Transcript for:
Nükleik Asitler ve Yapıları

Gençler merhaba, nükleik asitler konusuna başlıyoruz. Aslında hem TYT hem de AYT'yi ilgilendiren bir konu. Tabii ki AYT'deki kadar detaylandırmayacağız. Orada ne var hocam? Ekstradan bir protein sentezi var. Ancak bu videoda da öyle boş geçmeyeceğiz. Kazanımlarımız nedir derseniz, Milli Eğitim Bakanlığı kitabına baktığımız zaman DNA'nın temel yapısı, RNA yapısı ve çeşitlerinden bahsetmemiz isteniyor. Hadi gelin birlikte öğrenelim. Nükleik asitler DNA da olsa RNA da olsa yapı taşları nükleotittir. Nükleotitler azotlu organik baz, 5 karbonlu şeker ve fosfattan meydana gelir. Şimdi burada bir S veriyorum. Neden? Organik bileşikleri öğretirken size asit ve bazlardan bahsettim. Yıllarca asit ve bazlar içerisinde konu anlatırken hep şu cümleyi kurardım. Derdim ki, bütün asitler inorganik ya da bütün bazlar inorganik ifadesi hatalıdır. Ancak gördüğüm... Gördüm ki ben bu cümleyi ilk videoda kurmama rağmen öğrencilerim ısrarla bazı soru tiplerinde hata yapıyor. Ben de konunun içerisinde kaynamasın diye organik bileşiklerin yoğunluğunda arada kaybolmasın diye o cümleyi şimdi... Burada kullanacağım. Ne alakası var hocam? Bak gösteriyorum. Burada baz şeker fosfat var dedik değil mi? Ne yazıyorum? Dikkat edin. Azotlu organik baz. Azotlu organik baz. Demek ki baz organik olabiliyormuş. Peki asit organik olabilir mi? Tabii ki. Laktik asit, pürivik asit, karboksilik asit türevleri bunlar organik değil mi? Evet hocam o zaman azotlu organik baz, 5 karbonlu şeker şöyle yazalım 5 karbonlu şeker ve fosfat var. Azotlu organik baz ile şeker arasında glikozit bağım var. Şeker ile fosfat arasında ise ester bağ bulunuyor. Peki hocam bu bazları kullanarak toplamda kaç çeşit nükleotit yazılabilir? Klasik soru tiplerinden bir tanesidir. Şimdi dikkat edelim. Biz aslında DNA için ve RNA için ayrı ayrı konuşuyoruz. Yani adenin, timin, guanin, stözin, adenin, urasil, guanin, stözin. Ben buraya deoksiriboz ve fosfatı, buraya da deoksiriboz ve fosfatı yazdığım zaman ne oluyor? Aslında burada 4 çeşit, burada da 4 çeşit, totalde 8 çeşit farklı nükleotit yazılıyor. Yani ben A, T, G, S, U deyip 5 çeşit nükleotit yazılır diyemem. Çünkü o 5 çeşit baz var ancak bunların işte uresil ribozda olacak. Daha doğrusu RNA'da olacak. Timin de DNA'da olacak. Ve böylece bunların şekerlerine göre 4 çeşit 4 çeşit totalde 8 çeşit nükleotit yazabileceğiz. Peki hocam şimdi DNA molekülüne bakalım. DNA, RNA moleküllerinin üretiminden... Yani aslında RNA sentezine transkripsiyon denir. Ve aynı zamanda kalıtımdan sorumlu. Yani bir canlının sahip olduğu tüm kalıtsal özellikler onun çekirdeğindeki DNA materyalinde gizli. Elbette ki DNA'nın bulunduğu organeller var. Mitokondri gibi, kloroplast gibi. Ancak biz spesifik olarak ne yapıyoruz? Çekirdekten bahsediyoruz. Çünkü kalıtım molekülü dediğimiz zaman bizi biz yapan özellikleri çekirdek içerisindeki DNA taşır diyoruz. Peki hidrojen... bağlarıyla birleştirilmiş sarmal yapıdadır. Yapıdaki pürinler AG Ankara gücü primidinler Trabzonspor şeklinde özetleyebilirsiniz. Şimdi pürin, primidin ne demek? Pürin aslında çift halkalı demek. Primidin de tek halkalı demek. Şöyle yazabilirsiniz. İki halka, tek halka, bir halka. Peki hocam bak şimdi pürin dediğim Ankara gücü primidin dediğim Trabzonspor ve bir DNA molekülü madem iki zincirden meydana geliyor. O zaman ne kadar A var o kadar T var. Ne kadar G var o kadar S var diyorum. Doğru mu? Ve Ankara gücü A artı G Trabzonspor'a eşit oluyor. Çünkü pürin eşit primidin dedim. Yani hocam X kadar A varsa X kadar T. Y kadar G varsa Y kadar S bulunur. Gerçekten de X artı Y eşittir X artı Y. Bu DNA molekülleri için beklediğimiz bir denklemdir. Dolayısıyla A artı G bölü T artı S şu şekilde yazdığımda A artı G bölü T artı S. A artı G bölü T artı S eşittir 1 oluyor. Fakat kafanız karışmasın. Birisi size gelip A artı T bölü G artı S derse bu bir alfa orandır. Hocam 1 olamaz mı? Olabilir ama bilemezsiniz. Dolayısıyla bu bir alfa orandır ve türe özgüdür diyeceksiniz. Anlaştık mı? Şimdi burada ÖSYM'nin inatla sorduğu, iyi ki de soruyor çünkü bir mantık var burada. Şöyle bir şey. A ile T arasında ikili, G ile S arasında üçlü hidrojen bağları var. Ve bu hidrojen bağları aslında... Aslında kimyada bize zayıf bağ olarak anlatılır. Ancak bunun yüzlercesi, binlercesi, milyonlarcası bir araya geldiğinde inanılmaz bir sağlamlık yaratabilir. İşte biz de diyoruz ki bir DNA molekülün içerisinde Hidrojen bağ sayısı ne kadar artarsa DNA'nın sağlamlığı o kadar artar dolayısıyla yıkımı o kadar zorlaşır. Hatta bazıları süslüyor işte kaynama noktası yükselir vesaire gibi. O zaman şöyle bir mantık çıkıyor mu ortaya? Bir DNA molekülüne baktığınız zaman guanin sitozin oranı o DNA molekülün içerisinde ne kadar yüksekse otomatik olarak üçlü hidrojen bağ sayısı da o kadar yüksek oluyor ve bu DNA'nın sağlamlığının artması. Örneğin aynı sayıda nükleotit içeren DNA moleküllerinin sağlamlıkları neye göre kıyaslanıyormuş? Guanine sitozin sayısına ya da Guanine sitozinin total DNA nükleotitleri içerisindeki oranına bağlı oluyormuş. Hatta şöyle G bölüse yazmayalım yanlış anlaşılmasın. Gs oranı DNA'nın sağlamlığını belirleyecektir. Peki hocam şurada bir grafiğimiz var. Bu grafik aslında sarmal modelin... temelini oluşturan bir grafik. Moleküler biyolojide bunun tiplerini de göreceksiniz. İşte Z tipi, işte A tipi şeklinde ya da sağ el, sol el kuralı o fizikteki gibi. Şimdi hocam bak burada ortada hidrojen bağları söz konusu. Yani bazılar arasında hidrojen bağları var. İşte ikili, üçlü hidrojen bağı ama bir de fosfodiester bağı var. Şimdi ben normal nükleotide baktığım zaman Glikozit ve ester bağını gördün mü? Gördüm. Bir de fosfodi ester bağı var. Şimdi şöyle bir şey. MEP kitabında diyor ki şuna dikkat et. Ester bağ, glikozit bağ, fosfodi ester bağları oluşturulurken buralardan su açığa çıkar. Ancak hidrojen bağları açılırken, daha doğrusu hidrojen bağları kurulurken, yani şu sarmal yapı oluştuğunda, şu hidrojen bağları kurulduğunda Bu hidrojen bağlarından dolayı su açığa çıkmaz. Hocam çok detay değil mi? TYT için detay, AYT'ye hazırlık olsun. Ancak bu cümle 9. sınıf Milliyetin Bakanlığı kitabının içinde var olan bir cümle. Dikkat etmekte fayda var. Hatta şöyle de süslemiş demiş ki DNA molekülü dizilirken böyle aslında ana iskeleti, o ana şablonu şeker ve fosfat oluşturur. İçlere doğru işte... Bazlar da merdiven şeklinin alınmasını sağlar. Ancak esas yapıyı kim oluşturuyor? Şeker ve fosfat. Güzel. Hiç öyle beş üstü üç üstü muhabbetine burada girmeyeceğim. O kadar da değil. Peki hocam şimdi. Şunlar baz o zaman. Şunlar şöyle siyah alayım belli olsun. Şunlar beş karbonlu şekerlerim. Şu yuvarlak olanlar da fosfatlar. Hocam bak şimdi. Şekerle fosfat arasında ester. Şekerle fosfat arasında ester bağı var. Ancak... bir zincir üzerinde, aynı zincir üzerinde arka arkaya gelen nükleotitleri birbirine bağlayan bağın adı fosfodiester. Bak şimdi o isim nereden çıkıyor göreceksin. Şurası ester bağ, şurası ester, şurası fosfat fosfodiester bağ. Şurası ester, ester fosfat, fosfodiester bağ. İşte buradan çıkıyor bu. Peki hocam bunlara baz dedin, şunlar baz. Hangisi adenin, hangisi timinguanistözin? Bu bir aslında liseleri giriş sınav sorusuydu. E hocam üniversite sınavını hazırlıyorsun bizi. Yani emin olun arkadaşlar orada da çok kolay sorular olmuyor bazen. Şimdi burada ben ikili hidrojen bağını, burada da üçlü hidrojen bağını görüyorum. İkili hidrojen kimle kim arasındaydı? A ile T arasında. Peki hangisi A, hangisi T? Hocam A çift halkalıydı doğru mu? Evet A çift halkalı. Peki T? T'de tek halkalıydı. Hangisi tek halkalı? Bakıyorum şimdi şöyle. Temizledim hocam. Bu tek halka, bu çift halka. Güzel. Şimdi şuraya bakıyorum. Üçlü hidrojen bağı. Evet hocam. Hangisi guanin, hangisi stözin? Guanin çift halkalıydı, stözin tek halkalı. İşte bazıları yerine yerleştirdik. Yani buraya 1, 2, 3, 4 yazıp eşleştirme bile sorabilir. Peki. Şimdi ben buraya geçiyorum. Kendimi kontrol ediyorum zamanla. Yapısındaki monosakkarit hocam monosakkarit deoksiriboz. Hani bir oksijeni eksik ribozdu. C5H10O4 böylece C5H10O5 gibi CNH-ON kuralına uymuyordu. Güzel. Yarı korunumla eşleme ile sayısını arttırabilir. Ayete de detaylanacak. Sentezi sırasında hidrojen bağlarını açan enzim helikaz. Beş üstü, üç üstü yönünde zinciri uzatan enzim yani aslında sentezi yapan enzim polimeraz. Replikasyon sırasında oluşturulan DNA parçacıkları arasındaki boşlukları kapatan, birleştiren, bağlayan, yapıştıran ne diyorsan artık bunun adı ligaz. Yıkımından DNA az sorumludur ama aslında arkadaşlar buradaki en bilimsel şey nükleaz demekte fayda var. Çünkü... Sindirim sisteminde göreceksiniz pankreasın enzimlerinden bir tanesi olacak. Kalıcı değişimlerine mutasyon denir. Buraya bir yıldız atmanızı istiyorum. Histon proteinlerinin üstüne sarılarak kromatin iplik yapısını oluşturur. Şimdi hocam ben buraya neden yıldız attım? Şöyle, yine temel bileşenler konusunda şöyle bir şey öğrettim. Dedim ki DNA'nın yapısında protein olmaz. Çünkü DNA baz artı şeker artı fosfat yani nükleotitlerden meydana gelir. Peki o zaman şöyle bir şey DNA molekülünün yapısında aminazide protein bulunur mu cevabı? Hayır. Ama birisi bana kromozomun ya da kromatinin yapısında bulunur mu dediğinde işte eşittir diyeceksin. DNA artı protein diyeceksin. Dolayısıyla DNA'nın yapısında olmaz ama DNA ile protein birleştiği için yani kromatin kromozom yapısını meydana getirdiği için bu yapılarda kromozomda kromatinde protein bulunur. Hatta spesifik özel adı da neymiş bakın histon proteiniymiş anlaştık mı? Peki şimdi burayı geçtim. Neredeyim ben hocam? RNA molekülüne başlıyorum. RNA molekülüne başlıyoruz. Adı ribonükleik asit. Şimdi aslında burada hocam bir dursana. Ribonükleik asit. Şöyle bir ribonükleik asit yazdım. Bir de DNA için ne yazacaktım? Deoksiribonükleik asit. Şimdi ne oldu? Aslında ben nükleik asidi neye göre isimlendirmiş oldum? Deoksiriboz demek ki nükleik asitler isimlendirilirken şekere göre isimlendirilir. Ama nükleotitlere inelim. Baz artı şeker artı fosfat nükleotit. Mesela ben bu baza adenin koysam bu ne olacak? Adenin nükleotiti olacak. Demek ki hocam nükleotit neye göre isimlendirilir? Baza göre. Sakın burada ezber yapma. Bak isimlerinden çıkıyor zaten. RNA ribonükleik asit. Ribo, ribo kavramı riboz şeker. DNA, deoksiribo nükleik asit, deoksiriboz şeker. Demek ki nükleik asitin kendisi şekere göre isimlendirildi. Ama ben bir nükleotit ismi söylediğimde mesela timin nükleotidi. Bak adı üstünde demek ki baza göre isimlendirildi nükleotit. Peki güzel. Geldim hocam tekrar eski yerime. RNA dedin evrensel bir reaksiyon olan protein sentezinde görev alır. Şimdi aslında bizim her şeyimiz bütün kalıtsal özellikler vesaire DNA'dan geliyor dedik ya. DNA'da işte şöyle bir ifade de geçecek. Daha doğrusu hücrede size çekirdeği öğretirken diyeceğim ki çekirdek yönetim merkezidir. Tamam da adam oturmuş bir yerin ortasına hiçbir şekilde dışarı çıkmıyor ama hücreyi yönettiğini iddia ediyor. Bu nasıl olabilir dersen bana aslında DNA nasıl hocam yönetiyor? Kendisi aracılarla yönetiyor. İşte mRNA sentezletiyor ondan protein sentezi yapmasını istiyor vesaire vesaire. O zaman hocam bak protein sentezinde görev alması... DNA'dan gelen emirle olacak. Kalıtımdan sorumlu olabilir mi? Ben bunu biliyorum. Canlıların karakteristik özelliklerinde dedin ki nükleik asit, DNA ya da RNA içerebilir virüsler. Virüs zaten canlı mı sorusu. Hayır canlıdan cansız arasında bir geçiş. Daha doğrusu cansızdan canlıya doğru bir geçiş kabul ediliyordu. Yani kalıtımdan sorumlu olabilir mi? Evet ama kim? Virüs. Yani bunun canlı olmaması lazım. Bir canlı da kalıtımdan sorumlu olamaz. Tamam. Cümleleri güzel okuyalım arkadaşlar. Bunların hepsini biliyorsunuz ama kelime oyunlarına düşüyorsunuz. Canlı da kalıtımdan sorumlu değildir. Virüs de sorumlu olabilir. O da kesin değil. Zaten virüsler DNA ya da RNA içerirler. Hocam özellikle bilmemiz gereken çeşitleri ribozomal RNA, taşıyıcı RNA, mesajcı RNA hatta çokluğuna göre de ritim şeklinde kodlayabilirsiniz. RTM şeklinde kodlayabilirsiniz. Ribozomal RNA ribozomun yapısında bulunur. Taşıyıcı RNA amino asit taşır. Mesajcı RNA DNA'dan aldığı mesajı sitoplazmaya çıkartır. Şimdi burada dikkat etmekte fayda var. Yine 9. sınıf kitabında güncellendi düzeltildi. Bakın özellikle hani hem 12. sınıfın hem de 9. sınıfın konusu bu. Hatta 12. sınıf kitabına kat copy paste yapmışlar. Almışlar oraya yapıştırmışlar. Bir iki cümle eklemişler. Ekledikleri cümleden bir tanesi şu. Bence şimdiden bilmenizde fayda var. Ribozomal RNA enzim gibi davranır arkadaşlar. Hatta ribozim diyor bazı kaynaklar buna. Enzim gibi davranır. Ribozomun yapısındayken protein sentez sırasında peptid bağını oluşturur. Bu bildiğiniz bir enzim. Demek ki bütün enzimler protein yapılı değil. Bak bir tane bile çıksa. O bütün kelimesi bozuluyor. O yüzden biyolojide bütün hepsi hiçbiri gibi kavramlar çok da güzel durmuyor. Peki hocam şimdi kimlerin yapısında hidrojen bağı var? Kafadan bir kere TR Türkiye diye kodla T'nin ve R'nin yapısında hidrojen bağı var. Sonra bir öğrencim itiraz ediyor. Ama hocam sadece TR'ye ne diyorlar? Hiç ben okul kitabında R görmedim. Hayır var. Yine 9. sınıfta güncellendi. Ribozomal RNA ve taşıyıcı RNA'da hidrojen bağı var. Hatta ben abartmak istemiyorum. Bir sürü RNA çeşidi var aslında. Biz size öğretmiyoruz. İşte si RNA, mi RNA, hn RNA bunların hepsinin açılımları var. Ancak biz diyoruz ki işte RTM ritim olarak kodla işte miktar olarak... ribozomal RNA fazla işte yaklaşık %80, tRNA %15, mRNA %5 ama bunlar yaklaşık değer. Çünkü % tamamlamak için 80, 15, 95, 5 daha 100 diyoruz. Peki. Pürin bazları yine Ankara gücü, primidin bazları Urfa Spor. Bu sefer U. Ne oldu bakın timinin yerine geçti. Pürin primidin eşitliği aranmaz. Neden? Çünkü bu arkadaşların hepsi tek zincir. Ben burada ne kadar A, ne kadar G, ne kadar S, ne kadar U olduğunu bilemem. E hocam hiç mi eşit olamaz? Olabilir. Ama böyle bir kural olmadığı için matematiksel ifadelerde ben eşitmiş gibi hareket edemem. O yüzden ben sana işte 10 tane adenin var kaç tane urasil var? Sencekse ki ne bileyim hocam? Yani bunun cevabı bende yok. Neden? Çünkü bu tek zincir. Belki de hiç yoktur. Olamaz mı? Olabilir. Peki yapısındaki monosakkarit yine 5 karbonlu şekerden bahsediyorum. Ribos. Aklıma gelmişken sorayım. 5 karbonlu şekerler enerji verebilir mi? Veremez. Bravo 5 karbonlar enerji vermezler. O zaman bütün karbohidratlar ya da bütün monosakkalitler enerji verir ifadesi hatalıdır. Kendini eşleyemez. Peki. Kendini eşleyemez. Transkripsiyonla. Transkripsiyonla DNA molekülü üzerinden sentezlenir. Tamam mı? Şimdi aslında şöyle bir şey var. Biz biliyoruz ki. Ha bu arada şöyle yapalım mı? Transkripsiyonu şöyle yazalım. Buraya belli ki Barış Hocanız enzimin adını... yazmak istemiş. RNA polimeraz ile DNA molekülü üzerinden transcription yazalım. Transkripsiyonla sentezlenir. Nükleaz ile yıkılır. Aynı mantık. Hani RNA az yazmak çok bilimsel bir ifade değil. Reaksiyonlarda tekrar tekrar kullanılabilir. Yani ben bir mRNA'yı birden fazla kez kullanırım ki kaldı ki tRNA'yı da defalarca kullanabilirim. tRNA kendisiyle ilgili aminaziti getirecek. Protein sentezini de öğreteceğim size animasyonla. Orada aminaziti bırakacak. Sonra Kendisiyle alakalı amino asidi almak için tekrar sitoplazmaya dönecek. Ve orada sitoplazmada kendisine uygun amino asidi yine kendisine uygun enzimle üzerine alacak. Hatta o enzimin adı TRNA amino açıl sentetas. Ooo hocam ne diyorsun? Panik yapma neydi? Sarmal model uyguluyoruz. Bazı kelimeleri cümleleri birden fazla duyun diye alakası olmayan ama ilgili bölüme çok yakın yerlerde de söylüyorum. Yani hocam bak... Senin ağzından çıkan her cümleyi yazmak isteyebilirim dersin bana. Ama ben de sana şunu söylüyorum. Buralara boşlukları bırakmışım ve bazı şeyleri eklemişim. Sen sadece bunları yaz. Her şeyi yazmak zorunda değilsin. Rahat ol. Peki değişimlerine mutasyon denir mi? Hadi bakalım buna ne diyeceğiz? Valla hocam şimdi bu kalıtım molekülü olsaydı diyebilirdik. O zaman eğer canlı değilse ve virüsten bahsediyorsak cevap evet. Evet ama canlılarda RNA'nın değişimi mutasyon... mutasyon mudur değildir Çünkü birşey mutasyon diyebilmen için o olayın kalıtsal molekül kalıtım molekülü üzerinde meydana gelmiş olması lazım Dolayısıyla virüs olmadığı sürece yani bana canlıdır demediği sürece bunu söyleyemem şimdi bir santral dogma olayına gireyim ardından bir checkpoint yapıp seni rahatlatacağım merak etme bekle şimdi santral dogma ne demek asıl santral bilgi akışı demek. Yani mantık şu. Ben kalıtım molekülünden aldığım bilgiyi götüreceğim proteine kadar indirgeyeceğim. Proteine kadar indirgiyeceğim. O zaman ben şuraya bir DNA yazayım. Şuraya bir RNA yazayım. Hocam RNA da gitsin ribozoma ne yapsın işte bunu proteine çevirsin. Şimdi ben buraya bir no'lu reaksiyon desem. Şuraya iki no'lu reaksiyon desem. Şuraya da üç no'lu reaksiyon desem. Evet hocam. Bir no'lu reaksiyonun adı replikasyondur. Güzel. Replikasyon DNA'nın kendine eşlemesi demek. İki no'lu olaya baktığım zaman Bu da RNA sentezi. Transkripsiyon. Peki güzel. 3 nolu olay ise protein sentezi olan translasyon çeviri. Peki hocam bak şimdi. Replikasyon, transkripsiyon, translasyon. İlk soru şu. İlk soru gelsin. 2 ve 3'ün olması için bir olmak zorunda mı? Bir olmalı mı? Yani transkripsiyon ve translasyon için replikasyon şart mıdır? Cevap kocaman bir hayır. Yani şu demek bu. Ben protein sentezleyeceğim. Evet bunun için DNA işlemek zorunda mıyım? Saçmalama hocam. DNA eşlenmesi hücre bölünmesiyle alakalı bir durumdur. Protein senteziyle değil. Kaldı ki protein sentezleyip bölünemeyen hücreler var. Sinir hücresi değil mi? Retina hücresi, iskelet kas hücreleri, hatta özelleşmiş... kalp kası hücreleri, işte korti organı kulağımızın içerisinde işitmeyle alakalı bölgeler. Dolayısıyla ben diyorum ki protein sentezlemeniz için DNA sentezi şart değildir. Hatta bir öğretmenim bana şöyle bir soru sormuştu. Hocam hani şunu da eklesek mi? Nedir? Ama önceden de mRNA sentezlenmiş olabilir, tRNA, rRNA sentezlenmiş olabilir. Hatta RNA'lar tekrar tekrar kullanılabildiği için de transkripsiyon bile şart olmayabilir. Doğru. Sorunun gelişine göre onu yumuşatıp şutlayacaksınız. Peki o zaman toparlıyorum. Aslında transkripsiyon ve translasyon reaksiyonları için replikasyon elbette ki şart değildir. Peki. Hocam bu olaylar nerede gerçekleşir? Bu da bizim ikinci sorumuz. Eğer bir canlı prokaryot ise yani zarlı organel ve çekirdek içermiyorsa yani bakteri ya da arke ise sınıflandırmaya göz kırptık burada. O zaman hocam prokaryot canlılarda replikasyon, transkripsiyon, transasyon bunlar çekirdek, mitokondri, kloroplast gibi yapılara sahip olmadığı için ne yapıyorum? Ben diyorum ki işte sitoplazmada birinci ve ikinci reaksiyonlar ribozomda ise üç no'lu reaksiyon gerçekleşir. Zaten ibozom evrensel. evrensel bir yapı protein sentezinden sorumluydu. Ama canlı eğer hocam ökaryot ise bu bir nolu reaksiyon yani replikasyon yani DNA'nın kendini eşlemesi DNA'nın bulunduğu yerlerde olacak. Nerede olacak? Çekirdekte. Mitokondri ve kloroplast gibi organellerin içerisinde olacak. Ancak şimdi transkripsiyona bakıyorum şimdi. Transkripsiyon RNA senteziydi. DNA, DNA üzerinden sentez yapıyor. E DNA'nın çıkamadığı yerler oluyor. olacak. DNA'nın bulunduğu yerler olacak. Çekirdek, mitokondri, kloroplast. Yani 1 ve 2 aslında ökaryotlar da aynı yerde oluyor. Translasyon nedir hocam? Translasyon protein sentezidir. O da zaten evrensel bir organel olan daha doğrusu evrensel bir yapı olan ribozom. Neden hocam şöyle kendini çektin de işte organel demekten geri durdun? Evet MEP'te hala organel diyorlar ama özellikle fen lisesi öğretmenlerimiz, olimpiyat komitesinde soru yazanlar, müfredatın içinde olanlar kitapları değiştirme gücü Hücüne sahip olan sürekli akademik kaynak okuyan öğretmenlerimiz artık ribozoma böyle organel dememeye başladılar. Bunu duyarsanız hani kendi öğretmeninizle lütfen çelişmeyin. Çünkü aslında birçok işte yurt dışı kaynağı ribozoma supra molekül ya da hücresel yapı diyor. O yüzden hani bunu duydunuz. Bazen çünkü şöyle bir şey oluyor. Ben o zaman çok utanıyorum, üzülüyorum. İşte bir öğrenci diyor ki ama Barış Hoca böyle anlatmadı. Hocasına diyor bunu yapmayın arkadaşlar. Akıl akıldan üstündür. Her iki öğretmen... Öğretmenlerimize böyle bir cümle lütfen kurmayın. Buradan bütün öğretmenlerimizin benden büyük olanların ellerinden öpüyorum. Küçüklerinde gözlerinden öpüyorum. Yani böyle bir şey yok arkadaşlar. Bizim söylediğimiz sözler kanun değil. Kutsal kitap yazmıyoruz. Bizler de hata yapabiliriz. Önemli olan hataları minimuma indirmek ve bunlardan ders çıkarmak. Ben olabildiğince size bilimsel yönünü de söylemeye çalışıyorum. Ve hani kabul edilebilir yönleri de söylüyorum. Anlaştık mı? Lütfen o tarz cümleler kurmayın. Evet hadi bir checkpoint yapıyoruz. Şarkı Şimdi ne yaptık hocam? DNA'dan bahsettik, RNA'dan bahsettik. Sarı kalemi alalım ya da turuncu olsun. DNA deoksiribonükleik asit, RNA ribonükleik asit. Şekerine göre isimlendirilir dedik bunlar. Peki DNA kalıtım molekülü, RNA kalıtım molekülü mü? Hocam canlıysa hayır, virüsse evet. Peki DNA mutasyona uğrar, RNA mutasyona uğrar mı? Hocam şimdi mutasyon ifadesini kalıtsal molekül olmadan kullanmamalıyız. O yüzden virüsse olabilir ama canlıysa olmaz hocam. Peki bu ikisi de neydi? Neyden meydana geliyor? Baz artı şeker artı fosfat. Yani nükleotitten meydana geliyor. Şimdi burada bir S verelim. Neden? Şimdi bu benim küçük notlarım. Bunları ben ileride ne yapacağım hocam? Masamda kesip kesip değil mi? Tekrar edeceğim. Baz artı şekere baktığınız zaman şimdi bunun adı nedir? Bunun adı nükleozittir. Nükleozite fosfat eklediğim zaman bunun adı nedir? Nükleotittir. Demek ki hocam. Birkaç video sonra ben bir video sonra ATP'den bahsederken diyeceğim ki ATP nükleotit yapılı bir bileşiktir. Neden işte baz artı şeker artı fosfat şeklinde bir dizilime sahip olacak o da. Bazda şeker arasında glikozit şekerle fosfat arasında... ester bağı var. Tek bir zincir üzerinde arka arkaya gelen nükleotitleri birbirine bağlayan bağın adı fosfodiesterdi. Çünkü şöyle mantık neydi? Şöyle silelim burayı tekrar. Aslında mantık şuydu hocam. Benim bir fosfatım var. Bu şekilde Bu şekilde içeride şekerlerle bağ yapıyor. İşte şeker fosfat ester, şeker fosfat ester. Burada fosfodiester şeklinde bir mantığımız var. Tamam mı? Şeker, şeker fosfat. Zaten şekerle fosfat ne yapıyordu? Ana şablonu meydana getiriyordu. Peki hocam şimdi başka ne vardı? Özellikle RNA çeşitlerinden bahsetmiştin. MTR RNA ve ritim olarak kodlamıştın. Bunların çokluk sırası işte %80, %15, %5. Ama bu genel bir ifade. Aslında moleküler biyoloji, biyokimya, tıbbi biyoloji, daha böyle evrimsel biyoloji, geniş detaylı konular anlatıldığında bize bir sürü RNA çeşidinden de bahsediliyordu. Hocam Türkiye olarak kodladım. Bunlarda hidrojen bağı var. TRNA yonca yaprağı şeklinde bu şekilde belirgindir. RNA tekiplik olduğu için pürin pirimidin eşitliği aranmıyordu. Hangisi enzimatik özellik gösteriyor? Ribozomal RNA. Hocam bunlar çok detay değil mi? Değil. MSU sınav sorusu. Aynı zamanda bunlar okul kitaplarımızda. yazan şeyler. Peki bir DNA'nın sağlamlığını nasıl anlıyorduk? Guanistözün oranına bakarak Guanistözün oranı yüksekse hidrojen sayısı, hidrojen bağ sayısı yüksek oluyordu. Dolayısıyla DNA'nın sağlamlığı artıyor. Yıkımı zorlaşıyordu. Peki DNA'nın yapısında protein var mı? Hayır hocam. DNA'nın yapısında protein yok. DNA ile beraber proteini sen birleştirirsen bunun adı ne oluyordu? Kromatin, kromozom oluyordu. Dolayısıyla kromozomun yapısında ya da kromatin ipliğin yapısında protein var. Hocam neden kromatin, kromozom tek bir ifade kullanmıyorsun? Çünkü kromozom ancak bölünürken karşıma çıkar. Kromatin ipliği kısalıp kalınlaşarak kromozom meydana getirir. Ama biz bu cümlelerden nerede bahsedeceğiz? Hücre bölünmelerinde bahsedeceğiz. O yüzden panik yapma. Evet. Son olarak santral dogma. DNA'nın kendine işlemesi replikasyon. DNA'dan RNA sentezlenmesi transkripsiyon. RNA ile protein sentezi translasyon. Peki. Peki hocam transkripsiyon ve translasyon için replikasyon şart mıdır? Saçmalama. Neden? Çünkü replikasyon DNA sentezidir. DNA'sını eşlemeden protein sentezleyen hücreler var hocam. Güzel. Peki prokaryot ökaryot ayrımı yaptığımızda prokaryot canlarda replikasyon, transkripsiyon, translasyon nerelerde gerçekleşir? Bir kere çekirdek ve zarlı organelleri yok. O zaman DNA sitoplazmada bu olaylar sitoplazmada gerçekleşir. Protein sentez de zaten ribozoma özgü bir olaydır. Ök... karyot olsaydı replikasyon çekirdeğin içinde mitokondri ve kloroplastin içinde olabilirdi. Çünkü kloroplast ve mitokondrinin kendine özgü DNA'sı vardı. Harika. Peki hocam tekrar et lütfen şunu. Burada evrensel olay neydi? Ribozomun protein sentezlemesiydi. Protein sentezi bir dehidrasyon reaksiyondur. Burada ATP harcanır, enzim kullanılır. O yüzden ATP harcamak, enzim kullanmak, aminazitleri proteine çevirmek yani canlının kendine özgü molekül sentezlemesi. karakteristik özellikler içerisinde bize sorulabilecek sorulardandı. Anlaştık mı? Peki. O zaman bitirdik. Kendinize iyi bakın. Bir sonraki videoda görüşmek üzere. Hoşçakalın.