bu sevgili öğrencilerim dersimize Hoş geldiniz ayeti konularına arkadaşlar başlıyoruz artık Tabii ki ilk ünitemiz hangisi olacak denetleyici ve düzenleyici sistemler olacak Biz bunu iki ana başlıkta göreceğiz gençler İlki sinir ikincisi ise endokrin sistem olacak ve sinir sistemi bugünkü videomuzun konusu olacak. Sinir sisteminde gençler öncelikle sinir yapısını göreceğiz ve daha sonra da beyin yani merkezi sinir sistemi, beyin ve omuriliği göreceğiz. çevresel sinir sistemi ile bu konumuzu tamamlayacağız. Ama bugünkü videomuzun konusu sinir sisteminin ilk giriş kısmı olacak arkadaşlar.
Yani sinir sisteminin yapısı olacak. Tekrar söylüyorum biz aslında bu üniteyi denetleyici ve düzenleyici sistemler olarak görüyoruz. Neden?
Çünkü vücudumuzdaki arkadaşlar denetleyen ve düzenleyen iki tür sistem vardır. Biri sinir sistemi diğerisi endokrin sistemdir. Bu aslında ne demek biliyor musunuz?
Canlı olmanızı engellemek için bir şey yok. Yalanlar ki insan fizyolojisi olarak adlandırdığımız için direkt olarak insanlar diyeceğim. İçeriden ve dışarıdan gelen arkadaşlar tepkilere karşı aslında iki türlü cevap verir.
Birincisi sinirseldir. Çok ani, hızlı ve refleks biçimindedir. İkincisi ise endokrin yani hormonal tepkidir. Örneğin gençler yolda yürürken bir köpek sizi kovalamaya başladı diyelim. Ya da bir yılan gördünüz, bir böcek gördünüz.
Buna iki tür tepki verirsiniz. Birincisi ani olarak irkilirsiniz. Bu...
Bu sinir sisteminizle verdiğiniz bir tepkidir. Ani çok çabuk ve hızlıdır. Diğer ise siz o köpekten kurtulsanız bile üstünden birazcık zaman geçse bile kalbiniz hala küt küt atmaya devam ediyordur.
Neden? Çünkü burada korktuğunuz için adrenalin hormonu salgıladınız. Yani endokrin sisteminizle bir cevap verdiniz.
Bu etkisi biraz daha uzun süren bir tepkidir. İşte bizim vücudumuz arkadaşlar dış dünyadan ya da iç dünyadan hiç fark etmez. Biraz dışarıdan ya da içeriden gelen.
uyarılara karşı iki tür tepki veriyor. Bunun biri sinir, diğer ise endokrin oluyor. Bu yüzden biz diyoruz ki denetleyici ve düzenleyici sistemler iki başlıkta anlatılır. Peki biz ilki olan sinir sisteminin yapısı, görevi ve işleyişinde neler öğreneceğiz?
Gençler öncelikle bizim dışarıdan gelen uyarıları algılamamız için özelleşmiş hücrelerimiz vardır. Biz bunlara reseptör yani alıcı hücreler diyoruz. Bunlar özellikle duyu organlarımızın...
duyu organımızda bulunur gençler Çünkü duyu organlarımız aslı dış dünyaya açılan pencerelerimiz dir Biz o pencereler aracılığıyla gelen uyarıları algılıyoruz ne demek merkezi sinir sistemi öğrencilerimin bunu bilmesini istiyorum karşısına gelecek Çünkü beyin ve omuriliktir gençler biz beynimize ve omuriliğimize merkezi sinir sistemi diyeceğiz tamam mı buraya geldikten sonra uyarılar gençler beyin ve omurilikten bir cevap alınır ve bu cevap sizin tepki organınıza götürür artık o gençliği organınız Her neyse kaslarınız da olabilir salgı bezleriniz de olabilir. Ve biz bu tepki organlarına efektör diyoruz gençler. Efektör tepkileri verdiğimiz kaslarımız ya da bezlerimizdir unutmayın.
Yani mesela elime iğne battı ben bu elimi çekiyorum. Benim elim burada ne oluyor? Efektör olmuş oluyor.
Yani tepkiyi verdiğim organım olmuş oluyor gençler. Sinir sisteminde biz iki tane hücre tipiyle tanışacağız. Bunlardan birincisi nöron yani sinir hücresine verdiğimiz özel isimdir nöron. İkincisi ise nöronla...
Bunların yardımcısı olan glialardır gençler. Yani sinir sisteminde iki tip hücre öğreniyoruz. Nöron ve glia.
Peki bunlardan ilk önce hangisiyle tanışalım? Tabii ki glialarla tanışacağız. Glia nedir biliyor musunuz gençler? Nöronların arasını doldurur, bölünme yetenekleri vardır, nöronlara destek verir, onları korur ve besler.
Ben o yüzden bunları nöronların annesi diye benzetme yapıyorum. Çünkü anne gibi onları koruyor, besliyor ve destekliyor. Beslenmelerine de yardımcı oluyor. O yüzden gliaları bu şekilde kodlayabilirsiniz gençler. Meşhur birkaç tane gliamız var.
Bunları bilmemiz gerekiyor. Kim bunlar? Şivan, oligodendrosit, ependim, mikroglia ve astrositler arkadaşlar. Glia olarak karşınıza gelecek. Nöronlara göre aslında daha çok sayıda bulunuyor bunlar.
Hatta şu beynimizin %10'unu kullanıyoruz muhabbeti var ya. Aslında buradan geliyor. Nöronlar %10'luk gibi bir kısmı kapsadığı için öyle bir şey söyleniyor.
Ama aslında teorem olarak çok doğru değil. Biz beynimizin tabii ki arkadaşlar var olan kısmını kullanıyoruz. Şimdi burada var olan kısmın da biraz böyle ince oldu dikkat ederseniz.
Şimdi biz glia hücrelerimizde neyi bilmeliyiz? Hangileri karşımıza gelecek? Gençler şivan ve oligodendrositi özellikle bilmelisiniz.
O ikisi en meşhuru, en ünlüsü. Bunlar çünkü nöronlar için mielin kılıf adını verdiğimiz kılıfı sentezliyor. Ama şivan çevresel sinir sistemi için sentezlerken bu oligodendrosit merkezi sinir sistemi için sentezliyor. Mielin kılıbının ne işe yaradığını anlatacağım.
Peki diğer glialar ne işe yarıyor hocam? Mesela mikroglia fagostoz yapıyor. Yani sinir sistemine gelen mikropları o patojenleri yutarak yok ediyor gençler.
Ve ependim hücrelerine baktığımızda ise arkadaşlar onlar da bizim beynimizde ve omuriliğimizde yer alan... Beyin omurilik sıvısının üretiminde görev alıyor. Biz buna kısaca BOS diyeceğiz. Ne işe yaradığını da göreceğiz bir sonraki slide'larımızda.
AstroSitlerden bahsedeceğim son olarak. Gençler bizim beynimizde bir kan, beyin bariyeri adını verdiğimiz bariyer var. Bu kanda bulunan her maddenin beyne geçmesini engelliyor.
Çünkü mantıken düşünsenize kanınızda bulunan her şey beyne geçse çok büyük bir problem olabilirdi. Çünkü bizim kanımızda her zaman yararlı ya da gerekli maddeler bulunmuyor. Bazen zararlı şeyler bulunuyor.
Zararlı kotojenler... ya da maddeler bulunuyor. Doğal olarak onların beyne geçmesi, engellenmesi gerekiyor. Bunu da kan-beyin bariyeriyle yapıyoruz. Ve bunu yapan glianın ismi de astrosit.
Aslında baktığınızda nöronlar için ne kadar çok şey yapıyorlar ve ne kadar önemliler. Bu yüzden gliaları bilmeniz gerekiyor gençler. En azından isimlerini ve özellikle spesifik görevlerinden sorumlusunuz. Haberiniz olsun.
Ve geliyorum glia'dan sonra artık nörona. Gençler nöron bizim... sinir hücrelerimize verilen isimdir. Ve biz biyolojide eğer çok spesifik özelleşmiş bir görev varsa ona böyle antin kutin isim vermeyi çok severiz. Burada da onu yapıyoruz.
Nöronumuzun arkadaşlar zarına, hücre zarına nörolemma denir. Stöplazmasının ise nöroplazma denir. Zaten bakın son bitişleri aynı.
Çok belli ediyor kendini. Stöplazma, nöroplazma tamam mı? Ve endoplazmik retikulumuna ise gençler özel bir isim veriyoruz. nisil tanecikleri diyoruz. Sanki daha kolaylaşmış gibi düşünün.
Endoplazmik retikulum yerine nisil tanecikleri diyoruz. Bunları bilmeniz gerekiyor. Peki hocam bir nöron nedir? Şekli şemali neye benzer bunun? Bunu bize anlatsanız görsel olarak nasıl ifade ederdiniz?
Gençler işte spesifik bir nöron. Aslında nöronlar şekillerine göre farklılık gösterebilir. Ama biz müfredatta bundan sorumlu olmadığımız için klasik bir nöron şekli öğreneceğiz. Ama ilk bilmenizi istediğim bilgiyi gönderiyorum.
Gençler bir nöronda 3 tane kısım bulunur. Bunun birincisi dentrittir arkadaşlar. İkincisi hücre gövdesidir.
Üçüncüsü ise aksondur. Bu 3'ü her nöronda bulunacak. Buna dikkat etmeniz gerekiyor. Peki şekilde nasıl göreceğiz bunları?
Gençler şöyle kısa ve çok sayıda sanki ağacın dallarını andıran yapılara biz dentritt diyoruz. Dentritin ortasında ise hücre gövdesi adını verdiğimiz bir yapı var. Peki bu hücre gövdesinde neden çekirdeği işaretliyoruz?
Çünkü insan fizyolojisi anlattığıma göre tabii ki benim hücrelerim ökaryot yapılı bir hücre olduğu için belirgin bir çekirdek görüyorum. Yani aslında tipik bir ökaryot hücresinde gördüğünüz çekirdek, kalıtım materyali ya da organeller nerededir derse nörolda diyeceksiniz ki Hücre gövdesindedir. Hücre gövdesinden sonra uzun olan şu uzantının bütününü ise akson deniyor gençler. Bu aksonun ucunda şu şekilde sinaptik keseciklerin olduğu akson ucu bölgesi var. Ve her nöronda olmamakla birlikte şu an gördüğünüz nöronda bir mielin kılıf görüyorsunuz.
Ama tekrar altını çiziyorum. Mielin kılıf her nöronda olmak zorunda değil. Varsa da eğer aksonun üstünü bu şekilde sarıyor gençler. saramadığı arada boşluk olan kısımlar var.
Yani boğum boğum aslında bulunuyor. Ve biz bu boşluklara Ran-Mier boğumu diyoruz. Mielin kılıfı burada üreten şivan da olabilir, oligodendrosit de olabilir. Şivansa belli ki bu nöron kime ait?
Çevresel sinir sistemine ait bir nöron diye çok rahat yorumlayabilirim. Peki bunun detayında ne bilmemiz gerekiyor? Şunun kısımların hakkını bir verelim.
Birincisi hücre gövdesi. Gençler tipik bir ökarat hücresi incelediğim için şu an tabii ki insan fizyolojisi görüyorsunuz. Bu ökarat hücrenin içinde tabii ki çekirdeğiniz, kalıtım materyaliniz ve organelleriniz yer alacak. Ama yetişkin bir bireyin sinir hücrelerinde arkadaşlar ne yoktur biliyor musunuz? Sentrozom yoktur.
Sentrozom olmadığı için bölünme yeteneği yoktur diyoruz. Çünkü sentrozom organeli hücre bölünmesi esnasında iyi ipliği sentezleyen organelde hatırlayın. İyipliği yoksa bölünme yoktur.
İşte gençler bu karşınıza gelir testlerde bunu yıldızlıyorsunuz. Ekinci ise dentritle devam ediyorum. Bunun bir numarası yok. Reseptörden direkt uyarıyı alıyor.
Kısa ve çok sayıda ağacın dallarına benzettiğim görselde. Akson ise uzun olan uzuntuydu gençler. Uzuntuydu yalnız uzantıydı gençler. Burada mielin ya da mielin olmayan bir yapı görmeniz mümkün.
Yani illa her aksonda... diyelim göreceksiniz diye bir şey yok tamam ama varsa da bakacağınız yer tabii ki akson olacak. Şimdi bu aksonun olayı ne biliyor musunuz? Dikkat ederseniz nöronun bitişi. Şimdi bizim vücudumuzda gençler merkezli isimli sistemi ya da çevresel hiç fark etmez.
Milyarlarca nöron komşu yani birbiriyle bağlantı kuruyor. Peki bunlar nasıl haberleşiyor? Yani benim bir nöronum diğer nöronuma ya da son nöronu hayal edecek olursak efektörümle nasıl konuşuyor? Nasıl iletişime geçiyor? Gençler vücudumuzun WhatsApp adlı benzetmesini yaptığım nörotransmitterleriyle yapıyor bunu.
Yani nöronların salgıladığı hormonlarla yapıyor. Hormonlar bizim kimyasal mesajcılarımızdır. Eğer vücudunuzda bir hücre başka bir hücreyle ya da organlar birbirleriyle haberleşecekse bu hormonlar yoluyla haberleşiyorlar. Biz bunu arkadaşlar nörondan salgılandığı zaman nörotransmitter madde diyoruz. Ve bu nörotransmitter madde aksunun ucundan salgılanıyor.
Hatta orada sinaptik kesecikler var. Tam oradan salgılanıyor gençler. Bu aksonların boyu değişebiliyor. Hatta çok meşhur bir tane vardır. Siyatik sinir deriz.
Bacaklara gider. Bazı insanlarda mesela siyatik sinir sıkışması diye rahatsızlık görülebiliyor. Tamam mı? Ve geldim şu mielin kılıfın bir hakkını vereyim artık. Mielin kılıf nedir?
Niye bu kadar önemlidir? Gençler mielin kılıf yağ ve protein yapıdan oluşmuş ve izolasyonu sağlayan yani aslında impuls iletimini yaklaşık 10 kat hızlandıran bir yapıdır. Gençler mielin kılıfı şu benzetmeyi yapabiliriz. Uçak gibi düşünün. En hızlı böyle ulaşımı sağladığınız araç gibi düşünün.
Mesela otobüste gidip 10 saatte gittiğiniz şehirler arası bir yolculuğu uçakla 1 saatte yapmanızı gibi düşünün tamam mı? Mielin kılıf tam olarak budur gençler. İletimi hızlandırıyor. Ama her nöronda yok unutmayın. Mielin kılıfı sentezleyenler kimdi?
Merkezi sinir sistemi ise eğer oligodantrosit eğer çevresel sinir sistemi ise şivan gliyası tarafından üretiliyor demiştik. Eğer mielin kılıf varsa gençler, sizin nöronunuzda atlamalı iletim ya da diğer adıyla sıçramalı iletim şeklinde oluyor. Ne oluyor?
Şimdi mielin kılıfın olmadığı yerler var. Bakın dikkat edin kesintiye uğradığı yerler. O kesintiye uğranılan bölgeleri ranmiyer boğumları deniyor.
Yani aslında ben size şöyle bir benzetme yapayım bakın. Şimdi eğer bir mielin kılıfı yoksa nöronumda impuls yani gelen... uyartı nöronda şöyle ilerliyor bakın.
Bak böyle adım adım gidiyor. Ama eğer mielin kılıfı varsa o ramyer boğumlara basarak gidiyor. Yani mielin kılıfının olduğu yeri atlıyorum ramyer boğumlara basıp gidiyorum. Bakın çok daha hızlı geldim. Kısa sürede çok daha yol almış oldum.
İşte gençler ramyer boğum atlamalı iletim ve mielin kılıfın muhabbeti tam olarak bu. Unutmayın yağ ve protein yapıdan oluşuyor. Bütün numarası iletimi hızlandırmak. ve her nöronda yoktur dedik. Şimdi geldim nöronumun şeklini gördükten sonra görevlerine göre nöronları göreceğim.
Müfredat içerisinde bilmeniz gereken bir yer. Gençler benim burada duyu organıma hangisi örnek verilmiş? Mesela deri hücresi.
Şimdi deri hücrem burada bir uyarıyı algılamış. Mesela atıyorum şu an elime iğne battı. Tamam mı? Örnek veriyorum.
Elime iğne battı. Deri hücremdeki reseptörlerim bunu algıladı. Reseptörlerim algıladıktan sonra bunun merkezi sinir sistemine getirilmesi gerekiyor.
Yani beynime ya da omuriliğime gelmeli ki ben buradan elimi çekebilme tepkisini oluşturabileyim. İşte gençler burada reseptörünüzden uyarıyı alıp getiren duyu nörondur. Diğer adıyla getiricidir.
Duyu nöron getirdikten sonra nereye getiriyor hocam peki? Merkezi sinir sistemine. Yani ara nörona getiriyor gençler. Ara nöron gelen uyartıyı değerlendirip cevap veriyor. Cevabı...
Motor nöron adını verdiğimiz bir nöronla tepki organınıza iletiyor. Burada tepki organımıza örnek olarak kas verilmiş salgı bezleri de olabilirdi. Ama benim elime iğne battığında, elimi parmağımı oradan çektiğimde işte bu parmağım, bu kasım arkadaşlar efektör organım olmuş oluyor. Peki bunları nasıl ve ne kadar bilmeliyiz?
Gençler duyu nöron diğer adıyla getirici nörondur. Unutmayın duyu organlarından, reseptörlerden aldığı uyarıyı merkezi sinir sistemine getiriyor. Yani beyin ya da omuriliğe getirmiş oluyor gençler. Peki çevresel sinir sisteminde bulunurlar dedik.
Bir insanın duyu nöronu zarar görürse ne olur? Gençler duyu nöronu zarar görürse uyartı MSS'ye getirilemez. Getirilemediği için gelmeyen uyarıyı değerlendiremezsiniz. Değerlendiremediğiniz bir uyarıya da cevap veremezsiniz.
Bunun en meşhur örneği diş tedavisinde yaşadığımız mesela lokal anestezi örnek verilebilir. Orada doktor ne yap ıyor arkadaşlar? Belli bir bölgeyi uyuşturuyor. İşte orada diş hekimlerinin yaptığı olay bölgesel olarak duyu nöronlarınızı uyuşturuyorlar. Ve böylelikle doktor orada ağzınızda işte dişinizi tedavi ederken hiçbir şekilde acıyı hissetmiyorsunuz.
Çünkü o uyartıyı beyninize ya da omuriliğinize getirecek olan nöronlar uyuşturuldu. Buna gençler en güzel örnek lokal anestezi veriliyor. İkinci nöron çeşidimiz arkadaşlar.
İnternöron dediğimiz ara nöron. Bu direkt merkezi sinir sisteminin nöronudur. Yani beyninizdeki ve omuriliğinizdeki nöronlar direkt olarak ara nöronudur gençler. Bu duyuyla motor arasındaki köprüdür.
Neyin köprüsünü sağlıyor biliyor musunuz? Duyu nöronunun getirdiği uyartıyı, bilgiyi değerlendiriyor ve cevap veriyor. Mesela benim elime iğne battıysa buradaki ara nöron şunu söylüyor.
Diyor ki bu uyartı senin dokuların için zararlı, elini oradan çek diyor. Her neyse o, elini oradan uzaklaştır diyor. İşte gençler bu cevabı oluşturan ara nörondur.
Peki bir kişinin, bir insanın ara nöronu zarar görürse ne olur biliyor musunuz? Buna en iyi örnek felçtir. Felç bireylerde ne oluyor gençler? hiçbir şekilde tepkisiz oluyorlar.
Çünkü ara nöronları ne yazık ki zarar gördüğü için hiçbir uyarıyı değerlendirip de tepki oluşturamıyorlar. Buna da verilebilecek en iyi örnek felç rahatsızlığı oluyor. Üçüncü ve son nöronum arkadaşlar.
Götürücü nöron yani motor nöron. Bu MSS'den aldığı cevabı arkadaşlar sizin tepki organınız neyse ona götürüyor gençler. Mesela bir kişinin motor nöronu zarar görürse buna da en iyi verilecek örnek uyartının artık tepkisizliğe dönüştüğü botokstur.
Botoksta ne yapılıyor biliyor musunuz? O kaslarınıza gelen motor nöronlarının iletişimi koparıldığı için kaslar hiçbir şekilde hareket ettirilemiyor. Kas hareket ettirilmediği için de işte karışımı olmuyor vs. vs. Botoksun amaçlarından bir tanesi.
Ve botoks bu kısmı arkadaşlar motor nöronun zarar görmesine verilebilecek en iyi örneklerden bir tanesi. Böylelikle ne yapmış olduk gençler? Görevlerine göre nöronları öğrendik. Bunlar? bilinmesi gerekiyor.
Görevleri sorulur. Şimdi gençler, impuls oluşumu ve iletimi konusunu anlayabilmeniz için birkaç tane kavram vereceğim size. Çünkü bu kavramları biz soruları çözerken de konuyu anlatırken de kullanacağız.
Mesela ilki gençler uyaran. Uyaran ne demek? Aslında canlının iç ve dış çevresinde bulunan sıcaklık, ses, ışık gibi yani tepki vermemize sebep olan her şey uyarandır.
Örneğin benim sesim Şu an size bir uyaran olarak gelmekte tamam mı? Eşik değer ise nöronlarda impuls oluşumunu sağlayan en düşük uyartı şiddetidir. Bunu böyle bir kapının ya da merdivenin eşiği gibi düşünebilirsiniz.
Aksiyon potansiyeli ise impulsün nöronlarda oluşturduğu elektriksel değişimlerdir. Yani elektriksel değişim dediğim artı eksi yük değişimi olacak. Bunu birazdan anlatacağım size. İmpuls uyartı ise...
bizim ünite boyunca en çok kullanacağımız kavramlardan birisi olacak gençler. Ve biz artık uyartı demeyeceğiz, impuls diyeceğiz onun yerine. Impuls aslında şudur, bir uyaranın nöronda oluşturduğu tüm elektriksel ve kimyasal değişimlere verilen isimdir. Peki hocam bu elektriksel ve kimyasal değişim ne demek?
Gençler şimdi bir hücre, bir nöron uyartı almadığı zaman yani normal dinlenme halindeyken sahip olduğu bazı yükler var, artı eksi yükler var. Veya kimyasal maddelere sahip. İşte biz hücre uyarı aldığı anda bu artı eksi yüklerin değişimi ve sonucunda da hormon salgılaması olayına elektriksel ve kimyasal değişim diyoruz. İşte bunu sağlayan uyarıya da biz impuls yani uyartı demiş oluyoruz gençler.
Peki elektriksel ve kimyasal olarak nasıl ayırt edebiliriz hocam? Gençler kimyasal değişimi şöyle tanımlamanız gerekiyor. Bir nörona uyartı geldiğinde...
Burada bir değişiklik meydana geliyor. Bu değişikliğin meydana gelmesi esnasında da ATP harcanır gençler. Yani enerji harcanır. Zaten canlılık bu demektir.
Uyartıya enerji harcayarak bir şekilde tepki oluşturuyorsunuz. Peki ATP'yi biz nasıl üretirdik? Hücresel solunumla yani besinlerin parçalanmasıyla.
İşte bu olay arkadaşlar ne olmuş oldu? Bir kimyasal süreç olmuş oldu gençler. Bu kimyasal süreçten dolayı da diyoruz ki Gelen uyartı nöronlarınıza bazı değişikliğe sebep olur. Peki elektriksel değişim nasıl oluyor? Hücrelerinizin arkadaşlar içinde ve dışında artı ve eksi yüklü iyonlar var.
Bu iyonların yer değiştirmesi de uyartı geldiğinde yer değiştirdiğinde de diyoruz ki gelen uyartı nöronda elektriksel bir değişime sebep oldu diyoruz. İşte burada bir öğrenci elektriksel ve kimyasal değişimin ne olduğunu anlarsa bir sonraki konumuz olan yani bir sonraki slide'da göreceğimiz o polarize, depolarize ya da sinaps iletiminin ne olduğunu çok rahat yorumlayabilir. Çünkü zaten aslında bu değişimler neyi sağlıyor biliyor musunuz?
Bizim düşünmemizi, hareket etmemizi sağlıyor. Yani bir nöronda... bir fikir nasıl oluşturuluyor, bu iletim nasıl sağlanıyor, nöronlar nasıl haberleşiyor ya da ben şu an beynimin kaslarıma hükmetmesini nasıl sağlıyorum? Aslında temelde bütün mekanizma bu iki değişiklikle gerçekleşmiş oluyor gençler. O yüzden ben buraya çok önem veriyorum.
Şimdi nöronlarınız gelen uyartıya tepki verirken bizim yararlandığımız bir prensip var arkadaşlar. O da ya hep ya hiç prensibi. Şimdi bu prensibin mantığı şu.
Diyor ki senin bir tane sinir telin var. Bu sinir telinin de diyor bir eşik değeri var. Bu eşik değere ulaşana kadar eşik değerin altında kalan hiçbir uyartıyor diyor tepki vermez.
Ama eşik değere geldiğin anda var gücüyle diyor tepkisini oluşturur. Öyle ki eşik değerini ne kadar geçtiğin hiç önemli değildir. Çünkü diyor aynı şekilde biz tepki vermeye devam ederiz diyor.
İşte biz bunu arkadaşlar bir sinir telinin... Eşek değer ve üzerindeki tüm uyarılara maksimum tepki verirken eşek değerin altında kalan uyarılara cevap vermemesine ya hep ya hiç prensip ediyoruz. Ama şuna dikkat edin bu prensip sinir teli için geçerlidir.
Örneğin sinir demeti dediğinde mesela şurada göstereyim hemen sinir demeti olduğunda birden fazla sinir teli olduğunda bu durum geçerli olmayacak gençler. Şuradaki notum ne? Ve aslında buradaki notumu ben çok sık size söyleyeceğim. Uyarınızın şiddeti, frekansı ya da sayısı sizin impulsünüzün hızını etkilemez arkadaşlar.
Çünkü burada impuls hızı için gerekli olan ATP gelen uyarıdan elde edilmiyor. Sizin nöronunuz kendi ATP'sini kendisi sentezliyor. Örneğin bir arkadaşım şakayla karışık bana böyle vurdu ve tam tersi daha kuvvetli bir şekilde yumruk attı. Bunun ikisinin arasındaki fark...
impuls hızınızla alakalı değil. Sizin tepkiniz ikincisinde tabii ki daha çok oluyor. Acıyı daha çok hissediyorsunuz çünkü tepkiniz de artıyor.
Ama bunun sebebi impulsun hızı değil. Bunun sebebi uyartının şiddet frekansı ve sayısının arttığında sizin arkadaşlar uyarılan nöron sayınız artmış oluyor. Bundan dolayı yoksa impulsun hızı için gerekli ATP gelen uyarından elde edilmiyor. Onu nöron kendisi elde etmiş oluyor.
Ama bu ya hep ya hiç prensibi... Sadece bir sinir teli söz konusuyken geçerli. Eğer sizin elinizde birden fazla sinir teli varsa ki biz buna sinir demeti diyoruz.
O zaman merdiven etkisi dediğimiz bir etki görülüyor. Nedir bu merdiven etkisi biliyor musunuz? Birden fazla sinir telinin eşik değeri farklı olabileceği için burada ya hep ya hiç prensibi geçerli değildir.
Hangi sinir hücresinin eşik değerine ulaştıysanız o tepki verecektir arkadaşlar. Ve burada gelen uyartının işte şiddeti art... arttığında sıklığı yani frekansı arttığında ya da sayısı arttığında arkadaşlar sizin burada uyarılan nöron sayınız artmış oluyor.
Buna bağlı olarak da tepkiniz artıyor. Bunu hızla lütfen karıştırmayın tamam mı? Ve bir notum bir nöronda uyartı iletimi dentritten aksona doğru gider. Cümlenin başındaki nöronda kısmına dikkat edin tamam mı? Nöronlar arası demiyorum.
Tek bir nöronda uyartı alındığında... dentritüce göbdesi ve akson şeklinde ilerleyecek. Peki hocam bu uyartı iletimi nasıl gerçekleşmekte? Şimdi anlatmayı en sevdiğim kısımlardan birine geldik. Çünkü çok güzel bir benzetmeyle anlatıyorum.
Bu öğrencilerin çok hoşuna gidiyor. Gençler ben bunu şöyle anlatacağım size. Sizin nöronunuzun bir dinlenme hali vardır.
Biz buna polarize hal deriz. İki. Bu polarize halinin bozulduğu yani uyartının geldiği bir an vardır. O da depolarizedir.
Yani polarizenin bozulması. D olumsuz eki diletinceden hatırlayın. Üçüncüsü ise hücrenizin en baştaki haline dönmesi. Yani repolarize hali vardır gençler. Örneğin benim kolum şu an hiçbir uyarı almıyor.
Buradaki nöronlarım polarize halde. Tamam mı? Geldi bir arkadaşım koluma dokundu.
Artık depolarize halde. Arkadaşım elini çekti, uyartı bitti. Benim hücrem eski haline dönmek zorunda ki ikinci bir dokunan olduğunda, ikinci bir uyarı geldiğinde bunu algılayabilsin. İşte gençler bizim nöronlarımız bu şekilde haberleşiyor. Peki bunlar ne demek ve bunu nasıl kodlayacağız?
Polarize gençler P harfinden, baş harfinden aklınıza gelecek. Park, dinlenme hali. Arabayı park ettiğimiz.
Yani dinlenme halinde olduğumuz evre. Tamam mı? D polarize ise uyartı geldiğinde artık uyarının ileri doğru iletildiği demek.
Arabada viteslerden aklınıza gelsin. D ileri gitmektir. Tamam mı? Burada uyartı ileri gidiyor.
R polarize ise R yapmaktan aklınıza gelecek. Vites de yine R yapmak neyi gösteriyor? Geriye dönmek.
Peki hücre neden R yapıyor? Gelen ikinci bir uyarıyı algılayabilmek için. İşte bu şekilde baş harflerinden kodlayabilirsiniz. P Nöronların park, dinlenme halidir arkadaşlar.
Depolarize uyartının impulsün oluşturulduğu yani ileri gittiğidir. Repolarize ise geri geldiğidir. Bizim nöronlarımız bu üç durumu yaşayarak aslında gelen uyartıya bir tepki oluşturmuş oluyor.
Yani bizim fikirlerimiz, düşüncelerimiz hepsi tamamen bu mekanizmayla oluşturulmuş oluyor. Ve nöronlar bu şekilde haberleşiyor gençler. Peki hocam.
Biz müfredat gereğinde burada neyi bilmemiz gerekiyor? Gençler polarizasyonda öncelikle Ben size bunu bir şekil olarak anlatayım. Şimdi şurada hücre zarınızı görüyorsunuz. Fosfolipid çift tabakalı tabii ki bir yapı. Hücrenin içi ve hücrenin dış kısmı.
Burada gençler iki tane iyonu konuşacağız sürekli. Kim bunlar? Sodyum ve potasyum iyonları tabii ki.
İkisi de artı yüklü olan iyonlarımız. Gençler bu sodyum ve potasyum iyonlarına baktığımızda birincisi şunu anlatayım size. Sodyum ve potasyum iyonlarının geçişini kontrol eden...
Sodyum potasyum pompası adını verdiğimiz bir sistem var. Bu tanımlamayı gördüğünüzde aklınıza hemen şu gelsin. Bunlar bir sınırdaki gümrük görevlileri gibi tamam mı?
Sınırlarda kimin girip kimin çıkacağına karar veriyorlar. Hücreniz normalde dinlenme halindeyken içeride arkadaşlar krallar fazladır. Yani potasyum fazladır. Dışarıda ise sodyum Yani nankörler fazladır tamam mı? Krallar ve nankörler olarak kodlayabilirsiniz bunu.
Hücre dinlenme yani polarize halindeyken neymiş yazalım bir kere daha. Hücrenin içinde sodyum fazla, hücrenin dışında ise arkadaşlar potasyum fazlaymış. Artı eksi yük değişimine baktığımda ise hücrenin içi dinlenme halindeyken eksi, dışarısı ise artı yüklüdür. Bunun sebebi hücrenin içinde eksi yüklü anyonların çok...
çok daha fazla miktarda olmasından kaynaklanıyor. Örneğin amino asitler anyon yüklüdür genellikle. Bu buna örnek verilebilir gençler tamam mı?
İşte benim nöronum dinlenme halindeyken yani hiç ortada uyartı yokken aynen böyle çalışıyor. Peki bu sodyum potansiyel pompası ne hocam? Gençler polarize durumundayken bu aktiftir. Yani gümrük görevlileri hücre dinlenme halindeyken şunu yapıyor. Diyor ki sodyum dışarıda kalacak.
Potasyum yoğunluk olarak özellikle diyor çoğunlukla içeride kalacak. Şimdi normalde izin verseniz aslında sodyum ve potasyum yoğundur yani küçüktür. Bunlar difizyon kurallarına göre hücrenin içiyle dışında eşitlenir gençler. Ama bu gümrük görevlileri ne yapıyor biliyor musunuz?
Zorla bunu içeride bunu da dışarıda tutuyor. İşte burada gümrük görevlileri çalıştırdığınız için unutmayın sodyum potasyum pompası dediğim an gümrük görevlileri aklınıza gelecek. Bunlar çalıştığı için siz bunlara bir bedel ödüyorsunuz. Yani bir maaş ödüyorsunuz. Nedir hücrenin maaşı gençler?
ATP yani enerji harcamaktır. O yüzden diyorum ki eğer sodyum potasyum pompası aktiftir tanımını görüyorsanız hemen diyeceksiniz ki hocam görevliler iş başında. O yüzden biz onlara maaş ödeyeceğiz. Yani ATP harcayacağız.
Ben ATP harcayarak... Hücremi bu şekilde konumlandırıyorum gençler. Yani iyonların nerede duracağına karar veriyorum.
Çünkü unutmayın bu görevler birazdan molaya çıkacak ve biz değişimin nasıl gerçekleştiğini anlayacağız. Hadi gelin onları bir molaya çıkartalım. Burada da söylediğim şeyler zaten cümle olarak arkadaşlar kitabınızda mevcut. Ama aynı şeyleri anlattığım için bir daha bir daha okumayacağım tamam mı? Şimdi uyartı geldiğinde ne oluyor ona bakalım.
Yani polarize durumun bozulması. depolarize dediğimiz durum. Gençler depolarizasyonda olay şöyle gerçekleşiyor.
Bizim gümrük görevlilerimizden biri molaya çıkıyor. İlk molaya çıkan her zaman sodyum kapısını tutan görevlidir. Sodyum kapısı açılıyor gençler ve artık difizyon kuralları geçerli oluyor.
Çünkü görevliniz molaya çıktı. Görevliniz molaya çıktığı için difizyon gerçekleşiyor. Sodyumun difizyonu. Neydi difizyonun kuralı? Çoktan aza doğru yayılmak.
Peki arkadaşlar sodyum nerede fazlaydı? Hücrenin dışında. İşte dışarıdaki sodyum hücrenin içine doğru çoktan aza yayılıyor arkadaşlar.
Ve artı yüklü olduğu için kendisiyle birlikte içeriği artı yüklendirmiş oluyor. Yani depolarizedeyken hücrenin içi artı yükleniyor. Difizyon kuralları geçerli olduğu için de yani gümrük görevliniz çalışmıyor olduğu için de Siz ona maaş ödemiyorsunuz.
Yani ATP harcanmıyor. İşte bu duruma depolarizasyon deniyor. Peki repolarizasyon ne?
Repolarizasyon da şu gençler artık ikinci gümrük görevlisinin molaya çıkması demek. Bu sefer de potasyum kapısı açıldı demek. Potasyum en başından beri hücrenin içindeydi. Artık kapı açıldığı için O da çoktan aza doğru difizyon kurallarını gerçekleştiriyor ve hücrenin dışına çıkıyor.
Kendisiyle birlikte artı yükü dışarı götürdüğü için hücre en baştaki gibi içerisi eksi yükleniyor gençler. Ve bu olay yine difizyon kurallarına göre gerçekleşiyor. Ama artık molanın bir yerde bitmesi gerekiyor. Neden? Hücre R yapmalı.
Neden? Eski haline dönmeli. Çünkü eğer eski haline gelmezse... Ardından gelen ikinci bir uyarı algılayamaz. Düşünsenize ben doğduğumda bir kere uyarı algılardım.
Bir daha hiçbir uyarıyı algılayamazdım. Bunun olmaması için hücrenin R yapması gerekiyor. Ne demek biliyor musunuz R yapmak? Gümrük görevlilerini tekrardan işlerinin başına çağırmak. Ben o görevlileri tekrardan işlerinin başına çağırdığımda gençler en baştaki hale dönüyoruz.
Yani kralları içeri alıyoruz. Nankörleri dışarı atıyoruz. Artı eksi yük değişimi en baştaki gibi oluyor.
Böylelikle ben... Aslında tekrardan ATP harcayarak hücremi en baştaki durumuna getiriyorum. İşte bu duruma da gençler repolarizasyon denmiş oluyor.
Ve şimdi bir notla devam ediyorum. Gençler bu notta size olayı özetleyeceğim. Karşınıza en çok çıkacak kısım burası olduğu için ayrıyeten vermek istiyorum.
Polarizasyon da sodyum potasyum pompası aktif taşımayla çalışır. Yani aslında dinlenme halindeyken bile... Bizim nöronlarımız ATP harcar. Çünkü canlılık tam da budur arkadaşlar.
Hücrenizin madde alışverişini kontrol etmeniz gerekiyordur. Depolarizasyonunu unutmayın. İlk gümrük görevlisi molaya çıkan ilk her zaman sodyumdur. Sodyumun molaya çıktığını görüyorsanız diyeceksiniz ki hocam burada uyartı var, iletim var. Ama difizyonla gerçekleştiği için ATP harcanmıyor.
Burada da potasyumun arkadaşlar artık görevlisinin molaya çıkmasıyla birlikte... Hücre repolarizasyon durumuna geçiyor. Bu da difizyonla gerçekleştiği için ATP harcanmaz diyoruz.
Ama en sonunda görevliler en baştaki hale dönmeye çalışacak. Bunu unutmayın gençler. Ve şimdi burada bize anlattığı şey diyor ki hücre repolarizeyken sodyum kanalları etkisiz olduğundan ikinci bir depolarizasyon olamaz diyor. Sen arkadan gelen bir uyartıyı algılamak istiyorsan eğer diyor hücreni en baştaki hale getirmen lazım. Yani sodyumlar diyor dışarı potasyumlar içeri girmesi gerekiyor.
Bunu sağlaman gerekiyor diye de not bizi hatırlatmış. Ama ben size zaten bu benzetmeyi anlattım. Peki hocam bu kadar şeyi tek bir grafikte bize nasıl ifade edersiniz deseniz? İşte tam böyle ifade ederim ve bu grafik çok güzel bir sorudur. Güzelce dinliyorsunuz.
Gençler hücrenizin içerisinin dinlenme halindeyken eksi olduğunu söyledim. Peki bunu grafikte nasıl göstermiş? Bakın sıfırın altında eksi 70 milivoltta göstermiş. Tabii ki rakamları bilmene gerek yok ama eksi yüklendiğine dikkat et. Uyartı geldiğinde ne oluyor?
Artık sodyum kapılarınız açıldığı için sodyum artı yüklü. İçeri kendisiyle birlikte artı geçirdiğinden dolayı bakın değer artıya doğru yükseliyor. Biz buna ne diyoruz?
Dinlenme halinin bozulması. Yani depolarizasyon. Peki sonra ne oluyor? İkinci görevlim artık molaya çıktığı için bu sefer potasyum kapısı açılıyor.
Potasyum dışarı kaçıyor. Hücrenin içinden dışarı. Ve kendisiyle birlikte dışarıya artı götürdüğü için benim hücrenin içi yeniden eksi yükleniyor.
Ve gençler biz bu olaya ne demiştik? Repolarizasyon. Repolarizasyonun sonundaysa arkadaşlar polarize hale gelmeden önce hücrenin bu sodyum kapılarının biraz geç kapanmasından kaynaklı olarak gençler. Hiperpolarizasyon dediğimiz bir durum oluyor.
Yani polarize halin bir tık fazlası demek hiper yüksek demek. Eksi 70'in daha da altına iniyor yani. Daha da eksi yükleniyor.
Ama hücre bunu kısa sürede toparlıyor. Ve en baştaki polarize hale dönmüş oluyor. Şimdi bu ne demek gençler?
Hücreniz aslında burada ne yapmış oldu? O anlattığım artı eksi yük değişimlerini gerçekleştirmiş oldu. Ve ben tek bir grafikte size bunu böyle özetleyebilirim. Hiperpolarizasyonda arkadaşlar dediğim gibi kısa sürede toparlanan bir durum.
Şimdi geldik sorularda bize en çok sorulacak olan böyle öğrenci eleyen dikkatin ölçüldüğü soru tiplerinden bir tanesidir. İmpuls hızını etkileyen faktörler. Arkadaşlar bilimsel olarak şu üçünü konuşabiliyoruz.
Birincisi mielin kılıf. Mielin kılıf varsa arkadaşlar... İmpuls iletimizi yaklaşık çarpı 10 kat artıyor. Çünkü uçak örneğini vermiştim hatırlayın.
Orada izolasyonu sağladığı için hız artıyor. 2. Akson çapı. Fizikte ne diyoruz?
Çapı artarsa direnç düşer. O yüzden nöronun çapı arttığında direnç düştüğü için impuls hızı artıyor gençler. 3. ise sıcaklık ama optimum değere kadar tabii ki. Optimum değere kadar arkadaşlar sıcaklığın artması iletimi hızlandırıyor. Ama çok fazla sıcaklık tabii ki tehlikeli.
Çünkü mielin kılıf yapısını nöron yapısını bozar. Mielin kılıf lipoprotein yapıdaydı hatırlayın. Yüksek sıcaklıkta yağlar hem erir hem de proteinler denatür olur.
O yüzden optimum değere kadar diyoruz. Peki hocam ben arkadaşım bana şakayla karışık vurduğunda Yavaş vurduğunda neden tepkim farklı oluyor da hızlı vurduğunda tepkim değişiyor. Burada impuls daha mı hızlı gidiyor beyne?
Hayır gençler impuls hızı değil o asla. Bunu karıştırmayın. Burada bizim uyarılan sinir teli sayımız artıyor.
Doğal olarak beynin verdiği tepki de değişiyor. Uyartının frekansı yani sıklığı, uyartının şiddeti ve uyartının süresi arttığında sizin tepkiniz artar. Çünkü uyarılan sinir teliniz artmış olur gençler. Böylelikle ne oluyor?
Aslında arkadaşım bana böyle vurduğunda beynime 50 tane nöron uyarırken yumruk attığında ne olmuş oluyor? 50 bin tane nöron uyarıyor. Doğal olarak beynin de verdiği tepki artıyor. Ama unutmayın bu hızla alakalı değil.
Çünkü hızı etkileyen şey nöronun kendisiyle alakalıydı. Uyaranla değil. Bu karşınıza gelir. Ve şimdi buraya kadar ne yaptık?
Aslında bir nöronun dendritinden... aksonuna doğru uyartı nasıl geliyor bunu öğrendik. Fakat buradan sonra asıl mühim olan şu.
Hocam peki aksondan diğerine nasıl geçiyor? Yani nöronlar birbirleriyle nasıl haberleşiyor? Ya da en son nöron efektöre bunu nasıl aktarıyor? Kom��ular birbirleriyle nasıl haberleşiyor?
Gelin bunu öğrenelim gençler. Öncelikle böyle bir şekilde göreceğiz bunu. Ben size şöyle anlatayım. Mesela bir tane nöronun dentritini çizelim şöyle temsili olarak.
Burada akson ucu var tamam mı? Şurada da başka bir nöronun artık ikinci bir nöronunuzun dentriti bekliyor. Çünkü sizin arkadaşlar milyarlarca nöronunuz var ve bunlar onlar birbirleriyle bağlantılı.
İşte gençler bir nöronun dentritinden aksonuna doğru uyartı şöyle geldi. Polerize, depolarize, repolarize. Ama bir sonraki nörona geçerken bu aradaki boşluktan nasıl geçiyor onu öğreneceğiz. İşte buna gençler sinaps boşluğu diyeceğiz.
Ve bu sinaps boşluğuna yayılırken nasıl yayıldığını anlayalım. Gençler öncelikle burada sinapslarda iletim aksondan dentrite doğrudur. Buna dikkat edin.
Bir nöronda derse cevap tam tersi. Bir nöronda dentritten aksona gidiyor. Ama nöronlar arası dediğinde aksondan dentrite gitmiş oluyor.
Ve buradaki iletim nörotransmitterlerle gerçekleşiyor. Yani nöronlarınızın salgıladığı. Hormonlarla gerçekleşmiş oluyor.
Bu çok önemli gençler. Kim bu nöronlar hocam? Asetilkolin, serotonin, dopamin, nöradrenalin, histamin gibi nörotransmitterlerimiz.
Yani nöronların salgıladığı hormonlar vardır. Bir çoğuna günlük hayatta biz de zaten çok sık duyuyoruz değil mi? Mesela serotonin, nöradrenalin bunları çok duymuşsunuzdur.
Bu olay kimyasal olduğu için arkadaşlar. Bir önceki o polarize depolarize repolarize iletim vardı ya ona göre çok daha hızlı çok daha yavaş gerçekleşiyor. Çünkü kimyasal tepkimeler her zaman daha yavaş gerçekleşir. Ve gençler burada biz iki nöronun haberleşmesinde nörotransmitleri salgılayana presinaptik bu uyartıyı alana ise postsinaptik diyoruz. Yani aslında pre önceki posta bir sonraki nöron anlamında kullanılıyor.
Peki bu olay nasıl gerçekleşiyor? Gençler şimdi ben size bunu önce şekli şöyle çizeceğim. Aksonun ucuna baktığınızda akson ucunda şöyle yumruğa benzeyen zaten bizim sinaptik yumru adını verdiğimiz bir yapı var.
O sinaptik yumrunun içerisinde sinaptik kesecikler var. Tabii ki bu keseciklerinizin içerisinde nörotransmitter maddeleriniz yer alıyor. Karşısında da postsinaptik nöronunuz gelecek. Post sinaptik nöronu temsilen hücre zarını çiziyorum tamam mı? Bütün hücrelerin zarında özelleşmiş arkadaşlar uyarıları algılamak için reseptörler bulunur.
Şimdi uyartı geldiğinde akson ucuna kadar taşındı. Ne oluyor biliyor musunuz? Akson ucuna geldiğinde bizim bu sinaptik yumruğumuzun içerisine kalsiyum girişi başlıyor. Neden?
Kalsiyum ikinci mesajcıdır. Şöyle düşünün. Ben mesela sınıfa bir duyuru yapacağım. Ben kendim gitmiyorum da. Sınıf başkanını çağırıyorum.
Diyorum ki git sınıfa şunu şunu söyle. İşte o sınıf başkanı da gelip size benim yerime bunu söylüyor. Orada bir elçi.
Yani aslında kalsiyum bir elçidir, ikinci mesajcıdır. Ne oluyor biliyor musunuz? Kalsiyum içeri girdiğinde sizin bu sinaptik kesicikleriniz açılacağını anlıyor. Açılıyorlar. Peki bunlar açıldığında ne oluyor gençler?
Egzocitozla yani ATP'ye harcayarak nörotransmitterleriniz sinaps boşluğuna yayılıyor gençler. Neden ATP harcanıyor? Çünkü hormonlar büyük yapılıdır. Ve sinaps boşluğunda yayılıyorlar. Şurası sinaps boşluğu zaten.
Ne oluyor peki sinaps boşluğundan sonra? Bir sonraki nöronumuzun hücre zarındaki reseptörlerine tutunarak bu reseptörler arkadaşlar bağlanmış oluyor. Reseptöre peki nörotransmitlerin bağlanması neye sebep oluyor?
Artık sizin bir sonraki nöronunuzdaki gümrük görevlisinin... molaya çıkması demek oluyor. Yani sodyum kapısının açılması demek oluyor.
Sodyum kapısının açılması ne demek arkadaşlar? Artık bu hücrenin depolarize hale geldiğini bana söyleyen bir kanıttır. Yani ben uyartıyı bir nörondan diğerine aktarmış oldum.
İşte sinaps iletimi budur gençler. Hormonla gerçekleştiği için Bir tık daha yavaş bir süreçtir. Neye göre? Bu polarize, depolarize ve repolarize durumuna göre daha yavaş gerçekleşiyor.
Şimdi ben bunları size kitabınıza adım adım anlattım gençler. Konuştuğum şeyler burada madde madde haliyle yazıyor. Hemen tekrar ediyorum bir kere daha pekişsin diye. Ne yaptık? Uyartı öncelikle geldi akson ucuna.
Kalsiyum içeri girdi. Kalsiyumla birlikte sinaptik kesecikler açıldı. nörotransmitterler egzostozla salgılandı. Nereye?
Sinaps boşluğuna. Sinaps boşluğuna difizyonla yayılarak bir sonraki nöronun reseptörüne tutundu. Reseptöre tutunmasıyla artık o nöronun sodyum kapısı açıldı.
Sodyum kapısının açılması ne demek? Artık sizin bir nur topu gibi uyartınız oldu demek gençler. Peki bu uyartı sıralaması nasıl gerçekleşti? Reseptör uyarıyı aldı. Duyu nöron ara nörona getirdi.
Ara nöron değerlendirdi ve cevap verdi. Motor nöron da bu cevabı efektörünüze götürdü. İşte gençler sinaps boşluğundaki iletimle bu aralardaki haberleşme sağlanmış oldu. Yani biz böylelikle ne yaptık? Impulsün nasıl oluştuğunu ve nasıl iletildiğini gördük gençler.
Hem elektriksel hem de kimyasal değişimin mekanizmasını... öğrenmiş olduk. Böylelikle sinir sisteminin yapısını, çalışma mekanizmasını ve prensibini öğrendik.
Bir sonraki videoda neyi göreceğiz? İnsanda merkezi sinir sistemiyle devam edeceğiz. AYT videolarımız artık hız kesmeden devam edecek. O zaman ilk dersimizin sonuna geldik. İkinci derste görüşmek üzere.