. Ve arkadaşlar plazmalar gibi...
yine elektriği iletir. Güneş gibi yapılar da mesela plazmadan oluşur arkadaşlar. Son olarak bir de burada hal değişim grafiğini göreceğiz. Hal değişim grafiğini de görüyorsunuz arkadaşlar. Zaten bakın birinci bölgede neydi bizim taneciğimiz?
Katı yapıda değil mi? Sen bu katı yapıya gittin. Isı verdin verdin verdin verdin. Bu hala bakın katı. Ondan sonra belli bir noktada bu adam erimeye başlıyor.
Ondan sonra eridi eridi eridi. Sıcaklığı sabit kaldı erirken. Bakın erime, kaynama noktalarında her daim sıcaklık sabit kalıyor.
Eridi eridi eridi. Ne oldu? Sonra artık sıvıya dönüştü. Sıvıdan sonra bir süre daha ısındı ısındı ısındı. Artık sıvı sonra buharlaşmaya başladı.
Sıcaklığı yine sabit kaldı. Ondan sonra Sen gaz oluşturdun gazdan sonra artık gitmiyor O yüzden plazma var o da çok zor Bunun yine bir de tam tersi var arkadaşlar Gazı soğuttun yoğuşturdun ondan sonra sıvı oldu Sıvıya gittin dondurdun katı oldu Böyle arkadaşlar o da tersine dönüyor Evet şimdi gelelim karışımlar konumuza Yine çok önemli bir konu arkadaşlar Garanti bir tane soru geliyor o yüzden lütfen dikkatli dinleyelim Ben de size olabildiğince mantığını vererek anlatacağım Özellikle burada sizin çok sıkıntı yaşadığınız yer Karışımları ayırma yöntemleri Burada size gayet sade bir şekilde gayet anlayacağınız şekilde anlatacağım burayı da Şimdi karışım dediğimiz şey İki ya da daha fazla saf maddenin bir araya gelerek Kendi özelliklerini kaybetme kaybetmeden oluşturdukları sistemimiz karışım diyor yani bileşik veya element giriyor bir araya ondan sonra kendi özelliklerini kaybetmeden bir yapı oluşturuyorlar biz buna karışım diyoruz yani şöyle aklınıza tutabilirsiniz sen salata yediğin zaman hem işte havucun tadını alıyorsun hem salatalığın tadını alıyorsun hem gidiyorsun işte marulun tadını alıyorsun gibi düşünebilirsiniz yine karışımlarda arkadaşlar homojen ve heterojen olarak ikiye ayrılıyor homojen karışımlar tek fazla görünür bakın tek fazla görünür yani gözüne baktığın zaman sanki tek bir yapıdan oluşuyor gibi görürsün heterojen karışımlar ise arkadaşlar çok fazla oluşuyor bakın görüyorsunuz iki veya üç demiştir mesela burada gözüne bakıyorsunuz Bakıyorsun. Aa bak yukarıda sarı var.
Aşağıda ne var? Oo mavi var. Yukarıda ne var? Pembe var falan diye böyle çok rahat bir şekilde ayrımı görebiliyorsun.
Biz bu tarz yapılarda heterojen karışım diyoruz. Şimdi bir de bizim heterojen karışımlarımızın türleri var. Burası da çok önemli arkadaşlar.
Şimdi ilk olarak bizim süspansiyon katı sıvı karışımıdır arkadaşlar. Yani sen bir katıyla sıvıyı karıştırdın. Heterojen olarak net bir şekilde faz ayarını görüyorsun.
Bu süspansiyona giriyor. Mesela bak Türk kahvesi nedir? Altta telves çökmüştür.
Katıdır. Üstte sıvısı vardır. Nedir? Katı sıvı karışımı. Yani süspansiyondur.
Aynı şekilde su kum karışımı da arkadaşlar kum dibe çökmüştür. Nedir? Katıdır. Su yukarı çıkmıştır.
Sıvıdır. Yine katı sıvı karışımı olduğunu görürüz. Emisyondaysa sıvı artı sıvı karışımı vardır. Yani mesela yağ ile sen suyu karıştırdın ne oldu?
Sıvı sıvı karışımı olmuş oldu. Aerosolde arkadaşlar gaz artı katı veya gaz artı sıvıdır. Yani gaz artı katı veya gaz artı sıvı olarak adlandırılır. Mesela yine spreyler, deodorantlar, aerosol karışıma girer.
Spreyde ne vardır arkadaşlar? İtici gaz vardır. Bir de alttaki sıvı vardır değil mi?
Sen bastığın zaman kardeşim ne olur? Sıvı ile gaz aynı anda çıkar. Aerosolde yani gazlar biraz daha dağıtıcı görev görür. Katılar veya sıvılarsa arkadaşlar dağılan görevini görür.
Adi karışım da katı katı karışımdır. Net bir şekilde. Kuru yemiştir, salatadır bu tarz şeyler arkadaşlar adi karışıma girer. Hani önüne böyle bayramda bir çerez tabağı gelir mesela.
Bakarsın kardeşim şöyle bak bu fıstık bu fındık diye böyle gözünle rahat seçersin. İstediğini oradan alırsın. Adi karışımda böyle bir özelliğe sahip.
Bir de bizim kolodiyel karışımlarımız yani koloidlerimiz var. Bu da arkadaşlar ne heterojen ne homojen. Yani heterojenle homojen arasında kalmış. Bizim heterojen karışımlarımızda mesela tanecik boyutu 10 üzeri eksi alttan daha büyük olarak adlandırılır.
Kolodiyel karışımlarımız ise 10 üzeri eksi altı tanecik boyutuyla 10 üzeri eksi 9 tanecik boyutu arasındadır. Örneğin kanserimiz süt. süt, duman, sis, mürekkep, jel gibi yapılar arkadaşlar bizim kolodiyel karışımlarımıza örnek olarak verilebilir.
Şimdi bir de koligatif özelliklerimiz var. Burası da çok önemli arkadaşlar. Koligatif özelliklerimizden toplam 4 tane var.
Ne var burada? Kaynama noktası yükselmesi, donma noktası düşmesi var, buhar basıncı düşmesi ve osmotik basınç ve osmos kavramları var. Ne yapıyoruz biz kaynama noktasını yükseltirken? Ya dış basıncı artırıyoruz, ya gidiyoruz sıvının saflığını değiştiriyoruz, içine uçucu olmayan bir katı atıyoruz. Ya da gidiyoruz sıvının cinsini değiştiriyoruz.
Yani bu tarz özellikler sıvının kaynama noktasını değiştiriyor. 100 derecede kaynıyor bizim suyumuz. Ama sen gittin bunun içine tuz attın ne oldu?
102 derecede kaynamaya başladı. 103 derecede bu doymuş hale geldi artık. Bu şekilde bir yapı gözlemledik arkadaşlar.
Buhar basıncının düşmesi neresi? Yine aynı mantık var. Sen gittin suyun içerisine uçucu olmayan bir kata attın. Gittin sen o suyun içine tuz çözdün.
Bu durumda ne oldu? Çözelti oluşmuş oldu. Bizim suyumuzun arkadaşlar buhar basıncı 100 derecedeyken 760 mm civarıya çıkıyor. Ama çözelti haline geldiği zaman 115 derecedeyken 760 mm civarıya çıkıyor.
Yani aslında buhar basıncı ile kaynama noktası da birbiriyle bağlantılı. Çünkü buhar basıncı ile... Hatırlarsanız dış basınç birbirine eşit olmalı. Bununla kaynama gerçekleşiyordu.
Yine kaynama noktasını etkileyenler buhar basıncını da etkiliyor. Aynı faktörleri etkiliyor diyebiliriz. Yine arkadaşlar bir sıvının sıcaklığını artırdığınız zaman da bakın görüyorsunuz sıfırdan yüze çıkartmışsınız. Ne olmuş?
Bu adamın buhar basıncı da artmış. Yani sıcaklık arttıkça buhar basıncı da artar. Bunu da net bir şekilde söyleyeyim.
Dolma noktasının düşmesi de arkadaşlar yine bizim kaynama noktasının yükselmesiyle aynı mantığa sahip. Sen gittin dolma noktasını düşürmek için bir sıvının içerisine katı attın yani tuz gibi bir yapı attın. Senin suyun 0 derecede donacakken tuz attığın zaman eksi 5 derece doğundu.
Hatta böyle karlı zamanlarda ne olur? Böyle yollar tuzlanır değil mi arkadaşlar? Okulda falan görmüşsünüzdür.
Böyle tuz torbalarıyla giderler tuz atarlar. Niye yapıyorlar bunu çünkü? Normalde hava atıyorum ne olsun?
Eksi 7 derece olsun tamam mı? Sen gidiyorsun oradaki yola tuz atıyorsun. Normalde 0 derecede donan suyumuzu gidiyorsun.
Eksi 10 derecede donacak hale getiriyorsun. E bu durumda hava eksi 7 derece olduğu için senin artık oradaki buzlar erirmeye başlıyor. Yani bu olayın tam yani mantığı bu.
Osmotik basınç ise arkadaşlar derişimin az olduğu yerden. Bakın derişim burada az değil mi? Çok olduğu yere doğru. Yani burada bakın derişim çok.
Buraya doğru böyle sıvı geçiştir arkadaşlar. Bunun da olmasının amacı şudur. Sol ve sağ taraftaki sıvıları...
derişimini eşitlemektir. Son durumda ne oldu? Buradaki sıvı miktarı azaldı.
Sağ taraftaki sıvı miktarı arttı ve bu sayede bizim iki tane maddemizin derişimi eşitlenmiş oldu. Bir de bizim ters osmos kavramımız var arkadaşlar. Gidiyorsun sen buradaki çok derişimin olduğu tarafa doğru baskı uyguluyorsun yukarıdan. Buradaki sıvıyı gidiyorsun sen sol tarafa geçiriyorsun.
Yani yukarıdan kuvvet uygulayarak sen tam tersi bir osmos gerçekleştirdiğin zaman bu da ters osmosa geliyor. Ve de son olarak burada arkadaşlar karışımla ayırma tekniklerini birlikte eşleyeceğiz. Normal şartlarda burada bizim ana notlarımızda uzun uzun hepsi yazıyor yani ayıklamadır odur budur hepsini uzun uzun yazdım.
Ben size yalnızca Hızlıca burada şemayı veriyorum arkadaşlar. Şema üzerinden hızlıca anlatacağım. Şimdi bizim burada toplamda 4 tane karışımı ayırma yöntemimiz var. İlki tanecik boyutuyla ayırma.
Sonra yoğunluk. Sonra kaynama noktası. Sonra çözünürlük farkı.
Bakın lütfen arkadaşlar bu konuyu öğrenirken tanecik boyutuna hangileri giriyor? Yoğunluğa hangileri giriyor? Kaynama noktasına, çözünürlük farkına hangileri giriyor?
Bunları öğrenin. Çünkü siz bunları öğrenemediğiniz için olayın mantığını çözemiyorsanız. Bu tabloyu öğrenirseniz yani hangisi hangisinin altına giriyor bunu öğrenirseniz hiçbir sıkıntı yaşamazsınız burada.
Tanecik boyutuyla ayırma arkadaşlar. Direkt olarak taneciklerin boyutlarının farkıyla ayırma yöntemidir. Mesela ayıklama.
Ama da sen gidiyorsun pirincin içinden taş ayıklıyorsun değil mi? Pirinç şu kadar taş bu kadar. Ne oluyor kardeşim?
Sen tanecik boyutu sayesinde onu ayıklamış oluyorsun. Eleme yöntemi yine aynı arkadaşlar. Un elemede mesela ne yapıyorum? Unu elelerken topaklar yukarıda kalıyor.
İnce olanlar aşağı düşüyor. Süzme yönteminde yine su yine tanecik boyutu küçük olduğu için aşağı iniyor. Yukarıdaki böyle pirinçler onlar bunlar yukarıda kalıyor.
Diyalizde yine arkadaşlar yer geçirgen böyle zarlar kullanılıyor. Büyük tanecikler zardan geçemiyor. Küçük tanecikler geçiyor.
Bu sayede kanı süzmüş oluyorsunuz. Ve burada yine merkez kaç kuvvetinin de etkili olduğunu söyleyebiliriz diyaliz yönteminde. Bu da yani böyle ek bir bilgi olarak gelebilir.
Yoğunluk farkıyla ayırmada da arkadaşlar iki tane tanecik arasında yoğunluk farkı olduğu zaman bu ayırma yöntemini kullanıyoruz. Mesela savurma ayırma yöntemi nedir? Bizim bir çiftçi mesela gider saman buğday karışımını havaya doğru savurur.
Samanların yoğunluğu az olduğu için havada uçuşurken buğdayların yoğunluğu çok olduğu için dibe çöker. Bu da işte yoğunlukla ayırma yöntemi oluyor. Ayırma hunisinde de mesela şöyle bir hunimiz var. Bizim yukarıda yağ var aşağıda su var. Sen gidiyorsun buradan aşağıdan musluğu açıyorsun.
Suyun yoğunluğu çok olduğu için altta kalıyor ve hızlı dökülüyor. Yağ da yukarıda kalıyor bu şekilde ayırıyorsun. Çöktürme yöntemi de arkadaşlar özellikle sularda çok fazla kullanılır. Suyun içine mesela bir tane böyle madde atarlar bir kimyasal atarlar. Suyun içerisindeki o böyle mineraller onlar bunlar çöker dibe doğru işte kireç meleç dibe doğru çöker.
Ve çöktürme yönteminde üstte kalan suyu ayırmak için de arkadaşlar aktarma yöntemini kullanıyoruz biz. Yine son olarak yüzdürme yönteminde de sen ne yapıyorsun? Metalle atıyorum bir tane odunu tahtayı suya atıyorsun. Tahta suda yüzüyor bu sayede sen tahtayı ayırıyorsun.
Altta kalan metal de ayırılmış oluyor. Bu şekilde ayırma yöntemidir arkadaşlar. Kaynama noktasıyla ayırmada da direkt olarak kaynama noktası arasındaki farklar sayesinde bir ayrım gerçekleştirilir.
Basit damıtmada arkadaşlar katıyla sıvı birbirinden ayrılır. Ayrımsal... Özel damıtmada ise sıvıyla sıvı birbirinden ayrıştırılır.
Buharlaştırmada ise sen gidersin bir tane sıvıyı buharlaştırırsın. Katı dipte kalır. Katıyla sıvıyı yine ayırmış olursun. Burada tek fark arkadaşlar.
Buharlaştırma yönteminde sen buradaki sıvıyı ayrıştırmamış olursun. Yani sıvı uçağa gider atmosfere karışır. Basit damıtma yönteminde ise katıyı sen ayrı bir kapta toplarsın.
Sıvıyı da tekrardan soğutarak farklı bir kaba toplarsın. Katıyla sıvı ikisi böyle ayrılmış halde durur. Çözünürlük farkı da arkadaşlar.
İki tane katı arasındaki çözünürlük farkı sayesinde olan ayrıştırma oluyor. Özütleme yönteminde mesela çayın böyle içindeki kimyasaların bazıları çözünüyor. Dibe doğru iniyor.
sayede sen çayı özütlemiş oluyorsun. Kristallendirme yönteminde arkadaşlar sen gidiyorsun bir tane su içerisindeki katıyı soğutuyorsun. Soğudukça katı ne oluyor? Dibe çöküyor. Dibe çöktü.
İçine sonra onu ayırmış oluyorsun. Ayrımsal kristallendirmede ise iki farklı katımız olması lazım en az. Yani sen tuz ve şekeri suyun içinde karıştırdın.
Soğuttun, soğuttun, soğuttun. İlk başta tuz dibe çöktü. Sen başta tuzu ayırdın.
Ondan sonra biraz daha soğuttun. Sonra şeker dibe çöktü. Şekeri ayırdın.
Ve tuz ve şekeri sen bu sayede ayırmış oldun. Dediğim gibi burada teker teker Geliyorum şimdi asit baz ve tuzlar konumuza. Şimdi ilk olarak arkadaşlar asitler sulu çözeltilerinde suya H artı iyonu verebilen maddelerdir.
Ve tadları daha çok ekşidir arkadaşlar asitlerin. Görüyorsunuz bakın HCl mesela bir asit. H2O içerisinde çözülmüş ve ne olmuş arkadaşlar?
Suya H artı iyonu vermiş. Yani suya eğer ki H artı iyonu veriyorsa bir adam o adam kimdir arkadaşlar? Asittir. Ama bazlarsa arkadaşlar sulu çözeltilerinde hidroksit yani OH eksi iyonu verirler. Mesela NaOH nedir arkadaşlar?
Bir bazdır ve sulu çözeltisinde Na artı OH eksi yapısına bürünür. Yani OH eksi verir suya. OH eksi verdiği zaman da arkadaşlar...
ne olur? Bazik olduğu anlaşılır. Aynı zamanda Bazlar da yine acıdır arkadaşlar.
Ve yine bazların pH değeri 7'den daha büyüktür. Asitlerin ise pH değeri 7'den daha küçüktür. Asit ve bazların tepkimelerine bakalım şimdi.
Bakın asit ve baz ne olmuş? Tepkimeye girmiş. Sonucunda ne olmuş?
Nötralleşmişler. Yani ne asitlik ne de bazlık kalmış meydanda. Yine HCR'ye bakın. NaOH.
bir tepkimeye giriyor. Ne oluyor? NACL yani sofra tuzumuz açığa çıkıyor ve H2O çıkıyor.
Bir de artı ısı çıkıyor. Tabi ki burada HCL ve NAOH'ın aynı miktarda olması lazım arkadaşlar. Yine burada HRT yonu ve OH yonları arkadaşlar görüyorsunuz birleşiyor ve H2O'yu oluşturuyor. Yine metal lastik tepkimelerine bak.
bakmamız lazım. Burası çok önemli arkadaşlar ve soru sorulmaya çok müsait bir kısım. Ölsevim'e de soru sormayı çok seviyor. Dikkatli dinleyelim. Soy metaller yarı soy ve tam soy olmak üzere ikiye ayrılıyor.
Yarı soy metallerimiz Cu-A-G-H-G'dir. Tam soy metallerimiz ise A-U-P-T'dir. A-U-P-T arkadaşlar hiçbir şekilde kral suyu hariç tepkimeye girmezler. Cu-A-G-H-G ise yalnızca oksijenli asitlerle yani HNO3 asidi ve H2SO4 asidiyle tepkimeye girerler.
Aktif metallerimiz ise soy metaller dışında kalan diğer metallerimiz gibi düşünebilirsiniz. Ve aktif metaller asitlerle tepkimeye girerler. Her türlü asite tepkimi ve sonucunda tuz, su ve haşki gazlarını çıkarırlar.
Amfoter metallerimiz ise Zn, Alp, Bsn, Cr, Be ve Ga'dır. Bunlar yani bizim amfoter metallerimizdir. Kodlama olarak da Zengin, Pablo, Cariye, Sine, Bere ve Gama aldı diye kodluyordum arkadaşlar. Ben böyle enteresan bir kodlamam vardı.
Siz de böyle öğrenebilirsiniz. Bizim amfoter metallerimiz ise yani burada yazdığım metaller ise hem asitlerle hem de bazlarla tepkimeye girebilir arkadaşlar bu metaller. Ve sonucunda haşki gazı ve tuz açığa çıkarırlar.
Bakın burada görüyorsunuz. Mesela Zn burada ne yapmış? 2 HBr ile yani asitle tepkimeye girmiş. Tuz ve...
ve H2 gazı açığa çıkartmış. Aynı zamanda yine ZN arkadaşlar bir bazda da tepkimeye girebilir. Bazda tepkimeye girdiği zaman da yine tuz ve H2 gazı açığa çıkarır.
Bunları söylememiz lazım. Daha yine anlattığım kısım çok önemliydi arkadaşlar. Soy metallerden özellikle ve amfuter metallerden çok düşürürler.
Lütfen bunlara dikkat edin. Teker teker hepsini mutlaka öğrenin. Şimdi bir de karbonatlı bileşiklerin asitle tepkimelerine bakalım.
Burada karbonatlı bileşikler asit tepkimeye girmesi sonucunda CO2 gazı ve H2 açığa çıkarıyor. Bakın normalde H2 gazı açığa çıkıyordu. Karbonatlı bileşik Görüyorsunuz burada karbonatlı bir bileşiğimiz var Bu gitmiş asite tepkimeye girmiş ve CO2 gazı açığa çıkmış arkadaşlar Bu noktada yine önemli Metal bas tepkimelerindeyse arkadaşlar daha önce söyledik Bazlar yalnızca amfotellerle tepkime veriyor dedik Burada da görüyorsunuz alüminyum mesela gitmiş Bir baz tepkimeye girmiş Tuz ve haşkı gazı açığa çıkartmış Su açığa çıkmıyor yine buna da dikkat edin Aynı zamanda aktif metallerin su ile tepkimesi nedir arkadaşlar Bakın NA ne olmuş aktif metal Gitmiş haşkı öyle tepkimeye girmiş sonucunda arkadaşlar NAOH ve 1 bölü haşkı oyu çıkartmış Yani aktif metaller sularla tepkimeye girdiği zaman Bazlar oluşturuyor arkadaşlar Bunu da asla unutmayın. Yine tuzlarsa asitlerin bazlarla, metallerin asit ya da bazlarla verdiği tepkimeler sonucunda oluşuyor.
Daha yeni gördük zaten. Asitle baz tepkimeye giriyordu. NaCl oluşuyordu mesela.
Ve tuzların gelen özellikleri de elektron alışveriş sonucunda meydana gelen anyon ve katyonlardan oluşuyorlar arkadaşlar. İonik katılardır ve kristal yapıya sahiplerdir bakın tuzlar. Katıları işlerken de söylemiştik.
İonik yapılı olanlar arkadaşlar, iyonik kristaller sınıfına giriyordu. Aynı zamanda katı halde elektrik akımını iletmezler. Sulu çözeltileri ve erimiş halleri elektrik akımını iletir. NaCl'yi anlatırken söylemiştik mesela.
NaCl gidiyordu, suda çözündüğü zaman... zaman artı eksi diye yonlara ayırıyordu ve bu sayede elektriği iletebiliyorlardı. Erime ve kaynama notları arkadaşlar yine oldukça yüksektir. Sert ve kırılgan bir yapıya sahiptirler. Sık kullanılan tuzlarda da sodyum klorur var başlangıçta.
Sodyum klorur arkadaşlar halk arasında yemek tuzu olarak bilinir veya sofra tuzu olarak bilinir. Bildiğiniz yemeklere kattığımız tuz bu. Yine bizim sodyum karbonat yani Na2CO3 arkadaşlar çamaşır sudası olarak biliniyor halk arasında. Sodyum bir karbonat ise yani NaHCO3 ise halk arasında yemek sudası olarak ve kabartma tozu olarak biliniyor. Mesela Dr. Ortker'in arkadaşlar bir tane kabartma tozu var elinizde.
Ve bu ne aslında? Sodyum. bir karbonat yani NaHCO3'den oluşuyor.
Ve bakın görüyorsunuz sodyum karbonattaki bir tane Na'yı almışız. Onun yerine hidrojen koymuşuz. Direkt sodyum bir karbonat olmuş.
Bunun da adlarını karıştırmayın arkadaşlar. İkisi çok karışıyor özellikle. Kalsiyum karbonası arkadaşlar Caco3 olarak geçer. Halk arasında da kireç taşı olarak da bilinir.
Amonyum klor ise bizim halk arasında nişadal olarak bilinen katımızdır arkadaşlar. Ve daha çok gübre yapımı gibi olaylarda kullanılır. Yine arkadaşlar yine bir tuzun asidik mi yoksa bazik mi özellik gösterdiğini tepkimeye girdiği asitler ve bazlar belirler. Eğer ki bir tuz kuvvetli bir asit ve zayıf bir bazla tepkimeye girdiyse ne olur?
Asidik bir tuz olur. Kuvvetli bir baz ve zayıf bir asitin tepkime sonucunda oluşur. yaşıyorsa o arkadaşlar bazik bir tuz olur lütfen buraya dikkat edin asit yağmurları ise arkadaşlar bizim atmosferde bulunan zehirli gazların su buharı ile tepkime girme sonucunda böyle gördüğünüz asitleri oluşturmaz durumudur buradaki H2SO3 asittir H2SO4 asittir HNO3 asittir bunların hepsi asittir ve arkadaşlar Arkadaşlar bu asit yağmurları normal yağmurlarla birlikte yerimize düşer ve bu arkadaşlar işte toprak kirliliği gibi, su kirliliği gibi, heykellerin aşılması gibi durulmana neden olur. Yine kullanımı tehlikeli olan asit ve bazlardaysa tuz ruhu ve NaOH, HOH yapılarımız var. Tuz ruhu bir asittir arkadaşlar.
Tuvalet temizleyici, kireç çözcü ve metal parlatıcı olarak kullanılır. Ve tuz ruhuyla çamaşır suyu asla karıştırılmamalıdır. Çünkü karıştırıldığında ortaya Cl2 çok zararlı bir gaz açığa çıkar. O yüzden annelerinizi mutlaka uyarın. Çünkü bu hata çok yapılıyor.
Sırf işte daha iyi sileceğim, daha iyi şey yapacağım diye tuz ruhuyla çamaşır suyu... Karıştırılıyor Öldürme ihtimali çok yüksek Öldürmese bile süründürüyor Kanser yapıyor arkadaşlar Anneleriniz o yüzden lütfen uyarın bu videodan sonra Çok önemli bir mevzu Bir de bizim NaOH ve KOH'ımız var Bunlar da lavabo açıcı olarak kullanılıyor arkadaşlar Yani tıkanmış lavabolarınız falan hatta böyle gidiyorsunuz NaOH, KOH döküyorsunuz Ondan sonra gidiyorsunuz bir de sıcak su döküyorsun Ne oluyor? Lavabon açılıyor Yani lavaboların açılma mekanizması da bu şekildeydi arkadaşlar Evet sevgili kardeşlerim bu şekilde 2024'e özel TYT Kimya full özetimizi birlikte bitirdik Efsane bir özet oldu bence Toplam 2 saattir kayıt alıyorum Gecenin şu an sana tam 2 arkadaşlar Şu an saat tam 2. Hatta göstereyim. Bakın saat şu an tam 2 arkadaşlar.
İnşallah sabaha kadar da bu videoyu editleyeceğiz. Yarına da yetiştireceğiz. Sizlere de gayet güzel netlerimizi artıracağız bu özeti sayesinde diyelim.
Yine yakın zamanda TET Kimya'nın da geri kalan derslerin soru tahminleri gelecek. Geri kalan birçok dersin özeti geldi. Gelmeyenlerin de gelecek. İnşallah YKS 2024'de en güzel şekilde hazırlanacağız diyorum.
Ve videomuzu da kapatıyorum. Ve bir de son olarak eğer ki beğendiyseniz beğenmeyi ve gelecek videolarımızdan haberdar olmak için takipte kalmayı unutmayın arkadaşlar. Bunlar bizim için kıymetli diyelim.
Videomuzu da kapatalım. Kendinize iyi bakın. Allah'a emanetsiniz.
Hepinize iyi çalışmalar diliyorum. Bay bay.